4. October 2009, 02:39 PM | #1 |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: May 2009
Mesajlar: 93
Tesekkür: 79
42 Mesajina 79 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Fasıklar refah içindekilere, “ne mübarek adam” derler
İşin daha da vahim yönü ise, öyle yapanlar kınanması,”Cizye” (küçümseyip değer vermemek) gerekirken, hayran kalarak bakmak da ayrıca bir eksikliktir. Nazarını, bakışını ve hatta basiretini başka yöne çevirip ilgi göstermemek ve değer vermemek hatta hakir görmek gerekirken aksine; ne güzel kadın, ne zengin adam, ne makam sahibi adam gibi, hatalı değerlendirmelerle özenip hayran kalmak ve hatta taklide kalkışmaktır. Tıpkı Kuran da, fasık Karun’un, ihtişam sergilemesi ve cahillerin ona hayranlık, takdir, özenti ve gıpta ile bakıp, iç çekmeleri gibi hataya düşmelerdir. Onların her birinde vicdandan acıma ve sevgiden küçük bir kırıntı olsa idi, ne kadın yürek hoplatacak bir kılıkla(giyinerek takıp takıştırarak veya soyunarak) ortalıkta dolaşır, ne harmaniler giymiş tuğlar takmış bir kral olarak boy gösterirler, ne derebeyi toprak ağası, komprador burjuvazi diye görüntü vermek ve anılmaktan hoşlanırlardı. Tevazua bürünür, safı bozmaz, eşitlik içinde kalırlar ve bunu tercih ederlerdi. Ama ne yazık ki, halkın fakirliği, mağdur ve mahrumiyeti pahasına varsıllaşan bu insanlara, yaşadıkları müreffeh hayat ve birilerine attıkları üç beş kemik kırıntısına bakarak, “ Ne mübarek adam “ demek gafletin ta kendisidir. Şöyle ki;
El Gazaratü- Gazair; Özlü, halis ve yapışkan çamur.(verimli, bitek v.s).Nimet. BOLLUK, REFAH, büyükçe çanak. Bağırtlak kuşu. Cahil, fasık ve cahillerin can attıkları ve ahmakların itibar edip, iç çektikleri facir hayat tarzı. Üstelik Mübarek ( çok bereketli ) diye nitelendirdikleri, kimse, yer ve yaşam biçimi. Şöyle ki; El Mağzuru, El Mağzuru; Uğurlu mübarek adam. Dirlik içinde yaşayan adam. El Gaziru; Terütaze şey. Uğurlu ve hayırlı(mülklü) mübarek insan veya hayvan. Yaşayışı güzel ve hoş olan adam. İşte hatalı bir değer yargısı. Ter-ü taze şey zaten sulu, yeşil, nemli şey ve haldir. Medeniyet dışı oylan hadarat da böyle bir şeydir. Mülk şehveti ve bunu uyandıran amiller. Yine süslenmiş püslenmiş ilgi uyandıran yerleri açık ve yürek hoplatıcı bir cariye ve çok pahalı giysi, mücevher ve takı ile göz kamaştıran bir aristokrat leydisi ”hatun” un imrendiren, gıpta ettiren takı ve pahalı elbiseli görünüş sergilemesi. Bu Fercin muhafaza edilmemesi anlamına gelir. Mülk sergileyip bununla bir sevinç, gurur v.s duymakta öyle. Bu halleri, göze batacak kadar safı bozup, villalarda yaşamak, pahalı giysiler, lüks arabalarla dolaşmak ve benzeri mülk şehveti ile yanmak ve yürekler yamasına sebep olmak fasıklık, Facirliktir. Yine cariyeler gibi açık saçık dolaşmak veya Hatunlar, Mele ve Aristokrat hanımları ve kadın taifesi veya pahalı ve ilgi uyandıracak giysilerle örtündüğünü zannedenler. Bunların tümü, her iki şehvetin esiri ve bu şehveti başkalarında da tahrik eden fasıklar ve facirlerdir. Sadelik, tevazu ve eşitliği bozmuşlardır. İnsanları gösteriş ve göze batma hastalığına uğratmışlardır. Bunun için Nur Suresi 30. ayet her iki şehveti ( Mülk ve cinsel) imrendirecek ve sahip olma tutkusu yaratacak bu hallerden sakınılmasını ve bunu sergileyen kimselere imrenen, onlara değer atfedenleri basiretli olmaya, bunlara özenip imrenmek ve iç geçirmek yerine, bunların küçümsenmesini tavsiye eder. Şöyle ki; Gadda-Gadden, Gadadan, Gadadaten Basara hü ; (araştırıcı bakışını) aşağıya indirmek. Güzünü haramdan sakınmak. —Savtehü; Sesini kısmak. Alçaltmak. Dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi ise, Nur suresi 30 ayette “nazar” fiili değil, “Basiret” fiili kullanılmıştır. Çünkü ikaz Fasık’a, facire değil, gözü ve gönlü bunların üzerinde olanlaradır. Bunlara gıpta ve arzuyla bakanlaradır. Mümin olabilmek için bu tavırlardan kaçınılması ikaz edilmektedir. Çünkü Nazarın anlam ve kullanım alanı şöyledir; Nazar; 1- bakma, göz atma.2- düşünme (mülahaza).3-G Ö Z D E Ğ M E.4-İLTİFAT. 5-İTİBAR. 6. YAN BAKIŞ. Göz dediğimiz organla görülen şey ve alanlarda kullanılan Kavam budur. Bu kavram tahayyül ve sezgi alanını kapsamaz. Düşünce ve görüş açısından da görelik ve felsefi açıdan görgücülerin bakış açılırını ifade eder. Kabaca dış görünüş ve dışa bakıştır. Bunun için de, kavramın kapsamında “İtibari ve izafilik” ön planadır. Ekonomik ve sosyal açıdan göz önüne alındığında da, cazibe ve ihtişam, bolluk ve çokça dirlik sergileyen zengin, mülk, servet, sermaye, siyasi erk v.s elinde bulunduranlara, yoğun bir gıpta ile bakmayı veya güzel bir kadına içi geçerek bakmayı anlatmada kullanılır. Kısaca, vüsat içinde yaşayanları büyük saymak. Bunların rüşvet ve düzenlerinin devamı açısından verdikleri üç beş bağışa bakarak, bunları büyük, cömert, Muhsin görmek gibi gerçekle alakası olmayan itibari bir zanna kapılmak alanında kullanılan bir kavramdır. Hayran bırakan erkek veya kadın, hayranlık uyandıran nesneleri sergilemek (Güzel, göz alıcı, pahalı ve ziynetli giyim, makam ve mevki, köşk, villa, geniş arazi, fabrika v.s) ile göz kamaştırmak. Hem bunlar görülüp iltifat ve itibar edilsin, insanların içi aksın diye görücüye çıkarmak veya görünür imrenilir kılmak, hem de bu içi geçerek bakmanın nazar değmesi denilen kötülük ve helake neden olur endişesi ile nazarlık denilen şeyleri takıp takıştırmak. Örneğin eskiden güzel ve cazip konaklara hayvan kafatası iskeleti asmak v.s gibi. Mademki başkalarının içinin akmasını uğursuzluk dokunup mala v.s uğursuzluk getireceğini düşünüyorsun, öyle ise cazip görünme veya cazip gelecek içi akacak mülk biriktirme, itidal ve itidalde eşitlik içinde yaşa. Demek ki kavram hem itibari değerler sergileyip göz kamaştırma eylemi sergileyenlerin bu habis hallerini, hem de işin iç yüzüne bakmadan, yüzeysel bir bakış açısı ile dış güzelliği ve itibari değeri olan şeylere hayran kalan, özenen ve gıpta edenlerin gafletini anlatmaktadır. Basirete gelince, o tamamen dış görünüş ve görüşün dışında kalan bir içlik, şeylerin, olay ve olguların hakikatini görmek ve içeriye bakmak, iyice tecessüs etmektir. Bunun için de Nur suresinde “Nazar” değil, Basiret kavramı kullanılmıştır. Çünkü Basiret daha özlü, daha içselliği olan, hayal, sezgi ve öngörüleri içeren bir bakıştır. Görünenin arkasına görüş gözü ile bakmak, tahayyül ve takdir ederek, ön görerek, tahmin ederek, takdir ederek bakmaktır. Teenni sahibi insana, itidali benimsemiş insana da bu yaraşır. Çünkü basiret şu anlamlara gelir. Şöyle ki; Basiret; 1- Olanları, olabilecekleri, gerçeği görebilme. Sezebilme ve buna uygun davranabilme yetisi. SAĞGÖRÜ; itidal ve basiret sahibi bir adam. Basiretin özü itidaldir. O ise adil olmaktır. O da terazinin iki kefesinin eşitlendiği, mizan halidir. Bu ise insanların eşitlik ve benzerliğidir. İnsanlar sosyo- ekonomik açıdan nasıl ve nerede eşitlenirler. İşte adres bellidir. İnsanlar İTİDAL (TEMEL İHTİYAÇLARIN KARŞILANMASI) ÇİZGİSİNDE ANCAK EŞİTLENEBİLİR..Bu bakımdan müreffeh olan Mütrefler’in, “Herkese Refah” Vaadleri yalandır. Sadece kendilerinin ulaşabileceği refahı sergileyip,”Sizde böyle olabilirsiniz” propagandası, nazari ve indi, izafi bir görüş sunmak, itidal düzeyi altında vatka ki bir insan varken, itidal düzeyi üzerinde Vüsat içinde yaşamak ise zulüm ve insafsızlıktır. Onun için bakışlarını, dış görünüşlere çevirmek, zirveye ve zirvedekilere, yıldızlaşanlara parlak kişi ve şeylere gözünü çevirip hayranlık duymak ve onlara özenmek gaflettir. Şeylerin, olay ve olguların iç yüzüne bakmak gerekir. İşlerin iç yüzünü görüp, anlamanın önündeki perde, kapak görevi gören şeylerdir. Şan şöhret, ihtişam sergileyen bir zengine nazar eder kalırsak, onun durumunun hak mı, batımlı olduğunu, oraya çıkmanın bedelinin kimler tarafından ödendiğini anlayamayız. Çünkü bizi cezbeden şey, gerçeğin önünde perde olmuştur. Tıpkı altın kupa ile sunulan bir zehirin fark edilmesinin zor olduğu gibi. O parlaklık ve ihtişamın hislerimiz de yarattığı çekim gücü, aklın, onun içindekini araştırmasına engeldir. Yine bir kadının, gerek vücudunu süsleyerek, gerekse ziynetlerle alıcı, çekici, albeni parlaklığı, bizim ondaki gerçek değer düşüklüğünü tetkik edip araştırma basiretimizi örtmüştür. Onun için Nur Suresi 30. ayeti yüzeysel bir yorumla ve onun sosyo-ekonomi politik mesajını dikkate almadan geçip gitmek, ayet israfıdır. Yine ayette mademki erkeğe hitap vardır. Erkek de “Ferç” bulunmaz. Onun fercini muhafaza etmesi şeklinde ayeti manalandırmak gerçeğe aykırıdır. Çünkü organların isimlendirilmesinde, kadın cinsel organına ferç denilir. Öyle ise Hitap erkeğe ise birinci anlam şöyledir. Başkalarına ait evlerin içlerini iyice araştırmayıp, deliklerden yarıklardan inceden inceye gözetlemeyin denilmektedir. Buna telefon dinlemeleri ve buna izin verilmesi Halide buraya dâhildir. Çünkü önceki ayetlerde, adabı muaşeret kuralları açıklanmaktadır. İnsanlar evde oldukları halde, dışarıdan çağıran insanla, o anda karşılaşmak istemeyebilirler. Her kişinin ve onun korunmak için içinde barındığı evin bir mahremiyeti vardır. Kişi geleni kabul edecek uygun bir konumda olmayabilir o anda. Kıyıyı köşeyi araştırarak sonuç almaya çalışmak veya kapı aralığı duvar çatlağından içeriyi iyiden iyiye araştırıp davet edilmemenin gerçek nedeni öğrenmek, dışarıdaki insanın hakkı ve haddi değildir. Yine Ferç kavramında başka manalar da vardır. Örneğin; Bir kadının avret yerleri kapalı iken dahi bir erkek onu hayalinde açar. İşte bundan dahi kaçınmak ayette öğütlenmektedir. Yine bolluk ve refahla ilgili mesajı “Ferrece” kavramı ile de ilintili olduğunu unutmamak gerekir Şöyle ki; Ferrece Tefricen Eşşeye: VESSE’AHÜ; Bir şeyi genişletmek. Yine “İnfiracen eşşeyü” kavramı “İttis’a “ kavramı ile eşdeğerdir. Her ikisi de “ BİRŞEY GENİŞ OLMAK” ANLAMINA GELİR. Bu anlamı ile de, bolluk içinde ve genişlemeci müstevlilerin konumlarına gıpta etmeyin anlamı vardır. Dirliği geniş tutan insanlar ise, “basirette hata” edenlerdir. Onların öngörüleri ise, gelecekte ne olur, ne olmaz endişesi iledir. Bunun için çokça mülkleşmek gereksinimi duyarlar. Hakikatin bilimi ise, bu güruh ne kadar, zorba, cüretli ve atılgan olurlarsa olsunlar, bunlara “Korkak ve kalbi zayıf adam” der. Çünkü Allah El Rezzak olmasına, onun Sebil-Ullahı toplumsal dayanışmanın en mükemmeli olanı mülkte iştiraki onayladığı ve korkulacak hiçbir şey bulunmamasına rağmen, bu helak ehli, şerefte eşitlenmek, aşağı inmek ve gelecek korkusu ile mülkleştikçe, mülkleşirler ve her şeyi örtecek, üzerini kapatacak ve tahsisli duruma sokacak “Kapak” kullanıcılarıdır. Nur Suresi 30 Ayet bu bakış açısından ve bu aristokratlardan ve onların yolunda ayrılmamızı ister. Şöyle ki; El Fercü – Füruc; Korkak ve kalbi zayıf kişiler. Kadının avret yeri. Paçanın aralığı. Gedik. Tehlike ve korku mahalli. İki şey arasındaki yarık. Yine ayette verilen öğütlerden birisi de, bir toplumda Refah içinde yaşayanların kınanıp küçümsenmesi gerekirken, aksine hayranlıkla bakılması ve böylelerinin “Hayırlı, mübarek adam” olarak itibar edildiği yerden ve onlardan ayrılıp gitmek anlamı vardır. Şöyle ki, Efrece İfracen; Bir şeyden ayrılıp, yanından başka tarafa gitmek. Yine görüşünden, hayat felsefenden bu şeyleri çıkart öğüdü var ki, gözünü-gönlünü bu zirvedekilere, parıltı sergileyen terü-tazelere ve onların şaşalı hayatlarından aşağıya indir. Daha mütevazı ve itidal üzere yaşayanlarınkine doğru indir. Tepeye, oradakilere, onların renkli hayatlarına gözünden sonra aklını da takar durursan, mürüvveti bulamazsın. Bakışını, hayat felsefeni, daha ideal olan yaşam tarzlarına çevir anlamı vardır. Bu ise, itidal içinde “Sağgörülü” olarak yaşamaktır. |
Bookmarks |
Etiketler |
“ne, adam”, derler, fasıklar, içindekilere, mübarek, refah |
|
|