8. September 2015, 04:08 AM | #11 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 817
Tesekkür: 0
157 Mesajina 225 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Anladim Halil hocam, tesekkür ederim.
Hacciniz mebrur olsun. * 9 Ocak 2006. Zilhicce'nin de 9'u. Arefe. Arafat'a otobuslarla sabah namazindan sonra hareket ettik, kusluk vakti vardik. Çadirlar kurulmustu, çadirlara yerlestik. Bizim çadir şöyle bi seydi: http://www.panoramio.com/photo/68220730 Yerler kivir kivir kum. Kumun üstüne halilar, mukavvalar serilmis ama kum onlarin üstüne de sizmis. Hiç sorun degildi. Kutsal bi ortamdaydik. Bambaska bi ortam. Kendi adima söyleyeyim, aya çikmis gibi bi duygu içindeydim. Arkadaslarin kimisi uzanip uyudu, kimisi oturup Kuran okudu. Ben biraz merakliyimdir, çikip çevreyi kolaçan ettim. Çadirlarin arasinda genis düzenli yollar var gidip gelmeye. Yollari kocaman rakamlarla numaralamislar, insan kendi çadirini kolayca bulabilir. Yolumu yitiririm filan diye korkmadan yürüdüm. Yolun kenarina Türk somunlari birakilmis. Kocaman bi yigin. Herhalde isteyen yesin diye. Çesmeler yapilmis, bol sayida. Elini yüzünü yikayanlar, abdest alanlar... Geçici yüz numaralar yapilmis ama onlar sayica yetersiz görünüyor, önlerinde insanlar siraya girmis. Cebel-i Rahme (Rahmet Dagi) görünüyor az ilerde. https://mywonderfuljourney26.files.w...817-085604.jpg Adinin dag olmasina bakmayin, aslinda ufak tefek bi tepe. Kimse yoktu, oraya yalniz çikmayi göze alamadim. Çadira döndüm. Konu Hasan Akçay tarafından (9. September 2015 Saat 07:30 AM ) değiştirilmiştir. |
10. September 2015, 01:34 AM | #12 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 817
Tesekkür: 0
157 Mesajina 225 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Arafat arifliği çagristiriyor, FARKINDALIK, itiraf.
cennet halkinin yüzlerinde sevincin isiltisini FARKEDERSiN -Ta’rifu fî vucûhihim nadraten naîm. (83:24) Cehennem halki ise günahlarini iTiRAF ederler -Fa’tarefû bi zenbihim. (67:11) "Arafat vakfesi"nde insan, özbenliginin ayirdina varip geçmis günahlarini itiraf ediyor ve o günah isleri bir daha yapmayacagina Rabbine söz veriyor. Tövbe bu. Dua için hepimiz ayaga kalktik. Önümüze geçen rehber "Rabbimiz!" dedi. Biz Amiiin! "Günahlarimizi bagisla. Pismaniz." Amiiin! Herkesin günahi kendinedir ya... benim aklimda kendi günahlarim. Rehberimiz "Bagisla Rabbim!" diye yakardikça ben de "Amiiiin!" dedim. Cigerlerimi yirtarcasina. Rabbim! Biz beseriz, sasariz. Bagisla bizi! Amiiin! Insanlari arkadan çekistirdik. Baskasinin malini izinsiz aldik. Yalan söyledik. Gönül kirdik. Bagisla! Amiiiiiiin! Söz verdik tutmadik, cimri olduk, büyüklük tasladik, CANI ÇIKIKLIK ettik. Bagisla! Amiiin! Nerdeyse 45 dakika sürdü. "Amin"le birlikte içimizden her halde şöyle diyorduk: Bi daha yapmiycam. Valla billa iyi bi Müslüman olucam. Yeter ki Sen simdi bagisla beni. Haccim kabul olsun, anamdan yeni dogmus gibi arinayim. * Müzdelife’ye hareket etmek üzere gün batiminda otobuslara saldirdik. Birbirimizi çalimlayip etkisiz hale getirerek. Otobuslar sayica ne kadar çok olursa olsun o CANI ÇIKIKLIGA elbet yetisemezdi. Yetisemediler. Bi akrabam müftüdür. Der ki: Türkiye’de seytanin erleri var, hacda generalleri. Seytanin generalleri dört bi yanimizda, canimiz burnumuzda otobus bekliyoruz… Ama öyle zor ki. Ya aksam namazinin vakti geçerse! Ya burda kalirsam! Şu beni sollayan adamin simdi girtlagina sarilcam! Neyse… namaz vakti geçmeden Müzdelife’ye uklastik. Zaten aksamla yatsi cem-i tehir ediliyor; öyle kildik. Namazin vakti geçer diye bisey yok. Mina'daki seytana atmak üzere Müzdelife'de nohut büyüklügünde taslar topladik. Kimimiz çadirlarda, kimimiz açikta dinlendik. http://nativepakistan.com/wp-content...s-of-Mecca.jpg Kurân’da Müzdelife meş’aril harâm diye geçiyor, saygın bilinç yeri (?) "Arafat’tan akin ettiginizde Meş’aril Harâm’da Allah’i anin. O nasıl sizi yola ilettiyse siz de O’nu anin. Siz ondan önce yanlis yoldaydiniz." (2:198) Belli ki Arafat’ta arinip bilinçlenen mümin, bunu sağlayan Rabbine Mes’aril Harâm’da şükredecek. Konu Hasan Akçay tarafından (24. September 2015 Saat 04:37 PM ) değiştirilmiştir. |
11. September 2015, 11:37 PM | #13 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 817
Tesekkür: 0
157 Mesajina 225 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
11 Eylul 2015.
Yerel saatle 17:45'te Mescidil Harâm'in üzerindeki devasa vinçlerden biri tavaf alanina yikildi. 100'ü askin ölü var. Olay ânini gösteren video ve resimler: http://www.telegraph.co.uk/news/worl...nd-Mosque.html Türkçe: http://www.hurriyet.com.tr/dunya/30051033.asp Konu Hasan Akçay tarafından (11. September 2015 Saat 11:48 PM ) değiştirilmiştir. |
12. September 2015, 12:05 AM | #14 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Alıntı:
Hac anılarınızı merakla okurken bugün ki kaza zaten bozuk olan moralimizi yerle yeksan etti. Allah vefat edenlere rahmet etsin.
__________________
(FOR RAVEN) |
|
13. September 2015, 01:41 AM | #15 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 817
Tesekkür: 0
157 Mesajina 225 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Alıntı:
"O hacilar kendilerinden istenen 400 milletvekilini vermedikleri için oluyor bütün bunlar" deyip bodoslama kara mizaha dalanlara inat ölenlere rahmet dilemeniz ne güzel. * Benim yazdiklarim ANI degil izlenimdir. Yani dogruya dogru yanlisa yanlis diyorum. ANILARDA pek yapilmaz bu. ANILARDA kutsallara güzellemeler düzülür, dinleyenlere haci yagi sürülür. En sonda şu sözleri aktaracaktim, kendini Cemerat'taki ölümcül izdihamin içinde bulan iri yari bi adamin sözleri. Kendisinden dinledim: Soluk alamiyorum. Kaburgalarim çatir çatir kirilmak üzere. Önümde bi kadin var. Bi ayagimla dizlerinin arkasindan bastirdim. Dizleri büküldü. Omuzlarina yüklendim. Kadin yikildi, ben üstüne çiktim... Önüm açildi. Soluk aldim. O öldü, ben yaşadim. Bu adamin anlasilmasini saglamak içindi şu ana kadarki yazdiklarim. Hacerul esvedin önündeki bizonvari ezip geçmeleri o yüzden anlattim, Müzdelife'ye hareket ederken sergilenen CANI ÇIKIK davranisi o yüzden vurguladim. Yani güruh ruhiyati diye bisey var (mob psychology). Yoksa haccin ibadet olduguna ben de inaniyorum. Hacca güzellemeler düzmeyi, dinleyenlere haci yagi sürmeyi ben de bilirim. Konu Hasan Akçay tarafından (15. September 2015 Saat 03:55 PM ) değiştirilmiştir. |
|
13. September 2015, 08:36 AM | #16 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Verdiginiz bilgilerden dolayi sagolun.
Annem istiyordu hep hacca gitmek. Artik kesinlikle gondermem |
13. September 2015, 06:25 PM | #17 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Hasan Bey,
Olay merkezli anılarınızı paylaştığınız için tekrardan teşekkürler. Değerli Kuman, Benim Canım Anam da umreye gitmek istiyor. Pasaportunu çıkarttık lakin Hasan Bey in söyledikleri açıkçası beni de endişelendirmedi değil. Kaldı ki Canım Validemin de bir çok şeyi göze alacağına eminim. Zira Kabe yi görme tutkusu tüm benliğini kaplamış durumda.
__________________
(FOR RAVEN) |
14. September 2015, 12:47 AM | #18 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 817
Tesekkür: 0
157 Mesajina 225 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Seytani günes dogmadan önce taslayabilmek için
yeni günün ilk yarim saatinde Müzdelife vakfemizi yapip dua ettik. Hemen ardindan Mina’ya dogru yürümeye basladik. Milyonlarin gece yürüyüsü idi bu. Kafileler halinde... http://hacforumu.com/index.php?topic=925.0 4 (dört) saat yürüdük. Aklima çocukken kuzu güttügüm geceler geldi. Sürü bi ekin tarlasinin önünden geçerken, bazan, köşede ekinlerin içine çömelmis bir kararti var gibi gelirdi bana. Koyun hirsizi miydi ya da bekçi? Tedirgin olurdum. Ama kuzularin KIPIR KIPIR ot yiyisine de bayilirdim. Müzdelife’den Mina’ya yürürken tipki öyleydim; tedirgin ama mutlu. Zilhiccenin 10′u. Yani gökteki ay 10 günlüktü; nerdeyse dolunay. Arti, yol boyuna siralanan direklerde lambalar yaniyordu. Ama ortalik yine de alaca karanlikti. Kafilemizin filamasi vardı. Sürekli onu gözümün önünde tuttum. Tabii öteki kafilelerin de filamalari vardı. Nereli olduklari belliydi. Gecenin sessizliginde kafile baskanlari selamlasiyordu: "Istanbul, merhaba! Hacciniz mebrur olsun!" "Merhaba Konya, merhaba. Hacciniz mebrur olsun." Kafile baskanimiz son derece babacandi. Elinde megafon, oksar gibi uyariyordu: Sağ taraftaki hacim! Sen fazla açildin. Kafileye dön! Allah razi olsun. Öndekiler! Yavaslayin. Arkada yaslilar var; yetişemiyor. Yavas! Daha yavas. Dur, dur. Hiç hareket etme. Bekle. Yolcusuz otobüsler geçiyordu ara sira. Her halde yorgunluktan yigilip kalan hacilari toplamak için. Farlari, firtinalı havada çakan simsekler gibi ortaligi bir an aydinlatiyor, sonra yerlerini yine alaca karanliga birakiyordu. Insana düs görüyormus duygusu veren gizemli bi ortam. Seytanin bölgesine bi tünelden giriliyor. https://www.youtube.com/watch?v=8ie6cl8uK3I Tünelin tavaninda dev gibi havalandirma motorlari var. Öyle bir ugulduyorlar ki… Uuuuuu. Harrrr. Uuuuu. Bana sanki şöyle bagiriyorlar gibi geldi: Dikkat, dikkat! Seytanin bölgesine geldiniz. Tehlike! Tehlike! Hacca tek basina gelen tanidigimiz bir kadin buldu bizi. "Sizinle gelebilir miyim?" dedi. "Tabii," dedim. "Rahat olun; ben size yardim ederim." Büyük Seytan’a vardik. Taslarim elimde hazir. Her tasi atarken ne diyecegime önceden karar vermistim. Birinci tasi atarken örneğin "Giybete hayır!" diye bagiracaktim. Iki: Yalana hayir! Üç: Harama hayir! Dört: Hos görüsüzlüge hayir! Beş: Cimrilige hayir! Altı: Kibire hayir! Yedi: Sözünden dönmeye hayir! Ama seytanin önünde müthis bi kargasa* vardi. Kaptiriverdim kendimi. Hazirladigim bütün o sözler aklimdan uçup gitti. Yalnizca "Al sana! Al sana! Al sana!" diyebildim. Böylece yanimizdaki hanim, esim ve ben görevimizi yaptik. Az ilerde kafilemizin filamasi dalgalaniyodu. "Burdayim! Burdayim!" diye el sallayan bi dost gibi. Hemen ona kostuk. Kaldigimiz otel Sise'deydi. Cemerat'a 800-900 metre kadar mesafede. Görevimizi tamamlamanin huzuru içinde filamamizin ardinda otelimize dogru yürüdük. Ortalik agarmisti. Sabah namazimizi otelde kildik. _________________________________________________ *Ahmet Hakan Coskun 2001 yilinda kendi yasadigi seytan taslama olayini, daha dogrusu seytani nasil taslayamadigini 16 ocak 2006 tarihli "Hürriyet"teki yazisinda anlatiyor: …Seytan taslama kulesine yaklastigimda gördügüm manzara suydu: Iri yari adamlar kendilerinden geçmis bir sekilde önlerine gelene çarparak ellerindeki taşlari kuyuya atmaya çalisiyorlardı. Ortalik mahser yeri gibiydi. Kimsenin kimseye dikkat ettigi yoktu. Taslama bölümüne biraz yaklasinca bir terlik yiginiyla karsilastim. Taslama aninda yasanan büyük kargasa nedeniyle ayaklardan çikan terliklerdi bunlar. Terlik yiginini asip dengeyi bozmadan kuyuya yaklasmak imkansizdi. Buna ragmen bütün cesaretimi toplayip kalabaligin içine dalmaya çalistim. Olmadi. Kendinden geçmis adamlar geçit vermedi. Bir iki siyrik ve iki kritik sendeleme sonucu kendimi disariı zor attim. Sonra da kendi kendime sunu söyledim: "Eğer bu gayri medeni ortamda Müslüman insanlarin ayaklarinin altinda can vermek ibadetse ben bu ibadeti yapmiyorum." Yani ölmeyi reddediyorum. Konu Hasan Akçay tarafından (14. September 2015 Saat 10:03 AM ) değiştirilmiştir. |
14. September 2015, 04:16 PM | #19 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 817
Tesekkür: 0
157 Mesajina 225 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Bize rehberlik eden din görevlisine
sordum: Hacerul esved gökten düsen bi gök tasidir diyen var; cennetten geldi diyen var. Nerden geldi? Gökten düsmedi, cennetten de gelmedi; Kabe'nin yapiminda kullanilan öteki taslar gibi buranin yakinindaki Kubeys Dagi'ndan geldi. Öteki taslar gibi? Evet. Tipki onlar gibi siradan bi tas. Tek farki rengi. * Ellerini Kabe'ye açmis, dua etmekte olan birine sordum: Kabe'den ne istiyorsun? Günahlarimi bagislamasini. Günahlari Allah bagislar; Kabe Allah mi? Hayir. Nedir? Resul. * Kabe'de bi kadin gördüm. Hacerul esvede ulasmis. Ama ne ulasis! Basörtüsü uçmus, fistani yirtilmis, bir omuzu memesine kadar açikta. Agliyordu. "Ben seni nasil birakip da giderim!" diye. Konu Hasan Akçay tarafından (15. September 2015 Saat 06:37 AM ) değiştirilmiştir. |
15. September 2015, 04:37 AM | #20 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 817
Tesekkür: 0
157 Mesajina 225 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Sünnet...
Mescidil Harâm'in yakininda bi tavuk lokantasina girdim. Garson önüme bi tepsi koydu. Tepsinin üstünde kalinca bi kagit, kagidin üstünde pilav, pilavin üstünde kizarmis tavuk. Çatal kasik yok. "Çatal lütfen!" dedim. Çatal yok. Elinizle yiyeceksiniz. Ama ben çatalsiz yiyemem. Hiç yemedim. Simdi yiyin. "Sünnet"tir (It's SUNNAH). Baktim adam nuh diyor peygamber demiycek kagidin kenarindan bi parça kopardim, yagi elime bulastirmadan o kagitla yemeye çalistim. Karsimda 35-40 yaslarinda sümbül gibi kara bi adam oturuyor. O da yiyor ama kagitla degil elleriyle. Önüne hiç bakmadan sag elinin parmak uçlarini pilavin üzerinde gezdiriyor, pilavdan küçük bi top yapip sol avucuna koyuyor, sonra tavuktan bi parça minciklayip avucundaki pilavin üzerine yerlestiriyor, sonra sol avucundakini sag eliyle alip hoop agzina. Öyle ustaca, öyle istahla yiyor ki. Arkam cadde. Adam bi yandan da gözlerini basimin üzerinden asirip caddeye bakiyor. Bitirdi. Kalkti, ödemesini yapti, gitti. Yalana yalana. VICIK VICIK yaga bulasmis ellerini sallaya sallaya. Disarda gülümsesem elini uzatir, tokalasiriz. Çatalsiz yemek sünnetmis. Iyi de yemekten sonra el yikamak ta sünnet degil mi? Islam isimize gelince sünnet te sünnet diye tutturmak isimize gelmeyince sünneti takmamak midir? * Oteldeki oda arkadaslarimdan biri cami hocasi. Sünnet diyor baska bisey demiyor. Devam edeyim insallah. Konu Hasan Akçay tarafından (24. September 2015 Saat 04:47 PM ) değiştirilmiştir. |
Bookmarks |
Etiketler |
hac, izlenimleri |
|
|