7. April 2010, 08:18 AM | #11 |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: Oct 2008
Mesajlar: 52
Tesekkür: 15
19 Mesajina 33 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Sevgili Barış,
Ya da şöyle sorayım: Sizin duvarın içinden geçip gitmenizi engelleyen nedir? Sanırım bu sorulara verilecek cevaplar bu kadar yüzeysel değildir. Başta da söylediğim gibi, iki ayet yazdım, soruyu cevapladım, gündelik örnek verdim, açıkladım, iki de espri yaptım tarzında işlenecek konular değildir. Ama kızacak birşey de yok. Zaten bizim ve islam dünyasının karakteri bu. |
7. April 2010, 01:01 PM | #12 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
madde hayal değil gerçe*tir.
|
14. March 2013, 04:59 PM | #13 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
madde gerçektir gerçek olmasa idi kütlesi olmazdı. sadece bilim maddenin nasıl kütle kazandığı ile ilgili çözüm bulamıyor nasıl oldu da enerji kütle kazandı ve madde oluştu?
bunu açıklamak için atom altı parçacıklardan yardım alınıyor ancak bu çözüm üretmiyor ve madde nasıl kütle kazandığı halen mechul. YAni madde gerçektir arkadaşlar burda hayal denilen konu ise; Biz dünyayı duyularımızla algılarız bu duyular sinir sistemi ile (elektriksel olarak) beyne ulaştırılır ve beyin karşımızda ki bu olguyu anlamlandırır. Soru şu bu adlandırma yanlış olamaz mı? yani beyin bunları yaparken hep elde edilen bilgilerden yapar ya bu bilgiler yanlış ise ? o zaman dünya koskaca bir yalan olacak. Yani hayal olma ihtimali olan şey madde değil bugüne kadar elde ettiğimiz bilgiler mi acaba ? Bunlarda son zamanlarda Kuantum ile ortaya çıkmış sicim teorisi ile pekiştirilmiş pareler evrenlerle devam eden bir süreç inşallah allah yardım ederde bir sonuca ulaşırlar. Aslında bunu Ploton ilk defa söylemiş ve örneklendirmiş. Ploton ;olarak bu ateşi Bir mağra düşünün der bu mağrada arkada büyük bir ateş yanar insanlar sadece önlerine bakmaları için prangalanmış ve bu ateşin önünde yarıya kadar bir duvar var. bu duvarın üstünde ise insanlar geçer durur konuşurlar ateşten dolayıda insanların gölgeleri daima ön tarafa bakan insanlara gözükür insanlar bu sesleri duyar ve gölgelerin konuştuğuna inanırlar ısı ve ışık ise arkadan gelen ateştir daima ve yaşam kaynağı olarak bunu görürler yani gerçeklik ile alakası olmayan bir dünyadır vs.... bir gün bir kişi alıp prangalarını sökerler yukarıya mağra dışına çıkartırlar kişi ilk önce göremez güneşten sonra yavaş yavaş güneşi görür sonra insanları görür ve gölgelerin ne olduğunu görür vs..... Açıklar uzuzn uzadıya Ploton. Sonra derki bu insanı tekrara mağraya indirirsek bu kişi gördüklerini anlatsa diğerlerine herkes ona deli der. (burda aslında felsefecilerden bahsediyor) Mağarada yaşayan insan ateşi güneş olarak görür gölgeleri insan olarak bilir ve bildiği herşey yanlıştır. çünkü bilgileri hep bu yöndedir. Gerçekliği bilen insan ise ne ateşe ne gölgelere bakar ve bunlara itibar eder. çünkü o gerçekliği biliyordur. Aslında bunu dine de çok rahat uygulayabiliriz. Elçiler allahın ayetlerini gerçeklerini gören insanlardır nuh,musa isa muhammed vb. Elçiler gerçekliği gördüklerine göre bu dünya onlara hoş gelmez ve gerçekliğe yani Allaha ulaşmak için uğraşırlar ve maddiyata önem vermezler. ÇÜNKÜ HEPSİ HİKAYEDİR SADECE |
14. March 2013, 05:34 PM | #14 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Madde gercektir. Hayal falan gördügümüz yok, orasi besbelli.
Ama, evet, ama maddeyi gercek haliyle görebiliyormuyuz? Yoksa yalnizca süslü halleriyle mi görüyoruz? Bazi maddeleri görmemezlikten gelmemiz bizler icin daha hayirli olamazmi? Erenler ne sekilde görüyorlar dünyayi? Manevi gözle görmek diye bir sey varmi? Yoksa her madde gercek halleriyle görünüyorlar da, bazi güzelliklerin cazibelerine kapilmamak icin nefsimizle mücadelemiz mi öneriliyor? Dünya hayatı 10/24- Dünya hayatının hâli, ancak gökten indirdiğimiz bir yağmurun hali gibidir ki, insanların ve hayvanların yedikleri yeryüzü bitkileri onunla yetişip birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü (o bitkilerle) bütün zinet ve güzelliklerini alıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerine (her türlü tasarrufa) kadir olduklarını sandıkları bir sırada, geceleyin veya güpegündüz ansızın ona emrimiz (afetimiz) geliverir de, bunları, sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi, kökünden yolunmuş bir hâle getiririz. İşte düşünen bir toplum için, âyetleri böyle ayrı ayrı açıklıyoruz. 13/26- Allah rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Halbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir. 18/45- Onlara dünya hayatının örneğini ver: (Dünya hayatı), gökten indirdiğimiz yağmur gibidir ki, onun sebebiyle yeryüzünün bitkileri boy verip birbirine karışırlar. Fakat bütün bu canlılık sonunda rüzgarın savurduğu kuru bir çer çöpe döner. Allah, her şey üzerinde kudret sahibidir. 18/7- İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet yaptık. 18/8- Biz, elbette (zamanı gelince) yeryüzündeki her şeyi bir kuru toprak haline getireceğiz. 29/64- Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi! 3/185- Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. 4/77- Daha önce kendilerine, “(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” derler. De ki: “Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.” 40/39- “Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı ancak (geçici) bir yararlanmadır. Ahiret ise ebedi olarak kalınacak yerdir.” 47/36- Şüphesiz dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer inanır ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, O size mükafatınızı verir ve sizden mallarınızı (tamamen sarf etmenizi) istemez. 57/20- Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir. 6/32- Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız? |
14. March 2013, 06:37 PM | #15 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
merdem gerçeklikten kastın ne?
biz algılarımızla olguları anlamlandırdığımız için evet biz maddenin gerçek halini görüyoruz. Göremediğimiz hali bizim için gerçek değildir . Ama şu da var göremediğimiz bir çok gerçeklik var. İnsan oğlunun en büyük sorunu şu aslında algılayamadığı şeylerin gerçeklikle olan alakasını bir türlü kabul edemiyor senin sorduğun şeyler allahın takdiri ve buna iyi mi kötü mü diye cevaplamak imkansız ben hayatım boyunca hiç kızılötesi ışık yayan bir madde görmedim göremem de yani yorum da yapamam. belki iyi belki kötü. Erenler dünyayı nasıl görüyor? güzel soru bilmem ben eremedim. Ama bizim gördüğümüzden farksız değildir yeşili yeşil siyahı siyah armutu armut gibi gördükleri Zannediyorum Manevi göz ? oda güzel soru ama cevabı çok basit ; Bir şeyi Allah ın istediği gibi görmektir herhalde Ama anladığım bir şey var Evren harika bir şey o kadar çok gizem (bize göre şu an) varki o kadar çok bilinmezlik varki. Hayal dünyasında yaşıyoruz işte Uyanınca gerçekliği yani aslı değişmeyecek olan dünyayı göreceğiz. Konu kuman tarafından (14. March 2013 Saat 06:39 PM ) değiştirilmiştir. Sebep: yazım yanlışı |
14. March 2013, 07:03 PM | #16 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Bana göre: hayattayim bu bir gercek, evlendim 3 cocuk sahibi oldum ve cocuklarimla cok güzel anilarim oldu bu bir gercek (hatiralar zihnimde kazinmis olarak devam ediyorlar sanki daha dün imis gibi). Öldükten sonra Rabbimizin bizleri tekrar diriltecegi (imanim bana bunun gercek oldugunu söylüyor) ve Rabbim bunu Ayetleriyle bildiriyor.
Dogumumdan ölümüme kadar 5 duyumumla ve kalbimin yoluyla yasadigim her sey gercektir. Allah ile yalniz benim aramda olan gercekler de var, belki de kimsenin bilmedigi. Ama hepsi gercektir, yoksa Rabbimiz neden hesap sorsun gercek olmayan seylerden. *** Biraz da asirma yaptim aralarindan sec secebilgini. gerçek : Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki. Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat. Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici. Temel, başlıca, asıl Örnek: Bir kişinin ahlaklı olması için, o benim dediğim gerçek ahlaka erişebilmesi için bir iç âlemi olmalıdır. N. Ataç Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan. Yapay olmayan. Doğruluk Örnek: Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa, duygu payı da ondan az değildir. B. Felek Gerçeklik, realite Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak, var olan. Bilinçten bağımsız olarak var olan. 1. bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakikî. 2. aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici. 3.temel, başlıca, asıl. 4.doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan. 5.isim gerçek olma durumu, gerçeklik, realite. 6. isim yalan olmayan, doğru olan şey. 7. felsefe düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan. 8. yapay olmayan. Doğru, dürüst. Temel, başlıca, asıl doğayı yansıtan. *** durum: Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon Örnek: Genel Sekreter, kazadaki sıtma durumu hakkında verdiğim uzun tafsilattan pek memnun kaldı. R. N. Güntekin Duruş biçimi, konum. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. İsim soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Bkz. hal. Bir ayaktopu kümesinde takımların aldıkları sonuçlara göre kazandıkları değerler. Uluslararası kurallara göre kazanan takım iki, yenişemeyen takımlar birer değer alırlar. Yenik takımlar ise değer alamazlar. *** nesne : Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi, maddesi olan her türlü cansız varlık, şey, obje Örnek: Ağzımıza koyduğumuz şey değil, tadını tuzunu bildiğimiz nesne değil. S. M. Alus Geçişli fiili bütünleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç. Öznenin dışında kalan her konu, obje Örnek: Her nesne ve olaya alaycı bir gözle bakmak ilkesinden yola çıkar bu görüş. S. Birsel (Derleme., belirtilinesne, -i'li tümleç, -i'linesne) Geçişli eylemi tümleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç: Ali bir kitap almış; Öğrenci para bulmuş, sahibine vermiş; Öğretmen ders anlatıyor; Meseleyi çözmeden gitmeyin; Çocuklar annelerinin evde bulunmayışını fırsat bilirler; Ali evi sattı, bahçeyi bıraktı; Bazı insanlar okumayı sever, yazmayı sevmez; Kar bütün limanı sarmıştı vb. İnsanın dışında kalan, görülebilen, dokunulabilen, bir ağırlığı ve kütlesi olan her türlü özdeksel varlık. (Lat. objectum = karşıda bulunan, karşıya konan) : 1- (Genellikle) Karşımızda bulunan şey. 2- Öznenin bağlılaşık kavramı olarak, özne ediminin, bilincin kendisine yöneldiği şey: a. Kendisine yönelinen, düşünülen, tasarlanannesne, kendisine yönelen bir edim olmadan var olmayan şey; bilinçte, düşünmenesnesi (konu) olarak düşünme olayının karşısında bulunan şey; düşüncel (ideal)nesne. b. Özne ediminden, bilinçten, bağımsız olan gerçek (real)nesne; gerçeklik olarak, dışdünyanın bir parçası olarak bilincin karşısında duran şey. Şey, herhangi bir şey. |
14. March 2013, 09:37 PM | #17 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
şöyle demişsin;
Biraz aşırma yaptım gerçek-durum-nesne gerçek : Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki. Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat. durum: Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon nesne : Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi, maddesi olan her türlü cansız varlık, şey, obje Senin gerçek dediğin herşeyi değiştirebilirim (bu kuvvet bende yok tabiki). Nesne senin belli bir anda belli şartlar altında olan gerçekliğin ama ben konum ve hızı etkileyerek senin daha önce nesne dediğin bazı değerler verdiğin şeylerin hepsini değiştirebilirim einstein amca bunu söyledi. Yani gerçek aslında izafidir. Allah bunu söylemiyor mu bize? ne güzel diyon anılarım hala canlı DAHA DÜN gibi dün değil di o 10 sene önceydiyani 9 yıl 364 gün geçti. böylece zamanın sadece fizik olarak değil duydu olarakta izafi olduğunu söyledin. Bu dünya izafidir bu şartlarda böyle ama şartlar değiştiğinde gerçek diye adlandırdığın her şey gerçek olmayacak. Konu kuman tarafından (14. March 2013 Saat 09:40 PM ) değiştirilmiştir. Sebep: yarım kaldı |
14. March 2013, 09:56 PM | #18 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Asrimizda henüz sadece yeryüzünde yasamamiz mümkün oldugundan dolayi uzaydaki karsilastirmalar beni pek ilgilendirmiyor. Ben su an yeryüzündeki hayattan sorumluyum ve yeryüzündeki sartlara uymam gerekir.
|
Bookmarks |
Etiketler |
aslı, hayal, maddenin |
|
|