hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Dinden Dönenler

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 11. August 2009, 10:46 AM   #1
TUĞÇE DENİZ AKIN
Katılımcı Üye
 
TUĞÇE DENİZ AKIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: May 2009
Mesajlar: 93
Tesekkür: 79
42 Mesajina 79 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
TUĞÇE DENİZ AKIN will become famous soon enoughTUĞÇE DENİZ AKIN will become famous soon enough
Standart Irtidat (dinden dönenler)

İnanç ve İnkar bakımından insanları ve toplumları de*ğerlendirirken görürüz ki mevcut inkarcı tiplerden biri de "mürted"ler, yani irtidat edip dinden dönenlerdir.

İrtidat, mü'min ve müslim olduktan sonra, yeniden küfre dönmek, İslâm dinini terketmek demektir.

Bu kavram Kur'ân-ı Mübîn'de, "Sizden her kim dininden döner (irtidat eder) ve kafir olarak ölürse..." [1]

şeklinde zik*redilir. Ayrıca, "Şüphesiz, kendilerine hidâyet belli olduktan sonra (dine) arkalarını dönenler... [2] diye de ifade edilir. Bu âyetteki arkalarını dönenler ifadesinden maksat: eski küfür*lerine (yahut münafıklığa) dönenler demektir. [3]

İşte herhangi bir suret ve tavırla imandan inkara sapan fert ve topluluklar hakkında Kur'ân'ın hükmü kesindir. De*nilir ki, "İman edip de sonra küfre sapanlar, daha sonra (tekrar) iman edip yine küfre dönenler, sonra da inkarların*da ileri gidenler, Allah tarafından ne bağışlanacak ne de doğru yola iletilecektir! [4]

İlk dönemde Yahudiler böyle bir hale düşmüşlerdir ve bu âyet de o vesile ile nazil olmuştur. Çünkü Yahudiler evvela Musa aleyhisselama iman ettiler, sonra O'ndan dönüp buza*ğıya taparak kafir oldular. Sonra tekrar o Peygambere inan*dılar. İsa aleyhisselam geldi, ona iman etmeyip küfre saptı*lar. Nihayet Resulullah gelince onu da kabul etmeyip küfür*lerini katmerli ve sürekli hale getirdiler.

Mürtedler, yani Hak Dini terkedenler, en derin dalalet ehli olarak hükme bağlanır ve tevbelerinin kabul edilmeyece*ği bildirilir. Çünkü onlar, inandıktan sonra küfre dönmüş ve küfürlerini artırmışlardır. [5] Ölünceye kadar küfürlerinde devam ve ısrar ederek [6] küfürlerini ziyadeleşitirmiş ve affe*dilmez hale getirmişlerdir.

Dinden dönen mürtedlere şeytan günâh işlemeyi kolay*laştırmış ve onları uzun emellere, arzulara düşürmüştür. [7] Büyük günahları işlemeyi onlara önemsiz ve kolay göster*miş, emellerini ve kuruntularını çoğaltmış, kendilerinin çok ömür süreceklerini onlara telkin etmiştir. [8]

İrtidat edenlerin bütün iyi işleri, dünyada da ahirette de boşa çıkacaktır. [9] Bütün amelleri, İslâm inancında iken yap*tıkları hasenatın hepsi dünyada ve ahirette batıl olur, boşa gider; telafisi kabil olmayacak bir surette tutulur, yani bütün çalışmaları (mesâileri) heder olur. [10]

İrtidat, küfürden daha büyük bir suçtur ve bu suça denk olarak da büyük cezalar haber verilir. Bu cümleden olarak, "O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler de kararır. Yüzleri ka*raranlara: 'İnanmanızdan sonra inkar ettiniz öyle mi? O halde inkar etmenize karşılık azabı tadın!' denilecektir.' [11]

Bu irtidat bahsinde, İslam'ın ilk dönemlerinde vuku bu*lan irtidat hadiseleri sebebiyle nazil olduğu bildirilen bir âyeti kerimeyi de hatırlamak yerinde olacaktır:

"Ey iman edenler, sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları se*ver, onlar da Allah'ı sever...' şeklinde başlayan bu Kur'ân bildirisinde, dini terkeden toplumların yerine, o nimete layık gerçek mü'min toplumların getirileceği haber verilir.

Hakikaten İslâm'ın ilk dönemlerinde onbir fırka dinden dönmüştür. Bu vak'alardan üçü Hz. Peygamber'in hayatının sonlarına doğru meydana gelmiş, yedisi Hz. Ebu Bekir dev*rinde, biri de Hz. Ömer devrinde olmuştur.

Fakat burada bizim için önemli olan husus, bunları birer tarihi vak'a olarak anmak ve anlatmek değil, günümüz insa*nının bir irtidat keyfiyetiyle alakası ve bulaşıklığı olup olma*dığının incelenmesidir.

Müfessirlerin de işaret ettiği gibi irtidat, bir veya birkaç olaya ve belli bir zamana münhasır değildir. Ayetlerin hük*mü de umumidir ve o zamanlardan beri toplumların inanç bakamından sergiledikleri durumlar da bunu doğrulamakta*dır. Yani değişik karakterler arzetse de irtidat etme halleri hiçbir devirde ve toplumda eksik olmamıştır. [12]





İrtidat Sayılan Haller

Şimdi burada, çok önemli saydığım bir noktayı belirle*mek yerinde olacaktır.

İster ferdî ister toplu halde olsun, dinden dönme gibi bü*yük bir suçun sabit olması, gerçekleşmesi için, bir insanın veya toplumun "Ben İslâmı tamamen terkettim.." veya "şu dine girdim..." gibi bir beyanda bulunması şart değildir. Bu hali ifade eden tutumlar ve tavırlar göstermesi yeterlidir. Ve*ya kendini mü'min saydığı halde, bir insanın, İslâmiyet'in emir ve yasaklarından sadece birini reddetmesi veya o esasa karşı tavır alması, irtidat keyfiyetinin gerçekleşmesi için ka*fidir.

Yukarıda bir kısmını zikrettiğimiz âyetlerin nüzulüne se*bep olan ve İslâm tarihindeki diğer irtidat olaylarının mahi*yet ve karakterine baktığımız zaman da bunu görürüz. Ya*hudilerin durumu hariç, diğerlerinin tamamında red ve in*kar etmenin kısmî olduğunu görüyoruz.

Nitekim Hz. Ebu Bekir zamanındaki meşhur olayda da bazı kabileler sadece zekat vermek istemediklerini beyat et*mişlerdi. Değilse müslümanlığı ve diğer emirleri kabul edi*yorlardı.

Meşhur Eş'as b. Kays'ın da şöyle bir sözü vardır:

'Temin ederim ki ben kafir olmadım, ancak malımı vermek isteme*dim..."

Öyle görünüyor ki irtidat hadisesinin temel illeti sadece inkar değil çoğu kere İslâm otoritesine karşı gelmektir. Me*sela bugün de zekat îslâmî ülü'1-emr tarafından toplanacak olsa vermeyecekler çoğunluktadır.

Netice olarak, mürted olmanın temelinde biraz ekono*mik, biraz da Hz. Peygamber'in iktidarını kabul etmemek gi*bi siyasî etkenler de vardır.

O zamanki mürtedlerden bir kısmı da:

"Muhammed (asm) peygamber olsaydı ölmezdi..." diyerek putperestliğe dönmüştür.

Yalnız şu var: Hangi sebep ve saik neticesinde olursa ol*sun, irtidat eden kişi, yani mürted, dinî bakımdan en büyük suçu işlemiştir. Bunun için de suçu isbat edildiği ve şartlar tahakkuk ettiği takdirde mürtedin cezası ölüm olarak takdir edilmiştir.

Çünkü kafir, belki de İslâm'ı henüz tanımamış ve ondan yeterince haberdar olmamıştır. Dolayısıyla davete muhtaç durumdadır. İslâm ona anlatılsa belki de kabul edecektir. Fakat mürted olan kişi, müslümanlığı tanıdıktan ve ona inandıktan sonra dini terkedendir ki, bu halde İslama bü*yük hakaret ve onu aşağılama eylemi vardır.

Mürted, müslüman otoriteye âdeta savaş açmış bir bâğî ve muharip durumundadır. [13]




Gizli İrtidat

İçinde bulunduğumuz toplumun bir kesiminin, itikad ve fikir bakımından halleri gizli irtidat vak'asına uymaktadır.

Bu kalabalıkları, bundan başka hiçbir kalıba oturtmak müm*kün olmamaktadır.

Tanzimatla denilen bîr nevi psikoloji ile başlayan, meşru*tiyet ve cumhuriyet dönemleriyle gelişen hâlet-i ruhiye ve bu ruh halinin sonucunda, akide, düşünce ve sosyal yaşantıda meydana gelen değişim, öyle bir insan türü oluşturmuştur ki bu insan ne'vi, mukaddesat cümlesinden bazı şeyleri "bu be*nim aklıma ve çağdaş anlaşıya uymuyor..." diyerek kolayca reddedebilecek, akide bakımından zararlı olan birçok şeyi de rahatlıkla ve isteyerek benimseyip bir kurtuluş düsturu gibi sarılabilecek hale düşmüştür.

Aslında Tanzimat düşüncesi, bir veçhesiyle İslâmiyet'e olan itimadın zayıfladığının dışa vuran tezahüründen başka bir şey değildir. Dolayısıyla, o psikoloji ile başlayıp, batılılaş*ma adı altında gelişen değişim, diğer adıyla yapancılaşma çı*ğırında gelinen bugünkü nokta, tam anlamıyla bir gizli irtidat olgusunu sergilemektedir.

Hem resmî, hem de özel ve sivil planda İslâmiyetin dış*lanması demek olan bu hal, gizli irtidat hükmünden başka hiçbir şeyle izah edilemez. Çünkü bu toplum, bir zamanlar İslâmiyeti -tam olmasa da- esası itibariyle benimsemiş bir toplumdu.

Ama sonra onu çağın gerisinde kabul ederek kendine gö*re çağdaş normlar edinmek gibi batıl bir yola saptı, daha doğrusu saptırıldı.

İşte bu kültür ve bu anlayışla oluşan bir toplumun için*de, fikrî ve itikadı alanda, tevhid ölçüsünde ve çizgisine göre birçok sapmaların olması ve neidüğü belirsiz, melez, şahsi*yetsiz ve kimliksiz insanlardan oluşan bir toplumun ortaya çıkması ise kaçınılmazdır.

Daha önce de işaret edildiği üzere, ilk dönemde kendini gösteren irtidat olayları ile son dönemlerde gizli ve itikatla da meydana gelen irtidat hallerinde, temelde yatan etkenler ve reddetmenin dışa vuruş şekilleri bakımından ortak nitelikler ve benzerlikler vardır.

Meselâ kendini mü'min saydığı halde, zekat diye bir gö*rev tanımayan zenginler, yetkili merciler tarafından tahsil edilecek olsa vermeyecek durumda olan zenginler...

"Faizi bankalar kendi rızasıyla veriyor veya biz kendi is*tediğimizle ödüyoruz..." diyerek böyle dinî bir haramı kabul etmeyen ve bunu meşru sayan şahıs ve kurumlar...

Yine mesela icabında oruç tutan, kurban kesen, cuma na*mazı da kılan, fakat beş vakit namaz diye bir görevi yerine getirmeyip, böyle bir yükümlülüğü de adeta kabul etmez bir tavır içinde olan kalabalıklar...

Ve daha yaygın bir hastalık olarak, lâik ve şeriatsız bir dindarlığa güya taraftar olanlar...

Bütün bunlar "ridde" ve irtidat ölçüsünden başta hangi kalıba oturtulabilir?

Yine bu tür düşünce sahipleri, belki de mü'min bir aile*den gelmektedir ya da gençliklerinden tam müslümandılar.

Dinden dönme oylayının bireysel ve toplumsal düzeyde vuku bulduğunu daha önce de belirtmiştik. Bu durumu, müfessir Hamdi Yazır merhum da şöyle belirtiyor:

"Demek oluyor ki bu gibi televvünat (yani itikada bakım*dan değişik renklilikler göstermek) sadece efrad (ferdler) hakkında değil, cemaatlar hakkında da sebeb-i felakettir.

"Binaenaleyh, bir zamanlar İslâm dinine hizmet etmiş olup da bilâhere kâh küfür ve kâh iman, şuraya buraya boca*layarak sonunda küffara istihale etmiş (dönüşmüş-yabancılaşmış) olanların halâs ve selamet bulmalarında asla ihtimal olmadığını da anlaşılmış oluyor." [14]

Yani bu toplumlar iflah olmazlar. Felah, refah ve terakki gibi zahiri bakımdan iyi gibi görünen hallere rağmen, bunun gerçek bir saadet ve iyileşme olmadığı şühesizdir. Asıl kurtu*luş, toplumların benlik ve şahsiyetlerini bulmasıdır.

Bu da ancak İslâmiyet'le mümkündür.

İslâm'ın dışında herhangi bir merciye ve sisteme yöneliş, durum ve derecesine göre, küfür, şirk, nifak ya da irtidat hal*lerinden biriyle nitelenip hükme bağlanabilir. [15]
TUĞÇE DENİZ AKIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
TUĞÇE DENİZ AKIN Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Reborn (12. August 2009)
Alt 11. August 2009, 10:06 PM   #2
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Tuğçe Deniz Akıncı Kardeşim!

Allah razı olsun. Bilgilerinizi bizlerle paylaşıyorsunuz. Yazınızda kaynak belirtmek için dipnotlara göndermeler yapmışsınız. Dipnotlarınızı da ekleyerek paylaşırsanız bizleri mutlu edersiniz.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 4. September 2009, 11:51 AM   #3
hasyetullah
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2009
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 77
Tesekkür: 13
24 Mesajina 33 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
hasyetullah will become famous soon enoughhasyetullah will become famous soon enough
Standart

selamlar

murtedlerın öldurulmelerının dınsel(kur'an i)bir hukmu nedır?

Allah kur'anda

Ve de ki: "Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin." Biz, zalimler için öyle bir ateş hazırladık ki, çadırı/duvarı/dumanı onları çepeçevre kuşatmıştır. Eğer yardım dileseler, erimiş maden gibi yüzleri pişiren bir su ile yardımlarına koşulur. O ne kötü içecek, o ne kötü sığınak/dayanak! (kehf 29)

kimse din yuzunden öldurulemez

islam aleminde olayları çarpıtma ayetleri kesip anlam bukme meşhurdur

buna isnaden resulun dınden donen bırının yaptı fittneye yada musluman oldurmesıne karsılık o murtedı öldurmesının murtedlıgın cezası ölumdur dıyerek resulden sonrakı donemlerde had cezası olarak uygulanmıştır.nasıl bugun haşr suresi 7 deki resul sıze ne verdıyse onu alın ayetının butununu kesıp anlamına hadıse yamamışsalar murtedlıgın cezasıda anlamından uzaklaştırılarak ölumlr hukme bağlanmıştıri

saygılarımla
__________________
De ki: "Söyleyin bakalım, o Kur'an Allah katından ise, siz de onun üstünü örttünüzse(inkar), o dönüşü olmayan kopukluğa düşenden daha sapık kim vardır?"( fussilet suresi 52.ayet)
hasyetullah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
dinden, dönenler, irtidat


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:42 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam