5. January 2011, 12:21 PM | #11 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Jun 2010
Mesajlar: 12
Tesekkür: 4
10 Mesajina 23 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 |
üye tarafından silindi...
Konu tevhid_yolcusu tarafından (26. April 2012 Saat 11:32 PM ) değiştirilmiştir. |
tevhid_yolcusu Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Miralay (5. January 2011) |
5. January 2011, 12:31 PM | #12 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Alıntı:
Ben Şeyhimden himmet istesem dahi himmetin yukardaki örnekdeki gibi geleceğini bilerek isterim. Himmet isterken tam açılım olarak izah ediyimki anlaşılabilsin. Şeyhim himmet et derken ben bilirim ki.Şeyhim RABBİMe dua edecek.Ona verilen ilimle Rabbimin isimlerini kullanarak Ona olan dostluğunun hatırına Rabbim benim işimi kolaylaştıracak.Doktorun zahiri ilmi ile evliyanın batını ilmi arasında fark akaid olarak yoktur.İkiside ilimden faydalanırlar.İkisininde bir şeye vesile olması ALLAH ın izniyledir.Arasındaki fark sadece doktor anatomi ilmine vakıftır.Evliya ise manevi ilme vakıftır.Doktor anatomi ilmini bilmesi sebebiyle duran kalbin elektro şok la tekrar çalışabileceğini ümit eder.elektro şok kullanır. Evliya da Kun bi iznillah ile ölünün dirilebileceğine ümit eder.Sadece kullanılan şeyler farklıdır.ikiside ölünün dirilmesi diyelim yada kalbin tekrar çalışması diyelim her neyse bu olaya vesile olurlar.Olayı yaratan ALLAH dır. Nasıl oluyorda doktordan himmet istemek şirk olmuyorda şeyhden istemek şirk oluyor. senin anladığına göre Süleyman a.s Efendimizde şirke düşmüş olur. Neml süresi 38. (Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir(Bu Himmet istemek değilmi hemde olağan üstü)? 39. Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi.(Bak keramet yapacağını belirtiyor) 40. Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise(Bak ne diyor bizim bahsettiğimiz meseleden ilim verilmiş yani kun biiznillah misali): Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır.(Ne yaptı keramet gösteren evliyadan himmet istedi ve onu ALLAH dan bilip şükretti . Aynen bizim bahsettiğimiz gibi) Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir. * Şimdi bu ayeti kerimede Süleyman a.s efendimiz ALLAH dan isteyemezmiydi.Peygamber olduğu halde duası başka insanlara göre daha makbul olduğu halde neden bir başkasından himmet istedi. Bu şirk olmuş olsaydı böyle yaparmıydı. selametle Konu ebu Maruf tarafından (5. January 2011 Saat 12:34 PM ) değiştirilmiştir. |
|
ebu Maruf Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Miralay (5. January 2011) |
5. January 2011, 12:48 PM | #13 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Aleykümselam ebu Maruf kardeşim
Özür dilerim. Meramımı yanlış anlattım sanırım. Doktora da gitseniz,Allah dostu olarak bildiğiniz bir zatın ya da salih bir arkadaşınızın yanına da gitseniz farketmez. Doktora gittiğinizde onun tıp ilmine güvenerek,ilaçla vesair tedavi talep etmenizle,şeyhin veya salih bir arkadaşınızın yanına gidip, yada telefonla sizin için dua etmesini rica etmek arasında fark yoktur; bunu şirk olarak görmüyorum. Benim amacım,siz evinizdesiniz;şeyh efendi yüzlerce km uzaklıktaki evinde. Siz evinizde otururken,uzaktaki bir şahıstan himmet istemenin şirk olduğunu belirtmekti. Yani hani sofi arkadaşlarda bir inanış vardır. Şeyhimiz biz yatağımızda yatarken sağa mı döndük,sola mı döndük hepsinden haberdardır derler. Cenabı Allah'ın Latiful Habir,Semiul Basir sıfatlarına şeyhlerini de nazire yaparlar. Yapmayanları tenzih ederim. Lakin genelde edindiğim izlenim bu minvaldedir. Hele de ölmüş evliyadan himmet istemek yok mu; o da ayrı mesele. İşte ben bu konuyu demek istemiştim. Selametle Allah'a emanet olunuz Konu Miralay tarafından (5. January 2011 Saat 12:51 PM ) değiştirilmiştir. |
5. January 2011, 01:49 PM | #14 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Sevgili Miralay kardeşim
Şu kişi görür yada göremez demem.ALLAHU TEALA o izni vermişse sende görebilirsin bende. Zahiren Şeyhe gidip dua istemek en doğru olanıdır. Lakin Rabıta vesilesi ile ben aklımdaki bir çok meseleye cevap buldum Kalbim mutmain oldu. Anlayamadığım bazı Ayeti Kerimelerdeki hikmeti Vermiş olduğum bir fetvayı düzeltme.Yada zanla baktığım konulardaki düzeltmeleri Şeyhi rabıta vesilesi ile Rabbim lütfetti. Ben tayyi mekan olayını bir ilim olarak görürüm.Bize göre süpermenlik olsada Rabbimin lütfuyla mümkün olduğuna inanırım zira bu Rabbim için zor değildir. Nasılki şeytan bile kanlarımızda dolaşabiliyorsaki ALLAH c.c lanetlediği bir cinniye bile bu tasarrufu vermişşe dostlarına niye vermesin.Ben demem ki benim şeyhim senin şeyhi yada falan şeyh tayyi mekan yapabilir. Lakin bu Ayetce sabittir. ALLAH Rasulunun a.s tayyi mekan yapıp miraca çıktığı yada Süleyman a.s Efendimize melikenin tahtını getiren velinin tayyi mekan yaptığı belirtilmiştir. İnsanda Kendi şeyhini ALLAHın dostu olduğuna inanıp ondan himmet istemeside kendisine tayyi mekan tasarrufu vermiş olduğuna inanmasıyla alakalıdır. Yani bu birazda şahsı meselelerdir diyebiliriz. Genel olarak bunun mümkün olup olamayacağı.Bunu talep etmenin şirk olup olamayacağıdır. Tayyi mekan ALLAHU TEALA nın bir lütfudur hissiyatıyla bakıldığı zaman akaidi bir sorun yoktur.Lakin Onun dışındaki meselede malumdur zaten tayyi mekan olsada olmasada şirk olur.Tabiki bütün bunlara ne gerek var.Yapmayın emin olun diyebilirsiniz. Fakat benim yıllardır tefekkürlerimden.Ayetleri ve hadisleri incelemelerimden. ASıl tevhid inancının bu olduğu ortaya çıktı.Tabiki bu şahsi düşüncemdir. Bağlayıcı değildir.Ben eskiden La ilahe illALLAH tevhidini ALLAHdan başka ilah yoktur. Mahlukatın hepsi aynıdır gözüyle bakardım ki.Bu sadece Rabbimin haşa bir ilahdan başka bir şey olmadığını ilahın mana olarak sadece tapılacak bir olgu olduğunu anlardım. Halbuki bu gereklimi diye sorulan şeyler vesilesi ile Rabbimin LATİF sıfatının tecellisini,CABBAR sıfatının tecellisine v.s sıfatlarının tecellilerini bir çoğuna şahid oldum.O'na olan inancım O' na olan güvenim arttı O' nu daha iyi tanımaya başladım.O ' na sadece tapmakdan ,ibadet etmekten başka sevmeye daha fazla bağlanmaya başladım.O'na Kulluk yapmanın lezzetini almaya başladım Fakat sizinde belirttiğiniz üzere taassuba düşen insanlar olabilir.Onlarında kalblerinde yada bizimde kalblerimizde farkına varamadığımız şirk yada şirke götüren düşünce ve hissiyatlardan Rabbim hepimizi muhafaza eylesin. saygılarımla Konu ebu Maruf tarafından (5. January 2011 Saat 01:51 PM ) değiştirilmiştir. |
5. January 2011, 01:56 PM | #15 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Alıntı:
وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ . 1 مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ . 2 وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ . 3 إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ . 4 عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ . 5 ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَىٰ . 6 وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ . 7 ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ . 8 فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ . 9 فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ . 10 مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَىٰ . 11 أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ . 12 وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ . 13 عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَىٰ . 14 عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ . 15 إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ . 16 مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ . 17 لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَىٰ saygılarımla |
|
5. January 2011, 02:10 PM | #16 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Bir de hazır konu başlığı burada tartışılıyorken çok önemli bir konudan bahsetme gereği duydum. Müslüman kardeşlerimiz arasında sanki hadislere düşmanmışız gibi bir izlenim oluşmuştur.
Kesinlikle Allah'a ve Resulune itaatsizlik gibi amaç taşımamaktayız. Şahsım adına hadislere şu minvalde bakıyorum. Hadis;Allah'ın Resulunün (Salat ve selam üzerine olsun) ağzından çıktığına inanılan,veya öyle olduğu iddia edilen rivayetler zincirinden oluşmuş sözlerdir. Kesin olarak bu sözlerin Resulullah'ın ağzından çıktığına hiç kimse emin olamaz ve tarih boyunca ve günümüzde bir takım kurum ve kişilerce istismara açık bir konudur. Herkes başına "sahih" diyerek istediği bağlamda menfaatine uygun hadis üretebilir. Ben hadis rivayetlerini kulaktan kulağa oyununa benzetirim. Hani çocukken çok oynardık ya Baştaki kişi,"sabun" der. Daha sonra; sabun,sabun,sabun,...., kavun, kavun, kavun, ..., koyun,koyun. En sondaki kişiye ilk baştaki kişinin ne dediğini sorduğumuzda "koyun" dedi der. Güncel hayatta hep başımıza gelmiştir bu olay. Bu örneği kötü niyetli olmasa da, iyi niyetli insanların bile hataya müsait olduğunu göstermek için belirttim. Bir hadisin büyük bir topluluk önünde söylenmesi de sıhhatini etkilemez. Zira en meşhur hadis olan (hani hemen hemen hepimizin evinde,dükkanında asılı bulunan) "Veda Hutbesi" nin bile birkaç değişik versiyonu mevcuttur. Bu yüzden hadislerin sıhhatine güvenemediğimizden,hadisleri dinde nass (delil) olarak göremiyoruz. Şimdi sıhhatine bu kadar güvenilemeyecek olan hadislere dayanarak,bu temel üzerine nasıl dinimizi bina edebiliriz? Tamam tümden de reddedelim mi? Elimizde tarih kaydı bulunması açısından Kur'anla çelişmeyen,tezat oluşturmayan hadislere veya değerli insanların söylediği güzel sözlere sahip çıkmanın bir sakıncası olamaz. Özellikle Allah Resulünün yaşadığı sıkıntılı günlerin ve vahyin indirildiği an'ın heyecanını yaşamak açısından çok değerli verilerdir bunlar. Bunların zayi olmasına kimsenin gönlü razı gelmez. Ama gerçekten Resulullah'ın ağzından çıkması muhtemel olan gerçek hadisleri nerden bulacağız da baştacı edeceğiz. O da muamma gerçekten. Rivayet edenler arasında bir tane bile ard niyetli,ya da unutkan birisi olsa koskoca dayanak bile güme gidecek. Mutlu Özbay adında bir dostumuza, "neden hadisleri delil olarak kabul etmiyorsunuz?" sorusuna kendisi ;"Allah'ın kelamı olan Kur'an yetmiyormu da, hadisleri delil alacağım" demişti. Değişmeyecek,sağlam ve sağlıklı olan tek kelam,söz,hadis Kur'andır. O'da zaten Rabbulalemin'in bizatihi kelamıdır. Ondan büyük dayanak mı var ki,başka kaynaklara yönelelim. Saygılarımla |
5. January 2011, 09:16 PM | #17 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Alıntı:
selametle |
|
ebu Maruf Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Miralay (5. January 2011) |
5. January 2011, 10:41 PM | #18 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Eyvallah ebu Maruf kardeşim.
Pek çok söylemine katılmakla beraber, en son eleştirdiğiniz konuya değinmeden edemiyeceğim. Bilirsiniz dinde kabul görmüş 4 adet delil vardır. -Kitap (Kur'an) -Hadis (veya sünnet) -İcmayı ümmet -Kıyası fukaha Buraya kadar eh,güzel diyelim. Lakin uygulamaya bakarsak durum ne vaziyette acaba. (Kusura bakmayın ama ben her zaman uygulamaya bakarım. Kitaplardaki yaldızlı sözcükler uygulamada kendini belli eder.) Hangi fıkıh,ilmihal kitabını açarsanız açın. İçeriğinde tek tükleri saymazsak hemen hemen hiç Kur'andan ayetler yoktur. Hep ya falanca hadis kitabı,ya da falanca alimin kitabı diyerek alıntılanır. Eğer tezime karşı öyle bir kitap varsa kaynak verirseniz çok mutlu olacağım. Zira bugüne kadar kütüphanemi süsleyen ciltler dolusu kitapları bir hışımla bu yüzden sobada yaktım. Ki bu kitaplar normalde paha biçilmez olarak tanımlanır ve ben hepsini okudum bir zamanlar. İşte bu yüzden teoride 1.sırada kaynak olarak gösterilen Kur'an; maşesef uygulamada en son sıralamada bile yer almamaktadır. Lütfen benim bu tezimi çürütün de sizden özür dileyim. Saygılarımla Allah'a emanet olunuz. |
6. January 2011, 06:16 AM | #19 | ||||
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 176
Tesekkür: 627
164 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Alıntı:
Sevgili kardeşim. Doktora gitmek ile şeyhe gitmek arasında dağlar kadar fark vardır. Siz olaylara düz mantıkla yaklaşıyorsunuz. O halde ben Müslüman değil herhangi bir din adamına da gidebilirim anlamına geliyor. Halbuki ben boğazım ağrısa başka doktora, bacağım ağrısa başka doktora gidiyorum. Doktorlar şerefsiz olup da adam toplama kaygısı gütmedikleri için yanlış gitsem bile doğru doktora yönlendiriyorlar. Fakat din farklı bir konu. Hepimizin yaşam amacımızdan bahsediyoruz. Bu konuda gidilecek tek Merci Allah'dır yani onun kitabıdır. Allah ise kitabında başka bir yetkili merci göstermemiş. Ayrıca ne kendimizin ne de kimsenin hidayette olacağını tam olarak bilemeyeceğimizi üstüne basa basa söylemiş. Yani Allah birine gidin körü körüne bağlanın dememiş, onun yerine kitap göndermiş. İlim açısından bakarsak da şu şekilde düşünüyorum: Ben Matematik öğrenmek istediğimde bir matematik öğretmeninden öğrenirim ama o benim gözümde sadece matematik öğretmenidir. Eğer elimde "mutlak doğru olduğuna inandığım" rehber niteliğinde bir matematik kitabı varsa o matematik hocası tahtaya yanlış bir şey yazdığında "hooop" derim. Benim onun kadar matematik bilmiyor oluşum onun yanlışını görmeme engel değildir. Önümüzde apaçık kitap mevcutken tamamen farklı şeyler zırvalayan matematik öğretmenine teslim olmak demek matematik kitabından ve matematik ilminden sapmak demektir. Kısacası alimden faydalanmak ile alime teslim olmak arasındaki farkı anlatmaya çalışıyoruz. Müslüman kişi yalnızca Allaha koşulsuz teslim olandır ona buna değil. Zaten Allah kimin hidayette olduğunun bilgisinin yalnızca kendisinde olduğunu söylemesine rağmen bir alim "bana teslim olun kurtuluş bende ve benim anlattıklarımda" diyorsa ve muhkem konular haricinde görüş bildiriyorsa ve bu görüşlerle etrafına adam topluyorsa yani hidayette olduğunu bilemeyeceğine rağmen o sorumluluğun altına giriyorsa bana göre hidayette falan değildir. Bildiğini paylaşmak ile o durum farklıdır. Şahsen ben muhkem ayetlere dayanmayan hiç bir yorumumu, Kuranı açıp da doğrusunu araştırmayacak yani doğrudan benim söylediğim ile amel edecek kadar bana bağlı birisi ile ASLA paylaşmam. Yani bu sorumluluğun altına girmem. Yargı günü benim kendi yanlışlarım bana fazlasıyla yeter. Alıntı:
Şeyhler ancak müritlerinin arasındayken ve tabi toplu halde "kafalarını buldukları esnada" uçabilirler. Bizim aramızda uçamazlar. Bunun İslamla ilgisi yoktur kafa bulma ayinleri her dinde her kültürde vardır. Ayrıca bir araya gelip uyuşturucu partisi yapmak ve dumanlanmak da benzer bir iştir. Şeytanın elini attığı her yerde benzer şeyleri görebilirsiniz. Onlara böylece yaptıkları güzel gösterilir ve bu saçmalıklara bakarak "demek ki hakyoldayız hidayetteyiz, yaşasın YÜCE önderimiz/yolumuz" diye kendilerini kandırırlar. Zaten iblis de "kamil insan/üstün insan/melek gibi insan" masalı ile Ademi kandırmıştı. İnsanın içinde buna inanmaya meyil var çünkü hiç kimse Allahın yarattığı gibi normal olmaktan memnun değil. Allah nankör kişiyi doğruya kılavuzlamaz. Alıntı:
Öncelikle şunu bilin ki, Allahın tılsımlı isimleri, duaları, ayetlerin gizli sırları vb yoktur. İsimlerin, duaların, ayetlerin vb. güçleri yoktur. Siz kavanozun açılmasını kendinizden görmüyorsunuz ama her ne kadar "açılmasını Allaha bağlıyorum" deseniz de aslında yazı arasında gizlediğiniz gibi kavanozun açılmasını VESİLE kıldığınız İSME bağlamışsınız. Bu söyleminiz aynı "cevşen takınca bişey olmaz, felak nas okuyunca kötülüklerden kurtulursun" uydurmalarına benziyor. Sizi felak nas gibi sureler korumaz. Ya da onları falanca sayı okuduğunuz için Allah korumaz. Yapmanız gereken felak nasın anlamını öğrenmek ve orada anlatılanı akletmek yani Allaha tam güvenip sığındığınızda korkacak bir şey olmadığını görmektir. Felak nası temiz bir kafayla okuyan herkes bunu görebilir Yani kötülükten korunmanın yolu Allaha kusursuz iman ve güvendir. Eğer siz korunmayı felağa nasa, kavanoz kapağının açılmasını Allahın x ismine, bir şeyi bazı esmaları kullanmaya vb. bağlarsanız şeytanın tuzağına düşmüşsünüz demektir. Bu Allahın ilmi değil şeytanın ilmidir. Bir ilimde Allahın sıfat veya sözlerinin kullanılması Rabbani ilim olduğunu göstermez. Birisine küfrettiğinizde de içinde mutlaka küfrettiğinizin ismi geçer. Örneğin muska din dışıdır. İçinde ne yazdığı önemli değil. Kimisi muskayı içine kuran ayeti yazarak meşrulaştırmaya çalışmıştır. Bu yalnızca kandırmaktır ama Allahı kimse kandıramaz. Yaa işte böyle. vesile vesile derken nerelere geliyor insan. Allah yoldan sapanın da saptığı yolu kolaylaştırır (bkz: leyl suresi) Yani sapana da bizzat yardımcı olur, ya da şeytanın yardımcı olmasına izin verir. O yüzden doğru yolda olduğunuza emin olmak yerine karşılaştığınız her kolaylıkta da kendinizi ve inançlarınızı sorgulamanızı öneririm. Allah yalnız başına anıldığında, ahirete inanmayanların kalpleri nefretle ürperir; O'nun dışındakiler anıldığında ise hemen müjdelenmiş gibi sevinirler. (Zümer 45) Andolsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan amelin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun. Hayır, yalnız Allah'a kulluk etmeli ve (O'na) şükredenlerden olmalısın! (Zümer 65-66) Allah, bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık lâyık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı. (Araf 30) Kim Rahman'ın zikrine(Kur'an'a) şaşı bakarsa,Biz ona, şeytanı sararız. O şeytan, ona arkadaş olur. Muhakkak onlar(şeytanlar), onları yoldan engellerler ve onlar kendilerinin hidayet üzere olduğunu zannederler. Bize geldiği zaman (o kimse) der ki: "Keşke benimle senin aranda, iki doğu uzaklığı olsaydı. Sen ne kötü arkadaşsın."(Zuhruf 36-38) "Yazıklar olsun bana, keşke ben filanı dost edinmeseydim." "Bana geldikten sonra beni zikirden(Kur'an'dan) saptırdı. Şeytan, insanı yapayalnız ve yardımsız bırakandır." Ve elçi dedi ki: "Ey Rabb'im, muhakkak benim kavmim, şu Kur'an'ı terk etti." (Furkan 28-30) Onlar Kur'an'ı tefekkür etmiyorlar mı? Yoksa onların kalpleri kilitli midir? Muhakkak o kimseler ki, kendilerine hidayet ortaya çıktıktan sonra gerisin geri dönerler. Şeytan onları sürüklemiştir ve onları uzun emellere kaptırmıştır. (Muhammed 24-25) Allah hepimizi doğru yoluna iletsin. Bkz: http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2121 Konu Anonymous tarafından (6. January 2011 Saat 06:32 AM ) değiştirilmiştir. |
||||
6. January 2011, 01:10 PM | #20 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Alıntı:
Selametle |
|
ebu Maruf Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Miralay (7. January 2011) |
Bookmarks |
Etiketler |
anlamak, hadislere, için, ihtiyaç, kuranı, varmıdır |
|
|