11. January 2013, 08:03 AM | #1 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Koyunlaştırılmış Kitlesel Güç
Koyunlaştırılmış Kitlesel Güç, Koyun derken, koyunların klonlamasından bahsetmeyeceğiz!
İnsanların dogmalarla, sinsi ve kurulu sistemlerle, kör inançlar ve ritüellerle klonlanmasından bahsedeceğiz. Dünyada, insanların kurdukları acımasız düzenler/sistemler, sadece insanların doğduğu aile, köy, şehir, ırk, din veya devlet değiştiğinde; onları ölüme kadar kendi dogmalarına nasıl köle yaptıklarına şahit olmuşsunuzdur. Örneğin; İran da doğan birisini alıp Avrupa’nın her hangi bir şehrine götürdüğümüzde ve orada büyümesini sağladığımızda farklı sonuçlar meydana gelmektedir. İran da, Ayetullah’ı din adamı olarak kabul eden kişi, Hıristiyan bir memlekette doğmuş olsa Papazları, Hindistan’da doğsa Budist rahipleri, İsrail’de dünyaya gelse Yahudi hahamları, Türkiye’de doğmuş olsa şeyhleri, seyitleri ve imamları aynı konumda görecekti. Buradan da anlaşılacağı üzere, kurulan düzenler ve kirli atmosfer sayesinde kişiliklerin ve karakterlerin oluşumunda bireyin kendi kanaati ve iradesi pek olamıyor. Yada bu kirli atmosferden sıyrılıp özgürleşemiyorlar. Peki neden bu böyle? Baskıcı ve otoriter yapılar/sistemler; insanlara tamamen dışarıdan yapılan baskılar sonucunda, bu tür dogmaları empoze ederek (dayatarak) ve de bu tür dogmaları içselleştirerek kendi istedikleri doğrultuda kullanabilecekleri kukla ve köle kişilikler yaratmaktadırlar. Böylelikle kişilerin özgürce düşünmeleri ve yaşamaları engellenmektedir. İşte, dışsal etkilerin (hegemonik güçlerin) sinsi bir şekilde kullanımı bu şekilde meydana gelmektedir. İnsanın özgürlüğünü bu şekilde elinden almaktadırlar. Bu dogmalar aslında bireyi yok edip, onu dışlayıp, sindirip ve suskunlaştırarak; toplumu, devleti, kurumları, ırkı, inancı, parayı veya her türlü gücü kanaat sahibi, söz sahibi yapmaktadır. Birilerinin malı götürmesi için bir zemin bir tezgâh oluşturulur. Sırf İsrail’de doğup büyüdüğü için oranın dogmalarından emir alıp Filistinlileri vuran kişi, eğer Filistin’de doğup büyümüş olsa aynı kişi olmayacaktır. Irak’ın Şii kesiminde doğduğu için Saddam’ın emrini ve dogmalarını/egolarını alıp Halepçe’de ki Sünni Kürtleri kimyasal bomba ile vahşice öldüren kişiler, eğer Halepçe’de doğup büyüselerdi bunları yapamayacaklardı. İran’da doğduğu için Ayetullah’ın emrini dinleyip Siyonistlerle savaşan kişiler, eğer Yahudi bir beldede doğup büyümüş olsalardı acımasızca Ayettullah’ı öldürme planları yapabilirlerdi. Amerika’nın George Bush’unu dinleyip, Bush’un egolarını ve dogmalarını kendine dava edinen bir Amerikalının, dünyanın herhangi bir ülkesini bombalayıp sömüren kişi, Afrika’da veya Afganistan’da ya da Irak’ta doğup büyümüş aynı kişi olsaydı, George Bush’u bir kaşık suda boğmak isterdi. Amerika’nın, İngiltere’nin, İsrail’in vb. emperyalist güçlerin dogmaları ile hareket edip dünyanın birçok yerinde şeytani reklamlarla “happy meal”, “cacacola”, “pizza” satan ve insanları sömüren, kanlarını emen kişiler; sömürülen ve hakları gasp edilen fakir ülkelerde doğmuş olsalardı “happy meal”, “pizza” yemezlerdi ve bu emperyalist ülkelere lanet ederlerdi. İşte; Otorite sahipleri bu tip dogmaları içselleştirmekle bireyciliği yok edip yine bu bireyleri kullanarak onları birer bilinçsiz makinaya, kuklaya ve özellikle gönüllü askerlere dönüştürerek kendi menfaatleri doğrultusunda bir mekanizma kurmak için çok etkileyici olan toplumsal güce, yani koyunlaştırılmış kitlesel güce dönüştürmektedirler. Bu amaçla kendi siyasi ve ekonomik rantlarını oluşturabilmek için bu kitleleri kullanmaktadırlar. Bireyin özgürleşmesini sağlayacak olan tüm etkenleri de ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar. Bireyin özgürleşmemesi için inançlar, mezhepler, kapital sistemler, devletler, milletler (yani bunların alt başlıkları olan; teoloji, cemaat, tarikat, sermaye, para, vatan, toprak, bayrak, soydaşlık, kan bağı) vb. sınırlar konulmaktadır. Nihayetinde –tüm peygamber dönemlerinden sonra- geleneksel tanrı anlayışını ortaya atarak ya da klasik Allah algısı oluşturularak tüm zihinlere bir takla attırılmış ve içi boş, tamamen şekle dönüşmüş ve kehanetlerle doldurulmuş ve yaşadığımız hayatla ilişkisi kesilmiş, dondurulmuş bir din inşa etmişlerdir. Adeta bu otoriteler veya emperyalist güçler yeryüzünde birer tanrı haline gelerek tüm bireyleri esir almış ve tüm bireylerin akılarını ve iradelerini kör edip susturmuş, insanların vicdanlarını da kömüre/taşa dönüştürmüşlerdir. Bu nedenle dünya perdesinin üstüne çıkıp özgürce olaylara bakan çok az insan vardır. Bunu az sayıda insan başarır. Şu an da; geleneksek Allah algısını gündemde tutup, bu anlayışın yaşamasını sağlamak için elinden gelen tüm gayreti gösteren ve her türlü alavere dalavereyi çeviren, Hz. Peygamberle alakası olmayan uyduruk bir din anlayışı icat edip, tomar tomar hadis uyduran ve bunu ayakta tutmak için de pis orta oyunları oynayan kişiler ile; Mal, mülk, sermaye ve paracılık fetişizmiyle adeta tanrılaşarak güç haline gelen yapılar, hep kendi taraflarına yontan sistemler meydana getirip, insanları sömürmek ve para çarklarında öldürmek için zalim otoriteler kuranlar, aynı telden çalmıyorlar mı sanıyorsunuz? Aynı şirketin/şirkin ortakları değiller mi yani? Bize göre; köleleştiren sermaye ve menfaat karşısında durmayan bir özgürlük (irade), vicdani ve fıtri değildir. Adamlar (zenginler, abdesli/dindar zenginler, egemen güçler) doğada tüm insanlığa ait (ortak malı olan) bir hammadeyi alarak zenginleşiyor. Bu zenginliğini (halkın malını çaldığı halde) de insanların üzerinde hegemonya kurarak, yani zulm ederek adeta balyoz gibi vatandaşın kafasına geri vuruyor. İşte bu insanların hakkına ve özgürlüğüne müdahaledir. Peki, bunu nasıl ve ne ile yapıyorlar; Özgürlüğün (eşit şartlarda yaşamın) ortadan kalkması için, uçuk kaçık, içi teoloji ve kehanetlerle doldurulmuş, Tanrı’nın/Allah’ın yeryüzündeki temsilcileri olarak lanse edilen; âlimler, şeyhler, seyidler, şamanlar, papazlar, hahamlar, dedeler, ustadlar, efendiler gibi ruhbanlar, sınıflar ve tekeller oluşturularak şekil, tılsım ve ritüel dinini meydana getirerek gerçek hayatla alakası olmayan bir din oluşturuluyor; Böylelikle; Allah’a (yani Allah’ı temsil eden topluma, tüm kamuya) ait olan, malın mülkün paylaşılmaması için, kapitalist zihinler oluşturularak paranın tanrılaştırılması gibi hegemonik güçlerin işbirliği sağlanmıştır. İki kesimin de (zenginlerin/egemen güçlerin ve din adına sınıflaşanların) birbirlerine ihtiyaçları vardır. Bu iki cenah, her şekilde aynı potada buluşmaktadırlar. |
11. January 2013, 09:42 AM | #2 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Alıntı:
Kiymetli Kardesim Pramid, Kur'an Mekke'de indirilmeye baslandiginda son Elciye ( selam olsun ona ) itirazlarda, hakaretlerde bulunan müsriklere ne dersin? Ki o müsrikler günümüzde yasasaydilar zannediyormusun durum baska olacak idi ve onlar Islam'i kabul mu edeceklerdi? Muhakkakki onlardan birer Bush cikacakti günümüzde. Hitler Almanya'daki Yahudileri öldürürken itirazda bulunan kisilere ne dersin? Israildeki Yahudilerde pekala akillarini calistirip, degisik kaynaklardan gercekleri ögrenebilirler. Nasilki bir sürü Müslümanlar diger Kitap'larida okuyup inceliyorlar aradaki celiskileri idrak edebiliyorlar, Yahudilerinde vardir ayni imkanlari. Inatlarindan, kibirlerinden yanasmiyorlar. Avrupada dogan nice türk-müslümanlar var, yinede hurafelerle yetisiyor ve yeni nesilleri de ayni yetistiriyorlar. Zalim heryerde zalimdir, masum heryerde masumdur, hakki koruyan her nerede olursa olsun hakki korur, yalanci hernerede olursa olsun tabiatina uygun yalanciligini uygular. Rabbimizin buyurdugu sekilde, olabilir, aklini kullanan insanlar ancak iyiyi kötüyü, helali harami ayirt eder ve dogru yolu bulurlar. Güzel bir ifadede bulunmussun, bu insanlar baska bölgelerde, baska yasam sartlari altinda dünyaya gelselerdi hayat akislari daha baska olurdu diye. Olamazdi, yine ayni insanlar baska ülkelerde baska sartlar altinda yasama imkanlari olsaydi, yine ayni görüste olacaklardi. Demek istedigim sahislarin yanliz isimlerinde degisiklik olabilirdi, ama idealleri ayni kalir. Bir aktör gibi her bir rolu oynayamaz ademoglu hakiki hayatinda. Israilde dogup büyüyen Yahudi Filistinleri öldürdügü gibi, baska bir ülkede baska bir kavim olarak yasasaydilar muhakkaki yinede öldürecek yok edecek birilerini bulacaklardi. Ben Türkiye'da dogdum, gercek Islam'dan birhaber, cünkü yakinlarimdan, cevremden sahsi bir Islam'i egitim görmedim. Kur'an? Ne yazikki o da yok. Kücükken hatirlarim mahalle cocuklari ellerinde birer kitap biryerlere gittiklerini, ama nereye neden? 20 sene sonra Almanya'ya geldim. Enistem o siralar camii cevresiyle mesgul oldugundan, meraklandim ve Din'imi ögrenmege basladim. Sasilacak bir durum degil mi bu? 20 sene Türkiye, bir Müslüman ülkesi, hayret birsey, Almanya gavurlar memleketi. Tabiiki hurafelerin en daniskasiyla ögrendim dinimi. Eh Allah'in Hidayet'ini ister Sam'da ol ister Seatl'da, aklini kullanan bulur. 40 yil gectikten sonra aradan, icime dogmasiyle, aradim buldum gercekleri. Cünkü beni rahatsiz etmege baslamisti, günlerce dilimde tüy kalmayasina Salavat getirmek, sabak kalktigimda aksam yattigimda 33 ler yerine yüzlerce tesbih cekmek, belli basli Imam'larin bana onu bunu uygulamami sart kosmalari. Enayimiyim ben dedim, neden onun bunun dedigini yapacakmisim, kendim ögrenirim dedim emrileni. Allah'imdan beni dogru ulastirmasi, kalbime iman, zihnime aciklik vermesi isin tüm kalbimle ictenligimle aglayarak yalvardim. Insanin icine dogmasiyle, kendi arzu ve istegiyle gercegi ögrenmek dogruyu bulmak isterse, Rabbimiz elinden tutuyor. Yalniz ve yalnizca insanin icine dogmasi lazim, kendi isteginin arzusunun olmasi lazim. Yoksa onun bunun ifadeleriyle, yazilariyla, aciklamalariyla olmuyor. Dogruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar misali bir de "KAFIR" damgasi vururlar insana. Allah istedigini/isteyeni Hidayet'e ulastirir. Sen arzu et ben vereyim diyor Rabbimiz. Hurafelere yakalananlar bir krebsliye benzer, ya yasama arzusuyla hastaliklariyle mücadele ederler ve yasamaya devam ederler, veyahutta hastaliklarina yenilirler. Bu dünyadan krebsle veda ederler. Anlatmak istedigim ademoglu dünyanin neresinde olursa olsun, hangi ortam ve sartlar altinda olursa olsun, inanki herzaman icin ayni sahsi sanslara sahiptirler, baskalariyle ayni sanslara degil, kendi sahsindan bahsediyorum burada her insanin. Yani Ali Mekke'de de Ali olur Amerika'da da Ali olur, belki adi degisik olur o baska, ama kisiligi degismez. Insan kisiligini kendi olusturur, yani aklini kullanir. Demek aklini kullananlar cok az sayidaki bugünkü olumsuz sartlara dönüsmüs dünyanin hali, haksizliklara uygunsuzluklara göz yuman karsi koymayan olursa seytan istedigine kavusmustur. Rabbimiz her kuluna ayni sansi tanimistir, kul bundan bihaber ise kendi sucudur. Dualarimla. |
|
merdem Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Bilgi (11. January 2013) |
Bookmarks |
Etiketler |
güç, kitlesel, koyunlaştırılmış |
|
|