hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > HUKUK > Adalet ve Zulum > Adalet

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 28. November 2014, 09:08 AM   #1
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart Adaletsizliğe Karşı Kitapların Müşterek Politikası

Bölüm-1

İsrail oğullarının kitapta anılan bir ismi “Yahudi”, hidayete ermek; sakin, oturaklı, ağır başlı, vakarlı olmak anlamına geliyor. Veya hediye vermek, hediyeleşmekten de gelebilir. Demek ki bu format üzerinde olmaya gayret etmeleri gerekir. Yani lâkapları hidâyet kökünden türemiştir. Yine sulh ve barışın da yolu olarak sunulmuş. Demek ki, Allah’a güvenip inananlara tam bir eşitlik ve dayanışma içinde yaşayarak, paniklemeyi içinden atarak, kâmil bir insan gibi siyasi, sosyal ve ekonomik hayatı ortaklaşarak sürdürmek.

Yine Ansiklopedilerden öğrendiğimiz ve Ahdi Yakîn'in(Kur'an'ın) gerçek haberlerine göre, şimdi kendilerini Hristiyan olarak tanımlayanlar, önceleri “Nasraniler” diye anılıyorlardı. Bu kavram "ortak mülkiyet içinde yardımlaşma" anlamına geliyor. Bu 'isim fiil' olan güzel ismin kıymetini bilmeleri gerekirken, Helenizm’in Prometheus hızlı yaşama ve Allah yerine İnsanın sürat ve eylemine güvenme, yine Pegasus gibi uçarak gitme, çok sürat yapma, maddi terakki(ilerleme) yolunun sözde göstericisi olan bu hızlı yaşayan tipin boş vaatlerine inanma yöntemini benimseme yolunu tutmuşlardır.
Oysa onlara "Ensariyet" tavrıyla tanınmak yaraşırdı. İşte üzerinde bulundukları Modernizmin vaatlerinin “herkese” şartını ihtiva etmediği apaçıktır.”Kim kazanırsa o yaşasın” gibi bir işleyişi vardır.
Şehvetleri beynini bulandırıp, aklı başından giden bir takım insanların, etraflıca düşünmeden peşlerine takıldıkları bu insanların vaatleri, hem aldatıcı hem de ”bazılarına” şartını ihtiva etmesi ile de çok eksiktir. Gayrı adildir. Allah vaadi hem gerçek, hem bilimsel ve hem de "herkese" şartının tek gerçekleşme yolu iken, ardına bakmadan kaçanların, o güzel isim fiilin kıymetini bilmedikleri ortadadır.
"Vaat’leri gerçek değil; olması da bilim açısından mümkün değildir" sözümüzü açarsak "Serbest yer" palavracılarının refah toplumu tanımları ve boş vaatleri.
Çünkü sistem piramitsel bir sitemdir. Piramidin en üzerinde basacak ayak yeri sayılı ve taban genişliğine göre çok çok dardır. Demek ki, daha baştan bellidir ki, birçoğu sırtında yukarıdakilerin faydasız yükünü çekecek, tabana dolgu maddesi olacaklardır.
Allah vadi gibi herkese asli ihtiyaçlarını karşılama vaadi değildir. Çünkü iktisat bilimi herkese zenginliğin mümkün bulunmadığını ispat eder. Allah yapılmazı vaad etmediği için vakar içinde orta halli olmakta “herkese”yi vaad eder ki, bu mümkündür.
Siyasi demokrasi bunun siyasi türü, ekonomik demokrasi ise servette ortaklaşmanın türüdür. Allah gerçeği vaad eder. Allah’ı terk edilip, vaatlerle kandıranlar ise, yapmayacaklarını ve yapamayacaklarını vaad ederler. İşte buna eğilimli olanlar Hak dinin kendilerine vermiş olduğu o güzel isim ”Ensar” (yardımlaşan insanlar) ve onların erdemli toplumu anlamına gelen bu ismi kullanımdan bile düşürdüler. Öteki Yunanın pagan dinlerinden gelen “Apollon rahibi” ismini selam ona İsa’ya yakıştırdıkları için, dinin adı da ona göre Hristiyan oluverdi. İsmin değişmesi manastırlarda Erdemli hayat süren çok küçük bir vera sahibini etkilemedi ise de çoğunluk, Prometheus felsefesindeki Asi insanı oynamaya, bilim ve fenne güvenerek, Mülk’e yaslanarak, üstün olmayı yeğleyen hayat tarzlarını eski ve “öteki” Yunan hedonizmine(haz duyuculuk, zevk alıcılık) dayadılar. Allah için iş yapmak gibi güzel bir dini haslet(doğuştan gelen özellik) yerine adi bir mizaç olan “Pirim ve özendirme için çalış, bunun terki enayilik, ahmaklıktır” bencilliği yerleştirildi.

Zamanla Manastırların da yozlaşarak, rantla geçinen çiftlik işletir gibi işletilmeye dönüşmesi ve çevre iktidarlarla(derebeyleriyle) mülkleşme kavgasına girişilmesi karşında, bazı insanlarda bu güzel kurumdan soğuma oldu. Bu da hak ve barış düşmanlarına, aynen 'açılan kaşa vurularak çatlak derinleştireceklere' fırsat verdi. Din adamlarının sosyo ekonomik alanda söz söylemesi dahi kısıtlanarak, günümüze kadar gelindi.
Bu yol kendilerine hayırlı olsun demek gerekirse de, sapmakla kalmayıp, teknolojinin meta üretimine katkılarıyla, cazip kullanım malzemeleri ile akılları çelinen başka milletleri de ya ticari bağlarla, ya da askeri bağlarla bağladıkları için, bu ümmetin de çoğunluğunun, Allah’ın Melekût’unun emanetini yerine getiremeyeceği anlaşılmıştır.
Zaten kitabı mukaddes bunu açıkça söyler: "Hak şeriat(Meleküt) sizden alınacaktır. Onu yerine getirecek bir millete verilecektir" diye.
Bu durumda Allah’ın sünneti, o emaneti alıp ona layık olana vermektir. Zaten selam ona İsa da, zaman ve kavim ayrımı yapmadan yeryüzünde Allah söz ve şeriatının geçerli olması anlamına kullanmıştır MELEKUT'u. Bu da şeriatın keyfi ve indi değil, gören ve duyanların hayretini celp edecek kadar adil ve rahim olması, yani erdemliler topluluğunu gerçekleştirecek anlamları vahyiden kaynaklanacak ulvi manalara ulaşması şartını ortaya koymuştu.

Çünkü müminin yaptığı iş, hakkı bilen insanları memnun etmeli ve insanlar ona bu hikmeti, bu hidayeti verene şükretmelidir. Bu sonucu doğurmayan Adalet’ten uzak, merhamet, eşitlik içermeyen yorumlar, Allah’ın değil, insanın ağzının ürünüdür. Bu ise bazen Allah’a ihanet, bazen iftiradır.
Zaten resul ve nebiler şeriatı toptan inkâr edenlerden ziyade, eski bir şeriatı çarpıtılmış ve talan edilmiş şekliyle kutsayanlara karşı zahmet çekmişlerdir. Şeriattan nefret eden de, onu nefret edilecek hale sokan da, Adalet düşmanlarıdırlar. "Göklerin melekûtu" Adalette ve merhamette sebattır. O zaman kitapları yeni ve en son gelmiş veya taptaze yorumlarla ilkeleri yeniden kalın çizgilerle belirlenmiş olanlar, kalp katılıkları giderilip, eşitlik ve gerçek kardeşliği, sabırlı(zorlukları göğüsleyici) insan toplumları oluşturmaya elbette ki daha uygundurlar. Tabi ki dinleri, kitap dışı değil de, Kitabi ise.
Umulur ki Melekut’u, bihakkın "Ahdi Yakın mensupları" idrak ederler. Bunun bir başka sebebi de mantık ve halihazır durum gereğidir. Oysa Başta Araf–157 ve Kasas–5 olmak üzere Kuran’da bu vaad ve bu alana ait pek çok ayet ve işaretler vardır.

Bu bölüm ve devamı kısımlar Adalet ve Rahmet Sitesi'ndendir.
Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (14. January 2021 Saat 07:02 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (29. November 2014)
Alt 29. November 2014, 10:23 AM   #2
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Bölüm-2.

Melekut fakirlere, yoksullara, esirlere, köle ve köleleştirilmişlere zulümden kurtuluş formülü ve müjdesidir.
Onlara da, Mülke ortak(halife/memur-'buradaki ortaklık sahip olma değil, ihtiyaçla sınırlı kullanma, faydalanma hakkıdır'-) olacakları ve mülkün fitne olmaktan böylece çıkartıldığı bir zamanın geleceği müjdesidir. Görülüp bilinmektedir ki, şu asırlarda ve eğer gelecek asır varsa, onda da, Ahdi Âtik(tevrat) ve Ahdi Cedit(incil) “mensupları” ezen, diğerleri ezilenlerdir.

Meleküt vaadi ise, ezenlere karşı ezilenlerin siyasi, sosyal, ekonomik özgürlük ve mülkte ortaklıklarıdır.
Bu durum da, Yahudi ve Hristiyanların aleyhine, Müslümanların lehine, yani adalet ve eşitlikten yana bir değişimdir. Çünkü dünyayı ezenler Hristiyan-Yahudi ittifakıdır. Yani, Müslümanların kendi dinlerinin ekonomi politiğini iyi anlayıp, önceki kitapların ekonomi politikleri ile müthiş derecede benzeştiğini fark edilmesi ile iş, dinler arası diyalogdan, kitaplar arası diyaloğa dönüşmüş olur.
Gelenekçilerin diyalog çabaları ise şahsi çıkar peşinde olmalarındandır. Onlar ancak çıkarlarında anlaşırlar. Bu da zulmün katmerleşmesi demektir.
Ama Kitaplar "anti-liberalist ve anti-kapitalist sosyo ekonomi politikte" müttefik ve müşterektirler; aynı mânâya gelen hükümler taşırlar. Onların bu alanda kan uyuşmazlıkları yoktur. Ahdi Yakîn(incil) sosyo ekonomi politik ve vahdet konusunda miğfer olarak alınır, ama işin alfabesinin de önceki kitaplarda pişmek olduğunun bilinip, Allah kitaplarının dördünün dayanışması ile İsa’nın da belirttiği gibi, önceki birleşme ve ayrışma sebeplerinin çok ötesinde yepyeni bir yapılanma oluşur.
Demek ki, böylece, Allah kendilerine; “siz bütün peygamberlere ve bütün kitaplara inanırsınız, onlar ise sadece kendilerine gelenlere” sözü uygulamada da tasdik edilmiş olur.
Bu arada bir saptama yaparak, sözün başında “Yahudi” in din literatüründeki anlamını ve “Nasranî-Ensariyet”in yine din literatüründeki anlamının toplamlarının İslam kavramı ile birleşip bütünleştiğini de açıklayalım.

Demek ki sâkin yani çerçiler gibi dolaşıp da toplayan değil bir yere yerleşerek üreten, halim ve kâmil olmak anlamına gelen Yahudi kavramı ile Allah dışında hiçbir şeye, sebeplere ve güç artırıcı ve iş üretici yasalara, bireysel servete ve Mülk kavramına giren şeylere de dayanmayıp, sadece İnanç ve ideal sahiplerinin birbirlerini karşılıklı veli edinmesi ve böylece düşmanları karşısında zayıf kalmaması için gücün ammede (Beyt-ül mal'da) toplanıp Mülkün eşit ve ortaklaşa kullanımı ile güçlenerek, “sâkin(yerleşik) ve kâmil olmanın “ zamanla topluma vereceği rehavet ve zaaftan da kurtulması anlamına gelen “Nasraniyet-Ensariyet”le takviyesi olan İsa misyonunun da birlikte bulunduğu tamamlanmış dinin ismi İslam’dır. Yani Hidayet ve Ensariyet’in hakiki anlamlarının toplamı İslam’dır. Kitaplara imân da budur.

Bir başka anlatımla, İslam, sekene(yerleşme/bir yeri mesken tutma/üretme) ve ensariyet üzere Allah’a teslim olmaktır. Onun için hak dinin ismi ezelden beri İslam’dır. Kitapların hak olan hükümlerinin buluşturulmasında da bakılacak ve aranacak müştereklik buralarda aranmalıdır. Bu bakımdan şimdiki nitelikleri ne olursa olsun, her dört kitap da Müslüman’ın yanından ayırmayacağı kitaplardır. Hele Ahdi Yakîn(Kur'an) gibi çok mufassal(genişletilmiş) ve tamamlanmış dinin veciz kitabını daha iyi kavramak için, hem de bütün Allah Resul ve Kitaplarına inanmanın fiilen de ispatı için bu böyle olmalıdır.
İşte üç dinin de haber kaynaklarında olan İsa nüzulünün gerçek anlamı budur. Yani "pasifist bir vera"(vera= Din bakımından yasaklanmış şeyleri yapmaktan aklını kullanarak sakınma) değil, manastır kollektivizmi prototip olarak örnek alınarak, kollektif bir dayanışma ile fertleri mutedil/ılımlı, toplumsal gücü zalimle baş etmeye yeterli, iştirak halinde mülkiyet esaslarına göre birleşmiş güçlü bir cephe. Bu cephe Emperyalizmi soluksuz bırakarak, Muztaazaaflar’ı yeryüzünde yöneticiler yapar. Bu da zaten Allah vaadidir(Enbiya–105)

Peki, bu vaad bir sınıfa mı, mevcut üç dinden birisinin ümmetine mi, yoksa bunlardan hiçbirisine mi?
Sonraki bölümde bunun cevabını arayacağız. Hem de, selam ona İsa’nın kendi ehline “Melekût sizden alınacaktır ayetini başlık yaparak konuya gireceğiz.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (24. March 2016 Saat 08:59 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (29. November 2014)
Alt 30. November 2014, 07:39 AM   #3
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Bölüm-3

Fakirlere müjdenin tekrar ilanı, İncil'in kavramsal anlamının ilanı ve İsa ruhunun nüzulüdür. Zaten “Ruh” mana anlamına gelir. Bedenle değil, kavramsal ve anlamsal İsa demektir.
Selam ona İsa bedenen yeryüzüne gelmez. Çünkü insanlar onu ilk gelişinden beter yaparlar. Âlim olan Allah bunu bildiği için de, Onun “Nasraniyetini” -ki, misyonunun esası budur- İslam Âlimleri eli ile tebliğ ettirir. Yani incil’in bütün milletlere ilanının anlamı, İncil kavramının doğru tanımının ilanıdır. Onun özü ise, çoğu verip azı (Sadece geçimliği elde tutmak) kendisine ayırmak olarak özetlenebilir. Yani şimdiki, yüzde iki buçuk ve yüzde on olan oranların yürürlükten kaldırılarak, itidal ve kavam üzere bulunan servet ve sermayenin itidal seviyesine çekilerek küçültülmesidir. Bu ise, firmalara kâr ve kazançtan iyalin geçimini sağlayacak düzeyde tutup, her fazlalığın buna denk vergilerle alınıp Beyt el Mal'e irat kaydedilmesiyle uygulanır. İşte İncilin Kıyamete yakın bütün milletlere tebliğinin anlamı budur; İsa nüzulü de budur ki adalet, itidal, kıst ve mutlak eşitlik ruhunun tekrar gündeme getirilmesidir.

Genelde Salavat bizdeki telaffuzu ile Salat diye ifadesini bulan 'Namaz' kavramının sosyo ekonomi politiği yeniden vazolunur. Hem de bunu Meleküt kendilerinden alınan sözde Nasranîler, sözde Yahudiler değil, her üç kitabı tasdik ve tashih eden gerçek Kur'an ehli olanlar yapar. Kur'an’dan mahrum olan bir uygarlık bunu başaramaz da ondan.
İşte incilin bütün dünyaya ilanı, Melekût’un Yahudi ve Hıristiyanlardan alınması yolundaki Ahd-i cedit(incil) haberinin aslı budur. Ahdi Yakin in(Kur'an'ın) gerekçeli ayetleri devrede olmadan müjde, aslâ evrensel çapta vaaz edilemez.
Bu, Meryem oğlu İsa’nın hak dinlerin apaçık gerçeği yolundaki Meleküt siteminin ciddiye alınıp, Adaletsizlik ve Merhametsizliğin önüne geçmek için müminlerin kafalarına dank dediği yerdeki bilinçlenmeleridir. Müminler salatlarının sosyo ekonomik anlamının bilincine varırlar. Kasas süresi 5. Ayetteki Allah projesinin gönüllü yardımcıları olurlar. Bilirler ki, salat salavattır; salavat havradır/manastırdır, tümü de muttakiler kollektivizmidir; yani iştirak halindeki mülkiyet statüsünde karşılıklı yartdımlaşarak yaşamak. O toplumun ne işsizi ve ne de aşsızı vardır.
Ama ilk amaç aş vermek değil, mükemmel bir "aş sahibi" olacak şekilde "iş sahibi" yapmaktır. "Ben çalışacağım" diyecek kimse işsiz bırakılmaz. Çalışamayacak derecede özürlü olanlar ancak aş verilerek insan gibi yaşaması sağlanır. İşte "melekûtun incilinin vaz'ı" denilen ve beklen olay budur. Sıdk ve sadakat yöntem ve sistemine geçip devam etmek.
İncil'in dünyaya vaz'ının da anlamı budur. Tüm müminler artık anlarlar ki, liberal kapitalizmin tökezleri (fitneleri) Allah’a sığınmaktan başka çare bırakmamıştır. İtibari ve izafi değerlere(dünya malına) rağbetle dinlerinden çıktıklarının farkına varıp, insanın hak ettiği ve hak etmesi gerekli olan kazanımının sadece onun kas gücünden üretilendir. Bir başka anlatımla, kas gücünün kazandığı kendisinindir/kollektif yaşayan toplumunundur.
Sermayenin ve teknolojinin ona kattığı şeyler herkesin arasında paylaştırılması (zekat) gerektiğinin dinin asıl sosyo ekonomi politiği olduğunun farkına varmasıdır. Zuhruf süresi 61. Ayette “sırat el müstakim “ olan şeyin azimet (vera ve takvada sebat) ile, İş ve meslek hususunda selam ona İsa Manastır’larının, Selam ona Muhammed Medine’sinin toplumun bütününe uygulanması anlamına gelen dini kollektivizm, dünyada zalimin devleşen gücüne karşı koyma kolaylığı sağlar.
Aynı zamanda, erdemli kalmanın tek formül olduğunu ve iyi kullanılan dünya tarlasının da, Ahirette de azaptan kurtulmanın yine en garanti yolu olduğunu anlarlar.
Selam ona İsa'nın takvasal kolektivizmi Dünya çapında, hem temizlenme ve temiz kalmanın, hem gerçek sulh ve barışın tek ve en emin yoludur. Onun için bu yolun hiçbir şey gizlenmeden açıklanması önemli bir şeyi de devreye sokar. O da şudur: “Uyanlar kendisini kurtarır” ki, bunlar son temizlenme fırsatıdır. Anlayışı kıt olanlar, yani katı kalpliler yine anlamazlar ve işte kıyamet gibi çok büyük olayın arifesinde, bu anlayışsızlar cehennemdeki azapları ayrık kalmak üzere, dünyada büyük azaba maruz kalırlar. İyiler kurtarılır(rahat bir ölümle ruhları alınır) kötülerin üzerine kıyamet kopar.
İşte İsa’nın gerçek misyonu, dinin sosyo ekonomi politiğine ilişkin örnek yaşam biçiminin apaçık yaşanması olup, diğer çarpıtmalardan arındırılması lazım geldiğinin şu iletişim çağında tüm dünyaya duyurulması, tabi ki, "incil"in bütün dünyaya yeniden vaz'ı da ”İsa’yı Rabb bil”, "ismine sığın", vesaire gibi bid’atların reddi ile bütün insanlara gerçeğin anlatılmasından başka bir şey değildir.

Önce kavram analizleriyle Kuran’daki incil bilinecek ki, onun özeti ve gerekçesi olan ehli kitap mevzuatına istinat ettirilebilsin. Bunu da ancak Kur'an talebesi olan ve idealist azimkârların başaracağı işlerden olduğu bilinmelidir. Buna değinmemizin nedeni ise Yeni ahitde bulunan bir cümledir. Sonun başlangıcı ve kıyamet safhasına giriş süreci “Melekûtun incilinin bütün dünyaya ilanı” olarak bildirilmiştir. Bu sıradan bir kitabın değil “Melekûtun”(Allah’a tam teslim olmak ve adalet ve merhametin özünün yürürlüğünün özlemi) uygun vasıta ile bütün dünya insanlarına ilanıdır.
İsa Peygamber'in kendisi de, sahte Mesihlerin geleceğini açıklar. Bu doğrudur. İnsan kılığında bir kimsenin "her iş bitmeden son devreye girip yıkım mekanizması başlamadan ortaya çıkmasının beklenmemes gerekir" demektir bunun aslı. Yani Mesih yeryüzüne ayak basmaz. Buna değinmemizin sebebi ise selam ona İsa’yı bedenen indirmeye çok meraklı zanlarına uyan bazı “Müslüman evanjelistler” türedi son zamanlarda. Onlar için açıyoruz.
Gerçek şudur. Selam ona İsa, zincirleme reaksiyon(kıyamet) başlamadan gelecek demek, gerçeğin inkârıdır. O kısa dönemde gelecek olan İsa ideali ile Dini Amellerin en güzeli olan Vera ve takva içinde yaşamanın, ama Kollektif üretimle Antichrist( Uluslar arası sermaye) karşısında, ondan da güçlü bir kollektif dayanışmalı ekonomi kurarak, dimdik ayakta kalmanın yöntemi ilan olunur. İşte ezilenlere müjde bu uygulanabilir kollektivizmin ibadet amacı ve ibadet aşkıyla yaşama tavsiyesidir. Bunu en iyi yaşayıp gösteren İsa’ya atıf yapılmaktadır haberde(Bkz. Zuhruf–57)
İşte Kıyamet öncesi gelecek olan budur.
Yani gerçek müjdenin, çarpıtılan anlamlarından arındırılarak, safi şeklinin Kuran’dan da istinbat edilerek dünyaya ilanıdır.
Bundan fazlasını vaad etmez.
Yeryüzüne gelecek rahmet "İsa takva ve verası üzere dini borcu samimiyetle ve azimetle ödeme" ciddiyetidir.
Gerçekten de Zuhruf–57 ayette anlatılan amaçtır dünyayı aydınlatacak olan. İsa ve incil bir bütündür. Hak dinin azimete dayalı pozitif zühd(ürettiğinin ihtiyaç fazlasından geri duran) anlamına gelir. Budur melekûtun incili. Diğer ismi ise muttakiler kollektivizmi veya pozitif zühd.
Yani zayıf bırakılanların gününün gereği olan, sosyo ekonomik düzen daveti yapılmış, bir çokları buna uyarak yeni sistemin kurulması için teşebbüs etmişler ve dünya çapında kısmi bir yürürlüğü olmuştur. Diğerleri sömürüde inatlarını sürdürüp, Uluslararası sermayenin(yani finans kapital, yani Antichrist, yani deccaliyet) üstünlüğünden ve madde bağımlılığından geçemedikleri için eski düzendedirler. Zaten “Melekûtun incili” bu sistemin karşıtı, karşıt ideolojisidir. O güne kadar net bir şekilde dünyaya ilan edilmemişti. Böylece Allah’ın sünneti yerine gelecektir.
O da şudur: Doğru yaşam biçimine davet olmuş birilerinin, buna rağmen direnmiş olmaları tarih boyu hep, Allah azabının davet edilme aşamasıdır. Çünkü Allah kendi hukuku hakkında bilgilendirmediği kimseye, zalim de olsalar dünya azabı vermemiştir. Bunun için İsa verasının mufassal izah ve ilanı, mazlumların müjdelendikleri Âdil sistemin başlaması için müjde olurken, zalimlere daha sonra yapılacak azap için de, şartın yerine getirilmesi için bir nevi İnzar’dır. Bu süreci başlatacak olanlar da salih insanların yer aldığı melekûtun müdafileridir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (30. November 2014 Saat 09:59 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
adaletsizliğe, karşı, kitapların, müşterek, politikası


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:57 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam