![]() |
|
|
|
|
#1 | |||||
|
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.094
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
Selamun aleyküm,
Değerli Hasan Akçay kardeşim, Alıntı:
Kapkaranlık, zifiri karanlık sözler olarak belirttiğiniz Nisa 24 ve 25 deki "El muhsanat",Korunduğu, korunmuşluğu bilinenlerdir. Korunduğu, korunmuşluğu bilinenler de bu ayetlerin tebliğ edildiği toplumun geleneklerinde, yaşantılarında "evli kadınlar ile hür kadınlardır." Alıntı:
Alıntı:
Avrat sözcüğü ile ilgili yanlış anlamalara meydan vermemek için de avrat sözcüğünün korunmasız olduğunu slaçla eklemiştim. Buna göre "feteyat";Genç,güzel,cömert, kuvvetli genç avrat olur. Arapça olan "avrat" sözcüğü; "yarık, yırtık, açık, gedik, korumasız" anlamındaki عور - 'avr sözcüğünden türeyen عورة - "avret" sözcüğünün çoğuludur. Bu nedenle avrat sözcüğünü slaçla korunmasız diye vurguladım. Anlamını dikkatinizden kaçıran avrat sözcüğüne göndermeler yaparak neler de üretmişsiniz? Hayret! Alıntı:
Söylemlerinizle ilgili algı yaratmak için örnek verdiğiniz ayet Mü'minun suresinin mü'min olanların yapması gerekenlerin belirtildiği ayet bir bütün olarak 11 ayette belirtilen: 1Kesinlikle, inananlar durumlarını korudular/ zafer kazandılar. 2Onlar, salâtlarında [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmalarında; toplumu aydınlatmaya çalışmalarında] gösterişsiz/ samimi olan kimselerdir. 3Ve onlar, boş şeylerden yüz çeviren kimselerdir, 4Ve onlar, zekâtı işleyen/vergiyi veren kimselerdir, 5-7Ve onlar, ferclerini koruyan kimselerdir, –eşleri veya sözleşmelerinin sahip oldukları ayrı, çünkü bundan dolayı kınanamazlar, oysa bunun ötesine gitmek isteyenler, işte onlar, sınırları aşanların ta kendileridir.– 8Ve onlar, emanetlerine ve antlaşmalarına riâyet eden kimselerdir. 9Ve onlar, salâtlarını [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını] koruyan kimselerdir. 10,11İşte onlar, içinde temelli kalacakları Firdevs cennetine son sahip olan son sahiplerin ta kendileridir. ayetlerden 5.sidir. Bu ayete bakalım: Mü'minun;5: Velleziyne hüm li furucihim hafizun; Ve onlar ki ferclerini mühafaza edicidirler. Burada iffetlerini değil ferclerini korurlar diyor. Bakınız Cenabı Allah Nisa;6: "...ve men kâne ğaniyyen felyesta'fif... diyor. Şimdi burada ne diyeceğiz? Zengin olanlar İffetli davransınlar mı diyeceğiz? Alıntı:
Nisa;25 den alıntı yaptığınız neden yarım bırakıyorsunuz? Ve men lem yestetı' minküm tavlen en yenkihal muhsanatil mu'minati femin ma meleket eymanüküm min feteyatikümül mu'minat Ve sizden her kim hür mü’min kadınları/muhsanatil mu'minati nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da, yasal çerçevede himayenize verilen, mü’min genç kızlarınızdan/min feteyatikümül mu'minat nikâhlamak var. Ve Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|||||
|
|
|
|
|
#2 | |
|
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 825
Tesekkür: 0
166 Mesajina 234 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Alıntı:
bu Hakkı Yılmaz mealindeki hür kelimesinin Arapça metinde karşılığı yok. Uydurmuşlar bu kelimeyi ve içme suyuna lağım katarcasına Allah'ın ayetine boca etmişler. Daha önce bunu dile getirdim ve şuna da dikkat çekmeye çalıştım Türkçeye vakıf olan bir insan bilir ki bir yerde hür kadınlar var diyorsanız hür olMAyan kadınlar da var diyorsunuz. Oysa "Kuran'daki islam"da hür olmayan kadın yok. Anlatamamışım, bundan sonra da anlatamıyacağım ortada çünkü ne yaptığımız ne yapacağımızın teminatıdır. Ne yaptığımız ortada. Bir örnek daha, buyurun: Burada iffetlerini değil ferclerini korurlar diyor. Bakınız Cenabı Allah Nisa;6: "...ve men kâne ğaniyyen felyesta'fif... diyor. Şimdi burada ne diyeceğiz? Zengin olanlar İffetli davransınlar mı diyeceğiz? Hayır. Zenginler yetimlerin mallarını yemekten çekinsinler diyeceğiz çünkü bu cümle Türkçedir, buradaki iffet kelimesi o yüzden Türkçedir. "...ve men kâne ğaniyyen felyesta'fif" ise Arapçadır ve buradaki iffet kelimesi Arapçadır. Türkçe cümledeki iffet = Arapça cümledeki iffet olmaz. Arapçadaki iffet eş anlamlı olarak geçmemiş Türkçeye yani "çakma aynılık"tır olay, ki İngilizcesi "false cognate"tir eğer mukayese bir işe yarayacaksa. Türkçe kelimelerde Arapça anlamlar aramak vehimdir, demiştim. Boş yere demişim. Sözün sonuna gelmişiz. Pes ediyorum, bu forumda yazmıyacağım artık Boşu boşuna niye yazayım. . Konu Hasan Akçay tarafından (2. March 2018 Saat 06:41 AM ) değiştirilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.094
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
Selamun aleyküm,
Değerli kardeşlerim. Tefekkürlerimize ışık olması dileğiyle. Nisa Suresi 22-25 ayetlerindeki pasajda yer alan muhsanât-muhsınîn sözcüklerindeki anlam farklılığı dikkat çekmektedir. Sözcüğün doğru anlaşılabilmesi için asıl anlamının tesbit edilmesi gerekir: Sözcüğün türediği ح ص ن [h-s-n] kökünün anlamı, “engel olma, koruma altına alma” demektir. Şehri koruyan sûr'a ve kaleye, حصن [hısn] denir. Konumuz olan المحصنات [muhsanât] sözcüğünün anlamı ise, “koruma altına alınmış kadın” demektir. Arap toplumunda kadın, iki yolla koruma altında olurdu: A) Hürriyet. O günkü toplumda hür kadınlar zinayı kendilerine yakıştırmazlardı. B) Evlilik akdi. Buna göre muhsanât kelimesinin anlamı, “kocası tarafından korunan kadın” demek olur. O günkü toplumda evli kadın da zina etmez ve zina etmeyi çok büyük bir vebal sayardı. O nedenle zina ve fâhişelik, genellikle câriyeler tarafından yapılırdı. Öyleyse, 24. âyetteki المحصنات[el-muhsanât] ile, “evli kadınlar” 25. âyetteki el-muhsanât ile de “hür kadınlar” kastedilmiştir. 24. âyette, Yeminlerinizin sahip oldukları hariç, muhsan kadınlar [nikâhlı/evli kadınlar] da haram kılındı buyurulmuştur. Müslümanlara iltica edip de himâyeye verilmiş kadınların diyar-ı küfürdeki kocalarının varlığı önemli değildir. İltica ile iş bitmiştir. Mümtehine sûresi'ndeki, Ey iman etmiş kimseler! Mü’min kadınlar göçmenler olarak size geldiği zaman, hemen onları imtihan edin. –Allah onların imanlarını daha iyi bilir.– Artık, eğer siz de onların inanmış kadınlar olduğunu öğrenirseniz artık onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar [göç eden mü’min kadınlar], onlara helâl değildir, onlar da bunlara helâl olmazlar. Onlara [kâfir kocalarına] sarfettiklerini verin. Ücretlerini [mehirlerini] kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler. İşte bu, Allah'ın hükmüdür, ki aranızda O hükmeder. Allah çok bilendir, çok iyi yasa koyandır ifadesine dikkat edilmelidir. Bir diğer önemli konu da MÂ MELEKET'İN MEHİRİ konusudur. Burada üzerinde durulması gereken bir husus da, Ve sizden her kim hür mü’min kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da, yeminlerinizin mâlik olduğu mü’min genç kızlarınızdan nikâhlamak var. (…) Ve örfe uygun bir şekilde ücretlerini [mehirlerini] verin buyruğudur. Bundan anlaşıldığına göre, yasalar çerçevesinde himâye altında bulunan kadınlarla evlenmek, hür kadınlarla evlenmekten daha kolay ve daha masrafsızdır. Zira sosyal konumları gereği bunların mehiri, günlük ihtiyaçları ve hayat standartları hür kadınlara göre daha az ve düşüktür. Çünkü bunlar sosyal konum itibariyle düşük, ahlâkî değer ve soy-sop itibariyle de meçhuldür. Bu nedenle de evlilik tercihinde ikinci planda kalmaktadırlar. Âyetteki, O hâlde fuhuşta bulunmayan, gizli dost edinmeyen sahiplenilmiş kadınlar olmak üzere yakınlarının izniyle onları [yeminlerinizin mâlik olduklarını] nikâhlayın ifadesinden de açıkça anlaşılacağı üzere, himâyeye tevdi edilmiş kadınlarla da ancak nikâhlanmak sûretiyle cinsel ilişki kurulabilir. Onlarla da nikâhsız ilişki kurmak, zinadır ve haramdır. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
|
|
|
|
#4 | |
|
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 825
Tesekkür: 0
166 Mesajina 234 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Alıntı:
Sevgili Halil hocam, 47:4'ü vahyederek köleliğe son veren Yüce Allah'a inat* "cariyeler"den yani hür olmayan kadınlar"dan nasıl dem vurulabilir ki "hür kadınlar"dan dem vurulabiliyor? _________________________________________ *Prof Abdülaziz Bayındır (https://www.youtube.com/watch?v=mF5h-h1YZUI): Batılılar köleliği cariyeliği kaldırdılar, bizimkiler de mecbur kaldılar kaldırmaya. Ondan sonra, şimdi diyorlar ki: Aslında islam köleliği kaldırmayı hedefledi ama o devirde ne yapsın şunlar bunlar vardı, onun için kaldıramadı ama hedefi buydu... Hani, özürü kabahatinden büyük derler ya işte bu da öyle bişey... Yani Allahu Teâlâ kaldıracaksa kaldırır, insanlardan mı çekinecek hâşâ? Peki işin gerçeği nedir? İslam köleliği kaldırmayı hedeflemiş falan değildir, köleliği kaldırmıştır. ... Konu Hasan Akçay tarafından (23. February 2018 Saat 05:46 AM ) değiştirilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
#5 | |
|
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.094
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
Selamun aleyküm,
Değerli Hasan Akçay kardeşim, Alıntı:
Yazmış olduğum yazı"MUHSANAT" sözcüğü ile ilgili yapmış olduğum açıklamada cahiliye dönemindeki Arapların mevcut uygulamalarını belirtmek içindir. Cenabı Allah Kur'an'da müslümanlara:" Ey müslümanlar!Müslüman olmayanlara saldırın. Onların erkeklerini, kadınlarını, çocuklarını esir alın ve onları köleleştirin, kadınlarını cariye olarak kullanın mı diyor yoksa tebliğ yapılan toplumun mevcut uygulamalarının yanlış olanlarının düzeltilmesi için uyararak ilkelerini mi belirtiyor? Okuyan kardeşlerimizin görmeleri için Muhammed Suresinin 4-6 ayetlerini belirtelim: Muhammed;4: Feiza lekıytümülleziyne keferu fedarberrikab* hatta iza eshantümuhüm feşüddül vesâka, feimma mennen ba'dü ve imma fidaen hatta tedaal harbü evzareha* zâlik* velev yeşaullahu lentesare minhüm ve lâkin liyeblüve ba'daküm Bi ba'd* velleziyne kutilu fiy sebiylillahi felen yudılle a'malehüm. "Kafir olanlarla karşılaştığınızda, boyunları vurmaya bakın. Nihayet onlara ağır bastığınızda, bağı kuvvetleyin. Ondan sonra ya karşılıksız salıvermek ya bir fida’dır/kurtulmalık karşılığı. Harb, ağırlıklarını bırakıncaya kadar..." Enfal;67:Ma kâne li Nebîyyin en yekûne lehu esra hatta yüshıne fiyl Ard* türiydune aradaddünya* vAllahu yüriydül ahirete, vAllahu Azîyzün Hakiym; 67Yeryüzünde ağır basmadıkça; savaşta kesin ve tam üstünlük sağlamadıkça, kendisi için esirler oluşturması hiçbir Nebiye uygun değildir. Siz, dünya genişliğini istersiniz, Allah da âhireti ister. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
|
|
|
|
|
#6 | |
|
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 825
Tesekkür: 0
166 Mesajina 234 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Alıntı:
Hayır, Hz Meryem bekardı ve korunan kadınlardan biriydi (66:12). O halde Hz Meryem örneğinde görüldüğü üzere muhsanât kelimesinin anlamı "Allah tarafından korunan kadın" demek olur. O günkü toplumda bolca vardı kendilerini Allah'a adadıkları için Allah tarafından korunan bu tür kadınlar ki aralarında 47:4'ten önce cariye yapılmış olanlar vardı. Zina etmezdi onlar, zina etmeyi çok büyük vebal sayarlardı. Öyleyse, 24. âyetteki المحصنات [el-muhsanât] ile, Allah tarafından korunan “bekar kadınlar” kastedilmiştir. Ne kadar keyfî bir iddia değil mi, tıpkı şunun gibi: Öyleyse, 24. âyetteki المحصنات [el-muhsanât] ile, “evli kadınlar” kastedilmiştir. Bırakalım kardeşim, Allah'a şunu kastettirmeyi bunu kastettirmeyi de "Allah ne diyorsa o!" diyelim. 4:24'te O'nun dediği şudur: Ve kadınların korunanları ama yeminlerinizin yönettikleri hariç -Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum... Konu Hasan Akçay tarafından (24. February 2018 Saat 07:20 AM ) değiştirilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
#7 | |
|
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.094
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
Selamun aleyküm,
Değerli Hasan Akçay kardeşim, Alıntı:
Ve Meryemebnete 'ımranelletiy ahsanet ferceha fenefahna fiyhi min ruhıNa ve saddekat bikelimati Rabbiha ve kütübiHi ve kânet minelkanitiyn; Ve fercini bir kale gibi koruyan İmran kızı Meryem’i de. Onun içine ruhumuzdan nefhettik. Ve Rabbinin Kelimelerini ve Kitablarını tasdik etti ve kanitiynden oldu. Her zaman dersiniz ya: "Allah ne dediyse o." bu sözünüzün uygulayıcısı olup Allah'ın söylemediklerini, söylemiş gibi yapmayınız lütfen. Tahrimdeki vurgu, Meryem'in bakireliği değil,fercini koruduğunadır. Cenabı Allah'ın "bakire/dokunulmamış" sözcüğünü kullandığı ayetlere de bakarsanız olayı daha net görürsünüz. Muhsanat ile ilgili yazımda: Sözcüğün türediği ح ص ن [h-s-n] kökünün anlamı, “engel olma, koruma altına alma” demektir. Şehri koruyan sûr'a ve kaleye, حصن [hısn] denir. Konumuz olan المحصنات [muhsanât] sözcüğünün anlamı ise, “koruma altına alınmış kadın” demektir. diyerek sözcüğün türetildiği kök harflerinin anlamını da vermiştim. Tahrim deki ahsanet Nisa24 deki el-muhsanât, Nisa 25 deki muhsanat ayrımına iyi bakınız lütfen. Bakmanız durumunda yine de yazınızdaki savlarda bulunacaksanız birşey diyemem. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
|
|
|
|
|
#8 |
|
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Oct 2016
Mesajlar: 208
Tesekkür: 25
34 Mesajina 37 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 20 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Hasan bey ve halil hocam selam.sizden yorum bekliyorum.
Öncelikle "ma meleket eyman" ifadesi neyi kasdeder Bu ifadeyle ilgili ayetlere baktığımda, "eş,çocuk,evde yaşayan bireyler hatta köle cariye olarak bir üst başlık olarak " bakmakla yükümlü olduğu kimseler" diye düşünüyorum Ne dersiniz. Şayet aksi takdirde nisa 36nın kapsamında sanki eş ve çocuklar yokmuş da cariyeler varmış anlamı çıkmıyor mu. Veya müminun 6 da cariyelere karşı furucunu korumaya gerek yok anlamı verilirken nur58 de cariyeler odanıza girerken izin istesin anlamı çıkıyor. Müminun 6: eşleriniz veya(yani,) yeminleriniz altıdakiler... Tıpkı başka bir ayette "işitseydik veya(yani) akıl etseydik... Dediği gibi. Yani burdaki "veya" bağlacı aynı öznenin farklı anlatımlarını betimliyor sanki. Örneğin türkçede, "epilepsi veya halk dilinde sara hastalığı. Nur58:yemininiz altında olan(bakmakla yükümlü olduğunuz,evinizde yaşayan) ve ergeliğe girmemiş olanlar... Burda da "ve" ifadesi aynı özneyi betimliyor Yani hem bakmakla yükümlü olduğun hem de küçük olanlar.bunlar iki ayrı kişi değil bir bireyin iki özelliği. Diye düşünüyorum. Doğrusunu allah bilir Sizin fikriniz ne yöndedir. Konu yolcu42 tarafından (23. February 2018 Saat 11:37 PM ) değiştirilmiştir. |
|
|
|
|
|
#9 | |||||
|
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.094
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
Selamun aleyküm,
Değerli yolcu42 kardeşim, Alıntı:
Allah Resulünün eşlerinden olan "Müminlerin Annesi Safiye" bir savaş esiridir; "Mü'minlerin annesi Mariye" de kendisine hediyedir. Allah'ın Resulü her ikisi ile de nikâhlanmış,Tahrim ve Ahzab surelerinde de Resulullah’ın “eşleri” olarak nitelenmişlerdir. Ayetlerde geçen “ ما ملكت ايمانهمma meleket eymanühüm:“Sağ ellerinizin sahip olduğu” demektir. İslam dini tebliğ edilmeye başlandığında Arabistan coğrafyasında kölelik, kurumsal olarak vardı. Satın alınma, miras yoluyla gelme, baskınla kaçırma, harp esirlerinin köleleştirilmesi ve köle bağışı gibi yollarla kölelik kurumlaşmış olarak devam ediyordu. Ma meleket eymanühüm'ü "Sözleşmelerinin sahip oldukları" denilebilir. İslam dini sıcak savaş dışında esir almayı, savaşta alınan esirlerin de köleleştirilmesini yasakladı (Enfal 67 ve Muhammed4) Alıntı:
Cariye” sözcüğü kök anlamı "olmak,geçmek, akmak" vb anlamlarındaki (cim,ra,ye)kök harflerinden türemiş; "akan, elden ele dolanan, parayla alınıp satılabilen köle kadın" anlamında bir sözcüktür. Türkçemizde bu kökten türemiş İcra/yürütme uygulama, cari/geçerli, cerayan/elektrik akımı gibi kullanılan çokça sözcükler vardır. Alıntı:
Ayete bakalım. Nisa;36: Va'budullahe ve la tüşrikû biHi şey’en ve bil valideyni ıhsanen ve bi zil kurba vel yetama vel mesakiyni velcari zil kurba vel caril cünübi ves sahıbi bil cenbi vebnis sebiyli ve ma meleket eymanüküm* innAllahe la yuhıbbu men kâne muhtalen fahura; Allah’a kulluk yapın. O’na hiç bir şeyi ortak etmeyin. Ana-baba’ya, yakınlık sahiplerine, yetimlere, miskinlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolun oğluna ve ellerinizin malik olduklarına/sözleşmelerinin sahip olduklarına ihsanda bulunun. Muhakkak ki Allah kibirlenip övünenleri sevmez. Dediğim gibi cariye ma meleket eymanüküm içerisinde olmaz. Alıntı:
Müminun;6:İlla alâ ezvacihim ev ma meleket eymanühüm feinnehüm ğayru melumiyn Eşleri yahut sözleşmelerinin sahip oldukları ayrı. Çünkü onlar levmedilmiş değillerdir/kınanmazlar. Burada "EV" bağlacı ile ma meleket eymanüküm ile ilgili açıklama yapılacağı belirtilir ki bu da belirtilmiştir. Ev bağlacının özelliklerini bilmeyenlar bu durum açıklanmayacak gibi eşler ayrı ma meleket eymanüküm ayrı gibi düşünerek açıklamalar yapmışlardır. Ev bağlacıyla ilgili özet açıklamadan sonra ayrıntılı açıklama geleceği ile ilgili Kuranda örnekler vardır. Bakara 135, Zariyat 52 ye bakabilirsiniz. Alıntı:
Ey iman edenler!.Sağ ellerinizin malik olduğu/Sözleşmelerinin sahip oldukları kimseler ve sizden akil-baliğ olmayanlarınız, sizden üç defa izin istesinler. Sözleşmelerinin sahip oldukları ile sorumluluk ve bakımı üzerinde söz sahibi oldukları herkes bu kavramın içerisindedir. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsustur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|||||
|
|
|
|
|
#10 |
|
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Oct 2016
Mesajlar: 208
Tesekkür: 25
34 Mesajina 37 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 20 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Ayrıca nisa25-26 dahilinde muhsanat kavramında şöyle bir kanı doğru olur mu
"namusunu koruyan kadın" Çünkü nisa26 da fuhuş cezası olarak yarısı öngörülüyor.hani bir ayette zina yapan kadını evde tutun deniyordu yanlış değilsem. Nisa25 namuslu kadınlar yeminlerinize bağlamadıkça veya yöntiminizdeki eşiniz hariç haramdır. Nisa26 namuslu kadına gücü yetmeyen(dilerse) zina suçundan evde tutulan kadını alabilir? Tabi ki başka bir ayette diyor ki" zina eden bir erkek zina eden bir kadınla veya müşrkle evlenebilir" Acaba buradaki namuslu kadına güç yetirememe sadece maddi açıdan mı yoksa bu kişi daha önceden zina suçu işlemişte o yüzden kız vermiyorlar mı? Burayı da düşünmek lazım. Bu ayet bu durumda olanları kasdediyor olabilir mi çünkü bu kişilerin ne yapacağı başka ayetlerde konu edilmemiş sanırım Kuranda her durum açıklandığına göre.. Ayrıca şu açıdan da düşünüyorum Eğer mana şöyleyse "namuslu kadına güç yetiremeyen elinizin altındaki MÜMİN CARİYELERLE nikahlansın.ücretlerini verin." Zaten başka ayetlerde mümin cariyelerle evlenme yasak değil.26. Ayette mehirde veriyorsun zaten. Yani bir kişinin maddi gücü yetmeyince yapacağı zaten maddi gücünün yettiğiyle evlemek değil mi. Ayette MÜMİN ifadesi olmasaydı şunu anlardık. Demekki mümin kadına güç yetirememe durumunda müşrikle evlenmeye onay veriyor bu ayet.derdik. Kısacası ayet farklı bi durum anlatıyor bence. Yani "zina suçu işleyen kadınların durumu olabilir diye düşünüyorum. Muhsanat kadına gücü yetmeyen(daha önce zina ettiği için kimse kız vermiyor olması muhtemeldir,veya maddi durumu kötü?) Muhsanat olmayan yemininiz altında bulunan(bakmakla yükümlü olduğunuz) kadınlardan alsın... Meali bana mantıklı geliyor. Tabi ki hükmün bana mantıklı gelmesi değil,allahın ne dediği önemli. Bu sadece zannımdır . En doğrusunu allah bilir. Konu yolcu42 tarafından (27. February 2018 Saat 06:16 AM ) değiştirilmiştir. |
|
|
|
![]() |
| Bookmarks |
| Etiketler |
| nisa, suresi |
|
|