hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > AİLE VE AİLE HAYATI > Aile yuvası > Evlatlık

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 12. April 2013, 04:39 AM   #1
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Kur'anda EVLATLIK

05-03-2011, 10:14

http://www.ezberim.biz/dini-bilgiler...tigimiz-buyuk/


Kur'anda evlatlık konusu ve yaptığımız büyük yanlışlar

Değerli arkadaşlarım, bugün sizlerle İslam dininde evlatlık edinme konusunu konuşmak ve tartışmak istiyorum. Günümüzde hiç bahsedilmeyen, hatta konuşulmaktan sanki kaçınılan bir konu gibi geldi bana, evlatlık konusu. Yaptığım araştırmalarda ise, geleneksel İslam ın uyguladığı ile Kuran ın söylediklerinin çeliştiğini üzülerek gördüm. Demek ki ülkemizde yetimleri evlatlık almakta şüphelere düşüren, kafalarının karışmasına sebep olan düşünceler var ki, günümüzde devletin yetimhaneleri ağzına kadar dolu, bizlerde birilerinin uydurmalarına inanarak, araştırma yapmadan kabul etmişiz tüm yanlışları. Akıl ve mantık dini olan İslam ı yaşarken, ne yazık ki aklını kullanmaya gerek duymayan bizler, ne hale getirmişiz güzelim dinimizi. İsterseniz önce Rabbim sizler için her şeyden bahsettim ve de nice örnekler verdim dediği kuran a bir bakalım, bu konuda neler söylüyor bizlere.

Ahzap 4: Allah, bir adamın göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır. Zıhar yaptığınız eşlerinizi sizin anneniz yapmamıştır, evlatlıklarınızı da sizin oğullarınız kılmamıştır. Bu konularda söylediğiniz sözler, ağızlarınızın bir lakırdısıdır. Allah, hakkı söyler ve O, gerçek yola kılavuzlar.

Ayetin ilk sözleri nedir dikkat edelim, tabiat kanunlarına atıfta bulunarak gerçeklerin asla değiştirilemeyeceğini, önce üstüne basa basa söylüyor. Siz hiç iki kalpli insan gördünüz mü diyor. (istisna her zaman olabilir ondada bir ibret vardır) Elbette hayır görmedik. Örneğin Zıhar yaptığınız eşleriniz derken, evlendiğiniz kadını annesi gibi kimse göremez diyor, buda Allahın kanununa aykırıdır örneğini veriyor. Bakın örneklere dikkat edin lütfen. Ayet bizleri önce tabiatın değişmez kanunlarında bir hikmet aramamızı ve bunu kabul etmemizi özellikle anlatmaya çalışıyor. Tabiat kanunlarına ters hareket etmeninde, yanlışlığını hatırlatıyor bizlere. Evlatlık konusuna da açıklık getiriyor ve evlatlıklarınız sizin gerçek evladınız değil gerçeğini unutmadan onlara sahip çıkın diyerek açıklamada bulunuyor. Demek ki İslam da evlatlık konusu, birilerinin söylediği gibi yasak değil, tam tersine kurallar konarak, önemsenen bir konuymuş.

Burada birlikte düşünelim isterseniz. Evlatlık aldığımız fakir ya da kimsesiz bir çocuğu dünyaya getiren kimdir, kendi annesi ve babası? Tabii ki Rabbim o insanı dünyaya getirdiği ortamda, ne maksatla getirdiğini bizler bilemeyiz. Bir imtihan mı vardır, yoksa ibret mi vardır bizlere, bunu sorgulama ve anlama kabiliyetine de sahip değiliz? İşte bizler bunu sorgulamaya kalktığımızda işin içinden çıkmamız mümkün olmayacaktır. Yani düzeni biz kurmadığımızdan, sebep sonuç ilişkisini bizler yapamayız.

Ayete devam edelim. Ayetin son kısmında da evlatlıklarınızı sizin oğullarınız kılmamıştır diyor. Tam burada yine düşünelim, evladı olmayan aileleri bir düşünün, nasıl çırpınıyorlar evlatları olsun diye, hatta ne kadar tedavi görüyorlar ama olmuyor. Düşünün herkesin evladı olduğu bir düzen olsaydı, sizce evladı olmadığında çırpınışın, arzunun ve bu duygunun ne demek olduğunu bizler en azından izleyebilecek, ya da hissedebilecek miydik? Elbette hayır. Her kez sağlıklı yaşasa bu dünyada sağlığın kıymetini bilecek miydik? Değerli arkadaşlarım, işte Rabbimde verdiğim örnekler doğrultusunda bazı duyguları tatmamızı, hatta o acıyla imtihandan geçmemizi istiyor. Demek ki Yaradan aldığımız evlatlıkların kendi çocuğumuz değil, bir başkasının çocuğu olduğunu hiçbir zaman unutmamızı istemiyor. Ayetin sonunda da bakın ne söylüyor. Bu konuda söylediğiniz sözler, ağzınızın bir lakırdısıdır, yani boş sözleridir diyor. Örneğin çocuğun gerçek ailesini unutturup, gerçeklerin saklanması gibi. İşte Yaradan tam bu konuyla ilgili şu ayeti de göndermiş, onu da hatırlayalım önce.

( Ahzap 5: Evlatlıklarınızı öz babalarına nispet ederek çağırın! Böyle yapmanız Allah katında adalete daha uygundur. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, o takdirde onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanılarak işlediğiniz şeyde, üzerinize günah yoktur; fakat kalplerinizin kastetmiş oldukları müstesna. Ve Allah Gafûr ve Rahîm'dir. )

Bakın ne diyor Allah, evlatlık edindiğiniz kimseleri öz babalarını nispet ederek çağırın. Burada ne demek istiyor nispet ederek sözüyle? Öz babalarını unutturmadan, babalarının verdiği isim ve lakapla çağırmamızı istiyor. Nispet kelimesinin anlamı bağıntı, ilgi, ilgili anlamındadır, bu ne olabilir? Babalarının taktığı isim, lakap günümüzde ise soyadı gibi. Ayette açıklık getiriyor bu şekilde yapılmasının adaletli olacağını belirtiyor bizlere. Neden diye sorduğunuzda ise, onu dünyaya getiren aileye saygı ve hiç bilemediğimiz ama bir gün anlayacağımız Yaradan ın düzenine hürmet diyebiliriz.

Kuran her şeye açıklık getirdiğini boşuna söylemiyor, bakın kafamızda beliren sorulara hemen devamında cevapta veriyor. Eğer babaları belli değilse, demek ki ayetin başlangıcında babalarına nispet şartı ortadan kalkıyor. Yalnız bir şartla yeri geldiğinde bu durumu ona söylenmesini istiyor, çünkü bu durumda olanların eğer yanında öz evlatlarınız varsa bilmesi gerektiğini, çünkü onlar birbirlerinin din kardeşidir diyor. Bunu sorgulamak bizlere düşmez. İçimizden ben söylemek istemiyorum diyen çıkabilir. Bunu şuna benzetirim ancak yetersiz aklımla. Rabbim in imtihan sorusunu kendi kafama göre değiştirmeye çalışmak. Bunu da aklımdan bile geçirmek istemem doğrusu. Yaradan böyle söylüyorsa bu doğrudur derim. Dünyada örneklerini görüyorum, doğrusuda bu olduğu er ya da geç çıkıyor ortaya. Geç haberi olan çocukların büyük bir yıkımla olayı kabul etmeleri zor oluyor, demek ki bu bir gerçek ve doğru olanda ona zamanında söylemek olduğu çıkıyor ortaya.

Kuran da bu iki ayet çok açık bir şekilde evlatlık konusunu açıklıyor, yani evlatlık İslam dininde yasaklanmamış, tam tersine bir düzene sokulmuştur. Şimdide günümüzde bu konu nasıl algılanıyor bu ayetleri nasıl yorumluyorlar, daha doğrusu acaba bu ayetleri görmezden gelip, her zaman yaptığımız gibi beşerin rivayetlerine göre mi davranıyoruz bu konuda, ona bakalım. Şöyle bir araştırdığımda, doğrusu çok üzücü şeylerle karşılaştım. Hatta Diyanette görevli İlahiyat görevlilerinde sözleri, beni üzdüğünü söyleyebilirim. Bakın bir alıntı yaparak bu konuya girmek istiyorum.

(İslam, kimsesiz, bakıma ve yardıma muhtaç olan çocuklara sahip çıkılmasını teşvik etmiştir. Ancak bir çocuğu gerçek ana-babasıymış gibi büyütüp, ona ana-baba dedirtmek. Onu aile fertleri arasına almak ve varis yapmak İslam da yoktur. Bu bir cahilliye âdetidir. Bu şekilde evlatlık Allah'ın hükmüne karşı çıkmak demektir.)


Değerli arkadaşlarım, yukarıdaki iki ayeti lütfen hatırlayın. Ayetlerin içinde bahsettiğimiz evlatlıkların gerçek ana baba şefkatiyle büyütülmesine ve aynı aile ortamında bulunmasına karşı çıkan tek bir söz duydunuz mu? Ayrıca büyüttüğünüz evlatların kendisine anne ya da baba demesini yasaklayan bir ima dahi var mı? Kesinlikle yok. İkaz edilen ve uyarılan, evlatlık aldığınız çocuğun, babasına nispetle çağrılması ve onun gerçek evladın olmadığı bilincinin asla unutulmaması anlatılmıştır. Hatta daha sonra hatırlatacağım Bakara suresi 220 ayette bu sözlere daha da açıklık getiriyor, onu da göreceğiz. Orada istenen şey aile reisinin unutmaması gereken, o evladın gerçek babasını, ailesini unutturmadan yetiştirmesidir. Tabii ki bu o evladın akıl bali olduğunda yapılması gerekenlerdir. Yoksa küçücük bir çocuğa senin baban başka birisi gibi sözlerle, onun idrak edemeyeceği şeyleri söylemek doğru değildir, çünkü İslam dini akıl ve mantık dinidir.


Bizler namazı ve orucu nasıl belirli yaşa geldiğinde öğretiyorsak buda aynıdır, zamanı geldiğinde söylenmelidir. Yukarıdaki alıntı sözler kuran ın sözleri değildir, onayından da geçmez. O çocuğun aile içinde ayrım yapılmadan büyütülmesi için, ana ya da baba demesinde rabbim in bir yasağı asla olmamıştır, bunun tersini söylemek kuran öğretisine İslam ın güzelliğine ters düşer. İşte kuran dan uzaklaştığımızda, kuranın onay vermediği rivayetlerin peşinden gittiğimizde, İslam dini ne hale düşüyor. Düşünün İslam öyle bir dindir ki, kalplerin kırılmasına asla müsaade etmez. Köle ve cariyelere bile bu şekilde hitap edilmesini istemez Allah, onlar ile birlikte aynı sofrayı paylaşmamızı ister. Ama aklını zerre kadar kullanmayan birisi çıkıyor ve evlatlığı kendi evlatlarının arasına almanın, İslam da olmadığını söyleyebiliyor. Bu ne cüret, anlamak mümkün değil. Bu konuda bir ayet örneği veriliyor ve bu ayete göre de evlatlığın yasaklandığı söyleniyor.

Ahzab 40:Muhammed içinizdeki adamlardan hiç birinin babası değildir"

Ayetiyle evlatlık yasaklanmıştır deniyor. Bu ayetle evlatlık edinmenin kalktığını söylemek, Rabbim in ayetini tahrif etmekle aynıdır. Bundan önceki 37. ayette de açıklanan şey yalnız ve yalnız evlatlıkların kan bağı olan evladı ile aynı olmadığını göstermek için verilen bir örnektir. Bu ayet ile evlatlık kaldırılmıştır sözünü söylemek, yukarıda bahsettiğim ve ayrıca birçok ayeti görmezden gelmek demektir. Gelelim varis e, yani miras konusuna. Bu konuda ne yazık ki günümüzde başlı başına yanlış anlaşılan bir konu. Fazla konuya girmeden bahsetmek istiyorum. Kuran miras konusunda ilk önce istediği vasiyettir, bakın ayet ne diyor.

(Bakara 180: Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir hayır (mal) bırakacaksa, anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek, korunanlar üzerine bir borçtur.)

( Bakara 181: Kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı, onu değiştirenlerin boynunadır.)

Kuran öyle bir kitap ki her şeyin açıklamasını yapıyor, ama biz insanların gözünde perde, gönlünde mühür varsa eğer, kafalarda boş şeylerle doldurulmuşsa, asla Rabbim gerçekleri göstermiyor onlara. Değerli arkadaşlarım miras öncelikle vasiyetle bırakılıyor yakınlara, eğer vasiyeti yoksa Rabbim onu da söylüyor ve açıklıyor başka ayetinde nasıl dağıtılması gerektiğini. Peki, bu ayetlere baktığınızda evlatlığa nasıl olurda miras bırakamazsınız, bu Allah emri diyebiliyorlar dersiniz? Rabbim koruma altına aldığın bir insanı ileriki hayatında hiç düşünmene gerek yok, sal çayıra mevlam gayıramı diyecek dersiniz? Bunu nereden çıkarıyorlar? Bumu İslam anlayışı, yooooo hayır bu İslam, Rabbimin gönderdiği din değil, ancak olsa olsa kendi kafalarında kurdukları hayalden, kuruntulardan, sanıdan boş sözlerden öte gidemez. Ama bu sözlerle o güzel dinimize ve İslam a çok zarar verdiklerini de söylemeliyim, bence vebal çok büyük hesap verilecek gibi değil, tabii ki doğrusunu Yaradan bilir.

Bu konu ile ilgili araştırma yaparken, şöyle bir yazı ilişti gözüme, Allah evlatlık edinmeyi kaldırmıştır diye. Hâlbuki gelen ayetin başında ne diyordu, (evlatlıklarınızı öz babalarına nispet ederek çağırın!.) Demek ki kalkmamış ama babaları unutturulmasın demiş. Bu sözünde doğru olmadığının kanıtıdır bu ayet. Çünkü bazı yazılarda evlatlık hukukunun lav edildiği yazılmış hâlbuki kaldırıldığı değil, düzene sokulduğu, açıklık getirildiği görülmektedir. Şimdide Ahzap suresi 37. ayete gelmek istiyorum. Bu ayeti yazmadan öncede bir şeyi söylemek doğru olacak sanırım. Ben yazılarımda hep şunu savundum, Rabbim bu kitapta, ben her şeyden bahsettim ve bu kitaptan sorumlusunuz diyor da, ne bir eksik ne bir fazla ayetiyle de tastikliyosa, lütfen her şeyi kuran da bulabileceğimize inanalım ve burada sorularımıza cevap arayalım, yoksa çok pişman oluruz. Bakın bu konuda da Rabbim nasıl bir açıklık ve detay getirmiş evlatlık konusuna.

Ahzap Sur. 37. ayet;( Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir.)

Evet, Rabbim çok fazla insanın belki karşılaşmayacağı bir konu için bile, nasıl ince bir açıklık getiriyor. Yaradan evlatlıkların eşleri ile ilişkilerini kesmeleri, yani boşanmaları halinde, dikkat edin ince ve hassas bir detay, boşandıkları eşleriyle evlenmesini serbest bırakıyor, sakınca görmüyor. Burada ne demek isteniyor onu açalım önce. Hani rabbim ayetlerinde kimlerle evlenemeyeceğimiz konusunda açıklık getirirken, kendi gelinlerimizden de bahsediyordu, nedeni oğlu ile kan bağı olduğu için evlenmeyi yasaklamıştı. Biraz düşündüğünüzde sebebi hemen çıkacaktır ortaya, ikisinden de doğacak çocukların durumunu lütfen düşünün. İşte İslam böyle bir din, Kuran işte bundan harika, eşi benzeri olmayan her detaya değinen bir kitap.
Gelelim ayette izin verilmesinin nedenine. Burada evlatlık aldığımız erkek çocukla herhangi bir kan bağı olmadığından, boşadığı eşiyle evlenilmesinde bir sakınca olmadığı içinde, bu kadar güzel bir açıklama getiriyor. Lütfen dikkat edin evlatlığı ile evlenilmesinden bahsetmiyor, sakın karıştırmayalım. Evlatlığının boşandığı karısından bahsediyor. Böylelikle gerçek kan bağı olan evladı ile evlatlığı hassas bir şekilde örnek vererek ayırıyor.

Dikkat ettiğimizde hiçbir ayette evlatlıklarımız için, evin içinde belli bir yaştan sonra namahremdir sözünü özellikle kullanmıyor. Tam aksine onlar birbirinin din kardeşidir yakıştırması ile bazı şeylerden bahsetmiyor, ne gibi derseniz, birbiri ile evlenip evlenemeyeceğinden özellikle söz etmiyor. Her şeyden örnekler veren rabbim, bu konuda bence bizlere rahmetini, bağışlayıcılığını, istisnasını kullanıyor. Biliyorum bu sözlerime itiraz edecek karşı çıkarak birbirlerine nikâh düştüğünü söyleyecekler çıkacaktır. Ama tam bu sırada size yine peygamberimizin yaşantısından örnek vermek istiyorum. Hz. Ali yi peygamberimiz beş yaşından itibaren yanına almış, evinde büyütmüş ve kendi kızıyla evlendirmiştir. Peygamberimizin de aynı şekilde evlatlık olarak büyüdüğünü unutmayalım. Belli yaştan sonra, hiç birisi evden uzaklaştırılmamıştır. Herhalde biraz önce söylediğim sözü şimdi daha iyi anlamış olmalısınız. Rabbim bir şeyden özellikle bahsetmiyorsa, onda mutlaka bir rahmet, bir güzellik aramalı ve kendi kafamızdan fikirler yürütmemeliyiz düşüncesi çıkıyor ortaya. Bakın bu düşüncemi sizlere şöyle kanıtlamak istiyorum. Önce sizlere bir hadisten örnek vererek açmak isterim. Peygamberimiz bakın bizleri nasıl uyarmış.

( Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da araştırmayın. )


Rabbim kuran da öyle detaylara girmiş ki, bakın neler söylemiş. Aynı anneden emen sütkardeşlerin, birbiri ile evlenemeyeceği uyarısını yapmış. Yolda kasıla kasıla yürümeyin diye uyarmış. Kadın boşandığında tekrar evlenmesi için geçen süreyi söylemişse, bizlere mirasımızı nasıl dağıtacağımız ayrıntısından bahsetmiş ise, su bulamadığımızda nasıl abdest alınacağını izah etmişse, bir bebeğin kaç ay süt emmesi bilgisini aktarmışsa bizlere, lütfen dikkat edin namaz kılarken okuyacağımız duanın ses tonunu dahi söylemişse, müsaade edin de, Rabbim evlatlık alınan çocuklar, eğer aile içindekilere namahrem olsa, yasak olsa mutlaka söylerdi ve bu konuda açıklık getirirdi.

Düşünün aileye küçük yaşta aldığınız, büyüttüğünüz bir çocuk için, erkekse altını kaka yaptığında temizleyen, onu doyuran, onu yıkayan onu kollarında şefkatle seven bir insana, yaşı 12 ya da 13 yaşına geldiğinde, nasıl o büyüten insana namahremdir diyebiliriz, bunu Rabbim söylemediği halde nasıl düşünebiliriz, bunu hala anlayamıyorum. Bizlere rahmet için, kolaylık için bahsetmemesini nasıl düşünemeyiz, nasıl kafamızı çalıştıramayız doğrusu inanamıyorum. Şöyle bir araştırdığınızda da asla tersi yönde kötü bir örnekte oluşmamıştır hiçbir zaman. Şunu belirtmeliyim ki, tek kural koyucu Yaradandır, oda bundan asla söz etmemiştir, Rabbim söylemeyi unuttu da birilerimi hatırladı Allah korusun (HÂŞÂ). Bunları söyleyerek hem dine zarar veriyor, hem de o öksüz yavruları yalnızlığa itiyoruz. Bu sözleri rabbim söylemediği halde söyleyenler, yetimleri aile şefkatinden uzaklaştıranlar, lütfen bir daha düşünsünler de, nasıl bir vebal altına girdiklerini hatırlasınlar inşallah.

Ayrıca ince bir konu vardır ki, onu da bahsetmeden geçmek yanlış olur düşüncesindeyim. Evlatlık aldığımız, eğer çocuk kız ya da erkek, bebekken alınıp anne tarafından emzirilir ise, bu durumda alınan evlatlık, çok daha değişik konumda olacaktır ve sütanne konumunda olduğundan her iki tarafa da, hatta varsa evin çocuklarına da nikâh düşmeyecektir. Bakın hem bu durumda hem de emzirmediği durumda, evin içinde birlikte olmanın yasaklandığı tek bir ayet, hüküm göremezsiniz.

Bu konuyu geleneksel İslam ın inandığı şekliyle araştırmaya devam ettiğimde, daha da üzücü konuşmalara şahit oldum. Evlat almayı düşündüğünü, ama sonra vazgeçirildiğinden bahsediyor, bir aile ve bir başkası da ona akıl veriyor ve şöyle diyor.

( Yani eğer Allah çocuk vermiyorsa bir insana çocuğa ayıracağı vakti başka yararlı şeylerle (ilim Gibi) değerlendirebilir. Veya yetim çocukları evlatlık almaktan ziyade onlarla dışarıdan ilgilenip yardımcı olunabilir.


Aslında çocuk sahibi olmak büyük bir mesuliyettir. Olmaması da bence bu mesuliyetten kurtulmanın bir nimeti olarak düşünülürse güzeldir.)

Bizler ne yazık ki bir konu hakkında fazla bilgimiz olmasa bile, çok güzel fikirlerde(!) böyle üretebiliyoruz, yani herhalde pratik zekâ bu olsa gerek. Düşünün yetim çocuğa vereceği şeyin yalnız para ve maddiyat olacağını düşünen bir insanın, kendi çocuklarını nasıl yetiştirdiğini görmek istemem doğrusu. Bu düşünceye bu fikre peygamberimizi örnek vermek isterim, bakın neler söylemiş. Allah resulünde bizler için gerçekten güzel örnekler böyle alınmalıdır.

(“Yetimlere, gayet merhametli ve şefkatli olan baba gibi olunuz.”Buyurmuşlardır.)


(Onların ıslahını düşünmek, talim ve terbiyelerine bakmak, her türlü maddi ve manevî ihtiyaçlarını, üzüntülerini gidermeye çalışmak, yetimlere yapılacak en güzel iyiliklerdir; aynı zamanda İslâm dininde yüksek bir mertebedir.)

(Evlerinizin Allaha en sevimli geleni, içinde ikram gören bir yetimin bulunduğu yerdir.”)

(“Müslümanlar hakkında en hayırlı ev, içinde kendisine iyi bakılan bir yetimin bulunduğu evdir. Müslümanlar hakkında en kötü ev ise, içinde kendisine iyi davranılmayan bir yetimin bulunduğu evdir. Ben ve yetime bakan cennette şu iki parmak gibiyiz.”)

(Yetimi himaye eden kimse ile ben cennette şahadet parmağı ile orta parmak gibi yakın olacağız")

Değerli arkadaşlarım doğrusu bu konuyu araştırmama vesile olan arkadaşımdan binlerce kez Allah razı olsun, bu konuyla ilgili ayetleri biliyordum, ama toplumda genel kanının ve düşüncenin bu kadar yanlış olacağını hiç tahmin etmiyordum. Yukarıdaki sözler peygamberimizin sözleri. Acaba bu sözlerden siz, evinizde sizinle birlikte evlatlıklarınızla yaşamanız namahremdir, yasaktır diye mi anladınız?

Bakın Rabbim den bir ayet örneği daha vermek isterim, konunun daha iyi ve net bir şekilde anlaşılması için.

Bakara 220;Dünya ve âhiret hakkında... Sana yetimlerden de soruyorlar. De ki: "Onları, işe yarar hale getirmek kendileri için daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir." Allah, bozguncuyu barışseverden ayırmasını bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi zora sürerdi. Allah, tüm onurların sahibi, tüm hikmetlerin sahibidir.

Peki, dostlar bu ayetler bu kadar açık iken, nasıl olurda birileri çıkarda aynı evde yaşamaları doğru değildir, namahremdir der? Lütfen birde kendinize sorun bu soruyu, siz olsanız söyleyebilir misiniz? Doğrusu bu konularda o kadar çok yanlış konuşan var ki, söylemeye utanıyorum.

İsterseniz konuyu biraz dağıttık birde özet yapalım daha iyi anlaşılması için. Demek ki İslam dininde evlatlık almak var, yalnız dikkat edin evlat edinme yerine evlatlık alma, bu iki kelime günümüzde değişik anlamlarda kullanılıyor. Eğer bu iki kelime bahsettiğimiz şekilde kullanılıyorsa sorun yok demektir. Yalnız Yaradan bu konuda şunları söylüyor. Alacağınız evlatlıkların ailesi ve geldikleri yer belliyse babalarını, yani ailesini asla unutturmadan yetiştirilmesini istiyor. Buradan şunu da çıkarabiliriz, eğer ailesi belli ise gerçek babanın soyadını da taşımalıdır anlamı çıkıyor. Yalnız ayete dikkat ettiğinizde bir istisna söz konusu şöyle diyor.

(. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, o takdirde onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanılarak işlediğiniz şeyde, üzerinize günah yoktur.)

Bu durumda yanılarak yapılacak bir yanlıştan sorumlu tutmuyor Rabbim. Bu ne olabilir dersiniz? Aile belli değilse kendi adını vermenin günah olamayacağını ben anladım, doğrusunu Rabbim bilir. Sizde düşünün lütfen bu durumda yanılarak ne yapılabilir ki? Konumuz evlatlık almak ve onun babası belli değil, ayette istenen babasını unutturmadan büyütmek. Babada belli değilse, Allah a sığınılarak yapılan tek yanlış kendi adını vererek büyütüp, onu yetiştirmek, ama ilerde onun evlatlık olduğunu söylemek şartıyla tabi.

Şunu da söylemeliyim ki, okuduğum birçok yazıda evlatlık konusuna karşı çıkanların birçoğu, ileride evin içinde namahrem olacağını söyleyerek buna karşı çıkmaktadırlar. Kuran İslam ın akıl ve mantık dini olduğunu ve bizler için kolaylaştırıldığını söyler ve her türlü örneğin kuran da olduğundan bahseder. Ama bizler her nedense, Rabbim in koymadığı bir kuralı, vermediği bir hükmü sanki dinin temellerini bizler kurmuş gibi kurallar koyarsak, güzel dinimizi hem mantıksız hale getirir, hem de zorlaştırırız.

Şimdi ayetleri bir düşünelim, lütfen hiçbirinde aldığınız evlatlıklarla beraber oturmayın diyor mu? Ya da aldığınız evlatlıkları, şu ya da bu yaşa getirdikten sonra evden çıkarın diyor mu? Yine bahsettiğimiz ayetlerde bu çocuklar evin hanımına ya da beyine veya beraber yaşadığı kardeşlerine namahremdir diyor mu? Kesinlikle hayır. Hatta evlatlarınızdan ayırmadan onlara eşit davranın diyor. Peki, ne diyor? Onları işe yarar hale getirinceye kadar evinizde yetiştirebilirsiniz. Eğer bir arada yaşarsanız onlar sizlerin kardeşinizdir diyor. İnsan kardeşi gibi görmesini istediği biri için, nasıl olurda namahremdir damgasını vurabilir? Bunu rabbim açıkça söylemiş. Bakın Allah bozguncuyu barışseverden ayırmasını bilir diyor ayetinde. Doğrusu insanın niyeti bozuksa, kalbi fesatsa, bu tür insanlar bozguncudurlar, Rabbimde bu tür insanları barışsever insanlardan ayırmasını ben bilirim diyor.

Lütfen bu ayeti iyi düşünelim, Rabbim in koymadığı bir yasağı bir kuralı koyarak İslam ı zorlaştırmaktan öte, mantıksız hale getirmeyelim. Tabi en önemlisi bizleri ilgilendiren, ayetler bunu söylüyor. Bahsettiğim hadislerde ne diyordu, evlatlıklarınıza baba gibi olunuz. Maddi ve manevi ihtiyaçlarını görünüz. Allah katında evlerin en güzeli, içinde yetimin yaşadığı evdir diyordu. Ama birileri çıkıp namahrem diyebiliyor, Rabbim hiçbir sınır ve yasak koymamasına rağmen onlar koyabiliyor. Sanki eksiği tamamlarcasına (HÂŞÂ). En güzel sözü de peygamberimizin yetimi himaye eden kimseyle, cennette beraber olacağını söyleyerek bizleri nasıl teşvik ediyor? Sizlere bu konu hakkında Diyanet İşleri başkanlığına sorduğum soruya verilen cevabın içinden, özet olabilecek bir parağrafıda aynen sunmak istiyorum, fikir vermesi açısından.

( Bu itibarla, mahremiyet ile ilgili dini kayıt ve şartlara riayet etmek kaydıyla, gerek kimsesiz çocukları sırf hayır işlemek amacıyla bakıp yetiştirmelerinde; gerekse çocuğu olmayan ailelerin çocukları gibi büyütmek üzere evlatlık edinmelerinde bir sakınca görülmemektedir.)

Değerli dostlarım ben elimden geldiğince kurandan ve Rabbim in ayetlerinden anladıklarımı sizlerle paylaştım. Doğruyu yalnız doğruyu RABBİM bilir. Eğer yanlışım varsa Rabbim in şefkatli kollarına sığınır, bağışlamasını dilerim. Sizlere düşen bu sözlerimin doğruluğunu kurana bakarak, okuyarak ve onun ayetleri üzerinde düşünerek anlamaya çalışmak olmalıdır. Güveneceğimiz dayanacağımız en güvenilir kaynak rabbin kelamı KURANDIR. Bizler dinin kurallarını KURANDAN almadığımız sürece, gerçek İslam ı yaşamamız asla beklenemez. Hüküm veren, kural koyan Rahmandır, bunu unutmadan imanımızı güçlendirmeli ve yaşamalıyız.

Rabbimden dileğim bizleri kuranın güneşinden istifade eden, onun nuruyla nurlanan, gözlerinde perde olmayan ve gönülleri mühürlenmemiş kullarından olmamız dileklerimle.

SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

************************************************** ******


Hakkini helal et Haluk Kardesim, sana danismadan yazini ele aldigimdan dolayi.


Degerli Kardesimiz Haluk'un bu yazisini sunarak konuyu acmak istedim, ellerine saglik her zamanki gibi emek verip özenle hazirlamis. Allah ondan razi olsun.


Evet degerli Kardeslerim, günümüzde pek cok ailenin arzusu COCUK SAHIBI olmak, tabii ki imkanlari sayesinde.

Haluk Kardesimizin degindigi önemli nokta EMZIRME yoluyla evlatlik sütcocugu olacagindan gayet olumlu bir görüs.

Bu demek oluyor ki evlatlik cocugun iki yasindan kücük olmasi gerekir, sayet Kur'anda emzirme 2 yil olarak gecerli sayildiginda. Buna ragmen evlatliga ailenin soyadi verilebilinirmi? Emzirme yoluyla saglanan SÜT akrabaliklari diyelim onlarla evlenmeye engeldir, fakat kan yoluyla olan akrabaliklar gibi Miras meselelerinde nasil olur?

O cocuk kendisini emziren kadinla süt-akrabaligi olusturur, acaba ailenin öbür fertleri karsisinda durum ne olur, otomatikman tüm bireyler ile bir süt-akrabaligi mi olusturur, yoksa yalnizca belli basli aile bireyleriyle mi?

Sünnilerin haramlik selamliklariyla karistirmayalim meseleyi.

Emzirme yasindan büyük olan cocuklarin ise evlatlik edinmesinde herhalde Kur'anin buyruklari gecerli olmalidir. Babalari belli olmayan evlatliklar kardes ve dost olarak kabul ediliyor. Tüm müslümanlar da birbirlerin kardesleridir ve dostudur. Bu türlü dostlu ve kardeslik kan akrabaligi ile bir degildir. Kan yoluyla baglilik herseyden evvel gelir (kafir olmadiklari müddetce ayri görüsler vardir burada ona deginmeyecegim).

Haluk Kardesimiz Allah Resulünün amca oglu Ali'yi örnek veriyor. AMCAOGLU bir evlatlik ile ayni seviyede degildir. Arada kan bagliligi var.

Allah Resulü de bir sütanne tarafindan emzirilmistir, acaba o sütanne neden örnek verilmemis Kur'anda Peygamberin annesi olarak?
Tabii rivayetlere göre dogru ise emzirilme olayi.

Hem bir kadin bir cocugu emzirdiginde, o cocuk o kadinin bütün ailesiyle bir süt-akrabaligi kurmus oluyormudur?

Ey iman edenler ne mallarınız ne çocuklarınız sizi ALLAH'ı zikretmekten 'tutkuya kaptırarak-alıkoymasın'; kim böyle yaparsa artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir. (63/9)

Ey iman edenler gerçek şu ki sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer) düşmandırlar. Şu halde onlardan sakının. ALLAH Yine de affeder hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız artık elbette bağışlayandır esirgeyendir. (64/14)

Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. ALLAH ise büyük ecir (en güzel karşılık) O'nun Katında olandır. (64/15)

Mal (servet) ve çocuklar sahibi oldu diye (68/14)


Insan hayatta her istedigini elde edemez, ille de herkesin cocuk sahibi olacak diye bir kanun da yok herhalde.

Cocuk sahibi olacagiz diye harcanan milyarlar ile cocuk yuvalari acilabilir, cocuk özlemi icinde olanlar, cocuklar arasinda ayirim yapmadan, o yuvalarda görevler üstlenebilirler. Bir evlatlik edinmek icin harcayacaklari paralari ve zamani birden fazla cocuklar arasinda bölüstüp birazda dünya düzenine yardimci olurlar. Yalnizca kendi egoistce sahip olma hirslarindan dolayi ille de bir tek cocuga yöneltmemeleri gerekmez mi tüm varliklarini.

Zannediyormusunuz ki, illede cocuk sahibi olmak isteyenler tüm dünyanin kimsesiz cocuklarina da ayni hisleri duyuyorlar? Yo, ille de bana ait olsun, benim olsun, yanimda olsun. Cocuk sahibi olamamayi bir eksiklik olarak görüyorlar.

Kac insan taniyorsunuz, kendileri cocuk sahibi olamadiklari halde, maddi durumlari bozuk olan fakir bir aileye cocuklarini gecindirmede yardimci olabilen.

Hic düsündümüz mü, dünyanin hangi kösesine bakarsaniz bakin, cocuklarin en bol oldugu ülkeler en fakir olan ülkelerdir diye. Bu ülkelere gereken yardimlar yapilmis olsa en azindan öksüzlerin sayisinda bir azalma olabilir. Acliktan ölenlerin sayisi azalir. Olmayan iki kurusu kazanmak icin anne ve babalar cocuklarina biraz daha fazla zaman ayirabilir.

Ama gelin görün ki, yine parasi olanin düdügü caliniyor. Bir evlatlik edinebilmenin daha en bastan harcattigi parayi bir düsünün. Demekki bir yerlerde bir biriktirme yapmislar. Ki kimseye maddi durumu incelenmeden evlat edinme müsaadesi verilmiyor herhalde. Paran mi var, her seyi satin alabilirsin. Modern kölelik. Devletin müsaadesi olmadan evlatlik edinme uygulanmiyor herhalde.



Hic bir seye ihtiyaci olmayan, tüm kainatlarin sahibi olan ancak ve ancak Allah'tir. Insanoglu acizligini bir türlü kabul etmek istemez, onun var benim neden olmasin der.

Hic düsündük mü acaba, cocuk sahibi olmak tamamen kendi elimizde olan bir seymidir? Tabii ki özgür karar vermemizle ve arzu etmemizle, demek istedigim biz miyiz yaraticisi?

Hani son zamanlari moda olan konu varya Allah kimin kiminle evlenecegini bilirmi? O misal, kimin cocuk yapabilecegini yapabilemiyecegini de bilmiyor da bizlermi veriyoruz karari? Allah bilmiyor ama, ben 5 cocuk dogurayim gibilerinden? Hicte öyle görünmüyor, hadi yapsinlar bakalim cocuk sahibi olmak isteyip de bu arzularina kavusamayanlar. Elbette bunda da bir hayir vardir.

Olmayan cocugun sevgisini, bagliligini, özlemini kim Rabbine yöneltebilir?

Selam ve dua ile.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
evlatlik, kuranda


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:42 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam