hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > BİLİM VE TEKNOLOJİ > Bilim ve Teknik > Tıb

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 13. May 2009, 07:45 PM   #1
SARAH
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 137
Tesekkür: 11
70 Mesajina 80 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
SARAH has a spectacular aura aboutSARAH has a spectacular aura about
Standart Uyku Apnesi yüksek tansiyon nedeni olarak kabul edilebilir mi?

Uyku Apnesi yüksek tansiyon nedeni olarak kabul edilebilir mi?
Prof.Dr. Mehmet Ömür
KBB (Kulak Burun Boğaz)



--------------------------------------------------------------------------------

TansiyonUykuDr Mehmet Ömür* Dr Sabri Derman**

Beni bu yazıyı yazmaya önemli bir tıp dergisinin son sayısında yayınlanan hipertansiyon tedavisi dosyası yöneltti.

Talihsiz yazıda sekonder hipertansiyon nedenleri arasında sayılan 34 hastalık arasında üzülerek görülüyor ki uyku apnesi yok. Aynı şekilde üç sayfalık yazının hiçbir yerinde uyku apnesinden bahsedilmiyor. Oysa hipertansiyon tedavisinde uyku apnesinin düzeltilmesinin ne kadar önemli olduğu artık çok iyi biliniyor. Beyaz önlük hipertansiyonuna kadar ayrıntıya giren bu güncel makaleyi şaşırarak okudum.

ALLHAT denilen dünyanın on binlerce kişi üzerinde hipertansiyon araştırmaları yapan kuruluşu 2 tane hipertansiyon ilacı almalarına karşın % 34 hastanın tansiyonlarının kontrol altına alınamadığını bulmuştur. Tüm Hipertansiyon hastalarını % 15 i dirençli hipertansiyon hastasıdır. İlaçla kontrol altına alınamamaktadırlar. Dirençli hipertansiyon hastalarının ise büyük bir kısmı uyku apnesi hastadır. Bu ilişkiyi sadece akla getirmek hastaları boş yere işe yaramayan ilaçları almaktan kurtarmaya yetecektir. Ancak bu ilişkiyi akla getirebilmek için bundan haberdar olmak gerekir. Üzülerek görmekteyiz ki hipertansiyonla ilgilenen uzmanlar bu noktaya pek önem vermemektedirler. Oysa hastalarına bir gece uyku tetkiki yaptırarak asıl nedeni ortaya çıkarabilecekler ve hastalarının yıllarca tansiyon ilaçlarına neden cevap vermediklerini anlayacaklardır.

Bazı hastalar internet ortamında uyku apneli hastaların hipertansiyona yatkın olduklarını öğrenip kendileri yardım talep etmektedirler.

Uykuda nefesin kesilmesi olan hastalarda hipertansiyona daha fazla rastlanmaktadır. Son yapılan çalışmalarla uyku apnesinin şişmanlık, alkol ve sigara gibi diğer faktörlerden ayrı bir faktör olarak tansiyon yüksekliğinde rol oynadığı gösterilmiştir. Wisconsin Sleep Cohort çalışması hipertansiyonlu hastalarda uyku apnesinin rolüne dikkat çekmiş ve hipertansiyonu saatteki apne sayısı ile doğru orantılı olduğunu bulunmuştur.

Normal uyku sırasında tansiyon düşmektedir. Apneli hastada uykuda tansiyon düşmez. Buna göre uykuda tansiyonu düşmeyen hatta sabaha doğru yükselen hastaların hemen hemen hepsi gündüz de hipertansiyon hastası hatta ilaca cevap vermeyen dirençli hipertansiyon hastasıdır. Apne ve bu nefes kesilmesine bağlı kanda oksijen azalması, hipertansiyon ve kalp-damar kontrol mekanizmalarını refleks olarak etkilemektedir.

Artık bütün dünyada uyku apnesi sadece hipertansiyon değil sol kalp disfonksiyonu ve enfarktüs nedeni olarak da kabul edilmektedir. Uykuda solunumu duran hastada bu sırada refleks olarak nefes alma çabası artar. Normal kişilere göre akciğer zarında daha geniş hareketler oluşur. Bu hareketler kalp ve büyük damarlar etrafındaki basıncı etkiler ve böylece kalp ve damar sistemini olumsuz olarak etkileyen refleks ortaya çıkar. Ayrıca beynin oksijensiz kalmasının oluşturduğu mekanizmalar da kalp ve damar hastalıklarında ve hipertansiyonda rol oynamaktadır.

Tedavi edilmeyen obstrüktif uyku apnesi sendromu olan hastaların olmayanlara oranla tüm nedenlerden dolayı ölüm riskinin üç kat arttığı, kardiyovasküler ölüm riskinin bundan da daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Bu risk düzeyi, yaş, cinsiyet, beden kitle indeksi, boyun çapı, göbek-kalça oranlar, sigara ve alkol kullanımı, uyku süresi, total kolesterol, genel sağlık durumu, eğitim düzeyi, kullanımı ve başka faktörler de göz önüne alındıktan sonra hesaplanan ölüm riskleridir. Genellikle kalp hastalıklarının ön plana çıktığı uyku apnesi hastalarında sıklıkla yaygın damar hastalıkları da olduğu ve beyin kanaması risklerinin de önemli ölçüde arttığı göz önüne alınmamaktadır. Bu risk faktörleri de göz önüne alındığında, şiddetli horlayanlarda karotis damarlarındaki tıkanıklığın horlamayanlara oranla 10 kat fazla olduğu anlaşılmıştır. Bu vasküler değişikliklerin apne hastalarında görülen artmış beyin kanaması ve felç risklerinin oluşumunda rol oynayabileceği belirtilmektedir. Araştırmacılar şiddetli horlamanın felç riski için bağımsız bir faktör olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadırlar.

Ayrıca orta ve şiddetli uyku apnesi sendromu bulunan hastaların 4 yıl içinde beyin kanaması veya damar tıkanması geçirmelerinin 3 ile 4 kere arttığını belirtmektedirler. Araştırmacılar, nefes kesilmesinin getirdiği oksijen yetmezliğinin tetiklediği reaksiyonların beyinde hem kan basıncını hem de kan pıhtılaşması eğilimini arttırmış olabileceğini düşünmektedirler. Bu açılardan bakınca uyku apnesi sendromunun sadece hipertansiyon açısından çok belirgin risk artışını değil, olası felç riski açısından da dikkatle değerlendirilmesi gereklidir. Çok yaygın olan fakat az tanınan, tedavisi olan bu hastalığın aile hekimlerinden başlayarak tüm hekimler tarafından tanı ve tedavi açısından göz önünde tutulmasının şart olduğuna inanıyoruz.

Apne hipertansiyon ilişkisinde çok sayıda ortak noktalar vardır. Bunları alt alta sıralarsak;

. Epidemiyolojileri benzemektedir. .
Genetik özellikleri benzemektedir
. Her ikisinde obezite vardır
. Benzer herediter(kalıtsal) yapıdadırlar
. Her iki hastalık da erkeklerde daha çok görülür
. Kilo verme ile düzelirler
. Yaşlılarda gençlere göre daha sık görülürler
. Biyokimyasal bulgular benzerdir
. Her iki hastalıkta alkol kullanımı vardır
. Artmış atrial natriuretik faktör bulunur
. Yüksek hematokrit
. Hiperürisemi
. Vazokonstrüktör / prostaglandin oran seviyesi yükselmiştir
. Uykuda düşük renin seviyesi saptanmıştır
. Artmış sempatik aktivite
. Yüksek plazma fibrinojeni
. Erkekte azalmış testosteron
. Leptin artışı
. Fibrinolitik aktivite azalması
. Von Willebrand faktör artması
. Eritropoietin artması
. Baroreseptör sensitivitesi azalması
. Endotelin artması
. İnsülin rezistansı artışı
. Kanda oksijen azalması
. Artmış kemoreseptör sensivitesi
. Kan basıncında değişkenlik artışı
. Horlama
. Böbrek harabiyeti ve
. Diyabetin her iki hastalıkta da daha fazla olduğunu görürüz.

Asında bu kadar çok ortak noktası olan iki hastalıkta bu iki hastalığın ilişkisi akla gelmiyorsa bir akıl tutulmasından söz edilebilir. Bundan on yıl önce böyle bir yazıyı yazmaya çekiniyor olabilirdik çünkü uyku apnesi hastalığı bulunalı daha 20 yıl kadar olmuştu ama bu gün uyku apnesi ile ilgili yazılan söylenen şeyler tıp dünyasını aşmış tüm medyalarda konuşulur, tartışılır hale gelmiştir.

Uyku apnesinin tek başına hipertansiyon yaptığı günümüzde artık kanıtlanmıştır. Bu konudaki onlarca bilimsel yayından sadece üç tanesinden bahsetmenin kafanızı karıştırmaktan uzak durmaya çalışmamla ilgili olduğunu bilmenizi isterim.

Bunlardan birincisi Mayo Klinikte yapılmış bir araştırma otuz yedi sene boyunca konuyla ilgili 154 araştırmanın ortak sonucunu veriyor. Uyku apnesi olan hastaların sempatik aktiviteleri arttığından, damar çeperlerinde bozulma olduğundan, oksidatif bozukluklar meydana geldiğinden, yangı olgusu arttığından, trombositlerin yığılma özellikleri bozulduğundan ve metabolizma dengesi değiştiğinden tansiyonları yükselmektedir.
(1) Bir başka çalışma hayvan deneyleri ile nefes kesilmeleri ve oksijen azlığına maruz bırakılan hayvanların bir süre sonra tansiyon yüksekliği ortaya çıkardıklarını göstermiştir.
(2) Uyku apnesinin CPAP denilen maske ile tedavisi ile hipertansiyonun kontrol alınmasını inceleyen onlarca araştırmanın sonuçları da Cpap tedavisiyle uyku apneleri düzelen hastaların tansiyonlarının da düştüğü yönünde. Hastaların bazılarının ilaç miktarları azaltılırken bazıları ilaçtan tamamen kurtulmaktadırlar
(3). Dileriz Türkiye’de de hipertansiyonu olan hastalar incelenirken uyku apnesi hastalığı da düşünülür. Bu hastalığın saptanıp çözülmesi hastaları boş yere ilaç almaktan kurtarıp, kronik ilaç tüketimini azaltarak ülke ekonomisine de katkıda bulunur.

KAYNAKLAR

1-Shamsuzzaman AS, Gersh BJ, Somers VK. Obstructive sleep apnea: implications for cardiac and vascular disease. JAMA. 2003 Oct 8;290(14):1906-14

2- Schulz R, Eisele HJ, Murzabekova G, Weissmann N.: Sleep apnea and cardiovascular disease--results from animal studies. Pneumologie. 2008 Jan;62(1):18-22.

3-Campos-Rodriguez F, Perez-Ronchel J, Grilo-Reina A, Lima-Alvarez J, Benitez MA, Almeida-Gonzalez C.: Long-term effect of continuous positive airway pressure on BP in patients with hypertension and sleep apnea. Chest. 2007 Dec;132(6):1847-52.

*Medi KBB Merkezi İstanbul
SARAH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. May 2009, 07:47 PM   #2
SARAH
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 137
Tesekkür: 11
70 Mesajina 80 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
SARAH has a spectacular aura aboutSARAH has a spectacular aura about
Standart

Horlama ve uyku apnesinde yeni tedavi yönetimi
Pillar implant uygulaması horlama ve uyku apnesi tedavisinde yeni bir yöntem olarak karşmıza çıkıyor.
UykuHorlama; kişiyi ve çevresindekileri etkileyen sadece bir sağlık sorunu olmayıp, aynı zamanda sosyal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Uyku apnesi ise; uyku esnasında nefes kesilmeleri anlamına gelen, gündüz yorgunluk ve uyku hali, otururken uyuklama veya uykuya dalma hali, sabah başağrısı, cinsel isteksizlik, huzursuzluk gibi şikâyetlerle kendisini belli eden daha ciddi bir sorundur.

KBB Uzmanı Op. Dr. Süreyya Şeneldir horlama ve tedavisi konusunda şunları söylüyor: "Horlama ve uyku apnesinin tedavisi için günümüze dek birçok yöntem kullanilmistir. Bunlar kilo vermeden baslayarak küçük dil, yumusak damak ve bademciklerin alindigi daha komleks cerrahilere kadar uzanan birçok tedavi yöntemini içerir."

Tedavi yöntemleri

LAUP denilen yöntem, havayolunu açmak için lazerle yumuşak damağın bir kısmının çıkarılmasıdır.

UPPP havayolunu açmak için yumuşak damağın bir kısmının, küçük dilin ve bademciklerin çıkarılmasıdır.

Yumuşak damağa ya da dil köküne radyo frekans uygulanması bu bölgelerin termal harabiyetini amaçlayan başka bir tedavi yöntemidir.

Skleroterapi; yumuşak damağı sertleştirmek için, irritan bir maddenin yumuşak damağın içine verilmesidir.

CPAP ise yatarken takılan, uyku esnasında akciğerlere hava göndermek için burun üzerine oturan bir maskenin yerleştirilmesi işlemidir.

Horlama ve uyku apnesinin tedavisinde geliştirilen en son teknik ise PILLAR IMLANT uygulamasıdır ve bu yöntem etkin, güvenilir ve çok kolay uygunabilen bir yöntemdir.

Pillar implant uygulaması; yumuşak damağı sertleştirerek, horlamaya neden olan titremeyi azaltacak ve yumuşak damağın havayolunu tıkamasina mani olacak üç minik implantin, yumuşak damağa yerleştirilmesi işlemidir.

Pillar imlant uygulaması sonrası, implantlar damak içinde onları sabitleyen doğal bir doku etkisi meydana getirerek, yumuşak damağın kas tabakasina yapısal destek olurlar; böylece yumuşak damağa bağlı horlama ve uyku apnesinin ortadan kalkmasını sağlarlar.



30 Nisan 2009
SARAH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. May 2009, 07:49 PM   #3
SARAH
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 137
Tesekkür: 11
70 Mesajina 80 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
SARAH has a spectacular aura aboutSARAH has a spectacular aura about
Standart

Horlama uyku apnesi işareti olabilirHorlamak sadece kişinin kendisini değil aynı zamanda çevresindeki kişilerin de rahatsız olmasına neden olur. Rahatsızlık vermesinin yanı sıra horlama bazı hastalıkların belirtisi de olabilir.
UykuHorlamak sadece kişinin kendisini değil aynı zamanda çevresindeki kişilerin de rahatsız olmasına neden olur. Rahatsızlık vermesinin yanı sıra horlama bazı hastalıkların belirtisi de olabilir. Bunlardan en sık görüleni halka arasında uyku apnesi olarak bilinen Obstrüktif Sleep Apne Sendromu (OSAS). Kadıköy Şifa Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Engin Aktaş horlama ve OSAS hakkında en çok merak edilen soruları yanıtladı.


Horlama nedir?

Horlama; çevresinde sert destekleri olmayan üst hava yollarının direncinin artmasıyla oluşan seslerdir. Bu seslerin kaynağı yumuşak damak, uvula olarak adlandırılan ufak dil, bademcikler ve plikalar, dilkökü ve yutak kaslarındaki titreşimlerdir. Yumuşak damak ve uvulanın büyük ve sarkık olması, dil kökünün normalden daha şişkin olması, bademciklerin ve geniz etinin aşırı büyümesi, kilo alımıyla birlikte yutak doku kitlesinin artması, çeşitli nedenlerle (rinit, sinüzit, deviasyon veya alt burun eti büyümeleri) oluşan burun tıkanıklığı horlamaya neden olabilir.

Ne kadar sıklıkta görülür?

Horlama şikayetine toplumda sanıldığından da fazla rastlanmaktadır ve yaş ile arttığı gözlenmektedir. Her 4 erkekten birinde horlama gözlenirken kadınlarda bu oran 6-7’de birdir. Ancak erkeklerde yaş ilerledikçe bu oran %50’leri geçmektedir. Kilo artışı ile horlama arasında da yakın bir korelasyon vardır.

Horlama başka hastalıkların işareti olabilir mi?


Horlama genellikle çevreyi rahatsız eden sosyal bir problem olarak algılanmaktadır. Ancak horlama ile birlikte olabilen Obstrüktif Sleep Apne Sendromu (OSAS) kişinin hayat kalitesini oldukça düşüren ve bazen yaşamını tehdit eden ciddi bir hastalıktır. OSAS horlama ile birlikte uyku sırasında geçici solunum durma atakları olarak tarif edilebilir. OSAS’ın ana semptomları horlama, uykuda solunum durması olarak adlandırılabilecek apne” ve gündüz aşırı uyku halidir. OSAS’da horlama değişmez bir bulgudur ve sık tekrarlayan apnelerle kesilmesi tipiktir. Bu hastaların eşleri ve yakınları gürültülü horlamanın, düzensiz aralıklarla durduğunu ve o sırada kişinin nefes alamadığını, ardından derin bir nefes almayı takiben horlamanın tekrar başladığını ifade ederler. Solunum durma süresi genellikle 10 - 60 saniye kadardır. Bu hastaların bir başka sorunu gündüz aşırı uyku halidir. Gece tekrarlanan apne ataklarıyla uykunun bölünmesi ertesi gün aşırı uyku ihtiyacını doğurur. Bu insanların neden oldukları trafik, ev ve iş kazaları normal insanlara göre 2 - 7 kat fazladır.

OSAS’lu hastalarda ayrıca uykuda boğulma hissi, atipik göğüs ağrısı, kalpte ritim bozuklukları, kalp sorunları, hipertansiyon, akciğer sorunları, uyanınca baş ağrısı, karar verme yeteneğinde azalma, hafıza zayıflaması, karakter ve kişilik değişiklikleri, çevreye uyum zorluğu, depresyon, psikoz, libido azalması, empotans, ağız kuruluğu, gece terlemesi görülebilir.

OSAS nasıl teşhis edilir?

Horlama veya uykuda geçici solunum durma atakları yaşayan hastalara öncelikle ayrıntılı bir Kulak Burun Boğaz muayenesi yapılmalıdır. Horlama ve OSAS’a neden olabilecek anatomik problemler böylece belirlenebilir. Ancak her horlayan hastada OSAS gelişmez. OSAS’ın gerçek tanısı polisomnografi denen tüm gece uyku analizi ile konulabilir. Hastanın vücuduna tespit edilen bazı elektrotlar ve alıcılar vasıtasıyla gece boyunca birçok parametrenin (Burun ve boğazdaki hava akımı, göğüs ve bacak hareketleri, kalp ritmi, kandaki oksijen oranı, beyin aktivitesi, apnelerin sayısı ve süresi...) belirlenebildiği polisomnografik tetkikle hem hastalığın tanısını koymak hem de derecesini belirlemek mümkündür.

OSAS nasıl tedavi edilir?

Horlayan kişilerde öncelikle bazı genel önlemler almak gerekir. Zayıflama, alkol ve sigara kullanımının engellenmesi, uykuyu ağırlaştırıcı etkisi olan ilaçların kesilmesi, yatış pozisyonunun değiştirilmesi (sırtüstü yatmak her zaman horlamayı arttırır), her hastaya önerilmelidir. Horlama ve OSAS’lı hastalarda hastalığın derecesine göre burun, yumuşak damak, uvula, bademcikler, dil kökü ve çene kemiğine müdahale etmeye olanak sağlayan cerrahi teknikler mevcuttur. En sık kullanılanı elektrokoter, radyofrekans koter veya lazer kullanılarak yumuşak damak ve uvulaya yönelik uygulanan UPPP ameliyatıdır. Her tekniğin kendine göre avantajları ve dezavantajları mevcuttur ve hastaya yönelik bir teknik belirlenmelidir. Örneğin lazer yardımıyla yapılan cerrahide ameliyat sahası daha az kanlı olmasına rağmen, ameliyat sonrası ağrı oldukça fazla olmaktadır. Cerrahi düzeltme ile yanıt alınamayan veya cerrahi olarak düzeltilecek sorunu olmayan hastaya uyku sırasında pozitif hava basıncı uygulayan aygıtlar (CPAP) kullanılabilir.

Her horlayan kişi potansiyel olarak OSAS’na adaydır. Bu yaşam kalitesini bozan ve aynı zamanda bazı hastalarda yaşam süresini kısaltan hastalığın vakit geçirmeden tanısı konulmalı ve tedavisi gerçekleştirilmelidir.


24 Nisan 2009
SARAH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. May 2009, 07:50 PM   #4
SARAH
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 137
Tesekkür: 11
70 Mesajina 80 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
SARAH has a spectacular aura aboutSARAH has a spectacular aura about
Standart

Uyku yeni bilgiler için beyinde yer açıyorUykunun sadece stresi ve yorgunluğu atmaya yardımcı olmakla kalmadığı, aynı zamanda uyku esnasında yeni bilgiler için beyinde yer açıldığı anlaşıldı.
UykuDaily Mail'in haberine göre, bilim adamları uyku durumları insanlarınkine benzeyen meyve sinekleri üzerinde yaptıkları araştırmada, vücut dinlenirken, beynin de beyin hücreleri arasında yapılacak yeni bağlantılar (değişik sinir hücrelerinin uzantılarının bir araya geldiği yer olan sinaps) için yer açmakla meşgul olduğu görüldü.

Gün içinde kurulan bazı bağlantılar ortadan kaldırılmadıkça, beynin alınan bilgiyle doyma noktasına gelebildiği ve öğrenme kapasitesini yitirebildiği düşünülüyordu.

Yeni araştırmada uykunun, meyve sineklerinin beyinlerinin yeni bilgiler için yer açmasına yardım ettiği belirlendi.

Washington Üniversitesinden Nörobiyolog Dr. Paul Shaw, "Öğrenme deneyimleri sırasında meyve sineklerinde yeni sinapsların oluşumunu ve uykunun bunların sayısını azalttığını izleyebildik" dedi.

Ancak bu sinapsların nasıl ortadan kaldırıldığı henüz bilinmiyor.

Kaynak: Hürriyet Gazetesi
SARAH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. May 2009, 07:55 PM   #5
SARAH
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 137
Tesekkür: 11
70 Mesajina 80 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
SARAH has a spectacular aura aboutSARAH has a spectacular aura about
Standart

Vardiyalı çalışmak depresyona neden olabilir
Vardiyalı çalışan insan oranı giderek artıyor. Bu insanların da bir bölümü, zorunlu olarak uyku saatlerini değiştiriyor, milyonlarca yıllık evrimlerinin gereksinimlerinin tersine, gündüz uyuyup gece uyanık kalıyorlar.
DepresyonUykuModern yaşamda, insanlar 24 saat yaşıyor, çalışıyor, eğleniyor ve tüketici olarak 24 saat hizmet istiyor. Doğal olarak şehir hiç uyumuyor. İş yerleri 24 saat açık oldukları için vardiya sistemi ile çalışıyor. Sadece gündüz açık olanlar da lojistik işlerini gece yapıyor. Böylece eskiye oranla bakıldığında, vardiyalı çalışan insan oranı giderek artıyor. Vardiyalı çalışan insanların da bir bölümü, zorunlu olarak uyku saatlerini değiştiriyor, milyonlarca yıllık evrimlerinin gereksinimlerinin tersine, gündüz uyuyup gece uyanık kalıyorlar. Oysa, uykumuzdan vücut ısımıza, hormonlarımızdan bağışıklık sistemimize kadar hemen bütün sistemlerimiz kalıtsal olarak programlandıkları gibi çalışmaya çalışıyorlar!

Uyku tıbbının (Somnoloji) son yıllardaki gelişmeleri, uyku ve uyanıklık sistemlerinin, insan beyninde kalıcı olarak programlanmış olduğunu ve uyku düzenindeki yapay değişikliklerin içimizdeki saati hiçbir zaman tamamen değiştirmediğini ortaya koyuyor. İçimizdeki bu güçlü düzenleyicilerin sadece uyku ve uyanıklık saatlerinin değil, bütün hassas ayarları kontrol altında tutulduğunu gösteriyor. Vardiya çalışması ise bu doğal ritmin bozulmasına sebep olmakta, ona bağlı olarak da vücudun iç ve dış gereksinimlerine uyum göstermesini zorlaştırmaktadır. Özellikle sık sık ve düzensiz olarak değişen vardiya saatleri uyku sağlığını en çok bozmaktadır. Vardiyalı çalışanlarda en sık görülen rahatsızlıklar şöyledir:

1-Sürekli yorgunluk: Kronik yorgunluk da denen bu rahatsızlığın nedeni, vardiya çalışanlarının toplam uykusunun, gündüz çalışanlara oranla daha kısa süreli olmasından kaynaklanmaktadır. Araştırma laboratuvarlarında, vardiya çalışanlarının uykuları özel gereçlerle kaydedildiğinde, bu insanların toplam 4–5 saat uyudukları, yani gündüz çalışanlara oranla 2 – 4 saat daha az uyudukları saptanmıştır. Bunun da nedeni, içimizdeki saatin bu insanları uyandırmasına bağlıdır. Kaldı ki bireyin toplam uyku ihtiyacı kalıtsal olarak belirlenir ve çevre şartları ve alışkanlıklarla ancak bir dereceye kadar değiştirilebilir.

2-Depresyon ve yalnızlık: Sosyal açıdan gece veya akşam vardiyasında çalışmak, genelde pek çok sosyal etkinliğe katılmayı engellemektedir. Davetler, eğlenceler, toplantılar, gösteriler, yemekler hep gündüz çalışanların yaşamlarına göre ayarlandığı için gece çalışanlar genellikle ya uykularından fedakarlık etmek zorunda kalırlar ya da zamanla bu etkinliklerden uzak kalmaya ve sosyal izolasyona düşmeye mahkum olurlar. Özellikle aile ilişkilerive çocuk yetiştirmeyle ilgili konularda sorunların çıkması neredeyse kaçınılmaz olur. Psikolojik sorunlar uyuyu ayrıca bozduklarından, böldüklerinde, bu insanların duygusal ve fiziksel hayatları verdiya uyumsuzluklarından en çok etkilenir.

3-Soğuk algınlıkları ve grip:
Düzensiz uyuyan veya gece vardiyasında çalışan insanların bağışıklık sistemlerinin daha zayıf olduğuna ve bu insanların soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklara daha kolaylıkla yakalandıklarına dair gözlemler mevcuttur. Sık sık saat dilimleri ötesine gidip gelenlerde, mesela uçuş ekiplerinde, uluslararası iş adamlarında uçuklardan adet bozukluklarına, gribal hastalıklardan mide/barsak şikayetlerine kadar, kronik ve akut problemlere sık rastlanır. Otoimmün hastalıklar ile uyku bozuklukları arasında birbirini olumsuz yönde etkileyen bir kısır döngü sıklıkla ortaya çıkar.

4-Sindirim sistemi sorunları: Araştırmalar, gece vardiyasında çalışanlarda hazımsızlık, mide yanması ve bulantısı, ishal ve kabızlık gibi rahatsızlıklara daha sık rastlandığına işaret etmektedir.

5-Adet bozuklukları: İçimizdeki saat, uyku ile birlikte özellikle hormonal salgılanmarı da kontrol ettiği için, vardiya çalışanlarında adet ritmleri daha sıklıkla bozulmakta, hatta gebe kalmayı zorlaştırmaktadır. Bunun da ötesinde, düzensiz vardiya çalışanlarında düşük yapma veya erken doğurma olasılığının arttığına, doğan bebeklerin ise daha düşük ağırlıklı olabileceklerine işaret eden çalışmalar da vardır.

6-Şişmanlık: ABD ve Fransa’da çok sayıda hemşire üzerinde yapılan araştırmalar, gece vardiyasında çalışanların genellikle 6 -7 kilo daha şişman olduklarını ve bu kiloların ilerleyen yıllarda giderek arttığını göstermektedir. Buna neden olarak da gece çalışanların daha düzensiz ve sık sık yemek yedikleri, yemek aralarında da abur cubur atıştırdıkları ileri sürülmüşse de uyku ritminin değişmesiyle vücudun gece saatlerinde etkin biçimde kalori yakamadığını düşünen araştırmacılar da mevcuttur.

7-Kalp hastalıkları:
Uzun süre vardiya usulü çalışanların kolestrol trigliserid düzeylerinin normalin üstünde olduğu ve kan basınçlarının da gündüz çalışanlara oranla daha yüksek ve değişken olduğu gözlenmiştir. Bu bulgular genellikle kalp hastalıklarının habercileri olduğundan, vardiya işçilerinin kardiyovasküler hastalıklar açısından daha riskli hale geldiği düşünülmektedir. Gece vardiyasında çalışan hemşirelerde yapılan bir çalışmada, altı seneden fazla gece çalışanlarda kalp hastalıklarına yüzde elliye kadar varan oranlarda daha sık rastlandığı saptnamıştır.

8-Kazalar: Vardiya çalışanları daha çok trafik kazası yapmaktadır.

Vardiya çalışanları sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için neler yapabilir?

1- Uyku sağlığını ciddiye almak şarttır. Uyku, beslenme ve cinsellik gibi yaşamın başka bütün yönlerini doğruda veya dolaylı etkileyen, olmazsa olmaz bir fizyolojik gereksinmedir.

2- Yatak odasının sessiz, karanlık ve serin olmasına çalışın. Gerekirse kalın perdelerle veya alüminyum kağıtlarla yatak odası penceresi olabildiğince ışık geçirmez hale getirilmelidir. Ev içi ve sokak gürültülerinin kontrol edilemediği hallerde yumuşak silikondan kulak tıpaları ve ışık geçirmez maskeler kullanmak da yararlı olabilir.

3- Kapıya “lütfen rahatsız etmeyin” yazısı koyun. Böylece sizin uyuduğunuzu unutan veya bilmeyenlerin kapınızı çalmasını veya odanıza girmesini önleyin. Telefonların sesini kısın veya kapatın. Radyo veya televizyonu açık bırakmayın.

4- Yattığınız odada kedi–köpek, kuş gibi evcil hayvanlar bulundurmayın, hele yatağınıza hiç almayın.

5- Günün ana yemeği vardiya sırasında olmak üzere düzenli ve az miktarlarda yemek yiyin, yatarken çok su içmeyin, kahve, nikotin ve alkol kullanmaktan kaçının. Genellikle şeker hastalarına önerilen azar azar üç ana-üç ara öğün yemek çok yaralı olabilir.

6- Vardiya sırasında abur cubur atıştırmaktan kaçının, onun yerine mümkünse ara verdiğinizde bir miktar yürümeye veya egzersiz yapmaya çalışın.

7- İşten sabah çıkınca koyu güneş gözlüğü takın, aydınlıkta olabildiğince az kalıp, bir an önce yatağınıza ulaşmaya çalışın. Böylece güneş ışığının içimizdeki saati düzenleyen hormonları etkileyerek vücudumuzu uyumamaya yönlendiren etkisini azaltmaya çalışın. Vardiya çıkışı hemen eve gidip yatağa girenlerin, yemek yiyip bir süre oturan gazete okuyup televizyon seyredenlere oranla daha iyi uyudukları gözlenmiştir. Gece çalışıp gündüz de “normal” sosyal ve aile hayatını sürdürmeye çalışanların her iki alanda da başarısız olduklarını gösteren, özellikle Kuzey ülkelerinde yapılmış çok sayıda bilimsel çalışma vardır.

8- Uyku ilaçlarından kaçının. Doğal uyku veren uyku ilacı yoktur. Tüm uyku ilaçlarının değişen derecelerde yan etkileri olabilir ve uzun süreler kullanılmaları hem alışkanlık yapabilir hem de etkileri zaman içinde azalacağı için dozlarının artırılması gerekebilir. Eğer ilaç kullanmanız gerekirse, bunu vardiya değişmelerinde birkaç günle sınırlayın ve etkisi kısa süren ilaçlar seçmek için doktorunuzun tavsiyelerine uyun.

9- İşvereninizi vardiya çalışmalarının sağlık sorunlarındaki önemi konusunda aydınlatın. Vardiya çalışmalarını biyolojik saatlere en uygun, işçi ve iş sağlığını en az olumsuz etkileyecek şekilde düzenlemelerin yapılması, kronobiyoloji denen bir bilim ve uzmanlık dalıdır. Sağlığınıza önem verin. Geçen zaman, parayla geri alınamaz!



19 Mart 2009
SARAH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. May 2009, 07:56 PM   #6
SARAH
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 137
Tesekkür: 11
70 Mesajina 80 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
SARAH has a spectacular aura aboutSARAH has a spectacular aura about
Standart

Güçlü bir bellek için iyi uyuyunGeç saatlere dek uykusuz kalmak bir süre sonra kişide bellek sorunlarının oluşmasına yol açar. Verimli bir iş yaşamı için kişinin ortalama 8 saat uyuması gerekir.
UykuTıbbın uyku ile henüz bilmediği çok şey olmakla birlikte artık biliyoruz ki bedenin onarımı, çeşitli madde ve hormonların sentezi, hafızanın yapılandırılması, psikolojik dinlememiz uykunun belli dönemlerinde gerçekleşiyor. “Uyku tekdüze bir süreç değil. Uykuya dalış, yüzeyel uyku, derin uyku ve rüya ile ilişkili -REM- (rapid eye movement = hızlı göz hareketleri) olmak üzere dört dönemi bulunuyor. Anadolu Sağlık Merkezi Nöroloji Uzmanı Dr. Ferda Korkmaz yetişkin bir kişinin ihtiyaç duyduğu uyku süreleri ile ilgili şu bilgileri verdi:

“Uyku süremiz yaşla birlikte değişmekle birlikte, herkesin uyku süresi kendine hastır. Bunu değiştirebilmek pek mümkün değildir. Bazı kişiler günde 12 saat, bazı kişiler ise 4 saat uykuya ihtiyaç duyarlar. Ancak toplumda bir çok erişkinin ortalama uyku süresi 6- 8 saattir. Yaşla birlikte hem uyku süresinde hem de uyku mimarisinde değişiklikler olur. İnsanlar yaşlandıkça, toplam uyku süresinde ve rüyayla alakalı uyku evresinde geçen sürede bir düşüş başlar. Yeni doğmuş bir bebek günde 16 saat uyur, rüya ile ilişkili REM dönemi oldukça yoğundur. Buna karşın bebeğin 30 yaşındaki annesi günde altı saat uyur (eğer şanslıysa) ve bu sürenin sadece dörtte birlik bölümünü REM’de geçirir.

Orta yaşlardan itibaren, uyku süresinin azalmaya başlamasının yanı sıra, uykunun karakteri de değişir. Bu yaşlardaki insanlar rüyayla ilişkili evrede daha az uyurken, yüzeyel uyku dönemleri daha uzun sürer. İnsanlar yaşlandıkça daha erken uyuyup daha erken kalkarlar. Gençlerde ise tam tersidir. Gençler, gece daha geç saatlere kadar kalırlar ve günün çoğunu uyuyarak geçirirler. Seksenli yaşlarda bu değişiklik daha belirgindir. Gün içindeki uyuklamalarla birlikte günlük toplam uyku süreleri 6- 7 saat olabilir. Bu kişiler gün içinde birçok kez uyuklasalar da bunların toplamı nadiren bir saati geçer. Yaşlıların günde 8- 10 saat uyumaları gerektiği söylemi doğru değildir.”

Kişinin gerek duyduğu uyku süresi şu şekilde hesaplanabiliyor. Kişi, uyanık olduğu her iki saat için bir saatlik uykuya ihtiyaç duyuyor. Yaş ilerledikçe bu değişiyor, uyanık kalınan her iki saat için 45 dakikalık uyku gerekiyor. Başka bir deyişle, gün boyunca uyanık kalınan her saat için “uyku borcu” biriktiriliyor. On altı saatlik bir günün sonunda, genç bir insanın “uyku bankasına” borcu sekiz saate ulaşıyor. Buna karşılık yaşlı bir kişinin uyku borcu sadece yaklaşık altı saat düzeyinde bulunuyor.

Uykusuzluk kişiyi nasıl etkiler?

Eğer uyku için yeterli zaman ayrılmazsa kişi uykudan yoksun kalıyor. Bu durumda gün içerisinde uykulu olmanın yanı sıra, kişide düşünmeyle ilgili sorunlar da ortaya çıkıyor. Yeni şeyleri öğrenme daha yavaş gerçekleşiyor, bellek ile ilgili ve karar verme süreçlerinde sorunlar yaşanabiliyor. Uyku yoksunluğu dışında bir takım uyku rahatsızlıklarında da özellikle uykuda solunum bozukluklarında uyku mimarisindeki ve kan oksijen düzeyindeki değişikliklerin tetiklediği olaylar, ciddi bilişsel ve bedensel bozulmalara neden oluyor. Bunlar arasında kalp, akciğer ve hormonal hastalıklar yer alıyor.

Yaşlı kişiler, uykusuzluk durumunda, kendilerini gençler kadar çok çabuk toparlayamayabilir. Kişilerin 24 saat boyunca uyanık bırakıldığı bir araştırmada, 70’li yaşlardaki kişilerin kendilerine gelmelerinin, genç kişilere göre en az bir gün daha uzun sürdüğü ortaya çıktı. Öte yandan cinsiyet de, uykusuzluğun etkisinde farklılık yaratabiliyor. Örneğin kadınlar, erkeklere göre daha hızlı kendilerine geliyorlar.


18 Şubat 2009
SARAH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. May 2009, 07:57 PM   #7
SARAH
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 137
Tesekkür: 11
70 Mesajina 80 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
SARAH has a spectacular aura aboutSARAH has a spectacular aura about
Standart

Evli ve mutlu kadınlar daha iyi uyuyorMutlu bir evlilik sadece günün kolay ve iyi geçmesini sağlamakla kalmıyor, geceleri de güzel bir uykuya neden oluyor.
Ruhsal SağlıkUykuUzmanlar evliliklerinde mutlu olan kadınların, mutsuz evliliklere sahip olan kadınlardan daha iyi ve sesli uyuduklarını açıkladılar. Araştırma kapsamında 1.938 evli kadın incelendi. Katılımcıların yaşları 42 ile 52 arasındaydı. Araştırmacılar mutlu bir evliliği olan kadınların daha az uyku problemi yaşadıklarının dikkatlerini çektiğini ve bu araştırmayı bu nedenle yaptıklarını belirtti. Araştırmanın amacı evliliğin uyku kalitesi üzerine nasıl bir etkisi olduğunu bulmaktı.

Katılımcılardan evliliklerine 1’den 7’ye kadar bir puan vermeleri istendi. 7 çok mutlu evlilik, 1 ise çok mutsuz evlilik anlamına geliyordu. Ayrıca katılımcılara uyku problemi yaşayıp yaşamadıkları soruldu. Bunların yanı sıra uyku kalitelerini etkileyebilecek diğer etkenler de araştırıldı.

Her şey göz önüne alınarak yapılan araştırma sonucunda mutlu bir evlilik yaşayan kadınların daha az uyku problemi yaşadıkları ve daha kaliteli bir şekilde uyudukları ortaya çıktı. Bu araştırma sonucunda mutlu evliliğin bir başka faydası daha olduğu kanıtlanmış oldu.
SARAH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. May 2009, 08:04 PM   #8
SARAH
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 137
Tesekkür: 11
70 Mesajina 80 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
SARAH has a spectacular aura aboutSARAH has a spectacular aura about
Standart

Az uyku soğukalgınlığına neden oluyor
Carnegie Mellon Üniversitesi'nden bir ekip 7 saatten az uykunun soğukalgınlığına sebep olduğunu ortaya koydu.
Enfeksiyon HastalıklarıUykuCarnegie Mellon Üniversitesi'nden bir ekip, bu kişilerde soğuk algınlığı riskinin, gecede 8 saat veya daha fazla uyuyanlara nazaran 3 kat fazla olduğunu saptadı.

Yetersiz uykunun bağışıklık sistemini ve dolayısıyla vücudun nezle ve gribe yol açan virüslerle mücadele yeteneğini zayıflattığı düşünülüyor. Archives of Internal Medicine dergisinde yayımlanan araştırma, ortalama 37 yaşında 153 sağlıklı erkek ve kadın arasında 2000-2004 yılları arasında yapıldı.

Deneklerden uyku alışkanlıkları hakkında bilgi alındıktan sonra, kendilerine yaygın bir nezle virüsünü ihtiva eden burun damlaları verildi ve 5 gün boyunca karantinaya alındı.

5 gün sonra deneklerin nezle semptomu gösterip göstermediklerine bakıldı. Virüsü aldıktan 28 gün sonra da her bir gönüllünün kan örnekleri alındı ve vücudun enfeksiyonla savaşım için antikor geliştirip geliştirmediğine bakıldı.

Ortalama 7 saatten az uyuduğunu bildiren deneklerin, 8 saat ve üzeri uyuyanlara oranla hapşırma, boğaz yanması ve diğer semptomları gösterme olasılığının 2,94 kat daha fazla olduğu belirlendi.

Yataktaki zamanın yüzde 92'sinden daha azında uyuyanların hasta olma riskininse yataktaki zamanlarının yüzde 98'ini uykuda geçirenlere oranla 5,5 kat daha fazla olduğu saptandı.

Araştırmacılar, yeterli ve kaliteli bir uyku çekmemenin bağışıklık sisteminin enfeksiyonla savaşmak için ürettiği kimyasalların düzenlenmesini bozduğunu düşünüyorlar.


16 Ocak 2009
SARAH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. May 2009, 08:05 PM   #9
SARAH
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 137
Tesekkür: 11
70 Mesajina 80 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
SARAH has a spectacular aura aboutSARAH has a spectacular aura about
Standart

Fazla uyu kalbini koru
Yeni yapılan bir araştırmaya göre fazla uyuyan kişilerde koroner atardamar kireçlenmesi görülme riskinin daha az olabileceği ortaya çıktı.
Kalp-Damar SistemiUykuAraştırma sonucunda her fazladan uyunan saat sonunda kişinin gelecek 5 yıl boyunca koroner atardamarlarında kireçlenme görülme riskinin %33 azaldığı görüldü. Uzmanlar uzun dönemde kalp krizi riskinin ve diğer kalp ve damar hastalıklarının görülme riskinin azalacağını belirtiyorlar.

Araştırma kapsamında koroner atardamarlarında kireçlenme olan 500 orta yaşlı kişi 5 yıl boyunca incelendi. Koroner atardamarlar kalp kaslarına oksijen bakımından zengin kan pompalayan damarlardır. Bu damarlarda plak oluşması durumunda damarlar daralır. Kalsiyum plak oluşumuna neden olan maddelerden biridir.

Araştırmanın başında ve sonunda katılımcıların koroner damarları incelendi. Ayrıca bileklerinde aktivitelerini ölçen bir cihaz takıldı ve uyku düzenleri takip edildi. Gruptakilerin ortalama olarak 6 saat uyudukları görüldü. Katılımcıların çok az bir kısmı günde 8 saat kadar uyuyordu.

5 yılın sonunda katılımcıların koroner atardamarları yeniden incelendi ve %12’sinin damarlarında kireçlenme görüldü. Günde ortalama 8 saat ya da daha fazla uyuyan kişilerinse damarlarının daha temiz olduğu gözlemlendi. Uzmanlar kesin bilgiler için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyorlar.


25 Aralık 2008
SARAH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. May 2009, 08:07 PM   #10
SARAH
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 137
Tesekkür: 11
70 Mesajina 80 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
SARAH has a spectacular aura aboutSARAH has a spectacular aura about
Standart

Aktivite ve uyku kanser riskini azaltıyor
Yeni yapılan bir araştırmada aktif bir hayatı olan kadınların kanser riskini daha da azaltması için günde en az 7 saat uyumaları gerektiği ortaya çıktı.
KanserUykuAraştırma 1998 yılınca başladı ve 6.000 kadın incelendi. Katılımcıların fiziksel aktivite yapıp yapmadıkları ve uyku düzenleri araştırıldı. 9 yılsonunda katılımcıların içinde 604 kanser vakası teşhis edildi. Uzmanlar bekledikleri gibi, fiziksel olarak aktif bir hayat süren kadınların kanser olma riskinin daha az olduğu görüldü. Ancak düzenli uykunun da kanser riski üzerinde doğrudan etkisi olduğu açıklandı.

65 yaşın altındaki kadınlar arasında en aktif olanların kanser olma riskinin daha az olduğu görüldü. Araştırmacılar günde ortalama 1 saat fiziksel aktivite yapan ve en az 7 saat uyuyan kadınların kanser olma riskinin %47 daha az olduğunu açıkladılar. Ancak bu araştırmada diğer risk faktörlerinin incelenmediğini de eklediler.

Uzmanlar genç ve orta yaşlı kadınların kanserden korunmak için düzenli olarak egzersiz yapmalarını ve uyku düzenlerine de dikkat etmeleri gerektiğini belirtiyorlar. Ancak tek başına düzenli uykunun yeterli olmadığını anahtar kelimenin egzersiz yapmak olduğunu da vurguluyorlar.
SARAH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
apnesi, edilebilir, kabul, nedeni, olarak, tansiyon, uyku, yüksek


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:18 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam