hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > İman ve mü’minler > Tevhid

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 15. January 2010, 06:39 AM   #1
Apollonius
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 57
Tesekkür: 97
34 Mesajina 72 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Apollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud of
Standart Alimleri ve peygamberleri Rab Edinmek Hakkında

Kuran

Hüküm vermek yalnız Allah'a mahsustur. O, yalnız kendisine kulluk yapmanızı emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. (Yusuf-40)

Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i Rabler edindiler. Oysa kendilerine sadece tek ilâh olan Allah'a kulluk yapmaları emredilmişti. Ondan başka ilâh yoktur. Allah, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir (Tevbe-31)


Hadis

Bir gün Rasulullah (s.a.v) bu ayeti kerimeyi (yukarıdaki Tevbe 31) okuduğu sırada daha önce Hıristiyan iken sonradan İslam’la şereflenen Adiyy İbn Hatem (r.a) (boynunda haç olduğu halde) Rasulullah’ın yanına girdiğinde bu ayeti kerimeyi duyunca Rasulullah’a:

Onlara ibadet etmiyorlar ki” dedi. Bunun üzerine Rasulullah:

Onlar Allah’ın helal kıldığı bir şeyi haram, haram kıldığı bir şeyi helal kıldıkları zaman onlara itaat etmiyorlar mı?” diye sorunca Adiyy İbn Hatem: “Evet” dedi. Rasulullah:

İşte böylece onlara ibadet/kulluk ediyorlar” buyurdu. (Tırmizi)
Apollonius isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Apollonius Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Barış (18. January 2010), dost1 (19. January 2010)
Alt 16. January 2010, 08:20 AM   #2
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

Put İlah edinme: Allahın karşısında Allaha rağmen sevgi saygı ihtiram gösterilen bütün yaratıkların adıdır.
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Ali Rıza Borazan Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Apollonius (17. January 2010), Barış (18. January 2010), TUĞÇE DENİZ AKIN (19. January 2010)
Alt 17. January 2010, 12:51 PM   #3
TUĞÇE DENİZ AKIN
Katılımcı Üye
 
TUĞÇE DENİZ AKIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: May 2009
Mesajlar: 93
Tesekkür: 79
42 Mesajina 79 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
TUĞÇE DENİZ AKIN will become famous soon enoughTUĞÇE DENİZ AKIN will become famous soon enough
Standart

“İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise çok daha fazladır.” (Bakara, 165)
__________________
Yemin olsun ki biz bu Kur'ân'da insanlar için çeşitli misaller vermişizdir. Yine de insanların çoğu inkârlarında ısrar ederler.(17/89)
TUĞÇE DENİZ AKIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
TUĞÇE DENİZ AKIN Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Apollonius (17. January 2010), Barış (18. January 2010), dost1 (19. January 2010)
Alt 17. January 2010, 04:02 PM   #4
Apollonius
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 57
Tesekkür: 97
34 Mesajina 72 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Apollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud of
Standart

"Ey benim zından arkadaşlarım! Parçalara bölünüp fırkalaşmış rabler mi daha hayırlıdır, Vâhid ve Kahhâr olan Allah mı?" (Yusuf-39)
Apollonius isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Apollonius Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Barış (18. January 2010), TUĞÇE DENİZ AKIN (19. January 2010)
Alt 18. January 2010, 04:37 AM   #5
Apollonius
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 57
Tesekkür: 97
34 Mesajina 72 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Apollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud of
Standart

RABLER HEGEMONYASI

Kur'andan alarak kullandığımız bu başlığı, yine Kur'an'ın verileri ışığında şu anlamlarda değerlendirmeliyiz:

Allah ile aldatanların hegemonyası.
Yedek ilahlar hegemonyası.

Allah'ın yetkilerini kullanmaya kalkanların hegemonyası.

İnsanları din diye parçalayıp bölenlerin hegemonyası.

Allah ile aldatmak üzere Allah'ın vekili gibi iş görmeye kalkanların veya o mevkie yükseltilenlerin hegemonyası.

Hangisini alırsanız alın, özü ve amacı itibariyle tamamen Kur'ansal bir tespit üzerindeyiz. Daha doğrusu, Kur'an'ın dikkat çektiği bir büyük yıkımın, bir büyük belanın değişik adlarıyla karşı karşıyayız.

“Fırkalar yaratmak üzere rableştirilmiş kişiler...” deyimi Kur'an'ındır. (Yusuf Suresi, 39)

Kur'an, bu ayetiyle, şirkin yani din adı altında örtülü putperestliğin temel iki görünümünü bir kelam mucizesiyle birkaç sözcükte vermiştir: 1. İnsanları rableştirme, 2. Din adına fırkalar, klikler oluşturma. Yani din adı altında bölücülük yapmak.

Gelelim ayrıntılara:

Rab, Esmâül Hüsna'dan yani Allah'ın isim-sıfatlarından biridir. Bir varlığı, belirlediği hedefe aşama aşama götürmek için koruyup gözeten, besleyip doyuran, yönlendiren kudret demektir. Kur'an, birçok ayetinde Allah'ı "Âlemlerin Rabbi" diye tanıtarak, varlık ve oluşun Cenabı Hak tarafından şuurlu ve ısrarlı bir biçimde gözetlenip denetlendiğine dikkat çeker.

Yaratıcı faaliyetin rab olarak işleyişine ‘rubûbiyet' denmektedir.

Kur'an, rab kavramını ısrarla gündeme getirmekle bir gerçeğin daha altını çizmiş oluyor: Allah ve din meselesinde rubûbiyet son derece önemlidir. Nitekim insanın şirke giden yola girmesi, sahte ilahların öncelikle rab sıfatını yozlaştırmalarıyla olmaktadır.

Kur'an, örtülü şirkin, yani din patenti altında sergilenen kılık değiştirmiş putçuluğun, gerçek Rab yanına bir takım sahte rablerin eklenmesiyle vücut bulduğunu gösteriyor. Bu noktada, rab kelimesinin çoğulu olan erbâb kullanılmaktadır. Erbâb, gerçek Rabb'e karşı veya onun yanına-yöresine eklenen bir tür sahte ilahlar kadrosu demek. Bu ilave rablerle bir şirk panteonu oluşturulmaktadır.

Şirk, esasında böyle bir panteonun kotardığı dinin adıdır. Şirk, Arap Emevî kodamanlarının tevhidi yozlaştırmak amacıyla tanıttıkları gibi dinsizlik, Allahsızlık falan değildir.

Şirk, bir dindir ama tek Tanrı'nın değil de bir ilahlar panteonun egemen olduğu dindir. Tanrılaştırılmış, dokunulmaz-eleştirilmez kılınmış kişiler işte bu ilahlar panteonun üyeleridir.

Kur'andan öğreniyoruz ki, Allah'a ortak koşmak ya şüreka (ortaklar) ya endâd (karşı ilahlar) ya da erbâb (rabler) hegemonyası kurmakla oluyor. Bu hegemonyanın belirgin niteliği, Allah'a ortaklık tavrı içine girilmesidir. Bunun açık veya örtülü, iyi veya kötü niyetle yapılmış olması hiçbir fark yaratmaz.

Allah'ın Allahlığına müdahalenin haklı gerekçesi olabileceğini düşünmek de şirktir. Hem de en sinsi ve en yıkıcı şirk.

Dinin şemsiyesine sığınarak rabler hegemonyası kurup, kutsala hürmet adı altında örtülü şirke gidilmesi Kur'an'ın dikkat çektiği en büyük tehlikedir. Ve Kur'an bize gösteriyor ki, bu günahın failleri daima din temsilcileri olmuştur. Tanrısal kitap, yüzlerce ayetinde, doğrudan veya dolaylı, bu din temsilcilerinden, üzerine basa basa yakınır.
Rabler hegemonyasıyla içinden çürütülmüş ve faturası Allah'a kesilen din, bazı devir ve zeminlerde şeytana ve karanlığa hizmet eden bir tahrip kurumu haline getirilebilmiştir.

Rabler hegemonyasının ilk adımı, melekleri; ikinci adımı da peygamberleri rabler haline getirmekle atılıyor. Kur'an'ı dinleyelim:

"Allah size, meleklerle peygamberleri rabler edinmenizi emretmiyor. O size, Müslüman adını almanızdan sonra küfür mü emrediyor!?" (Âli İmran, 80)

Demek oluyor ki, rabler hegemonyası, dine karşı olanlar tarafından değil, dinin içindeki unsurlar tarafından oluşturuluyor. Bunun içindir ki biz, rabler hegemonyasının ortaya çıkardığı şirki, ‘kutsalı şirk aracı yapmak' veya ‘hürmet putperestliği' diye anıyoruz.

Vahyin verilerine dayanmayan bir hürmet gösterisi, örtülü şirkin habercisi olarak görülmelidir.

‘Kur'an'daki İslam' adlı eserimizde açıklandığı gibi, hurafe ve uydurmalardan dini temizlemek için didinen birçok İslam bilgini, bid'atları (dine sonradan sokulan şeyler) savunmayı, dış gerekçesi ne olursa olsun, şirk saymışlardır. Bu konuda, muhteşem bir örnek olarak 13. yüzyıl fıkıh bilginlerinden Ebu Şâme'yi saygıyla anmalıyız.

Rabler hegemonyasında en çok işleyen yol, din temsilcisi sayılan kişilerin (haham, rahip, sahabî, imam, şeyh, mürşit, üstad, efendi, ahunt, seyyid vs.) rabler haline getirilmesidir. Kur'an, tam bu noktada, tevhidi şirk bataklığına çeken Ehlikitap kitleleri örnek göstererek insanlığı dikkatli olmaya çağırıyor:

"Hahamlarını ve rahiplerini Allah'ın yanına-yöresine konan rabler edindiler. Meryem'in Oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, biricik Tanrı olan Allah'a ibadet etmeleri emredilmişti." (Tevbe, 31)

Geleneksel aldatmacı zihniyetler bu ayette korkunç bir anlam kaydırması yaparak şöyle bir meal yaratmaktalar:

“Allah'ı bırakıp da.....rabler edindiler...”

Böyle bir çeviri tam bir saptırma ve tahriftir.

Kur'an asla böyle söylemiyor. Müşrikler Allah'ı asla bırakmadılar, O'nu asla inkâr etmediler. Yaptıkları, Allah'ı tepeye oturtup O'nun altına yedek ilahlardan bir panteon yerleştirmektir.

Ve işin bam teli de buradadır. Şirkin zulüm ve yıkımı buradan kaynaklanmaktadır. Din adına istismar ve aldatmaların omurgasında da bu vardır. Bu böyle olduğu içindir ki, Kur'an'ın din anlayışı adına şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:

Açık ve katıksız bir ateizm veya dinsizlik, şirke bulaşmış sahte bir dinden daha iyidir, daha az tehlikelidir. Çünkü:

1. Din adına kimseyi aldatmak gibi bir namertliği yoktur,

2. Gerçek dine dönüş ümidini yok etmemektedir.

Kur'an, din temsilcilerinin rabler edinilmesindeki hesapçılığın maskesini düşürmekle kalmamış, bu hesapçılığın ‘Allah ve cennet' yazılı pankartının sakladığı egoizmi de ortaya çıkarmıştır.

Nihayet Kur'an, din ve dindarlık adına söz söyleyen tüm kitleleri, örtülü bir şirkin pençesine düşmemeleri için saf ve berrak tevhide çağırıyor. Çağrının temel hedeflerinden biri de ‘insanın insanı rab edinmesinin önlenmesi'dir. İnsanlığa on beş asır önce iletilen şu birlik çağrısına bakın:

"Ey Yahudiler ve Hıristiyanlar! Bizim ve sizin aranızda aynı olan bir gerçeğe gelin: Yalnız Allah'a tapalım, ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım, birbirimizi Allah'ın berisinden rabler edinmeyelim..." (Âli İmran, 64)

Bu ayetin inişi üzerine, Peygamberimize, "İnsanları Rabler edinmek nasıl olur?" diye sormuşlardı. Cevap, üzerinde olduğumuz konu bakımından ürperticidir. Şöyle diyor Hz. Peygamber:

"İnsanları rab edinmek, din adamlarının sözlerini Allah'ın sözleri gibi kabul etmekle vücut bulur."

Peygamberimize göre, din adamlarını rab edinmek onlara ‘rab' deme şartına bağlı değildir. Onların haram dediğine haram, helal dediğine helal demek onları ilah edinmiş olmak için yeterlidir. (bk. Elmalılı Hamdi Yazır; Tefsir, 4/2512-2513)

Y.N. Öztürk
Apollonius isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Apollonius Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Barış (18. January 2010), dost1 (19. January 2010), lovesoft (21. January 2015)
Alt 18. January 2010, 07:43 AM   #6
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

Dünyada Allahı kabul etmeyen insan sayısı yok denecek kadar azdır. Allahı kabul edip de allahın dışında put edinenler. müşrikler: yani allaha inandıkları halde, peygamber, kitap Ahiret alemine iman etmeyenlerin kendilerince Allaha ortak koştukları ilahlar. ikincisi de kitap ehli olanların Allah peygamber kitap ahiret alemine iman ettim dediği halde şeytanın sağ taraftan yaklaşarak, Allaha yakınlaştırsın diye dindarlık adına edindkleri ilahlardır. Bu her an her zaman olmuşrur ve olmaya devam edecektir. iki tane müşrik tipi tehlikelidir.
12/40'Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiç bir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler.'
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Ali Rıza Borazan Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
aşık74 (18. January 2010), Barış (18. January 2010), dost1 (19. January 2010)
Alt 19. January 2010, 05:54 AM   #7
Apollonius
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 57
Tesekkür: 97
34 Mesajina 72 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Apollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud of
Standart

RABLER HEGEMONYASI 2

İslam dünyası, Hz. Peygamber’den hemen sonra başlayan ve günümüzde doruk noktalarına doğru tırmanan bir rabler hegemonyasının kahrı altındadır.

Çeşitli boyutlardaki görünümünü ve seyrini ‘Kur'an'daki İslam’ kitabımızda genişçe ele aldığımız bu hegemonyanın burada sadece temel belirişlerine değineceğiz.

Anılan hegemonya, bütün hayatını putçuluğa karşı mücadele vermekle geçiren Hz. Muhammed’in, Musevî ve Hıristiyan mitolojisinden aktarılan hurafelerle övülmesi süreciyle başladı.

"Beni, Hıristiyanların Hz. İsa'yı övdükleri gibi övmeyin; bana, 'Allah'ın kulu ve elçisi' deyin." (Buharî, enbiya, 48)

emrini veren ve kendisi için ayağa kalkanlara:

"Benim için kıyama durmayın; kıyam yalnız Allah için olur." (İbn Sa'd, Tabakaat, 1/387; Tirmizî, Şemâil, 159)

sözleriyle engel olan bir peygamber, hürmet putperestliğinin uydurmalarıyla çehre değişikliğine uğratılarak örnek alınabilecek bir ‘insan peygamber’ olmaktan çıkarılıp göklere, bulutların ötesine gönderilmiştir. Tıpkı Hz. İsa’ya yapıldığı gibi.

Tüm bunlar, Allah’ın elçisi olan Hz. Peygamber’in Allah'ın bir tür ortağı konumuna getirilmesi ve tebliğ ettiği kitabın buyruklarıyla çelişen bir yığın uydurma sözün sahibi gibi gösterilmesi pahasına yapıldı. Bu günahın faturasını elbette ki insanlık ödeyecekti. Ve Kur'an'la arasına sokulan duvarlara başını vura vura ödemektedir.

Kur'an, peygamberlerin sorumluluklarını da onurlarını da iki kelimede toplamıştır: Abd, resul. Abd, Allah için iş yapan, değer üreten insan demek. Bu sözcüğün ‘kul’ diye çevrilmesi de Kur’an’ın vermek istediğini tam karşılamıyor. Resul ise Tanrı elçisi demek.

Kur'an, Peygamberler için ‘nebi’ sıfatını da kullanır ki o da Allah'tan haber getiren Hak elçisi demektir. Farsça'dan dilimize geçen Peygamber (bir başka telaffuzla peyamber) de nebi ile aynı anlamdadır.

Şimdi, Kur'an'la birlikte şunu soracağız: Hak elçilerine, bizzat habercisi oldukları Allah tarafından verilmiş Allah’ın kulu ve elçisi unvanları, hangi mantık ve gerekçeyle yetersiz bulunuyor? Kim kimin malını bölüştürüyor? Bütün hayatlarını, habercisi oldukları Allah'ın dinini tebliğe adamış peygamberlere unvan vermede dinin sahibi olan Allah yetersiz mi kalıyor?

Kur'an, insanlığın ayağını iyiden iyiye kaydıran ‘peygamber putlaştırma’ hastalığına tutulanları, bu hastalık yüzünden şirke bulaşmış toplumları hatırlatarak uyarırken şu mucize sözü üflüyor kulağımıza:

"Ne İsa Allah'a kul olmaktan çekinir ne de yücelmiş bulunan melekler." (Nisa, 172)

Dikkat edilirse, örnek olarak, Allah'ın oğlu diye övülen, fakat bu övülmeyle şirk aracına dönüştürülen bir peygamber, Hz. İsa seçilmiştir. Gösterilmiştir ki, Allah'ın layık gördüğü unvanı az bulanların yüceltmeleri, ne övülene hayır getirir ne de övenlere.

Bir peygamber için en büyük ve en şerefli unvan Allah'ın elçisi olmaktır. O ilahî elçilik aracılığıyladır ki Allah, Zebur'u, Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'an'ı indirmiştir. O elçilik görevini beğenmeyerek, "Uzeyir Allah'ın oğludur, İsa da Allah'ın oğludur" diyenler resullere en büyük saygısızlığı yaptılar ve peygamberleri yüceltiyoruz derken küfre battılar. Değerlendirmeyi, elçileri gönderen kudretten dinleyelim:

"Yahudiler, 'Uzeyir, Allah'ın oğludur’ dediler; Hıristiyanlar da 'Mesih Allah'ın oğludur' dediler. Bu, onların ağızlarının ürettiği bir sözdür. Bu sözler, onlardan önce küfre batanların sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin, nasıl da ters yöne döndürülüyorlar!!!" (Tevbe Suresi, 30)

Peygamberleri şirk aracı haline getirmeyi hürmet niyetiyle yapmış olmak hiç kimseye mazeret olmayacaktır. Hz. İsa'yı Allah'ın oğlu ilan edenler kötü niyetli miydiler? Hayır. Ama şirke bulaştılar. Demek oluyor ki, iyi niyet ne tevhidi yozlaştırmanın gerekçesi yapılabilir ne de dine hüküm eklemenin. O halde şunu duyurmalıyız:

Rabler hegemonyasında devreye sokulan ikinci unsur, sahabîler yani Peygamberimizin arkadaşları olmuştur.

Bugün, ‘sahabîye hürmet’ adı altında İslam'ın buyruğu gibi ortaya sürülen kabullerin tamamı, Kur'an'a aykırıdır. Yarı paganist bir tabular manzarası arz eden bu kabuller, Müslüman kuşakların beynini ve ruhunu prangalayarak Kur'an'a, gerçek İslam’a ulaşmamızı engellemektedir. Bugün, ‘sahabeye hürmet’ adı altında ileri sürülen niteliklerin birçoğunu Kur'an, Hz. Peygamberlere bile vermemektedir. Mısırlı düşünür Ahmet Emin (ölm.1954) gerçeği çok açık söylüyor:

"Sahabîler, rabler haline getirilmiştir."

Olay şudur:

Tanrı Elçisi’ne yalan isnat etmenin en geçerli yolu onun arkadaşlarını kullanmaktı. Bu yol çok verimli bir biçimde kullanıldı. Önce, sahabîye hürmet adı altında bu insanlar dokunulmaz, tenkit edilmez ilan edildi, ardından da Peygamberimize mal edilecek yalanlar, bir sahabînin adına iğnelenerek kitlenin önüne çıkarıldı. Oysaki söylenenlerin büyük çoğunluğundan sahabîlerin haberi bile yoktur. (Sahabîlerin rableştirilmesiyle ilgili ayrıntlar için bizim ‘İslam Nasıl Yozlaştırıldı’ adlı eserimizin Sahabîler bölümüne bakılabilir.)

Rabler hegemonyasına eklenen üçüncü, fakat en ağırlıklı unsur, ilahlaştırılan din büyükleri oldu. Din büyüklerini ilahlaştırmada bir numaralı sömürü ocağı olarak tasavvuf ve onun yozlaştırılmış bir görünümü olan tarikatlar kullanıldı.

İslam tarihine hayranlık verici bir miras bırakan tasavvuf kurumunun bugün en büyük kamburu, bu ilahlaştırma illetidir. Bu gönül ve sevgi ocağını, Kur'an çizgisinde yol alır bir konuma getirmek için, ona musallat olan insan ilahlaştırma marazının Kur'an laboratuvarında tedavi edilmesi kaçınılmazdır. İslam'ın yüzyılımızdaki en büyük düşünürü sayılan Muhammed İkbal, bu marazı, ‘şeyhperestlik’ (şeyhe tapıcılık) veya ‘pîrizm’ (şeyh dinciliği) olarak anıyor.

Mezhep imamları (daha geniş bir ifadeyle ulema) da rabler hegemonyasında önemli bir konuma getirilmiştir. Tasavvuf büyükleri dokunulmaz-tenkit edilmez ilan edilerek nasıl putlaştırılmışsa mezhep imamları da zaman üstü ilan edilerek ilahlaştırılmıştır. Bugün birçok insan için bir konuda "Kur'an diyor ki" sözüyle "Falan mezhep imamı diyor ki" sözü arasında fazla bir fark yoktur. Hatta bazı kesimlerde "Kur'an diyor ki" sözü insanları rahatsız etmekte ve "Ben Kur'an'ı falan bilmem, benim mezhep imamım diyor ki…" veya "Şeyhimiz diyor ki" şeklinde çıkışlarla karşılaşılabilmektedir. Bu tavır, Kur'an açısından bakıldığında, katıksız şirktir.

İslam, Kur'an dışında tenkit üstü kitap, Peygamber dışında tenkit üstü kişi tanımaz.

Rabler hegemonyasında, Kur'an'ın tâğut diye andığı zalim ve baskıcı liderlerin, hanedan despotizmlerinin, krallıkların yerleri de oldukça önemlidir. Esasen, hiçbir rabler hegemonyası tâğut desteği olmadan yaşayamaz. Emevîlerin kurduğu rabler hegemonyasına, Emevî tâğutizmi destek veriyordu. Hz. Hasan’ı bu tâğutizm zehirledi, Hz. Hüseyin’i bu tağutizm hançerledi.

Tâğutîler hemen her ülkede boy gösterirler. Süslü kılıflara sarılmış mushafları öpüp alınlarına koyarken çektirdikleri resimleri afiş haline getirerek masum ve saf kitlelere, din koruyucusu olduklarını propaganda ederler. Aslında dinin en büyük problemi bu mushaf tacirleridir. Bu kurnazlıklarını; ruhunu katlettikleri Kur'an'ın parşömenlerini mızrak uçlarına takarak: "İşte biz, bu kitabı hakem yapmak istiyoruz." diyen Emevî siyasetçilerinden devralmış gibidirler. Şöyle veya böyle, bunların Kur'an bahsinde sloganı daima şudur: "Hükümleri ayak altına, kağıtları baş üstüne..."

Özetleyelim: Bugün ‘İslam inanç sistemi’ veya ‘resmî akîde’ diye kitlenin önüne çıkarılan kabuller listesi, Kur'an dışılıklarla doludur. Çünkü, bu sistem, ‘Âlemlerin Rabbi’ olan Allah'ın dini yanında rabler hegemonyasının ürünlerini de taşıyor. Bu resmî akide, Kur'an açısından baktığımızda, bozuktur. O halde, Kur'an dininin inanç sistemi, Kur’an esas alınarak yeniden belirlenmelidir.

Allah bir olduğu gibi din de birdir. Ve din bir olduğu gibi onun temel kaynağı da birdir. O biricik kaynak Kur'an'dır. Oysaki, rabler hegemonyasının halka sunduğu ‘uydurulmuş din’de hüküm ve söz sahibi, birkaç başlı bir şirkettir: Allah, Peygamber, sahabîler, mezhep imamları, tarikat şeyhleri, efendiler, üstadlar, halifeler, sultanlar... Böyle bir anonim şirket, din konusunda hükmü Allah dışında hiçbir kuvvete vermeyen Kur'an'ın dini olamaz. Burada, oynanmış büyük aldatma oyunları vardır.

Allah'ın dinine müdahale edilmiştir. Bu müdahalelerin kalıntılarını Kur'an denetiminde temizleme gayretinde olanları ‘reformcu görüşleriyle tanınanlar’ vs. gibi laflarla etkisiz kılmaya çalışanlar, rabler hegemonyasının şrefsiz uşaklarıdır. Bunlar, Kur'an'dan rahatsız olmaktadırlar.

İslam’a bulaştırılmış yalan ve uydurmaları Kur’an denetiminde temizlemek için çalışan ilim ve fikir adamlarını bir zamanlar ‘reformist’ diye karalayıp saf dışı etmek için akıl almaz oyunlar tezgâhlayan bu din tüccarı onursuz güruh, ikibinli yıllara gelinip BOP projesi Ortadoğu’ya dayıtılmaya başlandığında, Vatikan ve ABD’den rağbet görsünler diye Papa’ya arz-ı ubûdiyet, ABD’ye de uşaklık etmeye başladılar. Ne İslam bıraktılar ne Kur’an ne Muhammed. Kur’an’ı İncilleştirmeyi, Ilımlı İslam adı altında ve ABD denetiminde bir sömürge dini yaratmayı çağdaşlık, özgürlük, teröre karşı çıkmak diye yutturma alçaklığına tevessül ettiler. Tarih böyle bir namussuzluğa rastlamış değildir.

Sözün özü şudur: Rabler hegemonyası uğruna İslam’ın Kur’ansal ve akılcı yapısını tahrip edenler, Kur'an'ın sorduğu şu soruya cevap bulmak zorundadırlar:

“Fırkalara bölünüp parçalanmış rabler mi hayırlıdır, yoksa biricik ve Kahhâr olan Allah mı?” (Yusuf, 39)

Y.N. Öztürk
Apollonius isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Apollonius Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (19. January 2010)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
alimleri, edinmek, hakkında, peygamberleri, rab


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:46 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam