|
11. February 2011, 08:33 AM | #1 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 436
Tesekkür: 67
264 Mesajina 549 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Kur'anı ölmüşlerimize okumak.....
Bir işi eğer doğru yapmak istiyorsak, önce o işe en doğru yerden başlamalıyız ki, iyi bir sonuç alabilelim. Peki, bizler İslam ı yaşarken, doğru yerden başlıyor muyuz? İşte çok önemli bir soru. Bu sorunun genel anlamda cevabını bizler kendi nefsimize, doğruya en yakın bir şekilde verdiğimiz ölçüde, imtihanımızdan başarılı olarak çıkabilir ve İslam ı da doğru yerden başlamış oluruz.
Sevap kazanmak, bir değer oluşturduğumuzda, alınacak mükâfattır Allah katından. Allah tan mükâfat alabilmemiz için, bizlere gönderdiği rehberinde geçen hükümlere uyduğumuzda, yerine getirdiğimizde bizlere sevap yazacağını ve mükâfatlandırıp, cennetine alacağını söyler. Bir bilgiyi sözlü olarak tekrar etmek değil, onu uygulamak la sevap kazanacağımızı artık anlamalıyız. Anlamını bilmeden okuduğumuz kur’anın hiç kimseye bir faydasının olamayacağını fark edemiyorsak, bu işe baştan yanlış başlamışız demektir. Allah kur’an sizlerin gönül gözünüzü açacak, kalplerinizdeki kabukları kıracaktır diyor, ama bir şartla, okuduğunuz bilgiler üzerinde düşünüp, akıl edip, söylenenleri yerine getirmek şartıyla. Düşünebilmek için önce anlamak gerekir. Anlamadan okumanın sevap olacağını düşünmek, bizleri rabbim e değil, bunu söyleyenlere yaklaştıracaktır. Bunun da sonu nereye varır onu da Allah bilir. Rabbin ne söylediğini bilmeden okuduğumuz kur’an, bizlerin ne gönül gözünü oçacak, nede gönüllerimizin taşlaşmış kabuklarını kıracaktır. Allah bilmeden, anlamadan okuduğumuz kitabın örneğini, merkebin taşıdığı kitaplara benzetir. Hele Rabbin, aklını kullanmayanlar için söyledikleri, bizler için çok açık bir uyarıdır. Bizler İslam ı yaşamaya o kadar yanlış bir yerden başlamışız ki, anlamadan kur’anın tamamını hatim etmeyi bir meziyet görüp, daha sonrada yine anlamadan okuduğumuz bu hatim in sevabını da, ölmüşlerimize bağışlarız. Düşünebiliyor musunuz, kendimize bile anlamadan okuduğumuz için fayda sağlamadığı halde, yine amel defteri kapanmış, ölen birisine bağışlamayı ona fayda sağlayacağını, akıl ve mantığımıza sığdırabiliyoruz. Kur’anı Allah ölülere değil, dirilere okunması ve onlara rehber olması için indirdim der bizlere. Ölmüş bir insana kur’anı okuyup, onlara sevabını göndermemiz bu durumda doğru bir davranış mıdır? Ölmüş bir insana nasıl rehber olacağını düşünürüz? Yaşadığı dönemde Allahın emrini yerine getirip, kur’anı rehber almamışsa, imtihanın süresi bitmiş, kalem, silgi artık toplanmış, imtihan kâğıtları ellerinden alınmış, ölmüş bir insana okunan kur’an bir işe yarar mı sizce? Bizler kendimize rehber olarak gereği gibi kur’anı almayıp, onun ışığından faydalanmayı düşünmek yerine, yaptığımız yanlışın artık farkına varalım ve emaneti teslim etmeden, bizzat bizler kendimiz Allahın nurundan faydalanmanın yolunu bulalım. Bakın Allah elçisine bile bu konuda ne söylüyor. Neml 80: Sen, ölülere işittiremezsin. Eğer dönüp giderlerse, sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. Rum 52: Artık sen ölülere işittiremezsin. Dönüp gittikleri takdirde sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. Fatır 22: Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir. Sen kabirlerdekilere işittiremezsin. Allah elçisine, bu kitabı ölülere işittiremezsin dediği halde, bizler hala Allah elçisinin bile yapamadığını yapmaya çalışıyor, ölmüşlerimize kur’an okuyup, onlara gönderdiğimizi söyleyip, onlara işittirmeye çalışıyoruz. İşte kur’anı anlayarak okusaydık, bu gerçekleri görecektik. Eğer kur’anı anlayarak okusaydık, hiç kimsenin bir başkası adına hiçbir şey yapamayacağını, herkesin bu Dünyada yaptıklarının karşılığını alacağını bilirdik. İmtihan olduğumuz yaşadığımız dönemde, yapmamız isteneni, yani güzel ahlak sahibi olup, hayırlar, zekâtlar, yardımlarda bulunmayıp, onun yerine öldükten sonra Allahın emirlerini, yakınlarının onun yerine yapması, ölen insana fayda sağlar mı dersiniz? İmtihana girecek kişinin yerine, başkasının imtihana girmesinden ne farkı var. Aslında yukarıdaki ayetler çok anlamlı ve düşündürücüdür. Allah ölülere işittiremezsin diyor, ama yaşayan bazı kişilere de duyuramayacağını söylüyor. İşte bu yaşayan körler ve sağırlara da Allah elçisinin duyuramayacağını söylüyor Rabbim. Ölmüş insana duyurmaya çalışanlar, sanırım Rabbimin ayetlerini duymayanlar olsa gerek. Bakın Allah bizleri nasıl uyarıyor ve ne söylüyor. Nahl 111: Gün olur, herkes kendi nefsi için mücadele eder ve herkese, yaptığının karşılığı tam tamına ödenir; onlar asla zulme uğratılmazlar. Çok açık her insan kendi nefsi için mücadele eder diyor. Bu ne demektir? Hepimiz kendi nefsimizin imtihanını verir. Allah ta nefsimizin yaptıkları sonucunda, tam karşılığını verir diyor. Yani kimse kimsenin adına imtihan olamaz diyor Rabbim. Bunun daha anlaşılır şekli. Hiç kimse imtihan olurken, bir başkasına kopya veremez diyor, imtihan sorusunu onun için cevaplayamaz. Anlayana anlamak isteyene, çok şeyler anlatıyor kur’an. Dilerim Rabbimden kur’anın nuru ile aydınlanırız. Yine dilerim, ölmüş yakınlarımızın ve bizlerin günahlarını Yüce Rabbim bağışlar inşallah. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK |
12. February 2011, 01:09 PM | #2 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 418
Tesekkür: 51
95 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Peki size sormak lazım.Resulullah (S.A.V.) efendimiz asırlar evvel ahirete irtihal ettiğine göre şimdi okunan, selatü selamlar, salavatlar ne oluyor bunları ne yapacağız?.Okumayacak mıyız?
__________________
Ya İslam'la yükselir, Ya inkarla çürürsün.. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün!...(NECİP FAZIL KISAKÜREK) |
12. February 2011, 02:51 PM | #3 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16 |
Fedakar Adam,
Siz istiyorsanız, Allah'ın öğüt ve hidayet rehberi dediği Kuranı ölülerinizin arkasından okuyun. Ancak bu yaptığınızın hiçbir delili ve mantığı olmadığını da bilin. Seçim sizindir, bize zorla okutturmayacaksınız herhalde. Salavatlar konusuna gelince...istiyorsanız buna da devam edin, zaten iznime de ihtiyacınız yok. Ancak Ahzab suresinin ilgili ayetini okursanız, bugünkü salavatların mahiyeti konusunda bilgi sahibi olabilirsiniz. Tabi isterseniz. Selam ile.
__________________
Kimse kimsenin yargıcı değil, olmamalı da zaten..Herkes kendi üzerinde gözetmen ve yargıç olsun..Kendimizi rahatsız edelim, dünyamız değişsin...Belki o zaman huzuru bulmuş benliğimiz başkalarına kendiliğinden ışık saçar../Elif. |
12. February 2011, 03:11 PM | #4 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16 |
SALÂVÂT
Kur’ân'a bakıldığında görülür ki, Allah ve melekler, sadece Peygamberimize değil, mü’minlere de –karanlıklardan nûra çıkarmak için– salât etmektedirler: O, odur ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye Kendisi ve melekleri sizin için gerekeni yapıyor/size destek oluyor [yusalli ‘aleykum]. Zaten O, inananlara karşı çok acıyıcıdır. (Ahzâb/43) Bu âyet, aşağıdaki şu âyetle karşılaştırıldığında, Allah'ın salâtının nasıl ve ne demek olduğu daha iyi anlaşılır: O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine gerçeği apaçık gösteren âyetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok acıyıcıdır. (Hadîd/9) Göklerde ve yeryüzünde bulunanların, dizi dizi kuşların Allah'ı tesbîh ettiklerini görmedin mi? Hepsi kendi tesbîhini ve salâtını mutlaka bilmektedir. Allah da, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilir. (Nûr/41) Görüldüğü gibi Allah'ın salâvâtından, yani yardımlarından, desteklerinden biri de, “kulu üzerine gerçeği apaçık gösteren âyetler indirmesi”dir. Ayrıca, Allah korku, açlık, mal, can ve ürün noksanlığı ile denediği zaman sabredip, kendilerine bir musibet isâbet ettiği vakit teslim olup, Muhakkak biz, Allah içiniz ve şüphesiz O'na dönücüleriz diyenlere, Rabb'lerinden rahmet ve salâvât (Bakara/157) olduğu belirtilmektedir. Bunlardan başka yukarıda, “Peygamber'e Salât [destek]” başlığı altında mealini verdiğimiz birçok âyette de Peygamberimizin salâvâtından bahsedilmektedir. Fakat ne acıdır ki, bütün bu âyetlere rağmen bugüne kadar Müslümanlar arasında “salâvât”ı bir tekerleme şekline sokan anlayış hâkim olmuş, bu anlayışın yarattığı istifhamlar ise düşünülüp sorgulanmamıştır. Meselâ Allah, Peygamber'i ve kulları için kime, niçin, nasıl salâvât getirecektir? Zira yaratan, yaşatan, affedecek olan, mâlik-i yevmi'd-dîn O'dur. Bütün yetkileri elinde bulunduran Allah'ın salâvât getirmesinin mantığı nedir? Yoksa, Allah ve melekler bir salâvât korosu kurmuşlar da bizi de o koroya katılmaya mı davet etmektedirler? İnsanların her gün onlarca defa getirdiği salâvâtın kime ne faydası vardır? Yüce Allah, Peygamberi'ne merhamet edecek ve o'nu affedecek ise, bizi o'nun için yalvarttırmadan doğrudan Kendisi affetse olmaz mı? Gerçi bu soruların bazılarına kılıf hazırlanmış; salât'ın, Allah'a nisbet edildiğinde “kullarına rahmet etme”; meleklere nisbet edildiğinde “kullar için af dileme”; kullara nisbet edildiğinde “dua” anlamına geldiği söylenmiştir. Ama bunların gerçeklerle ilgisi yoktur ve sırf işin içinden çıkılamadığı için uydurulmuştur. Sonuç olarak da bu tarz hileler, meselenin daha karmaşık hâle gelmesinden başka bir işe yaramamıştır. Çünkü Bakara sûresi'nde, İşte böyleleri üzerine Rabb'lerinden salâvât [destekler, yardımlar] ve bir rahmet vardır (Bakara/157) buyurularak, rahmet ve salâvât'ın ayrı şeyler olduğu ifade edilmiştir. O hâlde, meselenin esasından uzaklaşmamak için salât sözcüğünün hakiki anlamına dönmek ve ondan sapmamak gerekmektedir. Ancak iş burada bitmemektedir. Çünkü salât sözcüğü gibi, سلام [selâm] ve تسليم [teslîm] sözcükleri de kültürümüze yanlış anlamla girmiştir. Dolayısıyla, ve sellimû teslîmen (Ahzâb/56) ibaresinin de açıklanıp aydınlatılma zarureti vardır. Mevcut meallerde ibareye –bazı kelime farklılıklarıyla– ve tam bir teslimiyetle selâm verin şeklinde karşılık verildiği görülür. Hâlbuki sözcüklerin gerçek manalarına göre ifadeden bu anlam çıkmamaktadır. Zira âyetteki, سلّموا [sellimû] ve تسليماً [teslîmen] sözcüklerinin kökü, س ل م [s-l-m] harflerinden oluşan ve muhtelif harekelerle de ifade edilebilen selm, silm kökleridir. Hangisi kabul edilirse edilsin bu kökler, “selâmetlik”, yani –eski tabirle– “isâbet-i mekruhtan emîn olmak” anlamını taşır. Sellimû ve teslîmen ifadeleri ise, mezidattan “tef‘il” babından emr-i hazır ve mastardır. Bu babda anlam; “emîn kılmak, korumak, güvenlik sağlamak”tır. Meselâ, sellemehullâh ifadesi; “Allah onu korudu, onun güvenliğini sağladı” demektir. Dolayısıyla konumuz olan âyetteki ibarenin manası, “ve tam bir güvenlik sağlamak sûretiyle Peygamber'in güvenliğini sağlayın” demektir. Peygamber'in tam olarak güvenliğini sağlamak için ise, o'nun çevresindekilerin canla-başla çaba harcamaları gerekir. Yoksa Peygamber'in güvenliğinin lâfla, birtakım tekerleme şeklindeki temennilerle sağlanması mümkün değildir. Nitekim bu âyetler indiği zaman sahabe-i kiram bir köşeye çekilip, “Allahumme salli ve sellim…” dememiş, varıyla-yoğuyla, canıyla harekete geçip Allah yolunda Peygamberimize destek olmuş, o'nun güvenliğini bu şekilde sağlamışlardır. Bu izahattan sonra konumuz olan âyetin çevirisi şöyle olmalıdır: Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'i destekliyorlar [yardım ediyorlar]. Ey mü’minler! Siz de o'na destek olun [o'na yardım edin] ve o'nun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayın! (Ahzâb/56) Bu âyetin yer aldığı sûrede, Peygamberimizin özel hayatı, aile hayatı, sırları, misyonu, eşlerinin konumu, görevleri ve ayrıcalıkları yer alır. Konumuz olan âyeti doğru anlayabilmek için sûrenin tamamının dikkate alınması gerekir. Sûrenin, konu ve pasaj bütünlüğü bozulmadan okunması hâlinde hem salâvât kavramı daha iyi anlaşılacak, hem de Allah'ın emri doğrultusunda destek ve güvenlik sağlama görevlerini yapmayarak Peygamber'i üzenlerin âkıbeti (57-58. âyetlerde) görülecektir. Âyette geçen يصلّون [yusallûne] sözcüğü, fiil-i muzâri sîgasıyla vârid olduğundan, ifadeye, Allah ve meleklerin Peygamber için gerekeni, “sürekli yapıp durdukları” vurgusu katar. Dolayısıyla destek olmakla, Peygamber'in güvenliğini sağlamakla, bu işe çaba harcamakla yükümlü olan mü’minlerin, yerlerinde oturmamaları; sürekli görev başında olmaları gerekir. Peygamber bugün aramızda olmadığına göre bu görev [destek ve güvenlik sağlama görevi], toplumda salâtı ikâme eden [zihnî ve mâlî desteği oluşturup ayakta tutan] kişi ve kurumlara karşı yapılmalıdır. Bu açıklamalardan sonra bir de, Allah'ın bizden istediği bu iken, ya ihânetten ya cehâletten ortaya atılmış olan rivâyetlere uyup, “Padişahım çok yaşa!” benzeri tekerlemeleri söyleyerek salâvât getirdiğini zannedenlerin durumuna bakmakta yarar vardır. Bize göre manzara şudur: Allah, Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'i destekliyorlar [yardım ediyorlar]. Ey mü’minler! Siz de o'na destek olu [yardım edin] ve o'nun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayınız! buyuruyor, ama onlar; “Allahumme salli alâ muhammed ve sellim… [Ey Allahım! Muhammed'e Sen yardım et, gerekli desteği Sen yap ve o'nun güvenliğini Sen sağla]” diyorlar. Ne büyük çelişki ve ne iğrenç küstahlık! Hâlbuki Peygamberimize yapılacak salâtın niteliği, Kur’ân'da gâyet açık olarak belirtilmiştir: Yine bedevilerden kimi de vardır ki, onlar, Allah'a ve âhiret gününe inanır ve harcadığını Allah katında yakınlıklar ve Elçi'nin destekleri edinir [sayar]. Gözünüzü açın! Şüphesiz bu, onlar için bir yakınlıktır. Allah onları yakında rahmetine girdirecektir. Şüphesiz Allah, gafûr'dur, rahîm'dir. (Tevbe/99) Ucûbe din kapsamında “salâvât getirmek” diye adlandırılan sözler, İsrâîloğulları'nın, Ey Mûsâ! Onlar orada oldukça biz oraya asla girmeyeceğiz. Hadi sen git, Rabbinle birlikte savaşın. Biz şuracıkta oturacağız (Mâide/24) şeklindeki sözlerine benzemektedir, ki İsrâîloğulları bunun bedelini çok ağır ödediler. Bu olaylar, Kur’ân'da Mâide sûresi'nde ve Kitab-ı Mukaddes'in Sayılar, 13-14. bölümlerinde anlatılır. Müslümanlar, salât ve salâvâtı Kur’ân'daki şekliyle anladıkları takdirde, salât kapsamında olan –Enfâl sûresi'ndeki– şu görevi yerine getireceklerdir: Ve siz de gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve savaş atları hazırlayın ki, onlarla hem Allah'ın düşmanlarını, hem de kendi düşmanlarınızı, ayrıca Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz daha başkalarını korkutasınız. Ve Allah yolunda her ne harcarsanız o size eksiksiz ödenir ve siz hakksızlığa uğratılmayacaksınız. (Enfâl/60) Bu sayede, bugün içinde bulunulan zilletten kurtulmak müyesser olacak, aksi hâlde târih tekerrür edip duracaktır.[46] KAYNAK: Tebyinül Kuran-Hakkı Yılmaz
__________________
Kimse kimsenin yargıcı değil, olmamalı da zaten..Herkes kendi üzerinde gözetmen ve yargıç olsun..Kendimizi rahatsız edelim, dünyamız değişsin...Belki o zaman huzuru bulmuş benliğimiz başkalarına kendiliğinden ışık saçar../Elif. |
14. February 2011, 09:34 AM | #5 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 418
Tesekkür: 51
95 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Kur'an'ı tahrif etmeye çalışmayın.Kendi kafanıza göre hüküm vermeyin.Anlaşılan o ki siz salavatı başka türlü anlıyorsunuz.Sizin dediğinize baksaydık çoktaan peygamberimizin adı bile unuturduk.Hadis düşmanlığı yaparak onları gizleyerek bir yerlere varamazsınız.Kur'an'da Allah'ın resulüne uyun emri geldiine göre bunu nasıl bileceğiz, o peygamber ne yapmış ne söylemiş bunu nasıl anlayacağız.O hakkı Yılmaz beyefendi çıksın medyaya, boynun ölüçüsünü alsın niy saklanıyor?.İnternet ortamı nasıl olsa onlara göre.Vurun abalıya tozunu silkeleyin peygamberi gizleyin Kur'an size göre yorumlansın işte İslam budur deyin...Sizler bu İslamı asla yüceltemezsiniz.Çünkü muharif laflarla İslam yürümez...
SALAVAT GETİRMEYİ KÜSTAHLIK SAYAN ZİHNİYETİN İSLAM'A VERECEĞİ HİÇBİR BİRŞEY YOKTUR.PEYGAMBERİMİZİN GÜZEL AHLAKI SİYER VE HADİSLERDE GEÇER.SİZLER BUNU İNKAR EDERSENİZ BU İŞİN VEBALİNDEN KURTULAMAZSINIZ. SANKİ O PEYGAMBER HİÇBİR ŞEY DEMEMİŞ ÖĞÜTLEMEMİŞ GİBİ KONUŞUYORSUNUZ.VEDA HUTBESİNİ DE YALANLIYOR MUSUNUZ BARİ?..
__________________
Ya İslam'la yükselir, Ya inkarla çürürsün.. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün!...(NECİP FAZIL KISAKÜREK) Konu FEDAKARADAM tarafından (14. February 2011 Saat 09:38 AM ) değiştirilmiştir. |
14. February 2011, 10:29 AM | #6 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Selamünaleyküm fedakaradam kardeşim.
Mavi yazılar bana aittir. Alıntı:
Konu Miralay tarafından (14. February 2011 Saat 03:36 PM ) değiştirilmiştir. |
|
14. February 2011, 12:16 PM | #7 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 418
Tesekkür: 51
95 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Kim Kur'an bilmedi sanki dünyaya gelmedi.
Kur'an'ı biliyorum deyip de onun ayetlerini anlatırken sanki hadisler yok gibi davrananlar bilsinler ki bir çok hadiste Kur'an'ın tefsiri vardır.kur'an'ın sade anlamıyla güya akıl yürütüyorlar.Kur'an'da daha zikrin nasıl yapılacağına dair ayet yoktur.Bu da hadis-i şeriflerde vardır.Hadis-i şerifler Kur'an'a ışık tutar.Bu ışığı eline almayanlar, ellerinde ki Kur'an onlardan şikayetçi olacaktır. Peygamber sözünü dinlemeyenler asla felah bulamazlar.Sanki bu Kur'an peygamberimiz vasıtasıyla gelmemiş gibi davranıyorlar.Sizler (mezhepsizler)Kur'an'ı peygamberimizden daha çok mu anladınız?.O, Kur'an hakkında hiçbir şey söylemedi mi,bir açıklama yapmadı mı?Bu ne küstahlık bu ne yüzsüzlük..Böyle bir ortamda bir de peygamberimizi sevdiğinizi iddia edersiniz; hadi ordan hadi ordan hadiş ordan!.... Kur'an bize demiyor mu ki " o peygamber neyi yasak ettiyse ondan sakının, neyi emretti ise onu yerine getirin!" demiyor mu?Sorarım size, madem böyle durum söz konusu olduğuna göre bu peygamber neyi emretmiş neden sakındırmış.Hadi bakalım izah edin bunları...
__________________
Ya İslam'la yükselir, Ya inkarla çürürsün.. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün!...(NECİP FAZIL KISAKÜREK) |
15. February 2011, 02:30 PM | #8 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 297
Tesekkür: 328
166 Mesajina 472 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Alıntı:
|
|
31. January 2013, 10:20 PM | #9 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 300
Tesekkür: 477
198 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Ey Rabbimiz, sana sığınıyoruz..!
Sen kitabımızı karanlıklardan aydınlığa çıkartmak için indirdin ..! anlamını bimeden şarkı gibi okunup ağlanması , Ölülere hatim gönderilmesi ,mezarlıklarda ücretle okutulması, muska yazmak,suyunu içmek, büyü yapmak, ayetleri menfaatlerine alet edenler için,süs bereket olsun diye duvarlara asmak için indirmedin! İnsanların, ayetlerini düşünmeleri doğru yola aydınlatıcı bir ışık olması için indirdin! İnsanları verdiğin mesajlarınla müjdelemek ve uyarmak için indirdin! Ölülere değil, yaşayanlara ait kitap olması için,Bizlere evrende koymuş olduğun güzelliklerini ,nimetlerini, kanunları ,hükümlerini öğüt olarak dünya ve ahiret yaşantımız mutluluğumuz için indirdin Hakikatte bu kitap,bizim hayatımızın ve gücümüzün kaynağı iken, atalarımızın sayesinde onunla ilişkisi ancak ölüm vakti geldiğinde, kolayca vefat edebilmen için Yasin sûresi okunsun diye indirmedin ..! Hayat rehberi olması gerekirken Kurandan uzak tutan her türlü anlayışa ve zihniyete samimi bir şekilde karşı çıkılmalı bu geleneği kökünden söküp atmak için hepimiz el birliği ile bu bidatları kaldırmalıyız ablam ne der sağ sol ne der demiyeceğiz tek tek anlatacağız ..Allah bize yeter.! “Böyle gördük dedemizden!” sesi titrek titrek! “Böyle gördük dedemizden!” sözü dinen merdûd; Acaba saha-i tatbîki neden na-mahdud? Çünkü biz bilmiyoruz dini. Evet, bilseydik, Çare yok, gösteremezdik bu kadar sersemlik. “Böyle gördük dedemizden!” diye izmihlâli Boylayan bir sürü milletlerin olsun hâli, İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de! Yoksa, bir maksad aranmaz mı bu ayetlerde? Lafzı muhkem yalnız, anlaşılan, Kur’ân’ın: Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz mananın: Ya açar Nazm-ı Celîl’in, bakarız yaprağına; Yahud üfler geçeriz bir ölünün toprağına. İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin, Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için! M. Akif Ersoy
__________________
De ki: “Ey kâfirler! Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam. Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız. Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz. Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.” Kâfirûn Sûresi |
1. February 2013, 01:08 PM | #10 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Ölülere Yasin Okuyanlar....
Saygideger Sevgili Kardeslerim,
ben bir sene evveline baktigimda nasil cahilce hareketlerde bulundugumu kendi kendime nasil tesbit ettigime halen sasiyorum. Kardeslerim sunu bilmenizi isterim, bu türlü hurafelere kendini kaptiranlar bu hurafelerden yalniz ve yalniz kendi iradeleriyle bir cikis bulabilirler. Siz istediginiz kadar edebiyat dolusu satirlar ve cümleler döseyin, bir insanin ic gözü kapali olduktan sonra gercekleri göremez, kavrayamaz. Kendimi örnek göstereyim. Oglumun ölümünden sonra sanki 100 % müslüman kesildim, yillardir ihmal etmis oldugum namazlari ( yine aktarmali olarak tabi) kilmaya, dilinden anlamadigim Salavatlari, Yasin'leri, Tebareke'leri siralamaya basladim. Tabii ki mezar basinda da. Önce namazdan bir zevk almamakla bir kac sey degisiverdi bir kac ay icinde. Aglamamak elde degil, insan Rabbine yakinlasmak istiyor, ama arada bir engeller oldugunu farkediyor. Dilim de tüy kalmamasicana getirdigim Salavatlar birden bire bana anlamsiz görünmeye basladi. Ki bazi hadislerde de bahsedildigi gibi; Peygamberimiz buyurmus ki: Dualarinizin en fazlasini, elinizden geleni edin bana. (Arayip ta hadisi burada yayinlama ihtiyacini dahi görmüyorum ). Merdem dururmu, sabah aksam namazlarda sonralarinda alisverislerde nerede olursa olsun SALAVAT üzerine SALAVAT, eh nede olsa Peygamberimizin sefaati var ardinda, getir getirebildigin kadar. Sabah Aksam oku YASIN'leri ogluna, ki KABIR AZABI'ndan kurtulsun. Hatimler indirmedim degil hani, papagan misali, ac interneti Sudeys okusun sen aynisini tekrarla hemde kelimesi kelimesine, bir de elektronik sayfadan scrollen yaparak Kur'an'i takip et. Gerci sayisiz adaklarin, sadakalarin ve her türlü yardimlarin faydasi olabilir, cünkü onlari Allah rizasiyla yapmis bulunuyordum, araya hic bir araci koymadan. Rabbim en azindan bu hususta korumus beni. Allah'im lanet etsin kendilerini alim yutturarak bizlere bunlari sart kosturanlara, Allah lanet etsin: Bu da Allah karindandir diyerek sözüm ona sevabina bizlere bunlari yutturanlara, Allah lanet etsin halen ayni fikirde kalip uygulatmaya calisanlara. Dikkat edin uygulayanlara demiyorum, cünkü onlar farkinda degiller, ama uygulatmada israr edenler bile bile yapiyorlar, onlaradir Rabbimin lanet etmesi. Demek istedigim, eger bir insan yaptiklari bu tür rituellerden kendisi rahatsiz olmuyorsa, bilhassa büyük bir zevkle yapiyorsa, siz ne derseniz deyin, ne söylerseniz söyleyin bir faydasi olmaz, kimseyi döndüremezsiniz dogruya. Ki bunu Rabbimiz acikca resulüne bildirmistir, zorla sen kimseyi dogru yola ilettiremezsin diye. Ben Ibrahim Peygamberin ( selam olsun ona ) yolunda gidenlerden olduguma ve kendimi Rabbimize yöneltebildigime inaniyorum ve Rabbime sonsuz hamd'larimi sunuyorum. Tabii ikazlarimiza devam edecegiz, olaki bazi kardeslerimizin icinde Allah'in dogru yoluna meyilli olanlar bulunur ve bu kardeslerimiz icin birer vesile olmus oluruz. Ne mutlu o zaman bizlere. Allah'in selami hepimizin üzerine olsun, bizleri dogru yolundan ayirmasin. InsaAllah. Yalniz bir DUA yolunu terketmedim; Rabbim ben yavrumdan nasil razi idiysem Sen de ondan razi ol, yavrum müsriklerden degildi. Bana karsi her zaman saygiliydi ve beni kirmazdi. Nasil ki ölen bir anne ve babanin geride biraktigi hayirli yavrusunun kendisine devamli sevaplar kazandirabilecegi gibi, ayni sekilde hayirli bir anna ve baba da ölen yavrusuna sevaplar kazandirmis olamazmi? En iyisini Allah bilir. |
Bookmarks |
Etiketler |
kuranı, okumak, ölmüşlerimize |
|
|