![]() |
|
![]() |
#1 |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Mücadele (13) Başbaşa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da, sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resülüne itaat edin. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Sadakada "versende vermesende sana kalmış" gibi bir durum seziyorum çünkü vermesen bile Allah affediyor, affediyor ama salatını ikame et ve zekatını ver diyor. Sanırım kişi, Allah yolunda harcanacağını bilerek, vermiş olduğu yada yapmış olduğu zekat faaliyyetlerinden sonra, hani devletin eli yetişmemiş yada görmemişse diye bir düşkün yada ihtiyaç sahibi görmüşse "onu da boşverme derdini vicdanen giderebilirsen gider ama sen zaten vazifeni yaptıysan bunu da yapamıyorum diye üzülme" demeye getiriliyor. Burada, merkeezinde "insana, İnsanca değer vermenin" esas olduğu bir dinin mensuplarına (vicdanlarına) sesleniliyor. Bakara (280) Eğer borçlu darlık içindeyse ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır. Sosyal anlamda yapılması gereken ve Vicdanen yapılması gereken ayrımı net olarak izah edilmiş. Vicdanlı olanlara 2 kat bonus... Konu bartsimpson tarafından (9. January 2013 Saat 12:51 PM ) değiştirilmiştir. |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Tüm bu mihvalde ne zamandır yazılanlara ek olarak farklı bir konu dikkatimi çekmekte. Ekonomide hep para, zenginlik, mal mülk vb. değerlerden bahsediliyor.
Bildiğim kadarı ile o dönemdeki mekke ve medine ticaretin merkezi idi. Ticaretin olduğu yerde para (altın, gümüş) da olur. Ama ilginçtir ki zenginliğin değeri ve ölçüsü ne kadar altının gümüşün olduğu değil, hayvanın, hurma ağaçların (tarla) ve kölelerinin miktarı ile ölçülüyordu. Peki Kuran geldikten sonra ne oldu... Köleler azat... Hayvanlar belli miktarda kurban belli miktarda beytül maale bağış... Hurmalar ve ağaçlar paylaşım... geri kalanı geçimlik... Ortada altın ve gümüş gibi iki referans maden varken ki lidyalılar bu referansa dayanarak parayı icad etti, neden bağış, sadaka, zekat ve diğer konularda bununla ölçüye gidilmez. İnsanlık var olduğundan beri altın ve gümüş değerli madenlerdir. Öyle ya diyanet bile zekatı altın gümüş miktarına göre belirliyor. Allah diyanet kadar düşünemedimi de ölçü olarak altın veya gümüşü koymadı. Bence bunun altında yatan sebep gayet basit. Ekonomi para temelleri üzerine inşa edilemez. Para pek çok kötülüğün merkezidir. Dolayısı ile ekonomi de olamaz. Para miktarı belli adette basılmış bir emtia olarak, birinde mutlaka çok birinde ise az olmak zorundadır. Ekonominin temeli budur. Arz ve talep. Aksi olursa ekonomi olmaz. Otelin birine bir müşteri gelir odalara bakmak ister ve kaç para diye sorar "100$" cevabını alır. Parayı öder ve odayı kiralar yukarı çıkar. Parayı alan otel sahibi koşarak kasaba gider ve et borcunu öder, parayı alan kasap çiftçiye gider ve hayvan parasını öder, çiftçi tarla sahibine gider saman parasını öder, tarla sahibi restorana gider geçen ay yediği yemeklerin parasını öder, restoran sahibi program yapan sanatçı bayana parasını öder, sanatçı bayanda kaldığı otele oda parasını öder, 1 saat sonra odadaki musluklar bozuk olduğu için müşteri aşağı iner ve odayı beğenmediğini kalmayacağını söyler, parasını geri ister. Otelci de müşteriye 100$ iade eder... E ne oldu şimdi... herkes herkeze borcunu ödedi ortada para yok... İslam toplumunun temelinde de para ekonomisi olmamalıdır. Tüm kaynaklar insanlara eşit ve adil dağıtılmalıdır. Toplum statü ve mevkilerden arındırılmalıdır. Tek amaç, bilim ve insanlığın gelişimi olmalıdır. Bu durumda hala eski ekonomik mantıkla düşünenlerin bahsettiği girişimciler ve patronlarda olmayacaktır. Herkes patron, herkes girişimci. Tek amaç, tek ideal. İnsanlığın tekamülü ve gelişimi olmalıdır. Bak böyle yap, bir harf kuran okuma yine de cennettesin yeminle... Konu bartsimpson tarafından (9. January 2013 Saat 01:57 PM ) değiştirilmiştir. |
![]() |
![]() |
bartsimpson Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (9. January 2013) |
![]() |
#3 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Arz ve talep.
Bunlar kapitalist sistemin sömürü araçları olup insanlara ''ekonomi'' veya ''ekonomi prensipleri'' diye yutturulmaya çalışılan ''fitne'' ve ''bencilliğin'' ta kendileridir. İslam ise kapitalizme karşıdır, hatta insani değerleri yok ettiğinden düşmandır ve, getirdiği ekonomik ve sosyal sistem kollektivist bir sistem olup, birim olarak ''Beyt'' dediği birliği kabul edip, bu birlik Yahudilerde ''Havra'', Hristiyanlarda ''Manastır'', Muhammedilerde ise ''mescid'' ismini alan komünal, harim ve haram bir üretici oluşum olup, ''salat-ı ikâme'' bu prensibi ifade eder ve ''zekât-ı ita'' da üretici dışında kalan girişimcinin kazancının ''(bakara:219/2), Muminun:4,5 -Nahl:71''e tâbi olarak birliğe katıldığını ifade eder ve bu ekonomik ve sosyal toplum ''Sosyalizm'' benzeri bir sisteme dönüşür ve değer değişimi ve ihtiyaç ekonomisi bu sistemin özelliğidir. Ekonomik ve sosyal eşitlik bakımından ''mizanda vezin'' prensibini kabul etmiştir. Bu sistemin gelişmişi ise ''Medine''dir. Pek âlâ da organize bir toplum olarak, meselâ devlet kurulduğunda veya beyt yaşamı içerisinde sadaka ve zekât nedir; nasıl ve ne işlev görür? Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (21. December 2018 Saat 07:23 PM ) değiştirilmiştir. |
![]() |
![]() |
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (9. January 2013) |
![]() |
#4 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
yazinizi bir kac kere okudum, en bastaki yazinizida, Allah'inizi severseniz arasina yabanci kelime karistirmadan öz bir türkce ve bir kac satir ile bana "ZEKAT" ve "SADAKA" nin anlamini ve kimlerin nerede ve nezaman ve nerelere ve kimlere verilebilir cevaplarmisiniz. 1. Zekat nedir, kimlere farzdir, nerelere, kimlere ve ne zaman ödenir. 2. Sadaka nedir, kimlere farzdir, nerelere, kimlere ve ne zaman ödenir. 3. Müsriflik nedir, hangi durumlarda zekat ve sadakada müsriflik olur? Sokakta bir yol kenarinda Allah'in kisinda alis-veris arabasi icindekilerden baska bir mali bulunmayan bir Allah'in kuluna aciyip bes on kurus vermekle ile Allah'a karsimi gelmis olurum. Nüfus cüzdanina bakarak müslüman mi degilmi diye bakiptami yardim etmem lazim. Adam dilenmiyor, ben kendiligimden haline aciyip veriyorum. Hepimiz aclik ve susuzluk söz konusu olunca Allah'in bir kulu degilmiyiz, yardimlarda hep ayirim mi yapmak gerekir? Kimileri kendi özbeöz evlatlarina acimaz iken iste kimileride ben gibi her bir kula acir. Elimden geldigince, her zaman icin imkanlarim yettigince yardimlarda bulunmak istiyorum, hata mi isliyorum? Elbette ki dünyanin gelmis ve gelecek tüm varliklari bir araya gelseler Rabbimiz kadar merhametli olunmaz. Ve Rabbimiz bu dünyada müslüman olmayanlara da veriyor, müslümanlardan kistigi da oluyor. Saygi ve selamlarimla. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Sayın Merdem.
Serbest meslek erbabının, yani kendi nam ve hesabına iş tutanların ve bu kişilerin yanındaki yardımcıların ürettiklerinin veya sattıklarının kazançları serbest meslek kazancı olup bu faaliyet sonucu elde edilen kazanç doğrudan bu kişilerin ellerine geçtiğinden bu hasılat faiz, nema , semere vs.. adlarıyla anılan brüt gelirlerdir. Bu gelirler üzerindan işletme masrafları ile kendisinin ve bakmakla yükümlü olduklarının ihtiyacına yeter kısmı diye hatalı olarak adlandırılan, "mizanda vezin" kısmı ayrıldıktan sonra kalan net artma zekattır ve zimmette tutulan bu zekat insanı kirletir: kul hakkıdır, kat kat Ribadır ve de haramdır. Derhal zimmetten çıkartılarak ihtiyacı olanlara verilmelidir. Bu verme işlemi eğer devlet düzeni kurulmamış ve kendisi de Nuh ve İbrahim Peygamberin beyti'nin devamı olan Yahidilerin havrası, Hristiyanların manastırı, Muhammedilerin mescidi gibi kuruluşlara da bağlı olmayan bir müslümansa bu fazlalığı kendisinin tayin ve tesbit ettiği muhtaçlara adil bir şekilde elden dağıtacaktır. Eğer devlet kurulmuş ise devlete vergi olarak; devlet kurulmamiş ise bağlı bulunduğu beyt adı ile anılan havra manastır veya mescide bu fazlalığı verir ve bundan sonra da zekatın adil ve uygun dağıtılmasının sorumluluğu o yerlerin idarecilerine geçer. ''Zekât-ı ita'' budur ve serbest meslek erbabına hitap eder. Salat biliyoruz ki karşılıklı yardımlaşma, el birliğidir. Eğer devlet kurulmuşsa bazı işler fabrika, veya devlet çiftlikleri vs... adı altında elbirliği ile yapılır. Devlet kurulmamiş olmasına rağmen insanlar beyt dediğimiz havra, manastır veya mescidlere bağlı dindar kişilerse, buralarda işler elbirliği ile yapılır, yerine getirilir. buraya bağlı olanların meydana getirdikleri ekonomik değer üzerinde bütün herkes iştirak halinde malik olup üzerlerinde kişilerin tek tek tasarruf yetkisi yoktur. Bu yetki idarecilerindir. Çalışanlar çalışmalarının karşılığını ihtiyaca göre ''maaş'' veya ''istihkak'' adı altında alırlar ve bu aldıklarının üzerindeki ürettikleri ''artı değer'' devlete veya beyte kalır ve beyt yöneticileri ihtiyacı olanları bunlarla infak eder. İşte bu alınmayan ve devlete veya beyt'e terk edilmiş artı değere ''sadaka'' denilir. Bu düzene de ''salat-ı ikâme etmek'' denilir. Beyt içinde elbirliği ile üretim yapanlara ''beyt ehli' ''yoldaş''; beyt içinde üretime katılmayıp da beyt ekonomisine dışarıdan zekatı ile katılanlara da ''komşu'' denilir. Kur'an'da bu iki kesimin işbirliği şöyle anlatılır: ''karşılıklı akaretler'' veya ''aynı avluya bakan karşılıklı evler'' gibi. Sayın Merden . Diğer sorularınızı verdiğim bilgiler dahilinde siz cevaplayın veya sorular doğru mudur, değil midir siz karar verin. Çünkü İslam devletinde itidal dışında, itidal seviyesinin altında yaşayan bir tek müslüman dahi olmaması gerekir. Eğer yaşanıyorsa orada zulum vardır ve derhal siyasi değişiklik yapılıp ekonomik ve sosyal yönden adil bir düzen, ''kıst''a dayalı bir düzen ve o düzeni getirecek yönetimlerin görevlendirilmesi gerekir. Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (21. December 2018 Saat 07:29 PM ) değiştirilmiştir. |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Kiymetli Galip Kardesim,
günümüzde hic bir yoksulu olmayan bir islam devleti zaten yok, zaten dogru dürüst tam bir islam devleti yok. Sacma, sözüm ona dinsel kanunlariyla kendilerini islam devleti kabul edenlere her bir yönden itiraz var.Hic bir ülkede de havra manastir ve mescid Islam'a uygun bir sekilde ( yahudiler ile hristiyanlarin klubleride (!) dahil ) yürütülmüyor. Ben rastlamadim. Serbest meslek sahibleri olsun, diger islerine bagli isciler, memurlar vb. olsun ki hepsi devlete vergi ödemek zorundadirlar, az veya cok orasi ayri bir sey. Sayet vergi toplayan devletlerde hastahaneler, okullar, cocuk yuvalari vb. hayir kurumlari var ise, tabiiki devlet aldigi vergilerden bu kurumlara ödemeler yapar. Yapmasi da lazim. Devlet her zaman zalimce ![]() O "beyt" denilen sey evvelden Osmanli devrinde de vardi diye duydum. Ama BEYT olarak benim anladigim peygamberimizin ( selam olsun ona ) soyundan gelenler olup, onlara maas baglanirdi. Hz. ALI aynen Hz. Aise'ye ( Allah onlardan razi olmustur ) zamaninda maas baglattigi gibi. Benim Türkiye hayatindan haberim yok, en asagi 40 senedir bilmem nasil bir hayat ortami vardir Türkiye'nin. Günümüzde beytlik bir makam varmi, makamdan bahis öyle taninanlar demektir. Meseleyi fazla kurcalamak istemiyorum, sonuc ne olursa olsun beni sahsen ilgilendirmiyor ( bana soruldugunda bir cevabim olsun diyedir ögrenmekten maksadim ) ben her zaman elimden geleni hesapmakinesine vurmadan dagitiyorum, az oldugunda az cok oldugunda cok, yeri geldimi cüzdanimda ne varsa. 40 ta bir diye hesaplayanlar düsünsün. Kimse kimsenin yaptigindan sorumlu degil. Galip Kardesim, yeri gelmisken söyliyeyim, zamaninda bende cok sasirmistim, tanidiklarimden birisi, ki kendisi müslümandir, evlenipte tasinacagi an klisenin birinden yardim aldi. Mainz sehrinde oldugunu iyi hatirliyorum. Acaba Türkiye'de de camiiler böyle yardimlarda bulunuyorlamidir halkin ihtiyaci oldugunda? Böyle yerler varsa lütfen bana adreslerinle bildirirseniz cok memnun olurum. Saygi ve dua ile. |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Ben zekatımı devletime veriyorum... güle güle harcasınlar...
http://yorgoangelopoulos.wordpress.c...e-erdogan-kim/ |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
52.000 tl aydami kazaniyor, senedemi yoksa bir ömür boyu olarak bir kerelegine mi? Yaziyi tam okumak istemedim dogrusu. Edip Yüksel'in bir yazisini okumustum, Erdogan'a sesleniyor: 1- Basörtüsü konusunu hallet. 2. Kürtler sorununu hallet diyordu. Erdogan bey anlasilan baska haltlar pesinde oldugundan bu iki konuyu henüz halledememis ![]() Ben onu bunu bilmem kesesine yontmayan politikaci yoktur velhasil, adi ne olursa olsun, kim olursa olsun hepsinin yolu ayni. Bart kardesim sen gibi kac milyon türk yardim ediyor erdogan beye? |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
saçmalığı, zekatta |
|
|