18. February 2014, 05:02 PM | #11 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
mustafa bey kardeşim
anlayamadım... kur'an Tanrı'nın insanlığa göndermiş olduğu evrensel bir mesajmıdır? yoksa insanların arasından seçtiği bir kişiye gönderdiği özel hayat rehberimi? kur'an resule indi derken herhalde sadece ona indi demek istemiyorsunuzdur. diyorsunuz ki; Resul kendine indirilen kitabı okumuş ve yanındakilerle, kavmiyle paylaşmıştır. bu onun görevi.Ayrıca ona paylaşmakta denmez.O modemle pc arasındaki patch cord, O iki adayı birleştiren bir köprü, O Tanrı nın buyruğunu insanlara ileten bir postacı. A'RÂF - 188 De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlayabilirim ne de bir zarar verebilirim. Eğer gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapardım. Ama bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciden başkası değilim." FÂTIR - 23 Sen sadece bir uyarıcısın! SÂD - 65 De ki: "Ben, sadece bir uyarıcıyım. O Vâhid ve Kahhâr Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur." NÛH - 2 O dedi ki: "Ey toplumum! Hiç kuşkunuz olmasın, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım." yine diyorsunuz ki; Kuran sanki bize, kendimize iniyor gibi okumaktan kaynaklanıyor. Biz resul değiliz, bunun farkında olarak okumalıyız. Bana inmeyen bir kitaba ben neden inanayım? Biz resul değiliz.. ama resul şimdi nerede... ve kur'anı okurken hangi farkındalıkla okuyacağız.Buna nasıl karar vereceğiz. Eline kur'anın iskoçcası geçen bir iskoçyalı hangi farkındalıkla okumalı Kur'anı.Sizce en az iki tefsir, üç meal, hatmedip birde internetten imam bulup öylemi imana gelmeli. Sizin dediğiniz gibi kur'an sadece peygambere veya peygamberin anlayacağı şekilde gönderilseydi kur'anın sadece onun yaşadığı dönemde hükmü geçerdi.Bunun yanında peygamberin en iyi kur'anı anlayabilecek kişi olduğu konusunda sizinle hemfikirim.
__________________
(FOR RAVEN) Konu khaos tarafından (18. February 2014 Saat 05:05 PM ) değiştirilmiştir. |
18. February 2014, 05:12 PM | #12 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Halil Ay abicim,
Müsait olduğunuzda Ahzab 53 ve Tahrim 5. ayeti güncelleyebilirmisiniz. tşk.
__________________
(FOR RAVEN) |
18. February 2014, 09:32 PM | #13 | |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Alıntı:
Al-i İmran (13) Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır. Al-i İmran (49) Allah onu İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek (ve o da onlara şöyle diyecek): "Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da Allah'ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mü'minler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır. Al-i İmran (190) Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır. Hicr (75) Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır. Kuran'da ibret alınması, akıl edilmesi, görülmesi, bilinmesi, düşünülmesi istenen pek çok örnek vardır. Kelime olarak aratılırsa bulunabilir.
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa." |
|
18. February 2014, 09:58 PM | #14 | |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Alıntı:
Cuma (10) Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz. Herkes kendi nasibini alır. Tabiri caizse ben hıyar kelimesini okuduğumda argo anlamını anlarım, botanikçi bir bitkiden bahsedildiğini, oşinograf deniz canlısından söz edildiğini anlar... Eeee peki Allah ne demek istedi? Ben nereden bileceğim? Ben bu konuyu hep şöyle düşünmüşümdür (Rasulerin işi gerçekten zor) Enam (137) Yine bunun gibi, Allah'a ortak koşanların çoğuna, koştukları ortaklar, çocuklarını öldürmelerini güzel gösterdi ki; onları helake sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları yanıltsınlar. Eğer rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları ile baş başa bırak. Enam (112) İşte böylece biz her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar. rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları iftiralarıyla baş başa bırak. Yunus (99) Eğer rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekün iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü'min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın? Hud (119) rabbin dileseydi insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin, "Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım" sözü kesinleşti. Eğer dileseydi???? Neden dilemedi??? Bu sorunun cevabı bence Kuran'ın inen ilk ayetindeki sözle hatta kelime ile birebir aynı paralellikte. İKRA... Özgür düşünceye ve iradeye saygı duyan ve seçimlerinde kişiyi özgür bırakan bir sistem daha olamaz. Fakat sonuçlarına katlanacaksan.... Nahl (82) Ey Muhammed! Eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden ibarettir. Yasin (17) "Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir." Peygamber OKUDU ve tebliğ etti. TEBLİĞ senin görevin değil, sende tebliğ edenin söylediğini OKUyacaksın kapasiten kadarını anlayacaksın ve icra edeceksin. Maide (67) Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir. Maide (99) Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir. Araf (68) "Rabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım." Peki neden böyle? Çünkü DNAlarımızın birbirimizden farklı olması kadar net bir sebepten. Nasibimizi arıyoruz... Çünkü sen, ben ve herkes gerçekte OKUnması gerekenin ne olduğunu net olarak bilmiyoruz. Bilseydin yada bilseydik yada bilselerdi herkese kitap inerdi. Araf (62) "Ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum. Sizin bilmediğiniz şeyleri de Allah tarafından gelen vahiy ile biliyorum." Sanırım anlatabilmişimdir.
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa." Konu bartsimpson tarafından (18. February 2014 Saat 10:17 PM ) değiştirilmiştir. |
|
bartsimpson Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi: |
18. February 2014, 10:50 PM | #15 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.023
Tesekkür: 3.573
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun Aleyküm, Değerli Khaos Kardeşim.
Alıntı:
Bencillik, zalimlik, nankörlük, ümitsizlik, sevinç delisi, kendini beğenmişlik, cimrilik, kafa tutuş, tahammülsüzlük, acelecilik, sabırsızlık, şehvetperestlik ve servet düşkünlüğüdür. İslâm dini, bazılarının iddia ettiği gibi bir inançlar manzumesi değildir. Herkesin Dinin ne demek olduğunu iyi bilmesi gerekir. Hakk Dîn, “Yüce Allah'ın kullarını hakka ulaştırmak üzere peygamberleri aracılığı ile akıl sahibi insanlara tebliğ ettiği, onları kendi iradeleriyle dünya ve âhiret mutluluğuna kavuşturan sistem, Allah'ın koyduğu hükümler”dir. Allah, merhameti gereği insanların kişisel davranışlarından; yemelerinden içmelerinden, giyinmelerinden, kazanma şekillerinden harcamalarına, savaşmalarına, evlenmelerine, boşanmalarına, doğayla olan ilişkilerine, yönetim biçimlerine kadar her şeylerine müdahale edip, toplumdan zulüm ve fesattan kurtarıp adaletin sağlanması için bir takım ilkeleri kullarına elçileri aracılığı ile bir kitap ile göndermiştir. Kısacası Rabbimiz insanları ve evreni cahil ve zalim insanların eline bırakmamıştır. İnsanların dünya ve ahirette esenliğini, mutluluğunu sağlayacak ilkeleri göndermiş ve bunların tamamına uyulmasını istemiş, bazılarının kabulüne bazılarının reddine razı olmamıştır. Rabbimiz, Kur’an’da yer alan ana ilkelerde de kullar içi herhangi bir serbestlik tanımaz. Ve Allah ve Elçisi bir işte hüküm verdiklerinde, hiçbir mü’min erkek ve mü’min kadın için kendiişlerinde serbestlik yoktur. Ve kim Allah'a ve Elçisi'ne isyan ederse o, açık bir sapıklıkla sapmıştır. (Ahzab/ 36) Allah koyduğu ana ilkeleri tabulaştırmıştır; bunların uygulamalarını ve uygulama şekillerini insanların istişare ederek alacakları karara bırakmıştır. De ki: “Geliniz, Rabbinizin size neleri tabulaştırdığını; dokunulmaz kıldığını okuyayım: ‘Kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamanızı, ana babaya iyilik yapmanızı- güzel davranmanızı, fakirlik endişesiyle / fakirleştiriliriz korkusuyla çocuklarınızı öldürmemenizi, - Sizi ve onları Biz rızklandırıyoruz.- kötülüklerin açığına ve gizlisine yaklaşmamanızı, haksız yere, Allah'ın haram kıldığı nefsi öldürmemenizi, -İşte bunlar, aklınızı kullanasınız diye O’nun size yükümlülük olarak ulaştırdıklarıdır.- Yetimin malına da yaklaşmamanızı, -Yalnız erginlik çağına erişinceye kadar en güzel biçimde yaklaşabilir ve uygun şekilde harcayabilirsiniz.- ölçüyü, tartıyı hakkaniyetle tastamam yapmanızı, -Biz kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile; kapasitesi dışındaki bir şeyle yükümlü tutmayız.- söylediğiniz zaman da, yakınınız da olsa adil olmanızı ve Allah'a verdiğiniz sözü tastamam tutmanızı.’ -İşte bunlar öğüt alıp düşünesiniz diye Allah’ın size yükümlülük olarak ulaştırdıklarıdır.-” Ve şüphesiz ki, bu, dosdoğru olarak Benim yolumdur. Hemen ona uyun. Ve başka yollara uymayın da sizi O’nun yolundan ayırmasın. İşte bunlar, Allah’ın koruması altına girersiniz diye Allah’ın size yükümlülük olarak ulaştırdıklarıdır. (En’am/ 151- 153) Yüce Allah, koyduğu kuralları uygulamayan sözde inanmış geçinenleri de tehdit eder. Değerli Kardeşim, Allah Resulu'nun/Nebisinin aynı zamanda “Ülülemr olduğunu da gözönünde bulundurmak gerekli diye düşünüyorum. İslam asla sentez kabul etmez. Kur’an’a baktığımızda Müslümanların devletinin Din ve halk; sivil oluşumdan; çift yapılı bir sistemden meydana geleceği anlaşılmaktadır; bu iki yapı, hâkimiyet olarak Hakk; Allah, uygulama olarak da halktır. Yönetim, yasallığını “Şura” prensibi gereği halktan, İslâm ilkelerine bağlılıktan dolayı da Hakk’tan alır. Kur’an’da Rabbimiz Kendisine ve elçisine itaatten sonra “Ülülemr”e (emir/iş/plan program sahiplerine) itaat edilmesini emir buyurmuştur. Ey iman etmiş kimseler! Allah'a itaat edin, Elçi'ye ve kendinizden olan emir (emir/iş/plan program) sahiplerine; kendi palementonuza itaat edin. Sonra, eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve âhiret gününe inanan kimseler iseniz, onu Allah ve Elçi'ye havale edin. Bu, daha iyidir ve en uygun çözümü bulmak bakımından daha güzeldir. (Nisa/ 59) Burada konu edilen “Ülülemr” Müslümanların kendilerinden oluşturduğu “Şûra Meclisi”dir. Buna ister “Parlamento”, ister “Halk meclisi”, ister “Millet meclisi” ister “Konsey” denilsin, isminin hiç önemi yoktur. “Şûra “ ilkesi ile hem ehil olan herkesin yönetime katılımı sağlanır hem de diktatörlük engellenir. Meclis, Müslümanların tümünün meclisi durumundadır. "İşte, verilen herhangi bir şey basit dünya hayatının kazanımıdır. Sadece dünya hayatının geçici bir menfaatidir. Allah katında bulunanlar [nimetler, ödüller] ise; iman etmiş ve sadece Rablerine işin sonucunu havale eden kimseler için, günahın büyüklerinden ve hayâsızlıktan kaçınan ve öfkelendikleri zaman bağışlayan kimseler için,Rablerinin çağrısına cevap veren, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı oluşturan-ayakta tutan], işleri de kendi aralarında görüşme, danışma olan, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden harcamada bulunan kimseler için ve kendilerine bir haksızlık ve saldırı isabet ettiği zaman birbirleriyle yardımlaşan/ intikam alan kimseler için daha hayırlı ve daha kalıcıdır." (Şura/ 36- 39) "İşte sen, sırf Allah'ın rahmeti sebebiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için bağışlanma dile. İşlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a işin sonucunu havale et. Şüphesiz Allah, işin sonucunu Kendisine havale edenleri sever." (Ali-i Imran/ 159) İslâm “Ülülemr”lik kurumunu hiçbir zaman bir kişiye uygun görmemiştir. Bunun kurumsallığını istemiştir. "Ve içinizden hayra çağıran, herkesçe kabul gören iyi şeyleri emreden, vahiy ve ortak akıl ile kötülüğü-çirkinliği kabul edilen şeyleri engelleyen bir önderli toplum bulunsun. Ve işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." (Al-i Imran/ 104) Şimdi dileğinize gelecek olursak,Tahrim Suresinin ilk 5 âyeti: Tahrim;1-5: "1Ey Peygamber! Eşlerinin rızalarını arayarak Allah'ın helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haramlaştırıyorsun? Ve Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir. 2Allah, kefaretini ödeyerek yeminlerinizi çözmeyi kesinlikle size meşrû kılmıştır. Ve Allah, sizin mevlanız; yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınınızdır. Ve O, en iyi bilen, en iyi yasa koyandır. 3Bir de hani Peygamber, eşlerinden bazılarına bir sözü/ olayı sırlaştırmıştı. Sonra eşlerinden biri bunu haber yapınca ve Allah, Peygamber'e bunu açığa vurunca, Peygamber bir olayın kısmını belirlemiş, bir kısmından mesafelenmişti/ vazgeçmişti. Sonunda o eşe, bunu kendisi haber verince o eş: “Bunu sana kim haber verdi?” dedi. Peygamber, “Bana iyi bilen, iyi haber alan haber verdi” demişti. 4Ey Peygamber'in iki eşi, hatalarınızdan Allah'a dönerseniz sizin için iyi olur. –Çünkü kesinlikle ikinizin kalpleri kaydı; inançlarınız bozuldu, sapıklığa düştünüz.– Yok eğer Peygamber'e karşı dayanışmaya girerseniz hiç kuşkusuz bizzat Allah, o'na mevladır; yardımcıdır, destekçidir, koruyucudur, yol göstericidir. Cibrîl/Kur’ân ve iman edenlerin sâlihleri de. Ve bunlardan sonra inecek âyetler de o'na arka çıkarlar. 5Eğer o sizi boşarsa, Rabbinin, kendisine sizden daha hayırlı, müslime, mü’mine, sürekli saygı duyan, tevbe eden, oruç tutan/seyahat eden dul ve bakire eşler vermesi umulur." şeklindedir.Burada sesleniş Allah'ın Nebisinedir. Allah'ın Nebisi aynı zamanda Ülülemr'dir. Allah'ın Nebisi fiziki olarak aramızda değildir ancak Allah'ın vahyettiklerinin tebliği olan Allah'ın talimatnamesi olan Kur'an elimizdedir. Bunu güncelleyecek olursak hitap; günümüzdeki Elçilik/nebilik misyonunu yüklenen,Kur'an ile uyarı görevinde bulunanlar ve Ülülemr’ler olacaktır. Ey elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar!/ey Ülülemr’! Eşlerinizin rızalarına uygun olacak diye de olsa keyiflerinize göre haram ve helal ortaya koyamazsınız. Ve Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Allah, kefaretini ödeyerek yeminlerinizi çözmeyi kesinlikle size meşrû kılmıştır. Ve Allah, sizin mevlanız; yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınınızdır. Ve O, en iyi bilen, en iyi yasa koyandır. Ey inananlar! Elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek Kur’an ile uyarı görevinde bulunanların evlerinde/Ülülemr’in evlerinde yaşanan şu olaya dikkat edin! Bir de hani elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek Kur’an ile uyarı görevinde bulunanların/Ülülemr’ , eşlerinden bazılarına bir sözü/ olayı sırlaştırmıştı. Sonra eşlerinden biri bunu haber yapınca ve Allah, elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlara/Ülülemr’'e bunu açığa vurunca, elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek Kur’an ile uyarı görevinde bulunanların/Ülülemr’ olayın bir kısmını belirlemiş, bir kısmından mesafelenmişti/ vazgeçmişti. Sonunda o eşe, bunu kendisi haber verince o eş: “Bunu sana kim haber verdi?” dedi.Elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek Kur’an ile uyarı yapanlar/ülülemr, “Bana iyi bilen, iyi haber alan haber verdi” demişti. -Ey elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek Kur’an ile uyarı yapanlara/ülülemr'e tuzak kurmaya çalışanların ihanet eden eşleri! Hatalarınızdan Allah'a dönerseniz sizin için iyi olur. –Çünkü kesinlikle ikinizin kalbi kaydı.– Yok eğer elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek Kur’an ile uyarı yapanlara/ülülemre karşı dayanışmaya girerseniz hiç kuşkusuz bizzat Allah, o'na mevladır; yardımcıdır, destekçidir, koruyucudur, yol göstericidir. Cibrîl/Kur’ân ve iman edenlerin sâlihleri de. Ve bunlardan sonra inecek âyetler de o'na arka çıkarlar._ Eğer elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek Kur’an ile uyarı yapanlar/ülülemr', tuzak kurmaya çalışanların ihanet eden eşlerini boşarsa, Rabbinin, kendilerine sizden daha hayırlı, müslime, mü’mine, sürekli saygı duyan, tevbe eden, oruç tutan/seyahat eden dul ve bakire eşler vermesi umulur. Ahzab 53 de: "Ey iman eden kimseler! Peygamber'in evlerine sadece –vaktine bakmaksızın–yemeğe izin verilince girin. Ama çağırıldığınız vakit hemen girin. Artık yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Söz için de beklemeyin. Şüphesiz bu hâliniz, Peygamber'e eziyet veriyor sonra da O, sizden çekiniyor. Allah ise haktan/gerçekten çekinmez. Onun hanımlarından bir kazanım istediğiniz zaman da perde arkasından/odalarına girmeden isteyin. Böyle yapmanız, sizin kalpleriniz ve onların kalpleri için daha temizdir. Ve sizin Allah'ın Elçisi'ne eziyet etmeniz ve kendisinden sonra hanımlarını da, sonsuza dek nikâh etmeniz olacak bir şey değildir. Bu, Allah katında çok büyüktür." şeklindedir. Aynı şekilde burada da bu mesajları güncelleyecek olursak hitap edilen Nebi yerine, günümüzdeki elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek Kur'an ile uyarı görevinde bulunanlar ve Ülülemr’ler anlaşılmalıdır. Ey iman eden kimseler! Elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek kur’an ile uyarı görevinde bulunanların evlerine/Ülülemr’in evlerine sadece –vaktine bakmaksızın–yemeğe izin verilince girin. Ama çağırıldığınız vakit hemen girin. Artık yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Söz için de beklemeyin. Şüphesiz bu hâliniz, elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlara/Ülülemr’e eziyet veriyor sonra da onlar, sizden çekiniyorlar. Allah ise haktan/gerçekten çekinmez. Elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek kur’an ile uyarı görevinde bulunanların/Ülülemr’in/ hanımlarından bir kazanım istediğiniz zaman da perde arkasından/odalarına girmeden isteyiniz. Böyle yapmanız, sizin kalpleriniz ve onların kalpleri için daha temizdir. Ve sizin Allah'ın Elçilik/nebilik misyonunu yüklenerek kur’an ile uyarı görevinde bulunanların/Ülülemr’in eziyet etmeniz ve kendilerinden sonra hanımlarını da, sonsuza dek nikâh etmeniz olacak birşey değildir. Bu, Allah katında çok büyüktür. İnşaAllah karşılıklı sohbet etme imkanımız olur da olayları derinlemesine müzakere ederiz. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi: |
19. February 2014, 01:48 PM | #16 | ||
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2012
Mesajlar: 108
Tesekkür: 19
41 Mesajina 61 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Alıntı:
Dediğinde şu yönden haklısın, herkes kuranı kendi kitabı zannediyor, bize öğretilen bu veya biz öyle zannediyoruz, o yüzden kendimize inmiş gibi okumaya çalışıyoruz. Bartsimson kardeşimizin dediği gibi resullerdeki donanım ve yaratılış bizde olsa kendi kitabımızı ve Alahın ayetlerini doğrudan (kelama gerek kalmadan) okurduk. Alıntı:
125. Biz, Beyt'i insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik. 126. İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap, halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle. Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası! 127. Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor (şöyle diyorlardı: ) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin. 128. Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin. 129. Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir resul görevlendir. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin. 130. İbrahim'in milletinden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu(ibrahimin milleti) dünyada seçtik, şüphesiz o ahirette de salihlerdendir. Semavi din İbrahimle başlamış, İbrahim milletiyle devam etmiştir. İnsanoğlunun zihinsel yapısındaki gelişim, ilerleme İbrahimle başlamıştır. Kelimelerle sınanma, kelimelerin ifade ettikleri görevleri anlama, yerine getirme ve sonucunda düşünce dünyasındaki ilerleyiş, yapılaşma, insanın temel yapıtaşlarının oturtulması. İbrahim ile başlayıp, İbrahim milletiyle devam eden süreçte oluşan değerler ve bu değerlerin etrafında insanların toplanması, beytin oluşturulması hanif dinin yapılaşması ve insanların bu oluşanlardan(meyvelerinden) beslenmesi, ilerlemesi.. Allah ibrahimin duasını kabul etmiş ve rahmetinin tecellisi olarak Rabbin(eğiten, öğreten) ayetlerini okuyan resuller gelmiş insanlığa kitabı ve hikmeti öğretmişlerdir, temizlenme ve arınma yolunu açmışlardır. Resuller Rabbin ayetlerini okuyarak insanların anlayacağı seviyeye indirerek kelam halinde sunmuşlar kelimelere dökmüşlerdir. Allah kelamı dediğimiz şey aslında; resullerin yaratılışı, yaratıcının ayetlerini okuyarak yaratıcının varlığından ve birliğinden insanları haberdar etmesi, uyarması, öğüt vermesi şeklinde hadis ve hadiselerden zuhur etmiş şerefli elçilerin Allah adına söyledikleri sözleridir. Allahın konuşması; yaratmasıdır, Allah bir şeye ol der ve oluşum başlar! Bizim gibi herhangi bir insan Allahın ayetlerini doğru direk olarak okuyamıyor, bu yetenek veya görev Allahın seçtiği kulların, İbrahimin milleti, soyunun görevi olduğu bakara 129- 130 da açıkca yazıyor zaten. Biz kendi kafamıza göre veya birilerin sözde din adamlarının demesine göre her şey, Allahın tüm ayetlerinin okunması, kelam edilmesi kuranın içindedir, yani tüm mesajları, ayetleri Muhammet Resul okumuştur diye kabul etmemiz ve sınırlandırmamız ne kadar doğrudur? (bakara 129 da geçen İbrahim milletinden yüz çevirmek ne anlamdadır?) Resullerden bize kalan en büyük miras, bıraktıkları okudukları kelamlardır, bu sözleri de yanındakiler toplayabildikleri kadar toplamış musaf haline getirmişlerdir. Elimize aldığımız Kuran’da bu şekilde ortaya çıkmıştır. Resulleri biz görmedik, onların devirlerinde de yaşamadık, elimizde kalan bıraktıkları okuduklarının toplandığı kitaplar ve devam ettirilen semboller ve şekillerdir. Bu dünyadaki sınavımız da neyin ne olduğunu anlayıp, mücadele edip, doğru yolu bulmak ve o yolda ilerlemek üzerinedir. Allaha iki yol gider birisi rahmani, biriside şeytanidir, her iki yoldakilerde şüphesiz Allaha döndürülecektir. Bize resullerin bıraktıkları ise neyin ne olduğunu anlamak için rehberdir, bilgi kaynağıdır. Kelamları anlayacak olan akıldır, belli bir akıl seviyesinde ve bilgi birikiminde ancak söylenenleri doğru bir şekilde anlamaya başlarız, evrensel olanın ne olduğunu da bu süreçte keşfederiz diye düşünüyorum. Her şey hazır, tüm bilgiler ortaya serilmiş, tüm yollar gözükür vaziyette olsaydı ve kuranda tüm bunlar açıklanmış olsaydı, bizim bu kadar mücadele etmemize, neyin ne olduğunu anlamaya çalışmamıza gerek kalmazdı, islam alemide bu durumda cahil kalmazdı. Herşeyin aslı yaşamın içindedir, kuranın içinde olanlar uyarıdır, rehberdir, hidayet kaynağıdır, asla ulaşmak için verilen ön bilgilerdir. Apaçık kitap bizim burnumuzun dibinde, Allah bize şah damarımızdan daha yakın ama, bizim okumamız olmadığı ve yeterli bilgi birikimine sahip olamadığımız için çoğu şeyi şuan anlayamıyoruz, geniş bir çerçeveden durumu değerlendirebilmek gerekir diye düşünüyorum. Kitabı abdest almayanlar(temizlenip arınmayanlar) okuyamaz, yani yetersiz bilgiyle, akıl seviyesiyle doğru bilgiye anlayışa ulaşamayız, noksanlıkları tamamlamak bir hayat boyu sürecek yolculuktur. Gece yolculuğu sonunda aydınlığa ulaşmak ta var, karanlıklar içinde kalmakta. Hayatta yapılan bir çok yanlış, binlercesi bir doğruyu ortaya çıkarmak içindir. Biz farkında olmadan yanlışın içinde de olabiliriz. Yaptığımız tüm yanlışlar sonucu elde etttiğimiz tecrübeler bizi doğruya, doğru bilgiye ve olgunluğa ulaştırırsa, ne mutlu. Konu mustafabey tarafından (19. February 2014 Saat 02:36 PM ) değiştirilmiştir. |
||
19. February 2014, 04:21 PM | #17 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Halil abicim aleyküm selam,
emeğinize yüreğinize sağlık Güncelleme ile ne demek istediğinizi anladım.Kafamdaki bir çok soru işareti sayenizde uçup gitti.Bu konu forumun başka bir yerinde başka bir başlıkta daha önce açılmışmıydı bilmiyorum.Bunu bilmemek benim ayıbım.Ama o kadar önemliki yazdıklarınız bence herhangi bir konunun satır arasında kaybolacak türden değil. Günümüz dünyasında zikr in anlaşılabilirliği açısından bir aydın olarak yazdıklarınız çok önemli.Bu mevzu önemine binaen yeni bir başlıkta daha çok müslümana ulaştırılmalı diye düşünüyorum.
__________________
(FOR RAVEN) |
khaos Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (19. February 2014) |
19. February 2014, 04:25 PM | #18 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
böyle güzel anlatımla insan herşeyi anlar sevgili dostum
__________________
(FOR RAVEN) |
khaos Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | bartsimpson (19. February 2014) |
22. February 2014, 11:49 AM | #19 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Tahrim Suresi 1-5 ayetlerinde yazılı "EŞLER sizler için ne ifade etmekte acaba?
Eğer "karı" derseniz Peygamberin çok eşli olduğunu kabul etmişsiniz demektir. Eğer Peygamber'i tek eşli kabul ediyorsanız, burada geçen "eşler", bilhassa 4. ayetteki "iki eş" kimlerdir? Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (20. April 2014 Saat 12:00 AM ) değiştirilmiştir. |
6. March 2014, 11:40 AM | #20 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Birazcık olsun gazetelerin ekonomi sayfalarına bakan bir kişi iseniz şu ibareye muhakkak rastlamışsınızdır:
Şirket EVLİLİKLERİ, NİKAH tazelemeleri veya, bir oyunda tarafların "EŞ"leşimesi, veya, bir turnuvada takımların "EŞ"leşerek bir amaç, ortak bir gaye için birleşmeleri, bir araya gelmeleri halinde bizim şu anda anladığımız manâda evlilik birliği, karı koca münasebeti asla aklımıza gelmiyor. Peygamberimizin Hatice ve Ayşe dışındaki eşleri ile münasebeti de belirttiğimiz mânâda karı-koca ilişkisi dışı bir amaca yönelik birliktelik ilişkisi gösteriyor olamaz mı? Saygılarımla Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (23. August 2014 Saat 04:01 PM ) değiştirilmiştir. |
Bookmarks |
Etiketler |
akid, akıl, evcilikmi, evlenmek, evlilikmi, ihanet, islam, medeniyet, nikah, sadakat, sorumluluk, sözleşme, ırk |
|
|