hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kitaplar'a İman > Kur'an

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 16. November 2012, 11:24 PM   #1
khaos
Uzman Üye
 
khaos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
khaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud of
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ayrıca Kur'an, henüz hürriyetlerine kavuşmamış, köle olarak yaşayanlara da hürlere yakın bir statü vererek onlara iyi davranılmasını hükme bağlamış, böylece onların hürriyetlerine kavuşuncaya kadar iyi şartlarda yaşamalarını sağlamıştır:

Nisa; 36: Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ve de anaya-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sağ ellerinizin sahip olduklarına (sahip olduğunuz kölelere) iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez.



Bakara; 221: Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye kesinlikle ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler, Allah ise, kendi izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor ve ayetlerini insanlara açıklıyor. Umulur ki onlar öğüt alırlar.

Nisa; 25: Ve sizden her kim hür mümin kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da ellerinizin altındaki mümin cariyelerinizden efendilerinin rızası ile nikâhlamak var. .......

???Bu ayeti en iyi şekilde uygulan peygamberimizin, "kölelere, "oğlum, kızım" deyin. Sakın onlara kaba davranmayın" öğüdü de dikkat çekicidir.

Kur'an, peygamberimiz Medine'de iken 3. sırada inen Âl-i Imran suresinde de köle edinmeyi, peygamberimize ve sıradan tüm insanlara (sadece Müslümanlara değil, tüm beşere) yasaklamıştır:

Âl-i Imran; 79: Allah'ın kendisine kitap, hüküm (yasamayı yürütmek) ve peygamberlik verdiği hiçbir beşer için (İnsanlardan hiçbir kimse için), insanlara: "Allah'ın astlarından bana kul / köle olun." demek yakışmaz. Fakat: "Öğrettiğiniz ve ders aldığınız (okuduğunuz) kitap gereğince Rabb'e içtenlikli kullar olunuz" (demesi yaraşır).

Dikkat edilirse ayette HİÇ BİR BEŞERİN, bu kendisine kitap, yasa ve peygamberlik verilmiş birisi de olsa, kesinlikle kimseye "BANA KUL-KÖLE OL!" deyemeyeceği bildirilmiştir. Yani HİÇ KİMSE, köleliğin lâfını bile edemeyeceğine göre, bunu kesinlikle pratik hayatta da UYGULAYAMAZ.
Bu konuda, kendisine bir çok ayrıcalık tanınmış olan peygamber bile böyle bir uygulama yapamazsa, sıradan insanlar nasıl köle edinebilir!!!
Mesajı genel ve evrensel olan bu ayet, bulunduğu pasaj içerisinde ehli kitabın sapıklıklarını yeren ayetlerden birisidir. Bu sebeple Müslümanlar genellikle burada "peygamberlik verilmiş bir kişi de olsa" tabirinden İsa peygamberi anlarlar ve olayı kendilerine hiç yaklaştırmazlar.
Daha sonra Kur'an, Müslümanların ve Müslüman olmayanların elinde bulunan kölelerin özgürlüğe kavuşturulması ve köleliğin insanlık tarihinden tasfiyesi için, kefaret borçlarına karşı köle azat etmeyi yasalaştırmıştır:

1) Hataen öldürmede köle azat etme:

Nisa; 92: Ve hata dışında bir mümin, diğer bir mümini öldüremez. Ve kim bir mümini hataen öldürürse, mümin bir köleyi özgürlüğe kavuşturmalı ve ölenin ailesine (vârislerine) teslim edilecek bir diyet vermelidir. -Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır.- Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin (mümin-kâfir ayırımı yapmadan ) bir köleyi özgür bırakması gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması gerekir. Bunlara gücü yetmeyenin de Allah tarafından tövbesinin kabulü için arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir. Allah, Alimdir (her şeyi bilendir), Hakimdir (yasa koyandır).


2) Yemin bozmada köle azatetme:

Maide; 89: Allah sizi, yeminlerinizdeki boş şeyler ile muaheze etmez (sorumlu tutmaz, hesaba çekmez). Fakat yeminleri bağladığınızla (bile bile ettiğiniz yeminlerle muaheze eder (sorumlu tutar, hesaba çeker). Bu nedenle onun (bozulan yeminin) keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köleyi hürriyete kavuşturmaktır. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte bu, yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezasıdır. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz.


3) Zıhar hâlinde köle azat etme:

Mücadele; 3: Ve kadınlardan "zıhar" ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, birbiriyle temastan (ilişkiden) evvel bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. İşte siz bununla öğütleniyorsunuz (size öğütlenen, yapmanız gereken işte budur). Allah, yaptıklarınızdan çok iyi haberi olandır.



4) Yetimlere bakmakla yükümlü kadınlarla evlenme kampanyasında kampanyaya katılmayan kimselerin cariyeleriyle evlenmeleri ve böylece cariyelerin özgürleştirilmesi:

Nisa; 3: Ve eğer ki yetimleriniz konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korktuysanız; o takdirde sizin için hoş (helal, uygun) olan, yetimlerin kadınlarından ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâhlayın. Şayet o takdirde de adaleti gözetemeyeceğinizden korktuysanız, bir tanesini nikâhlayın. Ya da sahibi bulunduğunuz cariyenizi nikâhlayın. Bu haksızlığa sapmamanız için en uygunudur.



5) Kölelerin kurtarılmalıklarının devlet bütçesinden karşılanması ve bu suretle kölelerin özgürleştirilmesi:

Tövbe; 60: Kesinlikle, Allah tarafından bir fariza (taksim / zorunlu görev) olarak; sadakalar (kamunun gelirleri) ancak, fakirler, miskinler (yoksullar, işsizler) o iş üzerine çalışan görevliler (kamu görevlileri), müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm'a ısındırılacaklar), boyunduruktakiler (özgürlüğü olmayan köleler), ağır borç altındakiler, Allah yolundakiler (askerler, öğrenci ve öğretmenler), yolda kalmışlar içindir. Allah her şeyi en iyi bilendir ve yasa koyandır sahibidir.



Bu maddelerin dışında insan hakları, Akrabalık hakları çerçevesinde "Mükatebe (Sözleşme)" yoluyla azad, mecburi azad, kanuni azad, ölüme bağlı azad, doğuma bağlı azad gibi yollarla da toplumda kölenin kalmaması yolunda ilkeler oluşturmuştur.


İslâm dini köleliği kesin olarak yasaklamıştır. Yüce Allah'ın talimatı gereği Müslüman olan veya olmayan hiç kimse, yol ve yöntemi ne olursa olsun köle edinemez.. Rabbimizin kölelikle ilgili emri budur. Ama fıkıh kitaplarında gördüğümüze göre; "İslâm dini, savaş esirlerinin dışında köle edinmeyi yasaklamıştır. İslâm'da köleliğin tek kaynağı savaştır." fetvası ortaya çıkarılmakta ve esirlerin köleleştirilmesi, öldürülmelerinin, hayatlarının alternatifi olarak kabul edilmektedir. Yani, savaş esirlerinin köleleştirilmesine izin vererek İslâm'ın, hayatı ölüme tercih ettiği ileri sürülmektedir. Allah'a rağmen, devletin bir kimseye, öldürme, serbest bırakma veya köleleştirme yetkisi veren bu fetvalara gerekçe olarak ise; tek taraflı olarak Müslümanların esirlerini köleleştirmeyip serbest bırakmaları hâlinde, kuvvetler arasındaki dengenin bozulacağı gösterilmiştir. Serbest bırakılan esirin Müslümanların alicenaplığı karşısında takınacağı olumlu tavır ise hiç dikkate alınmamıştır.
Bu fetvaların ana malzemesi her zamanki gibi rivayetler olmakla birlikte, bir de ek olarak her sözcüğü gayet net olan bir muhkem ayet, bu malzemelere eklenmek istenmektedir. Konuya malzeme yapılmak istenen ayet şudur:

Muhammed; 4: Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun (onları öldürün). Sonra onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayın (cephe gerisindekileri esir alın). Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya KARŞILIKSIZ OLARAK, ya da fidye ile salıverin. İşte! (Allah'ın emri budur.) Eğer Allah dileseydi onlardan elbette intikam alırdı (onları cezalandırıp adaleti sağlardı). Fakat (böyle olması) sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere/ öldürenlere/ savaşanlara gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.

Görüldüğü üzere bu ayette esirlerin öldürülmesi diye bir hüküm söz konusu değildir. Bazıları, ayetteki "mennen (karşılıksız olarak)" ifadesini değişik yorumlara tabi tutmuş ve bu "karşılıksız serbest bırakma" ilkesini;
- esaret müddetince esire iyi davranılması,
- öldürme veya müebbet hapse mahkûm etme yerine onu köle yaparak Müslümanların hizmetine verme,
- cizye alarak (senelik devlet vergisi koyarak) İslâm devletinin vatandaşı (zımmi) yapılması,
- karşılık alınmadan serbest bırakılması,
olarak açıklamıştır.

Ayette geçen "Fidye karşılığı salıverme" ilkesi de yine bu kimselerce;
- bir takım özel hizmetler yaptırdıktan sonra serbest bırakma,
- maddî karşılık alarak serbest bırakma,
- düşman eline düşmüş Müslümanlarla takas etme,
olarak açıklanmıştır.

Her akıllı insan bilir ki, yukarıda gösterdiğimiz dört madden ilk üçünü, "menn (karşılıksız olarak)" ile açıklamak ve bundan "Öldürme veya müebbet hapse mahkûm etme yerine onu köle yaparak Müslümanların hizmetine verme" anlamı çıkarmak mümkün değildir.

Savaş hukuku ile ayrıntılı açıklamalar Tövbe, Enfal ve Muhammed suresinde mevcuttur. İnşallah savaş hukuku konusuna ve bu ayetin kimler tarafından ve nasıl çarpıtıldığına orada değineceğiz.

Görüldüğü gibi İslâm, köleliği tüm insanlık için uygun bulmamış, gerek kendi içlerindeki, gerekse dünyanın her tarafındaki kölelerin özgürleştirilme işini, karşılığında cennet vadederek Müslümanlara görev olarak vermiş ve bunu değişik yollarla, hatta devlet bütçesinden ayrılacak parayla bile yapılmasını emretmiştir.
Farklı düşünüyordum.Aydınlatıcı açıklamanız için teşekkürler.
__________________
(FOR RAVEN)
khaos isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
khaos Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (16. November 2012)
Alt 16. November 2012, 11:34 PM   #2
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun Aleykum! Değerli Tenzin Kardeşim!

Hakkı Yılmaz Kardeşimin "KÖLELİK ve İSLAMİYET" ile ilgili makalesini sizlerle paylaşmak istedim.


Köle, "hukukî, iktisadî ve sosyal bakımlardan hür insanlardan farklı ve aşağı statüde kabul edilen kimse" demektir. Köle, inanç ve ibadet yönünden özgür olmasına rağmen medenî; yurttaşlık hakları yönünden tam özgür değildir. Mal mesabesinde olup, alınır, satılır ve mirasa kalır.



İslâm dini köleliği kesin olarak yasaklamıştır. Yüce Allah'ın talimatı gereği Müslüman olan veya olmayan hiç kimse, yol ve yöntemi ne olursa olsun köle edinemez.. Rabbimizin kölelikle ilgili emri budur.

Ama fıkıh kitaplarında gördüğümüze göre; "İslâm dini, savaş esirlerinin dışında köle edinmeyi yasaklamıştır. İslâm'da köleliğin tek kaynağı savaştır." fetvası ortaya çıkarılmakta ve esirlerin köleleştirilmesi, öldürülmelerinin, hayatlarının alternatifi olarak kabul edilmektedir. Yani, savaş esirlerinin köleleştirilmesine izin vererek İslâm'ın, hayatı ölüme tercih ettiği ileri sürülmektedir.

Allah'a rağmen, devletin bir kimseye, öldürme, serbest bırakma veya köleleştirme yetkisi veren bu fetvalara gerekçe olarak ise; tek taraflı olarak Müslümanların esirlerini köleleştirmeyip serbest bırakmaları hâlinde, kuvvetler arasındaki dengenin bozulacağı gösterilmiştir.

Serbest bırakılan esirin Müslümanların alicenaplığı karşısında takınacağı olumlu tavır ise hiç dikkate alınmamıştır.
Bu fetvaların ana malzemesi her zamanki gibi rivayetler olmakla birlikte, bir de ek olarak her sözcüğü gayet net olan bir muhkem ayet, bu malzemelere eklenmek istenmektedir. Konuya malzeme yapılmak istenen ayet şudur:

Muhammed; 4: Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun (onları öldürün). Sonra onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayın (cephe gerisindekileri esir alın). Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya KARŞILIKSIZ OLARAK, ya da fidye ile salıverin. İşte! (Allah'ın emri budur.) Eğer Allah dileseydi onlardan elbette intikam alırdı (onları cezalandırıp adaleti sağlardı). Fakat (böyle olması) sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere/ öldürenlere/ savaşanlara gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.

Görüldüğü üzere bu ayette esirlerin öldürülmesi diye bir hüküm söz konusu değildir. Bazıları, ayetteki "mennen (karşılıksız olarak)" ifadesini değişik yorumlara tabi tutmuş ve bu "karşılıksız serbest bırakma" ilkesini;
- esaret müddetince esire iyi davranılması,
- öldürme veya müebbet hapse mahkûm etme yerine onu köle yaparak Müslümanların hizmetine verme,
- cizye alarak (senelik devlet vergisi koyarak) İslâm devletinin vatandaşı (zımmi) yapılması,
- karşılık alınmadan serbest bırakılması,
olarak açıklamıştır.

Ayette geçen "Fidye karşılığı salıverme" ilkesi de yine bu kimselerce;
- bir takım özel hizmetler yaptırdıktan sonra serbest bırakma,
- maddî karşılık alarak serbest bırakma,
- düşman eline düşmüş Müslümanlarla takas etme,
olarak açıklanmıştır.

Her akıllı insan bilir ki, yukarıda gösterdiğimiz dört madden ilk üçünü, "menn (karşılıksız olarak)" ile açıklamak ve bundan "Öldürme veya müebbet hapse mahkûm etme yerine onu köle yaparak Müslümanların hizmetine verme" anlamı çıkarmak mümkün değildir.

Savaş hukuku ile ayrıntılı açıklamalar Tövbe, Enfal ve Muhammed suresinde mevcuttur. İnşallah savaş hukuku konusuna ve bu ayetin kimler tarafından ve nasıl çarpıtıldığına orada değineceğiz.

Görüldüğü gibi İslâm, köleliği tüm insanlık için uygun bulmamış, gerek kendi içlerindeki, gerekse dünyanın her tarafındaki kölelerin özgürleştirilme işini, karşılığında cennet vadederek Müslümanlara görev olarak vermiş ve bunu değişik yollarla, hatta devlet bütçesinden ayrılacak parayla bile yapılmasını emretmiştir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
Sevgili dost1,

Sayın H.Yılmaz'ın alıntıladığınız yazısında katılmadığım hususlar vardır.

1- Köle; dinine dokunulmaz, ama; alım, satım konusu yapılabilir diyerek islamda tarif edilen kölelik tanımına ters düşmüştür.

İslam, alım satım konusu yapılabilen köleliği hiç bir şekilde zaten kabul etmez.

Ancak, savaşta esir alınan kimselerden, fidye, takas, ilim öğretme, tekrar savaşacak durumda görmeme vb. gibi sebeplerle özgürleştirilemeyen kimseler; hapis vb. şekilde yaşatılmak yerine, içinde bulunduğu topluma kazandırılmak amacıyla koruyucu aileler yanına hizmetleri karşılığında faydalanmak üzere verilirler.

Daha sonra, bir şekilde özgürlüğünü kazanma imkanı bulamayan ve koruyucu aile yanında bulunan bu kimse, topluma karışabilecek, ayakları üzerinde durabilecek aşamaya geldiğinde, eğer mükabele yani göstermelik bir bedelle serbest kalmayı isterse, özgür bırakılır. Ancak, yine ayakları üstünde durabilecek, suça karışmayacak bir şekilde özgürce yaşayabileceğine inanılırsa, maddi yardımda da bulunularak, özgrleştirilir.

İşte, koruyucu aile yanında geçen sürede, bu kimseye verilen isim köle olmaktadır. Kuranın köle dediği bu kimselerin durumu, pazarlarda alım satım konusu yapılan köle ile karıştırılmamalıdır.

2- Ama, sayın Yılmaz, hem kölenin alım satım konusu olabileceğinde, hem de savaş esiri dahi olarakta olsa, hiç bir şekilde köle (köleyi alım satım yapılabilir kabul ettiğinden olsa gerek) edinilmeyeceğinde hata yapmaktadır.

Kuranda; savaş esiri olan kimseleri anlatır şekilde köle ve yine aynı durumdaki kadınları (himaye edilen kadın) diğer deyimle hatalı olarak cariye! deyimleri ile bu kimseler hakkında açıklamalar mevcuttur.

Aksi olsaydı, örneğin kısas cezasıyla ilgili olarak; bakara 178.ayette "hüre hür, köleye köle, kadına kadın..." deyimleri geçmemeliydi. Yine Cariye!lerin durumunu anlatan ayetlerde aynı şekilde cariye! deyimleri olmamalıydı.

3- Savaş sonrasında, hiç bir şekilde esir alınmaması zaten mantıklı da olmaz. Her ne kadar, sayın Yılmaz, bu konuda; özgür bırakılan esirin, bunun karşılığında minnet göstergesi olarak, tehlikeli olmayacağını düşünüyorsa da, özgür kalmasına rağmen, hala kinle organize olup yeniden saldırmayacağının garantisi olamaz.

Bu nedenle, müslümanlar bu konuda da gafil olmamalı, tedbiri elden bırakmamalı, emin olmadan esiri serbest bırakmamalıdır diye düşünüyorum.

selamlar,
aorskaya

Konu aorskaya tarafından (16. November 2012 Saat 11:40 PM ) değiştirilmiştir.
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
aorskaya Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (17. November 2012)
Alt 17. November 2012, 12:42 AM   #3
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 0
163 Mesajina 231 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Merhaba.

Burada da
gördügüm:

mâ meleket eymân ile
emet ve abd

karistiriliyor.

EMET disi köledir (cogulu: imâikum-اما ئكم),
ABD, erkek köle (cogulu: ibâdikum-عباد كم).

MÂ MELEKET EYMÂN
ise

yemîn edilmek
suretiyle


ya

bakimi üstlenilen garipler ve garibelerdir (4:3, 4:24, 4:25, 4:33, 24:31, 24:33, 24:58, 33:55...) ya da
nikahli zevc ve zevceler (33:50, 33:52, 23:6, 70:30).

Mâ meleket
yemînuk/eymânukum/eymânuhum/eymânuhunn

asla köle
degildir.

Allah
köleliligin kaynagini kurutmak (47:4) suretiyle
bir cirpida sona ermesini saglamis

ve

daha önce edinen
"imâ ve ibâd"in tasfiyesi icin
ayetler indirmistir.

Benim etim ne budum ne
dememisim

bunu

örnegin ta 2005'te
bir cahil cesaretiyle belirtmisim
(http://www.network54.com/Forum/25164...PIDA+son+verdi.)

Simdilerde
Ali Riza Demircan'in aciklamalarindan ikna olan
Abdülaziz Bayindir tarafindan

video kayitlarinda
yarim agizla

söyleniyor.

Yarim agizla söylenenler ise
kafa karistiriyor.

Sevgi ile,
Hasan Akcay

Konu Hasan Akçay tarafından (18. November 2012 Saat 05:26 PM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Hasan Akçay Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Miralay (17. November 2012), Tenzin (18. November 2012)
Alt 17. November 2012, 09:03 AM   #4
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Merhaba.

Burada da
gördügüm:

mâ meleket eymân ile
emet ve abd

karistiriliyor.

EMET disi köledir (cogulu: imâikum-اما ئكم),
ABD, erkek köle (cogulu: ibâdikum-عباد كم).

MÂ MELEKET EYMÂN
ise

yemîn edilmek
suretiyle


ya

bakimi üstlenilen garipler ve garibelerdir (4:3, 4:24, 4:25, 4:33, 24:31, 24:33, 33:55...) ya da
nikahli zevc ve zevceler (33:50, 33:52, 23:6, 70:30).

Mâ meleket
yemînuk/eymânukum/eymânuhum/eymânuhunn

asla köle
degildir.
Merhaba sayın Akçay,

Öncelikle, kuranın köle ifadesiyle kesinlikle alım-satım konusu yapılabilen kadın veya erkek olsun, şu andaki klasik anlamıyla bilinen köle ve cariyelerin kastedilmediğini belirtmek isterim.

Kuran'ın köle dediği kimseler, geçici bir süre bazı şeylerden men edilerek, sonrasında özgür kılınamamışlarsa, topluma kazandırılmak üzere, eğitim, barınma ve konaklamaları sağlanarak, topluma salındığında suç işlemeyecek kadar imkan ve kuvvete kavuşmaları halinde özgür bırakılacak kimselerden, özgür kalana kadar geçirdikleri sürede olanlarıdır.

Erkek veya dişi kölelikle, bakım altına alınanların karıştırıldığını söylüyor ve "ma meleket eyman"ın kölelerle ilgisi olmadan ya yeminle bakıma alınan gariplerin, yada eşlerin kastedildiğini ayetleri isimlerini vermek suretiyle delil kabul ediyorsunuz.

Ben, bu aşamada size; kölelikle ilgili tanımlarınıza katılmakla birlikte, "ma meleket eyman" ların köleler dışında kalanlar olduğu görüşünüze katılmıyorum.

Bana göre "ma meleket eyman"lar kölelerden de oluşmakta, yani bu deyim köleleride kapsamaktadır.

(NUR 32)
Ve enkihûl eyâmâ minkum ves sâlihîne min ibâdikum ve imâikum, in yekûnû fukarâe yugnihimullâhu min fadlih(fadlihî), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).

Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.

(NUR 33)
Velyesta’fifillezîne lâ yecidûne nikâhan hattâ yugniyehumullâhu min fadlih(fadlihi), vellezîne yebtegûnel kitâbe mimmâ meleket eymânukum fe kâtibûhum in alimtum fîhim hayren, ve âtûhum min mâlillâhillezî âtâkum, ve lâ tukrihû feteyâtikum alel bigâi in eradne tehassunen li tebtegû aradal hayâtid dunyâ ve men yukrıhhunne fe innellâhe min ba’di ikrâhihinne gafûrun rahîm(rahîmun).

Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz kölelerden “mükâtebe” yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.



Sevgili Akçay,

Fazla ayete de gerek bırakmadan yukarıdaki iki ayetten durum değerlendirmesi yapalım.

1- Nur 32 de sizin dediğiniz gibi "ibadiküm" ve "imaiküm" yani köle ve cariye! geçmektedir.

2- Aynı ayette, bunların evlendirilmesinden bahsedilmektedir. Yani köle ve cariyeler! in evlendirilmeleri istenmektedir.

3- Bunlar yoksulluk çekecekleri sebebiyle evlenmekten geri durmasınlar, çünkü Allah onlara lütuflarda bulunur diyerek, yine bunların evlenip, aile kurmaları ile sosyal hayata katılmaları destekleniyor.

4- Nur 33 de ise dikkat edersek, nur 32 de kalınan yerden başlandığını, nur 32 deki durumların anlatılmasına devam edildiğini görürüz.

Yoksulluk nedeniyle köle ve cariye! lerin evlenmemezlik yapmamaları, lütufla bu sıkıntılarını aşacakları belirtildikten hemen sonra, 33. ayette söze devam edilerek;

"Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar..."

denilmek suretiyle, bu köle ve cariyeler! den (önceki ayette evlenmeye gücü yeten ama geçinmeye gücü yetmeyeceklerini düşünenlerin aksine) daha evlenmeye bile gücü yetmeyenlerin ise evlenmemeleri, en azından rabbimizin lütfuyla evlenmeye güç yetirinceye kadar iffetlerini kotuyarak beklemeleri istenmektedir.

32.ayette imanikum ve ibadikümler, 33.ayette görüldüğü gibi "ma meleket eymanuküm" içerisinde ifade edilmişlerdir.

Hatta, bu anlatımlardan sonra, bunların artık kolaylık sağlanarak anlaşmaya varılması halinde bedel ödeyerek özgürlüklerini isteyebilecekleri (mukatebe) durumları anlatılmıştır.

Eğer, sizin iddia ettiğiniz gibi, "ma meleket eymanikum" sadece garibanları veya zevceleri kapsamış olsaydı, garibanların veya zevcelerin, bedel ödeyerek ayrılmaları anlatılmış olurduki, bu kuranın bütününe, sağlamak istediği sosyal düzenve faydaya ters bir durum oluştururdu.

Eğer "ma meleket eymanikum" ile köle ve cariyeler de kastedilmeseydi; zaten garibanlığı yüzünden bakımda olan kimseler,

a_ neden özgür kalmayı istesinler?
b_ garibanlardan neden bedel alınarak, serbest bırakılsınlar?,

soruları mantıklı olarak cevaplanamaz. Zevcelerin durumlarını burada ele almaya bile gerek olmadığından konu yapmayacağım.

Sanırım bu kadar açıklama yeterli olmalıdır.

Not: Köleliğin hemen kaldırıldığı, önceden edinilenlerinde çeşitli emir ve tavsiyelerle kaldırıldığı görüşünüz ile ilgili kısma rabbim izin verirse sonra cevap vereceğim...

selamlar,
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
aorskaya Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (17. November 2012)
Alt 17. November 2012, 10:02 AM   #5
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
1- Allah köleliligin kaynagini kurutmak (47:4) suretiyle bir cirpida sona ermesini saglamis ve daha önce edinen "imâ ve ibâd"in tasfiyesi icin ayetler indirmistir.

2- Benim etim ne budum ne dememisim bunu

örnegin ta 2005'te bir cahil cesaretiyle belirtmisim (http://www.network54.com/Forum/25164...PIDA+son+verdi.)

3- Simdilerde Ali Riza Demircan'in aciklamalarindan ikna olan Abdülaziz Bayindir tarafindan video kayitlarinda yarim agizla söyleniyor.

Yarim agizla söylenenler ise kafa karistiriyor.

Sevgi ile,
Hasan Akcay
Selamun aleyküm,

Sayın Akçay, bu kısımdaki iddialarınıza ayeti ele alarak cevap vereyim.

1- Allah köleliligin kaynagini kurutmak (47:4) suretiyle bir cirpida sona ermesini saglamis ve daha önce edinen "imâ ve ibâd"in tasfiyesi icin ayetler indirmistir.

(47 MUHAMMED-4)
Fe izâ lekîtumullezîne keferû fe darber rikâb(rikâbi), hattâ izâ eshantumûhum fe şuddûl vesâk(vesâka), fe immâ mennen ba’du ve immâ fidâen hattâ tedaal harbu evzârehâ, zalik(zalike), ve lev yeşâullâhu lentasara minhum ve lâkin li yebluve ba’dakum bi ba’d(ba’din), vellezîne kutilû fî sebîlillâhi fe len yudille a’mâlehum.

Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.

Sevgili akçay;

Bu ayetin neresinde kuran ifadesi ile köleliğin kaldırıldığını görebiliyorsunuz?

ayette;

1- Savaşta galip gelene kadar, esir almak, acımak yoktur. Ne zaman galip gelinir ise (kısmi cepheler oluşmuş olursa, bu cephelerin her birinde esir alınması halinde tehlikeli olmayacakları durumlar garanti edilmişse, bir cephede çarpışılırken, bu cephede esir alınabilir, savaşın her yerde galip gelmesi beklenmez), üstün gelinirse, o zaman esir alınır.

2- Sonra techizatlar bırakılıp, savaş bitince; bu esirlerin durumuna bakılır. Eğer, esirlerin bırakılmasında tehlike olmayacaksa, (yeniden kendi aralarında örgütlenip, gerilla şeklinde yada diğerlerine katılarak savaşmayacaklarına ikna olunursa) karşılıksız olarak bırakılabilir, yada bu kimselerden müslümanlara fayda sağlama imkanı varsa, o faydalar karşılığında (fidye) serbest bırakılırlar.

3- Dikkat edilirse, ayette; "savaşta esir alınmaz", yada "alınan esirler hemen serbest bırakılır" denmemektedir.

4- Esirlerin alınacağı kabul edilir ve nasıl özgürleştirilecekleri konusunda seçim müslümanlara bırakılır.

5- Bu hem dinin gereği olurken, hem de aklın gereği olmaktadır.

6- Gerçektende, bir savaş yaşanması durumunda; bu savaşın sonuçları olarak, galibiyet ve mağlubiyet oluşur, veya denklik sağlanarak savaşa ara verilebilir, anlaşma sağlanmadan taraflar kayıplarına razı olarak ülkelerine çekilebilirler.

Bu durumda her iki tarafın elinde savaş esirleri olabilir ki, bu farklı cephelerin oluşarak savaşılmasının tabi sonuçlarındandır.

Bir cephede, bir taraf baskın çıkıp esirler alabilirken, diğer cephede öbür tarafbaskın çıkıp, onlar da esir almış olabilirler.


Şimdi, böyle bir durumda sizin dediğiniz gibi, müslümanlar esirlerini hemen serbest bırakırlarsa;

a- karşıda esir düşen müslümanların neden takas karşılığı serbest bırakılmadıklarına itirazları olmayacakmıdır?

b- Takas yapılamadan serbest bırakılan bu esirler, diğerlerine katılarak, (esir düşen müslümanlar yüzünden sayıca az kalmış olan) müslümanlara karşı yeniden saldırırlarsa, müslümanlar kendi kendilerine karşılarında daha güçlü ordu yaratmış duruma düşmezlermi?

BU ANLATILANLARA EK OLARAK AŞAĞIDAKİ AYETLERDE ESİR (KÖLE) ALINABİLECEĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR:

8:67 - Hiçbir peygamberin, yeryüzünde ağır basmadıkça (kesin zafere ulaşıp üstün gelmedikçe) esirleri olması layık değildir. Siz dünya malını istersiniz, oysa Allah ahireti kazanmanızı murad eder. Allah azizdir, hakimdir.

Demekki, galip gelinince esir alınabilmekteymiş.


8:70 - Ey Peygamber, elinizdeki esirlere de ki: "Eğer Allah sizin kalblerinizde bir hayır bulursa, sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve günahlarınızı bağışlar. Çünkü Allah bağışlayıcıdır."

Peygamberin elinde esirler olduğuna göre; kuran'ın esir almayı kaldırmadığı, ancak onların serbest bırakılmasının koşullarını belirleyerek seçimi müslümanlara bıraktığı görülmektedir.


8:71 - Eğer sana hıyanet etmek isterlerse iyi bilsinler ki, bundan önce Allah'a hainlik ettiklerinden dolayı Allah onların ezilmelerine imkân verdi. Allah her şeyi hakkıyla bilen hüküm ve hikmet sahibidir.


Esirlerin hıyanet etmeleri anlatıldığına göre esir almak yine vardır.


Sevgili Akçay,

sizin en beğendiğim davranışınız, ayetlerde açıklananları, bizzat senaryo ederek, ortamı yaratarak düşünmeniz ve sonuca varmanızdır. Ama, bu kısımda bu davranışınızı terk ettiğiniz görülüyor.

Şimdi, savaş zamanlarını ve gerçeklerini samimi olarak inceleyerek yeniden düşünürseniz, önceki yazınıza katılmayacağınızı düşünüyorum.


selam ve saygılarımla,
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
aorskaya Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (17. November 2012)
Alt 18. November 2012, 01:08 AM   #6
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 0
163 Mesajina 231 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu ayetin (47'4'ün) neresinde kuran ifadesi ile köleligin kaldirildigini görebiliyorsunuz?
Kafirlerle karsilastiginizda vurun o boyunlari
ta ki onlari dize getirinceye kadar.
O zaman baglari saglam atin
.

Ayetteki anlam örgüsünden anlasilan, "baglari saglam atin" (şuddûl vesâk) size saldiran kafirleri esir alin ve SIKI tutun demek. Yoksa esirleriniz kacip size yine saldirabilirler.

Sonra
savas agirliklarini birakana kadar

ya

iyilikle (mennen) ya da
fidyeyle (fidaen)...


Buradan anlasilan ise: sonra (ba'du) esirleri ya karsiliksiz ya da fidye ile birakacaksiniz. Yani esirler konusunda Allah size yalnizca iki secenek taniyor:

1.karsiliksiz birakin
2.fidye ile birakin.

Inananlarin baska bir secenegi yok. Örnegin esirleri alikoyup köle yapamazlar.

Aslinda secenek tek: birakin. Esir ben olsam fidye vermem. Cünkü beni esir alan icten bir inanirsa fidye vermesem de birakacak; yok münafiksa fidye versem de birakmaz. Parami ona verecegime muhtaclara tasadduk ederim.

Köleligin kaynagi bu sekilde kurutuluyor. Artik inananlar köle edinemez. Daha önce edindiklerini ise tasfiye ayetlerinin geregini yaparak özgür birakacaklar.

Bir de ayette benim dikkatimi ceken ifadeler var.

Sonra (ba'du): ateskes te denen gecici baris anlasmasi yapildiktan sonra
Savas agirliklarini atana kadar (hattâ tedaal harbu evzârehâ): sürekli baris anlasmasi yapilana kadar

Esirlerin birakilmasi bu iki anlasma (ateskes ve sürekli baris anlasmasi) arasinda tamamlanacak.

Kafirleri esir alip SIMSIKI baglayanlar
birey olarak sizsiniz ama
derhal devlete teslim edeceksiniz.

Burada fidye diye gecen savas tazminati ve esirlerin birakilmasi devletin tasarrufunda olan islerdir. Yoksa devlet, devlet olmaktan cikar.

Sevgi ile,
Hasan Akcay

_________________________

Prof Abdülaziz Bayindir (video, http://www.youtube.com/watch?v=K46Tt2LC9P0):

Simdi diyorlar ki bir müddetten beri: ''Aslinda Islam köleligi kaldirmayi hedeflemisti ama o devirde ne yapsin; iste sunlar bunlar vardi. Onun icin kaldiramadi ama hedefi buydu.''

Hani özrü kabahatinden büyük derler ya, iste bu da öyle bir sey. Allahu Teale kaldiracaksa kaldirir. Yani insanlardan mi cekinecek hâsâ? Önceki derste Ibrahim aleyhisselamin nasil kesin tavir koydugunu gördük. Cenabi Hak emretti, bitti.

Peki, isin gercegi nedir?

Islam
köleligi kaldirmayi hedeflemis falan degildir;

köleligi kaldirmistir.

Hedeflemek demek… mesela buradan simdi hepiniz evinize gitmeyi hedefliyorsunuz degil mi bu saatten sonra. Evinize gittiniz mi?

O, varacaniz son nokta.

Islam öyle hedeflemez. Hedeflememistir öyle bir seyi. Ya? Bunu kesin olarak kaldirmistir. Peki, nerde? 47 nci sûrenin 4 üncü ayetini acin bakalim…

Konu Hasan Akçay tarafından (19. November 2012 Saat 12:15 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Hasan Akçay Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (18. November 2012), Tenzin (18. November 2012)
Alt 17. November 2012, 11:04 AM   #7
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 0
163 Mesajina 231 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

32.ayette imaikum ve ibadikümler, 33.ayette görüldügü gibi "ma meleket eymanuküm" içerisinde ifade edilmislerdir.

Her iki ayette de konu, adi gecenleri evlendirmenizdir, tamam. Ama bu onlarin ayni konumda olduklarini göstermiyor. Nitekim 32'de "bekarlariniz -eyâmé minkum" var; onlari da evlendireceksiniz ama mâ meleket eymânuküm icerisinde ifade edilmiyorlar; sizin kendi özgür cocuklariniz onlar.

Bir iletide bir konuyu müzakere edelim. Bu iletide bu kadar.

Sevgi ile,
Hasan Akcay

Konu Hasan Akçay tarafından (17. November 2012 Saat 11:08 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (17. November 2012)
Alt 17. November 2012, 11:11 AM   #8
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
32.ayette imaikum ve ibadikümler, 33.ayette görüldügü gibi "ma meleket eymanuküm" içerisinde ifade edilmislerdir.

Her iki ayette de konu, adi gecenleri evlendirmenizdir, tamam. Ama bu onlarin ayni konumda olduklarini göstermiyor. Nitekim 32'de "bekarlariniz -eyâmé minkum" var; onlari da evlendireceksiniz ama mâ meleket eymânuküm icerisinde ifade edilmiyorlar; sizin kendi özgür cocuklariniz onlar.

Bir iletide bir konuyu müzakere edelim. Bu iletide bu kadar.

Sevgi ile,
Hasan Akcay
Teşekkürler, sayın akçay.

Rabbim izin verirse, uygun olduktan sonra elbette ayrı bir başlıkta detaylandırılabilir.

selamlarımla,
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 17. November 2012, 11:42 AM   #9
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 0
163 Mesajina 231 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Görüs birligine varmamiz sart degil; amacimiz bir birimize meramimizi anlatmak olmali. "Mâ meleket eymânikum"un tipki eyâmé minkum gibi "imâikum" ve "ibâdikum"un icerisinde ifade edilmedigini anlatabildim mi, efendim?

Hatta, bu anlatimlardan sonra, bunlarin artik kolaylik saglanarak anlasmaya varilmasi halinde bedel ödeyerek özgürlüklerini isteyebilecekleri (mukatebe) durumlari anlatilmistir.

Allah'in emri: Allah'in size verdigi mallardan "mâ meleket eymân"iniza verin -âtûhum! Siz, bunu emreden Allah'a inat, "mâ meleket eymân"inizdan bedel alacaksiniz. Bunu yapan müslüman midir?

Arti, kimin özgürlügünü kime satiyorsunuz? Ayette öyle bir sey yok.

Sevgi ile,
Hasan Akcay

Konu Hasan Akçay tarafından (18. November 2012 Saat 05:29 PM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Tenzin (18. November 2012)
Alt 17. November 2012, 01:19 PM   #10
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 0
163 Mesajina 231 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Ketebe - كتب fiili
örnegin
Nisâ 103 ve Bakara 183'te
ne ise

Nûr 33'te de o.

Namaz inananlarin üzerine vakitleriyle yazilmistir - kitâben mevkûta.
Oruc sizin üzerinize de yazildi - kütibe aleykumüs siyâm.
Yazilmasini isteyenlere gelince, yazin onlara - fe kâtibû hum.

Namaz ve oruc
insanlarin Islami yasamalari icin
yazilmistir.

Insanlarin
namaz ve oruca
ihtiyaci var.

Tipki bunun gibi
yeminleriniz kime sahipse onlarin da
evlenebilmeleri icin sizin izninize
ihtiyaci var.

O izni
yazin onlara -kâtibûhum.

Konu Hasan Akçay tarafından (17. November 2012 Saat 01:37 PM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (17. November 2012)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
arıyorum, cevap, sorularıma

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:47 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam