hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > TANIŞMA ALANI > Kendinizi Tanıtın

 
 
Seçenekler Stil
Alt 31. October 2017, 06:48 AM   #1
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart Iki numaralı mahkeme

ÖNSÖZ

İKİ NUMARALI MAHKEME 1963 yılının yaz aylarında Kara Harb Okulunda çalıştı,
harb okulu öğrencilerini yargıladı
ve İsmet İnönü hükümetini silah zoruyla devirmeye kalkışmaktan 75 Harb Okulu öğrencisini dört yıl ikişer ay hapis cezasına çarptı.

Bir de BiR NUMARALI MAHKEME vardı
ama o, Mamak'ta çalıştı
ve darbe girişiminde ele başılık eden harb okulu öğrencileri ile emekli albay Talat Aydemir ve emekli binbaşı Fethi Gürcan gibi darbeci subayları yargıladı.
Bu iki subay ölüm cezasına çarpıldı, asılarak idam edildi.

İKİ NUMARALI MAHKEME Mamak'takilerin değil,
harb okulu'nda yargılanan "bin dört yüz elli dokuz Harbiyeli"nin öyküsüdür,
duruşmalar sırasında tuttuğum notların üstüne kurulmuştur.

Olayın henüz dumanı tüterken yazılan notlar
bu günlerden o günlere değil, o günlerden o günlere bir bakıştır.
O yüzden belki biraz çocuksu ama son derece içten.

25 Haziran 1965 tarihli AKŞAM gazetesinde Çetin Altan
o Harbiyelilerin davranışını "çocuksu iyi niyet"e yorar ve ekler:

Türkiye'de hiçkimse acemiliğini onlar kadar ve o yaşta ödememiştir.

Gerçekten öyleydi,
bıyığı yeni yeni terlemeye başlayan birer çocuktuk.

Ülkenin yazgısıyla oynayan koca koca adamlar değildik
ama bazı koca koca adamlar kendi siyasi oyunlarını oynarken ayaklar altında biz kaldık.
HARBİYELİ ALDANMAZ diye bağıra bağıra aldandık;
hüngür hüngür ağladık ve kahkahalarla güldük, çocukça ve iyiniyetle.

İlhan Selçuk ise 17Aralık 1964 tarihli CUMHURİYET gazetesinde
"bazı tarih gerçeklerinin üstüne ışık serpmek"ten söz ediyor.
İyi güzel de o gerçeklerin üstüne kimin feneri tutulacak?
Sanırım olaya bir de ayaklar altında kalan o"çocuklar"ın gözüyle bakmakta yarar var.

Belki bu anlattiklarim o işi yapar,
öyle ki okunduğunda
kulaklara o çocukların ağlama sesleri ve kahkahaları gelir.

Ve inşallah bir gün
tam demokrasi ülkemizde yerleşir;
bu öykü, masal olur.


20-21 MAYIS GECESi

1962-1963
okul yaşantımın son ders yılı olacaktı.
Yıl sonu sınavları yapılıyordu.

Sınavlar
bir hafta önce başlamıştı,
bir hafta sonra bitecekti.

24.00'e kadar sınıfta ders çalışma izni vardı.

Arkadaşların çoğu o vakte kadar çalışıyordu
ama benim ilkem yıl içinde düzenli çalışıp yıl sonunda rahat etmekti.
Onun için her zamanki gibi 22.00'de yattım.

Yenice uyumuşum.
"Alarm vaaar!" feryatlarıyla uyandım.
"Kalkın arkadaşlar! Haydi arkadaşlar!"

Herkes telaş içinde kalkıp gidiyordu.
Koğuşta yalnızca iki ya da üç kişi kalmıştık,
ben de acele giyinip aşağı indim.

Depoda kendi silahımı bulamadım,
rast gele bir silah aldım.

Palaska da bana uymadı,
elime gelen birini takıştırıp dışarı koştum.

Bölüğüm iç avludaki toplanma yerinde yoktu,
okul kapısı ise sonuna kadar açıktı.

Kapıda nöbetçi yoktu.

Bölüğe Meclis yolunda yetiştim.
Oldukça düzgün bir yürüyüş kolu içinde gidiyorlardı.
Kısım çavuşu bir bağ mermi verdi.

Nolmuş? Nereye gidiyoruz?
Şimdilik biz de bilmiyoruz.

Herkes birbirini uyarıyordu:

Aman arkadaşlar! Silahınızı güvene alın;
namluyu havaya tutun.


Mermi de aldığımıza göre bu bir eğitim yürüyüşü değildi.

Az sonra
"Conguroglu'nu gördün mü? Talat Aydemir gelmiş,"
gibi sözler dolaşmaya başladı.

Durumu anladım.

Talat Aydemir bir yıl önce Harb Okulu komutanıydı,
Conguroglu ise onun maiyetindeki bir subay.
22 Şubat 1962'de İsmet İnönü hükümetini devirmeye kalkıştıkları için emekli edilmişlerdi.

Simdi demek bir darbe girişimi daha başlatıyorlardı
ve biz onlarla birlikte hareket ediyorduk.

Daha önce kendi aramızdaki söyleşilerde
ihtilalden söz ederdik. Ben şakaya vurup "Öyle bir şey olursa kaçarım!" derdim
ama o anda kaçmayı aklımdan bile geçirmedim.

Parola: HARBİYELİ,
işareti: ALDANMAZ.

Parola şuradan geliyor:

26 Şubat 1962’de Başbakan İsmet İnönü Mecliste bir konuşma yapar;
"Harbiyeliler aldatılmıştır," der.

Bazı harbiyeliler
ertesi gün Taksim’deki Atatürk anıtına çelenk koyup
İnönü’nün bu sözünü protesto ederler.

Çelengin üzerindeki yazı:

Atatürk ve Türk ulusu,
harbiyeli aldanmaz.



DÜNYAYI ELE GEÇiREN UZAYLILAR

Saat 24:30,
uykuyla uyanıklık arasındaki zaman.
Yaprak kımıldamıyor.

Evlerinde herkes uykuda olmalı,
yalnız biz kıpır kıpırdık
dünyayı ele geçirmek üzere olan uzaylılar gibi.

Genel Kurmay'ın önüne gelince ateş yedik,
kendimizi yerlere attık. Yenice yağmur yağmıştı. Üstümüz başımız fena battı
ama bir kaç saniye sonra ateş kesilince
sanki az önce ateş edilmemiş ve bir daha da edilmezmiş gibi
elimizi kolumuzu sallaya sallaya yolumuza devam ettik.

İçişleri Bakanlığı’nın önüne gelince
"Başımızda kimse yok mu?" diye arandık.
Conguroglu varmış; yok olmuş.

Arkadaşlar!
22’nci Kısım Tarım Bakanlığı’nın önüne!


Dendi. Oraya gittik.

Bakanlığın doğusundaki yapı, Yüksek Denetleme Kurulu.
Cadde iki metre yukarda kalıyor.Yani orda bir bakıma siper var.
22’nci Kısımdan İsmet Öztürk’le orda siper aldık.

Ortalık şimdilik sakin. "Kimse var mı?" diye seslendik,
bakanlığın önünde epey arkadaş varmış.

Binanın üst katındaki bir pencerede ışık yandı. İsmet işkillendi.

Yahu, kim ki o?
Bilmem.
Bize ateş etmesin?
Yok canım.

Sesimi yükselttim:

Bizim kimseye zararımız yok.
Hem arkadan vurmak olur o,
yakışır mı!
O bize ateş etse bile ben ona ateş etmem.


İşi amma da iyi ayarlamışlar diyorduk.

Az ilerdeki kavşakta birileri
arabaları durduruyor, denetliyor, geri çeviriyordu.
Orda bir de tank vardı. Sahipsiz.

Tek tük silah sesi duyuluyordu.

Sonra önümüzden asker dolu GMC'ler geçti;
karşımızdaki ağaçların arasına girdiler.

Bakanlığın önündeki arkadaşların yanına geçtik.

Coğunluğun yanında olmak
insana güven veriyordu.

Biraz sonra
bizim sınıftan Adnan Midyat geldi sürüne sürüne.
Heyecanlıydı, "Bize ateş ettiler," dedi.

Adnan karşılık vermek istemiş
ama "bu meret" tutukluk etmiş.
Mermi yatağını, tetiği kurcaladı. Silah birden ateş aldı.
"Vay canına yahu," dedi. "Orda ateş almamıştı."

Bizim bulunduğumuz yerden çıkan tek silah sesi bu oldu.

Sınıf arkadaşım Erdoğan Gülsoy da ordaydı.
Morali bozuktu.
"Bu iş yaş," diyordu.

"Bir kere karşılıklı ateş edilmeye başlandı mı o işten hayır gelmez."

Karşımızdaki ağaçların arasından
birden ateş edilmeye başlandı
sanki Erdoğan'ı haklı çıkarmak için.

Yüksek Denetleme Kurulu ile Tarım Bakanlığının arasında bir sokak var,
ordaki bir kapının girintisine sığındık.
Erdoğan çömük ben ayakta beklemeye başladık.

"Burdan çıkmayalım," dedim.
"Ne zaman bizi almaya gelen olur o zaman çıkalım."


SiLAH VE NAMUS

Epey bekledik.
Sabaha doğru bir ses duyduk önce uzaktan,
sonra ses giderek yaklaştı:

Ateş etmek yok! Ateş etmek yok!
Onlar sizin kardeşleriniz,
harbiyeliler sizin kardeşleriniz.


Giderek yaklaştı:

Gelin evlatlarım,
gelin yavrularım.


"Hadi Erdoğan."

Çıktık.
Ordan burdan gelenlerle
yirmi kişi kadar olduk.

Seslenen, bir albaydı.

Sırtında kışlık palto,
onun altında yazlık giysi.

Yanında subaylar,
ardında avcı koluna göre dizilmiş eli tomsonlu erler.
"Verin silahlarınızı."

Verdik. Hüseyin Dirhem de silahını uzattı. Ama birden heyecanlandı.

Ben silahımı vermem!
Neden?
Silah benim namusumdur!

Albay babacandı.

"Evladım," dedi. "Ben de askerim, namusunu bana teslim etmez misin?"
"Hayır!"
"Al, ben sana tabancamı vereyim."

Tabancasını uzattı.

Hüseyin onu da almadı. "Benim silahım var," dedi.
Albay silahlarımızı almayı bıraktı. Toplananları da geri verdi.
Silahların mekanizmalarını istedi. Onları itirazsız verdik.

Bir GMC yanaştı. Albay "Binin," dedi.
Ali İhsan Yılmaz binmeye davranınca silahı kazayla ateş etti.
Albay dövünmeye başladı:

"Evladım, birbirinizi vuracaksınız. Silahları onun için istedim."

Neyse,
baska bir aksilik olmadı.
Hareket ettik.

Konu Hasan Akçay tarafından (31. October 2017 Saat 06:59 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (3. March 2024)
 

Bookmarks

Etiketler
iki, mahkeme, numaralı


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:54 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam