8. June 2014, 10:48 AM | #11 |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
HIRSIZIN ELİ NASIL KESİLİR....
--------------------------------------- Tamtakır kasadan yorgan temizletmeye Erzurum Kongresi tamamlanmış, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Sivas'a doğru yola çıkma hazırlığına başlamışlardır ama küçük bir eksik vardır: Para... Parasızlık, sözünü ettiğim kitapta şöyle anlatılıyor: "...Bizim sivil karargâhın masraflarına para dayandırmak kolay değildi. Gerçi en asgarî hayat şartlarına tâbî olarak ve askeri tabldottan yemek alarak geçiniyorduk. Buna rağmen, umumi masrafları ve ihtiyaçları karşılarken, para bütün ihtimamımıza rağmen suyunu çekmekteydi. ...Paşa, para ile meşgul olmaktan hoşlanmazdı. Alışveriş etmeyi ve her türlü gelir ve giderle meşgul olmayı bana bırakmış, 800 lirasını da yine bana vermişti. Bunun içindir ki para mevzuunda sıkıntılı vaziyette idik ve cepten yiyorduk. Paşa 'Hazırlığımız tamamlandı mı? Ağustos'un 29. günü hareket edebiliyor muyuz?' dedikçe, beynim burgu ile delinircesine zonkluyor, gözlerim 'Parrrra!' diye kararıyordu. Paşa'nın azim ve cesaretini kırmamak için ona 'Ne ile gideceğiz? Para nerede?' diyemiyordum..." AYAZDA, SOBASIZ GÜNLER Aynı sıkıntı, Sivas Kongresi'nin ardından da bütün yakıcılığı ile devam etmektedir: "...Paşa, Hüsrev Sami Bey'le bana 'Birer kahve içeriz de öyle gidersiniz' diyordu. Bu, 'Sabahlayacaksınız' demenin müjdesiydi. Kalktık. Emirber Ali'ye emretti: - Ali, bize birer şekerli kahve yap. Ali, 'Paşam, şeker yok. Sade yapayım mı?' deyince Paşa gülerek yüzüme baktı: '...Niçin şeker aldırmıyorsun?' dedi. Ben de gülerek 'Yarın inşallah aldırırım' dedim ve ilâve ettim: 'Hele şimdi sade içelim'... Emirber Ali sade kahveleri pişirmek üzere odadan çıktıktan sonra Paşa, mahzun mahzun gözlerini gözlerimde dolaştırarak 'Farkındayım, yine züğürtledik' dedi. - Evet Paşam. Hem züğürtle-dik, hem de mevcut paramız şeker almaya müsait değil. Şeker çok pahalı". Ankara'ya gelinmiş, yeni bir Meclis açma hazırlıklarına girişilmiştir ama para hâlâ yoktur, hattâ odun bile alamadıkları için Ankara'nın ayazında sobasız yaşamaktadırlar. Para bulabilmek için para eden şahsî eşyalarını ve üzerlerindeki kürkleri bile satmışlardır. Ankara Müftüsü Rıfat Efendi bir gece ziyaretlerine gelir ve bir şeker koşuşturmasıdır başlar... Müftü Efendi'ye kahve ikram etmek lâzımdır, kahveyi güç-belâ tedarik etmişlerdir ama şekerleri yoktur, sigaraları ise zaten kalmamıştır. 48 KURUŞ KALMIŞTI! Kahveyi bir çekmeceye sakladıkları iki parça şekerle yapıp ikram ederler. Rıfat Efendi paralarının olup olmadığını sorar, kasada sadece 48 kuruş kalmış olmasına rağmen "Var" cevabını verirler, müftü cevabı dinlemeden cübbesinin altından bir torba çıkartır ve "Burada halktan topladığımız bin lira var" deyip masanın üzerine bırakır. Meclis'in kuruluş harcamalarının büyük kısmı, Ankara Müftüsü Rıfat Efendi'nin, yani sonraki senelerin Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi'nin halktan topladığı bu para ile yapılacaktır. Bu hazin hadiseleri, Mazhar Müfit Kansu'nun İstiklâl Savaşı'yla ilgili olarak yazılmış en gerçekçi eserlerden biri olan ve ibret dolu hadiselerden sözeden "Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber" isimli eserinden naklettim... Birkaç sene önce "Koltuklarımızı ceylân derisi ile mi kaplatalım, yoksa daha kalitelisi ile mi?" tartışmasının yaşanıp ceylân üzerinde karar kılındığı ve kuru temizleyicisine şimdi "ucuz" diye mahallelinin yorganları ile perdelerinin taşındığı Meclis; kahve, şeker ve sigara alacak paraları bile olmayanların kurmuş oldukları aynı Meclis'tir! --------------------------------------- -Alıntıdır-
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa." |
8. June 2014, 02:45 PM | #12 |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 38
Tesekkür: 0
2 Mesajina 2 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 |
Arkadaşlar Konu Osmanlı değildi hırsızlıkdı ben Osmanlı tarihinden hırsızlık vakaları verdim.Eğer Osmanlının doğruluğu eğriliği tartışılacaksa zaten konu çok uzarda. Kısaca şunu söyleyeyim. Muhteşem yüzyıl dizisinin tarihle kesinlikle bağdaşmadığı defalarca ilgili kurumlarca belirtildiği halde hala nasıl olurda Tarih diye kabul edersiniz anlayamadım.
Ben Osmanlının saltanat haricinde usulen her sistemini desteklerim. Keşke seçimle padişah yada devlet başkanı her neyse seçilseydi. Lakin Osmanlının 600 yıllık tarihinde Müminlerin hayat standartı dünya standartının üstündeydi. Bir mektupla koca ülkelere talimat verir Fransızlar almanlar koca devletler anında yerine getirirdi. Şimdiki gibi bir rahip veya bir kafir Kuranı yakacak ha bırak yakmayı dilini uzatsa o ülkeyi yerle bir ederdi. Senin şimdi Amerikadan talimat aldığın gibi yada vay avrupa birliği şunu istedi şunu yapalım demezlerdi. Kuralı onlar koyardı. Ayrıca Türkleri sevmezmiş. Bu ne cehalat anlamadım ki. Osman oğullarının aslının nerden geldiğini biliyormusun. Ben kendi soyumdan biliyorum. Oğuz boyundan geliyorum. Osman beyde Oğuz Türklerindendir. Has Türklerden biri olan bir sülale Türkleri sevmezmiydi. O senin dediğin Irkçı Türklere karşı tavırlarını öyle anlayan. Aslında Türk olup olmadığı belli olmayan fitnecilerin idiialarıdır. Osmanlı ALLAH ın Kitabıyla Hüküm verirken senin çok sevdiğin laiklik başlı başına Şeriata karşıdır. Senin lanet okuduğun Abdulhamit yahudilere tokat atarken. Senin bayıldığın laikçiler yahudilerin oyuncağı oldu. Senin lanet okuduğun Müslümanken. Hiç kimsenin arkasından konuşmak istemem ama senin doğru gördüğün bu sistemin kurucularından ismet inönü Köylerde Kuranları toplatıp yakmıştı. Senin hain dediğin Vahdettin ülke maslahatı için makamından vaz geçerken. Sen bunu kaçtı gitti diye anladın. Biz gök yüzünden indirildiği iddia edilen kitaplarla değil tabiatın kendisiyle hüküm veririz diyen Mustafa Kemal mı kutsal oldu. Bilmediğim bir şeyi yazmam zanlada yazmam. Kaynağı Mustafa Kemalin son Meclis konuşmasındadır. Hani ALLAH ın c.c Kitabını çok seviyordun. Şunu desen anlarım. Osmanlının eksikleri vardır şunlardır. Cumhuriyet sonrası şu eksikler vardır desen anlarım. Fakat kalkıpta toptan osmanlı şöyle adiydi. cumhuriyet sonrası şöyle kutsaldı dersen. O zaman sana bunlar sorulıur. İsmet inönünün Kuranları yakmasını Mustafa Kemal Atatürkün ALLAH ın kitaplarına inanmadığını belirtmesini nasıl açıklayacaksın. Ha inanırmış inanmazmış kendi meselesidir. Beni ilgilendirmez. Fakat Osmanlının Cumhuriyetle kıyaslanması sonucu bu soruları soranlar olur. Osmanlı Cumhuriyetin temelini oluşturur. Osmanlı da yaşayan halkda cumhuriyette yaşayan halk da aynı halk. Osmanlıyı osmanlı yapanda bu halk, cumhuriyeti cumhuriyet yapanda bu halk. Bazıları istemeyebilir. Bu Osmanlı dönemindede vardı. Şimdide var. Ne Fatih istanbulu tek başına fethetti. Nede Atatürk kurtuluş savaşını tek başına kazandı. Neyi neyle kıyaslıyorsun. Konu hırsızlık olduğu için bu osmanlı cumhuriyet meselesine girmek istemezdim ama siz girdiğiniz için girmek zorunda kaldım. Bu meseleyi tartışmak istiyorsanız bir konu açın orada tartışalım. |
8. June 2014, 03:53 PM | #13 | ||||||||||||
Super Moderator
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Bilemeyeceğim ben o sülaleden değilim Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
O zaman insanlar göktaşlarına veya dünyaya düşen uçak ve uydulara tapmaya başlasınlar. Yağmur, yada kar da olabilir. BKNZ: ingilizce de DOWLOAD ne anlama gelir? Zikri elinizdeki sahifelerden ibaret zannetmenize ithaf olunan ayetler aşağıdadır. Müddessir (52) Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor. Abese (16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir. Benim kainattaki kutsalım ALLAH, dünyadaki kutsalım da İNSAN'dır. Rehberim de ZİKR'dir. İnsan için Allah'tan başka kutsal yoktur! Ama eğer "madde aleminde" bir kutsala ihtiyaç gösteriyorsan, Allah "o"na da işaret etmiştir. "O kutsalı", Sâd Suresi-71'den itibaren okuyalım: 'Hani Rab'bin meleklere şöyle demişti:" Ben çamurdan bir insan -halife- yaratmaktayım. Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üfürdüğümde, önünde "SECDE" ederek eğilin. O meleklerin hepsi toptan secde ettiler. İblis müstesna; benlik tasladı ve hakikat bilgisini inkâr edenlerden oldu. Allah dedi "Ey iblis İKİ ELİMLE yarattığıma SECDE ETMEKTEN seni alıkoyan neydi? Benliğin mi engel oldu, büyüklük mü tasladın, yoksa yücelenenlerden mi oldun!?' İnsanın yaratılışındaki anlatımda, eğer maddi dünyada bir kutsal arıyorsan Allah aradığını sana gösteriyor: İnsan. Sen, ben, komşu teyze, Amazonlardaki yerli, eskimo ...... Allah'ın yarattığında " iki elimle" diye ihtimam gösterdiği, özel yaratık kutsallık taşır, ve bu özelliklerinden dolayı Allah "birbirinize hürmet edin, büyüklenmeyin, secde edin, bunu yapmazsanız, kendinizden başkalarını şeytanın gördüğü gibi küçük görür de yaşam hakkı tanımazsınız. Yani ekonomik ve sosyal yönden birbirinizi kollayın, kollektif bir yaşam yaşayın diyor. Dikkat edin Kitab'ın konusu da ideal ve idealist insandır. Bakara-90:"- Gerçeği örtenler için rezil edici bir azap vardır." Gerçek ne? Yeryüzünde en kutsal olan insan. (Teşekkürler Galip Ağabey) Alıntı:
Alıntı:
fatih istanbulu fethetmedi geri aldı BKNZ: (e birazda siz araştırın canım) şimdide katolik, ortodoks ve ermenilere verilen tavizlerle geri alınıyor. Bu arada; FATİH İSTANBUL'U BİR, ATATÜRK İKİ DEFA KURTARDI 1915 yılında İngiliz-Fransız donanması İstanbul'un fethi için Çanakkale Boğazı'na gelmiş, Osmanlı Ordusu onları boğazda durdurmuş, İstanbul'u almalarına izin vermemişti. Destansı bir savaş olmuştu. O savaşta Yarbay Mustafa Kemal de vardı. 19. Fırka Komutanı olarak savaşa katılmıştı. Dahiyane bir taktik ve komuta ile düşmanı durdurmuştu. Anafartalar Kahramanı olarak tarihe geçen Mustafa Kemal, İngiliz-Fransız donanmasının İstanbul'u alıp Ruslar'a yardım etmelerine izin vermemişti. Ve bu savaş, bu kahramanlık Mustafa Kemal'in ASKERİ DEHASI'nı dünyaya tanıtmış, İngiliz donanma Bakanı Çörçil'in istifasına, "Her Yüz Yılda bir DEHA gelir, o da Türklere geldi" demesine neden olmuştur. Bu olay Mustafa Kemal'in İstanbul'u BİRİNCİ KURTARIŞI'dır. Mustafa Kemal'in İstanbul'u ikinci defa kurtarışı, İstiklal Savaşı'nda, 1922 yılında olmuştur. Bilindiği gibi 1920'de Yunanlıların Anadolu'ya çıkmaları, Trakya'yı işgalleri yanı sıra İngiliz, Fransız ve İtalyanlar da İstanbul'u işgal etmişlerdi. İşgal iki yıl sürmüştü. Mustafa Kemal bu iki yılda düşmanla savaşmış, 30 AĞUSTOS ZAFERİ ile Yunanlıları mağlup etmiş, gerek Yunanlılar Anadolu ve Trakya'dan, İngiliz, Fransız ve İtalyanlar da İstanbul'dan çekilmek, Mudanya Ateşkes Anlaşması ile hazırlanan Anadolu ve Trakya'dan Çekilme Takvimi uyarınca, düşman 1922 Ekiminde İstanbul'u Refet Bele Paşa komutasındaki Türk Ordusuna teslim etmek zorunda kalmışlardır. Bu olay, "İstanbul'un Kurtuluşu" olarak her yıl törenlerle kutlanmaktadır. Bu da MUSTAFA KEMAL'İN İKİNCİ KEZ İSTANBUL'U GERİ ALIŞI'DIR. Dileriz ki bundan sonraki törenlerde TARİHİ GERÇEK dile getirilip, halka doğru söylenir. Söylenir mi, kimbilir? ----------------------------------- bu arada meslek? bir tahminde bulunsam... islam hukuku ve tarih galiba... not : yukarıdaki benim zannımdır yanlış olabilir. kusura bakmayın. zannım doğru ise hiç bir osmanlı padişahının hacca gitmemesini nasl değerlendiriyorsunuz? devlet işleriydi, vakit imkasızlığıydı, mesafe uzaktı, hedeydi, hödöydü boşverin... ÖRNEK: (sadece örnek olarak verilmiştir. şahısa bir kinayem yoktur. diğerlerini netten bulabilirsiniz.) KANUNİ’NİN SEFERLERİ Belgrad Seferi: 27 Mayıs 1521-19 Ekim 1521 (145 gün) Rodos Seferi: 16 Haziran 1522-29 Ocak 1523 (227 gün) Mohaç Seferi: 23 Nisan 1526-13 Ocak 1527 (265 gün) Avusturya Seferi: 10 Mayıs 1529-29 Ekim 1529 (271 gün) Alman Seferi: 25 Nisan 1532-22 Kasım 1532 (211 gün) Irakeyn Seferi (iki bölüm halinde): 11 Haziran 1534-07 Aralık 1534 (Kanuni, kışı Bağdat’ta geçiriyor.) 01 Nisan 1535-08 Ocak 1536 (180+282=462 gün) Korfu Seferi: 17 Mayıs 1537-22 Ekim 1537 Korfu Seferi (158 gün) Boğdan Seferi: 08 Temmuz 1538-27 Ekim 1538 (111 gün) Budin Seferi: 20 Haziran 1541-27 Kasım 1541 (160 gün) Estergon Seferi: 23 Nisan 1543-16 Kasım 1543 (207 gün) İran Seferi: 29 Mart 1548-05 Ekim 1548 (190 gün) Nahçıvan Seferi (iki bölüm halinde): 28 Ağustos 1553-08 Kasım 1553 (Kanuni kışı Halep’te geçirir.)09 Nisan 1554-31 Temmuz 1555 (Kanuni, bu dönemin 10 ayını Amasya’da geçirir.) (72+478=550 gün) Zigetvar Seferi: 01 Mayıs 1566-07 Eylül 1566 (Kanuni hayatını bu seferde kaybeder.) (129 gün) Kanuni’nin fiilen seferde geçirdiği süre: 3086 gün/8 yıl 5 ay.” ----------------------------- Bakara (104) Ey iman edenler! "Râinâ" demeyin, "unzurnâ" deyin ve dinleyin. kafirler için acıklı bir azap vardır. Bakara (257) Allah iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. kafirlerin velileri ise tâğuttur. onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar. Al-i İmran (196) kafirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın. Nisa (139) Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Halbuki bütün izzet ve şeref Allah'a aittir. Maide (3) Bugün kafirler dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim. Enam (122) Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kafirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir. Tevbe (85) Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla ancak, dünyada kendilerine azap etmeyi ve canlarının kafir olarak çıkmasını istiyor. Al-i İmran (28) Mü'minler, mü'minleri bırakıp inkarcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan korunmanız başkadır. Allah asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah'adır. Nisa (89) Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı. Maide (51) Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez. Maide (57) Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kafirleri dost edinmeyin. Eğer mü'minler iseniz Allah'a karşı gelmekten sakının. Maide (81) Eğer Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilene inanıyor olsalardı onları dost edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fasık kimselerdir. Mümtehine (1) Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah'a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız. Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa mutlaka doğru yoldan sapmıştır. -----------------------
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa." Konu bartsimpson tarafından (8. June 2014 Saat 04:58 PM ) değiştirilmiştir. |
||||||||||||
8. June 2014, 07:37 PM | #14 | |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 38
Tesekkür: 0
2 Mesajina 2 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 |
Alıntı:
|
|
Bookmarks |
Etiketler |
ahtapotun, cezası, hırsızlık, kesin, kesme, kollarını, üzerine |
|
|