![]() |
|
![]() |
#1 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Sayın Kuman.
Allah'ın vahyi bir emir olarak Peygamber'e inerse, Peygamber bunu yerine getirmemiş olabilir mi?. Herhalde cevap "asla" olacak. Şimdi bir ayet veriyorum: Tûr Suresinden. ",Ve kitâbin mestûrin." 1. ve kitâbin : kitaba andolsun 2. mestûrin : satır satır yazılmış İmam İskender Ali Mihr : Satır satır yazılmış Kitab’a andolsun. Abdulbaki Gölpınarlı : Ve yazılmış kitaba. Abdullah Parlıyan : satır satır yazılmış kitaba, Adem Uğur : Satır satır yazılmış Kitab'a, Vs.................... Evet bu gün orijinal Kur'an yok. Takdirini size bırakıyorum. Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (12. January 2015 Saat 09:11 PM ) değiştirilmiştir. |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 | |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: Jul 2012
Mesajlar: 75
Tesekkür: 44
7 Mesajina 8 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
Öğreti/vahy yazıyla kayıt edilmiş ancak mushaflaştırılmmamış olmasına rağmen ayette "Kitap" sözcüğü kullanılmış. Aynı, elde okunacak somut bir yazı olmamasına rağmen emredilen "ikra" gibi... Sizin çıkarımınız nedir Sn. Galip Yetkin? Bu ayete rağmen mushaflaştırma yapılmayıp ve hatta buna tereddüt edildiyse...?
__________________
1:6 İlet bizi O dosdoğru yola... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Tûr Suresi ayet 3:
"3- Yayılmış ince deri üzerine" Saygılarımla. Galip Yetkin. |
![]() |
![]() |
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (13. January 2015) |
![]() |
#4 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
![]()
Selamün aleyküm Değerli Kardeşlerim,
Çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Allah Razı olsun. Kur'an'ı daha iyi anlamak için nüzul sırasının bilinmesi gerekmektedir. Mushaf diye bildiğimiz ve Halife Osman tarafından tertip ettirilen Mushaf'taki tertip sahabenin içtihadıyla oluşturulmuştur. Kur'an hakkında yeterli birikimi olanlar için bu sahabe içtihadıyla oluşturulan sıra önemli değildir. Ancak, Kur'an ile yeni tanışacak insanlar için aynı şeyi söyleyebilmek mümkün olmamaktadır. Bu resmi sıra ilk okuyan insanların kafasının karışmasına neden olmaktadır. Özellikle meallerde hata da varsa bu olumsuz tepkilere neden olmaktadır. Çokca şahit olmuşumdur ki Kur'an'ı iniş sırasına göre okumalarını önerdiğim tüm kardeşlerimiz, daha önce anlam veremedikleri çoğu şeyin anlamlı hale geldiğini söylemişlerdir. Değerli Kardeşlerim, Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah: Bakara 23:"Kulumuza indirdiğimiz Kuran'dan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sure meydana getirin; eğer doğru sözlü iseniz, Allah'tan başka, güvendiklerinizi de yardıma çağırın." Tövbe 64:"İkiyüzlüler, kalblerinde olanı haber verecek bir surenin inmesinden çekiniyorlar. De ki: «Alay edin bakalım, Allah çekindiğiniz şeyi ortaya koyacaktır.» Tövbe 86:"«Allah'a inanın ve Peygamberinin yanında savaşın» diye bir sure inmiş olsa, onların gücü yetenleri sizden izin isterler ve «Bizi bırak oturanlarla beraber kalalım» derler." Tövbe 127:"Bir sure inince, «Sizi bir kimse görüyor mu?» diye birbirlerine bakarlar, sonra dönüp giderler. Anlamaz bir güruh olmalarına karşılık Allah onların kalblerini imandan döndürmüştür." Yunus 38:"Senin için, «Onu uydurdu mu?» diyorlar. De ki: «Onun surelerine benzer bir sure meydana getirin, iddianızda samimi iseniz, Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.»" Nur 1:"Bu, indirip, hükümlerini kesinleştirdiğimiz suredir. Öğüt alasınız diye onda apaçık ayetler indirdik." Muhammed 20:"İman etmiş olanlar: Keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı! derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur!" Hud 13:"Senin için: «Onu uydurdu» diyorlar, öyle mi? De ki: «Öyleyse onun surelerine benzer uydurma on sure meydana getirin, iddianızda samimi iseniz, Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.» Abese 13:"Sahifeler içindedir: Değer verilen," Abese 13:"Sahifeler içindedir: Değer verilen," diye buyuruyor. Bu ayetlerde sözedilen sayfalar bu gün elimizde olan sayfalar mıdır? Bu ayetlerde sözedilen sureler bu gün için 114 adet diye bildiğimiz sureler midir? Ne yazık ki bu sorulara cevabım hayır olacaktır. Bu gün elimizde bulunan Mushafın sayfaları hattatların yazdığı sayfalardır. Bu gün 114 adet olarak belirlenmiş sureler de yukarıdaki ayetlerde geçen sure değil yıllar sonra sahabenin içtihadıyla belirlenmiş surelerdir. Sözlerim yanlış anlaşılmasın.Bu gün elimizde bulunan Mushaftaki tüm ayetler aynen Allah'ın Resul'ü Muhammed'e (selam olsun Ona)inen ve tebliğ edilen ayetlerdir. Ama sayfalar, sureler ve tertip o günkü değildir. Yani Mushaf Allah'tan bu sıra ve tertip üzere gelmemiştir. Bu nedenle de surelerin tertibi konusunda İslam bilginleri ve tüm araştırmacılar arasında oldukça yoğun bir ihtilaf vardır. Bu günkü tertibin dışında tertiplenmiş Ali Mushafı, İbni Mesud Mushafı, İbni Abbas Mushafı, Ubey bin Kab Mushafı gibi Mushaflar da bulunmaktadır. Kur'an, bilindiği gibi bir kerede toplu olarak inmemiştir. Kur'an, iyice sindirilsin, ortaya çıkan her problem çözülsün vb nedenlerle parça parça inmiştir. Furkan 32:"Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler: “Kur’ân o'na bir defada topluca indirilmeli değil miydi?” de dediler. Biz, onu senin kalbine iyice yerleştirelim diye böyle parça parça indirdik. Ve Biz, onu tane tane/ birbirine karıştırmadan vahyettik." Furkan 33:"Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, sana doğrusunu ve daha açığını getirmeyelim." Parça parça inen ayetler sayfa sayfa yazılmış ve sure haline getirilmiştir. Rabbim, İslam alemine, Kronolojik olarak parça parça inen ayetleri arka arkaya getirerek yeniden tertiplemeyi nasip eder.İnşaAllah. Rabbim cümlemizin ilmini artırsın. Gelecek her türlü haksız itham ve yargılara karşı dayanma gücü versin. İşlerimizi kolaylaştırsın. Elhamdü liillahi Rabbil Alemin. Kur’an ilahi kitaptır. Kendisinde hiç şüphe yoktur. Kur’an Allah’ın vahyidir. Kur’an’ın bir benzeri oluşturulamaz. Kur’an asırlardır aklına işletenlere meydan okur. Kur’an gönüllere şifadır. Kur’an korunmuş kitaptır. Hicr: 54/9O:”Zikri{Kitab)ı biz indirdik biz; ve O'nun koruyucusu da elbette biziz!” 54/9'ncu âyette Zikr'i Allah'ın indirdiği ve onu koruyacağı buyurulmaktadır. Gerçekten Kur'ân-ı Kerîm inince, yazı bilenler tarafından yazılmış ve Peygamber'in işaretiyle âyetler sûrelerdeki yerlerine konmuştur. Peygamber'in vefatından altı ay sonra, dağınık halde bulunan Mushaf sayfaları bir araya toplanıp bir cild haline getirilmiş ve üçüncü halîfe Osman zamanında da yeniden derlenip çoğaltılarak başlıca eyalet merkezlerine gönderilmiştir. Çoğaltılan Mushaflardaki ayetler Allah'ın Resul'ü Muhammed'e inen ve vahyedilen vahiylerin tâ kendisidir. Onlarda bir değişiklik ve tahrîf olmamıştır. Özel kişi mushaflarında bazı âyetlerin cümlelerinde veya kelimelerinde farklar görülür. Bazı kıraatlerde kelime hem gâib, hem muhatab, hem tekil, hem çoğul okunduğu gibi bazı kelimeler de aynı anlamı veren başka kelimelerle okunur. Ama bunlar, cümlenin anlamını değiştirecek nitelikte değildir. Bu tür cüz'î farklar, Taberî' nin Câmi'u'l-beyân'ı, Râzî' nin Mefâtîh' i, Kurtubî'nin el-Cami' li ahkâmi'l-Kur'ân'ı gibi kaynak tefsir kitaplarında gösterildiği gibi Ebû Dâvûd es-Sicistânî'nin oğlu Abdullah'ın derlediği ve Arthur Jeffery'nin yayınladığı Kitabu'l-Mesâhif'te daha detaylı olarak zikredilmiştir. Muhammed İzzet Derveze şöyle diyor: "Kaynaklarda mevcut kanıtlar, bazı kişilerin de özel mushaflarında, Halife Osman'ın resmî Mushafındaki bazı kelimelerin eşanlamlılarıyla yazıldığını gösterir. Ya özel mushaf sahipleri yanılarak bu kelimeleri yanlış yazmışlardır, ya da onların yazımı doğrudur ama resmî olduğu için Osman'ın Mushafı çoğunlukça kabul edilmiştir. Fakat kıraatlerde bu farklara işaret edildiği gibi Sicistânî de bunları Kitabında derlemiştir. Âyetin anlamı değişmedikten sonra herhangi bir kelimenin, sinonimi ile yazılmış olması, fazla bir şey değiştirmez ve Kur'ân 'ın korunmuş olduğu hükmünü de bozmaz. "Kur'ân korunmuştur. Hz. Peygamber'den sonra, özellikle Halife Osman zamanının yazarlarından itibaren başlayan bölünmeler, ortaya çıkan fırkalar, kendi görüşlerini desteklemek, fıkıh mezhepleri de ictihadlarına destek bulmak için birçok hadîs uydurup bu sözleri Peygamber Efendimize mal etmişlerdir. Ancak Kur'ân'a uydurma âyetler sokmayı başaramamışlardır. Allah'ın buyurduğu gibi Kur'ân, bozulmaktan, tahrîften korunmuştur".(Muhammed İzzet Derveze, el-Kur'ânu'1-mecîd: s. 52-115.) Bazı kelimelerin eşanlamlılarıyla okunmasına veya bazı fiillerin kiplerinin değişmesine neden olan kıraat farkları, o zaman henüz tekâmül etmemiş olan Arap yazısının noktasız ve harekesiz olmasından da kaynaklanmıştır. Allah, Peygamberine gönderdiği vahyini, şeytân müdâhelesinden korumuştur. Şeytân, hiçbir suretle vahy sözlerine sokulup bâtıl sözler karıştıramaz. Çünkü Allah, vahy götürmekle görevlendirdiği meleğin, bu görevini güvenlikle yapabilmesi için muhafız melekler de görevlendirmiştir. Melek, o koruyucuların gözetimi ve koruması altında vahyi getirip insan elçiye ulaştırır. Bu husus, vahy meleğinin ağzından şöyle ifade edilmiştir: 'Biz ancak Rabb'inin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir. Rabb'in, asla unutkan değildir." (Meryem: 44/64.) Ayette "Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir." cümlesi, vahy meleklerinin Allah'ın buyruğundaki muhafızlar tarafından korunduğunu gösterir. "Rabb'in, asla unutkan değildir." sözü şu anlama gelir: Allah bizim aracılığımızla elçisine hangi buyrukları gönderdiğini bilir, onları unutmaz. Şayet O'nun bize verdiği herhangi bir mânâyı değiştirmiş veya tebliğ etmemiş olsak, O bunu bilir ve bizi şiddetle cezalandırır. Aynı mânâ, Cin Sûresinde de vurgulanmıştır: 26- Gaybı bilen O'dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez. 27- Ancak razı olduğu elçiye gösterir. Çünkü O, elçisinin önüne ve arkasına gözetleyiciler (koruyucular) koyar. 28- (Böyle yapar) Ki onların, Rab'lerinin kendilerine verdiği mesajları duyurduklarını bilsin. Allah, onlarda bulunan her şeyi (bilgisiyle) kuşatmıştır ve her şeyi bir bir saymış(hesabetmiş)tir. (Cin: 40/26-28) Alemlerin Rabbi olan yüce Allah, Hicr: 54/9'ncu âyette de o Zikr'i, yani temel İlâhî Kitabı kendisinin indirmiş olduğunu ve onu koruduğunu bildirmektedir. Allah, gönderdiği elçileri aracılığı ile Kitabını korumakta, ona tazelik ve etkinlik kazandırmaktadır. Devam edecek inşaAllah.
__________________
Halil Ay |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 | |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: Jul 2012
Mesajlar: 75
Tesekkür: 44
7 Mesajina 8 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
Sizin dediğinizden benim anladığım; "günümüze gelen mushaflarda bazı farklılıklar ve karmaşalar var ancak Kuran bunun içinde gizli" Çoğumuzun hüsnü-kabulü bu yöndedir. Ancak tüm bu görüşlerimiz, akıl süzgecinden geçirdiğimiz açık bir isbat ile mi oluşmuştur yoksa "korunacak" ayetine hüsnü-kabul ile inanmayı irade ettiğimiz için mi oluşmuştur? Bilinen bazı acı gerçekler: - Hz. Peygamber tarafından bırakılmış kitap bulunmamaktadır, döneme ait sadece kitaplaşmaya aday parça parça yazılar olduğu bilinmektedir. - Halifeler döneminde kitaplaştırma süreci ile Peygamber zamanından parça parça yazılar şeklinde kayıt edilmiş olan bir çok ayet-sure dönemin alimleri insiyatifiyle elenmiş-ayıklanmış ve uygun görülmeyenler imha edilmiştir. - Ayıklamayı üstlenen alimlerin yanında bazı diğer sahabeler/alimler de şahıslarına özel notlarını muhafaza etmiş ve onların adıyla anılan farklı mushaf-kitapların da günümüzde anılmasına vesile olmuştur. - Bu mushaflar arasında diziliş-kelime-yazım vs gibi farklar vardır denilir ancak önemsiz olduğu belirtilir. - Aynı zamanda bu yüce görevin üstlenildiği yıllarda İslam dünyası, etkisi günümüzde de devam eden büyük fitnelerle çalkalanmıştır. (Halife suikastleri, kabileler arasında milliyetçilik akımları ve devamında mezhepleşmeler, fırkalaşmalar vs.) - ve en garip olanı da her fırka kendi kaynaklarını orijin görüp, diğer fırkanın çoğu kaynağına şüphe duyar. Bugün dahi sunni-şii alimler arasında pek de hayırlı bir uyumdan söz edememekteyiz. Kabul ve inançların dogmalaşması sakıncalı... (Yanlışım varsa lütfen uyarın. Bunlar, laşabildiğimiz kaynaklar-veriler çerçevesinde hakkıyla akledemeyerek nefsimden gelen iç düşüncelerdir.)
__________________
1:6 İlet bizi O dosdoğru yola... Konu han tarafından (14. January 2015 Saat 12:40 AM ) değiştirilmiştir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Yazilanlari okuyamadim goz gezdirdim. Okuyacagim kismetse.
Ancak sunlarida aciklarsan daha iyi kapsamli okuyup sorularimi tekrarlarim. Simdi faiz alan allaha savas acmis kimsedir ve bununla savasmak gerekir. Kim savasiyor? Zina haramdir kim genelev onunde bekleyip bunlari ifsa ediyor. Tecavuz mevzuu kisasa tabi ise olum mu yoksa yaralamami ? Yoksa o kisiye ayni aciyi yasatma mi wger yasatma ise nasil ? |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
![]()
Selamun aleyküm kardeşim,
Alıntı:
275- O ribayı yiyen şu kişiler, şeytanın bir dokunuşuyla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu, şüphesiz onların, ”Alışveriş, riba gibidir” demeleriyledir. Oysa ki, Allah, alışverişi helal, bu ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabbinden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah’adır. Ve kim ki yeniden dönerse, işte onlar ateşin dostlarıdır. Onlar orada sürekli kalacaklardır. 276- Allah, ribayı yok eder, sadakaları da artırır. Allah, tüm aşırı nankör ve günahkar kimseleri sevmez. 277- Şüphesiz iman eden ve salihatı işleyen, salâtı ikame eden ve zekâtı veren kişilerin Rabbleri katında mükâfatları vardır. Ve onlar üzerine hiçbir korku yoktur, onlar üzülmezler de. 278- Ey iman etmiş kimseler! Eğer müminler iseniz, Allah’a takvalı davranın ve ribadan kalanı bırakın. 279- Artık böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve elçisinden size savaşı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız. 280- Eğer o (borçlu), darlık içindeyse, kolaylığına kadar mühlet! Eğer biliyorsanız, sadaka olarak vermeniz, sizin için daha hayırlıdır. 281- Ve kendisinde Allah’a döndürüleceğiniz güne takvalı davranın. Sonra da herkes kazancını tastamam alır. Ve onlar zulmedilmezler. Bu kadar açık hükme karşı insanlar Allah'ı düşman kılarak "riba" ile yatıp kalkan kişi ve toplumların Allah'a imanından ve Allah'a secdesinden sözedilebilir mi? Ribadan kurtulmanın çaresini Allah Kur'an'da belirtmiş: Maide; 12: Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. İçlerinden on iki nakip (müfettiş/başkan) göndermiştik. Ve Allah demişti ki: “Ben, muhakkak sizinle beraberim. Salâtı ikame eder, zekâtı verir, peygamberlerime iman eder, onları destekler ve Allah’a güzelce ödünç verirseniz ant olsun ki sizin günahlarınızı örteceğim ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere girdireceğim. İşte sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, gerçekten dosdoğru yoldan sapmış olur. Teğabün; 17, 18: Eğer Allah'a güzel bir ödünç verirseniz, O, onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Ve Allah, en iyi karşılık ödeyen, çok yumuşak davranan, görülebileni ve görülmeyeni bilendir, Aziyz’dir, Hakiym’dir. Bakara; 219: … Yine sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan fazlasını infak edin.” Allah, tefekkür edersiniz diye ayetlerini işte böyle sizin için ortaya koyuyor. Tövbe; 34, 35: Ey iman etmiş kişiler! Kesinlikle, hahamlardan, rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yere yerler ve Allah yolundan saptırırlar. Ve kesinlikle altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar; hemen onlara acıklı bir azabı müjdele! O gün, onların (altın ve gümüşlerin) üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak (onlara): “İşte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. Haydi şimdi tadın şu biriktirdiğiniz şeyleri!” Hadid; 11: Kimdir o, Allah'a güzel bir ödünç verecek olan kişi ki, Allah da onun için kat kat artırsın. Onun için şerefli bir mükafat da vardır. Maide; 2: Ey iman edenler! Allah’ın alâmetlerine, haram aya, hediylere, gerdanlıklarına ve Rabblerinden lütuf ve rıza bekleyerek Beyt-ül Haram’ı (Kâbe’yi) kastedenlere sakın saygısızlık etmeyin. Dokunulmazlığınız kalktığında (Hacc göreviniz bitince) da avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya da sevk etmesin. Ve iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah’a takvalı davranın. Hiç şüphesiz Allah azabı çok çetin olandır. Maide; 48: Sana da kendisinden öncekilerini doğrulayan ve onları kollayıp koruyan olarak hakk ile Kitap’ı (Kur'an’ı) indirdik. Öyleyse onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen hakktan saparak onların arzu ve heveslerine uyma. Ve Biz, sizden hepiniz için bir şeriat ve yol kıldık. Ve eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi belalandırmak (denemek) için (böyle yapmadı). Öyleyse iyiliklere yarışın. Hepinizin dönüşü yalnızca Allah’adır. Sonra O, kendisi hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir. Âl-i Imran; 103, 104: Ve hep birlikte Allah'ın ipine sıkıca sarılın, ayrılmayın ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O (Allah), kalpleriniz arasında ülfet oluşturdu. Sonra da siz O'nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de oradan sizi O kurtarmıştı. İşte Allah doğru yolu bulasınız diye ayetlerini sizin için böyle ortaya koyar. Ve içinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir ümmet bulunsun. Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Bakara; 45, 46: Bir de sabırla, salâtla (eğitimle, öğretimle, sosyal destek kurumlarıyla) yardım isteyin. —Şüphesiz bu (salât ve sabırla yardım isteme), saygılı olanlardan; gerçekten Rabblerine kavuşacaklarına ve gerçekten kendilerinin O’na dönücü olduklarına inanan kimselerden başkasına çok ağır gelir. Bakara; 153: Ey iman etmiş kimseler! Sabır ve salâtla yardım isteyin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. Bakara; 195: Ve Allah yolunda İNFAK yapın, ellerinizi (kendinizi)/ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve iyileştirin, güzelleştirin. Şüphesiz Allah, iyileştirenleri, güzelleştirenleri sever. Bakara; 245: Kimdir o kişi ki Allah’a güzel bir ödünç versin de Allah da ona birçok katlarını katlayıversin. Allah darlık da verir, genişlik de verir. Ve yalnız O’na döndürüleceksiniz. Asr; 1-3: Asra ant olsun ki, iman eden, salihat işleyen, hakkı tavsiyeleşen ve sabrı tavsiyeleşenlerin haricindeki tüm insanlar kesinlikle tam bir hüsran/kayıp-zarar içindedir. Ankebut; 45: Sen, sana kitaptan vahyedileni oku/izle ve salâtı (eğitimi, öğretimi, sosyal destek kurumlarını) ikame et (oluştur, ayakta tut). Muhakkak ki salât (eğitim, öğretim, sosyal destek kurumları), fahşadan ve kötülükten alıkoyar. Ve Allah’ın anılması, elbette daha büyüktür. Ve Allah, yapıp ürettiğiniz şeyleri bilir. Meryem; 59-61: Sonra onların ardından half (kötü bir nesil) geldi ki, salâtı (sosyal desteği) kaybettiler (hayatlarından çıkarıp attılar). Ve şehvetlerine uydular. Bundan dolayı tevbe eden ve iman eden ve salihi işleyenler hariç onlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. İşte bunlar (tevbe eden, iman eden ve salihi işleyenler) cennete; Rahman’ın kullarına görmedikleri hâlde vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler ve hiçbir şeyce haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O’nun vaadi mutlaka yerini bulacaktır. Fatır 6: Şüphesiz o şeytan, sizin için düşmandır. Onun için siz de onu düşman edinin. Şüphesiz o (şeytan) kendi taraftarlarını alevli ateşin ashabından olmaları için çağırır. A’la; 14-17: Doğrusu kendini kurtarmıştır; arınan kimse, Rabbinin adını anıp sosyal destek sağlayan kimse. Fakat siz şu basit hayatı tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret daha hayırlı (önemli) ve devamlı kalıcıdır. Bunlara uymak Allah'a iman ve secdeyi gerektirir. Uyan mı? Halkı "müslim " olan bir ülkede "genelevler" olabilir mi? Olsa bile "zina" işleyeceklerini bile bile giden kişiler olabilir mi? Sorun, Allah'a iman ve Allah'a secde sorunudur. Tecavüzden kastın ne olduğu önemli. Arap dilindeki kullanımı ile bizdeki kullanımı arasında fark vardır. Bizde sadece zora dayalı cinsel ilişkide kullanılır duruma gelen bu sözcük, Arapça'da geçme,haddi aşma vb anlamlarda kullanılır. Allah'ın belirttiği hakları,ilkeleri çğneyen aşan herkes belirlenene tecavüz durumundadır. Bu durum da Allah'a ve Resulu'ne savaş açmaktır. Yaptırımı da aşağıda belirtilmiştir Maide;33,34: Allah'a ve Elçisi'ne karşı savaşan; bozum yapmaya teşebbüs etmiş olan ve yeryüzünde kargaşa çıkarmaya çalışanların –siz onlar üzerine güçlü olmazdan/onları yakalayıp denetim altına almazdan önce hatalarından dönenler hariç– karşılığı, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama/ arka arkaya kesilmesi, ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir aşağılıktır. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır. Artık iyi bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Kur'an'da mü’minlere cinâyet hususunda yapılması istenilenler belirtilmiştir: İsrâ;33: Ve hakk ile olmadıkça, Allah'ın harâm kıldığı nefsi öldürmeyin. Ve kim zulüm edilerek öldürülürse, Biz onun velîsine bir güç [yetki] vermişizdir. O da öldürmede aşırı gitmesin. Şüphesiz o [öldürülen/velî] yardım olunmuştur. Furkân;68: Ve işte o kişiler [Rahmân'ın kulları], Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarmazlar. Allah'ın harâm kıldığı canı öldürmezler. –Ancak hakk ile öldürürler.– Zina da etmezler. –Ve kim bunları yaparsa, günahla karşılaşır. Kıyâmet günü azabı kat kat olur ve orada, alçaltılarak sürekli olarak kalır. Ancak tevbe eden, iman eden ve sâlihi işleyenler müstesnâ. İşte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Ve Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. Ve her kim tevbe eder ve sâlihi işlerse, kesinlikle o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.– En‘âm;151: De ki: “Geliniz, Rabbinizin size neleri harâm kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, imlak haşyetiyle [fakirlik endişesiyle/fakirleştiriliriz korkusuyla] çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi ve onları Biz rızıklandırıyoruz. Ve kötülüklerin açığına ve gizlisine yaklaşmayın. Hakksız yere Allah'ın harâm kıldığı nefsi öldürmeyin. İşte bunlar, aklınızı kullanasınız diye O'nun size vasiyet ettikleridir. Âyette, cinâyet işleyenlerin âdil bir şekilde cezalandırılması öngörülmektedir. Allah'ın öngördüğü kısas [âdil karşılık] nedeniyle, birini öldürmek isteyen kimse, kısas korkusuyla bu işten vazgeçer; böylece her ikisi de hayatta kalır. Kısasın uygulanması hâlinde de, olay kan davasına dönüşmeden kapanır; böylece taraflardan bir çok insanın muhtemel ölümü engellenir. Kısas, insanlık için bir nimettir. Kısasın uygulanmaması, sadece maktule değil insanlığa karşı da bir suçtur. Hatta cinâyeti teşvik ve insan hayatına değer vermemek; binlerce cinâyete kapı aralamaktır. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 | |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: Jul 2012
Mesajlar: 75
Tesekkür: 44
7 Mesajina 8 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
soru-eleştiri ve yorumlarda konuya bağlı kalabilirsen daha memnun oluruz. Mushaf konusu içinde birden "savaş, zina, hırsızlık vs." gibi klasik İslam eleştirileri konularına sapmak, forum ruhuna uygun değil. Ve yine tartışmaya-sorgulamaya açmak istediğin farklı konular için de uygun başlık bulamamışsan, yenilerini oluşturursan bizlere de katkısı olur. İyi niyetle bir ricamdır, teşekkür.
__________________
1:6 İlet bizi O dosdoğru yola... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
Sayın Han: 1-"Kitabın satır satır ince deri üzerine dökülüp mushaflaşmanın emrinin yer aldığı" 2-"Eğer dediklerimizden bir nebze sapacak olursa, O'nu şah damarından yakalar, hayat-yaşam şartlarına son verir ve O'nu cehennemin en derin yerine kütük olarak atarız" mealli ayetlere rağmen, anlaşıldığına göre(bir elime ay'ı....) Peygamberimiz gönüllü görevine devam etmiştir. Şu halde Peygamberimizin yukarıdaki sizin belirlediğiniz tutum içerisinde olabilma ihtimali var mıdır? Yani boşverip Allah!ın emrini yerine getirmemiş midir? Yoksa ciltleyip bir mushaf bırakmiş mıdır? Yukarıdaki düşünceye nasıl ulaşabildiniz ki? Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (1. May 2016 Saat 08:57 AM ) değiştirilmiştir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 | ||
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: Jul 2012
Mesajlar: 75
Tesekkür: 44
7 Mesajina 8 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
o düşünceye ulaşmama sebep olan etken; "Hz. Peygamber'e isnat edilen bir mushaf olmaması ve mushaflaştırma için de kesin bir vasiyetinin de olmaması(rivayet-hadis var mıdır?)." Ama, Hz. Ebu Bekir'in tereddütünü yazan rivayetler vardır. Peygamberin vafatından sonra, ortada farklı kişilerce deri vs. üzerine yazılmış notlar şeklinde kayıtlar olduğu, bunların yine farklı kişilerce şahsa ait olarak ve ayrıca resmi amaçla Hz. Osman tarafından mushaflaştırıldığı günümüze kadar gelen ve kabul edilen rivayetler. Ayet ışığında Peygamberimiz Allah'ın emrini yerine getirmemiştir diyemeyiz ancak "zikri koruyacak olan biziz" ayeti gereğince bu işi Allah'ın takdirine bırakmış olabilir mi? Sizlerin savunmanıza göre Kitap kelimesi ile kastedilenin "mushaf" olduğu görülüyor. Ancak korunacak olanın ise "zikir" olduğunu yine ayetten okuyoruz. Ve "derilere yazılmış bir Kitap"tan bahsediliyor ise, sadece günümüz mushafını mı anlamalıyız, yoksa deri üzerine yazılabilecek ayet-sure-necm parçacıklarına da yorabilir miyiz? Alıntı:
yazarın bulguları ve görüşleri de malesef tereddüt ve hüsnüzan ile bezenmiş gibi geldi bana. İşin en rahatsız edici yanı da, bunca asırdır sakal-hırka vs. özenle korunmuş fakat bu mushaf konusu daima tereddüt+hüsnüzan ile ele alınmış. Ayetteki "korunacak zikir" kelimelerine günümüz mushafı anlamı yüklenerek, olay geçiştirilmek zorunda kalınmış...
__________________
1:6 İlet bizi O dosdoğru yola... |
||
![]() |
![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
şerif, şive, ayet, başkan, diyanet, halife, hareke, iniş, komisyon, kur'an, kureyş, lehce, lisan, müze, mekke, mushaf, nüsha, orjinal, osman, resmi, taşkent, tayyar, tertip, topkapı, toplanma |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|