![]() |
![]() |
#31 | ||
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2012
Mesajlar: 108
Tesekkür: 19
41 Mesajina 61 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Selamlar,
Sayın Merdem yazdığınız son yazıda ilginç bir durum ortaya koydunuz; konuyu saptırmak, araya laf karıştırmak için mi yazdınız? Sayın Merdem ayetlere kim itiraz ediyor bir düşünün. Siz hala atalar telkininin öğretisinin sizdeki gücünü irdelemeden, araştırmadan savunuyorsunuz. Sizin fikirlerinize yön veren ne? Kuran mı? Yoksa Ataların veya başkalarının kelimeleri mi? Madem kuran tek rehberiniz kurana danışın. Bu tartışmada sizin neye inanıp inanmadığınızı tartışmıyoruz. Ayrıca bana cevabi yazınızda son yazdıklarıma atıfta bulunmamışsınız. Taşınıyormuşsunuz Allah kolaylık versin, yazı yazmada acele etmeyin, önce araştırın nasıl olsa yazılar sitede duruyor. Savunduğunuz iddialara kurandan bir kanıt bulursanız, yazın bilgilenelim. Amacımız bilgimizi artırmak, düşünmek, doğrulara ulaşmak olsun. Alıntı:
İddialarınızı hatırlatayım; Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#32 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2012
Mesajlar: 108
Tesekkür: 19
41 Mesajina 61 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Süleyman ATEŞ’in makaleleri
''KİTAB-I Mukaddes değiştirildi mi?'' Kur'ân, Tevrat ve İncil'in, Allah'ın hükmünü taşıdığını ve hükümlerinin uygulanmasını emreder Soru: Biz Müslümanlar, Kitab-ı Mukaddes'in değiştirildiğine mi yoksa değiştirilmediğine mi inanmalıyız? Kur'ân-ı Kerîm'in muhtelif ayetlerinde özellikle Tevrat'ın değiştirildiğini ima eden anlatımlar gördüm ve bunun üzerine Tevrat'ı okudum. Hatta Tevrat'ta öyle çelişkiler ve ırkçı beyanlar gördüm ki kendi kendime, "Bunları, Kur'ân-ı Kerîm'i gönderen Rabbim söylemiş olamaz" dediğim oldu. Bu konuda bizleri aydınlatır mısınız? (Sanver Deren) Cevap: Kur'ân, Tevrat ve İncil'in, Allah'ın hükmünü taşıdığını ve hükümlerinin uygulanmasını emreder. Herhalde Kur'ân, değiştirilmiş, bozulmuş bir kitabın uygulanmasını emretmez. Tevrat'ın da İncil'in de nur olduğunu, Kur'ân'ın da onlara uygun olarak (musaddik) indirildiğini vurgular. Ayrıca Tevrat için "Allah'ın hükmünü içeren kitap" der. İşte ayet: "İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar, ondan sonra da (verdiğin hükümden) dönüyorlar. Onlar inanıcı değillerdir" (Mâide: 43). Kur'ân, İncil hakkında da şöyle der: "İncil sahipleri, Allah'ın indirdiğiyle hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar, yoldan çıkmışlardır" (Maide: 47). Kuşku yaratıyorlar Uydurulmuş bir kitabın uygulanmasını Kur'ân nasıl böyle vurguyla emreder? Kur'ân'ın hiçbir yerinde Tevrat'ın ve İncil'in tahrif edildiğinden söz edilmez. Tahrif, kitabın kendisinde değil, yorumlarında, onlara dayanılarak yazılan din ve fıkıh kitaplarında yapılmıştır. Konuyu biraz açmak gerekiyor. Bakara: 92/75'inci ayette Yahudilerden bir grubun, Allah'ın sözünü işitip manasını anladıktan sonra onu tahrif ettikleri, çarpıttıkları belirtilmektedir. Bu ifadeyle, onların kendi kitaplarını tahrif ettikleri anlaşılabileceği gibi Hz. Peygamber'den duydukları sözleri, Kur'ân ayetlerini başka anlamlara gelebilecek biçimde çevrelerine aktardıkları da kastedilmiş olabilir. Fakat bizim kesin kanaatimize göre ikinci ihtimal doğrudur. Çünkü kendi kitaplarına yaptıkları yanlış yorumlar ve anlam çarpıtmaları, Bakara: 92/79'uncu ayette anlatılmaktadır. 75'inci ayette işaret edilen, duydukları Tanrı kelamını tahrifleri, Hz. Peygamber'in okuduğu ayetlerin anlamını bile bile çarpıtarak aktarmaları ve böylece inananların gönüllerine kuşku sokmaya çalışmalarıdır. |
![]() |
![]() |
![]() |
#33 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2012
Mesajlar: 108
Tesekkür: 19
41 Mesajina 61 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Süleyman Ateş makalesi,
Tahrif edilen Tevrat değil Bakara 92/79'uncu ayette Yahudilerin elleriyle yazıp "Allah katından" dedikleri şey, Tevrat değil, ona yazıları şerhler, yorumlar ve güya ona dayanarak yazdıkları fıkıh kitaplandır. Bununla Allah'ın sözü diye yazdıkları muskalar da kastedilmiş olabilir. İşte asıl tahrif, Tevrat'ın tefsirlerinde yapılmış, Yahudi din adamları Tevrat ayetlerini istedikleri biçimde yorumlamış, o yorumlarla istedikleri hükümleri vermişler, sonra da bu hükümlerin Allah katından olduğunu söylemişlerdir. Esasen Kur'ân'ın bu kınaması sadece Yahudilere yönelik de değildir. Dini kitapları bu şekilde yorumlarla yozlaştırmak hemen her din mensuplarınca yapılmıştır. Pekâlâ İslâm mezhepleri de ayetleri kendi anlayışlarına göre yorumlamış, kendi kafalarında olan hükümleri bir takım akıl yürütmelerle ayete mal etmiş ve çıkardıkları, daha doğrusu Kur'ân'a ekledikleri, kendi akıllarının ürünü olan bu hükümleri Allah'ın hükmü diye göstermişlerdir. Nitekim Razi de bu noktaya parmak basmıştır. Müslüman yazarlar Klasik tefsirlerde diğer din mensuplarıyla hukuk kurallarıyla ve Allah'ın sıfatlarıyla ilgili ayetlerin nasıl çarpıtıldığı, Kur'ân'ın asla kastetmediği anlamların ayetlere nasıl monte edildiği ve bunlarla insan doğasına, yaratılış gerçeğine, sosyolojik yasalara uygun, an duru Kur'ân dininin nasıl kaydırılıp değiştirildiği, sağduyu sahibi düşünürlerin gözünden kaçmaz. Ama maalesef Kur'ân'ın yalın gerçeğini değil, uzman denilen kişilerin, müfessirlerin, muhaddislerin, fakihlerin, kelamcıların çarpıttıkları nass yorumları din olarak halka intikal etmiş ve böylece toplumun büyük kesimine bağnazlık egemen olmuştur. Şimdi hurafe anlatanlar "âlim" (!), Kur'ân'ın anlamını çarpıtmalardan arındırmaya çalışıp yalın Kur'ân gerçeğini anlatanlar "sapık" olarak nitelendirilmektedir. Ama "er yarın Hak divanında belli olur." İlk cağlarda kitabın tahrifi sorunu, öncelikli bir sorun değildi. Ancak 5'inci hicri, 11'inci miladi asırdan sonra Kitab-ı Mukaddes'in tahrif edildiği savı, Müslüman yazarların genel kabulü haline gelmiştir. Bu kabulde Mes'ûdî (Mürûcu'z-Zeheb: 1/118), Bîrûnî (el-Âsâru'1-Bâkıyeh 'ani'l-Kurûni'l-Hâliyeh, s. 20-21) ve Ibn Haz (el-Fasl R'l-Müel va'1-Ahvâi va'n-Nihal: 1/117, 198, 2/7-10)'ın büyük payı vardır. |
![]() |
![]() |
![]() |
#34 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2012
Mesajlar: 108
Tesekkür: 19
41 Mesajina 61 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
'Eğer bilmiyorsanız kitap ehline sorun' Bir okuyucumun Tevrat ile ilgili sorusuna dünkü yazımda yer vermiştim. Aynı konuya bugün de devam ediyorum. Kur'ân'da Yahudilerin kitabı okuyup sonra onu çarpıttıkları söyleniyor. Demek ki kitap var ama duydukları kitabın sözlerini, yaptıkları yorumlarıyla tahrif ediyorlar. Bu eylem, bütün dinlerin ve ilâhi kitapların ortak kaderidir. Kitabın kendisi tahrif edilmez. Zaten edilemez de. Çünkü kitap sadece bir tek nüshadan ibaret değildir ki... Dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış din mensuplarının elinde yüzlerce nüshası var. Bunlardan bir nüshada yapılacak değişiklik öteki nüshalara nasıl yansıyacak? Kaldı ki hangi millet, inandıkları kitabın cümlelerini bile bile silip başka cümleler koymaya cesaret edebilir? Bu olacak şey değildir. İbn Haldun gibi bir âlim, Tevrat'ın tahrif edildiğini söylemenin küfür olduğunu belirtiyor. Kur'ân'ın söylediği tahrif, Hz. Peygamber dönemindeki Yahudilerin, kitabın anlamını carpıtmalan yahut Hz. Peygamber'den duydukları sözleri kasten çarpıtarak başkalarına aktarmaları yani demagoji yapmalarıdır. Bunun, asıl Tevrat'ın tahrifiyle ilgisi yoktur. Bu iddia Kur'ân'a aykırıdır. Çünkü Kur'ân, "Bilmiyorsanız kitap ehline sorun" diyor. Kitap çarpıtılmış ise kitap ehline sormanın ne anlamı kalır? Sonra Kur'ân nasıl olur da çarpıtılmış kitabın uygulanmasını ister. Yüzlerce farklı görüş Maalesef bağnazlık ve önyargı insanları şaşırtmakta, yanlış yargılara götürmektedir. Bu tür tahrif, İslâm ulemasınca yazılmış birçok din kitabında yok mudur? Yoksa bu kadar fikir ayrılığı nereden çıktı? Aynı mesele üzerinde yüzlerce fetva, yüzlerce farklı görüş vardır. Şimdi bunlar Allah'ın sözü mü? Siz Tevrat ile uğraşacağınıza Kur'ân'ı düşünün. Başkalarının kitabını dışlamak, insanların inançlarını küçümsemek Kur'ân'a uygun bir eylem değildir. Ayrıntı için Kur'ân Ansiklopedisi adlı eserimizin, tahrif maddesine bakınız. Mesele orada bütün boyutlarıyla açıklanmıştır. 2- "Allah dilediğini / dileyeni doğru yola iletir" anlamı, zorlama bir yorumdur. Kur'ân düşüncesini yansıtmaz. O zaman şu ayete nasıl mana vereceksiniz? "Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslâm'a açar, kimi de saptırmak isterse onun göğsünü, (o kimse) göğe çıkıyormuş gibi dar ve tıkanık yapar. Allah, inanmayanların üstüne işte böyle pislik (sıkıntı) çökertir" (En'âm 125). Bu bağlamda ikinci bir seçenek koyabilir misiniz? Böyle zorlamalarla din çarpıtılmaktadır işte. Görüyorsunuz ki Müslümanlar da kitabın kendisini değil, anlamını çarpıtıyorlar! Sözüm ona akli yorum bulmak için. Ne gerek var? Alıntı; Süleyman ATEŞ’in 27.06.2003 tarihli köşe yazısı. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#35 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 ![]() ![]() |
![]()
Selamun aleyküm,
Mustafabey kardeşim, Siz gerçekten şu anda sahiplenilen tevrat ve incilin bozulmamış şeklinin yani orijinalinin olduğunumu düşünüyorsunuz da merdem kardeşin yazılarına itiraz ediyor, hatta süleyman ateş yazılarını örnek veriyorsunuz... Tevrat ve incilin orijinaline elbette kimselerin ilave veya eksiltmeler yapamamaları mantık gereği büyük ihtimal olmaktadır. Ama, bu sadece ihtimaldir ve küçükde olsa aksi ihtimal de vardır. Konu bu yüzden bu husustan çok, insanların sahiplendiği, iman ettiği yani uyduklarını söyledikleri tevrat yada incilin orijinal halinin olup olmadığıdır. Merdem kardeşimiz yada başkaları, bunların orijinalinin bozulduğunu iddia etmek yerine, kuran indiğine göre orijinalliğini korusalar bile, insanların ellerinde bulunmadığını, insanların ellerinde bulunanların ise orijinalleri yerine kendilerine din alimi diyenler tarafından eklentiler, eksiltmeler yapılan, yani insan müdahelesi gören şirke bulaşmış şekli vardır denmektedir. Bu da, kuranın açıklamalarına uygundur. Şimdi sizler; tevrat ve incilin orijinallerinin kurana ters hükümler içerebileceğini kabul edebilirmisiniz? Kuranı reddetmedikçe, bunu kabul edemezsiniz değilmi? O halde, itiraz etmeden önce, 1- birbirinden farklı dört incili ve kutsal üçlemeyi kurana nasıl ters düşmediğini açıklayarak, 2- en basitinden evli kadına uygulanacak zina cezası olan recmin nasıl olupda kurana ters olmadığını açıklayarak, bizlere incil ve tevrata neden iman edilmesi gerektiğini anlatabilirmisiniz? Bakınız, daha başka soruları bile sormama gerek kalmadan bunları cevaplamaya çalışınca, nasıl bir hatay düştüğünüzü göreceğinizi sanıyorum! selamlarımla... aorskaya Konu aorskaya tarafından (4. December 2012 Saat 12:48 AM ) değiştirilmiştir. |
![]() |
![]() |
![]() |
#36 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2012
Mesajlar: 108
Tesekkür: 19
41 Mesajina 61 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Aleyküm Selam;
Aorskaya Kardeşim, bizim elimizde okuduğumuz Kuran ayetlerini incelersek; Tevrat veya İncilin bozulması, hükmünün kalkması gibi çok önemli bir meseleye hiçbir atıf yoktur. Hatta tevrat veya incilde nur olduğundan bahseder. Daha önceki yazılarda bu konuyu işledik, eğer bir bozulma varsa bu bozulma, sapma, tevrat veya incilin hükümlerini uygulamayan, kelimeleri eğerek kendi menfaatlerine göre yorumlayan hristiyan veya yahudilerdedir. Bizimde bu konuda onlardan aşağı kalır bir yanımız yoktur. Peygamberimiz döneminde böyle bir sorun, incil veya tevratın bozulduğuna ilişkin bir algı yokmuş(Süleyman Ateşin yazısında var), bunlar sonradan ortaya konmuştur. Eğer Kuranı ön plana alıyorsak bir bozulma yok, eğer atalar (geçmiş) öğretisini kabul edersek bozulma var. Hangisini kabul etmek daha mantıklı. Ben kurandaki verilerin doğru olduğunu düşünüyorum. Atalar öğretisi o kadar baskın olmuş ki kuranda yazanları göremiyoruz, üstünü örtüyor. Doğruya yönelmek için eğriye eğri demeliyiz, burda eğrilik tevrat veya incile bozuldu demektir ve ondan uzak durmaktır. Kuranda bir bozulmadan bahsetmediğine göre, hatta nur var dediğine göre özü korunmuştur. Bu özüde dini kavramış olanlar anlar, DİN tekdir. Tevrat veya incil haktır, Allahın indirdiği ayetlerdendir. Biz tevrat ile incili incelemediğimiz için, anlatım tarzı, uslubu bizim anlayışımıza ters gelebilir. Ama mutlaka içinde ders alacağımız, ibretlik öğretiler vardır, Dini ortaya çıkarmak, anlamak için insani değerler vardır, incelemeden anlayamayız. Müslüman araştırır, bilgilenmekten korkmaz, bilgilendikçe iman artar. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Alıntı:
Nisa 171; Ey kitab ehli! Dîniniz hakkında haddi aşmayın! Allah'a karşı haktan (doğrudan, gerçekten) başka bir şey söylemeyin. Mesih İsa, Meryem'in oğludur ve sadece Allah'ın resûlü ve O'nun kelimesidir. (Ruh'ûl Kudüs) Onu Meryem'e ilka etti ve o, kendisinden (Ruh'ûl Kudüs'den) bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve O'nun resûllerine îmân edin! Ve "Üçtür." demeyin (baba Allah, oğul Allah ve Ruh'ûl Kudüs diye üç Allah vardır demeyin), vazgeçin, sizin için hayırlıdır. Allah sadece tek ilâhtır. O'nu, “çocuk sahibi olmaktan” tenzih edin. Göklerde ve yeryüzünde olanlar (herşey) O'nundur. Ve vekil olarak Allah yeter. Nisa 172; Mesih Allah'a kul olmaktan çekinmez; Allah'a yaklaştırılmış melekler de çekinmezler. Kim O'na kul olmaktan çekinir de büyüklenirse (bilsin ki) O, onların tümünü kendi huzuruna toplayacaktır. Maide 72 Andolsun ki; “Muhakkak ki Allah, O, Meryem oğlu Mesih'tir.” diyenler kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih (Hz. İsa, onlara) şöyle demişti; “Ey İsrailoğulları! Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kul olun. Muhakkak ki, kim Allah'a şirk (eş, ortak) koşarsa, o taktirde Allah ona cenneti haram etmiştir ve onun varacağı yer ateştir. Ve zalimler için bir yardımcı yoktur.” Maide 73 Andolsun ki, "Allah üçün, üçüncüsüdür." diyenler kâfir olmuşlardır. Ve tek bir ilâhdan başka bir ilâh yoktur. Ve eğer bu söyledikleri sözlerden vazgeçmezlerse, onlardan (bu sözlerinde ısrar edip) kâfir olanlara, mutlaka “elîm azap” dokunacaktır. Maide 74; Meryem oğlu Mesih sadece bir Resûldür. Ondan önce de resûller (elçiler) gelip geçmiştir.Ve onun annesi sıddîktır (çok doğru ve iffetlidir). İkisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara âyetleri nasıl açıklayıp beyan ediyoruz. Sonra da bak, nasıl (Allâh'tan) döndürülüyorlar. Yeterince ve açık bilgi var, şimdi bu üçlemeyi kim icat etmiş, haddi aşanlar yani hristiyan din adamları yunan kültürünün katkısıyla böyle bir karar almışlar, buda bizim için ikinci bir bilgi, hatta incilde böyle bir üçleme yok, bunları toplarsan yanlış hükme, yargıya kimin vardığı net bir şekilde ortaya çıkar. hristiyanlardan bazılarının böyle bir şirke düşmeleri, incilin bozulduğunu değil, bu inanca sahip olanların saptığını, yanlışa yöneldiklerini anlarız. Onların icadıdır, bu incili kirletmez, kendi zihinlerini kirletirler. Ayrıca bu çarpıtma işini Süleyman Ateş de yazısında açıklamış, din adamlarının yanlış yorum yaptığını fıkıh ve uygulamalarla kitabın dışına çıktıklarından bahsetmiş. İkinci soruna gelecek olursak, buda cevaplanır, şöyle bir durum var aramızda incil veya tevrattan anlayanlar yok, bende uzman değilim, sende uzman değilsin, kabataslak bakalım. Kuranda yeralan ayetlerden anlamaya çalışalım. Maide Suresi; 46. Kendinden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izleri üzerine, Meryem oğlu İsa'yı arkalarından gönderdik. Ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nûr bulunmak, önündeki Tevrat'ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil'i verdik. 47. İncil'e inananlar, Allah'ın onda indirdiği (hükümler) ile hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fâsıklardır. 48. Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şerîatlerde) sizi denemek için (böyle yaptı). Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri(n gerçek tarafını) O haber verecektir. Maide 48. Ayete bakarsak, “Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şerîatlerde) sizi denemek için (böyle yaptı). Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın.” Demekle dinde farklılık olmadığı ama şeriatte, uygulamada farklılık olduğu bahsediliyor. Farklı ümmetler var, farklı şeriat ve yollar var, iyi işlerde bir yarış var. Uygulamada Kuranda aynı, tevrat da aynı yazacak diye bir şey yok, bu bir bilgidir bunu anlayalım önce. Aorskaya kardeşim sen bu uygulamadaki, şeriattaki farklılıkları çelişki olarak görüyor ve kurana ters gibi anlıyorsun. Ama Kurana göre bu normal doğal bir durum, niye? Musa şeriatı farklı, İsa şeriatı farklı, Muhammed şeriatı farklı, yollar farklı ama DİN tek, hepsi Allaha gidiyor. Ve burdada ümmetler arasında bir yarış var, biz bu yarışta geri kalıyoruz. Bu konu her üç kitapda ayrıdır, şeriatler farklıdır, tevratta recm var, kuranda “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun”, incilde ne varmış, Yu.8: 34 Din bilginleri ve Ferisiler, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa'ya, "Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı" dediler. Yu.8: 5 "Musa, Yasa'da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?" Yu.8: 6 Bunları İsa'yı denemek amacıyla söylüyorlardı; O'nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Yu.8: 7 Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, "İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!" dedi. Yu.8: 8 Sonra yine eğildi, toprağa yazmaya başladı. Yu.8: 9 Bunu işittikleri zaman, başta yaşlılar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İsa'yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu. Yu.8: 10 İsa doğrulup ona, "Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?" diye sordu. Yu.8: 11 Kadın, "Hiçbiri, Efendim" dedi. İsa, "Ben de seni yargılamıyorum" dedi. "Git, artık bundan sonra günah işleme. Aorskaya kardeşim, bunlar çelişki değil; şeriatler, ümmetler farklı olduğu için uygulamalar farklıdır. Bu durumu görmek ve anlamak gerekir, biz yorum yaparak kitaplarda aynı hükümler yok diye reddedemeyiz. Kitaplarda yeralan bu kurallar katı kurallardır, toplumu düzene sokmak için, neyin doğru neyin yanlış olduğunun kavranması bilinmesi için yapılan uygulamalardır. Dinin olduğu yerde toplumsal düzen şarttır. Bu düzeni sağlamak için farklı uygulamalar kitaplarda yer almıştır, anlamak gerekir. Aorskaya kardeşim Tevrat veya incilde bulduğun sana göre çelişkileri benim çözmem için bana sunma, Tevrat veya incilin bozulduğunu düşünüyorsan Kurandan delil getirerek konuyu geliştir. Kuran bizi neye yönlendiriyor, o konular üzerinde duralım, biz Tevrat veya İncil uzmanı değiliz. Konuyu genel olarak kavrayalım. Ayrıca sadece soru değil açıklamalı katkı yaparsan konuların daha net anlaşılması sağlanır. Amacımız doğruya yönlenmek, görmek, anlamak olsun. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#37 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 17
Tesekkür: 0
1 Mesajina 2 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Tevrat, Zebur ve İncil hakkında Kuran üzere yapmış olduğum araştırma sonucunda;
Allah katından indirilen iki kitap vardır; Tevrat ve Kuran… -Bu kitaplar Allah katında bulunan büyük kitaptan birer parçadır… -Bu kitaplar kendi bünyelerinde bir bütünlüğe sahiptirler… -Bu kitapların birlikteliği yeni bir bütünlük oluşturur… -Bu iki kitabın birlikteliği ile oluşan bütünlük ise; Allah katında bulunan büyük kitaba ait bir parça oldukları gerçeğini değiştirmez… Kuran ve Tevrat,ayrı ayrı hem parça hem bütündür… Kuran ve Tevrat, birlikte hem parça hem bütündür… İncil bilgisi Allah katından indirilmiştir… İncil bilgisi Hz. İsa’nın benliği üzerine yazılmıştır… İncil bilgisi Hz. İsa tarafından insanlara sözlü ve görsel olarak aktarılmıştır… Dört incil ya da yüzlerce İncil nüshasının yazılması; insanların kendi iradeleri ile Hz. İsa’nın hayatını kaleme almalarından ibarettir…Tıpkı Hz. Muhammet’in hayatının insanlar tarafından kaleme alınması gibi… İncil; Kitap değildir… İncil; Allah’ın korumasında olan bir kitap hiç değildir… İncil bilgisi; Hz. İsa’dan sonra gelen ve son peygamber olan Hz. Muhammet’e yazdırılmıştır… Yazılı vahiy olarak İncil; Kuran’ın içerisindedir… Zebur; Tevrat’a ait bir bölümdür… Zebur; tek başına bir kitap değildir… Hz. Davud ise peygamber değil; İsrail oğullarına gönderilmiş bir yönetici (kral) dir… Kuran’da adı geçen Davud, Süleyman ve Eyub Allah’ın sevgili kulları olmalarına rağmen peygamber değillerdir… |
![]() |
![]() |
![]() |
#38 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 17
Tesekkür: 0
1 Mesajina 2 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Reenkarnasyon sisteminde insan geçmiş yaşantılarını neden hatırlayamaz?
TEKVİR SURESİ 7- Nefsler birleştirildiğinde 14- Her nefs ne hazırladığını bilecektir.. Kıyametten sonra, hesap gününden önce; insana ait tüm nefsler birleştirilerek kişi tek vücut haline getirilecektir… İnsanın önceki yaşamlarına ait bilgileri hatırlamıyor olması; o yaşamlara ait birikimlerden sorumlu tutulmayacağı anlamına gelmez… ARAF SURESİ-39 172-Hani rabbin, Âdemoğullarından bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: “ rabbiniz değil miyim? “ Onlar: “ rabbimizsin, buna tanıklık ederiz. “ demişlerdi. Kıyamet günü, “ biz bundan habersizdik! “ demeyesiniz. İnsan şu an (yaratıldıktan sonra) Rabbine verdiği sözü de hatırlayamaz… Fakat verdiği sözü şu an hatırlayamaması söz vermediği anlamına ve o sözden dolayı hesaba çekilmeyeceği anlamına gelmez… İnsan, kendine ait nefslerin birleştirilmesi ile bütünsel hafızaya sahip olduktan sonra yaşamış olduğu ve bilmesi gereken her anı hatırlayacaktır… |
![]() |
![]() |
![]() |
#39 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 ![]() ![]() |
![]()
Sevgili mustafabey kardeşim,
Ben, kuran kaynaklı olarak aklımın kabul ettiği şeyleri kabul ederim. Gerçekten doğru bulduklarım, bildiklerim varsa, başka şekli işime geliyor diye bu gerçeklerden ayrılıp onları dillendirmem, yaşamam ve savunmam. Çünkü, burada işime gelen, bana kolaylık, rahat veya zevk veren şeyler nedeniyle, ahiret hayatımı değişmem. Bu bana göre de kurana göre de akılsızlıktır. Bu yüzden, dünya yaşamımda da kuranda anlatıldığı üzere geçmişteki kimselerin karşılaştığı zorlukların, sınavların benimde karşılaşacağım şeyler olduğunu bilir ve bunu kabul ederek mümkün olduğunca kurandan anladıklarıma göre yaşamaya çalışırım. Mademki sizlerde gerçeklerin peşinde olduğunuzu ifade ediyorsunuz, sizin bu beyanınızda samimi olduğunuzu düşünerek konuyu biraz daha detaylı anlatmaya çalışacağım... Sevgili kardeşim, Öncelikle yazınızda, benim sorularıma cevap olarak yazdıklarınıza kısaca görüşlerimi belirteyim. 1- Kutsal üçlemenin kurana nasıl ters düşmediğini açıklamanızı istemem üzerine, kurandan kutsal üçleme ve İsa’nın rab kabul edildiğine ilişkin hataların anlatılarak ikaz edildiği bir kaç ayeti yazdıktan sonra ; “Yeterince ve açık bilgi var, şimdi bu üçlemeyi kim icat etmiş, haddi aşanlar yani hristiyan din adamları yunan kültürünün katkısıyla böyle bir karar almışlar, buda bizim için ikinci bir bilgi, hatta incilde böyle bir üçleme yok (*), bunları toplarsan yanlış hükme, yargıya kimin vardığı net bir şekilde ortaya çıkar. hristiyanlardan bazılarının böyle bir şirke düşmeleri, incilin bozulduğunu değil, bu inanca sahip olanların saptığını, yanlışa yöneldiklerini anlarız. (**) Onların icadıdır, bu incili kirletmez, kendi zihinlerini kirletirler. Ayrıca bu çarpıtma işini Süleyman Ateş de yazısında açıklamış, din adamlarının yanlış yorum yaptığını fıkıh ve uygulamalarla kitabın dışına çıktıklarından bahsetmiş.” (***) DEMİŞSİN. Burada (kurandan ayetleri ilk bilgi kabul ettikten sonra); a) “…buda bizim için ikinci bir bilgi, hatta incilde böyle bir üçleme yok”, b) “…hristiyanlardan bazılarının böyle bir şirke düşmeleri, incilin bozulduğunu değil, bu inanca sahip olanların saptığını, yanlışa yöneldiklerini anlarız…” (**) c) “…Ayrıca bu çarpıtma işini Süleyman Ateş de yazısında açıklamış, din adamlarının yanlış yorum yaptığını fıkıh ve uygulamalarla kitabın dışına çıktıklarından bahsetmiş.” (***) Belirtmişsin. a ve b şıklarında incilin bozulmadığına, bunun bazı insanların görüşleri olduğuna değinerek, sanki orijinal incile göre iman edenler varmış gibi bir durumu kabul etmişsin. Halbuki, insanların elinde orijinal incil olmadığı gibi, bozulmuş incilde hepsi aynı içerik olmak üzere birden fazla nüsha değildir. Birbirinden farklı dört incil olduğunu sanırım kabul edeceksindir. Bu durumda, nasıl olurda hala bu incillere iman edilmesi gerektiğini savunabilirsin. İncilleri tek tek belirtip, onlardaki yanlışları uzun uzun alıntılamak yazımızın konusunu aşarsa da kısaca zamanımızda incil dediğin kitapların ne durumda olduğunu kısaca belirteyim. A) PAVLUS VE YUHANNA İNCİLİ'NE GÖRE ÜÇLEME İNANCI Rab İsa Mesih'in lütfu, Tanrı'nın sevgisi ve Kutsal Ruh'un paydaşlığı hepinizle bir olsun. (2. Korintliler 13 / 14) ...Beden bir, Ruh bir, Rab bir, iman bir, ... her şeyle ve her şeyde olan herkesin Tanrı'sı ve Baba'sı birdir. (Efesliler 4 / 4, 6) Ben de Baba'dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruh'unu verecek. (Yuhanna 14 / 16, 17) «...Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin.» (Matta 28 / 19) B) SİNOPTİK İNCİLLERE GÖRE ÜÇLEME İNANCI İsa şöyle karşılık verdi : En önemlisi şudur : Dinle ey İsrail! Tanrı'mız Rab tek Rab'dır... Din bilgini İsa'ya, “ İyi söyledin, öğretmenim ” dedi. “ Tanrı tektir ve O'ndan başkası yoktur ” demekle doğruyu söyledin. (Markos 12 / 29, 32) İsa ona şöyle karşılık verdi : “ Çık git, şeytan! Tanrın Rab'be tapacak, yalnız O'na kulluk edeceksin, diye yazılmıştır.” (Matta 4 / 10) İsa ona şu karşılığı verdi : Tanrın Rab'be tapacak, yalnız O'na kulluk edeceksin” diye yazılmıştır. (Luka 4 / 8) Sinoptik İnciller'de yukarıda ki ayetlerden de anlaşıldığı gibi “ (Teslis) Üçleme” ile ilgili herhangi bir öğreti bulunmamaktadır. Tevrat ve Zebur'da olduğu gibi “ Tanrı tektir ve O'ndan başkası yoktur ” inancı vurgulanmıştır. Matta 22 / 37 : « İsa ona şu karşılığı verdi : “Tanrı Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla seveceksin.” » Ancak, bu inciller de de iyi bir inceleme ile başka konularda eklemeler yada eksilmeler yapıldığı, bu nedenle kurana ters düştüğü görüleceği ihtimalini dikkate almak gerekir. c) Süleyman Ateş’i ise sanki yanılmaz biri gibi otorite kabul ederek kendi görüşünüzü destekleyen delil olarak kullanmanızı yanlış bulduğumu söyleyeceğim. Kuran dışında hiçbir kaynağın % 100 kesinlikte doğruluğuna inanmak kendini kandırmak olur. Sanırım yeterlidir. 2- Zina cezası olarak, recm cezasının kurana ters düşmesini açıklamanızı istemem üzerine de; kitapların ayrı olması nedeniyle bunun da normal olduğunu, çelişki olmadığını söyleyerek, bunların şeriat olduğunu ve kuran şeriatından farklı olarak (tevrata göre recm’e, incile göre ise tekrar yapmamak üzere cezasız bırakılmasına) ceza verme yada cezasız kalmasının normal olduğunu yazmışsın. Buraya tevrattaki zina cezası ile incilde (senin yazdıklarını) zinaya ceza verilmemesini de ilgili pasajları alıntılayarak yazıyorum. TEVRAT VE ZİNA HÜKÜMLERİ: LEVİLLİLER BAP 20 - 10,11,12,13,14,15,16 "Ve başka birinin karısı ile zina eden komşusunun karısı ile zina eden adam hem o hem kadın mutlaka öldürülecektir. Ve babasının karısı ile yatan babasının çıplaklığını açmıştır. İkiside mutlaka öldürüleceklerdir. Kanları kendi üzerlerinde olacaktır. Ve bir adam gelini ile yatarsa mutlaka ikiside öldürüleceklerdir. rezalet ettiler kanları kendi üzerlerinde olacaktır. Ve bir adam kadınla yatar gibi erkekle yatarsa ikisi menfur şey yapmışlardır. Mutlaka öldürüleceklerdir. Kanları kendi üzerlerinde olacaktır. Ve bir adam bir kadınla beraber anasını alırsa alçaklıktır. Aranızda alçaklık olmasın diye kendisi ve kadınlar ateşte yakılacaktır. Ve bir hayvanla yatan adam mutlaka öldürülecektir. Hayvanıda öldüreceksiniz. Ve bir kadın bir hayvana yaklaşmak üzere onun yanına giderse kadını ve hayvanı öldüreceksin. Mutlaka öldürülecekler ve kanlar kendi üzerinde olacak." TESNİYE BAP 22 - 22,23,24 "Eğer bir adam başka bir adamın karısı olan bir kadınla yatmakta olarak bulunursa ozaman kadınla yatan adam ve kadın, onların ikiside öleceklerdir. Ve kötülüğü israilden kaldıracaksın. Eğer kız olan genç kadın bir adama nişanlı ise, ve bir adam onu şehirde bulup onunla yatarsa ozaman onların ikisinide o şehrin kapısına çıkaracaksınız ve onları şehirde olduğu halde bağırmadığı için kadını ve komşusunun karısını alçalttığı için erkeği taşla taşlayacaksınız ve ölecekler. Ve kötülüğü aranızdan kaldıracaksın." Yukarıdaki günümüz Kitabı Mukaddes kitabından alıntılar bize recm cezasının temelini ve yahudi şeriatında temellenen katı ve sürekli cezalandırıcı tanrı kavramını göstermektedir. Böyle bir tanrı anlayışı maalesef kendini İslam dairesi içinde zanneden insanların görüşlerine de bulaşmıştır. İNCİL VE ZİNA HÜKÜMLERİ: Yu.8: 34 Din bilginleri ve Ferisiler, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa'ya, "Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı" dediler. Yu.8: 5 "Musa, Yasa'da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?" Yu.8: 6 Bunları İsa'yı denemek amacıyla söylüyorlardı; O'nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Yu.8: 7 Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, "İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!" dedi. Yu.8: 8 Sonra yine eğildi, toprağa yazmaya başladı. Yu.8: 9 Bunu işittikleri zaman, başta yaşlılar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İsa'yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu. Yu.8: 10 İsa doğrulup ona, "Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?" diye sordu. Yu.8: 11 Kadın, "Hiçbiri, Efendim" dedi. İsa, "Ben de seni yargılamıyorum" dedi. "Git, artık bundan sonra günah işleme. Bu yazılanları da kuranın evrenselliğine ( her zaman, her mekan ve her insan için geçerli olduğunu), göre ve kuranda her konunun tam olarak yeterince örneklerle açıklandığı yani, önceki kitaplardakini de kapsayan hükümleri içerdiği durumlar nedeniyle kabul etmek mümkün değildir. KURAN HERŞEYİ (Tevrat, incil vb. bütün indirilenler) KAPSAMAKTADIR: “…Ne yerin karanlıklarında bir dane, ne yaş ne de kuru (hiç bir şey) yoktur ki, apaçık bir Kitap’ta (Kur'ân’da) bulunmasın.” (En’am, 59) KURANDAKİ HÜKÜMLER EVRENSELDİR, BU BAKIMDAN TEVRAT, İNCİL VB. KURANA TERS OLAMAZ: Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik fakat insanların çoğu bunu bilmezler.. (Sebe - 28) Bu Kur'an, ancak âlemler için bir öğüttür.( Sad - 87) Görüldüğü üzere; bir müslüman bu konuyla ilgili öncelikle şunları unutmayacaktır; Kuran ayetlerinde kesinlikle nesh yoktur!!!! Yani hiçbir ayete hükmü geçersiz denilemez! Ancak, kurandan önceki indirilenlerden bazı ayetler ya unutturularak yada kuranla değişikliğe uğratılarak gerek önceki ile aynı şeyler ve gerekse önceki durumdan daha iyileri getirilmiştir. Bu kısmı özetleyecek olursak; "Şüphesiz ki Allah insanlara hiç zulmetmez. Ama insanlar kendilerine zulmederler." (YUNUS - 44) Yani; zina gibi toplumun ahlaki değerlerini yok eden ve aile kurumunu sarsan bir günaha , rabbimizin “zinaya yaklaşmayın” demesine rağmen yaklaşmak yerine zina yapılması halinde elbette ceza olmalıdır. Ama bu ceza Kuran ayetlerindeki cezalarla olmalıdır. BUNUN DIŞINDAKİ RECM GİBİ KATI ARAYIŞLAR VEYA ZİNAYI HOŞ GÖREN YAKLAŞIMLAR İSLAMDAN ONAY ALMAZ. İNSANLIĞIN YARATILIŞINDAN BERİ TEK OLAN DİNDE YUKARIDAKİ DURUMLAR ÇELİŞKİ OLUR. BU NEDENLE, YUKARIDAKİ CEZALARI İÇEREN TEVRAT VE CEZASIZ BIRAKAN İNCİL ORİJİNAL OLMAZ. BUNLAR İNSANLARCA DEĞİŞİKLİĞE UĞRATILMIŞ NÜSHALAR OLABİLİR VE BUNLARA KURAN GİBİ İMAN EDİLEMEZ. Şimdi; genel olarak yeniden konuyu toparlamaya çalışalım: 1- Tevrat, incil vb. kitapların orijinallerinin bozulup bozulmadığı tartışmalarına girmeye gerek olmadığını söylemeliyim. Çünkü, orijinal olsa dahi, kitapların kronolojilerine ve iniş sırasına dikkat edilerek, hangi dönem insanlarının, hangi kitaplara nasıl iman etmeleri gerektiğini açıklayabilirsem, durum biraz daha netleşir diye düşünüyorum. 2- Tevrat, incil ve diğer kitap indirilenlerin, kuran inmeden önceki ve kuran indikten sonraki durumlarının iyi anlaşılması gerekir. 3- Bu kitaplara inanan kimselerden, kuran inmeden önce ölenlerin kendilerine inen kitapların orijinaline göre yaşamaları halinde onlar Müslümanlardır. Kuranın indiği zamanlarda ve peygamberden tebliğ edilen ayetlere tanık olarak yaşayanların, artık önceki kitaplar yanında kurana da iman etmeleri gerekmektedir. Bunların, önceki kitaplarındaki bazı şeylerin kurana ters düşmesi halinde ise son inen kitap olması ve öncekileri de nesh etmesi nedeniyle kurandakine iman etmeleri gerekir. 4- Kuran tamamlandıktan sonra yaşayan herkesin ise artık evrensel ve her şeyi kapsayan kurana tabi olmaları, diğer kitapların bozulup, bozulmadığı ile dahi ilgilenmeden kuranı anlayıp, kurana göre yaşamaları gerekir. 5- Kuran inmeden önce, kendilerine inen kitabın orijinaline göre yaşayanlar Müslüman olurlarken, Kuran indikten sonra, diğer kitaba inananlar bu nedenle ehli kitap diye adlandırılırlar ve Müslüman sayılmazlar. KURANLA BİRLİKTE, ARTIK HERKESİN İMAN ETMESİ GEREKEN TEK KAYNAK KALMAKTADIR. EVRENSEL VE İNSANLAR İÇİN GEREKLİ OLAN HER ŞEYİN YETERİNCE YER ALDIĞI KURAN… BUNA BU ŞEKİLDE İMAN EDEREK YAŞAYANLAR MÜSLÜMAN OLURLARKEN, AKSİNE YAŞAMAYA ÇALIŞANLAR İSE ŞİRKE DÜŞMÜŞ OLURLAR. BU NEDENLE, KONU BU BAKIMDAN ÇOK ÖNEMLİDİR, HATAYA TAHAMMÜLÜ YOKTUR. Tüm kardeşlerimin bu durumu iyi anlamalarını umut ediyorum. Saygı ve selamlarımla… aorskaya |
![]() |
![]() |
![]() |
#40 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2012
Mesajlar: 108
Tesekkür: 19
41 Mesajina 61 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Selam Aorskaya kardeşim,
“Ben, kuran kaynaklı olarak aklımın kabul ettiği şeyleri kabul ederim.” Demişsin. Güzel bir noktaya temas etmişsin. İman edecek olan bizim aklımızdır, aklımız neye iman edecek, neleri kabul edecek, anlayacak, öğrenecek, nede ilerleyecek ve bilecektir? İki türlü ayet vardır 1. Allahın yarattığı ayetler 2. Allahın indirdiği ayetler; bunlar resullere indirilen kelamlardır. Bu kelamlar insanlara bir yol olsun, şeriat olsun, rehber olsun, ışık olsun, iyiyi kötüden ayırsınlar diye insanlara sunulmuştur. Bu kelamları maide 44 de belirtildiği gibi kendilerini Rabbe adayanlar ve alimler tarafından, hükümleri uygulamakla ve korumakla görevlendirilmişlerdir. İşte bu kişiler indirilen kelamlar kaybolmasın nesilden nesile aktarılsın diye bizim bildiğimiz kağıttan kitaplara yazmışlardır. Resullere indirilen kelamlar bize hangi kitaplarla ulaşmıştır; Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran. İndirilen kitaplarda aynı şey birebir mi anlatılmış?, hayır herbiri farklıdır ve birbirini tasdik etmişlerdir. (önceki açıklamalarda var maide 41-48) Alıntı:
Ayetin tam metni; Enam 59; Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın. Aorskaya kardeşim enam 59 da bahsedilen kitap Kuran değildir. Ayrıca diğer aşağıda alıntıladığım ayetlerde geçen KİTAP kelimeside Kuran değildir. Neml 75; Gökte ve yerde gâib (gizli) hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) olmasın. Yasin 12: Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir. Hadid 22: Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. Kaf 4: Şüphesiz biz, toprağın; onlardan neleri eksilttiğini bilmekteyiz. Yanımızda (o bilgileri) koruyan bir kitap vardır. Burüc 21-22 Hayır, o şanı yüce bir Kur’an’dır. O, korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz’da)dır. Aorskaya kardeşim görüleceği üzere Levh-i Mahfuz dur ve Allahın bilgisi dahilindedir. Burüc 21-22 den anlayacağımız üzere Kuranda Levhu Mahfuzdadır. Kuranda işte bu ana kaynaktan Allahın lutfuyla bize kadar ulaşan Allahın ilminin kelam olmuş halidir. Herşey Allahın ilmi dahilinde yani korunmuş levhalardadır, kuranda sadece bize açıklanan kelam edilen kısmı vardır, bizde ne kadarını anlıyoruz sen düşün. Aynı zamanda diğer kitaplarda Allahın ilminden resullre indirilen kelamlardır, onlarda aynı kaynaktan gelmediğini düşünebilirmiyiz vede hep aynı bilgi mi geliyordur? Allahın insanoğlu için seçtiği DİN tekdir, oda İslamdır, İNSAN olmaktır. Dinin temel amacı insanı ortaya çıkarmaktır. Yani İNSAN dini bir kavramdır. İnsanlığı ortaya çıkarmak için, doğru yola girmek için hem indirilen ayetleri (Tevrat, Zebur, İncil, Kuran) hemde yaratılan ayetleri okumamız, anlamamız, idrak etmemiz gereklidir. Yaratılan ayetleri okumak için faaliyete bulunmamız, doğayı, evreni, bedeni, kimyayı, fiziği, atomu incelemeyiz. Bunlar bir kişinin yapacağı şeyler değil topluca iştirak edilecek olanlardır. Aorskaya kardeşim görüşeceği üzere, insanlığı ortaya çıkarmak yani dini yaşamak için çok mücadele etmemiz gerekiyor, biz yolun başındayız, daha yeni Kurandan habermiz oldu, diğerlerine sıra gelmedi, onlardaki bilgiyi almadan ilerleme olur mu? Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu. Elimizdeki az bilgiyi savunmak için doğruları görmezden gelmemiz lazım toplum olarak, yoksa evrensel değerlere ulaşamayız, kendimizdeki eğrilikleri düzeltmeden doğruya yönelemeyiz. Deveye sormuşlar neren eğri diye oda demiş ki nerem doğru, işte bizde toplum olarak bu haldeyiz, herşeyimiz eğri, eğriliğimizi kabul etmezsek düzelemeyiz, önce itiraf etmeliyiz. Biz hala herşeyimiz doğru diye iddia ediyoruz. Doğruya yönelmek için düşünmeliyiz, mücadele etmeliyiz. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
kurandaki, ıncil |
|
|