11. August 2011, 08:26 PM | #41 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 126
Tesekkür: 43
65 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
okumadım. |
|
11. August 2011, 08:41 PM | #42 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 126
Tesekkür: 43
65 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
İbadetlerin Allah için değil, insanlar için olduğunu konuşuyoruz, orucun "takva" sağlamak için olduğunu konuşuyoruz. Ramazan'da makro ortamın da orucun "takva" sağlayabilmesine imkan sağlayacak şekilde düzenlemesi gerektiğini düşünüyorum. Koşmak normalde vücuda yararlı bir spor olabilir ama yüzlerce arabanın sürekli korna çalıp egzos bulutu oluşturduğu bir yerde koşmak bu yararı sağlamaz. Bugünkü oruç -bazı kişiler için- bence biraz buna benziyor. Kendimden bildiğim, etrafımdan da gözlemlediğim şu durumun büyük bir çoğunluğa uyduğunu düşünüyorum: gece sahura kalkıp, dolu mide ile yatıp, yarım saat uyuyamamak, sonra uykuya dalıp, iki saat sonra yeniden kalkıp işe gittiğinizde, öğlene kadar bir fark ortaya çıkmıyor, öğleden sonra çapa sallıyorsanız vücut, bilgisayar başındaysanız beyin kontrolünü kaybetmeye başlıyor. akşama kadar çalışıp, eve geldiğinizde yıpranmışlık iyice artıyor, açlık ile bir miktar fazla kaçırılan yemekten sonra bu yıpranmışlık sonucu birkaç saat uyuklama durumu oluyor. sonrasında zaten yatmanız gerekiyor ki, gece yeniden sahura kalkıp aynı döngüyü başlattığınızda ayakta kalabilesiniz. bu döngü içinde "takva" ne kadar yakalanabiliyor. |
|
mavera Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 5 Kisi: | Astrocosmo (12. August 2011), dost1 (11. August 2011), gerçek hanif (12. August 2011), nerdogan (12. August 2011) |
18. July 2013, 12:49 PM | #43 | |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Alıntı:
Son döneme kadar orucu, yeme, içme ve sex ile sınırlı bilirdim. ama konuşmamayı kapsadığını da sayenizde öğrendim. Sorum şu : Ramazan döneminde 30 gün boyunca insanların birbirleri ile konuşmadığı bir ortamda sosyal hayat ve gerekleri nasıl devam eder ya da edebilir? Dolmuşa bindim şöföre parayı uzattım - Nereye? - Karşıyaka. (ha...Gitti oruç) Kapıya komşu geldi. -Oğlum annen evde mi? ......... kafa ile (ı ıh işareti) -nerede? -........ -çocuğum söylesene dilini mi yuttun? Toplantıda patron sorar... -Mehmet bey önümüzdeki 3 ay satış hedeflerimiz nelerdir? -...... (soğuk terler boşalır) - Mehmet bey duymadınız mı bir soru sordum? -...... -Adam konuşsana yahu. -Efendim orucum, yani oruçtum, sayenizde... (Allahım affet) -Haa Allah kabul etsin. - Cevaplarsanız sevinirim?
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa." Konu bartsimpson tarafından (18. July 2013 Saat 01:21 PM ) değiştirilmiştir. |
|
18. July 2013, 01:18 PM | #44 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Jun 2012
Mesajlar: 27
Tesekkür: 8
10 Mesajina 18 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 |
Bartsimpson çok güzel yerden yakalamışsın;yanlış tevil var bunda nimetlerden yararlanmak diyoruz sonrada belli bir süre o nimetlerden uzak durmak hemde hayatın en önemli nimetlerinden yemekten içmekten,cinsellikten uzak durmak Halil hocayı bekleyeceğim bir bakalım ne diyecek.
|
18. July 2013, 04:09 PM | #45 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Ayin 5. de Hakki Yilmaz'dan "KUR'AN'DA ORUC" linki verdim, demek kimseyi ilgilendirmiyor icindekiler.
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=3382 http://www.youtube.com/watch?v=b97IJB73juA Sonra da bosu bosuna yaziyor konusuyor oluyorum |
24. July 2013, 11:23 PM | #46 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 817
Tesekkür: 0
157 Mesajina 225 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
O zaman ramazanın kavuruculuğunu neden vurguladın orada (Avustralya'da) kış oluyor çünkü?
Evet, ramazanin kavuruculugunu vurguladim; orucun degil. Çünkü oruç dünyanin her yerinde ayni anda tutulur. 21 hazirandan sonraki dolunay. O anda Arabistan sicaktan kavrulur ama Avustralya soguktan donar. Oruç vakti sicaktir diye bir kural yok. Kavurucu olan, her iki yarikürenin farkli zamanlardaki ramazan aylaridir. Arabistan'da 21 Hazirandan sonraki ay, Avustralya'da ise 21 Araliktan sonraki ay. Ikisi de kendi yariküresine ait kavurucu yaz mevsiminin içinde. Örnegin Kuzey yarikürede 23 Haziran 2013. Güney yarikürede 16 Ocak 2014. Arapçada "ramazân"in kavurucu anlamina gelmesi önemli. Çünkü "SeHRu Ramazân"in yaz mevsimine ait oldugunu gösteriyor. Asiri sicak mevsime ait oldugu için kavurucu ay demisler ona. Öteki aylarin çogu da ait olduklari mevsimlere göre isimler almislar. Bkz 1. https://en.wikipedia.org/wiki/Islamic_calendar#Months 2. http://www.belgeler.com/blg/146f/cah...sdlamic-period Kur'ân'da geçen "SeHR"lerin ve örnegin Bakara 185'te geçen "SeHRu ramazân"in vakten sabit olduguna dair bir sürü kanit var. Ama yaziyi kisa tutmak için yalnizca ikisini anmakla yetineyim. 1.Kureys sûresi. O sûrede belirtildigine göre kureys halki, ilk baharda (sayf*) ve kisin (sitâ) uzun ticarî yolculuklara çıkarlardi. Haram aylarda ise Mekke'nin geleneksel panayirlari kurulurdu (HICEC, 28:27). O panayirlarin ilk baharda ve kisin kurulması mümkün degil çünkü kureyssiz Mekke halki olmaz ve halksiz panayir olmaz. Eshurul hurum yani haram aylar vakten sabittir, her yil 11 gün erken filan gelip bir su mevsimin içinde bir bu mevsimin içinde yer almazlar; yoksa Mekke panayiri ilk baharda ve kisin da kurulurdu, demek gerekir ki mümkün degil. 2.Avlanma yasagi Haram aylarda kan dökmek, örnegin av hayvani öldürmek yasaktir. Bakin, o yasak ta vakten sabit. Çünkü av hayvanlari yilin belli, sabit bir mevsiminde ürerler; yilin bi su mevsiminde bi bu mevsiminde degil. Inananlar, ya eyyuh ellezîne émenû! Size helal kilindiginda avlanin, ve izâ haleltum fastâdû (5:2). Size haram kilindiginda av hayvani öldürmeyin, lâ taktulûs sayde ve entum hûrûm (5:95) Kisacasi Kur'ân'da geçen "ŞeHR"ler, uyduruk kamerî yila ait "şehr"lerin aksine, vakten sabittirler; zincirleme 11 gün erken gelip te bi ilk baharda, bi yazin, bi son baharda, bi kisin ortaya çikmazlar. __________________________ *Sayf (الصيف) bugünün Arapçasinda "yaz mevsimi"dir ama kadîm Arapçada ilkbahar idi. Kelimenin anlami zamanla degismis görünüyor. Bir bakima Azerî dilindeki düsmek gibi. Hani saka yollu anlatilir: Uçak inise geçmek üzereyken Azerî hostes su duyuruyu yapmis: "Möhderem seyyahlarimiz! Tayyaremiz düsüyor (iniyor); gusahlarinizi dahinin." Dr Ayman'in açiklamasi: Her ne kadar bugünün Arapçasinda "sayf" "yaz mevsimi" ise de kadîm Arapçada "ilk bahar" idi. Kadîm Arapça sözlüklerine göre (bkz Lisan el-Arab) Kur'ân öncesi Araplar dört mevsim taniyorlardi: Sayf: ilk bahar Kayz: yaz Harif: son bahar Sitâ: kiş Konu Hasan Akçay tarafından (25. July 2013 Saat 12:41 PM ) değiştirilmiştir. |
25. July 2013, 08:33 PM | #47 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Yani eskiden araplarin yaza ilkbahar demeleri yüzünden mi patliyor milyarlarca müslümanlarin kafalarina hac oruc derken sasiriyoruz?
Böyle bir hata nasil olusabilir. Evlerinize arkadan girmeniz birr degildir diye uyaran Rabbimiz (ki hac ve oruc olmazsa olmaz ise) , bile bile müslümanlarin haccini orucunu bosa sallatir mi? Rica ederim Hasan Kardesim, cuma günü diye de bir sey yoktu araplarda eskiden, biz kimin cumasina toplanmak icin yarisiyoruz? Düzensizligin böylesinde nasil ibadet edilir ki. Olmaz inanin ki. Lafini bilmez, kelimelerin anlamlarina gereken uyumu göstermez, gününü bilmez, mevsimleri tanimaz bir topluma mi indirilmistir Kur'an. Hani arap simdi bir kelimeyi su anlamda kullaniyor, ama esasinda anlami o degildir bu denilecek olursa, Kur'an'i hangi arapcaya uyduracagiz? Ve en önemlisi kelime oyunlariyla (kasden yada cahillikten) anlami anlasilmayacak bir duruma sokulmus Kur'an'dan herhalde Rabbimiz bizleri sorguya cekecek degil. Yüce Allah garanti veriyor zikrin korunacagina, ama arabin eski ve yeni dil inkilaplarindan bahsetmiyor herhalde. Gelde sinir olma. Sanki Kur'an Tevrat ve Incil gibi yabanci bir dille (herhalde Musa ve Isa peygamberlerin anadilleri degildi latince ve her ne dil ile yazilmissa Tevrat) indirilmis, arapoglu arabin anlamadigi bir dil sanki. Kur'an'da bir yerlerde dip notlar olmadigina göre, cinde okunan Kur'an'in yanina acep hangi sözlük lazim gerekecek. Ateistler acep ne der bu dil uydurmalarina? Ben pes ettim. Hangi Mushafin kac Elif'i eksik yada fazla derken, bir de sag kulagini sol kulaginla gösteren arap inadiyla ugras dur. |
25. July 2013, 11:13 PM | #48 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun Aleyküm! Değerli Bartsimpson Kardeşim!
Alıntı:
Oruç pasajında dikkat edilmesi gereken nokta, Rabbimizin “ الصّيامes Sıyâm” ifadesini kullanmış olmasıdır. Genellikle meal ve tefsir hazırlayanlar bu sözcükteki inceliği ihmal etmişlerdir. Ayetlerdeki “ الصّيامes Sıyâm” sözcüğü, teknik olarak مفاعلة Müfâale babından “ فعالFiâl” kalıbında mastardır. Bu kalıp, sözcüğün anlamını “işteş” anlama dönüştürür. “ الصّومes Savm” sözcüğü mastar olarak “oruç tutmak” anlamında iken “ فعالFıâl” kalıbındaki “ الصّيامes Sıyam” ifadesi, “ortaklaşa, karşılıklı oruç tutmak” anlamına dönüşür. Aynı uygulamayı Bakara/ 187’de “Kısâs (karşılıklı âdil davranış)” ve Bakara/ 216’da “Kıtâl (karşılıklı öldürme; savaş)” görevi verilmesinde de görmekteyiz. Bu ayrıntı ve oruç pasajının girişinde Rabbimizin “Ey iman etmiş kimseler! ….” buyurarak tüm mü’minleri muhatap alması, orucun bireysel olarak değil topluca uygulanması gerektiğini göstermektedir. Demek oluyor ki mü’minler, ramazan ayında işlerini, mesailerini oruç şartlarına göre ayarlayacaklardır. Yani mü’min toplumlarda mesai ve sosyal ilişkiler Ramazan aylarında akşama taşınacaktır. Mü’minlerin yılın on iki ayından bir ayını dünya ve ahıretlerini kazanmak için ayırmaları, kendilerine çok şey kazandıracaktır. Bu, bir eğitim ve öğretim; revizyon sürecidir. Mü’minler, ramazan ayında birbirlerini zora koşmadan, Allah’ın istediği orucu; yemeyi, içmeyi, konuşmayı (yazışma ve işaretle anlaşma hariç) ve cinsel ilişkiyi bırakarak kendileri ile Allah arasındaki ilişkiyi düşünecekler, Kur’an’ı; Allah’ın kendilerine gönderdiği mesajları; kısaca dinlerini iyice öğrenecekler ve bu sayede gerçek İslâm dinini yaşamaları sayesinde takvaya ulaşacaklardır. Bireysel tutulan ve karmaşa ortamında; birinin tam tutup diğerinin tutmadığı veya aslına uygun tutmadığı; gerçek anlamında tutulmayan oruçlar, insanları takvaya ulaştırmaz. Sadece açlık ve susuzlukla yapılan bir işkence olur. Kişiyi takvâ sahibi yapacak olan orucun, kimseyi takvâ sahibi yapmayıp aksine savurgan ve riyakâr yapmasının arkasındaki sebep, orucun İslâm'daki gerçek anlamından farklı uygulanması olsa gerek. Değerli Kardeşim önemli ve dikkatlerden kaçan bir ifade de "sefer" sözcüğüdür. “S-f-r”, sözcüğü ile ilgili kadim lügatlardan Tacü’l Arus ve Lisanü’l Arab’da şu açıklamayı görüyoruz: “Evi süpüren kişiye “sefere beytehü (evini süpürdü)” denir. Rüzgarın bulutları parçalamasına, dağıtmasına; yerdeki tozları, yaprakları dağıtmasına, sürüklemesine “sefr” denir. “sefer”, “hazar’ın (yerleşik düzenin, meydanda, ortada bulunmanın)” karşıtıdır. Bu duruma, bu ismin verilmesi, bu işin gelişli- gidişli oluşundandır.” (Lisanü’l Arab, Tacü’l Arus; s-f-r mad) Bu açıklamalardaki iki noktayı; “süpürme” eylemindeki, “ileri-geri hareket”i ve “sefer”in tanımındaki “geliş-gidiş” gerekçesini dikkate aldığımızda kesin olarak sözcüğün anlamının, “hareketli iş” demek olduğu anlaşılacaktır. Sözcüğün orijinal anlamını tespit ettikten sonra bu anlamı Kur’an kapsamında da kullanmak zorundayız. Kur’an’a baktığımızda; Rabbimizin, kullarına çekemeyecekleri yükleri yüklemediğini, onlarca ayette görmekteyiz. Ayrıca Müzzemmil/20’de de, yanlış anlamalardan oluşan ağır yüklerin hafifletilmesi; kolaylaştırılması talimatı bulunmaktadır: Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin gecenin üçte-ikisinden daha azını, yarısını, üçte-birini ayakta geçirmekte olduğunu biliyor. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyledir. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlar. Sizin bu işi kolaylıkla yapamayacağınızı bildi de sizin için bu görevi hafifletti. O hâlde Kur’ân'dan kolay geleni öğrenin-öğretin! Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın fazlından bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O hâlde ondan kolay geleni öğrenin-öğretin! Salât'ı [mâli ve zihinsel desteği; toplumu aydınlatma kurumlarını] kurun/ayakta tutun, zekat'ı verin! Güzel bir ödünçle Allah'a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan af dileyin! Hiç kuşkusuz Allah çok affedici, çok merhamet edicidir. (Müzzemmil/20) Görüldüğü üzere Müzzemmil/20’de “hastalık” ifadesi açıkça, “sefer üzerine bulunmak” ifedesi ise “…Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın fazlından bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi….” şeklinde yer almıştır. Bu genellemeleri günümüz şartlarına uyguladığımız zaman, “sefer üzerinde bulunmak” tabiri ile; “çiftçilikle, esnaflıkla, tüccarlıkla, eğitim öğrenimle (öğretmen- öğrenci), askerlikle uğraşanlar ve beden gücüyle çalışanların” kastedildiğini anlayabiliriz. Buradan hareketle diyebiliriz ki: Rabbimiz, oruçta da kesinlikle işlerin aksamasını, kulların zorlanmasını istememekte, buna razı olmamaktadır. Zaten orucun amacının, Bakara/183 ve 185’te açıkça gösterildiği üzere “takvaya ulaştırmak” olması sebebiyle, zorda, darda olan bir kimsenin, bu sorunları ortadan kalkmadıkça, sadece oruç tutmak suretiyle bilinçli olarak takvaya ulaşması da düşünülemez. Açıkladığımız âyetle ilgili olarak, mealci ve tefsirciler tarafından görmezden gelinen teknik bir özelliğe dikkat çekmek istiyoruz: Ve sayıyı tamamlamanız, size yol gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyüklemeniz ve şükretmeniz içindir şeklinde çevirdiğimiz 185. âyetin son cümlesi, و[ve] bağlacı ile başlamakta ve ikinci gerekçe zikredilmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla burada hazf vardır. Yani, birinci gerekçe zikredilmeyip و [vav/ve] bağlacıyla bunun varlığına işaret edilmiş ve kelam ikinci gerekçe ile devam etmiştir. Aynı uygulama, En‘âm/105; Ahkâf/19; Yûsuf/21, 52 ve Bakara/259'da da bulunmaktadır. Pasajdan anlaşıldığına göre âyetteki hazf şöyle takdir edilebilir: “(Bu kolaylık, takvâlı davranmanız) ve sayıyı tamamlamanız, size yol gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyüklemeniz ve şükretmeniz içindir.” Âyetin son cümlesinde, orucun, oruç tutulamayan gün sayısınca kaza edilerek tamamlanması istenmektedir. Kaynak: İşte Kur'an Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
25. July 2013, 11:17 PM | #49 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 817
Tesekkür: 0
157 Mesajina 225 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Yani eskiden araplarin yaza ilkbahar demeleri yüzünden mi patliyor milyarlarca müslümanlarin kafalarina hac oruc derken sasiriyoruz?
Önemli olan, Allah'in ne dedigi. Örnegin Kureys suresinde ne diyor? Kendilerine kis ve ilk bahar (yaz?) yolculuklarini sagladigi için kureys bu evin Rabbine ibadet etsin -Li ilafî kureysin, ilafihim rihlates sitâi ves sayf, felya'budû rabbe hézel beyt. SAYF ister ilk bahar olsun ister kis, fark etmez; gerçek sudur: Kureys yilin o iki mevsimde ticarî yolculuklar yapardi, Mekke'de yoktu. Kureys suresindeki SAYF kelimesinin ilk bahar anlamina geldigini ek bilgi, ayrinti diye sundum. Birileri onu da sorun etmesin diye. Görüyorum ki bosuna titizlenmis, bosuna özen göstermisim. Nasil olsa sorun edilecek bi seyler bulunacak, esas göz ardi edilecek. Konu Hasan Akçay tarafından (26. July 2013 Saat 06:04 AM ) değiştirilmiştir. |
26. July 2013, 05:44 AM | #50 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Alıntı:
Isin icinden cikamaz durumlara düstük, aci veren budur. Kendini ap acik izah eden ayetler mikroskop altinda incelenecek durumlara gelmistir, size attigim bir suc yok. Selam ve Dua ile. |
|
Bookmarks |
Etiketler |
ortasında, oruç, yazın |
|
|