hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > GELENEK DİNİ > Mezhepler ve Tarikatlar

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 5. January 2011, 10:17 PM   #1
ebu Maruf
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
ebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud of
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşim!

Yazdıklarınız ve yazdıklarımız ortada. Sorularınız ve cevaplarımız da ortada. Sizin anlayışınız size benim anlayışım da bana olsun.

Okuyanların büyük çoğunluğu Arapça bilmediklerinden sorunuzu sure adı ve ayet olarak belirterek sormanız okuyuculara saygı yönünden daha şık olurdu.

إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ
Bu Ayeti Kerime dir."İnnema Veliyyükümullahu ve RasûluHu velleziyne amenülleziyne yukıymunes Salate ve yü'tunez Zekate ve hüm rakiun"

Sorduğunuz bu ayet MAide suresinde olup 54,55,56,57,58 ayetleri ile birlikte bir necm oluşturur.
Burdan sonrakiler mealdir ALLAHIN görüşü değildir.
54. Ey iman etmiş kimseler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında mü’minlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetli bir toplum getirir ki, O [Allah], onları sever, onlar da O'nu [Allah'ı] severler; onlar Allah yolunda çaba harcarlar ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah, vâsi'dir, çok iyi bilendir.

55. Sizin velîniz, sadece Allah'tır, O'nun Elçisi'dir, bir de rükû eder bir hâlde salâtı ikâme eden, zekâtı veren iman etmiş kimselerdir.

56. Allah'ı, O'nun Elçisi'ni ve iman edenleri kendine velî kabul edenler bilsinler ki, kesinlikle Allah'ın taraftarları gâlip olanların ta kendileridir.

57. Ey iman etmiş kimseler! Sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden, dininizi alay ve eğlence edinen kimseleri velîler edinmeyin. Eğer mü’minler iseniz de Allah'a takvâlı davranın.

58. Ve siz onları salâta çağırdığınız zaman, onlar, onu alay ve eğlence edinirler. Bu, onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarındandır.
Burdan sonrakilerde sizin görüşünüzdür halbuki ben ALLAHIn c.c görüşünü sormuştum
Bu âyet grubunda, dinden dönenler ve İslâm düşmanları hakkında kurallar konulmaktadır:

• Dinlerinden dönecek olurlarsa –ki bunun kendilerinden başka kimseye zararı olmaz– mü’minler bilmelidirler ki, Allah yakında mü’minlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetli bir toplum getirir, Allah, onları sever, onlar da Allah'ı severler; onlar Allah yolunda çaba harcarlar ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar.

• Bu, Allah'ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah, vâsi'dir, çok iyi bilendir.

• Mü’minin velîsi Allah, O'nun Elçisi ve rükû eder bir hâlde salâtı ikâme eden, zekâtı veren kimselerdir.

• Allah'ı, Elçisi'ni ve iman edenleri velî edinenler bilsinler ki, Allah'ın taraftarları kesinlikle gâlip olacaklardır.

• Mü’minler, kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden, dinlerini alay ve eğlence edinenleri velîler edinmemeli ve Allah'a takvâlı davranmalıdırlar.

• Mü’minler tarafından salâta çağırılanlar, –akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayı– onu alay ve eğlence edinirler. Akıllı bir toplum olsalar bunu yapmazlar.

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah bunları söylüyor. Biz bunları anlayamayız açılıma ihtiyacımız vardır diyenlere de bakın neleri söylüyorlar.

55. âyetteki, “rükû hâlinde zekât vermek” –rükû sözcüğünün yanlış anlaşılmasından dolayı– ifadesi çarpıtılarak birtakım masallar üretilmiştir.

İbret-i âlem için bunları teşhir ediyoruz:

Dilencinin biri, Peygamber'in (s.a) mescidinde bir şeyler dilendiği hâlde kimse ona bir şey vermemişti. O sırada Hz. Ali namazda ve rükû hâlinde bulunuyordu. Sağ elinde de bir yüzük vardı. Dilenciye eliyle işaret etti ve nihâyet dilenci de o yüzüğü aldı el-Kiya et-Taberî der ki:

“İşte bu, az amelin namazı iptal etmediğine delalet etmektedir. Çünkü, rükû hâlinde iken yüzüğünü sadaka olarak vermek, namazda yapılan bir iş olup, bundan dolayı namazım iptal etmedi.”

Yüce Allah'ın, Ve rükû hâlinde iken zekâtını veren mü’minler buyruğu ise, nafile sadakaya da zekât adının verileceğine delâlet etmektedir. Çünkü, Hz. Ali rükû hâlinde iken yüzüğünü sadaka olarak vermişti. Bu da yüce Allah'ın şu buyruğunu andırmaktadır:

Fakat, kendisi ile Allah'ın rızasını istemek kastıyla verdiğiniz zekât ise, işte onlar kat kat artırılanlardır (Rûm/39).

İşte burada farz ve nafile de zekâtın kapsamına girmektedir. Buna göre zekât adı, hem farzı hem de nafile sadakayı kapsayan bir isim olmaktadır. Tıpkı,sadaka ve salât isimlerinin her ikisini de [farz olanı da nafile olanı da] kapsaması gibi.

Derim ki: Buna göre, burada zekâttan kasıt, yüzüğünü sadaka olarak vermektir. Zekât lafzının, yüzüğü sadaka olarak vermek şeklinde yorumlanması ise uzak bir ihtimaldir. Çünkü zekât, ancak kendisi için has olan lafzı ile kullanılır. Bu da, daha önce Bakara sûresi'nin baş taraflarında geçtiği gibi, farz olan zekâttır Aynı şekilde bundan önce geçen, Namazını kılan ifadesinin anlamı da böyledir. Namazın ikâmeedilmesinin anlamı ise, namazı vakitlerinde ve bütün hukukuna riâyet ederek kılmaktır. Bundan kasıt da farz olan namazdır. Daha sonra yüce Allah, Ve rükû hâlinde iken buyurmaktadır. Bundan maksat ise, nafile namazdır. Şöyle de denilmiştir: Rükû'un tek başına zikredilmesi, onun şerefline dikkat çekmek içindir.Yine denildiğine göre mü’minler, bu âyetin nüzûlü esnasında kimileri namazını tamamlamış, kimileri ise rükû hâlinde bulunuyordu.
İbn Huveyzimendâd der ki: Yüce Allah'ın, Ve rükû hâlinde iken zekâtını veren mü’minler buyruğu, namaz esnasında amel-i yesir diye bilinen az miktardaki amelîn caiz olduğu hükmünü ihtiva etmektedir. Çünkü, burada bu ifade övgü sadedindedir. Övgü ile ilgili asgari hüküm ise, övülen şeyin mübah oluşudur. Ali b. Ebî Tâlib'in (r.a) dilenciye kendisi namazda iken bir şeyler verdiği rivâyet edilmektedir. Bunun, nafile namazda iken yapılmış olması da mümkündür. Zira, farz namazda böyle bir şey yapmak mekruh görülmüştür. Övgünün, her iki hâlin bir arada olmasına yönelik olma ihtimali de vardır. Adeta namaz ve zekâtın vücubuna inanan kimseyi nitelendirerek, namazdan rükû diye söz etmiş, bunların farz oluşuna inanmayı da bunların fiilen yapılması diye ifade etmiştir. Nitekim, “Müslümanlar namaz kılanlardır” derken, onların bu hâlde iken namaz kılan kimseler olduklarını kastetmediğin gibi, yalnızca namaz hâlinde iken onlar övülmüş olmuyor. Bu ifade ile, bu davranışı yapıp, onun farziyetine inanan kimseler kastedilmektedir.


"rükû", “şirk koşmadan kulluk etmek”tir. Burada ise, “tam, mükemmel bir imana sahip olarak zekâtını verenler” demek olup münâfıklara karşılık gerçek mü’minler övülmektedir.

Mealde Arapça olarak bıraktığımız sözlerle ilgili olarak sitemizin namaz başlığı altındaki "salat" kısmına bakılabilir.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
Bana kendi görüşünüzü değilde ALLAHın görüşünü yazabilirmisiniz acaba?

selametle
ebu Maruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 5. January 2011, 10:26 PM   #2
ebu Maruf
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
ebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud of
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşim!

Yazdıklarınız ve yazdıklarımız ortada. Sorularınız ve cevaplarımız da ortada. Sizin anlayışınız size benim anlayışım da bana olsun.

Okuyanların büyük çoğunluğu Arapça bilmediklerinden sorunuzu sure adı ve ayet olarak belirterek sormanız okuyuculara saygı yönünden daha şık olurdu.

إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ
Bu Ayeti Kerime dir."İnnema Veliyyükümullahu ve RasûluHu velleziyne amenülleziyne yukıymunes Salate ve yü'tunez Zekate ve hüm rakiun"

Sorduğunuz bu ayet MAide suresinde olup 54,55,56,57,58 ayetleri ile birlikte bir necm oluşturur.
Burdan sonrakiler mealdir ALLAHIN görüşü değildir.
54. Ey iman etmiş kimseler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında mü’minlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetli bir toplum getirir ki, O [Allah], onları sever, onlar da O'nu [Allah'ı] severler; onlar Allah yolunda çaba harcarlar ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah, vâsi'dir, çok iyi bilendir.

55. Sizin velîniz, sadece Allah'tır, O'nun Elçisi'dir, bir de rükû eder bir hâlde salâtı ikâme eden, zekâtı veren iman etmiş kimselerdir.

56. Allah'ı, O'nun Elçisi'ni ve iman edenleri kendine velî kabul edenler bilsinler ki, kesinlikle Allah'ın taraftarları gâlip olanların ta kendileridir.

57. Ey iman etmiş kimseler! Sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden, dininizi alay ve eğlence edinen kimseleri velîler edinmeyin. Eğer mü’minler iseniz de Allah'a takvâlı davranın.

58. Ve siz onları salâta çağırdığınız zaman, onlar, onu alay ve eğlence edinirler. Bu, onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarındandır.
Burdan sonrakilerde sizin görüşünüzdür halbuki ben ALLAHIn c.c görüşünü sormuştum
Bu âyet grubunda, dinden dönenler ve İslâm düşmanları hakkında kurallar konulmaktadır:

• Dinlerinden dönecek olurlarsa –ki bunun kendilerinden başka kimseye zararı olmaz– mü’minler bilmelidirler ki, Allah yakında mü’minlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetli bir toplum getirir, Allah, onları sever, onlar da Allah'ı severler; onlar Allah yolunda çaba harcarlar ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar.

• Bu, Allah'ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah, vâsi'dir, çok iyi bilendir.

• Mü’minin velîsi Allah, O'nun Elçisi ve rükû eder bir hâlde salâtı ikâme eden, zekâtı veren kimselerdir.

• Allah'ı, Elçisi'ni ve iman edenleri velî edinenler bilsinler ki, Allah'ın taraftarları kesinlikle gâlip olacaklardır.

• Mü’minler, kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden, dinlerini alay ve eğlence edinenleri velîler edinmemeli ve Allah'a takvâlı davranmalıdırlar.

• Mü’minler tarafından salâta çağırılanlar, –akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayı– onu alay ve eğlence edinirler. Akıllı bir toplum olsalar bunu yapmazlar.

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah bunları söylüyor. Biz bunları anlayamayız açılıma ihtiyacımız vardır diyenlere de bakın neleri söylüyorlar.

55. âyetteki, “rükû hâlinde zekât vermek” –rükû sözcüğünün yanlış anlaşılmasından dolayı– ifadesi çarpıtılarak birtakım masallar üretilmiştir.

İbret-i âlem için bunları teşhir ediyoruz:

Dilencinin biri, Peygamber'in (s.a) mescidinde bir şeyler dilendiği hâlde kimse ona bir şey vermemişti. O sırada Hz. Ali namazda ve rükû hâlinde bulunuyordu. Sağ elinde de bir yüzük vardı. Dilenciye eliyle işaret etti ve nihâyet dilenci de o yüzüğü aldı el-Kiya et-Taberî der ki:

“İşte bu, az amelin namazı iptal etmediğine delalet etmektedir. Çünkü, rükû hâlinde iken yüzüğünü sadaka olarak vermek, namazda yapılan bir iş olup, bundan dolayı namazım iptal etmedi.”

Yüce Allah'ın, Ve rükû hâlinde iken zekâtını veren mü’minler buyruğu ise, nafile sadakaya da zekât adının verileceğine delâlet etmektedir. Çünkü, Hz. Ali rükû hâlinde iken yüzüğünü sadaka olarak vermişti. Bu da yüce Allah'ın şu buyruğunu andırmaktadır:

Fakat, kendisi ile Allah'ın rızasını istemek kastıyla verdiğiniz zekât ise, işte onlar kat kat artırılanlardır (Rûm/39).

İşte burada farz ve nafile de zekâtın kapsamına girmektedir. Buna göre zekât adı, hem farzı hem de nafile sadakayı kapsayan bir isim olmaktadır. Tıpkı,sadaka ve salât isimlerinin her ikisini de [farz olanı da nafile olanı da] kapsaması gibi.

Derim ki: Buna göre, burada zekâttan kasıt, yüzüğünü sadaka olarak vermektir. Zekât lafzının, yüzüğü sadaka olarak vermek şeklinde yorumlanması ise uzak bir ihtimaldir. Çünkü zekât, ancak kendisi için has olan lafzı ile kullanılır. Bu da, daha önce Bakara sûresi'nin baş taraflarında geçtiği gibi, farz olan zekâttır Aynı şekilde bundan önce geçen, Namazını kılan ifadesinin anlamı da böyledir. Namazın ikâmeedilmesinin anlamı ise, namazı vakitlerinde ve bütün hukukuna riâyet ederek kılmaktır. Bundan kasıt da farz olan namazdır. Daha sonra yüce Allah, Ve rükû hâlinde iken buyurmaktadır. Bundan maksat ise, nafile namazdır. Şöyle de denilmiştir: Rükû'un tek başına zikredilmesi, onun şerefline dikkat çekmek içindir.Yine denildiğine göre mü’minler, bu âyetin nüzûlü esnasında kimileri namazını tamamlamış, kimileri ise rükû hâlinde bulunuyordu.
İbn Huveyzimendâd der ki: Yüce Allah'ın, Ve rükû hâlinde iken zekâtını veren mü’minler buyruğu, namaz esnasında amel-i yesir diye bilinen az miktardaki amelîn caiz olduğu hükmünü ihtiva etmektedir. Çünkü, burada bu ifade övgü sadedindedir. Övgü ile ilgili asgari hüküm ise, övülen şeyin mübah oluşudur. Ali b. Ebî Tâlib'in (r.a) dilenciye kendisi namazda iken bir şeyler verdiği rivâyet edilmektedir. Bunun, nafile namazda iken yapılmış olması da mümkündür. Zira, farz namazda böyle bir şey yapmak mekruh görülmüştür. Övgünün, her iki hâlin bir arada olmasına yönelik olma ihtimali de vardır. Adeta namaz ve zekâtın vücubuna inanan kimseyi nitelendirerek, namazdan rükû diye söz etmiş, bunların farz oluşuna inanmayı da bunların fiilen yapılması diye ifade etmiştir. Nitekim, “Müslümanlar namaz kılanlardır” derken, onların bu hâlde iken namaz kılan kimseler olduklarını kastetmediğin gibi, yalnızca namaz hâlinde iken onlar övülmüş olmuyor. Bu ifade ile, bu davranışı yapıp, onun farziyetine inanan kimseler kastedilmektedir.


"rükû", “şirk koşmadan kulluk etmek”tir. Burada ise, “tam, mükemmel bir imana sahip olarak zekâtını verenler” demek olup münâfıklara karşılık gerçek mü’minler övülmektedir.

Mealde Arapça olarak bıraktığımız sözlerle ilgili olarak sitemizin namaz başlığı altındaki "salat" kısmına bakılabilir.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
Bana kendi görüşünüzü değilde ALLAHın görüşünü yazabilirmisiniz acaba?
Şeyhin Himmeti Şeyhin ALLAH Dostu olmasıyla yada ALLAH a yakın olmasıyla nasıl bir farklılık arz eder bu sorunun cevabını beklediğimi tekrar hatırlatmak istemiştim.Bir dahada hatırlatma yapmayacağım.Zira hiç kimseye rahatsızlık vermek gibi bir niyetim yok belki unutmuşunuzdur diye hatırlatmak istedim.

selametle
ebu Maruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 5. January 2011, 10:55 PM   #3
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.093
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli KArdeşim!


Allah'ın görüşünün belli olmadığı yerde Allah'ın dini de olmaz. Dolayısıyla da dinine bağlı kullar olmaz.

Allah görüşünü Resulune tebliğ ettirdiği vahyi ile belirtmiştir.

Kur'an anlaşılır mı
Kur'an yaşam kitabıdır



(Mâide: 15–16) Ey kitap ehli! Kesinlikle Kitap'tan gizlemiş olduğunuz şeylerin çoğunu açığa koyan, çoğundan da vazgeçen Bizim Elçimiz size geldi. Kesinlikle size, Allah'tan bir ışık ve apaçık bir kitap geldi. Allah onunla [Kitap'la] kendi rızasına uyanları selamet yollarına kılavuzlar. Onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola kılavuzlar.

(Bakara: 257) Allah, inananların Veli'sidir [Yakın Kimsesidir]; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların Yakın Kimseleri tâğûttur ki, kendilerini nûrdan karanlığa çıkarır. Bunlar cehennem ashabıdır. Onlar orada sürekli kalıcıdırlar.

(Hadîd: 9) O [Allah], Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık Âyetleri indirendir. Ve şüphesiz Allah, size çok şefkatli, çok merhametlidir.

(Talâk: 10–11) Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O halde ey kavrama yeteneği olan iman etmiş kimseler! Allah'a karşı takvalı olun. Kesinlikle Allah, iman etmiş ve sâlihatı işlemiş kimseleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size bir öğüt, size Allah'ın açık açık Âyetlerini [mucizelerini] okuyan bir Elçi indirdi. Ve Allah'a inanır ve sâlihi işlerse O [Allah], onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere girdirir. Allah onun için rızkı güzelleştirmiştir.

(Nûr: 55) Allah, sizlerden iman etmiş ve sâlihâtı işlemiş olan kimselere, kendilerinden öncekileri halifeler kıldığı gibi, yeryüzünde onları da halife kılacağını [başkalarının yerine geçireceğini], onlar için beğenip seçtiği dini onlar için kesinlikle tutunduracağını ve korkularından sonra, onları kesinlikle güvene değiştireceğini vaat etti. Onlar Bana kulluk ederler, Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Bundan sonra da kim inkâr ederse, artık işte onlar, yoldan çıkanların ta kendileridir.

(Âl-i İmrân: 110) Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışır ve Allah'a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. Onların bazıları mümindirler, pek çoğu da yoldan çıkmış kimsedirler.

(Hac: 41) İşte o kimseler [Allah'a yardım ettikleri için Allah'ın yardımına mazhar olmuş kimseler], eğer kendilerine yeryüzünde bir güç verilirse salâtı ikame etmişlerdir, zekâtı vermişlerdir, ma'rûfu emretmişlerdir ve münkerden alıkoymuşlardır. İşlerin sonucu sadece Allah'a aittir.

(Yâ–Sîn: 2–6) Babaları uyarılmamış bu yüzden de kendileri gafil [duyarsız] bir kavmi kendisiyle uyarasın diye Azîz [çok güçlü], Rahîm'in [çok merhametlinin] indirdiği çok hikmetli Kur'ân'a andolsun ki sen, o gönderilenlerdensin [Elçilerdensin], hiç şüphesiz sen dosdoğru bir yol üzerinesin.

(A'râf: 158) De ki: "Ey insanlar! Şüphesiz ben, göklerin ve yerin mülkü Kendisinin olan, Kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan, hem dirilten hem öldüren Allah'ın, size, hepinize gönderdiği elçiyim. O hâlde doğru yolu bulmanız için Allah'a ve O'nun sözlerine iman eden, Ümmî Peygamber olan Elçisi'ne iman edin ve o'na uyun."

Değerli Kardeşim!

Kur'an'ı okudukça Allah'ın görüşlerinin ne olduğunu anlıyor ve ona göre de yaşamımı düzenlemeye çalışıyorum. Bu benim seçimimdir. Şüphesiz her insan seçiminin sonucuna ulaştırılır.

Siz Allah'ın görüşünü öğrenmek için O'nun vahyi yerine
Şeyhlerin himmetine ihtiyaç duyuyorsanız... Bu da sizin seçiminizdir. Her insan seçimlerinin sonuçlarına ulaşır.

Sizin seçiminiz size benim seçimim de bana hayırlı olur inşaAllah.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
kamer (6. January 2011), Miralay (6. January 2011), snobyx (6. January 2011)
Alt 6. January 2011, 08:31 AM   #4
ebu Maruf
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
ebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud of
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun Aleykum! Değerli KArdeşim!
Aleykemüs-Selam ve RAhmetullahi ve Berekatuhu


Allah'ın görüşünün belli olmadığı yerde Allah'ın dini de olmaz. Dolayısıyla da dinine bağlı kullar olmaz.
Dostum öncelikle Kullar ALLAH ın dinini anladıkları kadarıyla kulluk ederler.
ALLAH ın görüşü Kelamullah dır.Bunun yorumu ise ALLAHın dininden insanın anladığıdır.

Allah görüşünü Resulune tebliğ ettirdiği vahyi ile belirtmiştir.

Kur'an anlaşılır mı
Kur'an yaşam kitabıdır



(Mâide: 15–16) Ey kitap ehli! Kesinlikle Kitap'tan gizlemiş olduğunuz şeylerin çoğunu açığa koyan, çoğundan da vazgeçen Bizim Elçimiz size geldi. Kesinlikle size, Allah'tan bir ışık ve apaçık bir kitap geldi. Allah onunla [Kitap'la] kendi rızasına uyanları selamet yollarına kılavuzlar. Onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola kılavuzlar.

(Bakara: 257) Allah, inananların Veli'sidir [Yakın Kimsesidir]; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların Yakın Kimseleri tâğûttur ki, kendilerini nûrdan karanlığa çıkarır. Bunlar cehennem ashabıdır. Onlar orada sürekli kalıcıdırlar.

(Hadîd: 9) O [Allah], Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık Âyetleri indirendir. Ve şüphesiz Allah, size çok şefkatli, çok merhametlidir.

(Talâk: 10–11) Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O halde ey kavrama yeteneği olan iman etmiş kimseler! Allah'a karşı takvalı olun. Kesinlikle Allah, iman etmiş ve sâlihatı işlemiş kimseleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size bir öğüt, size Allah'ın açık açık Âyetlerini [mucizelerini] okuyan bir Elçi indirdi. Ve Allah'a inanır ve sâlihi işlerse O [Allah], onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere girdirir. Allah onun için rızkı güzelleştirmiştir.

(Nûr: 55) Allah, sizlerden iman etmiş ve sâlihâtı işlemiş olan kimselere, kendilerinden öncekileri halifeler kıldığı gibi, yeryüzünde onları da halife kılacağını [başkalarının yerine geçireceğini], onlar için beğenip seçtiği dini onlar için kesinlikle tutunduracağını ve korkularından sonra, onları kesinlikle güvene değiştireceğini vaat etti. Onlar Bana kulluk ederler, Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Bundan sonra da kim inkâr ederse, artık işte onlar, yoldan çıkanların ta kendileridir.

(Âl-i İmrân: 110) Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışır ve Allah'a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. Onların bazıları mümindirler, pek çoğu da yoldan çıkmış kimsedirler.

(Hac: 41) İşte o kimseler [Allah'a yardım ettikleri için Allah'ın yardımına mazhar olmuş kimseler], eğer kendilerine yeryüzünde bir güç verilirse salâtı ikame etmişlerdir, zekâtı vermişlerdir, ma'rûfu emretmişlerdir ve münkerden alıkoymuşlardır. İşlerin sonucu sadece Allah'a aittir.

(Yâ–Sîn: 2–6) Babaları uyarılmamış bu yüzden de kendileri gafil [duyarsız] bir kavmi kendisiyle uyarasın diye Azîz [çok güçlü], Rahîm'in [çok merhametlinin] indirdiği çok hikmetli Kur'ân'a andolsun ki sen, o gönderilenlerdensin [Elçilerdensin], hiç şüphesiz sen dosdoğru bir yol üzerinesin.

(A'râf: 158) De ki: "Ey insanlar! Şüphesiz ben, göklerin ve yerin mülkü Kendisinin olan, Kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan, hem dirilten hem öldüren Allah'ın, size, hepinize gönderdiği elçiyim. O hâlde doğru yolu bulmanız için Allah'a ve O'nun sözlerine iman eden, Ümmî Peygamber olan Elçisi'ne iman edin ve o'na uyun."

Değerli Kardeşim!

Kur'an'ı okudukça Allah'ın görüşlerinin ne olduğunu anlıyor ve ona göre de yaşamımı düzenlemeye çalışıyorum. Bu benim seçimimdir. Şüphesiz her insan seçiminin sonucuna ulaştırılır.
İşte dostum ben ALLAHın görüşünü sormamın sebebide budur.
Zira siz bana cevaben şunu yazmıştınız.
Ayetler hakkında -Müteşabih olan ayetlerin önceliklemesi dışında-bu benim görüşüm şu senin görüşün olmaz sadece Allah'ın görüşü olur.

Bakın burda bir çok konu başlıklarında yada cevaplarda ister kelimelerin kökünü araştırmak diyelim yani veli dostur yada yakınlıkdır diyelim.Bunların hepsi Bizim Kuranı daha iyi anlayabilmek adına verdiğimiz mücadeledir.Bunlardan çıkan sonucada içtihad denir.
Bu sebebden dolayı Ayetler hakkında ALLAHın c.c görüşü sadece orjinal harekesiz Arapça olan Kurandır.
Harekeli olanda kıraatı aşere olarak bilenen şekliyle harekelendirilmesidir.
Mealler ise Kuranın türkçe olarak ifde edilmeye çalışmsıdır.
Hiç bir meal kesinlikle Türkçeye hatasız olarak çevrilmişdir denemez.
Bizim buradaki Ayeti Kerimeler üzerinden yaptığımız müzakerelerde Kuran anlayışımızdır.
Bu sebeble ALLAHU TEALANIN Görüşüne isabet edilip edilemediğini ancak ALLAH bilir.

Siz Allah'ın görüşünü öğrenmek için O'nun vahyi yerine
Şeyhlerin himmetine ihtiyaç duyuyorsanız... Bu da sizin seçiminizdir. Her insan seçimlerinin sonuçlarına ulaşır.

Sizin seçiminiz size benim seçimim de bana hayırlı olur inşaAllah.
AMinn
Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla
ebu Maruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 6. January 2011, 11:53 AM   #5
Miralay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
Miralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud of
Standart

Selam ebu Maruf kardeşim.

Her ne kadar çoğu konularda karşıt tez ve fikirlerde olsak ta; tartışmadaki kibar,saygılı üslubunuzdan dolayı sizi tebrik ve teşekkür ederim.

Doğru olduğuna kesin olarak inandığınız fikirlerinizi sonuna kadar savunmanız kadar doğal birşey yok. Buna saygı duyarız. Sitemizin temel özelliklerinden birisi de budur.

Ama sanki havanda su dövüyormuşuz gibi bana. Sizin fikirlerinizi bizden bir arkadaşımız; bizim fikirlerimizi de siz değiştiremeyeceğimizi herkes anlamış durumda. Zaten ne sizin,ne de bizim böyle bir iddiamız da yok sanırım.

Herkes kendi düşüncesini mutlak doğru olarak telakki edebilir.

Biz dinimizde tek kaynak olarak Allah azze ve celle hazretlerinin kelamı olan,mubin,kolay anlaşılır,rehber,kılavuz,içinde ne bir eksik ne de fazlalık bulunmayan,...Kur'anı (Rabbimiz böyle buyuruyor); siz ise,Kur'anı hadisler,icma,kıyas ve alimlerin görüşü olmadan hiç kimse anlayamaz diye düşünüyorsunuz.

Siz de dahil herkesin mutlaka bir bildiği vardır.
Sonuçta rabbim bizi bu kitaptan sorumlu tutacağını buyuruyor.

Selametle
Miralay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 6. January 2011, 02:58 PM   #6
ebu Maruf
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
ebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Miralay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selam ebu Maruf kardeşim.

Her ne kadar çoğu konularda karşıt tez ve fikirlerde olsak ta; tartışmadaki kibar,saygılı üslubunuzdan dolayı sizi tebrik ve teşekkür ederim.

Doğru olduğuna kesin olarak inandığınız fikirlerinizi sonuna kadar savunmanız kadar doğal birşey yok. Buna saygı duyarız. Sitemizin temel özelliklerinden birisi de budur.

Ama sanki havanda su dövüyormuşuz gibi bana. Sizin fikirlerinizi bizden bir arkadaşımız; bizim fikirlerimizi de siz değiştiremeyeceğimizi herkes anlamış durumda. Zaten ne sizin,ne de bizim böyle bir iddiamız da yok sanırım.

Herkes kendi düşüncesini mutlak doğru olarak telakki edebilir.

Biz dinimizde tek kaynak olarak Allah azze ve celle hazretlerinin kelamı olan,mubin,kolay anlaşılır,rehber,kılavuz,içinde ne bir eksik ne de fazlalık bulunmayan,...Kur'anı (Rabbimiz böyle buyuruyor); siz ise,Kur'anı hadisler,icma,kıyas ve alimlerin görüşü olmadan hiç kimse anlayamaz diye düşünüyorsunuz.

Siz de dahil herkesin mutlaka bir bildiği vardır.
Sonuçta rabbim bizi bu kitaptan sorumlu tutacağını buyuruyor.

Selametle

selametle
ebu Maruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 6. January 2011, 02:05 PM   #7
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 27
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Ya girmiyeyim diyorum, karışmıyayım diyorum ama kendimi tutamıyorum...

Doktor bilimsel bir ünvandır. doktorların (özellikle tecrübelileri) gözlemlenebilir ölçüde insanı sağlığına kavuşturur. Buna psikolojik rahatsızlıklarda dahil. Öğretmen bilimsell bir ünvandır, bir konudaki verileri yine formosyonel bir şekilde insanlara sunar ve zihnen sindirilmesini sağlar, bunu denemek içinde gayet bilimsel bir sınav sistemi uygulanır. Mühendisten medet umulabilir çünkü o ilimde derinlik kazanmıştır, motoru nasıl geliştirebileceğini üretime nasıl hız katacağını bilir.
(zaten ilim demek bilim demektir ve bilim adamları asıl ilim adamlarıdır)

Ama gelelim mürşitlere, gelelim falcılara, gelelim medidastyonculara, gelelim evliyalara, gelelim türbelere çaput bağlatan şeytanlara (ham düşünceli insanlara) gelelim sakallı cübbeli sarıklı budistlere...

Dünya üzerinde budist tapınaklarda yapılan meditasyonların bazılarındaki ufak değişimler hariç hiçbir ritüelin insana fiziksel birşey kattığı bilimsel olarak ispatlanabilmniş değildir...Haaaa diyeceksiniz bu ilim görünmeyen ilim.. o halde kabedeki putlarda görünmeyen ilimdiler, pek çok sırlar felan vardı... aynı dediklerinizi putlar için diyorlardı

ALlahın, aydınlatıcı ilime dayanmadan tartışırlar ayeti kerimesini iyi düşünmek gerekir..
Ayrıca tarikattı ılımlaştırmaya çalışmak. şeytanın, onlara sağlarından (sureti haktan) sollarından (sonrada dünyaya dair yaldızlı sözler) önlerinden (direk karşı atak ve tehditle) arkalarından (gizli planlar yaparak) yoldan çıkaracağım ayetiyle aynı görüyorum.
Yani hepimiz biliyoruz ki, tarikatta Allah şeyhin suratından (yüzünden) görülür... tabi mideniz kaldırırsa.

yalan birşeyi ılımlaştırmak onu savunmaktır. Puthaneyi ya hep yıkarsınız, yada ılım ılım ılımlaştırıp dine sokup insanları yalandan yere boş bir amel ve dünya hayatının geçici kazancı olarak etrafında fırıldak gibi döndürürsünüz. Bu şekilde hem şeytan taşlamayada taş satarsınız, hemde tek parça kıyafet için yamalık...

Benim, dövülerek yarı canı alınmış, tek vuruşluk dayanabileceği can kalmış kertenkele fikri daha mantıklı. Hemde hadisin tam ortasından çektim.

***
Ha bilim ayrı ilim ayrı diyenler var..
Ne O yerçekimini Allah yaratmadı mı?
atom fiziğinden, moleküler biyolojiye, uzayın derinliklerinden yer küreinin diplerine kadar olan bilimsel ayetleri yaratan Allahın yaratmasındaki hesabımı yalanlıyorlar? hayır işlerine gelmiyor...ya eviren çeviren gerçekten evrimi evirip çevirmişsse bu kadar yalan sıktılar ademi yuğurmak hakkında ne olacak o vakit bu kadar uydurdukları... kiliseye ay pardon, tekkeye olan güven azalmaz mı?+


YANİ; bir bardak sudan eğer susuzsanız medet isteyebilirsiniz yada yağmur bulutuyla sevinebilirsiniz,,, ama boş bir puttan medet umulabilir mi? psikolojik sorunların gidrilmesine şeyh mi daha yakın yoksa psikolog mu? haaa ilim sahibiymiş, buyursun meydan ortada, ilmini ispat etsin başımın üzerine, ne o uçak mı yapıyor (isa yaptı) baraj mı kuruyor (musayaptı) muhasebe mi biliyor (yusuf yaptı) zırh mı geliştiriyor (davut yaptı) ne yapıyor neee???

Anca delisaçması zırvalıkları sohbet diye, islamın imanın şartı diye kaptır gitsin.

Konu hiiic tarafından (6. January 2011 Saat 02:13 PM ) değiştirilmiştir. Sebep: laf olsun yazdım işte... bi ara yine kendim okurum da belki bana faydası olur
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (7. January 2011)
Alt 6. January 2011, 02:27 PM   #8
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 27
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Bu da dahil bütün genellemeler yanlıştır..(niçe,nasıl yazılıyor bilmiyorum)

Önemli olan şu... genellemeler sizi yoldan da çıkarabilir..

Örneğin;
-her insan babadan doğar, öyleyse isayada baba lazım, onun babası Allahtır hayde bre veeee....

yada- herkes birisini sevdiğinden bişi yapar,o halde ALlah muhammede aşıktırrrrr hayde bre veeee..

yada- üzeyirr hımmm üzeeeyirrrr hımmm üzeyir olsa olsa Allahın oğludur.

gibi..

arkadşlarım mesaj çok güzel, illada doktor lazım denmeye çalışılmış arada teşbih kurulmaya güya ispat yapılmaya çalışılmış.. Kilisedeki papazın, bir insan nasıl Hem baba, hem oğul hemde kutsal ruh oluyor dediğinizde size verdiği teşbihe bakın; su gibi düşünün, hem buz hem su hem buhar oluyor (buz, su, buhar = baba,oğul,kutsal ruh) diyorlar... bunlardan daha mı güzel teşbihiniz var, hayır onlar dinde ve din uydurmada bizden tam 600 yıl önde gidiyorlar artık diyanetin yeni bilgileri onlardan da kazanması gerek,, bu çağda hala hristiyan var arkadaş anlamıyorum...

teşbih verirken biraz daha düşünerek verelim yoksa ben her kötüyü güzelle örnekleyebilirim.

İnanmayana örnek;
-harama bakmak;
nasıl ki doktorun karşısında sakınmıyoruz, sere sepre açıtırıyoruz yada öyle bişey, tabiki şeyhinde (o da doktor ya sözde) böyle bakması şeyhe de göstermek helaldir. çünkü teyze anne yarısı gibi şeyhde tanrı yarısıdırv.s. saçmalık saçmalık fırıldak fırıldak.

bu nedenle teşbih ve örnek verirken düşünerek verelim de, genellenemez örnekleri o an için algı idrak kaparacak şekilde sunmayalım.. SOnra ALlah hışmını içimizden birini kızdırarak alır, Allahın hışmına uğramayalım...

***

Teşbihler delil olarak geçersizdir..
Bilimsel araştırmalarda bile bilinmeyeni bilinenle örneklemek hatalara yol açmıştır, teşbih ve benzetme hataları üzerine pek çok kayıt mevcuttur.

Konu hiiic tarafından (6. January 2011 Saat 02:31 PM ) değiştirilmiştir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (7. January 2011)
Alt 7. January 2011, 06:05 AM   #9
ebu Maruf
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
ebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud of
Standart

Arkadaşım
ALLAHU TEALA Elçisi aracı lığıyla insanlara Kuranı bildirmiş.
yani bunda ne varda anlayamıyorum.Bu mesele neden uzatılıyorki.
Aracılık denilen şeyde senin hedefin nedir?Aracıyı araç olarak kullanınca amaç olmazki.
Sen İstanbuldan Kars a araç ile gidince ara sıra mola verip araç dan inip araç a secdemi ediyorsun?
Bu kadar basit bir meslenin bu kadar anlamsızca tartışılmasına anlam veremiyorum.
Mesele şu kadar basittir ki.İster elçi de ister aracı ister vesile istersen ne dersen de.Bir şeyin veya bir kimsenin elçiliğiyle yada vesilesiyle yada aracılığıyla yada ne derseniz ALLAH a yaklaşıyorsanız.O aracıya yada elçiye yada vesileye yada vesileye yada ne diyorsanız tapmıyorsanız.Onu sadece vasıta olarak görüyorsanız.Asıl amacınız HAK TEALA ya ulaşmak ise ister canlı olsun ister cansız.İster insan olsun,ister hayvan,ister melek ister cin ne olursa olsun bunların hiç biri ilah değildir.Hepsi mahluktur.Mahluk halk edilen yaratılandır.Yaratılan bir şey zaten ilah olamaz.İlah olmayanada tapılmaz.
Siz suyu abdest almak için kullanırsınız.Amacınız namaz Kılmakdır.Siz ara sıra durup suya secdemi ediyorsunuz.Kuranı daha iyi anlamak dolayısıyla ALLAHa yakın olmak için arapça öğreniyorsunuz.Durup Ara sıra arapça hocanıza secdemi ediyorsunuz.
Alıyorsunuz falanca kişinin mealini amacınız Kuranı daha iyi anlayıp ALLAH a yakın olmak.Bu mealciye secdemi ediyorsunuz.
Bana burda bir şeyler izah etmeye çalışıyorsunuz.Amacınız ne doğru bildiklerinizi bana izah etmek.Benim şimdi sizin aracılığınızla bir şeyler öğrendiğimi var saysanız.Benden secde etmemimi bekliyorsunuz.
Mümin kardeşinin senin için dua etmesini istediğinde ona secdemi ediyorsunuz.
Bu nasıl bir bakış açısı anlayamadımki.
Martin Luter in Kulla ALLAH arasına girilmez sözünün aslını anlamadan kalkıp bunu İslamın tartışılmaz tabusu haline getiriyorsunuz.
Martin Luther bu sözü ne için söylemiş belki haberiniz bile yoktur.Bu söz rahiplerin ALLAH adına günah çıkarmada insanlara tamam evladım ben seni bağışladım demesi üzerine ALLAH ile Kulun arasına girilmez demiş.
Hangi Şeyh hangi Peygamber ALLAH adına bağışlayıcılık yapmış.Yada cennet dağıtmış.
Nisâ / 85
Kim iyi bir işte aracılık ederse, ona onun sevabından bir pay vardır; kim de kötü bir şeyde aracılık yaparsa, ona o kötülükten bir hisse vardır. Allah, her şeyin karşılığını verir

ALLAHIn kitabını bırakıp martin luter in sözleriylemi hareket edeceksiniz.
A’râf 3
Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

Konu ebu Maruf tarafından (7. January 2011 Saat 06:13 AM ) değiştirilmiştir.
ebu Maruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 7. January 2011, 06:49 AM   #10
Anonymous
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 176
Tesekkür: 627
164 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Anonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud of
Standart

Selam sevgili kardeşim.

Bu "aracı" ve "vesile" meselesi aslında çok basit bir mesele. Fakat bu basit meseleyi size anlatmayı beceremiyoruz o da bizim anlatım eksikliğimiz olsa gerek. Verdiğiniz benzetmelerin konu ile alakasız olmasından dolayı pek vakıf olmadığınızı düşünüyorum.

Ben vesile ve aracı meselesini anlatmayı son bir kez denemek istedim.

Öncelikle Allah'a yaklaşma meselesi otobüse binip İstanbuldan Kars'a gitme meselesine benzemez. Benzetme yapılacak bir durum da yok doğrudan Kuran'a bakalım.

Kuran'da Allah kendisine ulaşmanın yolunu TAKVA olarak gösteriyor.

Yani
Allaha yakın olan kişi = Takvalı kişi.

Bu Kuran'da bu şekilde benim gördüğüm kadarıyla.

Peki nasıl takva sahibi oluruz? EŞİTTİR nasıl Allaha yakın oluruz?

Allah Takva sahibi olmamız için gereken AMELLERİ Kuran'da sıralamış.

A ameli, B ameli, C ameli D ameli gibi bir sürü amel var ama bunların arasında "TAKVALI BİRİNE YAKIN OLMAK VEYA ONU ARACI KILMAK, RABITA Vb." gibi bir amel yok. Herkesin takvası kendine.

Özeti şu şekilde. Allaha yakın olmak istiyorsanız Kuran'da yazmakta olan takva amellerini yapmalısınız. Örneğin bir fakire yardım edersiniz, bu AMEL Allaha yaklaşmanıza bir vesile olur. Aracı olabilecek tek şey hep Kuran'da yazan TAKVA AMELLERİ'dir. Amel=Hayra ve barışa yönelik işlerdir. Boş işler değil.

Tabi bunlar benim anladığım. En doğrusunu Allah bilir.

Sevgili ebu Maruf kardeşim.
Sen peygamberimizin sünnetine bağlı birisine benziyorsun. Peygamberimizin tebliğini biraz araştırmanı öneriyorum. Peygamberimiz çevresindeki insanları "KENDİSİNİ RABITA ETMELERİNE" mi yönlendirmiş yoksa doğrudan Allah'a mı?

Boşuna hariçten kaynak aramayın.
Peygamberin o zamanki insanları neye yönlendirdiğini görebilmeniz için size en sağlam kaynağı söyleyeyim:
Kuran'ı açın ve "DE Kİ" ile başlayan tüm cümleleri tek tek okuyun. Zira onlar peygamberimizin Allahın emri ile insanlara ilettikleridir. Bu ayetlerde hiç sizin dediğiniz gibi yönlendirmeler yoktur, tüm yönlendirmeler Allah'adır.

O ayetlerden birisi:

Eğer kullarım sana Benim hakkımda sorular sorarsa -(bilsinler ki) Ben çok yakınım; dua edenin yakarışlarına her zaman karşılık veririm; öyleyse onlar da Bana karşılık versinler ve Bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler.(Bakara 186)

Allah hepimizi doğru yoluna iletsin.
Anonymous isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Anonymous Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Miralay (7. January 2011), snobyx (7. January 2011)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
demektir, himmeti, şeyhlerin

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:14 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam