hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > MAKALELER(DİNİ ve SİYASİ) > Siyaset

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 11. May 2011, 08:41 PM   #1
AHMED KILICKAYA
Banned
 
Üyelik tarihi: Nov 2010
Mesajlar: 7
Tesekkür: 0
3 Mesajina 4 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
AHMED KILICKAYA has much to be proud ofAHMED KILICKAYA has much to be proud ofAHMED KILICKAYA has much to be proud ofAHMED KILICKAYA has much to be proud ofAHMED KILICKAYA has much to be proud ofAHMED KILICKAYA has much to be proud ofAHMED KILICKAYA has much to be proud ofAHMED KILICKAYA has much to be proud of
Standart Demokrasi asla islam ile bağdaşmaz

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

DEMOKRASİ
ASLA
İSLAM İLE BAĞDAŞMAZ


DEMOKRASİ ;
ÇAĞDAŞ PUTTUR
SAPIK DİNDİR
CAHİLİYYE HÜKMÜDÜR


Bilhassa son zamanlarda literatürde bazı kitaplarda, gazete ve dergilerde, makalelerde, söyleşilerde, televizyonlarda kimi sözde liderler ve sözde alimlerin “demokrasinin İslam’dan olduğu”, “demokrasinin İslam ile bağdaştığına” dair sözlerini sık sık okuyoruz, işitiyoruz. Onların bu sözlerini şu şekilde delillendirmeye çalıştıklarını görüyoruz:

1-Demokrasi, seçim demektir. İslam’da da seçim vardır. Peygamberimizden sonra halifeler seçimle gelmişlerdir. O halde demokrasi İslam ile bağdaşır.

2-Demokraside “inanç ve vicdan özgürlüğü” vardır. İslam’da da “dinde zorlama yoktur” ayeti vardır. O halde demokrasinin özü islam’da vardır ve ikisi bağdaşır.

3-Demokraside danışma ve yöneticileri muhasebe vardır. Bu ise İslam’daki “şûra ve muhasebenin” ta kendisidir. O halde demokrasinin özü İslam’da vardır.

Bu sözde delillerin vakıaya mutabık olmadığını yani batıl ve çürük olduğunu ortaya koymadan önce şunu belirtmekte yarar vardır:

İki din yada ideoloji yada sistem karşılaştırılırken cüzlerindeki olası benzerliklerden hareketle değerlendirilerek aynileştirilmezler yada sentez edilmezler yada bağdaştıkları ileri sürülemez. Bilakis dinler, ideolojiler ve sistemler esasları ve bu esaslar üzerine kurulu kavramsal, kurumsal ve kuramsal yapıları ile bir bütün olarak ele alınıp değerlendirilirler.

Bu usül kaidesi gözardı edildiğinden kimi sözde alim ve liderler içinde yaşadıkları dönem ve bölgelerdeki yaygın ve baskın din ve ideolojiler ile İslam’ı bağdaştırma gayretine girdikleri görülmektedir… “İslam sosyalizmi”, “İslami milliyetcilik”, “Türk-İslam sentezi”, “İslam liberalizmi”, “İslam cumhuriyeti”, “dinler bahçesi”, “demokratik İslam”, “demokratik hilafet”, demokratik içtihad” vb gibi...

Bu ve benzeri söylemler; fikir sapmasıdır. Şeytani bir kandırmacadır. Hak ile batılın karıştırılmasıdır. Batıla “hak” kılıfı geçirme, batılı hakkın yerine koyma gayretidir.

Böylesi yaklaşımlar kesinlikle caiz değildir. Bunu Allahu Teala sarih bir şekilde yasaklamıştır. Şöyle buyurmuştur:

وَلاَ تَلْبِسُواْ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُواْ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ

“Hakkı batıla karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin.” (Bakara:42)

وَقُلْ جَاء الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا

“De ki; «Hak geldi, batıl yokoldu. Zaten batıl yok olmaya mahkumdur.” (İsrâ: 81)

الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ أَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَآمَنُوا بِمَا نُزِّلَ عَلَى مُحَمَّدٍ وَهُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ كَفَّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَأَصْلَحَ بَالَهُمْ
ذَلِكَ بِأَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا اتَّبَعُوا الْبَاطِلَ وَأَنَّ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّبَعُوا الْحَقَّ مِن رَّبِّهِمْ كَذَلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ لِلنَّاسِ أَمْثَالَهُمْ

“İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların işlerini Allah boşa çıkarmıştır.
(Allah) İman edip salih amellerde bulunan ve Muhammed'e indirilene -ki o Rablerinden bir haktır- İman edenlerin kötülüklerini örtüp bağışlamış, durumlarını düzeltip ıslah etmiştir.
Bunun sebebi, inkâr edenlerin bâtıla uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. İşte böylece Allah, insanlara kendilerinden misallerini anlatır” (Muhammed:1-3)

بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ

“Bilakis biz, hakkı bâtılın tepesine bindiririz de o, bâtılın işini bitirir. Bir de bakarsınız ki, bâtıl yok olup gitmiştir. Yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!” (Enbiya: 18)

Demokrasinin bir hakikat olmadığı, içi boş, batıl, uyduruk şeytani bir aldatmaca söylem olduğunu bundan önceki “Demokrasi Şeytani Aldatmacadır” başlıklı yazımızda izah etmeye çalışmıştık.

Demokrasinin İslam ile bağdaştığını söyleyenlerin ileri sürdükleri sözde delilleri ele alalım:

1-Demokrasi sadece “seçim” değildir

Demokraside seçim olduğunu, İslam’da da ilk halifelerin genellikle seçimle geldiğini ileri sürerek demokrasi ile İslam’ın bağdaştığı söyleminin sakatlığı aslında ortada duruyor.

Öncelikle belirtelim ki demokrasi sadece seçim değildir. “Biryerde seçim varsa orada demokrasi vardır” denilmez. Zira krallık sistemlerinde de bazı konularda seçim olduğu bilinir. Fakat o sisteme demokrasi denilmez yada “demokratik krallık” denilmez. Zira seçim demokrasinin temel ögesi de değildir. Seçim sadece seçmenlerin herhangi bir husustaki istek ve tercihlerini öğrenmek için başvurulan bir üsluptur. Seçim teknik bir meseledir ve demokrasiye münhasır, has bir mesele de değildir. Ancak sözde demokrasi söyleminde seçim, her hususta başvurulması gereken ve neticesi bağlayıcı olan bir üsluptur. Zira her şeyin esası kabul edilen “halkın iradesini” öğrenmenin tek yolu olarak seçim görülmektedir.

İslam’da ise seçim sadece makamı boşaldığında halifeyi belirlemek için ve ümmet meclisinin üyelerini belirlemek için başvurulan bir üsluptur. Hemen her hususta seçime başvurulmaz. Ümmet meclisi ise; demokrasideki parlemento gibi bir yasama, yürütme ve yargının meşruiyet kaynağı değildir. Ümmet meclisi, sadece ümmetin ihtiyaçlarının, şeri ve meşru maslahatlarının takipcisi, halifeyi muhasebe edici, gerektiğinde ümmetin ihtiyaçlarındaki öncelikleri halifeye iletici istişare organıdır. Yasa ve siyaset belirleyen organ değildir…

Ümmet; Şeratın belirlediği seçme ve seçilme şartları çerçevesinde halifeyi seçebilir, fakat halife “Allah’ın indirdikleri” ile yönettiği sürece ümmet onu görevden alamaz. Kendisinde Şeriat’ın belirlediği görevden uzaklaştırılmasını gerektiren durumlar hasıl olduğunda halifenin görevde kalmasını ümmet istese de o görevde kalamaz.

Demek ki demokrasideki seçim ile İslam’daki seçim dahi aynı olmadığına göre Demokrasi ile İslam’ın bağdaştığı nasıl söylenebilir!..

2-“Şûra” demokrasi demek değildir

“Demokraside parlemento aynı zamanda danışma meclisidir. İslam’da da şûra ve istişare var. Dolayısıyla demokrasi ile İslam bağdaşır” söylemi de batıl bir sözdür. Şöyleki;

Demokraside istişare neticesinde karar çoğunluğun görüşü doğrultusunda alınmak zorundadır. Zira çoğunluğun görüşü halkın iradesini ifade eder. Onun için öyle olmak zorundadır.

İslam’da ise halife yönetim işlerinde istişare eder. Ancak o iş yada konunun ilgili tarafları ile istişare eder, herkes ile değil… Eğer halife, şeri hükümlerden birisini kanun yapmak istiyorsa o konuyu fakihler ile istişare eder. Eğer idari yani ümmetin meşru maslahatlarının tanzimi ile ilgili bir kanun belirleyecek ise o kanunun alanındaki uzman kişilerle istişare eder. Bu ve benzeri konularla istişare ettikten sonra kararı kendisi verir. Zira Allahu Teala’nın emri de bu doğrultudadır:

وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

“..Rablerine icabet edenler, namazı dosdoğru kılanlar, işleri kendi aralarında şûra ile olanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edenler..” (Şûra:38)

فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللّهِ لِنتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنفَضُّواْ مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ

“Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş (yönetim) konusunda onlarla müşavere et. Karar verdiğinde artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Ali İmran:159)

Görüldüğü gibi yönetim işlerinde meşverette bulunmak / şûraya başvurmak hem müslümanların vasfı olarak zikredilmiş hem de Resulullah’ın şahsında ümmetine emredilmiştir. Ancak şûra, sadece “danışmaktır”, “görüş almaktır” “karar vermek” değil!.. “Karar vermek” ise “danışana” bırakılmıştır, şûra / danışma meclisine değil!.. Zira “karar verdiğinde” denilmiştir, “karar verdiğinizde” denilmemiştir. Nitekim Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in uygulaması da bu doğrultuda olmuştur.

Bu yönüyle de demokrasi ile İslam asla bağdaşmaz. Zira demokraside karar meclisin çoğunluğu ile alınmak zorundadır.

3-“Dinde zorlama yoktur” ayeti
inanç ve vicdan özgürlüğü demek değildir

Demokraside var olduğu söylenen “inanç ve vicdan özgürlüğü” kişinin herhangi bir dini ve inancı benimsemesi ve istediği zamanda değiştirmesi yada hiçbir inanca sahip olmaması, bu hususta hiçbir kayıt ve sabitesinin olmaması, din ve inanç değiştirmekte hiçbir sınırlamanın olmamasıdır. Bu din, tek hak din İslam olsa da..

Halbuki İslam’da durum farklıdır. Zira kişi, İslam’a inanmaya ve müslüman olmaya zorlanmaz. Çünkü “iman etmek” tercih meselesidir. Tercih ise; ikrah / zorlama, baskı ile olmaz.

لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

“Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, rüşd (doğruluk) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu inkar /red edip Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.” (Bakara:256)

وَلَوْ شَاء رَبُّكَ لآمَنَ مَن فِي الأَرْضِ كُلُّهُمْ جَمِيعًا أَفَأَنتَ تُكْرِهُ النَّاسَ حَتَّى يَكُونُواْ مُؤْمِنِينَ
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ

“(Resûlüm!) Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?
Allah'ın izni olmadıkça hiç kimsenin inanması sözkonusu değildir. Allah, aklını kullanmayanları en yüz kızartıcı iğrençliğin / pisliğin / kirliliğin kucağına atar. ”
(Yunus: 99)

Tercih, serbest ortamda aklederek kanaat getirmek ile olur. Böylesi bir tercih ile kişi iman ettiğini söylemekle artık o dinin tek hak / doğru din olduğuna kanaat getirip güvenmiş ve bu güvenine başkaların da güvenmesini ilan etmiş demektir. Onun için “mü’min” demek “güvenen ve güven veren” demektir. Kelimei Şehadeti söyleyerek mü’min olan kimse, bu şehadeti ile İslam’a giriş sözleşmesini benimsediğini ilan etmiş olmaktadır. Bu sözleşme; o kişinin artık zihniyeti ve nefsiyetini Allah’ın elçisi Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’ in getirmiş olduğu dine göre şekillenmesini, amellerinde muhayyer / serbet, başıboş olmamasını, şeri hükümlerle mukayyed olmasını gerekli kılmaktadır.

-Kişinin İslam’dan irtad etmesi/ çıkması serbest değildir.

وَمَن يَرْتَدِدْ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَأُوْلَئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

“…Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.” (Bakara:217)

كَيْفَ يَهْدِي اللّهُ قَوْمًا كَفَرُواْ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ وَشَهِدُواْ أَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
أُوْلَئِكَ جَزَآؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّهِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
خَالِدِينَ فِيهَا لاَ يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلاَ هُمْ يُنظَرُونَ
إِلاَّ الَّذِينَ تَابُواْ مِن بَعْدِ ذَلِكَ وَأَصْلَحُواْ فَإِنَّ الله غَفُورٌ رَّحِيمٌ
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُواْ كُفْرًا لَّن تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الضَّآلُّونَ

“Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde, imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez.
İşte bunların cezası, Allah'ın meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerine olmasıdır.
İçinde temelli kalıcıdırlar. Onların azabı hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.
Ancak bundan sonra tevbe edenler, 'salih olarak davrananlar' başka. Çünkü Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.
Doğrusu, imanlarından sonra inkâr edenler, sonra inkârlarını arttıranlar; bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir.” (Ali İmran: 86-90)

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ ثُمَّ كَفَرُواْ ثُمَّ آمَنُواْ ثُمَّ كَفَرُواْ ثُمَّ ازْدَادُواْ كُفْرًا لَّمْ يَكُنِ اللّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلاَ لِيَهْدِيَهُمْ سَبِيلاً

“Gerçek şu, iman edip sonra inkâra sapanlar, sonra yine iman edip sonra inkâra sapanlar sonra da inkârları artanlar... Allah onları bağışlayacak değildir, onları doğru yola da iletecek değildir.” (Nisa: 137)

-Dini bütünü ile benimsememek, bir kısım hükümleri alıp diğerlerini
kabullenmemek de İslam’ın tasvip ettiği bir husus değildir.

أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاء مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
أُولَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُاْ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالآَخِرَةِ فَلاَ يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ

“…Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
İşte onlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir.”
(Bakara: 85-86)

إِنَّ الَّذِينَ فَرَّقُواْ دِينَهُمْ وَكَانُواْ شِيَعًا لَّسْتَ مِنْهُمْ فِي شَيْءٍ إِنَّمَا أَمْرُهُمْ إِلَى اللّهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ

“Dinlerinin öngördüğü inanç ve ümmet birliğini parçalayarak çeşitli akımlara bölünenler ile, senin hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara ilerde yaptıklarının akıbetini bildirecektir.”
(En’am: 159)

مُنِيبِينَ إِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكِينَ
مِنَ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ

“Allah'a yönelerek O'na karşı gelmekten sakınınız, namaz kılınız, dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka olan, her fırkasının da kendisinde bulunanla sevindiği müşriklerden olmayınız.” (Rûm: 31-32)

-Mü’min kişi dini yükümlülüklerini yerine getirip getirmemekte serbest
değildir.

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ
اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُّبِينًا

“Allah ve Rasulü bir şeye hükmettiği zaman; ne mü'min erkekler için ne de mü'min kadınlar için artık işlerinde bir seçme hakkı olamaz. Kim de Allah'a ve Rasulüne isyan ederse; şüphesiz ki apaçık bir sapıklıkla sapmış olur.” (Ahzab: 36)

İşte bu noktalardan da bakıldığında görülüyor ki; İslam ile demokrasi asla bağdaşamaz..


4-Hakimiyet milletin yada ümmetin değildir
Hakimiyet Allah’ın Şeriat’ınındır

“Hakimiyet”; kendi üstünde bir başka güç ve irade kabul etmeyen, tüm hakkın, hukukun ve yetkinin meşruiyet / yasallık kaynağı olan, kendisine kayıtsız şartsız boyun bükülen en yüksek irade demektir.

İşte böylesi bir iradeye “ilah” denir. O ilah ise ancak alemlerin Yaratıcısı ve Rabbı olan Allahu Teala’dır. Allah’ın dışında “hakimiyet sahibi” kabul edilenler sahte rablerdir, ilahlardır, putlardır. Sahte ilahlık taslayanlara da “tağut” denir.

Onun için “hakimiyet” bazılarının söylediği gibi teknik, basit tali / ayrıntı bir mesele değildir. Bilakis “asıl” meseledir. İman-küfür-din meselesidir. Arzda / yeryüzünde, mülkde gerçek hakimiyet sahibi kim dir?.. Bu soru hem Usuluddin / Dinin esaslarını açıklayan ilimin hem de Usululfıkıh / Fıkıh’ın esaslarını açıklayan ilmin en öncelikli temel sorusudur. Cevabı da ihtilafsız tektir. O da; hüküm / hakimiyet sadece Allah’a aittir.

يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ أَأَرْبَابٌ مُّتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ أَمِ اللّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
مَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِهِ إِلاَّ أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَآؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ

“Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı rabler mi daha iyidir, yoksa kahhar / mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı?
Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf:39- 40)

“Hükmün / hakimiyetin Allah’a ait olması” bazılarının sandıkları gibi “hakimiyetin ümmete yada millete ait olması” demek değildir. Zira Allahu Teala mülkde ortak kabul etmediği gibi hükümde de ortak kabul etmiyor. Kendisi dışındaki bütün “hakimiyet” iddialarının red edilmesini Kendisine imanın gereği kılıyor. Allah’a iman etmek de O’na kulluk etmek de sadece O’nun hakimiyetine teslim olmakla mümkün olmaktadır. O’nun hakimiyetine peygamber dahil bütün kullar boyun bükmekle emrolunmuşlardır. Onun için peygamberler kendilerini “müslümanların ilki” olarak vasıflandırmışlardır.

قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ الدِّينَ
وَأُمِرْتُ لِأَنْ أَكُونَ أَوَّلَ الْمُسْلِمِينَ

“De ki: "Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundum.
Ve ben, müslümanların ilki olmakla da emrolundum.” (Zumer: 11-12)

قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
لاَ شَرِيكَ لَهُ وَبِذَلِكَ أُمِرْتُ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُسْلِمِينَ

“De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir
O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum Ben müslümanların ilkiyim.” (En’am: 162-163)

“Hüküm / hakimiyet Allah’ındır” sözü hiçbir şekilde “Allah kulları arasına inip de onları yönetecek” şeklinde anlaşılmamıştır.

Allah’ın kullarının yaşam tarzlarını belirlemedeki “hakimiyetini”; Resulüne vahiy yoluyla indirmiş olduğu risaleti ve Şeriatı temsil etmektedir. Onun için tüm insanlardan Allah’ın Resulüne indirdiğine tabi olmaları istenmiştir.

كَانَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً فَبَعَثَ اللّهُ النَّبِيِّينَ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ وَأَنزَلَ مَعَهُمُ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِيَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ فِيمَا اخْتَلَفُواْ فِيهِ وَمَا اخْتَلَفَ فِيهِ إِلاَّ الَّذِينَ أُوتُوهُ مِن بَعْدِ مَا جَاءتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ فَهَدَى اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ لِمَا اخْتَلَفُواْ فِيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِهِ وَاللّهُ يَهْدِي مَن يَشَاء إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

“İnsanlar tek bir ümmetti. Allah müjdeleyici ve korkutucu peygamberler gönderdi ve onlarla beraber insanların ihtilafa düştükleri şeylerde, aralarında hüküm vermeleri için hak kitap indirdi. Halbuki kendilerine apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki ihtirastan dolayı ihtilafa düşenler de, o kendilerine kitap verilenlerden başkası değildir. İşte Allah, kendi iradesiyle iman edenleri, üzerinde ihtilafa düştükleri hakka ulaştırdı. Allah dilediğini dosdoğru yola ulaştırır.” (Bakara: 213)

اتَّبِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلاَ تَتَّبِعُواْ مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء قَلِيلاً مَّا تَذَكَّرُونَ

“Rabbinizden size indirilene tabi olun / uyun, O'ndan başka velilere uymayın. Ne az öğüt alıyorsunuz.!.” (A’raf: 3)

قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

“De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin mülkü / hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği elçiyim. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona tabi olun / uyun ki doğru yolu bulasınız.” (A’raf: 158)

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ

“Onlara: Allah'ın indirdiklerine tabi olun / uyun, denilince: Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız, derler. Ya şeytan, onları yalımlı azaba çağırıyor idiyse?!.” (Lokman: 21)

وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلاَ تَتَّبِعُواْ السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَن سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
وَهَذَا كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُواْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُون
َ
“Bu benim dosdoğru olan yolumdur. Şu halde ona uyun. Sizi O'nun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın. Bununla size tavsiye etti, umulur ki korkup sakınırsınız.
Bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”
(En’am: 153,155)

Ayrıca Allahu Teala, “Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyi / yönetmeyi” imanın gereği olduğunu da açıkca ortaya koymuştur. Şöyle ki:

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

“..Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.”
“..Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.”
“..Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.”
(Maide: 44,45,47)

وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ عَمَّا جَاءكَ مِنَ الْحَقِّ
وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَآ أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَن بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللّهُ إِلَيْكَ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَاعْلَمْ أَنَّمَا يُرِيدُ اللّهُ أَن يُصِيبَهُم بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ

“Kendinden önceki kitapları doğrulayan, onların yerine geçen bu kitabı, gerçekleri kapsayıcı olarak sana indirdik. Allah'ın sana indirdiğiyle aralarında hükmet. Sana gelen gerçekleri bırakıp onların hevesine uyma…
Aralarında, Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından / bazı hükümlerinden seni şaptırmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır.” (Maide: 48-49)

إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّهُ وَلاَ تَكُن لِّلْخَآئِنِينَ خَصِيمًا

“Şüphesiz, Allah'ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için biz sana Kitabı hak olarak indirdik. (Sakın) Hainlerin savunucusu olma.” (Nisa: 105)

Kur’an’da geçen Resulullah’a “Allahtan indirilen”, “Resulullah’a gelen”, “Resulullah’ın getirdiği”, “Resulullah’ın hükmü” gibi tabirlerle kastedilenin Kitap ve Sünnette toplanan ve onlardan çıkartılan hükümlerin toplamını ifade eden kelime “Şeriattır”.

شَرَعَ لَكُم مِّنَ الدِّينِ مَا وَصَّى بِهِ نُوحًا وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى أَنْ أَقِيمُوا الدِّينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا فِيهِ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِكِينَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَيْهِ اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَن يَشَاء وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَن يُنِيبُ

““-Dini elbirlik ikame edin / hakim kılıp tatbik edin ve bu hususta ayrılığa düşmeyin.” diye Allah, dinden Nûh’a tavsiye ettiğini ve sana vahy eylediğimizi; bir de İbrahîm’e, Mûsa’ya, İsâ’ya tavsiye ettiğimizi, sizin için şeriat yaptı. Müşriklere, kendilerini davet ettiğin (bu tevhid dini) ağır geldi. Allah ona (bu hak dine) dilediklerini seçecek ve ona dönüb itaat edenleri hidayete erdirecektir.” (Şûra: 13)

أَمْ لَهُمْ شُرَكَاء شَرَعُوا لَهُم مِّنَ الدِّينِ مَا لَمْ يَأْذَن بِهِ اللَّهُ وَلَوْلَا كَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ وَإِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

“Yoksa Allah'ın izin vermediği bir şeyi, dinde onlara şeriat kılacak ortakları mı var? Şayet kesin söz bulunmayacak olsaydı; aralarında derhal hüküm verilirdi. Doğrusu zalimlere elim bir azab vardır.” (Şûra: 21)

لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا

“...Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık...” (Maide: 48)

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلَى شَرِيعَةٍ مِّنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاء الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ

“Sonra da (din ve dünya) işinde seni ayrı bir şeriat üzere görevlendirdik. Artık sen ona uy; bilmeyenlerin heveslerine uyma !..” (Casiye: 18)

İşte Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimize Allahu Teala’nın indirmiş olduğu bu İslam Şeriatına tabi olmayı; sözde değil de özde benimsemeyenlerin, onun hakimiyetine içlerinde hiç bir sıkıntı duymadan boyun eğmeyenlerin iman etmiş olamayacaklarını kesin bir şekilde Allahu Teala belirtiyor. Şöyle buyuruyor:

فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيمًا

“Hayır, hayır! Rabbine andolsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda senin hakemliğine başvurmadıkça sonra da vereceğin hükme, gönüllerinde hiçbir burukluk duymaksızın, kesin bir teslimiyetle uymadıkça iman etmiş olamazlar.” (Nisa: 65)

Şeriatın hakimiyetini özünde benimseyenler; “Şeriatın kestiği parmak acımaz”, “Şeriatın hükmü karşısında boynum kıldan incedir” demişlerdir. Çünkü “hakimiyet Şeriatındır”. Bu hakikata iman etmeyen kesinlikle Allah’a iman etmiş olmuyor, bunu da yukarıdaki ayeti kerimede yine bizzat Allahu Teala bildiriyor.

Şeratın hakimiyetinden başka hakimiyeti yani tağutların hakimiyetini kabul edenlerin aynı zamanda Allah’ın Resulüne indirilenlere yani Kitaba, Sünnete önceki kitaplara iman ettiklerini söylemelerinin;
-boş ve geçersiz bir iman iddiası olduğunu,
-onların aslında şeytanın güdüm alanına girmiş sapık kimseler olduğunu,
-aralarında Allah’ın Resulüne indirdiğine göre hüküm verilmesine / yönetime davet ettiklerinde bu davete yüz çevirenlerin nifak yani küfür sahibi olduklarını Allahu Teala gayet açık bir şekilde bildiriyor:

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْاْ إِلَى مَا أَنزَلَ اللّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنكَ صُدُودًا

“Sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağut'un hükmüne / hakimiyetine başvurmak istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister.
Onlara: Allah'ın indirdiğine ve Resûl'e gelin (onlara başvuralım), denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.” (Nisa: 60-61)

Bu hakikatlara rağmen; her ne kadar uygulaması yalan olsa da teorisinde “eğemenliğin / hakimiyetin millete ait olduğunu” esas kabul eden demokrasinin İslam ile bağdaştığı nasıl iddia edilir!..

Madem ki “demokrasi” kökleri eski Yunan felsefesine dayanan, Batının “modernizim” denilen yaşam tarzının ilkelerinden ve sistemlerinden birisidir. Yani Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in “getirdiklerinden” değildir. O halde “demokrasinin İslam’dan olduğu yada İslam ile bağdaştığı” iddiası bir bidattır. Yani dinden olmadığı ve dinle bağdaşmadığı halde onun dinden olduğu iddiasıdır. Bu iddia ise dalalet / şaşkınlık ve sapkınlıktan başka birşey değildir, red olunur. Bu hususta Buhari, Müslim gibi Hadis kitaplarındaki “Bidat” ile ilgili hadislere bakılmasını tavsiye ederiz.

Demokrasi bir batıl dindir ve puttur

“Demokrasi” denilen bu batıl / içi boş uyduruk söylem günümüzün putu / sahte ilahı ve dini haline geldi. Zira günümüzde “demokrasi” söylemi sadece yönetimle alakalı bir fikir, ilke ve sistemin adı olarak değil de her şeyin kendisine göre izah edildiği bir kriter / ölçü yada merci yada “ilah” yada “din” haline geldi. Yöneticiler, yönetimler, devletler, siyasetler “demokrasiye” göre değerlendirildiği gibi, insanların kişilikleri, şahsiyetleri, her türlü davranışları hep “demokrasiye” göre değerlendirilmektedir. “Demokrat” yada “demokrat olmama” vasfıyla vasıflandırılmakta, sınıflandırılmaktadır. Mesela; sözde demokratik kriterlere / değerlere göre davranışlarını belirleyen kişiye “demokrat kişi” denir. “Demokrat erkek”, “demokrat kadın”, “demokrat aile”, “demokrat çocuklar”, “demokrat öğretmen”, “demokrat öğrenci”, “demokrat işveren”, “demokrat işci”, “demokrat imam”, “demokratik ahlak”, “demokrasi ruhu”, “demokrasiye inanç”..vb

İslam’a göre ise; her şeyin kendisi ile değerlendirildiği değer ölçüsü; Allah’ın rızası / hoşnutluğu yada hoşnutsuzluğudur. Yani Allahu Teala’nın medhi ve zemmidir. Allah’ın emirleri ve nehiyleridir. Helaller ve Haramlardır. Husün-kubuh / güzel-çirkin, doğru-yanlış, hak-batıl, iyi-kötü, hayı-şer gibi yargılar ancak ancak Allah’ın Şeriatına göre belirlenir. Bu esasın hayatın merkezinden kaydığı toplumlar cehalet ve dalalet toplumları olurlar. Ne yazık ki günümüzde bütün toplumların hali budur. Allah’tan çok “demokrasi” söylemi zikredilir, vird edilir oldu. Ne yazık ki; bu toplumların çoğu bireyleri de Allah’ı unutarak “müslüman” kimliklerini kaybettiler, fasıklar ve şaşkınlar sürüsüne dönüştüler…
Nitekim dostlarını düşmanlarını ayırt edemez hale düştüler. Öyle olmasalardı şeytana uyarlar mıydı!..

Hizbuşşeytanın örgütleri konumunda olan ABD, AB, BM, NATO’nun ve onların içindeki büyük şeytanları Bush, Obama, Sarkozy, Blair, Camerun, Putin, Perez vb demokrasiye davet etmiyorlar mı!. Onun insanlık için evrensel değer olduğunu, onu benimsemeyenlerin şer / kötü kişiler olduğunu söylemiyorlar mı!.. Demokrasiyi müslümanlara pazarlarken de; “onu benimserseniz diktatörlerin zulmünden kurtulursunuz, özgürlüğe kavuşursunuz, kalkınırsınız, refah seviyeniz yükselir, biz size yardım etmek istiyoruz. Demokrasiyi benimseyin, hem demokrasi İslam ile de bağdaşır” demiyorlar mı!...

Kimliğinin farkında olan, hayata İslami bakış açısı ile bakan bir müslüman bu büyük şeytanlara hiç kanar mı!.. Onlara güvenir mi!.. Elbetteki hayır.. Ne yazık ki durum hiç de öyle değil… Onlara ve aralarındaki uşaklarına kulak veriyorlar. Demokrasiye kurtuluş simidi gibi sarılıyorlar… İşte bu durum Allah’ı unutmanın doğurduğu vahim neticedir.. Halbuki Allahu Teala bundan şu şekilde sakındırıyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنظُرْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنسَاهُمْ أَنفُسَهُمْ أُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.” (Haşr: 18-19)

Bu aslı, hakikatı olmayan uyduruk “demokrasi” söylemi gerçekten çağımızın “putu” haline geldi. Bu put “evrensel değer” olarak pazarlanmaktadır. Böylesi putlara ancak akletmeyenler inanırlar, tabi olurlar. O sesin arkasından sürüler halinde ancak cehalet, dalalet ehli yani hak ve hakikatı bilmeyen yada unutan şaşkınlar gider. Onlar şu ayetin muhataplarıdırlar

مَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِهِ إِلاَّ أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَآؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ

“Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf: 40)

Bu çağdaş batıl “demokrasi” dininin, Allahu Teala’nın şu sarih kavline rağmen nasıl İslam ile bağdaştığı söylenebilr!..

وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ
كَيْفَ يَهْدِي اللّهُ قَوْمًا كَفَرُواْ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ وَشَهِدُواْ أَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.
İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez.” (Ali İmran: 85-86)

Ayrıca demokrasi cahiliyye hükmüdür

Yani demokrasi İslam dışı bir yönetim iddiasıdır. Ona ancak iyi akletmeyenler ve kesin iman etmeyenler talip olurlar:

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ

“Yoksa onlar, cahiliyye / İslam dışı hükmü (ile yönetilmek) mi istiyorlar? Halbuki, kalben mutmain olan insanlar için Allahtan daha iyi hüküm sahibi olabilir mi?” (Maide: 50)

İslam ile Demokrasi asla bağdaşmaz

Şu halde bu hakikatler karşısında sadece sözde değil de özde müslüman olanlar yani gerçek mü’minler çağımızın bu putuna, sapık batıl dinine, cahiliyye sistemine asla inanmazlar ve tabi olmazlar. Bu çağdaş cahiliyye pisliğini tiran, diktatör, despot, zalim yöneticilerden kurtuluşun yolu ve alternatifi olarak görmezler. Şeytanın o ipine tutunmazlar. Çağdaş “hannas”ların vesveselerine kulak vermezler.

Gerçek mü’minler; yüzlerini sadece Allah’a yöneltirler, O’nun bizim için kemale erdirip razı olduğu dini İslam’ı tekrar fert ve toplum hayatlarına hakim kılarak, davet ve cihad yoluyla tüm yeryüzünü çağdaş tağuti sistemlerin oluşturduğu fitne, fesat, zulüm ve zulümattan / karanlılık ve kirliliklerden temizleyecek, hem mü’minlerin yaşamını hem de tüm yeryüzünü adalet, esenlik, güven, huzur, aydınlık, refah ile dolduracak olan Raşidi Hilafet Devletinin kurulması için ihlas ve ihsan ile çalışırlar. Yani hep birlikte sadece Allah’ın ipine tutunarak kurtuluşa erebilirler..

Tüm mü’minleri bu çalışmaya ve çağdaş hannasların vesveseleri karşısında alemlerin ve insanların rabbı, ilahı, sahibi Allahu Tealaya sığınmaya, sadece O’na yönelip güvenmeye, sadece O’na kulluk yapmaya, sadece O’ndan nusret / yardım istemeye ve O’nun vaad ettiği nusrete müstehak olmaya davet ediyorum.

وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ إِنَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
إِنَّ الَّذِينَ اتَّقَواْ إِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِّنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُواْ فَإِذَا هُم مُّبْصِرُونَ

“Ne zaman şeytândan bir fitleme (bir kötü düşünce) seni dürtüklerse, Allah'a sığın; çünkü O, işitendir, bilendir.
Allah'a karşı takvalı olanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese geldiği zaman, tezekkür ederler / durup düşünerek Hak ve hakikatları hatırlarlar da derhal gerçeği görmeye başlarlar.” (A’raf: 200-201)

AHMED KILICKAYA
www.islamiyontem.net
AHMED KILICKAYA isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
AHMED KILICKAYA Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
FEDAKARADAM (12. May 2011), Miralay (12. May 2011)
Alt 12. May 2011, 02:48 PM   #2
FEDAKARADAM
Uzman Üye
 
FEDAKARADAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 418
Tesekkür: 51
95 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
FEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud of
Standart

Gelin de bugünkü müslümanlara anlatmak lazım bunları.Demokrasiyi eleştirmemiz onları çok rahatsız etmektedir.Demokrasiyle İslamiyeti birbirine kıyasladıkları için demokrasiyi elden bırakmak istemiyorlar.Bu gibi müslümanlar hem laik hem de müslümanım diye geçinen zavallı güruhlardandır.
__________________
Ya İslam'la yükselir, Ya inkarla çürürsün.. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün!...(NECİP FAZIL KISAKÜREK)
FEDAKARADAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12. May 2011, 03:02 PM   #3
gerçek hanif
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2011
Mesajlar: 117
Tesekkür: 145
77 Mesajina 151 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
gerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud of
Standart

Kavram kargaşası.İnsanların bir birlerini boğazladığı ,adına da "cihad" dediği, biri ötekini (Çldürenin ), öldürürken besmele çektiği, öldürüleninde öldüren tarafından kelimeyi şehadet getirmeye zorlanarak canına kıydığı bir kargaşanın olduğu bir Dünya'da yaşıyoruz.
gerçek hanif isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
gerçek hanif Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Barış (22. May 2011), dost1 (12. May 2011), hiiic (12. May 2011), Miralay (12. May 2011)
Alt 12. May 2011, 05:13 PM   #4
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Laikliğin olmadığı bir yerde mezhep savaşları başlar,,, zaten laikliği istemeyenler de böyle ortamları seven, böyle çatışmalardan zevk ve çıkar sağlayan kişilerdir. Kısaca Allahsız müslümanlardır kendilleri.

Anlayana sivrisinek saz.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Barış (22. May 2011), dost1 (12. May 2011), gerçek hanif (12. May 2011), Miralay (13. May 2011)
Alt 12. May 2011, 07:21 PM   #5
gerçek hanif
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2011
Mesajlar: 117
Tesekkür: 145
77 Mesajina 151 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
gerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud of
Standart

Gençlik yıllarımda hergün üç-beş arkadaş bir araya geldiğimizde islam devleti kuruyorduk. Bize kurduruyorlardı .Bizi slogan müslümanı yapanlar sözde mücahitler bugün mütahit oldular.Abdestli kapitalist oldular. Demokrasiyi sözde beğenmezlerdi ama nedense beğenmedikleri bu rejimin sayesinde bugün kü zenginliklerine kavuştular.Mallarından infak etmek şöyle dursun ,yanında çalışana asgari ücreti reva gören,bazıları ise SGK pirimini bile yatırmayan ,İşçisine verdiği maaşını asgari ücretten gösterinimi ararsın,Kalem oynatarak sözde patronunu korumak,onu dahada zengin etmek adına geliri düşük gösterip,gideri arttıran mücahit muhasebeciler mi sorarsınız ,Gündüz mesaisinde yahudi tüccara taş çıkartanlar ,gece olunca güzdüz yaptıklarından pişman olacaklar ki kimi zikir çekmede,kimi cırtlak sesli hocalarının sohbetinde dizinin dibinde,kimi cemaatinin sohbetinde...Bu cumhuriyeti beğenmeyenler kendileriyle bir tezat içindeler.Niyeyse bizim Dindarlarımız kendileriyle çelişiyorlar.Hayatımız paradoks.vesselam.
gerçek hanif isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
gerçek hanif Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 5 Kisi:
Barış (22. May 2011), dost1 (12. May 2011), hiiic (13. May 2011), Miralay (13. May 2011), tevhit06 (14. February 2012)
Alt 13. May 2011, 05:37 AM   #6
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Bizim patronda sülümancı. sülümancılar burda oldukça zengin ve varlıklılar, daha öncede yaşadığım bir olayı dünde yaşadım. Bir tanesinin yanında çalışan arkadaşa sordum şartlar nasıl diye, sanki hep birlikte ortak karar almışlar gibi her cemaatin aynı aynı; sigorta asgari ücretten yatırılıyor, asgari ücret bankaya geri kalan elden, beğenmezsen çık, geç saatlere kadar mesaisiz hesapsız çalışma şartları v.s. resmen gösleri dönmüş ki nasıl en fazla kar sağlamak için sömürürüm düşüncesiyle haklara saldırıyorlar.

halbuki onların (mal ve imkan verilmiş inananların) bu tür olumsuzlukları ortadan kaldırmak için uğraşmaları gerekmezmiydi. Meğer memleketin düşmesini fırsat bekliyorlarmış. Şimdide dillerine laikliği demokrasiyi dolamışlar... Onlarda kalksında daha fazla sömürsünler, sülümancı ve nurcudan %2 diğer mezheplerde %50 kessinler v.s.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 5 Kisi:
Barış (22. May 2011), dost1 (13. May 2011), gerçek hanif (13. May 2011), Miralay (13. May 2011), tevhit06 (14. February 2012)
Alt 13. May 2011, 06:15 AM   #7
Derin Düşünce
Uzman Üye
 
Derin Düşünce - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2011
Bulunduğu yer: Bursa
Mesajlar: 120
Tesekkür: 413
79 Mesajina 268 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Derin Düşünce has much to be proud ofDerin Düşünce has much to be proud ofDerin Düşünce has much to be proud ofDerin Düşünce has much to be proud ofDerin Düşünce has much to be proud ofDerin Düşünce has much to be proud ofDerin Düşünce has much to be proud ofDerin Düşünce has much to be proud of
Standart

Kendi fikrimi izah etmek isterim. Beni baglar. Günümüz ve yurdumuzdaki demokrasiden, anladıgım sudur; Bu demokrasi baslıbasına kafestir. Kafes hemde buyuk bir kafes. Bir oda buyuklugunde bir kafes. Demokrasi, coklu katılım, siyasi partiler, toplum ve sınıfları... Bana göre düzen partileri sadece bu "kafesin icinde" daha iyi bir yasam vaadediyor. Kafesin icini guzellestirmekten bahsediyor. Ben ise ucsuz bucaksız gokleri arzuluyorum.

Kurani bir toplum mu? Sınıfsız, bayraksız, pasaportsuz, renk ayrımı olmayan bir toplum mu? Yani bir İslam bir esenlik toplumu?

Bu kuranın utopyası. Allah bizleri selam yurduna cagırır. Bu utopyanın gercek olacagı tek yer cennet. Yeryuzunu cennete cevirmeye calıs ve Cenneti haket. Yeryuzunu cehenneme cevir ve cehennem odunu ol. Basit! bu kadar basit...

Muhabbetle
__________________
Rabbim! ilmimizi, anlayışımızı, imanımızi ve sıdk üzere yakinimizi çoğalt! Rabbim! gerçeğe erdirdikten sonra kalplerimizi o gerçekten saptırma; bize indinden rahmet bağışla; kesinlikle sen sonsuz bağışlarda bulunansın. Rabbim! Dünyada ve ahirette sen bizim velimizsin. Bizim canımızi müslüman olarak al ve bizi iyilere kat. Rabbim! Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında en iyi sen hükmedersin. Rabbimiz bizi, suan üzerinde bulundugumuzdan daha doğru olana ulaştır.

Konu Derin Düşünce tarafından (13. May 2011 Saat 06:21 AM ) değiştirilmiştir.
Derin Düşünce isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Derin Düşünce Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Barış (22. May 2011), dost1 (13. May 2011), Miralay (13. May 2011), pramid (15. February 2012)
Alt 22. May 2011, 10:02 PM   #8
Barış
Uzman Üye
 
Barış - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
Barış is on a distinguished road
Standart

Selam Derin Düşünce,

Fikirleriniz beni de bağladı. Çok güzel izah etmişsiniz,katılıyorum.

Ütopyaya ulaşmak mümkün olmasa da, bugünkünden çok daha güzel bir memleket ve bugünkünden çok daha güzel bir dünyayı varetmek mümkün.

Yazı başlığını görünce de şeytan dürttü.(Suç benim değil onun. ) Yazmadan geçemeyeceğim. Demokrasiyi bilemem ama İLERİ DEMOKRASİ asla islam ile bağdaşmıyor diyebilirim.

Selam ile.
__________________
Kimse kimsenin yargıcı değil, olmamalı da zaten..Herkes kendi üzerinde gözetmen ve yargıç olsun..Kendimizi rahatsız edelim, dünyamız değişsin...Belki o zaman huzuru bulmuş benliğimiz başkalarına kendiliğinden ışık saçar../Elif.
Barış isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Barış Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (23. May 2011)
Alt 14. February 2012, 06:38 PM   #9
tevhit06
Yeni Üye
 
Üyelik tarihi: Feb 2012
Mesajlar: 11
Tesekkür: 2
7 Mesajina 15 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
tevhit06 has much to be proud oftevhit06 has much to be proud oftevhit06 has much to be proud oftevhit06 has much to be proud oftevhit06 has much to be proud oftevhit06 has much to be proud oftevhit06 has much to be proud oftevhit06 has much to be proud of
Standart

Dünyada dört türlü idare şekli vardır.
1. İstibdat ;astığı astık kestiği kestik bir yönetici
2.Mutlakiyet, istibdata benzer Mutlak bir kişinin sözünün geçmesi diğerleri sadece parmak kaldırır.günümüzdeki gibi.
3.Meşrutiyet Hem meclis var hem kral
4.Cumhuriyet ise cumhurun kendisini yöneteceği kişileri kendilerinin seçmesidir, ve islama en yakın olan idare tarzı da budur. bu gün hedef cumhuriyet , ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.
tevhit06 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
tevhit06 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
dost1 (14. February 2012), hiiic (15. February 2012), yeşil (14. February 2012)
Alt 15. February 2012, 06:38 AM   #10
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Çoğunluk yanlışta birleşince; yanlış olan düşünce/eylem doğru mu oluyor ?

Lut, Nuh, Salih vb nebiler çoğunluğun yanlışları ile mücadele etmediler mi?
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
hiiic (15. February 2012)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
asla, bağdaşmaz, demokrasi, ile, islam


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:23 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam