hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 48. Neml (Karınca) suresi

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 28. February 2011, 01:06 PM   #11
Miralay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Miralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud of
Standart

Süleyman Aleyhisselam ile ilgili Sayın Turan Gözleveli beyin

http://kuraninkaybolanyorumlari.blogcu.com

isimli sitesinden ilginç bir yorumunu alıntılamak istedim.
Bana ilginç geldi.

ALLAH’IN ELÇİSİ ve HÜKÜMDAR HZ. SÜLEYMAN

Okuduğumuz kitabı, gördüğümüz filmi, şahit olduğumuz olayları ailemize, dostlarımıza, arkadaşlarımıza çok güzel anlatırız. Maalesef hayatımızın düzenini öğreten el kitabımız Kur’an’ın bir sûresini, bir kıssasını anlatmayız, anlatamayız. Bunun nedeni kasıtlı yapılan dil ve kültür eğitimidir. Toplum el kitabı olan Kur’an’ını birbirine anlatmamalıdır. Toplum Kur’an’dan uzak tutulmalı, Kur’an’ı düşünmemeli ve anlama, anlatma ihtiyacı duymamalıdır. Toplumun beynini bu şekilde yıkayan Emevî eğitim ve öğretimi hâlen en güçlü şekilde devam ettirilmektedir. Allah’a ve mesajlarına inanan insan, inancını, kimliğini, ilâhî mesajları, toplumu yönetenlerin öncelikli görevlerini en güzel, en anlaşılır şekilde anlatmalıdır. Kur’an anlatımına, Hz. Yunus kıssasından sonra, Neml (Karınca) sûresindeki Hz. Süleyman kıssası örnek olarak aşağıda anlatılacaktır. Umarım hayırlara vesile olur.

Şimdiki Ürdün, Lübnan ve eski Filistin topraklarının hükümdarı ve Allah’ın elçisi olan Hz. Davut’un vefatından sonra, oğlu ve Allah’ın elçisi Hz. Süleyman hükümdar oldu. Hz. Süleyman devletinin tüm komşularıyla barış, huzur ve adalet içinde yaşamasını sağlamıştır.

Devletinin en büyük ve güçlü komşusu ( zamanındaki adıyla Kuşlar Devleti, şimdiki adıyla) Hitit Devleti’ydi. Zamanının süper gücü devleti olan Hitit Devleti’nin, Kara ve deniz orduları çok üstün güce ulaşmıştı. Çok güçlü istihbarat teşkilâtı kurmuşlardı. Şehircilikte, sanayide, teknolojide, inşaat mimar ve mühendisliğinde zamanının en üstün seviyesine ulaşmışlardı. Kara ve deniz ticaret yollarına hakimlerdi. Meteoroloji ilminde önemli buluşlar geliştirdiklerinden, denizcilikte ve deniz ticaretinde en üstün ve en zengin durumdaydılar.

Hz. Davut, güçlü komşusu Kuşlar Devleti’nden öğretmenler getirerek, oğlu Hz. Süleyman’a Kuşlar’ın dilini öğretti. Hz. Süleyman hükümdar olduğunda, devletinin öncelikle iki büyük sorununu hâl etmek mecburiyetindeydi.

Birincisi: Komşusu Kuşlardan daha güçlü olmak,

İkincisi: Hicaz yarımadasının güneyinde yaşayan putperest Saba Devleti’ni egemenliği altına almak.

Birinci hedefine ulaşmak için: Kuşlardan, istihbarat uzmanları, meteoroloji uzmanları, gemi ve inşaat mimarları, mühendisleri getirdi. Çok büyük, görkemli ve altın işlemeli Beytül Makdis Mabedi’ni yaptırdı. Şehirleri yeniden imar ettirdi ve büyük limanlar yaptırdı. Ordusunu ve donanmasını çok güçlendirdi. Büyük gemiler inşa ederek, Akdeniz de ticaret üstünlüğüne ulaştı.

İkinci hedefine ulaşmak için: Ordusunu bilgi ve teknik olarak en üstün seviyeye ulaştırdı. Geliştirdiği istihbarat teşkilâtı, devletine karşı gelişen iç ve dış olayları anında önüne getiriyordu. Saba Devleti’ni egemenliği altına alacak güçlü ordusunu teftiş eden Hz. Süleyman, ilk önce ordusuna güç veren süvari birliğini teftiş ederek, atlarını teker teker inceledi, atları severken, kendisini bu üstün güce ulaştıran Allah’a devamlı hamd ve şükranlarını sunuyordu. Ordusunun gözü, kulağı olan istihbarat teşkilâtını teftiş ederken, görev verdiği ve kod adı Hüthüt olan istihbarat uzmanının toplantıda olmadığını görünce çok kızdı. “Hüthüt nerede, neden gecikti, eğer haklı bir sebebi yoksa kovacağım” dedi.

Çok geçmeden Hüthüt çıkageldi ve “Ben senin henüz bilmediğin bir şeyi öğrendim ve sana Saba hakkında doğru bir haber getirdim, Saba halkına bir kadının hükmettiğini gördüm. Öyle bir kadın ki, kendisine iyi ve güzel şeylerin hepsinden cömertçe verilmiş, güçlü de bir yönetimi var. Ne var ki onu da, halkını da, Allah’ı bırakıp güneşe tapındıklarını gördüm. Şeytan, onlara bu yaptıklarını güzel ve iyi gösterip kendilerini Allah’ın yolundan çevirmiş ve onlar da bu yüzden doğru yolu bulamıyorlar. Allah’ın mülkünde güneşe yönelerek yere kapanarak tapınmaları gerektiğine inanıyorlar. Oysa fark etmiş olmaları gerekirdi ki göklerde ve yerde saklı olan ne varsa ortaya çıkaran, gizli tuttuğunuzu da açığa vurduğunuzu da bütün gerçekliğiyle bilen Allah’tır. En yüce hükümranlığın ve arşın Sahibi olan Allah’tan başka ilâh yoktur.” Diyerek Hz. Süleyman’a tespitlerini sundu. Bunun üzerine Hz. Süleyman: “Doğru mu söylüyorsun yoksa yalancılardan biri misin, bunu göreceğiz. Al bu mektubumu onlara götür, sonra onları kendi hâllerine bırak ve bir kenara çekilip bak bakalım, nasıl bir sonuca varacaklar”. Dedi.

Mesleğinde üstün kabiliyetli uzman olan Hüthüt, Allah’a karşı sorumlulukta da üstün bilince ulaşmış biriydi. Hemen mektubu alıp en süratli bir şekilde Saba melikesine ulaştırdı. Mektubun içeriğini okuyan Saba melikesi, hemen bakanlarını, komutanlarını toplayarak mektubu açıklar ve düşüncelerini, tekliflerini sorar. İstihbarat uzmanı Hüthüt elemanları vasıtasıyla toplantıyı dinlemektedir.

“Melike: ‘Gerçek şu ki, krallar bir ülkeye girdiklerinde orayı târumâr ederler. Oranın soylu ve onurlu insanlarını aşağılarlar. İstilâcıların davranış tarzı her zaman böyledir. Bunun içindir ki, bu mektup sahiplerine bir hediye gönderecek ve elçilerin nasıl bir tepkiyle döneceklerini bekleyeceğim.’ Dedi.

Saba Melikesi’nin elçileri hediyeleriyle geldiklerinde, Süleyman: “Benim servetime servet mi katmak istiyorsunuz? Oysa Allah’ın bana bahşettiği şey, size bahşettiği her şeyden çok daha hayırlıdır. Öyleyse sizin bu hediyeniz ancak sizin gibi insanları sevindirir. Şimdi seni gönderenlere dön! Onlara şu haberi ver, Allah’ın emri ile kesinlikle karşı duramayacakları güçlerle onların üzerine yürüyecek ve onları küçük düşürülmüş olarak o ülkeden mutlaka çıkaracağız!” Dedi.

Saba melikesinin elçilerine talimatlarını vererek geri gönderen Hz. Süleyman, ordusu ile Saba ülkesine doğru yürürken, Hicaz yarımadasının güneyinde olan hedefine ve yolunun üzerinde bulunan ve büyük bir aşiret olan Karınca toplumuna yaklaşmaktadır. Hz. Süleyman’ın dostu ve iman sahibi olan Karınca toplumunun hükümdarı, ordunun geçeceği yol üzerindeki halkına: “Hz. Süleyman’a ve ordusuna geçişlerinde her türlü maddî yardımı ve desteği yapmaları” emrini verdi. Bu emri duyan Hz. Süleyman hemen Allah’a hamd ve şükranlarını sundu. Allah adına hükmeden hükümdarlar ve yöneticiler, Allah’ın yardımlarına, sağladığı kolaylıklara daima hamd ve şükranlarını sunarak halkına örnek olmalıdırlar.

Bu arada elçiler, Hz. Süleyman’ın örnek alınması gereken kararlı mesajını Saba melikesine ulaştırdılar. İçeriği çok sert olan ültimatomu alan melike, yardımcılarına danışarak konuyu Hz. Süleyman’la yüz yüze konuşmaya karar verdi. Alınan bu kararı istihbarat uzmanı Hüthüt hemen Hz. Süleyman’a bildirdi.

Olayların gidişi içinde Hz. Süleyman Saba Melikesi’nin kendisine geleceğini öğrenince, çevresindekilere: “Siz ey seçkin görevliler! Hanginiz bana daha Saba Melikesi ve ona bağlı olanların, Allah’a yürekten boyun eğmiş kimseler olarak bana gelmelerinden önce Saba hükümdarlığının anayasasını buraya getirebilir?” Dedi. (Tüm yayınlanan tefsir ve meallerde “melikenin tahtını kim getirir” yazılmıştır. Getirilen taht üzerinde değişiklik yapıldığı açıklanmıştır. Allah’ın elçileri bir nevi koltuk olan taht ile uğraşmazlar. Toplumu yöneten Allah tanımazlarla, Allah’sız düzenlerle uğraşırlar. Görevleri bu düzenleri değiştirerek yerine ilâhî düzeni hakim kılmaktır. Hz. Süleyman’da Saba hükümdarının kudretinin sembolü olan yazılı düzeninin anayasasını getirtip, ilâhî düzenle değiştirilmiş hâlini melikeye kabul ettirmiştir.)

Hz. Süleyman’a bağlı özel istihbaratçı ajanlar içinden gözü pek biri: “Daha oturduğun yerden kalkmadan onu sana getirebilirim, çünkü ben bu konuda gerçekten güvenilir bir güce sahibim!” Dedi. Bunun gibi mecazî ifadeler dilimizde de vardır, mesela “şipşak yaparım” deriz. “Oturduğun yerden kalkmadan kasıt da” Hz. Süleyman’ın ordusunun hareketinden önce getirebileceğini iddia etmektedir. O günkü şartlarda büyük bir ordunun harekete geçmesi aylar sürerdi. Ordunun kurmaylarından yüksek derecedeki uzman bu istihbaratçı ekibiyle o anayasayı, Hz. Süleyman’ın ordusunun hareketinden önce, daha kısa zamanda getirebileceğini söylemektedir. Bu olayların geçtiği zamanda, anayasa taşların üzerine veya bakır levhalara yazılır ve özel olarak yapılmış sandıklarda saklanırlardı. Üstün kabiliyetlerini iddia ederek birbirleriyle yarışan istihbaratçılardan vahiyle bilgilendirilmiş olan biri: "Görev bana verilirse, ben onu göz açıp kapayıncaya kadar sana getireceğim!” Dedi. Hz. Süleyman’ın istihbarat teşkilâtının içinde, Hititli uzmanlarla beraber görev yapan Tevrat’la aydınlanmış imana erişmiş uzmanlarında bulunduğunu anlıyoruz. Bu uzmanda “göz açıp kapayıncaya kadar”, yani “ordunun hareket plânlarını hazırlayıp uygulamaya geçinceye kadar anayasayı getiririm” demiştir.

Hz. Süleyman, Saba Melikesi’nin getirilen anayasasını gerçekten önünde görünce: "Benim şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü göstereceğim konusunda, beni denemek üzere Rabb’imin bahşettiği lütfün bir belirtisi bu! Bununla birlikte Allah’a şükreden kişi, yalnızca kendi iyiliği için şükretmiş olur. Nankörlük yapan kişi ise bilsin ki, Rabb’im hem sınırsız cömert hem de mutlak manada kendine yeterlidir!" Diyerek, sözlerini şöyle tamamladı "Şimdi Saba melikesinin anayasasını Tevrat hükümlerine göre düzenleyerek tanıyamayacağı hâle sokun, bakalım kendi başına doğru yolu bulacak mı, yoksa doğru yolu bulamayan kimselerden mi olacak." Dedi.

Böylece süren bu hazırlıklardan sonra gelen Saba Melikesi, önce Kudüs şehrini gezdi, halkla konuştu ve devlet yönetimi hakkında Hz. Süleyman’ın vezirlerine evvelce tasarladığı sorularını sorarak bilgiler aldı. Putperest olan melike, kendi inançlarının ve yönetim yasalarının yanlış olduğunu anladı. Melike, Allah’a ve ilâhî mesajlarına teslim olma kararını verdi.

Halktan ve yöneticilerden tatmin edici bilgileri alan melike, Hz. Süleyman’ın yönetim binasına getirilince: "Senin hükümdarlık anayasan böyle miydi?" Diye kendisine soruldu. Önüne konan belgeyi okuyan Saba Melikesi: "Sanki bunun gibiydi!" Dedi. Saba melikesi, incelediği, gördüğü ilâhî yaşam düzenini ve ahlâkını kabul ederek, Allah’a teslim olduğunu ilân etti. Bu önemli kabulünden sonra Melike’ye, Hz. Süleyman’ın Hititlerden getirdiği mimar ve mühendislere yaptırdığı çok görkemli sarayının kabul salonuna buyurun denildi. Melike salonun kapısına gelince, önünde engin, duru bir su var sandı ve eteğini yukarı çektiğinde, melikeyi karşılayan Hz. Süleyman: "Bu zemini camla döşenmiş salondur!" Dedi. Hz. Süleyman’ın zamanda teknolojinin çok üstün boyutlara ulaştığını, koskocaman kabul salonunun su dolu olduğuna inandırılacak derecede çok mükemmel yapıldığını öğreniyoruz. Allah’ın elçisi ve hükümdar olan Hz. Süleyman’dan ilâhî mesajları öğrenerek kabul eden Saba Melikesi: "Rabb’im! Senden başkasına kulluk etmekle ben kendime yazık etmişim. Fakat şimdi Süleyman’la beraber âlemlerin Rabb’i olan Allah’a yürekten boyun eğiyorum!" Dedi. Bunun üzerine Hz. Süleyman yanındaki vezirlerine ve misafirlerine şöyle hitap etti: "İlâhî bilginin ondan önce bize verilmiş olduğu ve bizim de başından beri Allah’a yürekten boyun eğen kimseler olduğumuz hâlde, Melike’nin bizim kendisine bu yolda herhangi bir yardımımız olmadan kendiliğinden hakka ulaştığını ve daha önce Allah’ı bırakıp da tapına geldiği şeylerin kendisini doğru yoldan uzaklaştırmış olduğu, üstelik hakkı inkâr eden bir toplumun üyesi olduğu hâlde, sonunda doğru yolu bulduğunu görüyoruz." Dedi. 27/22-44.

Bu kısa makalede anlatılan kıssadan, inanan toplumun yöneticilerinin ve fertlerinin ilâhî mesajların öğütlerini tüm güçlerini vererek öğrenmelerini ve aksatmadan uygulamaları gerektiğini öğreniyoruz. İnanan toplumun tüm fertleri, en mükemmel ve en güçlü seviyede bilgilerini geliştirmelidirler. Verilen görevleri en mükemmel, en çabuk şekilde yapabilmelidirler.

Bunun gibi kıssaları okuyan inanan insan, kendisini bu aktörlerin yerine koymalı. Bilhassa Hz. Resulullah ile beraber Medine’ye hicret eden cennet yolcuları ile kendi yaşantısını mukayese edebilmeli. İnandığını açıkladığı hâlde, önündeki yolun gerçekten cennet yolu olup olmadığını iyi tespit etmelidir. Fakirlik kadar zenginlikte tehlikelidir.
Miralay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Miralay Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Barış (28. February 2011), Derin Düşünce (1. March 2011), dost1 (28. February 2011), kamer (1. March 2011)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
giriş, neml, sûresi’ne


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 03:43 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam