17. November 2012, 02:20 PM | #11 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
Konuyu açan kardeşimiz bildiğimiz savaş ile ilgili sormuşken, savaş durumlarına göre olması gerekenler anlatılır. Şimdi bu savaş yerine "Cihad" kavramını ele alarak, bilimsel cihad, ekonomik cihad vb. hususlarına göre cevap verilmesi düşünülemezdi. Ancak, sizin anlatmak istediklerinizi de yazmanız daha faydalı olur. selamlar, aorskaya |
|
17. November 2012, 02:20 PM | #12 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
Öncelikle, kuranın köle ifadesiyle kesinlikle alım-satım konusu yapılabilen kadın veya erkek olsun, şu andaki klasik anlamıyla bilinen köle ve cariyelerin kastedilmediğini belirtmek isterim. Kuran'ın köle dediği kimseler, geçici bir süre bazı şeylerden men edilerek, sonrasında özgür kılınamamışlarsa, topluma kazandırılmak üzere, eğitim, barınma ve konaklamaları sağlanarak, topluma salındığında suç işlemeyecek kadar imkan ve kuvvete kavuşmaları halinde özgür bırakılacak kimselerden, özgür kalana kadar geçirdikleri sürede olanlarıdır. Erkek veya dişi kölelikle, bakım altına alınanların karıştırıldığını söylüyor ve "ma meleket eyman"ın kölelerle ilgisi olmadan ya yeminle bakıma alınan gariplerin, yada eşlerin kastedildiğini ayetleri isimlerini vermek suretiyle delil kabul ediyorsunuz. Ben, bu aşamada size; kölelikle ilgili tanımlarınıza katılmakla birlikte, "ma meleket eyman" ların köleler dışında kalanlar olduğu görüşünüze katılmıyorum. Bana göre "ma meleket eyman"lar kölelerden de oluşmakta, yani bu deyim köleleride kapsamaktadır. (NUR 32) Ve enkihûl eyâmâ minkum ves sâlihîne min ibâdikum ve imâikum, in yekûnû fukarâe yugnihimullâhu min fadlih(fadlihî), vallâhu vâsiun alîm(alîmun). Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (NUR 33) Velyesta’fifillezîne lâ yecidûne nikâhan hattâ yugniyehumullâhu min fadlih(fadlihi), vellezîne yebtegûnel kitâbe mimmâ meleket eymânukum fe kâtibûhum in alimtum fîhim hayren, ve âtûhum min mâlillâhillezî âtâkum, ve lâ tukrihû feteyâtikum alel bigâi in eradne tehassunen li tebtegû aradal hayâtid dunyâ ve men yukrıhhunne fe innellâhe min ba’di ikrâhihinne gafûrun rahîm(rahîmun). Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz kölelerden “mükâtebe” yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. Sevgili Akçay, Fazla ayete de gerek bırakmadan yukarıdaki iki ayetten durum değerlendirmesi yapalım. 1- Nur 32 de sizin dediğiniz gibi "ibadiküm" ve "imaiküm" yani köle ve cariye! geçmektedir. 2- Aynı ayette, bunların evlendirilmesinden bahsedilmektedir. Yani köle ve cariyeler! in evlendirilmeleri istenmektedir. 3- Bunlar yoksulluk çekecekleri sebebiyle evlenmekten geri durmasınlar, çünkü Allah onlara lütuflarda bulunur diyerek, yine bunların evlenip, aile kurmaları ile sosyal hayata katılmaları destekleniyor. 4- Nur 33 de ise dikkat edersek, nur 32 de kalınan yerden başlandığını, nur 32 deki durumların anlatılmasına devam edildiğini görürüz. Yoksulluk nedeniyle köle ve cariye! lerin evlenmemezlik yapmamaları, lütufla bu sıkıntılarını aşacakları belirtildikten hemen sonra, 33. ayette söze devam edilerek; "Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar..." denilmek suretiyle, bu köle ve cariyeler! den (önceki ayette evlenmeye gücü yeten ama geçinmeye gücü yetmeyeceklerini düşünenlerin aksine) daha evlenmeye bile gücü yetmeyenlerin ise evlenmemeleri, en azından rabbimizin lütfuyla evlenmeye güç yetirinceye kadar iffetlerini kotuyarak beklemeleri istenmektedir. 32.ayette imanikum ve ibadikümler, 33.ayette görüldüğü gibi "ma meleket eymanuküm" içerisinde ifade edilmişlerdir. Hatta, bu anlatımlardan sonra, bunların artık kolaylık sağlanarak anlaşmaya varılması halinde bedel ödeyerek özgürlüklerini isteyebilecekleri (mukatebe) durumları anlatılmıştır. Eğer, sizin iddia ettiğiniz gibi, "ma meleket eymanikum" sadece garibanları veya zevceleri kapsamış olsaydı, garibanların veya zevcelerin, bedel ödeyerek ayrılmaları anlatılmış olurduki, bu kuranın bütününe, sağlamak istediği sosyal düzenve faydaya ters bir durum oluştururdu. Eğer "ma meleket eymanikum" ile köle ve cariyeler de kastedilmeseydi; zaten garibanlığı yüzünden bakımda olan kimseler, a_ neden özgür kalmayı istesinler? b_ garibanlardan neden bedel alınarak, serbest bırakılsınlar?, soruları mantıklı olarak cevaplanamaz. Zevcelerin durumlarını burada ele almaya bile gerek olmadığından konu yapmayacağım. Sanırım bu kadar açıklama yeterli olmalıdır. Not: Köleliğin hemen kaldırıldığı, önceden edinilenlerinde çeşitli emir ve tavsiyelerle kaldırıldığı görüşünüz ile ilgili kısma rabbim izin verirse sonra cevap vereceğim... selamlar, aorskaya |
|
17. November 2012, 02:21 PM | #13 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
Sayın Akçay, bu kısımdaki iddialarınıza ayeti ele alarak cevap vereyim. 1- Allah köleliligin kaynagini kurutmak (47:4) suretiyle bir cirpida sona ermesini saglamis ve daha önce edinen "imâ ve ibâd"in tasfiyesi icin ayetler indirmistir. (47 MUHAMMED-4) Fe izâ lekîtumullezîne keferû fe darber rikâb(rikâbi), hattâ izâ eshantumûhum fe şuddûl vesâk(vesâka), fe immâ mennen ba’du ve immâ fidâen hattâ tedaal harbu evzârehâ, zalik(zalike), ve lev yeşâullâhu lentasara minhum ve lâkin li yebluve ba’dakum bi ba’d(ba’din), vellezîne kutilû fî sebîlillâhi fe len yudille a’mâlehum. Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz. Sevgili akçay; Bu ayetin neresinde kuran ifadesi ile köleliğin kaldırıldığını görebiliyorsunuz? ayette; 1- Savaşta galip gelene kadar, esir almak, acımak yoktur. Ne zaman galip gelinir ise (kısmi cepheler oluşmuş olursa, bu cephelerin her birinde esir alınması halinde tehlikeli olmayacakları durumlar garanti edilmişse, bir cephede çarpışılırken, bu cephede esir alınabilir, savaşın her yerde galip gelmesi beklenmez), üstün gelinirse, o zaman esir alınır. 2- Sonra techizatlar bırakılıp, savaş bitince; bu esirlerin durumuna bakılır. Eğer, esirlerin bırakılmasında tehlike olmayacaksa, (yeniden kendi aralarında örgütlenip, gerilla şeklinde yada diğerlerine katılarak savaşmayacaklarına ikna olunursa) karşılıksız olarak bırakılabilir, yada bu kimselerden müslümanlara fayda sağlama imkanı varsa, o faydalar karşılığında (fidye) serbest bırakılırlar. 3- Dikkat edilirse, ayette; "savaşta esir alınmaz", yada "alınan esirler hemen serbest bırakılır" denmemektedir. 4- Esirlerin alınacağı kabul edilir ve nasıl özgürleştirilecekleri konusunda seçim müslümanlara bırakılır. 5- Bu hem dinin gereği olurken, hem de aklın gereği olmaktadır. 6- Gerçektende, bir savaş yaşanması durumunda; bu savaşın sonuçları olarak, galibiyet ve mağlubiyet oluşur, veya denklik sağlanarak savaşa ara verilebilir, anlaşma sağlanmadan taraflar kayıplarına razı olarak ülkelerine çekilebilirler. Bu durumda her iki tarafın elinde savaş esirleri olabilir ki, bu farklı cephelerin oluşarak savaşılmasının tabi sonuçlarındandır. Bir cephede, bir taraf baskın çıkıp esirler alabilirken, diğer cephede öbür tarafbaskın çıkıp, onlar da esir almış olabilirler. Şimdi, böyle bir durumda sizin dediğiniz gibi, müslümanlar esirlerini hemen serbest bırakırlarsa; a- karşıda esir düşen müslümanların neden takas karşılığı serbest bırakılmadıklarına itirazları olmayacakmıdır? b- Takas yapılamadan serbest bırakılan bu esirler, diğerlerine katılarak, (esir düşen müslümanlar yüzünden sayıca az kalmış olan) müslümanlara karşı yeniden saldırırlarsa, müslümanlar kendi kendilerine karşılarında daha güçlü ordu yaratmış duruma düşmezlermi? BU ANLATILANLARA EK OLARAK AŞAĞIDAKİ AYETLERDE ESİR (KÖLE) ALINABİLECEĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR: 8:67 - Hiçbir peygamberin, yeryüzünde ağır basmadıkça (kesin zafere ulaşıp üstün gelmedikçe) esirleri olması layık değildir. Siz dünya malını istersiniz, oysa Allah ahireti kazanmanızı murad eder. Allah azizdir, hakimdir. Demekki, galip gelinince esir alınabilmekteymiş. 8:70 - Ey Peygamber, elinizdeki esirlere de ki: "Eğer Allah sizin kalblerinizde bir hayır bulursa, sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve günahlarınızı bağışlar. Çünkü Allah bağışlayıcıdır." Peygamberin elinde esirler olduğuna göre; kuran'ın esir almayı kaldırmadığı, ancak onların serbest bırakılmasının koşullarını belirleyerek seçimi müslümanlara bıraktığı görülmektedir. 8:71 - Eğer sana hıyanet etmek isterlerse iyi bilsinler ki, bundan önce Allah'a hainlik ettiklerinden dolayı Allah onların ezilmelerine imkân verdi. Allah her şeyi hakkıyla bilen hüküm ve hikmet sahibidir. Esirlerin hıyanet etmeleri anlatıldığına göre esir almak yine vardır. Sevgili Akçay, sizin en beğendiğim davranışınız, ayetlerde açıklananları, bizzat senaryo ederek, ortamı yaratarak düşünmeniz ve sonuca varmanızdır. Ama, bu kısımda bu davranışınızı terk ettiğiniz görülüyor. Şimdi, savaş zamanlarını ve gerçeklerini samimi olarak inceleyerek yeniden düşünürseniz, önceki yazınıza katılmayacağınızı düşünüyorum. selam ve saygılarımla, aorskaya |
|
17. November 2012, 02:22 PM | #14 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
Rabbim izin verirse, uygun olduktan sonra elbette ayrı bir başlıkta detaylandırılabilir. selamlarımla, aorskaya |
|
17. November 2012, 02:24 PM | #15 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
Rabbim izin verirse, sonra cevaplayacağım... selamlarımla... aorskaya |
|
17. November 2012, 02:24 PM | #16 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
Rabbim izin verirse, sonra cevaplayacağım... selamlarımla... aorskaya |
|
19. November 2012, 10:28 PM | #17 | ||
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
Öncelikle söz konusu ayette geçen esir alınmasını, tabiki savaştaki otorite yapacaksa da bunlarla ilgili serbest bırakma hükmünü, daha üst yönetim, örneğin şura verecektir. Kişilerin böylesi işleri sonuçlandırması düşünülemez. Bu kısım hakkında farklı düşünmüyorum. Şimdi ayeti sizin gibi anladığımızda, kuranda bazı yerlerideki yapı taşlarını nasıl oynattığını, yani kurana ters bir anlayış olduğunu görmeye çalışalım. 1- Savaşta kesin galip gelinene kadar esir alınmayacağını, başka ayetlerden bizzat peygamberimizin ikaz edilmesinden ve bu ayetten de anlıyoruz, burada uyuşmazlığımız yok. 2- Alınan bu esirler, gerçekten savaş esnasında zarar veremeyecek şekilde etkisiz hale getirilmelidir, bunda da ayrışmıyoruz. 3- Alınan esirlerin, ateşkes ile kesin bitiş arasında esaretlerinin; amma karşılıksız, amma fidye ile kesin bir şekilde sonuçlandırılması gerektiği kısmında ise sizinle aynı düşünmediğimden ayrışıyoruz. a- Alınan esirlerin, bu iki durum arasında; ya karşılıksız yada fidye karşılığında bırakılması demek, silahların bırakılıp savaş biter bitmez, esirlerin fiilen bırakılması demek değildir. b- Esirlerin durumuyla ilgili bırakılma fiii bırakılma değil, bırakılma kararı olup, savaş bitip, teçhizatlar bırakılana kadar verilecektir. (Bu karar için savaş bitmeden verilmesinin istenmesinde, devletin esirlerle ilgili politşkasını belirlemesi, hem esirlere belirsizlik nedeniyle eziyet edilmemesi, hem savaşın bitiminde karar verilene kadar esirlerin ülkeye nakli, güvenliği, barınması, mekan tayini vb. şeylerin sonuçlandırılmasının daha faydalı olması söz konusu olabilir) c- eğer, esirlerin organize olup tekrar tehlike yaratmayacaklarından emin olunursa ve fidye almaya, yani onlardan alınabilecek faydaya ihtiyaç yoksa bu durumda karşılıksız bırakılması kararı alınabilir ve hemen fiilende bırakılabilir. d- Ama, onların karşılıksız bırakılmasında, gerek tekrar saldırmaları tehlikesi olacaksa, gerekse; savaşta oluşan maddi manevi bir takım kayıplar nedeniyle esirlerden faydalanma mecbur gibi görünüyorsa, onların fidye karşılığı bırakıl/ır/masına karar verilir. İşte siz bu noktada, fidye karşılığı bırakılır deyiminden, hemen o esnada bırakılmasını anlıyorsunuz. Halbuki, fidye karşılığı bırakılacaktır, bu karar verilmiştir. Neden hemen fidye karşılığı bırakılmayacağını da fidyenin neler olabileceğini düşünerek bulabiliriz. Şimdi, birinci seçenek, yani karşılıksız bırakma elendi ve devlet, "fidye karşılığı" bırakma kararı aldı. 1- Esirler için, fidye olarak belli bir para yada maden mağlup olan devletten istendi, ama devlet fidye vermeyi kabul etmedi? ne olacak şimdi? Biz fidye karşılığında bırakma seçimini yaptık, bu rabbimizin rızasına uygun... Ancak, karşı taraf fidye vermiyor! Size göre her durumda, teçhizat bırakıp, savaş kesin sonlanınca bırakılacaksa, o zaman bizim fidye alma seçeneğimizi bizzat rabbimiz ortadan kaldırmış olurki, bu çelişki sanırım düşünülemez. 2- örneğin savaş yüzünden büyük oranda okur yazar kesimi kaybettik ve esirlerinde durumlarını incelediğimizde, bir kısmının bize bu konuda olağanüstü faydalı olacağını gördük. Şimdi, biz; Fidye'yi maden yada para olarak maddi değilde, bunların ilim öğretmesi olarak belirleyemezmiyiz? Buna engel varmıdır? Fidyeyi bu şekilde belirlememiz halinde de bunların özgürleşmesi için ilim öğretmek üzere bir zaman geçmesi gerekmezmi? O halde bu durumda da hemen esir bırakma olmamaktadır. Ayete fidyenin bu şekilde istenmesi bakımından da uygundur. (değilmi?) 3- Biz, diyelimki sizinki gibi her durumda, yani teçhizatlar bırakılıp savaş bittiğinde, fidye istesek ve alamasakta esirleri bırakacaksak; a- Bu durumda kuranda geçen bazı köle kavramları vardır. O zaman bu şekilde hiç köle olmayacağına göre o köle ile ilgili hükümleri kimler için uygulayacağız? b- Bütün köleleri size göre savaş bitiminde bırakınca, örneğin, haksız yere adam öldüren köle olamayacaktır! Çünkü, savaş esnasında savaştığı için adam öldürmesi normaldir, ama savaş bitince köle olmayacağından, serbest bırakılacağından, islami devlette birini öldürmeyecektir, öldürürse de köle olarak değil, hür olarak kısas için yargılanacaktır. Bu durumda size şunu da sormamız gerekiyor: 1- örneğin bakara 178. ayette geçen; "köleye karşı köle" kısasını uygulayacak köle olmayacaksa, bu ayet neden zaman aralığı belirtilmeden evrensel olarak kuranda yer aldı? 2- Yine rabbimizin evlilikte eş seçimi esnasında; bize emir ve tavsiyede bulunduğu aşağıdaki ayette geçen köle ve cariye! ler nasıl varolmaktadır? İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir [size="3"]cariye[/SIZE Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. (Bakara 221) 3- Bu köle ve cariye!ler savaş esirlerinden başka kimseler olabilirmi-ki, savaş bitince sizin dediğiniz gibi esirler her durumda salınabilsin? Konuya devam edeceğim, ama siz lütfen yazıya cevaplarınızı veriniz... selamlar, aorskaya Konu aorskaya tarafından (19. November 2012 Saat 11:01 PM ) değiştirilmiştir. |
||
19. November 2012, 11:25 PM | #18 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
Videoyu izleyemedim henüz. Ama, dediğiniz gibi olması halinde dahi; Sayın A. Bayındır'da siz de iddilarınızda yanılıyorsunuz! Aslında sizin kurandaki kölelik ile bildiğimiz klasik anlamdaki alım satım konusu yapılan, her şeyinden faydalanılan anlamıyla köle erkek ve cariye denilen köleyi birbirine karıştırdığınız görülüyor. Halbuki kuranda geçen köle ve cariye! deyimleriyle kastedilen, müslümanlara karşı savaşan ve savaşta esir düşen erkek ve kadınları anlatmaktadır. Yoksa alım-satım konusu kölelik zaten kuranın her yerinde kabul görmez, reddedilir. Kurandaki köle kavramı, savaş esirleri olduğundan; Kuran ne köleliği kaldırmıştır, ne de kaldırmayı hedeflemiştir. Çünkü; insanların bir kısmını, bir kısmı ile defetmek üzere savaşları yaratan rabbimiz, bu savaşların doğal sonuçlarından biri olan esirliği de köle olarak ele alıyor ve kölelerin yargılanması ve kölelerle evlilik gibi hükümleri de veriyor. SAVAŞLAR VARDIR: Andolsun ki; Allah, size olan vaadine sadık kaldı. O'nun (Allah'ın) izni ile onları perişan edip öldürüyordunuz. Fakat, Allah size sevdiğiniz şeyi (galibiyeti) gösterdikten sonra gevşeklik göstermiştiniz. Ve verilen emir hakkında nizaya (anlaşmazlığa) düştünüz ve isyan ettiniz. Sizden kiminiz dünyayı istiyordu (ganimete koştu), kiminiz ahireti istiyordu (onlar şehit olana kadar yerlerinde kaldı). Sonra sizi imtihan etmek için, sizi onlardan geri çevirdi (mağlup olup geri döndünüz) ve andolsun ki, (buna rağmen) sizi affetti. Ve Allah, mü'minlere karşı fazl sahibidir. (ALİ İMRAN 152) ...(Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan (vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir... (FURKAN 20.ayetten alıntı) KURAN EVRENSELDİR, O HALDE ONDA GEÇEN ANLATIMLAR GEÇMİŞ ZAMANDA KALAMAZ: 1- örneğin bakara 178. ayette geçen; "köleye karşı köle" kısasını uygulayacak köle olmayacaksa, bu ayet neden zaman aralığı belirtilmeden evrensel olarak kuranda yer aldı? 2- Yine rabbimizin evlilikte eş seçimi esnasında; bize emir ve tavsiyede bulunduğu aşağıdaki ayette geçen köle ve cariye! ler nasıl varolmaktadır? İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir [size="3"]cariye[/SIZE Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. (Bakara 221) Görüldüğü üzere, kuran alım-satım konusu köleliği reddetmiştir. Ancak, kendisinin köle olarak isimlerndirdiği savaş esirlerini, savaşları yaratan rabbimiz, savaşın sonuçlarından biri olarak, savaşın gerçeği olarak kabul etmiştir. Sizler, zamanımızda savaşlarda esir alınanları görmediğiniz için, kölelik (esirlik) kaldırılmıştır, yada kaldırılması hedeflenmiştir diyebiliyorsunuz... Halbuki, zamanımızda köleler (esirler) daha savaş başlamadan alınabiliyor! Bu konu üzerinde iyi düşünmenizi dilerim... Selam, saygı ve hürmetlerimle... aorskaya Not: Ferc, füruc ve ma meleket eyman olanlar hakkında da yanılgılarınızı yazmaya çalışacağım. Rabbim izin verirse tabii... Konu aorskaya tarafından (20. November 2012 Saat 12:05 AM ) değiştirilmiştir. |
|
Bookmarks |
Etiketler |
alımsatım, cariyelik, islamda, konusu, kölelik, varmıdır |
|
|