15. December 2015, 03:07 PM | #21 | ||
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Alıntı:
Alıntı:
Neyse ; 3 Mart 1924 tarihinde Arap harfleri ile yazılan kitaplar yasaklandı. Kur'an? Arap harfleri ile eğitim yasaklandı hatta 100 lira gibi bir cezası da vardı. Hatta kısa süreli hapis. Şimdi siz bunu Kur an yasaklandı diye mi anlıyorsunuz yoksa Arapça harfler kur an öğretilmesi mi. Üniversitelerde Arapça harf yasaklanmışmıydı ? Arapça eğitim öğretimin yasaklanması ayrı konu Kur an yasakladı demek ayrı bir konu. Elmalılı diye biri var ve pek çok kişi tarafından Üstad deniliyor kendisine. Bu kişi Kur an meali ve tefsiri yapmadı mı ? Hadisler Türkçe ye çevrilmedi mi Yani Kur an yasaklandı demek maksatlı bir sözden ibaret.... (Dedem öyle diyor demeyin bizimkisi de yok öyle bir şey derdi hep.) 25 Kasım 1925 Hamidiye zırlısı kendi ülke topraklarını Rize yi bombaladı Ne güzel! bir tarihi olayımız daha oldu. Sorular pek çok; 1 Neden bombalamışız? 2 Kaç kişi ölmüş 3 Emri kim vermiş 4 Maddi hasar ne kadar. ........ Cevaplarsanız bizde öğrenmiş oluruz. 25 Ekim 1926 Alaturka müzik yasaklandı Bunun için soruya bile gerek yok. Madem alaturka müzik yasaklanmış Cezası neymiş ? Öyle ya yasaksa cezası mutlaka vardır. Hangi tarihçi söylemiş. 1931-1950 arası 19 yıl imam yetiştirilemedi.Cenaze gömecek imam bulunamadı 1924 yılında İmam Hatip Mektepleri adı altında 29 merkezde açıldı.[2] Okullar, 4 yıllık ortaöğrenim seviyesinde idi. Bu okulların müdürleri özel bir din eğitimi görmemişlerdi. Daha çok deneyimli eğitimcilerdi ve amaçları Cumhuriyet'e bağlı, aydın din adamları yetiştirmekti. Ders saatlerinin çoğu bilim ve yabancı dil dersleriydi ve dinle ilgili dersler ikinci plandaydı.[7] 1929 yılında sayıları 2’ye düşen İmam Hatip Mektepleri 1930’da öğrenci yokluğu nedeniyle tamamen kapatılmıştır İmam yetiştirmek için okul varmışta giden yokmuş... 20 mart 1937 Dersim isyanı. Devlet kendi halkı üzerinde kimyasal gaz kullandı.13.000 ölü 12.000 sürgün Demek kimyasal gaz kullamışız. Ne çeşit bir gazmış bu acaba ? O internette dolaşan belge diye yutturulan kagitta yazıyormuş mu? O kimyasal gaz Türkiye de üretilmiş yoksa ithal mi edilmiş. İthal edildiyse hangi ülkeden ne zaman ? Yok Türkiye de üretilmişse hangi fabrika... Demek 13.000 ölü 12.000 sürgün. Hangi belge ? 1935 Tunceli nüfus 101.000 1940 Tunceli nüfus 94.000 25.000 kişi nerede Tek bir belgeyi alıp şu kadar kişi öldü denilmez. o belge dediğiniz diğer belgelerle ne kadar örtüşüyor ona bakılır örtüşmüyorsa tarihi belge değil kağıttır sadece. Tarihi olay bilgi değil seninkiler... Kulaktan dolma bilgiler . Tarihi bir değeri yok Darbeler öyle basit bir konu değildir. Devlet yaptı şu oldu bu oldu diye adlandırılamaz. Siyasi ekonomik sosyal yönleri vardır. Tüm dünya darbe tarihinde olduğu gibi dış politika vardır. Ancak şu kadarını söyleyeyim Ben 2007 senesinde ASKERİ bir darbe görmedim. |
||
kuman Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (15. December 2015) |
15. December 2015, 06:59 PM | #22 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
4 Ocak 1932 tarihinde yayınlanan bir talimatnamede; Harf Devrimi Kanunu’na aykırı olarak Arap harfleriyle eğitim yapmak için gizli veya aleni dershane açanların ve bu dershanelerde eğitim verenlerin, Türk Ceza Kanunu’nun 526’ıncı maddesi gereğince üç aya kadar hafif hapis veya 10 liradan 200 liraya kadar hafif para cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiş.[1]
1 Kasım 1935 ve 30 Kasım 1936 tarihleri arasında çeşitli illerde 35 kişi gizli bir surette Arap harfleri ile tedrisat (öğretim) yapmak suçundan yakalanıp adliyeye sevk edilmişlerdir.[2] 1937 yılında Gaziantep’te 50 yaşlarındaki bir kadının kendi evinde gizlice eski usül Arap harfleri ile çocuk okuttuğu haber alınmış ve suçüstü (!) yakalanarak, aramada ele geçen kitaplarla birlikte mevcuden mahkemeye sevk edilmiştir. Ele geçen ve M. Kemal’in döneminde “suç” teşkil eden kitaplar ve bazı eşyalar ise şunlardır: 3 adet Mevlüt, 5 Tebareke Cüz’ü, 25 Amme Cüz’ü*, 1 Kadesemiallah, 7 Kur’an-ı Kerim, 10 Elif Cüz’ü, 2 Minder, 1 sıra, 1 sopa.[3] Benzer şekilde, Arapça namaz sûresi okutmak veya Arapça tedrisatta (öğretimde) bulunmak suçundan 1938 yılı içerisinde; Çankırı’da bir şahıs[4], Kastamonu’da bir kadın,[5] Isparta’da muhtelif şahıslar,[6] Bursa’da bir şahıs,[7] Rize’de,[8] Erzurum’da[9] ve Çorum’da[10] bazı şahıslar hakkında işlem yapılmıştır. Kayseri’de Bedestan Camii’nde 16 yaş üstü gençlere hafızlık dersi veren Nurioğlu Mehmet, Arap harfli kitapları kullandığı gerekçesiyle tutuklanarak mahkemeye sevk edilmiştir.[11] Teyyare Ş ehitlerini anma merasimi sırasında Posof Kaymakamı’nın Arapça dua ettirilmesine müsaade etmesi üzerine söz konusu kaymakam bu hareketinden dolayı uyarılmıştır.[12] 1936’da kahvehanelerde radyodan Kur’an dinlenmesi bile yasaklanmıştır.[13] KAYNAKLAR: [1] Halim Alyot, Türkiye’de Zabıta, Tarihi Gelişim ve Bugünkü Durum, Kanaat Basımevi, Ankara, 1947, sayfa 937. [2] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Ankara, Dosya. 13217–11, Kardeks 1964; Dâhiliye Vekâletinin (Içişleri Bakanlığının) Maarif Vekâletine (Eğitim Bakanlığına) yazdığı 12.1.1937 tarih ve 368 sayılı yazı. [3] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–3, Kardeks 596; Gaziantep Valiliğinin Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) yazdığı 31.12.1937 tarih ve 1481 sayılı yazı. [4] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–3, Kardeks 595; Çankırı Valiliğinden Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) gönderilen 3.1.1938 tarih ve 21 sayılı yazı. [5] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–5, Kardeks 597; Kastamonu Vali Vekili N. A. Keskin imzası ile Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) gönderilen 10.1.1938 tarih ve Em.1/37 sayılı yazı. [6] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–8, Kardeks 906; Isparta Valiliğinden Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) gönderilen 10.1.1938 tarih ve 26837/48 sayılı yazı. [7] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–12, Kardeks 287. Bursa Valiliğinden Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) gönderilen 20.1.1938 tarih ve 175 sayılı yazı. [8] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–13, Kardeks 3109; Rize Valiliğinden Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) gönderilen 29.1.1938 tarih ve 1087 sayılı yazı. [9] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–15, Kardeks 3118; Dâhiliye Vekâleti (Içişleri Bakanı) Şükrü Kaya imzasıyla Maarif Vekâletine (Eğitim Bakanlığına) gönderilen 21.2.1938 tarih ve 7872 sayılı yazı. [10] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–14, Kardeks 3119; Dâhiliye Vekâleti (Içişleri Bakanı) Şükrü Kaya imzasıyla Adliye ve Maarif Vekâletlerine (Adalet ve Eğitim Bakanlığına) gönderilen 25.2.1938 tarih ve 8778 sayılı yazı. [11] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA.), CHP Kataloğu, Nr: 490.01, Yer No: 590.38.1, belge no: 88. [12] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA.), CHP Kataloğu, Nr: 490.01, Yer No: 590.38.1, belge no: 79. [13] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA.), CHP Kataloğu, Nr: 490.01, Yer No: 590.39.1, belge no: 33. 1939 yılında Erzurum’un köylerinde[1] bazı şahıslar yakalanarak adliyeye sevk edilmişlerdir. Içişleri Bakanı, 3’üncü Umumi Müfettişliğine gönderdiği bir yazıda, çocuklara Arapça tedrisat (öğretim) yaptıranlarla ilgili olarak “kanunlarımıza ve rejime aykırı olan bu vak’a faillerinin fenalıklarını yerinde bastırmak ve `sari mikroplar´ gibi yurda dağıtmamak başlıca esastır. Binaenaleyh Halk Partisi ve evleri cihazı ile harekete geçilerek bu kötü propagandalar önlemek ve kötüleri adaletin pençesine vermek lazımdır. Bu yoldaki iyi çalışmalarınızı memnuniyetle takip ediyorum.”[2] sözleriyle görevlileri uyarmıştır. Ancak bu uyarıya rağmen Arapça tedrisat (öğretim) yaptıran birçok insan yakalanarak adliyeye sevk edilmiştir. Urfa’da dükkânında Arapça harflerle basılmış Elifba, Amme, Tebareke cüzleri satan bir şahıs,[3] Giresun’da Arapça tedrisat yaptıran şahsın yanı sıra kanuni vazifesini yapmamaktan muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri,[4] Konya’da bir köyimamı,[5] Rize’de bir mahalle imamı[6] adliyeye sevk edilerek muhtelif cezalara çarptırılmışlardır. KAYNAKLAR: [1] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–146, Kardesks 26563; Erzurum Valisi Hilmi Balcı imzasıyla Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) gönderilen 2.3.1939 tarih ve Em.430/159 sayılı yazı. [2] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–148, Kardeks 26602; Dâhiliye Vekâletinden 3’üncü Umumi Müfettişliğine gönderilen 24.1.1939 tarih ve 6647 sayılı şifre. [3] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13219–107, Kardeks 27219; Urfa Valisi Kazım Demirer imzasıyla Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) gönderilen 5.2.1940 tarih ve Ş.1.3–151 sayılı yazı. [4] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13219–103, Kardeks 26941; Giresun Valisi Muhtar Akman imzasıyla Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) 17.7.1940 tarih ve 379 sayılı yazı. [5] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–102, Kardeks 22892; Konya Valisi Nizamettin Ataker imzasıyla Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) gönderilen 5.4.1940 tarih ve Ş.I.509 sayılı yazı. [6] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–133, Kardeks 26572; Rize Valisi Hüsnü Uzgören imzasıyla Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) gönderilen 6.10.1941 tarih ve 2681 sayılı yazı. “Bazı Kur’an öğreticilerinin ilk tahsil çağındaki çocukları kursa devam ettirdikleri istihbar edilmiştir. Bu gibi usulsüz hareketlere meydan verilmemesi lüzum ehemmiyetle beyan olunur.”[1] Polisin takip ettiği bir diğer konu ise, kadınların peçe, çarşaf ve peştamal giymesinin yasaklanması olmuştur. 1935 yılında Içişleri Bakanlığınca yayınlanan bir tamimle bu giysilerin giyilmesinin yasaklandığı bildirilerek kolluk kuvvetlerinin gerekli tedbirleri alması istenmiştir.[2] Bu yasak Inönü döneminde de devam etmiş ve Emniyet Umum Müdürlüğü, 1940 yılında `Medeni kıyafete aykırı kisve taşıyanlar hakkında´ bir emir[3] yayınlayarak, devrimlere aykırı ve belli bir maksada yönelik olarak kasketlerini ters giyen erkekler ile peştamal giyen, yüzünü örten, peçe takan kadınların takip edilip bunlara müsaade edilmemesini istemiştir. KAYNAKLAR: [1] 19.8.1942 tarih ve 3254 sayılı yazı. Bkz.: Sadık Albayrak, Türkiye’de Din Kavgası, Istanbul, Şamil Yayınevi, 1984, sayfa 34. [2] Içişleri Bakanının imzası ile Umumi Müfettişliklere ve Valiliklere gönderilen 22.7.1935 tarih ve 6936 sayılı yazı, Belge No: 13216-7/1, bkz., 150’likler, Kubilay Olayı, Çarşaf-Peçe-Peştemalla Örtünme Sorunları: Polis Arşiv Belgeleriyle Gerçekler, Polis Dergisi, Yayın No: 129, Eminyet Genel Müdürlügü (EGM) Yayınları, Ankara, 1998, sayfa 89, 90. [3] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından illere gönderilen 20.4.1940 tarih ve EUM- Ş.I.C.18007 sayılı genelge, D.13216–7. Arapça ezan okumak meselesinden dolayı tutuklu bulunan Çarşı Meydanı ve Ortahisar camileri müezzinleri Hamdi, Musa, Halil Efendilerin evrakları ile birlikte Çorum’a gönderilmiştir.[1] Çorum’da Bayram namazından sonra Arapça ezan okuyan bir vatandaş “ağır cezada” yargılanmıştır.[2] Erzurum Vilayeti Hınıs kazasında Ramazanda imamlık yapmış olan Molla Ahmed Arapça sela verdikten sonra kaçmış ve aranmasına başlanmıştır.[3] Arapça tekbir almaktan suçlu Şarkîkaraağaç ilçesi inhisarlar takip memuru Hilmi Aydın (o dönemde) 3 lira hafif para cezasına çarptırılmıştır.[4] M. Kemal’den sonra Ismet Inönü döneminde de yasağa rağmen ezanı Arapça okumaktan vazgeçmeyen mücahidler olduğu görülmektedir. Arapça ezan yasağına karşı gelen birçok insan tutuklanarak muhtelif cezalara çarptırılmıştır. Örneğin, Silivri kazasının Seymen köyünde ziraat memuru Behçet, Arapça kamet getirmekten “1 gün hapis” cezasına çarptırılmıştır KAYNAKLAR: [1] Akşam Gazetesi, 1 Mart 1933. [2] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13219–133, Kardeks 36252; Çorum Valiliğinden Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) gönderilen 10.5.1933 tarih ve 180 sayılı yazı. [3] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–21, Kardeks 3395; Dâhiliye Vekâleti Şükrü Kaya imzasıyla Maarif Vekâletine (Eğitim Bakanlığına) gönderilen 24.2.1938 tarih ve 8510 sayılı yazı. [4] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–7, Kardeks 593; Isparta Valiliğinden Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) gönderilen 18.4.1938 tarih ve 28791/630 sayılı yazı. [5] Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri (EGMA), Dosya 13217–111, Kardeks 23756; Istanbul Valiliğinden Dâhiliye Vekâletine (Içişleri Bakanlığına) gönderilen 14.2.1939 tarih ve 2431/2664 sayılı yazı.
__________________
(FOR RAVEN) |
15. December 2015, 07:04 PM | #23 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
"Tarihin Arka Odası"na gelen izleyici sorularından biri, Atatürk'ün Türk Müziği'ni bir dönem yasaklattığı yolundaki söylentilerin doğru olup olmadığı idi.
Programda konunun söylenti değil, hakikat olduğunu anlattım ve Atatürk döneminde bu konuda iki ayrı yasak olduğundan bahsettim. Daha sonra bu konuda "Atarük gibi Türk Müziği'ni seven bir kişi bu müziği nasıl yasaklar?" meâlinde bir hayli mesaj geldi. Musiki çevrelerinde çok iyi bilinen ama ayrıntıları eskilerin tabiriyle umuma mâlum olmayan bu yasağın, daha doğrusu yasakların nasıl konduğunu kısaca anlatayım: 1926'da, İstanbul'daki Sarayburnu Parkı'nda dinleyicilerinin arasında Reisicumhur Mustafa Kemal'in de bulunduğu bir konser vardır ve konsere Mısır'ın o senelerdeki meşhur hanım seslerinden olan Müniretü'l-Mehdiyye de katılmaktadır. Mısırlılar'dan sonra sıra Rebâbî Mustafa Bey'in çalıştırdığı Eyüplü gençlere gelir, onların da programlarını tamamlamalarından sonra Mustafa Kemal, bir konuşma yapar ve "Burada icra edilen musiki, yüz ağartıcı olmaktan uzaktır" der. MUSİKİ İNKILÂBI! O günler inkılâp günleridir ve ortalığı birden bir "musiki inkilâbı" tartışması kaplar. Tartışmalar birkaç gün içerisinde resmiyet kazanır ve zamanın "Maarif Vekâleti Sanayi-i Nefise Encümeni" yani "Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Komisyonu", resmî belgelerde "alaturka" diye geçen Tük Müziği'nin eğitiminin yasaklanmasına karar verir. Resmî açıklama, kararı Talim ve Terbiye Heyeti'nin de kabul etmesinden sonra yapılır. Karara göre biri Ankara'da, diğeri de İstanbul'da olmak üzere iki yeni konservatuvar kurulacak ve bu okullarda sadece Batı Müziği öğretilecektir. İstanbul Belediyesi'ne ait olan "Dârülelhan"ın alaturka kısmı bir "icra heyeti" halini alacak, resmî şekilde alaturka öğretimi yapılmayacak, Dârülelhan'ın bünyesindeki bir komisyon da sadece ilmî çalışmalarda bulunacaktır. Kararı, 1926'nın 25 Ekim'inde o sırada İstanbul Valisi olan Muhittin Üstündağ açıklar. Haberi, gazeteler de "Alaturka musikiye elveda! Resmî müesseselerde alaturka musiki ilga edildi, artık bu musikiden tarih derslerinde bahsolunacaktır" gibi başlıklarla verirler. 50 YILLIK YASAK İlk "Alaturka Musiki yasağı", işte böyle konmuş ve yasak tam 50 sene boyunca, Süleyman Demirel'in meşhur "Milliyetçi Cephe" hükümetininin İstanbul'da 1976'da bir Türk Müziği Konservatuvarı açmasına kadar titizlikle uygulanmıştır. Diğer yasak ise, 1934 yılında Atatürk'ün Meclis'i açış konuşmasında musikiden bahsetmesinden hemen sonra gelir, sekiz ay devam eder ve bu müddet zarfında radyolarda alaturkanın icrası yasaklanır. Ancak bu yasak resmî şekilde değil, bir bakanın sözlü talimatıyla konmuş ve daha sonra bizzat Atatürk'ün emriyle kaldırılmıştır. Resmî yazışmaları bir tarafa bırakalım, o günlerin gazete koleksiyonlarında bile yasaklar hakkında dünya kadar haberin çıkmış olmasına rağmen, konu bugüne kadar maalesef ciddî şekilde araştırılmadı, sosyal hayatımızdaki etkileri hiçbir şekilde ele alınmadı ve hadise bazı söylentilerden ibaret kaldı. Bu gazete haberlerinden birini, hattâ en önemlisini, bu köşede yayınlıyorum: İstanbul Valisi Muhiddin Bey, 1926 Ekim'inde "Alaturka musiki ilga edildi" diyor. Musiki nasıl "ilga" edilirse... Murat Bardakçı 01.02.2010
__________________
(FOR RAVEN) |
15. December 2015, 07:10 PM | #24 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
1931-1950 arası 19 yıl imam yetiştirilemedi.Cenaze gömecek imam bulunamadı. Kaynak:7. Chp olağan kurultayı
Kaynakta vermişim. Üşenmeyip inceleseydin.zaten 1930 dan sonra yetiştirilmediğini yazmışım
__________________
(FOR RAVEN) |
15. December 2015, 07:25 PM | #25 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Resmî belgelere göre 13.806 ölü, 11.118 sürgün var Dersim de. Resmi belge derken devletin kayıtlarından bahsediyorum.
Gaza gelince Başbakanlık arşivi C:27/3/937 Dahiliye vekaletinden Başvekilliğe göderilen 263 sayılı emirin onaylanmasına istinaden düzenlenen belge Dersim'deki harekata dair önemli ayrıntılar taşıyan telgraf, 30 Mart 1937'de 4. Umumi Müfettiş Korgeneral Abdullah Alpdoğan tarafından Elazığ'dan İçişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı'na gönderilmiş. Harekatın yeni başladığı dönemde Abdullah Alpdoğan'ın bilgilendirme amacıyla gönderdiği telgrafta, Dersim'de yürütülen faaliyetler hakkında bilgi veriliyor. Telgrafın en can alıcı bölümü ise, Alpdoğan'ın, "Tayyare Alay Kumandanı'ndan yangın ve Milli Müdafaa'dan yakıcı ve boğucu gaz bombaları istedim" sözleri.
__________________
(FOR RAVEN) Konu khaos tarafından (15. December 2015 Saat 09:34 PM ) değiştirilmiştir. |
15. December 2015, 07:29 PM | #26 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Bundan sonra sana bir şey anlatacağım zaman anlaman için ''BİLAL' e anlatır gibi anlatacağım söz.
__________________
(FOR RAVEN) |
15. December 2015, 08:47 PM | #27 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Senin ne yazacagini bildigimden cevabini yazmistim zaten bir daha oku...
|
15. December 2015, 09:34 PM | #28 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Bak kardeşim başladığın cümleyi bitiremezsen noktayı başkası koyar. Senin cümlelerine nokta koymak sorun değil de anlamanı sağlamak daha önemli sanırım.
Benim söylediklerimin aksini ispat edecek belge gösteremediğin için bocalayıp hiç sorulamayacak sorular soruyorsun.Karşındaki adamda düşünüp duruyor ben böyle düşünen birine acaba doğruyu nasıl anlatabilirim diye. Ben geçmişimizde cereyan eden bazı olayları tarihleriyle yazdım. Yine söylüyorum itirazın varsa bu bu itirazlarını belgeler sunarak ispatlamak zorundaydın. Dünyada en zor tartışılacak yapıdaki insanlar senin gibi yapısı olanlardır. Ben bıkmam dedim ya sana daha iyi anlaman için ''BİLAL' e anlatır gibi anlatacağım. Ama sen ne kadar anlayacaksın onu bilemem.
__________________
(FOR RAVEN) |
16. December 2015, 10:13 AM | #29 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Alıntı:
|
|
Bookmarks |
Etiketler |
2015, analiz, seçim |
|
|