hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 68.Ğâşiye Suresi

 
 
Seçenekler Stil
Alt 15. August 2009, 01:36 PM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart Ğâşiye Sûresine giriş

“ غاشيةĞâşiye” suresi, Mekke’de 68. sırada inmiş olup adını 1. ayetteki “Ğâşiye [Kuşatan]” sözcüğünden almıştır.
Bu surede de yine müminlerin ve müşriklerin âhıretteki durumları ele alınmıştır. Afaktaki [evrendeki, dış dünyadaki] birçok ayete işaret edilerek müşriklerden akıllarını başlarına almaları istenmiş, Resulullah’a da asli görevi hatırlatılarak insanlara öğüt vermesi emredilmiştir.
İçeriğinden anlaşıldığına göre, sure bir defada topluca indirilmiştir.

https://youtu.be/JrOPFRCtobI Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 380. Bölüm Ğaşiye Suresi 1. Bölüm

MEAL:
RAHMAN RAHÎM ALLAH ADINA
1 – Kuşatan’ın haberi sana geldi mi?
2, 3 – Yüzler [kişiler] var ki, o gün çalışmış, yorulmuş olmasına rağmen eğilmiş, zillete düşmüştür,
4, 5- onlar kızışmış bir ateşe yaslanırlar, kızgın bir kaynaktan sulanırlar.
6, 7- Onlar için güç vermeyen ve açlığı gidermeyen kuru bir dikenden başka yiyecek yoktur.
8 -16 - Yüzler [kişiler] de var ki, o gün nimetler içindedirler, çalışmaları için hoşnutturlar, yüksek bir cennettedirler, orada boş bir söz işitmezler. Orada akan bir kaynak vardır; Orada yükseltilmiş divanlar, konulmuş kadehler, dizilmiş yastıklar, yayılmış halılar vardır.
17 – Peki onlar [yeniden dirilmeye inanmayanlar], develere/ yağmur yüklü bulutlara bakmıyorlar mı; onlar, nasıl yaratılmış?
18 – Ve gökyüzüne [bakmıyorlar mı]; o, nasıl yükseltilmiş?
19 – Ve dağlara [bakmıyorlar mı]; onlar, nasıl dikilmiş?
20 – Ve yeryüzüne [bakmıyorlar mı]; o nasıl yayılmış?
21, 22 - Haydi öğüt ver/ hatırlat; şüphesiz sen sadece bir öğütçüsün/ hatırlatıcısın. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin.
23, 24 – Ancak/Gözünüzü açın, kim yüz çevirir ve küfrederse, Artık Allah, ona en büyük azap ile azap edecek.
25 – Şüphesiz onların dönüşleri yalnızca Biz’edir.
26 – Sonra, şüphesiz onların hesabı da yalnızca Bizim üzerimizedir.

TAHLİL:
1 – Kuşatan’ın haberi sana geldi mi?
Sure, insanların başına gelecek ve kurtulmalarının mümkün olmayacağı büyük felakete dikkat çekilerek peygambere ve tüm dinleyenlere yöneltilen bir soru başlamıştır. Bu soru, cevabı belli olan bir sorudur ve anlamı “Kuşatan’ın haberi sana gelmiş bulunmaktadır” demektir. Haberi gelen bu olay, dehşet ve korku*tucu halleriyle bütün mahlûkatı kapsayacak olan kıyamettir. Bu ifadeler ile müşrikler korkutulmakta, müminler de müjdelenmektedir.
Kıyametin tüm insanlığı sarıp sarmalayacağı, cehennemin de inkârcıları kuşatacağı birçok ayette bildirilmiştir.
De ki: “Herkes beklemektedir. Siz de bekleyiniz. Şüphesiz düz yolun sahiplerinin kimler olduğunu ve kimlerin doğru yolu bulduğunu yakında; olacak o vak’a olduğu -ki onun [o vak’anın] oluşu için yalan söyleyen yoktur. O [o vak’a], alçaltıcıdır, yükselticidir-, yeryüzü şiddetle sarsıldıkça sarsıldığı ve dağlar ufalandıkça ufalanıp da toza dumana dönüşüverdiği ve sizler üç eş [sınıf] olduğunuz zaman bileceksiniz.” (Ta Ha/135, Vakıa/1- 7)
O gün, Allah’ın her benliği kazandığı ile karşılıklandırması için, yeryüzü bir başka yeryüzüyle değiştirilecek. Gökler de. Ve onlar, Bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah için ortaya çıkacaklardır. O gün, suçluları zincire vurulmuş olarak görürsün. Gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş kaplayacaktır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir. (İbrahim/48- 51)
Yoksa bunlar Allah’ın azabından hepsini saracak bir felaket gelmesinden veya farkında değillerken ansızın kendilerine saatin gelmesinden güven içinde midirler? (Yusuf/107)

Senden azabı çarçabuk istiyorlar. Şüphesiz cehennem de kesinlikle, kendilerini üstlerinden ve ayaklarının altından bürüdüğü günde kafirleri kuşatıcıdır. Ve O, ‘yapmış olduğunuzu tadın!” der. (Ankebut/55)
Onlar için cehennemden yataklar, üstlerinden de örtüler vardır. Ve Biz, zalimleri işte böyle cezalandırırız. (Araf/41)
2, 3 – Yüzler [kişiler] var ki, o gün çalışmış, yorulmuş olmasına rağmen eğilmiş, zillete düşmüştür,
4, 5- onlar kızışmış bir ateşe yaslanırlar, kızgın bir kaynaktan sulanırlar.
6, 7- Onlar için güç vermeyen ve açlığı gidermeyen kuru bir dikenden başka yiyecek yoktur.
Bu ayetlerde, “ غاشيةğâşiye” diye nitelenen olay anında meydana gelecek hallerden müşriklere yönelik olanlar kısaca nakledilmektedir: “Yüzler [kişiler] var ki, o gün çalışmış, yorulmuş olmasına rağmen eğilmiş, zillete düşmüştür, onlar kızışmış bir ateşe yaslanırlar, kızgın bir kaynaktan sulanırlar. Onlar için güç vermeyen ve açlığı gidermeyen kuru bir dikenden başka yiyecek yoktur.”
“ وجوهVücûh [yüzler]” sözcüğü ile kişilerin “zat”ları kastedilmiş olup ayette bir “cüz’iyyet mecaz-ı mürseli” yapılmıştır. Kast edilen kimseler bizzat o yüzlerin sahipleridir. Sözü edilen bu yüzler ise, o gün bürünecekleri nitelikler itibariyle inkârcıları temsil etmektedir. Vesikalık fotoğraftaki bir yüz nasıl o kişinin bütün varlığını temsil ediyorsa, “yüz” sözcüğü de Arapçada varlıkların en belirleyici organı olması sebebiyle o yüzün ait olduğu varlığı temsil eder.
Suçluların ahiretteki zelillikleri; kızgın ateşe sokulmaları, kaynar su, irin içirilmeleri, diken yedirilmeleri ve diğer aşağılanma şekilleri birçok ayette dile getirilmiştir. Bu ayetlerden bazılarını naklediyoruz:
Suçluları, Rablerinin huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Ey Rabbimiz! Gördük ve dinledik, şimdi bizi geri çevir de salih bir amel işleyelim, biz artık kesin bir şekilde inanıyoruz” derlerken bir görsen! (Secde/12)
Ve sen, onları aşağılıktan dolayı başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli etrafa bakarlarken ona [ateşe] sunulduklarını göreceksin. İman etmiş kimseler de: “Şüphesiz zarara uğrayanlar, kendilerini ve ehillerini [ailelerini, yakınlarını] kıyamet günü zarara uğratmış olan kimselerdir.” dediler. Gözünüzü açın! Şüphesiz zalimler devamlı bir azap içerisindedirler. (Şûra/ 4)
O gün, hiçbir eğriliği olmayan o davetçiye uyarlar ve Rahman için sesler kısılmıştır. Artık sadece hafif bir ses duyacaksın. (Ta Ha/108)
Artık siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, O’na [Allah'a] karşı fitneye sürükleyemezsiniz [ateşe atamazsınız]. (Saffat/161- 163)
-Onu yakalayın sonra da bağlayın. Sonra cehenneme yaslayın onu. Sonra da onu yetmiş arşın zincir içerisinde onu oraya [cehenneme]sokun! Şüphesiz o, büyük Allah'a inanmıyordu. Miskinin yiyeceği üzerine teşvik de etmiyordu. Bu sebeple bugün burada onun için hiçbir sıcak dost yoktur. Sadece hata edenlerin yiyeceği olan bir irinden başka yiyecek de yok. – (Hakkah/30 37)
Ve kim kendisine doğru yol apaçık ortaya çıktıktan sonra Elçi’ye karşı çıkar ve müminlerin yolundan başkasını izlerse, Biz onu döndüğü şeye döndürürüz ve onu cehenneme sokarız. O da ne kötü bir gidiş yeridir! (Nisa/115)
Onlar, onunla kaynar su arasında dolaşır dururlar. (Rahman/44)

Ve de ki: “O hak [gerçek], Rabbinizdendir. O nedenle dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Şüphesiz Biz zalimler için duvarları, çepeçevre onları içine almış bir ateş hazırladık. Ve eğer yağmur yağsın isterseler, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su yağdırılır. O ne kötü bir içecektir! Dayanma/sığınma yeri olarak da ne kadar kötüdür! (Kehf/29)
-Onu yakalayın sonra da bağlayın. Sonra cehenneme yaslayın onu. Sonra da onu yetmiş arşın zincir içerisinde oraya [cehenneme] sokun! Şüphesiz o, büyük Allah'a inanmıyordu. Miskinin yiyeceği üzerine teşvik de etmiyordu. Bu sebeple bugün burada onun için hiçbir sıcak dost yoktur. Sadece hata edenlerin yiyeceği olan bir irinden başka yiyecek de yok. (Hakka/30- 37)
Kesinlikle Bizim yanımızda bukağılar ve cahim/cehennem var.
Boğazdan zor geçen bir yiyecek, can yakıcı bir azap var. (Müzzemmil/12,13)
Şüphesiz Biz onu zalimler için bir fitne kıldık. (Saffat/63)
Şüphesiz zakkum ağacı, aşırı günahkârların yiyeceğidir. O, erimiş maden gibidir, kızgın bir sıvının kaynaması gibi karınlarda kaynar. (Duhan/43)

De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler malûm bir günün belli vaktinde/ randevu yerine mutlaka toplanacaklardır. Sonra şüphesiz siz, ey sapıklar, yalanlayıcılar! Kesinlikle zakkumdan bir ağaçtan yiyeceksiniz de karınlarınızı onunla dolduracaksınız. Sonra da onun üstüne kaynar su içeceksiniz. Hem de susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.” İşte bu, din gününde onların ziyafetleridir. (Vakıa/52)
Kur’an’ın bazı yerlerinde cehennemliklerin zakkum ve irinden başka yiyeceklerinin olmadığı ifade edilirken, burada kuru bir dikenden başka yiyeceklerinin olmadığı anlatılmaktadır. “Kuru bir diken” ile “işe yaramaz, insan yiyeceği olmayan, azap edilenlerin de yemeyeceği bir yiyecek” kastedilmiş ve müşrikler aşağılanmıştır.
2. ayetteki “çalışmış, yorulmuş olmasına rağmen” ifadesinden, sözü edilen inkârcılar grubunun bir şeyler yapmış oldukları ama emeklerinin boşa gittiği anlaşılmaktadır. Zira imansız olarak işlenen amellerin işe yaramayacağı, teraziye konmayacağı birçok kez ihtar edilmiştir:
De ki: “Ameller bakımından en çok zarara uğrayanları haber verelim mi?
Onlar, kendileri sanat/sanayi olarak, güzellik ürettiklerini sanırken basit hayatta çalışmaları da boşa gitmiş olan kimselerdir.”
İşte onlar, Rabblerinin âyetlerini ve O’na ulaşmayı inkâr etmiş kimselerdi de bu yüzden yaptıkları bütün amelleri boşa gitti. Artık kıyamet günü onlar için hiçbir ölçü tutturmayız [hiç bir değer vermeyiz].
İşte, inkâr etmeleri, Benim âyetlerimi ve elçilerimi alaya almaları sebebiyle, onların cezaları cehennemdir. (Kehf/103- 106)
Ve kim İslâm'dan başka bir din ararsa, o takdirde hiçbir zaman ondan kabul edilmeyecektir. Ve o [İslam’dan başka din arayan kimse] ahirette zarar edenlerden olacaktır. (Al-i Imran/85)
Şüphesiz ki şu inkâr etmiş ve inkarcı oldukları halde de ölenlerin hiç birinden, yeryüzü dolusu altın - onu fidye verseler bile - asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar, dayanılmaz azap kendileri için olanlardır. Onlar için yardımcılardan da yoktur. (Al-i Imran/91)
8 -16 - Yüzler [kişiler] de var ki, o gün nimetler içindedirler, Çalışmaları için hoşnutturlar, yüksek bir cennettedirler, orada boş bir söz işitmezler. Orada akan bir kaynak vardır; orada yükseltilmiş divanlar, konulmuş kadehler, dizilmiş yastıklar, yayılmış halılar vardır.
İnkârcılarla ilgili anlatımdan sonra bu ayet grubunda da müminleri kuşatan ahiret ortamı ve oradaki halleri anlatılmaktadır. Müminler, çektikleri meşakkatler ve salihat işlemeleri karşılığında ahirette tüm bunların karşılığını fazlasıyla almışlar ve çok mutlu bir konumdadırlar.
Cennetliklerin konumları Kur’an’da birçok kez nakledilmiştir:
Ebrar [iyiler, yardım severler] kesinlikle nimet [mutluluk] içindedir.
Tahtlar üzerinde nazar edicidirler [Rablerinin nimetleriyle yüz yüzedirler].
Yüzlerinde nimetin[mutluluğun] aydınlığını görürsün. (Muttaffifin/22-24)
Kesinlikle müttekiler için, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden; Rahman’dan bir karşılık ve yeterli bir bağış olarak Korunaklar/kurtuluş mekanları; sulak bağlar-bahçeler, üzümler, hepsi bir seviye tomurcuklar [çiçek bahçeleri] Dolu dolu su kapları vardır. Onlar, orada boş bir söz ve yalan duymazlar. —Onlar, O’nun huzurunda söz söylemeye güç yetiremezler.- (Nebe’/31- 37)
Şüphesiz, ebrar/ iyiler/ yardımseverler, kâfur katılmış bir tastan içerler, fışkırtıldıkça fışkırtılacak bir pınardan ki, ondan, verdikleri sözleri yerine getiren ve kötülüğü yayılan bir günden korkan ve “Biz sizi, ancak Allah yüzü [Allah rızası] için doyuruyoruz ve sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz; evet, biz asık suratlı ve çatık kaşlı bir günde, Rabbimizden korkarız.” diyerek Allah sevgisi için, yiyeceği, yoksula ve öksüze ve tutsağa veren Allah’ın kulları içerler. Allah da, bu yüzden onları, o günün kötülüğünden korur; onlara aydınlık ve sevinç rastlayacak, sabretmelerine karşılık onlara Cennet’i ve ipekleri verecek; orada tahtlara kurulmuş olarak kalacaklar; orada bir güneş de, dondurucu bir soğuk da görmeyecekler ve bahçenin gölgeleri onların üzerlerine sarkacak ve onların koparılması son derece kolaylaştırılacak. Ve aralarında gümüş bir kap ve billûr kâseler dolaştırılacak, Kendilerinin ayarladığı billûrları gümüştendir. Ve orada, onlara karışımı zencefil olan bir tastan sulanırlar, Orada, Selsebil denilen bir pınardan... Ve aralarında büyümez, yaşlanmaz çocuklar dolaşır; onları gördüğünde, saçılmış birer inci sanacaksın! Orayı gördüğünde, mutluluk ve büyük bir krallık [mülk ve yönetim] göreceksin; üzerlerinde ince, yeşil ipekli, parlak atlastan giysiler olacak; gümüş bileziklerle süslenmiş olacaklar; Rabbleri, onlara tertemiz bir içecek içirecek. Şüphesiz ki bu, sizin için karşılıktır. Çalışmalarınız da meşkûrdur [karşılık ödenecek niteliktedir]. (İnsan/5- 22)
(Onlar) Yaptıklarına karşılık olarak; mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. Karşılıklı onların üzerinde yaslanırlar. Üzerlerinde [çevrelerinde], kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler -ki ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir- beğendiklerinden meyveler, canlarının çektiğinden kuş eti ile; süreklileştirilmiş [hep aynı bırakılmış] çocuklar, saklı inciler gibi iri gözlüler dolaşırlar. Orada lağv [boş söz, saçmalama] ve günaha sokan işitmezler. Sadece söz olarak: “selâm!”, “selâm!” (Vakıa/15- 26)
Güzellik yapan kişiler için daha güzeli ve fazlası vardır. Yüzlerine kara bulaşmaz, zillet de. İşte bunlar cennet ashabıdırlar. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar. (Yunus/26)
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
ğâşiye, giriş, suresine


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:16 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam