![]() |
|
![]() |
#1 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
Şu ana kadar hangi sorunuza cevap alamadınız! İblis'in yaklaşma yönlerine ilişkin yazım üzerine "kurandan kopuklukla" dahi itham etmeniz ve delil istemeniz üzerine ayetlerden delil yazdım. Bu defa neden bu yazıma değinmeden, iblis şeytanı da nedir şeklinde anlamsız bir soru ile konuyu dağıtıyorsunuzki? İblis zaten şeytandır. Ama, diğer şeytanlarla karıştırılmaması için iblis şeytanı yazdım. Siz mümkünse, meleklerin değilde iblis'in sinsice yaklaştığına ilişkin şu anki düşüncenizi yazınız. İblis, bu yönlerden yaklaşan bir şeyse, nasıl insanın kötü yanı olabilir değilmi? Ayrıca, ne yaparsanız yapın, hasım yada cephe olarak görme zaafiyeti,nde bulunmayacağımı anlayın... selamlar... aorskaya |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#2 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2012
Mesajlar: 304
Tesekkür: 0
59 Mesajina 91 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
geçmiş sayfalarda gezin görürsünüz ama bu şekilde değil... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | ||||||||
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2012
Mesajlar: 304
Tesekkür: 0
59 Mesajina 91 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
Alıntı:
|
||||||||
![]() |
![]() |
![]() |
#4 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2012
Mesajlar: 304
Tesekkür: 0
59 Mesajina 91 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 | ||||
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
Alıntı:
Yukarıda, "peygambere melek geldiğine inananları" ayetleri doğru anlayıp anlamnadığını bile idrak edemeden, peygambere inanmamak, onu zora sokmak için inat eden kafirlerin isteklerindeki mantıkla aynı olmakla suçlayıp, melek gelmediğini ispata çalışmaktasın. Bunun üzerine ben, Alıntı:
Bu defa hala yanlışınızı kabul edip düzeltmek yerine inatla sürdürmekte ve buna "dost1" kardeşimizi de ortak etmeye çalışmışsınız. Halbuki "dost1" kardeşimizin yazısında, senin peygambere melek geldiğine inananları kafirlerle aynı mantıkta gösteren hiç bir ifade yoktur. Dost1 in yazısını tekrar aşağıya alıntılayalım: Alıntı:
Sen eğer, "dost1" kardeşimizin; "Evet peygamberler bile insanlığa kendileriyle aynı boyuttaki varlıklardan gönderilmiştir. Zira farklı bir boyutun yaratığı ile iletişim söz konusu edilemez." yazısına dayanarak, ve "dost1" kardeşimde bu yazısında Muhammed'e melek gönderilmediğini anlatmaya çalışmışsa (ki "dost1" böyle bile olsa sadece kendi görüşünü edeplice dillendirmiş iken, sen bu yazıya dayanarak, aksine inananları kafir mantığı ile suçlama gafletine düşmektesin), ikinize birden cevap olarak şunları söyleyebilirim. Rabbimizin, insanlara melek göndermeyeceğine ilişkin sözü, peygamberi kale almayıp, onun sözlerine inanmamak için mazeret arayan, yalancı kafirlere, müşriklere, peygamber dışında yada yanında melek göndermeyeceğini, eğer melek gönderirse zaten kendilerini helak edeceğini anlatmak içindir. Bu durumu, kurandaki başka ayetlerden delillendirmek mümkündür. Yoksa; kuranın hiç bir yerinde, peygambere melek gönderilmediğine ilişkin hüküm yoktur. Hala aksini iddia eden varsa, buyursun buna ilişkin delil ayetini yazsın. Şimdi, peygambere melek indirilmediğine yada indirilmeyeceğine inanmanıza sebep olan ayetleri birlikte değerlendirdiğimizde; A- İnsanların inanması için peygamber dışında veya peygamberle birlikte melek gönderilmeyecektir. İmasızlar için melek indirilirse; bu ancak onları helak etmek için olur. 6:8 - "O'na bir melek indirilmeli değil miydi?" dediler. Eğer bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu, sonra kendilerine hiç göz açtırılmazdı. B- Eğer, onlara elçi olarak melek gönderilseydi dahi, yine melek görüntüsünde değil, insan şeklinde gönderilirdi. (Çünkü, onlar zaten inanmamak için bahane öne süren kimselerden başkası değillerdir.) 6:9 - Eğer Peygamberi, biz bir melek yapsaydık, yine de onu bir adam şeklinde yapardık ve onları yine düştükleri kuşkuya düşürürdük. C- İman etmek istemeyenler, ne olursa olsun iman etmeyeceklerdir. Melşekler geldiğinde ise iman etseler dahi artık her şey için çok geç olacaktır. 6:111 - Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah'ın diledikleri hariç, yine de inanacak değillerdi, fakat çokları bunu bilmezler. 6:158 - (İnanmak için) ille meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin gelmesini, ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabbinin (azab) işaretlerinin geldiği gün, daha önce iman etmemiş, yahut imanında bir hayır kazanmamış kimseye, artık inanması bir fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin; biz de beklemekteyiz." D- İşte imansızların tıpkı, inek kesmemek için mazeret üretenlerde olduğu gibi inanmamak için ileri sürdüğü bahanelere örnek: 15:7 - "Eğer peygamberlik davanda doğru kimselerdensen, bize melekleri getirmeliydin." Halbuki melekler bakın nasıl ve ne için indiriliyor. 15:8 - Biz o melekleri ancak, hak ile indiririz. Ve indirildikleri vakit de onlara (kâfirlere) hiç mühlet verilmez. E- RABBİMİZ İNSANDAN VE MELEKLERDEN ELÇİLER SEÇER. İNSAN ELÇİLER İNSANLARA TEBLİĞ VE AÇIKLAMALARDA BULUNURKEN, MELEK ELÇİLER İSE PEYGAMBERLERE TEBLİĞ VE AÇIKLAMALARDA BULUNMAZLARMI? yOKSA MELEK ELÇİLER, KİMLER İÇİN SEÇİLİRLER? 22:75 - Allah hem meleklerden, hem de insanlardan elçiler seçer. Şüphesiz Allah her şeyi işitir, her şeyi görür. öZETLE; KAFİR, MÜŞRİK ZATEN İMAN ETMEMEYE KARARLIDIR. BAŞKALARINI KANDIRMAK İÇİN, PEYGAMBERİN YANINDA YADA YERİNE MELEK İSTEMELERİ, ASLINDA KENDİLERİNİ KANDIRMAKTAN BAŞKA ŞEY DEĞİLDİR. 25:7 - Şöyle dediler: "Bu ne biçim peygamber ki, yemek yer, sokaklarda gezer? Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya!" 25:21 - Bununla beraber, bize kavuşmayı ummayanlar "Bize ya melekler indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik" dediler. Andolsun ki, doğrusu nefislerinde kendilerini büyük gördüler ve büyük azgınlık ettiler. 25:22 - Melekleri görecekleri gün, işte o gün, günahkarlara hiçbir sevinç haberi yoktur. Ve yasak yasak, diyeceklerdir. 25:25 - O gün gökyüzü beyaz bulutlar halinde yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir. 41:14 - Onlara Allah'tan başkasına kulluk etmeyin diye önlerinden ve arkalarından peygamberler geldiği zaman: "Eğer Rabbimiz dileseydi mutlaka melekler indirirdi. Biz sizin tebliğ için gönderildiğiniz şeylere inanmayız." dediler. Toparlayacak olursak; "imansızlara melek gönderilmeyeceği ve imansızların isteği üzerine peygambere melek gönderilmeyeceği vardır, ancak peygambere melek elçi gönderilmeyeceği yoktur. Aksine, insan ve meleklerden elçiler seçilmesi, insan elçilerin diğer insanlara, melek elçilerin ise peygamberlere elçilik için seçilmesini anlatır. selamlar, aorskaya Konu aorskaya tarafından (16. October 2012 Saat 02:04 PM ) değiştirilmiştir. |
||||
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
![]()
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!
Tefekkürlerimize ışık olması dileğimle... İblis`i tanımanın yolu şeytanı tanımaktan geçer. İblis`i tanıtmadan evvel şeytan sözcüğünü Kur`an`a göre tanıtmak gerekmektedir. “شيطان Şeytan”, sözlük anlamı olarak “Hakk`tan uzak olan” demektir. Kavram olarak ise, “hakka ve akla aykırı hareket eden her türlü kişi, güç ve kurumun ortak ve karakteristik adı”dır. Şeytanın kimler ve neler olabileceği, bunların özellikleri, nitelikleri, alâmet-i farikaları (ayırt edilecek özellikleri) Kur`an`da detaylı olarak mevcuttur. Kur`an`a göre şeytan: Haramın yenmesini, haksız kazanç elde edilmesini emreden ve öneren, Kötülük, hayâsızlık ve Allah`a karşı bilmediğimiz şeyleri söylememizi emreden, Bizi fakirlikle korkutan, Bizi kuruntulara düşüren, Allah`ın yarattıklarını değiştirmeyi emreden, Bizleri kandırmak için bizlere yaldızlı sözler fısıldayan, Bize vesvese verip kışkırtan, kafa bulandıran, Yaptığımız amellerimizle bizi şımartan, Bizi azdıran, İçki (uyuşturucu) ve kumarla, aramıza düşmanlık ve kin sokmak isteyen, Allah`ı anmaktan ve O`na kulluk etmekten bizi geri durdurmak isteyen, kişiler ve güçlerdir. Bu tanımlamalara göre şeytan, yakınımızda yaşayan, gördüğümüz, bildiğimiz birileri olabileceği gibi göremediğimiz ama içimizde hissettiğimiz birşeyler de olabilir. Zaten Rabbimiz şeytanın insanlar ve görünmez güçler (enerjiden yaratılanlar: Aşağıdaki okuyacağınız Şeytan-i Racim (İblis) gibi) olduğunu bildirmiyor mu? En`am; 112: "Böylece, Her peygamber için, insan ve cin şeytanlarından düşmanlar kıldık. ..." Kur`an`da, yukarıda sıralanmış olan şeytanî özellikleri taşıyan insanlara “شيطان şeytan” denmiştir. Meselâ Enfal suresinin 48. ayetinde geçen “شيطان Şeytan” sözcüğü, o gün için Mekkelileri kışkırtan Beni kenâne kabilesi, Müdlic oğullarından Sürâka bin Mâlik bin Cu`şum için kullanılmıştır. Enfal; 48:"O zaman şeytan onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara: “Bu gün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım” demişti. Ne zaman ki, iki topluluk birbirini görür oldu o, iki topuğu üstünde geri döndü ve: “Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğinizi görmekteyim, ben Allah`tan da korkmaktayım” dedi. Allah sonuçlandırması pek şiddetli olandır." Tarih ve siyer kitapları incelenerek Bedir savaşının ayrıntıları dikkate alındığında görülmektedir ki, bu kişi tıpkı ayette belirtildiği gibi önce müşriklere cesaret ve destek vermiş, sonra da onları yüzüstü bırakmıştır. Eski tefsirciler, bu ayette geçen “şeytan” sözcüğü ile Sürâka`nın kastedildiğini ama Bedir savaşındaki Sürâka`nın gerçek Sürâka olmayıp, Süraka kılığına girmiş şeytan olduğunu, dolayısıyla da Kur`an`ın aslında Sürâka kılığına girmiş “şeytan”ı işaret ettiğini söylerler. İddialarını dayandırdıkları delil ve gerekçe ise; gerçek Sürâka`nın savaşa gitmediği, hatta savaştan haberi bile olmadığı yolunda kendisinin yapmış olduğu açıklamadır. Tabi ki ileri sürülen bu iddia, delil ve gerekçe hiç inandırıcı değildir. Çünkü askerî bir otorite olan Sürâka`nın, o günkü Mekke`nin 300-400 hanelik nüfusu içinde yaşayıp, mehter takımına benzer grupların çaldığı cenk havalarını, şair kadınların herkesi hem tahrik eden hem de savaş havasına sokan gösterilerini duymaması ve savaştan habersiz olması mantık dışıdır. Şeytanî özellikleri olan insanları “şeytan” olarak isimlendiren Kur`an`dan bir diğer örnek de Bakara suresinin 14. ayetidir: Bakara; 14: Bunlar iman etmiş olanlarla yüz yüze geldiklerinde, “iman ettik” derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarındaysa “Hiç kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz.” derler. Bu ayette söz konusu edilen şeytanlar da, münafıkların (ikiyüzlülerin) akıl hocaları olan insanlardır. Bir diğer örnek de Âl-i Imran suresinin 175. Ayetinde geçen “şeytan” ifadesidir ki, klâsik tefsirlere(!) baktığınız zaman bunun Nuaym İbn Mes`ud adında bir kâfir olduğunu okursunuz. Şeytan-ı Racim Pek çok kimse “şeytan” ile “الشّيطان الرّجيم şeytan-ı racim”i birbirine karıştırmakta ve ikisinin de aynı olduğunu düşünmektedir. Bize göre ise “Şeytan-ı Racim”; genel olarak şeytan adı altında toplanan özelliklerden ayrı başka özellikler de gösteren özel bir şeytan (!) sıfatıdır. Bu özelliği sebebiyle de Kur`an`ın kendisine verdiği özel isim; “ابليس İblis”tir. Başka bir türlü ifadeyle İblis şeytanlık yaptığından ötürü Rabbimiz ona “Şeytan-ı Racim (kovulmuş şeytan)” adını takmıştır. Hicr suresi ayet 34; Sad suresi ayet 77; Tekvir suresi ayet 25 ve Nahl suresi ayet 98`e bakabilirsiniz. Kur`an nasıl ki şeytanî özellikler gösteren insanları “şeytan” diye nitelemişse, aynı şeytanî özellikleri gösterdiği için bazı ayetlerde (Bakara; 36, A`râf; 14, 15, İsra; 64) İblis`i de “” olarak nitelemiş, fakat Bakara; 34, A`râf; 11-27, Hicr; 28-44, İsra; 61-65, Kehf; 50, Ta Ha; 116-123, Sad; 71-85, Şuara; 94,95, Sebe; 15-21 gibi bir çok ayette de İblis`ten bahsederken özel ismi ile bahsetmiştir. İblis boyun eğmeyişi, itaat etmeyişi ve inatçı oluşu nedeniyle de Saffat suresinin 7. Ayetinde “شيطان مارد Şeytan-ı Marid” olarak nitelenmiştir. “رجيم Racim” sözcüğünün mastarı “رجم recm” olup, bu sözcüğün ilk anlamı; “قتل öldürmek” demektir. Öldürmeye “recm” denmesinin sebebi, Arapların öldürecekleri kimseyi taşlamak suretiyle öldürmeleridir. Sonradan her öldürme işine “recm” denilir olmuştur. Kur`an`da yeri olmamasına rağmen zina suçlularına verilen cezanın adı da buradan gelir. “Recm” ve türevleri Kur`an`da 14 kez yer almasına rağmen hiçbir yerde bu anlamda kullanılmamıştır. “Öldürmek” anlamı dışında “recm” sözcüğü şu anlamlarda da kullanılır olmuştur: “taş atmak”, “lânet etmek”, “sövmek, yermek”, “hicran”, “tart etmek, kovmak”, “zann ve zanna dayalı söz söylemek” (Lisan ül Arab Cilt 4 s.90). Şeytan için bu anlamların hepsi uygun görülerek ism-i mef`ul anlamıyla “taşlanmış şeytan”, “lânetlenmiş şeytan”, “kovulmuş şeytan”, “sövülmüş şeytan” …” denilmiştir. Bize göre ise, konumuz itibariyle şeytanı tanımlayan en uygun ifade; “zan ve zanna dayalı söz” anlamından hareketle, sözcüğün ism-i fail anlamıyla kullanılması sonucu ortaya çıkan; “katil şeytan, aslı astarı olmayan söz söyleyen şeytan, karanlığa taş atan şeytan, kafadan atan şeytan, palavracı şeytan” ifadeleridir. “مارد Marid” sözcüğü; “azgın, inat ve isyanda benzerlerinden çok ileri giden, karşı çıkan” demektir. Bu sözcüğün mübalâğa kalıbı olan “مريد merid” sözcüğü, “şeytan-ı merid” olarak Hacc suresinin 3. ve Nisa suresinin 117. ayetlerinde, geçmiş zaman kipiyle de “ مردوا على النّفاق mered-u alennifakı (münafıklık üzerine inatlarını sürdürdüler)” şeklinde Tövbe suresinin 101. ayetinde yer alır. “Marid” sözcüğünün mastarı olan “مرد merd” sözcüğünün türevleri, sözcüğün öz anlamı ekseninde farklı kalıplarda bir çok değişik anlam kazanmıştır. Bunlardan en önemlisi, “معرّى soymak, soyunmuşluk” anlamıdır. Araplar, yapraktan soyunmuş (yaprağı olmayan) ağaca “شجر امرد şecerün emred”, bitki bitmeyen kumluklara “رملة مرداء remletin merdai”, köseye (sakalı bitmeyen kimseye) de “امرد emred” derler. Detay Lisan ül Arab cilt 8, s. 247-250`de mevcuttur. “تمرّد Temerrüt (uzun bir süre inat etme)” sözcüğü de aynı kökten türemedir. “Marid” sözcüğü, “soymak, soyunmuşluk, çıplaklık” anlamıyla değerlendirildiğinde “şeytan-ı marid”; ism-i mef`ul anlamıyla “hayırlardan, güzelliklerden soyunmuş şeytan”; ism-i fail anlamıyla “hayırlardan, güzelliklerden soyan şeytan” demek olur. Bu anlam, A`râf suresinin 27. ayetinde farklı bir üslûp ile kullanılmıştır. “Marid” sözcüğü ile İblis`e (düşünce yetisi) yakıştırılan “inat ve isyanda çok ileri gitme” sıfatı, Kur`an`da anlatılan olaylardaki İblis`in (Şeytan-ı Racim`in) davranışları ile birebir örtüşmektedir. “İblis`e, Âdem`e secde et (Âdem`e boyun eğ)” denildiğinde secde etmeyerek isyan etmiş, kendisine yapma denileni yapmış, yap denileni yapmamış, Âdem`i yaklaşılması yasaklanan ağaca yaklaştırmıştır. “ابليس İblis” sözcüğünün anlamı; “hayırdan son derece ümitsiz olan, Allah`ın rahmetinden umudunu kesen” demektir. Araştırmacılar bu sözcüğün aynı “Âdem” sözcüğü gibi Arapça olmadığını, Arapça`ya başka dillerden geçtiğini belirtmişler ve Yunanca “Diabolos” sözcüğünün değişmiş hâli olduğunu ileri sürmüşlerdir. “İblis nedir?” sorusuna eski düşünürlerin bir çoğu; İblis`in asıl adının Azâzil olduğu, meleklerin ileri gelenlerinden biri iken Âdem`e secde etmediği için Allah`ın rahmetinden uzaklaştırıldığı şeklinde bir açıklama getirmişlerdir. Şimdi Kur`an ayetleri doğrultusunda İblis`i anlamaya çalışalım. İblis`in özellikleri: a) İblis cinlerdendir. Kehf; 50: Hani biz meleklere, “Âdem`e secde edin” demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti. İblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düştü. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düşmanınızken. Zalimler için ne kötü bir değiştirmedir bu!” “الجنّ Cinn” sözcüğü, “kapalı, gözükmez varlık ve güç” demektir. b) İblis, ateşten yaratılmıştır. A`raf; 12: (Allah) Buyurdu ki: “Sana emrettiğimde secde etmeni ne engelledi?” (İblis) Dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım.. “Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın”.” Ayetlerde İblis`in yaratıldığı “النّار ateş” ise, günümüzde “enerji” olarak isimlendirilen “güç”e karşılık gelmektedir. Adem`in yaratıldığı تراب toprak, طين balçık da “madde” diye adlandırılan varlığa karşılık gelmektedir. Bilindiği gibi “ateş” Pythagoras tarafından ortaya atılan kurama göre, evreni oluşturan dört ana maddeden (hava, su, toprak, ateş) birisidir ve günümüzdeki “enerji” kavramı ile örtüşmektedir. Bir başka ifade ile “ateş”, Kur`an`ın indiği dönemdeki insanlar için, bilinmezleri de temsil eden bir ilk maddedir. Çünkü insanlar havayı solumakta, suyu içmekte, toprağı işlemektedirler ama yıldırım ve şimşeğin ateşini yakından tanımamaktadırlar. Dolayısıyla Kur`an`da İblis`in yaratıldığı “şey”in “ateş” olarak açıklanması, konuya bugünkü bilgiler ışığı altında bakanlar tarafından yadırganmamalıdır. c) İblis, insanların sudûrundadır (göğüslerdedir; beyinlerindedir, zihinlerindedir). Nass; 4, 5:Hannasın kötü fısıltılarının şerrinden, Ki o, insanların göğüslerinde vesvese verir. d) İblis vesvese verir. Ta Ha; 120: Derken şeytan ona vesvese verdi. Dedi ki: “Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacı ve eskimez/çökmez mülk/saltanat için rehberlik edeyim mi? A`raf; 20: Derken, şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan çirkinliklerini ortaya çıkarmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi ki: “Rabbiniz sizi ancak, iki melek olmayasınız yahut sürekli kalmayasınız diye şu ağaçtan uzak tuttu.” Kaf; 16: Ve hiç kuşkusuz, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesvese verdiğini Biz biliriz. Ve Biz ona şah damarından daha yakınız.” وسوسة Vesvese: “Gizli bir sesle, fısıltı ile düşünce aşılamak, bir işe, eyleme yöneltmek” demektir. İblis`in yani Şeytan-ı Racim`in neler fısıldayacağını, neleri gizlice telkin edeceğini ise konuya girerken belirttiğimiz şeytanî karakterleri göz önüne alarak öğrenebilmek mümkündür. e) İblis bir melektir. Bakara 34; Hıcr 31; Ta Ha 116; Kehf 50: Hani meleklere, “Âdem`e secde edin” demiştik de İblis müstesna hepsi secde etmişti. İblis dayatmıştı.” İblis`in Âdem`e secde etmeyişini anlatan ayetlerde İblis`in meleklerin içinden istisna edildiğini görüyoruz. “İstisna” terim olarak “Bir ismi istisna edatlarından biriyle cümledeki yargıdan çıkarmak” demektir. Arapça dil bilgisine göre şekil olarak üç çeşidi olmasına rağmen, anlam olarak istisna iki çeşittir. Birincisi. Muttasıl istisnadır (müstesnanın müstesna minh cinsinden olduğu istisna). İkincisi: “Munkatı istisna`dır” (müstesnanın müstesna minh cinsinden olmadığı istisna). Melek, cinn ve şeytan kavramlarını özümseyememiş yorumcular ayette yapılmış istisnayı, munkatı istisna kabul edip İblis`i yani Şeytan-ı Racim`i melekten saymamışlardır. Halbuki İblis’i konu alan Ta ha 116; Sad 73; Hicr 31`de “meleklerin hepsi, toplu halde” ifadeleri yer almaktadır. Bu vurgular ayetteki istisna cümlesinin kesinlikle “Muttasıl istisna” olduğunu gösterir. Bunun anlamı şudur; İblis diğer hemcinsleri gibi Âdem`e secde etmemiştir. İblis, melek grubundan secde yargısında istisna edilmiştir. Öyleyse İblis kesin olarak melektir. Bu noktada bir sorun ortaya çıkmaktadır: İblis, melektir tamam ama melek nedir? Çünkü bu yargı klâsik melek anlayışı çerçevesinde kesinlikle kabul edilemez. Arap dil bilimi uzmanları “ملك melek” sözcüğünün kökeni ile ilgili altı tane farklı tespitte bulunurlar. Bu tespitlerin izahı, sayfalar dolusu açıklamaları gerektirir. Biz bunların en isabetlisi olan iki tespiti dikkate alacağız. Olayın geniş açıklamasını arzu edenler, Kitab-ül-Ayn, Tehzib, Camî, Keşşaf, Mecma`, Garaib, Lübâb, Rûh, El-Bahr-ül Muhît, Müfredat gibi kaynaklara başvurabilirler. Birincisi: Melâike ve bunun tekili olan melek sözcükleri “ؤلوك ülûk” kökünden türemiştir. Bu sözcük “elçi göndermek” anlamını taşımaktadır. Kelimenin aslı “مألك me`lek” dir. İsm-i zaman, ism-i mekân ve mastardır. Dolayısıyla başındaki “م mim(m)” ektir. Sonra elifle lâm yer değiştirmiş “ملئك mel`ek” yapılmıştır. Allah`tan elçi anlamında isim olarak kullanılmaya başlayınca hemze terk veya tahfif yoluyla kalkmış sözcük “ملك Melek” şeklini almıştır. İkincisi: Başındaki “م mim(m)” kelimenin aslındandır, ek değildir. Kuvvet/yönetim gücü anlamındaki “ ملك melk” kökünden türemiştir. Mülk, milk, malik ve melik sözcükleri bu kökten türemedirler. Anlamları da bu kök anlamına göredir. Genellikle eski tefsirciler birinci şıkkı tercih etseler bizim tespitlerimize göre her iki kökten de türemiş ve ayrı kök ve ayrı anlamlarda kullanılmıştır. Yani bazı yerlerdeki “melâike” sözcüğü birinci şıktaki anlam kapsamına bazı yerlerde geçenler de ikinci şıktaki anlam kapsamına girmektedir. Bunların ne anlamda kullanıldıklarını pasaj içerisindeki söz akışından kolayca ayırt edebiliriz. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda anlaşılıyor ki “ ملك melek”, “Kuvvet, yönetim gücü, elçi ve haber verici” demektir. Kur`an`ı iyi anlayıp dini doğru yaşayabilmek için bu kavramın Kur`an`daki anlamlarını iyi bilmemiz gerekmektedir. Görüldüğü üzere melek sözcüğü iki farklı anlamlı kökten gelebilmektedir. Buna göre “ülûk” kökünden anlamına göre “elçiler (haberciler)”; “melk” kökünden anlamına göre ise “yönetim güçleri” anlamına gelmektedir. Ne yazık ki, bu ayırım yapılmadan Kur`an`daki “melek, melâike” sözcüklerinin hepsi aynı anlamda kabul edilmiştir. Halbuki konu akışı çerçevesinde bu ayırım yapılabilir. Yapılmalıdır da. Zira konu içerisinde bunlar farklı farklı anlamlar içermektedir. Bizim konumuzu ilgilendiren yani Âdem`e secde eden (boyun eğen) melekler ve secde etmeyen melek (İblis) konusundaki ayetlerde geçen “ملائكة melâike” sözcüğü “melk” kökünden türemedir ve anlamı “güçler” demektir. f) İblis, Âdem`e (insana) secde etmez (boyun eğmez, kontrole girmez). İlgili ayetleri biliyorsunuz. Burada tekrarlama gereği duymuyoruz. Ancak özellikle şu ayrıntılar gözden kaçırılmamalıdır. İblis Rabbine boyun eğer, O`na yalvarır ondan dileklerde bulunur. Konu ettiğimiz ayetlerin pasajlarını bütün olarak okursanız bunları görürsünüz. g) İblis insan var oldukça vardır, insandan başka bir varlıkla ilişkisi yoktur.. Sad; 79-81: (İblis) Dedi ki: “Rabbim, o halde insanların diriltileceği güne kadar bana süre ver.”(Allah) Buyurdu ki: “Peki, süre verilenlerdensin.O bilinen vaktin gününe kadar.” A`raf; 14, 15: (İblis) Dedi ki: “İnsanların diriltileceği güne kadar bana süre ver.” (Allah) Buyurdu ki: “Süre verilenlerdensin.” Ve benzeri ayetler. Şimdi düşünelim bakalım Kur`an`a dayalı bu ipuçlarını değerlendirirsek hangi yargıya varırız? Yani, Gözükmeyen, insanların içinde (beyinlerinde) bulunan, sürekli vesevese veren, kıyamete kadar da bu işlevini sürdürecek olan, insandan başka bir varlıkla ilişkisi bulunmayan, insana boyun eğmeyen ve enerjiden yaratılmış olan bu güç nedir? Bu soruya herkesin (özellikle de psikolojiden az da olsa anlayanların) verebileceği tek cevap vardır. Bu nitelikli tek güç, insanın DÜŞÜNME YETİSİDİR. (Buna mutlaka bir ad koyun; ne koyabilirseniz.) “Düşünce”, “Beynin dolaylı yaptığı bir tepkidir.” diye tanımlanır Psikoloji biliminde. Bu yeti canlılardan sadece insanda vardır. Diğer canlılarda yoktur. Yukarıda sıraladığımız Kur`an kaynaklı İblis`e ait özellikleri tek tek insandaki “düşünme yetisi”ne uygulayabiliriz. Yani düşünme yetisi: Göze gözükmez, İnsanın zihninde sürekli vesvese verir, Sadece insana özgüdür, varlığı onun varlığına bağlıdır, İnsana secde etmez (insana boyun eğmez, insanın kontrolüne girmez), Enerjiden ibarettir (ateşten yaratılmıştır, madde halinde varlığı yoktur), Bir güçtür (melektir). Ana Britannica`da “düşünce” maddesinin karşısında yazan şu sözleri dikkate almakta yarar vardır: “Psikanalize göre, `birincil süreç düşüncesi` bilinç dışı ve sözcük ötesi bir süreçtir. Yani sözcüklerle simgeselleşmemiştir. Örneğin bir isteğin bir insanı baskı altında bırakması sözcüklere dökülemez. Bu düşünce türünde karşıtlar bir arada bulunabilir; böyle düşünce mantık kurallarına uymaz, zaman ve yer tanımaz, neden-sonuç bağıntısı taşımaz ve bütünüyle haz ilkesi doğrultusunda gerçeklikle bağıntısı olmayan bir biçimde gelişebilir. Oysa `ikincil süreç düşüncesi` gerçeklik ilkesine bağlı olarak dış nesnelerin gerçekliğini gözetir, söze dökülür, dil ve mantık kurallarına uyum gösterir.” (Cilt: 11 s: 20) Bu açıklamalardan anlıyoruz ki insan, kendisinde var olan akıl, irade, bellek, dikkat, merak, korku, düşünce gibi zihinsel melekleri (güçleri) arasında, sadece düşünce meleği (melekesi de denilebilir) üzerinde tam kontrole sahip değildir. Yani `birincil süreç düşüncesi` adı verilen düşünme; bilinç dışı, insanın kontrol edemediği bir melektir. İşte, iğvalarından (dürtülerinden) Allah`a sığınmamız gereken Şeytan-ı Racim (İblis) budur. Aşağıdaki ayetleri tetkik edersenizde göreceksiniz ki Şeytan-ı Racim, insanın (bu insan peygamber de olsa) kendi içindedir. Tekvir; 19-25: kuşkusuz bu, değerli bir elçi sözüdür; güçlü, Arş`ın Sahibi`nin yanında çok itibarlı,itaat edilir, güvenilir.Arkadaşınızı cin çarpmış değildir. Andolsun o, O`nu açık ufukta gördü. O gayb hakkında cimri de değildir. Bu, kovulmuş şeytanın sözü değildir. Necm; 3, 4:O, hevadan konuşmuyor. O, kendisine vahyedilen bir vahydir. Hakka; 38-47: Artık yok, yemin ederim gördüklerinize ve görmediklerinize! O (Kur`an), hiç şüphesiz şanlı bir elçinin sözüdür. Ve o, bir şair sözü değildir. Siz pek az inanıyorsunuz! Bir kâhin sözü de değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz! Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. O, Bizim adımıza bazı lâflar uydurmaya kalkışsaydı, elbette Biz onu, o yüzden yemin (sağ el) ile yakalardık (kuvvetle tutar hınç alırdık) Sonra da onun iliğini (can damarını) keser atardık. O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.” Bu açıklamalarımızdan dolayı zihinlerde İblis`in sayısıyla ilgili ve İblis`in yaratıldığı boyut hakkında istifhamlar (soru işaretleri) oluşacaktır. Onların giderilmesine gelince: İblis ve Şeytan-ı Racim`i konu alan ayetler incelendiğinde ikisinin aynı şey olduğunu görürürüz. Hatta İblis`e, Şeytan-ı Racim`den başka Şeytan-ı Marid ve Hannas yaftalarının da vurulduğuna şahit oluruz. Her insanın bir İblisi vardır ve herkesinki birbirinden farklıdır. İblis yukarıdaki yapılan açıklamalarda gördüğünüz gibi, tedbir alınmazsa, şerrinden Allah`a sığınılmazsa insanı dünyada ve ahirette felakete sürükler. Aşağıdaki ayete baktığınızda görüyoruz ki insanı felakete sürükleyen bu güç uzakta değil insanın kendi boynunda asılıdır. İsra; 13: “Ve her insanın boynuna kendi kuşunu (ona kötülük ettirten gücünü) bağladık. …..” Şu ayette de Şeytan-ı Racim “كلّ Küll” kelimesiyle birlikte kullanılmış böylece, İblis`in yani Şeytan-ı Racim`in tek bir tane olmadığı açıklanmıştır. Hicr; 17: “Ve biz onu Şeytan-ı Racim`in hepsinden koruduk.” Bir tek İblis`in ilk insandan son insana kadar yeryüzüne gelmiş, geçmiş ve gelecek herkesi etkilediğini kabul etmek İblis`e Allah`a ait nitelikleri vermek olur. Ki bu, bazı eski dinlerde iyilik ve kötülük tanrısı olarak ortaya çıkmış olan batıl inançlar doğrultusunda bir kabul olur. İblis bizim yaşadığımız evrenin bir parçasıdır. Yani üç boyutlu âlemdendir. İnsanın ayrılmaz bir parçasıdır. Aksi bir durum Allah`ın adaletine uygun düşmezdi. Kimse hissedemeyeceği, tedbir alamayacağı, başka bir boyuttan bir yaratık ile başa çıkma imkanına sahip değildir. Böyle bir yaratığın insanlara musallat edilmesi adil bir davranış olmazdı. Hem de bu Sünnetüllah`a aykırı olurdu. Çünkü “Allah hiç kimseye gücünün üstünde yükümlülük vermez (Bakara; 233, 286; En`am; 252, A`raf; 42, Mü`minun; 62, Talak; 7).” Kâfirler kendilerine peygamber olarak bir melek gönderilmesini istemişler Rabbimiz de onların beklentilerine şöyle cevap vermiştir. İsra; 95: “De ki: “Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı, biz de elbette, onlara gökten elçi olarak bir melek indirirdik.” Evet peygamberler bile insanlığa kendileriyle aynı boyuttaki varlıklardan gönderilmiştir. Zira farklı bir boyutun yaratığı ile iletişim söz konusu edilemez. İblis`in yaratılmasında ve İblis`e kıyamete kadar süre verilmesinde birçok hikmet ve yarar vardır. İblise süre verilmesini konu eden âyetlere dikkat ederseniz İblis: “Beni azdırmanın karşılığında yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım. Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın. Rabbim! Beni azdırmana (saptırmana) karşılık, kesinlikle ben yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım. Yemin olsun, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, hükmüm altına alacağım.” demektedir. Yani İblis insanlara dünyayı sevdirecektir; ihtiraslar, tutkular oluşturacaktır. Bu tutkular sayesinde de mücadele, yarışma, bir ötekinden üstün olma gayret ve çabaları artacaktır. Hayatın Allah`ın koyduğu ölçülere uygun sürmesi ve insanların sınanması için böyle alternatif bir gücün, enerjinin insanın içinde olması lâzımdır. İnsan bu güç (enerji) sayesinde seçici olacaktır. Robotluktan kurtulacaktır. Yani bu güç sayesinde dilerse imanı ve taatı, dilerse küfür ve isyanı seçebilecektir. Kişilerin İblis sayesindeki seçiciliği sonucunda Rabbimizin üstünlük ifade eden Kahhâr, Müntekîm, Adl, Dâll, Şedidü`l-ikâb, Serîul`-hisâb, Hâfid, Rafi`, Muizz, Müzill isim ve sıfatları, hıfz, afv, mağrifet, rahmet, günahları örtme ve bağışlama gibi yücelik sıfatları tecelli edecektir. Onun için İblis yaratılmış ve kendisine böyle bir mehil verilmiştir. Bu açıklamalardan “şeytanın cennette Adem ve eşini nasıl kandırmış olabileceği yani şeytanın cennette ne işinin olduğu, secde Allah`tan başkasına yapılamazken bizzat Allah`ın melekleri Âdem`e secdeye zorlaması, meleklerin Âdem`e, dinden çıkmadan, müşrik olmadan nasıl secde ettikleri, ” konularında ön bilgiye sahip olmuş olduk. Ayrıca Âdem`e secde eden meleklerin, düşünce yetisi dışındaki enerjik güçler ve doğadaki canlı cansız tüm güçler olduğunu da vurgulayalım ve ilginç bir örnekle mevzuyu kapatalım. Bakara suresinin 248. ayetinde yük taşıyan manda, öküz, eşek, katır gibi hayvanlar “melaike” olarak ifade edilmiştir. Kaynak: İşte Kur'an Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 191
545 Mesajina 1.168 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Dost1 kardeşim aktarımın için tşk.
Alıntı:
Ruhul emini (güvenilir bilgi), Ruhul kudüs (tertemiz bilgi) Cibirili inzal edip isitifademize sunana hamd olsun. Kirli, zorlayıcı olmayan ve güvenilir de olmayan bilginin ardına düşenlere de veyl olsun. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 | ||
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2012
Mesajlar: 304
Tesekkür: 0
59 Mesajina 91 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
selam
Alıntı:
Alıntı:
"kata'na min hu el vetin" yani "istediginiz seyi vermez onu keserdiniz" ifadesi yerine getirildiği halde, doğru yoldan sapan resul bu sefer katmaktan da öte doğrudan kendi türetirse ne olacak... "bildiğimiz damar" olsaydı bir kalp kriziyle önünü keserdi, kati/kesin çözüm... öyle değilse ne olacak eski resulu geçersiz kılıp topluma onun bu halini ifşa eden, elini ayağını/dilini bağlayan yenisiyle mi değiştirecek gerçeği aktarması için... can damarını kesen çözüm ne olabilir... |
||
![]() |
![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
isimlendirilmesi, kavramı, melek |
|
|