10. January 2011, 07:42 AM | #11 | |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 62
Tesekkür: 201
49 Mesajina 158 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
Değerli abim ben Hakkı Hocanın söyledikleri mutlak doğrudur demedim.Kendisi Kuran Tebyinleri ismini verdiği eserlerin yazarı malum.Ben bütün eserlerini baştan aşağı okudum.Birçok saptamasına katılırım birçok saptamasınada katılmam.İlla örnek vermek gerekirse Kehf suresindeki Ashab-ı Kehf ile ilgili saptamalarına katılmam ama aynı surede bulunan Bilgin Kul ve Musa kıssası ile ilgili olanlara katılırım.Ben burada eleştiri yapan birçok arkadaşın eleştirdiği insanların eserlerini bütünü ile okuduğunuda düşünmüyorum.Bu yazılardan apaçık aşikar. Şimdi gelelim ritüel olarak ifa edilen Salat kısmına.Siz Hakkı Hoca'nın bugün müslümanların ifa ettiği şekilde namaz Kuran'da yoktur dediğini duydunuz mu?Ya da benim böyle bir ifade kullandığımı.Hakkı Hocanın ne dediğini ondan öğrenirsiniz.Ben ne diyorum onu ifade edeyim.Bence ''SALAT'' içerisinde bugünkü namaz ibadetinide barındıran genel bir ifadedir.Namaz bütünün parçalarından biridir.Dinimizde yeri vardır.Nüsuklardan biridir.Ammaa Salat=Namaz değildir.Vakitleri bellidir.Şekilleri hem mecazen anlam ihtiva eder,hem de peygamberin uygulamalarıda kanımca bugüne yakındır. Daha sayayım mı?Namazı inkar eden yok.Hatta yeri geldiğinde savundukları için başka ''Hanif''sitelerinden kovulanlar var.Ne diyeyim ki ben.İnsanların ne dediğini dinlemiyoruz ki,önyargımızla böyle demişlerdir diyoruz. Selametle...
__________________
Yusuf 76:Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. |
|
snobyx Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi: |
10. January 2011, 07:56 AM | #12 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 436
Tesekkür: 67
264 Mesajina 549 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Sayın Ali Rıza bey salat kelimesinin yalnız namaz değil dua anlamına da geldiğini yazımın ilk cümlelerinde görebilirsiniz. Bakın ne yazmışım. ( yani günümüzde namaz, dua anlamındaki ...) Ben arkadaşlarıma kırılmadım, fakat isterdimki Sayın Yılmazın fikirlerini özgürce açıkladığı gibi, bende tıpkı kendisi gibi bir iddiayla çıkıp, açıklama ma saygı duyulsun, ama katılmıyorlarsa bunuda açık yüreklilikle söylesinler. Üzüldüğüm kısım bu yöndedir.
Bir düşünceye fikre katılmıyorsanız, onun için ilmi konulardan uzak, yada senin bu konuda düşünceni söyleyecek kadar ilminiz varmı, türünden yaklaşımlar kur'an özüne nekadar uygun düşer. Allah kullarına seslenip ayetleri okuyup düşünmesini ve anlamaya çalışmasını, onlarca ayetinde emrediyorsa, bu tür yaklaşımların doğru olmadığını düşünüyorum. Diğer arkadaşlarıma saygı duyarım, çünkü farklı düşünmek çok normaldir. Eğer sürü misali düşünürsek büyük yanılgıya düşeriz, aklı bırakmış isek bir kenara zaten insani değerlerimizi yitirmişiz demektir. Bazı arkadaşlarım farklı düşünecek ve farklı inanç sergiliyecektir. Zaten imtihanın özüde burada yatıyor. Hepimiz yaptıklarımızın karşılığını alacak isek, burada bizlere düşen kur'anı anlamaya çaba göstermek olmalıdır. Yoksa birisi öyle söyledi diye kur'andan delil aramaya kalkarsak hepimiz yanılırız. Bu konuyu yine Rabbin önerdiği yöntemle kapatmak istiyorum. Allah aranızda anlaşamadığınız bir konunun hükmünü bana bırakın der. Bizde öyle yapalım. Herşeyin doğrusunu Rahman bilir. Huzura gittiğimizde tüm gerçekler anlaşılacaktır. SAYGILARIMLA Halukgta Konu halukgta tarafından (10. January 2011 Saat 07:59 AM ) değiştirilmiştir. |
halukgta Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi: | Derin Düşünce (11. April 2011), Miralay (10. January 2011) |
10. January 2011, 08:01 AM | #13 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 436
Tesekkür: 67
264 Mesajina 549 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Sayın Snobyx cevabınızın son kısmını yazımı yazdıktan sonra gördüm. Eğer siz bana şu satırları yazmış olsaydınız size hak verirdim.
( Şimdi gelelim ritüel olarak ifa edilen Salat kısmına.Siz Hakkı Hoca'nın bugün müslümanların ifa ettiği şekilde namaz Kuran'da yoktur dediğini duydunuz mu?Ya da benim böyle bir ifade kullandığımı.Hakkı Hocanın ne dediğini ondan öğrenirsiniz.Ben ne diyorum onu ifade edeyim.Bence ''SALAT'' içerisinde bugünkü namaz ibadetinide barındıran genel bir ifadedir.Namaz bütünün parçalarından biridir.Dinimizde yeri vardır.Nüsuklardan biridir.Ammaa Salat=Namaz değildir.Vakitleri bellidir.Şekilleri hem mecazen anlam ihtiva eder,hem de peygamberin uygulamalarıda kanımca bugüne yakındır.) Hakkı Beyin yazısından çok net şunu anladım. Salat eşittir fikri ve maddi yardım. Okuduğum yazıda bugün ilaveleri olan salattan hiç bir düşünceye yer vermemiş. Belki başka sözlerinde bahsetmiş olabilir ama benim uzunca yazdığı yazısından bunu çıkarmadım. Sizin sözlerinirinize gelince. ( Bence ''SALAT'' içerisinde bugünkü namaz ibadetinide barındıran genel bir ifadedir.Namaz bütünün parçalarından biridir.Dinimizde yeri vardır.Nüsuklardan biridir.Ammaa Salat=Namaz değildir.Vakitleri bellidir.Şekilleri hem mecazen anlam ihtiva eder,hem de peygamberin uygulamalarıda kanımca bugüne yakındır.) Yukarıdaki sözlere tamamen katılıyorum ve bende çok farklı düşünmüyorum zaten. İşte konuya böyle başlasaydık çok daha farklı olurdu. Yinede bunda bir hayır vardır diyelim. SAYGILARIMLA Halukgta Konu halukgta tarafından (10. January 2011 Saat 08:09 AM ) değiştirilmiştir. |
halukgta Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi: | Derin Düşünce (18. February 2011), Miralay (10. January 2011) |
10. January 2011, 08:18 AM | #14 | |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 62
Tesekkür: 201
49 Mesajina 158 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
__________________
Yusuf 76:Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. |
|
snobyx Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (12. January 2011) |
10. January 2011, 09:18 AM | #15 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 436
Tesekkür: 67
264 Mesajina 549 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Sizin en son sözlerinizden alıntı yaptığım ve salat konusundaki düşüncelerinizin üzerinde çok fazla durmadığınız, söylediklerinizi hatırlamak istemediğiniz anlaşılıyor, elbette siz bilirsiniz. Halbuki konuyu toparlamak üzereyken siz konuyu nereye getirdiniz. Bakın ben size böyle bir cümle kullandım mı?
( Cehalette direteceğim diyorsanız kendiniz bilirsiniz.) Sizi cehaletle itham ettim mi? Peki siz bana ne haddinize bunu söylüyorsunuz. Böyle bir sözü zikir ehli söylemez. Böyle bir sözü, peygamberimizi örnek alan asla zikretmez. Konu halukgta tarafından (10. January 2011 Saat 09:20 AM ) değiştirilmiştir. |
10. January 2011, 09:19 AM | #16 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 436
Tesekkür: 67
264 Mesajina 549 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Sistemde bir sorun var herhalde bir kez tıklamama rağmen iki kez yazı ekleniyor.
|
10. January 2011, 10:05 AM | #17 | |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 62
Tesekkür: 201
49 Mesajina 158 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
Ben sizi her konuda cehalet ile ilgili itham etmedim.İthamım ''Salat,Savm,Hacc,Vûzu''gibi teknik araştırma gereken konulardan ''Salat''ile ilgili bir yazı yazarken yeterli özentiyi göstermemenizedir.Bir reddiye yazıyorsanız,red ettiğiniz makaledeki bütün delilleri çürütmeniz gerekir.Ben sizin yazınızda tek bir arabça teknik delil göremedim. Elbette cahil bir insan olduğunuzu düşünmüyorum.Benimki sırf bu konudaki davranışınız nedeni ile söylenmiş bir sözdür ve bu konu başlığındaki tartışmayı bağlar.Tamir etmeyeceğini bilmekle beraber kırdığım için özür dilerim. Selametle..
__________________
Yusuf 76:Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. |
|
snobyx Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi: |
10. January 2011, 10:32 PM | #18 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Selamünaleyküm kardeşlerim
Hakkı ağabey çok değer verdiğim,ilmine saygı duyduğum bir abimdir. Gerek kendi sitesinde makalelerini,gerekse "Tebyinul Kur'an" adlı şaheserini okumuş ve istifade etmiş bir kardeşinizim. Dost1,Ali Rıza Borazan ve Haluk ağabeylerim nezaketleriyle gönlümde taht kurmuş çok değerli,paha biçilemez insanlardır. Haluk abim büyük bir cesaretle pekçok siteye girerek,hakaretlere maruz kalarak Kur'anı anlatmış;uğradığı hakaretlere nazaran nezaketini elden bırakmamış çok kıymetli birisidir. Kendi tabiriyle Kur'anı,İslamın güzelliklerini anlatmak için meyhanedeki sarhoşlara bile gidebilecek birisidir. Kur'anı anlatmak için kapıdan kovulsa, bacadan girerek tebliğine devam etmiştir. Bizler sitemize gelerek bize olmadık hakaretler eden,gelenekçilere bile kucağımızı açmışken; malesef bu değerli abimizi bir başlığa mahkum ettik. Yoksa korktuğum başıma mı geldi? Hanif olan bizlerde de mi alim taassubu meydana geldi. Bundan rabbime sığınırım. Kendisine diğer sitelerde o kadar ağır itham ve hakaretler edilirken,hiç ummadığım bir şekilde hanif kardeşlerim tarafından da şevk ve onur kırıcı sözler altında kalmıştır. Malesef en başta Hanif Murat kardeşimiz,daha sonra da bu sitedeki kardeşlerim onu yerden yere çalmıştır. Düşmanın attığı taş değil;dostun attığı gül bizi incitir. Ama biliyorum ki,Haluk abi küsmeyecek,kırılmayacak;her zamanki nezaketiyle burada da yazmaya devam edecektir. Haluk abi, aciz bir kardeşin olarak;bizleri hoş görmeni ve asla şevkinin kırılmamasını sizden rica ediyorum. Tüm kardeşlerime selam,saygı,dua ve muhabbetlerimle. Allah'a emanet olunuz. |
Miralay Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi: |
10. January 2011, 10:55 PM | #19 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun Aleykum! Değerli Haluk Kardeşim!
Fitne ve fesattan algıladığınız nedir? Fitneden algıladığınız, insanlar tarafından yapılan zulüm, işkence gibi başkalarına acı veren eylemler ile yine bizzat insanlar tarafından yapılan ve yaptırılan kışkırtma, ayartma, yanlış yönlendirme gibi toplumlarda karışıklığa, kargaşaya yol açan ve toplumun düzenini bozan eylemler midir? Fesattan algıladığınız, bozukluk,karışıklık kargaşalık arabozuculuk, herhangi bir konuda iyimser olmayan kötü yorumlayan,karıştırıcı, arabozucu ve hile midir? Fitne ve fesat karıştırmak yukarıda sayılan eylemleri yapanlar mı oluyor? Yazdığınız bu yazı ile "İslam ın içindeki başıbozukluğu, fitne ve fesat karıştıranları içimizden ayıklamakta, hiçte zorluk çekmeyeceğimize" inanmamızı istiyorsunuz ve Hakkı Yılmaz’ın “salat ve Namaz” yazısının fitne ve fesat çıkarttığını anlatmaya çalışıyorsunuz öyle mi? Hakkı Yılmaz’ın Salat ve Namaz başlığı altında yazıları bu site de dahil olmak üzere birçok sitede yayınlanmış ayrıca İşte Kur’an adlı 11 ciltlik eserinin 7:cildinin 379-537. Sayfalarında da tüm detayları ile açıklanmıştır. Fitne ve fesat çıkarttığını düşünerek aramızdan ayıklanmasını istediğiniz Hakkı Yılmaz’ın Okuduğunuzu belirttiğiniz yazılar "SALAT ve NAMAZ" başlığı altındaki 158 sayfalık bölümün tama mıdır? Yazar, "Salat ve Namaz" başlıklı yazısında : (Sonuç olarak [salât] sözcüğünün anlamını; “destek olmak, yardım etmek, sorunları sırtlamak; sorunların çözümünü üzerine almak” şeklinde özetlemek mümkündür. “salâtın ikamesi”; • Zihnî yönü ile eğitim ve öğretimin yapılması için okullar, halk evleri, halk eğitim merkezleri açılması ve bunların ayakta tutulması, • Malî yönü ile iş alanları açılması, Emekli Sandığı, Bağkur, SSK gibi sosyal güvenlik sistemlerinin teşkil edilmesi, yoksul ve yetimlerin desteklenerek -bekâr ve dulların evlendirilmesi de dâhil- sorunlarının sırtlanması, dertlerine deva olunması için kurumlar oluşturulması ve bunların yaşatılarak ayakta tutulması demektir. ) ifadelerini kullanmıştır. Yazarca, bu sonuca nasıl ulaşılmıştır? Arapça olan Kur’an’ın Arapça olan “salat ve salatı ikame” kelimeleri hakkında sizin yaptığınız gibi mantık yürütülerek mi ulaşılmıştır yoksa Arapça dil gramerine uygun tahlil yapılarak mı ulaşılmıştır? Değerli Kardeşim! Kur'an arabiyyen gelmiştir ve Cumua 3, Şura 7 de tüm insanlığa öğretilmesi emri verilmiştir.Kur'an başka dillere metne sadakat kalınarak yapılacaktır. “ عربيّاarabiyyen” sözcüğünün sadece “Arapça, Arap dili” olarak anlaşılması ve açıklanması doğru değildir. Zira bu sözcük “ عربًarabe” kalıbından türeme olduğu kadar “عرُب arube” kalıbından da türemiştir. Sözcüğün “arube” kalıbına göre anlamı “fesahat, fasih konuşmak” demektir. (Lisanü’l-Arab; s. 153-159, a-r-b mad.) “Fesahat [fasih konuşmak]” ise “sözün ses ve mana kusurlarından arınmış olması, yani kolay anlaşılması, rahat telâffuz edilmesi, diziminin mükemmel olması” anlamına gelmektedir. (es-Sekkakî; Miftahu’l Ulum) Bu durumda ayetin anlamı “Şüphesiz ki, Biz onu akledersiniz diye ‘kolay anlaşılır, rahat telâffuz edilir, dizimi mükemmel, dilbilgisi kurallarına uyumlu’ bir Kur’an olarak indirdik” demek olur. Kur’an’ın indirildiği toplumun dilinin Arapça olması dolayısıyla, o toplumun Kur’an’ı anlayıp akledebilmesi için Arapça indirildiği birçok ayette vurgulanmıştır: Ve kesinlikle Biz, onların “kesinlikle ona bir beşer öğretiyor” deyişlerini biliyoruz. Kastettikleri o kişinin dili yabancıdır. Bu [Kur’an] ise, apaçık Arapça bir lisandır. (Nahl/103) Ve eğer biz onu yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık, elbette “Ayetleri detaylandırılmalı değil miydi? İster yabancı dilde ister Arapça!” diyeceklerdi. De ki: “O, iman edenler için bir kılavuz ve bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur’an onlar üzerine bir körlüktür. Onlara çok uzak bir mekandan seslenilmektedir.” (Fussılet/44) Ve Biz onu [apaçık kitabı] yabancılardan [Arapça bilmeyenlerden] birine indirseydik de, bunu o, onlara okusaydı, onlar, buna iman ediciler değillerdi. (Şuara/198, 199) Apaçık kitaba ant olsun ki Biz onu aklınızı kullanasınız diye Arapça bir Kur`an [okuma] yaptık. (Zühruf/2, 3) Onunla [apaçık kitapla], uyarıcılardan olasın diye apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Emin Ruh [Güvenilir Can, sağlam bilgi] indi. (Şuara/193-195) Ve Biz böylece onu [Kur’an’ı] Arapça bir hüküm [mükemmel bir yasa] olarak indirdik. Ve eğer sana gelen ilimden sonra onların hevalarına uyarsan, Allah’tan sana bir Yakın Kimse ve bir koruyucu yoktur. (Ra’d/37) Ve bundan [Kur`an`dan] önce bir rehber ve rahmet olarak Musa`nın kitabı vardı. Ve bu [Kur`an] ise zulmeden kimseleri uyarmak, iyilik-güzellik üretenleri müjdelemek için Arap lisanı üzerine tasdik eden bir kitaptır. (Ahkaf/12) Ve işte böylece Biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Onda tehditlerden tekrar tekrar açıklama yaptık. Belki takva sahibi olurlar yahut onlara yeni bir öğüt oluşturur. (Ta Ha/113) Ve ant olsun ki Biz, düşünüp öğüt alsınlar diye pürüzsüz Arapça bir kur`an [okuma] olarak; takvalı davransınlar diye bu Kur`an`da insanlar için her türlüsünden örnek verdik. (Zümer/27, 28) Bu, Arapça bir Kur`an [okuma] olarak, bilen bir kavim için ayetleri detaylandırılmış bir kitaptır. (Fussılet/3) İşte böylece Biz kentlerin anasını ve onun kıyısındaki kişileri uyarasın ve kendisinde hiç şüphe olmayan toplanma günü ile uyarasın diye sana Arapça bir Kur`an vahyettik. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir. (Şûra/7) Değerli Kardeşim! SALAT VE NAMAZ başlıklı bölümde “salat ve salatı ikame” konuları hakkında yapılan tahlili buraya asıyorum. الصّلوة[SALÂT] ANLAMI الصّلوة [salât] sözcüğünün yapı olarak, ص ل ى [saly] ve ص ل و [salv] köklerinden türemiş olması mümkün görünmektedir. Dilbilgisi kurallarına göre her iki kökten de türemiş olabilir. Zira hem ص ل ى [saly] hem de ص ل و [salv] sözcükleri, son harflerinin “harf-i illet” olması sebebiyle “nâkıs”tırlar ve bu köklerden bir sözcük türediğinde, köklerin sonundaki harf-i illetler düşerek başka harfe dönüşür. Bu durumda, türeyen yeni sözcüğün, bu köklerin hangisinden türediği konusunda ciddi bir araştırma yapılmadığı takdirde ortaya bazı karışıklıklar çıkabilmektedir. Nitekim ص ل و [salv] kökünden olan kalıpların bir çoğunun çekimlerinde و [vav] harfi, “galb” [değişim] neticesi ى ]ya]ya dönüşmekte ve bu şekilde türeyen sözcükler, ilk bakışta ص ل ى [saly] kökünden türemiş gibi görünmektedir. Bu gibi durumlarda Kur’ân'ın mesajını doğru anlamak için yapılacak ilk iş, sözcüğün türemiş olabileceği köklerin anlamlarına bakmaktır. Bu sebeple biz de tahlilimize, الصّلوة [salât] sözcüğünün türemiş olabileceği ص ل ى [saly] veص ل و [salv] köklerinin anlamları ile başladık. صلى [saly, sıla]; “pişirmek, yakmak, ateşe atmak-ateşe girmek, yaslamak” anlamına gelir. Sözcük bu manada Hâkka sûresi'nde geçmektedir: Sonra cahîme [cehennem] sallayın onu [صلّوه/sallûhû]. (Hâkka/31) Bundan başka, sözcük Kur’ân'da birçok kez, bu kökten türemiş olan إصلوها [islavhâ], يصلى [yeslâ], وسيصلون [veseyeslavne], ساصليه [seüslîhi], لايصلاها [lâ yeslâhâ] gibi farklı kalıplar hâlinde yine aynı anlamda yer almıştır. Meselâ, صلى [s-l-y] kökünden türemiş olan المصلّين [musallîn] sözcüğü, “destek veren, yardım eden” anlamında değil, “hayvanının sırtına, uyluğuna yaslanan” anlamında kullanılmaktadır. صلى[saly] sözcüğü, Türkçe'deki “sallamak” ve “yaslamak” sözcüklerinin de kaynağıdır. Ancak, konumuz olan salât sözcüğünün kökünün saly olduğu varsayılırsa, Kur’ân'da geçen tüm الصّلوة [salât] sözcüklerinin ve türevlerinin “ateşe atmak, yaslamak” anlamında olduğunu kabul etmek gerekecektir ki bu durumda, meselâ Kevser sûresi'ndeki صلّ [salli] emrinden, “onu ateşe at” veya Ahzâb/56'daki صلّواعليه [sallû aleyhi] ifadesinden, “o'nu [Muhammed'i] ateşe sallayın/atın” anlamı çıkarmak gerekecektir. Sonuç olarak, “yardım, destek, çaba, gayret” anlamlarına gelen الصّلوة [salât] sözcüğüyle, “ateşe atmak, ateşe yaslamak, pişirmek, yakmak” anlamındaki صلى [saly] sözcüğü arasında herhangi bir mana ilişkisi kurma imkânı yoktur. ص ل و[salv]: İsim olarak “uyluk, sırt” demek olan sözcük şöyle açıklanır: صلو [salv], “insanın ve dört ayaklı hayvanların sırtı, kalça ile diz arası” anlamına gelir. Bu anlam doğrultusunda fiil olarak kullanıldığında sözcük; “uyluklamak, sırtlamak” anlamına gelir ki, uyluğun [bacağın, diz ile kalça arasındaki bölümünün] yatay duruma getirilerek bir yükün altına uzatılması şeklinde bir hareket olan “uyluklamak” da, bir yükü sırta almak demek olan “sırtlamak” da, yük altına girmeyi, yüke destek vermeyi ifade eder. Bize göre salât sözcüğünün kökü saly değil, salv'dir. Sözcüğün aslı ise صلوة [salvet] olup, kök sözcük nâkıs [son harfi illetli] olduğundan, genel dilbilgisi kuralları gereği صلوة [salvet] sözcüğü,الصّلوة [salât] şekline dönüşmüştür. Nitekim sözcüğün çoğulu olan صلوات [salavât] sözcüğünde, kök sözcüğün asıl harfi olan و [vav] açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu durum, başka birçok sözcük için de geçerlidir. Meselâ, ğazâ [savaştı] sözcüğünün mastarı غزوة [ğazve]dir ve 6 ğazve'nin çoğulu غزوات [ğazevât] olarak gelir. Diğer fiil çekimlerinde de ğazâ'nın “vav”ı, ya ى [ya]ya dönüşür yahut da düşer. Zaten salât sözcüğünün, s-l-v kökünden türediği hususunda ittifak olduğu içindir ki, bir anlam karışıklığı olmasın diye mushaflarda salât sözcüğü, الصلاة şeklinde ا [elif] ile değil, الصّلوة şeklindeو [vav] ile yazılır. Diğer taraftan, صلو [s-l-v] kökünden türemiş olan صلّى [sallâ] (mastarı salât) sözcüğünün anlamı, Kıyâmet/31-32'de, hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyecek şekilde net olarak açıklanmıştır: فلا صدّق ولا صلّى ولاكن كذّب و تولّى [felâ saddaqa velâ sallâ velâkin kezzebe ve tevellâ=O, ne tasdik etti ne de çaba harcadı/destekledi. Ama yalanladı ve geri durdu]. Görüldüğü gibi yukarıdaki cümlede dört eylem zikredilmiş, bu eylemlerden ikisi diğer ikisinin karşıtı olarak gösterilmiştir. Şöyle ki: صدّق [saddaqa]nın karşıtı olarak كذّب [kezzebe], yani “tasdik etme”nin karşıtı olarak “tekzib etme, yalanlama” fiili kullanılırken, صلّى [sallâ] fiilinin karşıtı olarak da تولّى [tevellâ] fiili kullanılmıştır. Kalıbı itibariyle “süreklilik” anlamı taşıyan tevellâ sözcüğü; “sürekli geri durmak, sürekli yüz dönmek, lakayt kalmak, ilgisizlik, pasiflik ve yapılmakta olan girişimleri kösteklemek” demek olduğuna göre, تولّى [tevellâ]nın karşıtı olan صلّى [sallâ] da; “sürekli olarak destek olmak, seyirci kalmamak” anlamına gelmektedir. Anlamı Kur’ân'da bu kadar açık olarak belirtilmesine rağmen salât sözcüğü, ünlü bilgin Râgıb el-İsfehânî'nin Müfredât adlı eserinde, “Lügat ehlinin çoğu, salât; ‘dua, tebrik ve temcit’tir demiştir” ifadesiyle âdeta geçiştirilmiştir. Sonuç olarak الصّلوة [salât] sözcüğünün anlamını; “destek olmak, yardım etmek, sorunları sırtlamak; sorunların çözümünü üzerine almak” şeklinde özetlemek mümkündür. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, buradaki sorunlar, sadece bireysel sorunları değil, aynı zamanda toplumsal sorunları da kapsamaktadır. Dolayısıyla الصّلوة [salât] sözcüğünün anlamını, “yakın çevrede bulunan muhtaçlara yardım” boyutuna indirgemek doğru olmayıp, “topluma destek olmak, toplumu aydınlatmak, toplumun sorunlarını sırtlamak, üstlenmek ve gidermek” boyutunu da içine alacak şekilde geniş düşünmek gerekir. Yapılacak yardımın, sağlanacak desteğin gerçekleştirilme şeklinin ise “zihnî” ve “mâlî” olmak üzere iki yönü bulunmaktadır: • Zihnî yönü ile salât; eğitim ve öğretimle bireyleri, dolayısıyla da toplumu aydınlatmak, rüşde erdirmek; en sağlam yola iletmek; • Mâlî yönü ile salât; iş imkânları ve güvence sistemleri ile ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, onları zor günlerinde sırtlamak, böylece de toplumun sıkıntılarını gidermektir. إقام الًصّلوة[İQÂMİ'S-SALÂT=SALÂT'IN İKÂMESİ] Kur’ân'daki, “salât'ın ikâmesi” ile ilgili emir ve haber cümlesi niteliğindeki ifadeler genellikle “namazı doğru kılın, namazlarını dosdoğru kılarlar” şeklinde çevirilegelmiştir. Bizim, sözcüklerin anlamları üzerinden yaptığımız tahlil ise bu çevirilerin, ifadenin anlamını yansıtması bakımından yetersiz kaldığını, hatta yanlış olduğunu göstermektedir. Görüldüğü gibi ifade إقام[iqâm] ve الصّلوة [es-salât] sözcüklerinden oluşmaktadır. Salât sözcüğünün ne anlama geldiği yukarıda açıklandığı için, burada إقام[iqâm] sözcüğünü tahlil edeceğiz. 7 ق و م [q-v-m] harflerinden oluşan إقام[iqâm] sözcüğü, “oturmak” fiilinin karşıtı olan qıyâm sözcüğünün if‘âl babından mastarıdır ve lügatlerde bu kalıbın anlamı; “ayağa kaldırmak, dikmek, ayakta tutmak” olarak belirtilmiştir. Buna göre إقام الصّلوة [iqâmi's-salât] tamlamasının anlamı da; “zihnî ve mâlî yönlerden yapılan yardım ve destekle sorunların üstlenilerek giderilmesi işlerinin gerçekleştirilmesi ve bunun sürdürülmesi, yani ayakta tutulması” demektir. Bunu somutlaştırarak ifade etmek gerekirse “salâtın iqâmesi”; • Zihnî yönü ile, eğitim ve öğretimin yapılması için okullar, halk evleri, halk eğitim merkezleri açılması ve bunların ayakta tutulması, • Mâlî yönü ile, iş alanları açılması, Emekli Sandığı, Bağkur, SSK gibi sosyal güvenlik sistemlerinin teşkil edilmesi, yoksul ve yetimlerin desteklenerek -bekâr ve dulların evlendirilmesi de dâhil- sorunlarının sırtlanması, dertlerine deva olunması için kurumlar oluşturulması ve bunların yaşatılarak ayakta tutulması demektir. Değerli Kardeşim! “İslam ın içindeki başıbozukluğu, fitne ve fesat karıştıranları içimizden ayıklamakta, hiçte zorluk çekmeyeceğimize inanıyorum.” Diye yazıyorsunuz ancak yazdıklarınızı mantığınıza göre yapıyorsunuz. Ayetler asarak mantığınıza göre açıklamalarda bulunuyorsunuz ve “Salata birçok anlam verirsek hangisini nerede kullanacağımıza nasıl karar vereceğiz?” Diye soruyorsunuz Yazınızda “İşte bizlere düşen, sözcüklere değişik anlamlar vermek değil, kur’an bütünlüğünde bu sözcüğün, emrin ne anlama geldiğini anlamaya çalışmak olmalıdır. Dikkat ederseniz aynı kelime bazen eğitim, öğretim sosyal faaliyetler oluyor, bazen zihni ya da mali yardım oluyor. Bu durumda herkes istediği anlamı verip, kur’ana uymak yerine, kur’anı kendisine uydurmuş olmuyor mu?” diyorsunuz ancak kendiniz: Ankebut 45 de: “…salata dua etmek, Rabbim i anmak, ondan yardım dilemek …” Hud;87 de: “…senin ibadetin, inandıkların, yalvarıp yardım istediğin mi…” Nur;56 da “…dua…” Nisa 103 de “…belirlenmiş ibadet…” Bakara 45 de “… Allahtan yardım isteme, dilekte bulunmanın bir yolu, yöntemi…” Cumua9 da “… Allah ı anmak onu zikretmek, ona şükranlarımızı sunmak…” anlamını veriyorsunuz . Sonunda da bunun Farsça bir kelime olan “namaz” olduğuna vurgu yapıyorsunuz. “İslam ın içindeki başıbozukluğu, fitne ve fesat karıştıranları içimizden ayıklamakta, hiçte zorluk çekmeyeceğimize inanıyorum diyerek suçlamada bulunduğunuz yazar “Salat ve Salatı ikame” ile ilgili anlamları Arapça dil kurallarına göre yapıyor peki siz yukarıdaki anlamları neye göre yapıyorsunuz. Şöyle bir savunmada bulunabilirsiniz. Ben birçok mealden bunu takip ediyorum hemen hepsinde bu kelimeler “namaz, namazı kılınız,dua, dua ediniz” şeklinde ancak bu Hakkı Yılmaz’ın mealinde farklı anlamda. O zaman o kadar meal tefsir yazanlar bilmiyor da bu mu biliyor ? Bu durumda iki şıktan biriyle karşılaşırız. Birincisi:Tefsir ve meal yazanlar “Salat ve salatın ikamesi” ile ilgili gerçek anlamı biliyorlar ancak açıklanınca gelecek saldırılardan korktukları için saklıyorlar. İkincisi:Tefsir ve meal yazanlar “Salat ve salatın ikamesi” ile ilgili anlamı çarpıtarak keyiflerine göre yazıyorlar. Hakkı Yılmaz’ın “Salat ve Namaz” başlıklı yazısının içeriği yazarın, “salat ve salatı ikame” kelimelerinin anlamlarını gelecek tepki ve saldırılara aldırış etmeden metne sadakat içerisinde korkusuzca yazdığını gösteriyor. Bunun böyle olmadığını düşünenler yazarın ”Salat ve Namaz” ile ilgili yazdıklarını Arapça dil yapısına göre değerlendirir yanlışlığını ortaya koyarlar. Türkiyede bunca ilahiyat ve Edebiyat Fakülteleri ile bunların ilgili bölümleri olduğu halde bugüne kadar Hakkı Yılmaz’ın “Salat ve Namaz” başlıklı bu çalışmasına hiçbir ilahiyatçı ve dil bilimci gerekçelerini de yazarak itirazda bulunmamıştır. Değerli Kardeşim! Kur'an'da namaz olarak çevrilen salat kelimesi namaz ve dua demek değildir. Ancak Kur'an'da namaz vardır. Anlamı da tazarru ile Allah'a yakarmaktır. Bu konudaki yazılarımızı "namaz" bölümünden bulup okuyabilirsiniz. Namazı olmayan insan Allah'a kul olma gibi bir derdi olmayan insandır. Kur'an yaşam kitabıdır. Rabbim olan Yüce Allah,cümlemizi de Kur'an'ı yaşam kitabı kılabilenlerden eylesin. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
10. January 2011, 11:02 PM | #20 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşim!
Alıntı:
Diğer kardeşlerimiz de aynı sorun varsa tekrar bakalım inşaallah. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
Bookmarks |
Etiketler |
anladığı, anlattığı, arasındaki, fark, hakkı, ile, rabbin, salat, sözünden, yılmaz |
|
|