hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 113.Tevbe Suresi

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 13. April 2012, 06:10 AM   #1
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

TEVBE SURESİ "İLL" KELİMESİ ÜZERİNE


(9:8) كَيْفَ وَإِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لَا يَرْقُبُوا فِيكُمْ إِلًّا وَلَا ذِمَّةً
(9:10) لَا يَرْقُبُونَ فِي مُؤْمِنٍ إِلًّا وَلَا ذِمَّةً وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ

7. O müşriklerin Allah katında ve Resulü katında herhangi bir ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıklarınız var ki, bunlar size karşı doğru durdukça siz de onlara doğru olun. Allah (hainlikten) sakınanları elbette sever.

8. Onlarla nasıl sözleşme olabilir ki, sizin aleyhinize ellerine bir fırsat geçse, hakkınızda ne bir antlaşma gözetirler, ne de bir yemin. Dil ucuyla sizi hoşnud etmeye çalışırlar, fakat kalbleri o kadarına da razı olmaz. Zaten onların çoğu fasıktırlar.

9. Allah'ın âyetlerini az bir çıkara değiştirdiler de Allah yolundan engellediler. Gerçekten de bunlar ne fena şeyler yapageldiler.

10. Bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler, ne de bir antlaşma. Bunlar işte böyle haddi aşan kimselerdir.



İll: Esasında keskinlik veya parlaklık mânâsından alınarak feryad, yemin, ahit ve yakınlık anlamlarına kulanılan bir kelimedir. İbranice "ill" Arapçalaşmış olarak "ilâh" anlamına geldiği de söylenmiştir. Bu takdirde Allah adına yapılmış olan yemin demek olur.

İll, bir sözleşmeden ya da kan bağından doğan ve her iki tarafı birbirini koruma yükümlülüğü altına sokan bir bağlanmayı, bir sorumluluk/yükümlülük bağını ifade ediyor; koruma yükümlülüğü, sözcük olarak “koruma andlaşması” anlamına gelen zimmet sözcüğüyle de ifade edilmektedir.

Yemin konusu ve İLL birbirleri ile bağlantılı konulardır. Yemin, kişilerin kutsalları üzeirne yapılır.

Bizler nasıl "HAK, HUKUK TANIMAZLAR" diye bir deyime sahipsek, Tevbe suresi 8 ve 10. ayetler, dış görünüşüyle hangi anlamda olursa olsun onlar ill ve zimmet namına hiçbir şey tanımazlar demek olur. Yani bir fırsat bulurlarsa bütün ahitlerine rağmen sizin hakkınızda ne Allah'ı, ne yeminlerini, ne yakınlıklarını, ne de ahitlerini ve zimmetlerini tanımazlar, hepsini hiçe sayarlar. Ne kadar feryad etseniz, çağırıp bağırsanız yine de tanımazlar. En keskin, en parlak kutsal haklara ve verdikleri ahde bakmazlar göz göre göre size kıyarlar, dilediklerini yaparlar. Bununla beraber bütün bu mânâlar, şu iki noktayla özetlenebilir: Ne ilâhî, ne beşerî hiçbir hakkı ve ahdi gözetmezler. Sizden kendilerine sağlanacak haklarda değil, kendilerinden size sağlanacak haklarda sizin hakkınızı gözetmezler. Ağızlarıyla sizi razı ve hoşnud etmeye çalışırlar. Vefakârlıktan, dostluktan, insaniyyetten ve insaftan bahseder, iman ve taatten dem vururlar, kandırmak ve inandırmak için yeminler ederler. Verdikleri sözler tam tersine çıktıkça asılsız mazeretlerle özür dilerler, uydurma sebepler ve bahaneler bulurlar. Lâkin bütün bunları sadece dil ucuyla yaparlar halbuki kalpleri hep çekimser kalır, ağızlarındaki söz gönüllerinden geçirdikleri niyyetlerle taban tabana zıttır. Ağızlarından çıkanlar kuru ve boş laflardan ibarettir. Dostluk değil, iki yüzlülük yani yağcılıktır. Ve bunların pek çoğu fasıktır. Taatten ve ahitten uzaklaşmış, aldırışsız ve inatçıdırlar. Pek az bir kısmında görüldüğü gibi, haksızlıktan çekinecek, namussuzluktan sakınacak ne bir inançları, ne kötülükten engelleyici insafları, ne de bir insani yiğitlikleri ve mertlikleri yoktur. Utanmaz ve arlanmaz kimselerdir. "

Lat: Allah adına uydurulan yasalar, yaratıcı olarak inandıkları kendi kafalarına göre karar verdiğine inanılan varlık, dişil melek isimlendirmesi. ALLAHIN KİŞİLEŞTİRİLMESİ, kanunlar.

Lat insanın, 2:51. ayetteki gibi Bu , insanın putçu eğilimini yansıtır.

“Al” (genelde “el” diye okunur. İngilizce’deki “the” nin karşılığı) ile “ilah” (tanrı) kelimesinin birleşik halidir. (ill-t) ise dişil isimlendirme olup, toplumun tanrısı anlamına gelir. Türklerin, İngilizlerin, iranlıların tanrısı. Halbu ki bu tanrı tektir ve alemlerin rabbidir. LAT, tanrının kişilere ve toplumlara has kılnmasıdır.

Türkçe’de “el” belirtme öntakısının benzeri yok ama büyük harfle yazma yoluyla, yani “Tanrı” diye yazarak aynı anlam ifade edilebilir. Bunun yerine “Tek tanrı” ifadesi de kullanılabilir.

Kuran, Allah (El-ilah) için sadece “ilah” (tanrı) telimesini de kullanır.

Konu pramid tarafından (13. April 2012 Saat 06:44 AM ) değiştirilmiştir.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. April 2012, 12:49 PM   #2
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 813
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Taner Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
14-15. Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın ve onları rezil-rüsvay etsin. Sizi de, onlara karşı muzaffer kılsın ve mü’min bir toplumun göğüslerine şifa versin, göğüslerinin kinini gidersin. Allah dilediğinin tevbesini de kabul eder. Ve Allah, alîm'dir, hakîm'dir.
Merhaba.

Bu ceviride
benim dikkatimi ceken
bazi tutarsizliklar var.

Örnegin 15’teki "yuzhib gayza kulûbihim"in "Allah mü’min bir toplumun gögüslerinin kinini gidersin" seklindeki bu cevirisi 123’teki vel yecidû fîkum gilzah ile celisiyor. Allah orada inananlarin öfkeli olmalarini buyurup duruken 15’te öfkelerinin giderilmesini neden istesin? Arti, 73’te de nebiye "Öfkeli ol!" deyip dururken? Ey nebi! Kafirlerle ve münafiklarla savas; onlara karsi öfkeli ol -vagluz aleyhim.

Kur’ân’in celiskisizligi de
göz önünde tutularak
15’teki fade
Türkceye su sekilde cevrilebilir:

kafirlerin kalplerinin kinini yok etsin.

Sevgi ile,
Hasan Akcay
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. April 2012, 09:49 PM   #3
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.017
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Hasan Akçay Kardeşim!

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Merhaba.

Bu ceviride
benim dikkatimi ceken
bazi tutarsizliklar var.

Örnegin 15’teki "yuzhib gayza kulûbihim"in "Allah mü’min bir toplumun gögüslerinin kinini gidersin" seklindeki bu cevirisi 123’teki vel yecidû fîkum gilzah ile celisiyor. Allah orada inananlarin öfkeli olmalarini buyurup duruken 15’te öfkelerinin giderilmesini neden istesin? Arti, 73’te de nebiye "Öfkeli ol!" deyip dururken? Ey nebi! Kafirlerle ve münafiklarla savas; onlara karsi öfkeli ol -vagluz aleyhim.

Kur’ân’in celiskisizligi de
göz önünde tutularak
15’teki fade
Türkceye su sekilde cevrilebilir:

kafirlerin kalplerinin kinini yok etsin.

Sevgi ile,
Hasan Akcay
İnsanın olaylar karşısında kanının kaynaması sonucu duyduğu hararet,öfke,kin,sertlik gibi duygular ki, olay kendisine yöneldiğinde karşılık verme amacıyla hareket eder. Arapçada bu "ğa-ye,zı" kök harflerinden türeyen sözcüklerle ifade edilir.

Size saldıran birisine karşı ğayz halinde olmanız/sinirlenmeniz, öfkelenmeniz, kinlenmeniz,sertleşmeniz sonucu saldırdığınızda, saldırdığınızı cezalandırdığınızda, ğayz haliniz/siniriniz,öfkeniz, kinlenmeniz, sertlenmeniz gitmelidir. Eğer gitmezse bu ruh haliniz sizi saldırdığınız kişinin tüm sahip olduklarına - ki, bu malı mülkü akrabası vb olabilir- da yöneltir.

İşte bunun için Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah Tevbe 73 de:
Ya eyyühen Nebîyyü cahidilküffare vel münafikıyne vağluz aleyhim ve me'vahüm cehennem ve bi'sel mesıyr" diye buyurmaktadır.

Allah, Nebisine ; Kafir ve münafıklar ile mücahedeyi emretmekte. Bunların davranışlarına karşı ğayz halinde olunmasını istemektedir.


Tevbe 14 de:
Katiluhüm yüazzibhumullahu bi eydiyküm ve yuhzihim ve yansurküm aleyhim ve yeşfi sudûre kavmin mu’miniyn

"Onlarla savaşın Allah sizin elleriniz ile onları azablandırsın, rezil etsin onları, onların aleyhine size nusret versin ve mü’minler kavminin göğüslerine şifa versin."

diyor. Savaşılacak olanlar bu ayetlerden önceki ayetlerde verilmektedir. Bu ayetlerde belirtilenlere karşı mü'minlerin ğayz halinde olmamaları mümkün değildir.
Bu olacak ki; onlarla savaşılsın. Ancak savaşıldığında bu halden kurtulunur.


Rabbimiz de buna vurgu yapıyor:

"Ve yüzhib ğayza kulubihim ve yetubullahu alâ men yeşa' vAllahu Aliymun Hakiym;
Kalblerindeki ğayzı gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah Hakiym’dir, Aliym’dir.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. April 2012, 04:23 AM   #4
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 813
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Merhaba sayin dost1.

Diyorsunuz ki: "Bu ayetlerde belirtilenlere karsi mü'minlerin gayz halinde olmamalari mümkün degildir. Bu olacak ki; onlarla savasilsin." Bu tamam. Ama ardindan sunu belirtiyorsunuz:

Ancak savasildiginda bu halden kurtulunur.

Bundan anlasilan "Allah mü’min bir toplumun gögüslerinin kinini gidersin" seklindeki meali onayliyorsunuz. Dogru mu bu anladigim? Eger öyleyse sizin belirttiginiz "savasildiginda bu halden kurtulunur" seklindeki GEREKCE makbul görünmüyor.

Cünkü o "gayz"dan 15'te kurtulunursa 73 ve 123'te de kurtulunur. Ama Allah nebisinin ve inananlarin kalblerindeki "gayz"in 73 ve 123'te sürmesini isteyip dururken 15'te giderilmesini neden istesin?

Celiski budur ve sizin izah cabaniza ragmen orda hâlâ öyle duruyor.

15'teki ifade icin benim önerdigim "Allah kafirlerin kalblerindeki öfkeyi gidersin" seklindeki ceviri ise 73 ve 123 ile uyumludur; celiskiyi gideriyor.

Dikkat edilirse 15'te hangi zevatin kalblerindeki "gayz"dan söz edildigi lafzen belirtilmis degil. Yorum sadedinde öneriliyor zamir.

Giderilmesi gereken gayz
celiskili meallere göre mümin bir toplumun kalblerindedir,
benim gördügüm ise kafir bir toplumun kalblerinde.

Evet. Giderilmesi gereken, kafirlerin kalblerindeki gayzdir. Cünkü nebinin ve inananlarin sirf "Rabbimiz Allah!" demelerine köpüren o gayzdir (Hac 40) ve Allah'in elcisiyle inananlari iskenceden gecirip evlerinden yurtlarindan atmistir.

Kafirlerin kalblerindeki gayz onlarin zulm etmesini tetiklemistir; o gayzin giderilmesi gerekir. Nebinin ve inananlarin kalblerindeki gayz ise onlarin özgürce inanip özgürce yasamalarini sagliyor. O gayz sürmek zorunda.

Bu gercege mevcut meallerin gözleri kapali.

Arti, onlarin önerdigi zamir Allah'in celiskiden arinmis (Nisâ 82) kitabina celiski sokuyor, benim önerdigim zamir ise celiskinin oraya girmesini önlüyor.

Ama belki gözümden kacan makbul bir GEREKCE vardir. Acklarsaniz sevinirim; Allah razi olsun, derim.

Sevgi ile,
Hasan Akcay

Konu Hasan Akçay tarafından (14. April 2012 Saat 09:14 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 15. April 2012, 05:47 AM   #5
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 813
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

36. Süphesiz Allah katinda ayların sayısı, ay olarak on ikidir... Inne iddetes suhûri indallâhisnâ aşere şehren

Bu meal sahibinin dikkat ceken yanlisi Arapca metindeki iddet es suhûra mealinde yer vermemis olmasidir. Oysa Allah’in o sözüne razi olup mealinde yer verseydi dogru meal su sekilde olacakti:

Süphesiz Allah katinda dolunaylarin süresi on iki dolunaydir

Acik ve net.
Tevbe sûresinin bu 36 nci ayetinde
Allah
ne semsî yil ne kamerî yil… hic bir yildan söz etmiyor,
"dolunaylarin süresi"nden söz ediyor.

O ise bir dolunayin dogmasindan ayni dolunayin bir sonraki dogusuna kadar olan vakittir.

Örnegin 21 Hazirandan sonraki ilk dolunay
2011 yilinin 15 Temmuzunda dogdu,
2012 yilinin 3 Temmuzunda dogacak.
http://www.timeanddate.com/calendar/...?year=2012&n=0

Dolunaylarin süresi bu iki dogus arasindaki vakittir.

Dolunaylarin süresi on iki dolunaydir demek,
EN AZ on iki dolunaydir demek. 11 dolunay 1 iddet etmez.

Örnegin on iki dolunayli bir sürenin son dolunayi ertelenirse gelen sürenin haram aylari yerlerinden oynatilip hükümden düsürülür; iste Allah o erteleme hinligine ziyâdetun fîl küfr diyor (Tevbe 37) -katmerli küfür.

Öte yandan bazi iddetlerde 13 dolunay var. Iste onlar bir mucize.

Cünkü Allah o 13 ncü dolunaylar yoluyla "dolunaylarin iddeti"ni semsî yila uyumlu hale getiriyor. Örnegin Yûsuf nebiye taninan verimli 7 YIL (seb'â sinîn) = 7 dolunay iddeti. Verimli 7 kamerî yila gelince o bunlardan 3 (üc) ay kisadir cünkü kamerî yil iddetler NESÎ fesadina ugratilmak suretiyle üretilmistir.

Kamerî yil var sanilir ama yoktur aslinda; tamamen "sanal"dir. Eger Yûsuf nebi semsî yil yerine kamerî yila uysaydi 7 yilda yalnizca 6 ürün alir ve halkin acliktan ölmesine neden olurdu.

Ayet iddet es suhûr kâle alinmaksizin okundugu icin yorumlar da yanlis oluyor. Örnegin su yoruma bakar misiniz:

Bu âyetlerde haccın [en üst düzeydeki uluslararası eğitim ve öğretimin] önemine dikkat çekilmekte ve hacc yapmamanın, ertelemenin zararları konu edilmekte ve evrenin yaratılışından bu yana ayların sayısının 12 olduğu, bunlardan 4'ünün haram [dokunulmaz/özerk eğitim-öğretim ayı] olduğu ve bu ilkenin sağlam bir din olduğu ifade edilmektedir. Öyleyse insanlar, özellikle de Müslümanlar senenin dört ayını, yüksek düzeyde uluslararası eğitim-öğretimle geçirmeli ve bu süre içinde barış, huzur ve sükunet sürdürülmelidir.

Yanlis 1
HAC en üst düzeyde uluslararasi egitim ve ögretim imis… Yok öyle sey. HAC ibadettir.

Yanlis 2
Hac vaktinin her yil farkli aylara denk gelmesi gerekiyormus. Hayir! Allah’in hükmü degil bir kisim beserin uydurmasidir bu. Eger YIL vakit bildiren bir arac ise, ki öyledir, haccin yil icindeki vakti sabit olacaktir.

Yanlis 3
Bir daha: AY YILI diye bir yil olamaz. Cünkü o uyduruk seyin icinde mevsimler, dolayisiyla vakit kavrami yok. Vakti bildirmeyen yildan yil olmaz.

Son yillarda Türk Diyanet Isleri bu gercegi teslim edip kutlu dogum haftasini semsî yilin icine aldi. Ama mevlid kandili komedisi devam ediyor ve Muhammed nebi bazan kisin doguyor, bazan yazin, bazan ilk baharda, bazan son baharda. Yani aslinda hic dogmadi diyecekler de...

Yanlis 4
Haram aylar kamerî yilin icindeymis. Asla. Haram aylar aslinda avlanma yasagini bildidir (Mâide 2, 95); avlanma yasagi ise vakten sabittir. Cünkü hayvanlarin üreyip yavrularini büyüttügü dönem, dolayisiyla, avlanmalarinin sakincali oldugu dönem yil icinde sabittir.

Kisacasi kamerî yilin vakten oynak aylari vakten sabit olan avlanma yasagini bildiremez. Haram aylar kamerî yilda degil gökteki aylarin icindedir.

Gökteki aylar vakten sabittir. Örnegin 21 Hazirandan sonraki ilk dolunay daima 21 Hazirandan sonraki ilk dolunay olup sicak yaz günlerinin ve, o arada, avlanma yasaginin habercisidir.

Ayet 36’in iddet es suhûr kâle alinmaksizin algilanmasindan kaynaklanan baska iddialar da var. Ama kisa tutmak adina yaziyi burada kesiyorum.

Sevgi ile,
Hasan Akcay

Konu Hasan Akçay tarafından (15. April 2012 Saat 07:54 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 20. April 2012, 09:49 AM   #6
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Haram Ayların Başlangıcı


27. İnsanlar içinde haccı ilan et ki, gerek yaya olarak gerekse derin vadilerden gelerek, yorgunluktan incelmiş binitler üzerinde sana ulaşsınlar.

28. Kendilerine ait bir takım yararlara tanık olsunlar. Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerinde belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar. İşte bunlardan yiyin, sıkıntı içindeki fakiri de doyurun.

29. Sonra, kirlerini atsınlar, adaklarını yerine getirsinler, saldırılardan korunmuş/tarihî/yüce evi tavaf etsinler.
Hac Suresi

Kurban kesilme emri Kuran’da, Allah’ın insanlara belirli günlerde yapılması için vermiş olduğu bir emirdir. “Belirli günler” ile ifade edilen “Haram aylardır”. Haram aylar Allah’ın Kuran’da Hac ayı olarak belirlemiş olduğu bilinen aylardır.

197. Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden sakının! Bakara Suresi

Hac ibadetinin Hz. İbrahim döneminden beri uygulanmakta ve bilinen 4 aya yayılmakta olduğu söylenir.


Fakat Kuran’da Hac vaktinin 4 ay olduğu belirtilmesine rağmen günümüzde, Haccın 1 ayın 10 günü gibi kısa bir süreye sıkıştırılması yüzünden kalabalıktan birbirlerini ezmekte, birçok ölüm vakası meydana gelmekte ve hacılar perişan olmaktadırlar. Haram ayların başlangıcı “Hac Ay’ı” anlamına gelen “Zilhicce”dir. (Hac başlangıç vakti; Büyük Hac Ay’ı manasına gelen Zilhicce’dir.)

Ay Takvim’ne göre sırasıyla “Zilhicce, Muharrem, Sefer ve Rebiul-Evvel” ayları Kuran’da da işaret edilen 4 haram ayı oluştururlar. Bilinen aylar ifadesi Kuranda geçmiş olduğu için, Allahın kitabında ayların sayısı 12 ve dördü haram olması hasebi ile, ayların isimleride değişmeden günümüze gelmektedir.

Kuran bunlara aylar için; ramazan,
Günler içinde Cumartesi (6. gün) isimlerini birer örnek ile zikreder. Cuma günü toplanma günü olup, Perşembe sonrası gün için araplar "Arübe" ibfadesni kullanırlardır. İslam sonrası, toplanma günün Belirlenen Arübe günü, günümüz için Cuma günü demektir. Müslümanlar için perşembe sonrası gün, kutsal bir günde değildir.

Aylara tekrar dönersek, burada enteresan bir nokta gözümüze çarpmaktadır. Rabiul-Evvel Ay’ı iki kelimeden oluşan birleşik bir kelimedir. Rabiul kelimesi dört, Evvel kelimesi ise ilk demektir. Bu aydan sonra Rabiul-Ahir Ay’ı gelmektedir ki bu ayın ismi Sonraki Dördüncü demektir. Rabiul-Evvel Ay’ı haram ayların dördüncü ve sonuncu ayı olduğu için bu ismi almıştır. Eğer ki Rabiül-Evvel’in haram ayların dördüncü ayı olduğu anlaşılmazsa, Rabiul-Ahir’in neden “sonraki” dördüncü anlamına geldiği açıklanamaz. Bu da haram ayların Zilhicce (Hac Ay’ı) ile başlayıp, dördüncü ay olan Rabiul-Evvel ile bittiğini kanıtlamaktadır. Dolayısıyla Hac bu dört ayda yapılabilen bir ibadettir.

Dört ayın arasını açmaya da "nesi" denir ve Küfürde ileri gitmektir. Şuanda ki hac emirleri, "küfürde ileri gidenlerdir." Recep ayını tekleştirerme ARAP CAHİLİYE adetlerindendir.

2. Yeryüzünde dört ay daha dolaşın ve bilin ki siz, Allah’ı âciz bırakamazsınız. Şu da bir gerçek ki, Allah inkârcı nankörleri rezil eder.

36. Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur. Artık o aylar içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle beraberdir.Tevbe Suresi


Ayrıca Allah Kuran’da Haccı gücü yeten kullar üzerinde bir zorunluluk olarak belirtmiştir. Fakat her şartta, sağlığın da, maddi gücün de hangi ölçüde “güç yetirme” kavramına dahil olup olmadığı göreceli kavramlardır. Bu noktada insanın gerçek samimiyetini en iyi şekilde bilip değerlendirecek olan yine Allah’tır.

97. Açık-seçik deliller, İbrahim’in makamı vardır orada. Oraya giren, güvene ermiş olur. Yoluna gücü yetenin o evi ziyaret etmesi, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır. Kim nankörlük ederse hiç kuşkusuz, Allah bütün âlemlere muhtaç olmayacak bir Ganî’dir. Ali İmran Suresi

Peki Hac aylarına neden haram aylar denilmektedir? Çünkü Hac ibadeti sırasında kişi kendisine normal şartlarda helal olan bazı şeyleri de haram eder.(Eşlerin cinsel ilişkiye girmemesi gibi) Buna ihram denir. Hacının ihramda olması budur. Fakat günümüzde belli bir elbiseye de ihram adı verilerek bu elbisenin giyilmesi farzlaştırılmıştır. Kuran’da sözlük anlamı dışında başka bir ihram anlaşılmamaktadır. Eğer Allah, Hacda böyle bir elbisenin giyilmesini isteseydi, onun giyilmesi gereken bir elbise olduğunu söyleyerek, şüpheye meydan vermeden bunu açıklardı. Böyle bir izahın olmaması ve bu kelimenin sözlük manasının, Kuran’daki anlatımla tam örtüşmesi yüzünden ihramın; belli bir süre içinde, belli şeylerin yasaklanması dışında bir manası olmadığını anlarız.

Hac’da kavga edip kötülüğe sapmaktan kaçınmak ve avlanmak da sakınılması gereken diğer unsurlardandır.

95[I]. Ey iman sahipleri! İhramda olduğunuz zaman av öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası şudur: Öldürdüğü hayvana denk deve-sığır, davar cinsinden, Kâbe’ye varacak kurbanlık bir hediye ki, içinizden adalet sahibi iki kişi belirleyecektir. Yahut yoksullara yedirme şeklinde bir keffâret, yahut buna denk oruç. Taki yaptığının vebalini tatsın. Allah, geçmişi affetmiştir. Kim bir daha yaparsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah çok güçlüdür, öc alıcıdır.

96. Hem size hem de yolculara bir geçimlik olarak deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı. Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada avlanmak size haram edilmiştir. Huzurunuzda haşredileceğiniz Allah’tan korkun.Maide Suresi[/i]

Hac ibadeti kalabalık bir kitle ile beraber yapılan bir ibadet olduğu için Kuran Ayetleri ibadet esnasında hijyen kurallarına özen gösterilmesine dikkat çeker. Hac suresi 26. Ayette Hac ibadeti yapılan yerin temiz olmasına değinilirken 29. Ayette, Hac ibadeti yapılırken kirlerden arınılması ve adaklar yerine getirilmesi söylenir. Fetih Suresi’nin 27. Ayeti’nde ise Mescid-i Haram’a saçların kısaltılıp traş edilmiş bir biçimde girilmesi de bunlara bir örnektir.

Bunların haricinde Hac ibadetini tamamlayabilmek için yerine getirilmesi gereken diğer unsurlar Kuran ayetleriyle bizlere şu şekilde anlatılmıştır.

198. Rabbinizden bir lütuf ve bereket istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Arafat’tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş’a-i Haram’da Allah’ı zikredin. O’nu, O’nun size gösterdiği gibi anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.

199. Sonra, insanların akın edip döndüğü yerden siz de dönün ve Allah’tan af dileyin. Çünkü Allah çok affedicidir, çok merhametlidir.

200. Gerekli ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine Allah’ı anın. Tıpkı atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla. İnsanlardan bazısı şöyle der: “Ey Rabbimiz, bize dünyada ver!” Böylesi için âhirette bir nasip yoktur.

203. Allah’ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki gün içinde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de bunu geciktirir-ertelerse, sakınıp korunduğu takdirde ona da günah yoktur. Allah’tan sakının ve bilin ki, siz O’nun huzurunda haşredileceksiniz. Bakara Suresi


Ayrıca Safa ile Merve arasında tavafta Kuran’da bir sakıncası olmadığı belirtilir. Ancak tepe addedilip, gidip gelmenin gerekli olduğu manasına gelen bir emir bulunmamaktadır. Safa ve merve, nebat bitmeyen yerde ticaret yapılıp, toplumun mürrüvvetinin sağlanması çalışmalarının bir şiarıdır. Hayırların çoltılıp, fakirlerin korunmasıdır. Şakir / Şükür kelimesinin Safa ve Merve ayetlerinde geçmeside çok ilginçtir.

Şükür: Araplar, yem ile beslenen hayvanın süt vermesine, bulutun nemi toplayıp bir araya getirip yağmur vermesine ŞÜKÜR derler. Bu bağlamda Safa ve Merve, TOPLUMUN BİRLİKTE ÇALIŞIP ÜRETİMİNİN SEMBOLLERİDİR. RAHMAN bu tavaf/çalışma için beis görmemektedir.

158. Safa ile Merve Allah’ın belliklerindendir. O evi hac veya umre ile ziyaret edenin onları tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim içinden gelerek bir hayır işlerse Allah Şâkir’dir, Alîm’dir, B] Bakara Suresi[/b]

Son olarak, Hac ibadetiyle alakalı Kuran Ayetlerinde hiçbir hüküm geçmemesine rağmen mezheplerin ortaya attıkları bazı uydurmaların neler olduğunu herkesin bilmesi ve Kuran Ayetleri ile verilmiş olan hükümlerden ayırt etmesi gerekmektedir.

Konu pramid tarafından (20. April 2012 Saat 10:06 AM ) değiştirilmiştir.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 26. April 2012, 04:34 PM   #7
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Tevbe suresinin 7. ayetinde müşriklerle Allah ve peygamberinin müşriklerle bir anlaşmasının olamıyacağı ve bunun imkansız olduğu 8. ayet ile pekiştirilmişken, bir istisna getirilerek tüm meallerde ''Mescid-il Haram yanında''kiler hariç tutulmuştur.

Kimdir bunlar?...Ne özellikleri vardır ki bu mazhariyete ermişlerdir?... ''Mescid-il Haram'' yanına önce gelenler mi?... ''Mescid-il Haram'' ne ifade etmektedir?... Kabe mi demektir?..
Kuran'da ayakların hemen üzerindeki çıkıntıları, üzüm tane veya salkımını.... anlatmak için kulanılırken; neden ''Kabe'' denilen o yapıya hiç Kabe denmemiştir?

7. ayette şu ifade yer alır:...indel mescid-il haram FE MESTEKAMU.... Neden bu ''fe mestekamu'' meallerde atlanmaktadır. bu ifadenin de katılarak yapılacak bir çeviride mana nasıl olacaktır?

Sorular şimdilik bu kadar.

Saygilarımla.
Galip Yetkin.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 27. April 2012, 04:02 AM   #8
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 813
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Merhaba Galip Yetkin kardesim.

''Mescid-il Haram'' ne ifade etmektedir?... Mekke'de bir mescid. Tavansiz. Dünyada ondan büyük avlu-mescid olmasa gerek cünkü sürekli genisletiliyor. Kabe mi demektir? Hayir. Kâbe baska, Mescidil Harâm baska.

Inananlarla andlasma yapan müsrikler... Kimdir bunlar? Mekke müsrikleri.

Ne özellikleri vardır ki bu mazhariyete ermişlerdir? Inananlarla savas halindeler. Özellikleri bu. Mekke hem inananlarin evidir hem onlarin. Onu paylasamiyorlar. Islam devletini kuran inananlar fetih icin kente girmis durumdalar; müsrikler vermemek icin savasiyor. Bir ateskes andlasmasi yapilacaksa elbet bu ikisi arasinda yapilacak.

7. ayette şu ifade yer alır:...indel mescid-il haram FE MESTEKAMU.... Neden bu ''fe mestekamu'' meallerde atlanmaktadır. Benim bildigim, atlanmiyor. Eger yanilmiyorsam FE MESTEKAMU "istikamet"le ilgilidir ve lafzen "Dogru istikamette olun!" anlamina gelir; "Dürüst olun, sözünüzü tutun!" Örnegin "Ateskese uyun ve andlasmanin sartlarini yerine getirin!" Meallerde bu var.

Tevbe sûresinde kâbe gecmiyor. Konuyu derli toplu müzakere etmek adina onu ben ele almiyorum. Isterseniz siz ele alir, baska katilimcilarla müzakere edersiniz.

Sevgi ile,
Hasan Akcay

Konu Hasan Akçay tarafından (27. April 2012 Saat 05:31 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 28. April 2012, 07:43 AM   #9
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sayın Pramid'in bize sunduğu bir alıntı var. Sitemizin İman Bölümünün Şirk ve Müşrikler alt bölümünde ''İL-ELL KÜLTÜRÜ VE ŞİRK. Şu anda ''son konular'' kısmında da yer alıyor. Oradan alıntılıyorum:

''EL /İLL İNANCI

El / İll: Esasında keskinlik veya parlaklık mânâsından alınarak feryad, YEMİN, AHİT ve yakınlık anlamlarına kulanılan bir kelimedir. İbranice "ill" Arapçalaşmış olarak "ilâh" anlamına geldiği de söylenmiştir. BU TAKDİRDE ALLAH ADINA YAPILMIŞ OLAN YEMİN demek olur. Allahın kendine koyduğu bir isim yoktur ama kuranda kendini esma'ül hüsna ile tanıtır.

De ki: "İster Allah diye çağırın, ister Rahman diye: O'nu hangi isimle çağırırsanız çağırın, (O hep Birdir; ve) bütün güzel ve üstün nitelikler O'nundur". (O'na dua et, ama) duanda sesini fazla yükseltme, çok fazla alçaltma da, ikisinin ortası bir yol tut;(İSRA 110)
İLL/-EL inançları bir çok Bozulmuş dini kavramların içinde vardır........''

Kur'an'da geçen ''mescid-il haram'' ise bozulmamış-orijinal bir ifadedir. Bu nedenle bu terim içinde geçen ''il'' ifadesi ''Allah adına yapılan yemin- ortak toplumsal hareket tarzı'' manasındadır.

''mescid'', bina -mahal manasının yanında insan unsurunu da içerir.

''haram'' kelimesi de ''harim'' ve ''harem'' kıraatları ile ''ortaklık'' ve ''dışarıya kapalılık'' anlamına, yani kendi işlerini ve ihtiyaçlarını ortaklaşa yerine getiren, dışarıdan yardım almayan kollektif yaşam anlamınadır.

Toparlarsak bize göre ''mescid-il haram'' bir mahalde (havra veye manastır gibi kapalı bir yerde ve ''Medine'' gibi açık mahalde) toplumca-kollektif (kadın erkek ayrımsız),iffetli bir ekonomik ve sosyal yaşamdır. Fetih Suresi 25. ayete göre Mekke Toplumu içinde, bu tür yaşamı yerine getiren bir kesimin varlığını tesbit edebiliyoruz.

İşte Mekke'nin fethinde yapılan antlaşma, müşrik olmalarına rağmen Mekke toplumunun nimete nankörlük etmeyen-iffetli, insanlar arasında kıst'ı uygulayan yani ''mascid-il haram'' istikmetinde yaşayan bu kısmı ile yapılan antlaşmadır.

Bu durumda Tevbe suresinin 1. ayeti ile bütün müşriklere bir ültimatom verilip, 7. ayeti ile de bu müşrikler arasından ''mescid-il haram'' istikametinde yaşayan müşriklerle de bazı şartlar ve tehditler ortaya konularak bir antlaşma tapılmıştır.

Antlaşma yapılan kesime Uluhiyette kıst'ı, diğerlerine de hem Uluhiyette, hem de insanlar arsında kıst'ı uygulamaları için 4 haramlar diye çevrilen "erbaatün hurumun/hac için gelen müşriklere müslümanlara tehlike yaratmadığı müddetçe can güvenliği ve de islamı seçme ve seçmeme hakkı da tanınıp, bu sürede müşriklere karşı davranma yasağı da tanınarak, Ezan ile tümü Hacc-ı Ekber'e davet ediliyorlar ki İslamı öğrenip din edinsinler.

Amaç:
Haşr-9'da ifadesini bulan şartlarda, Mekke'yi ''Medine sosyal ve ekonomik yaşamına'' erdirmek; ''Medeni İnsan'' yetiştirmek.

Netice:
1-Hacc-ı Ekber'in muhatapları müşriklerdir.
2-Eğer Müslümanlar şirk alemiyle bir anlaşma-sözleşme yapacaksa, ''mescid-il haram istikametinde'' yaşam sürdürenlerle yapılacaktır.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (19. April 2016 Saat 03:52 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 28. April 2012, 01:24 PM   #10
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 813
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Merhaba.

"Mescidil Harâm"la ilgili baska iddialar da var. Örnegin, kendisi burada olmadigi icin adini vermiyeyim, Arapca bilgisi Türkcesinden daha iyi olan bir kardesimiz "Mescidil Harâm, mescid degil Mekke kentinin kendisidir," diyordu. Simdi görüyorum ki hayal gücü o kardesimizin hayal gücünden daha yaman olanlar varmis.

O kardesimiz daha bir sürü iddia öne sürüyordu.

Örnegin SALÂT Kur'an dersidir, diyordu; HAC dinî konferanstir, ORUC Bakara 185'in ilk muhataplarina verilmis olan bir seminer olup orada baslamis, orada bitmistir.

Kisacasi Islamda ibadet mibadet yoktur; namaz yoktur, hac yoktur, oruc yoktur...

Bu iddialar yalnizca birer kurgu. Hani ucuk kacik denir ya, aynen öyle. Kur'an ayetlerini kanit göstererek anlatmaya calistim. Örnegin Nisâ 101-103'teki salâtin cephede ikame edildigine dikkat cekerek "Cephe can pazaridir; orada can alinir, can verilir; ne Kurân dersi ne baska bir ders hicbir ders verilemez," demek zorunda kaldim.

Asker kökenli oldugumu biliyordu. Askerlikle ilgili bir gercegi ortaya koyarsam inanir diye düsündüm. Ama o kardesimiz gitti iste baska bir kardesimiz geldi. Degmezmis. En iyisi "Herkes kendi yoluna!" demek.

Sevgi ile,
Hasan Akcay

Konu Hasan Akçay tarafından (29. April 2012 Saat 01:52 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
suresi, tevbe


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:33 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam