hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > TEMİZLİK VE İBADET > İbadet > Oruç

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 10. December 2013, 02:48 AM   #131
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Bakara-187. ayet mealleri "kadınlarınıza yaklaşmaniz size helâl kılındı" diye çevrilerek, konusu seks yapılmış.

İstisna yok. "Meal birliği".

Böyle olunca ben sorarım. "-Kardeş. Seksin yasaklanması bu ayet ile kaldırılıyor ise, seks yasağı konulan ayet hangi kitapta, hangi ayet!...

Kimse bana Kitaptan böyle bir ayet gösteremez. O halde seks yasağı denilen şey palavra. Meallerle ve meallerde Kitaba sokuşturulmuş.

Burada anlatılan şey şu: Kişi bir eylem yapacak/bir amel işleyecekse, yani bir iş yapacak/iş kuracak ise bunun bazı zorluklarının da olabileceğini baştan düşünmeli ve hesaba katmalıdır. Yani "amman" deyip gözü kapalı balıklama üzerine atılmayacak, artı ve eksi yönlerini göz önüne alacak, bunların üstesinden gelebilmek ve menfaat sağlayabilmek için bir planlama yapacaktır. İşte konu bu.

Ayette "kadın-madın" geçmez. Geçen "nisa" ve "ünsa". Bunların Kitab'ın içindeki Kur'an'a göre analizini yapın, burada olması gereken mânâlarını araştırın; bakalım ne ifade ediyorlarmış burada.
Nisa "iş/menfaat sağlayan çalışma; ünsa da, bu işten/çalışmadan sağlanan, elde edilen menfaattir.

Mealcilere göre Allah ayırımcılık yaparak erkekleri kayırıcı bir ayet inzal etmiştir.

Allah adildir: Kendisi böyle söylüyor ve ben de Allah'a inanıyorum. O halde kadınlar için de aynı şartları taşıyan, aynı menfaatleri onlara da tanıyan bir ayet indirmiş olmalı. Bilen var mı?

Gelelim konuya. Konu bir eylem sonucu elde edilecek kazanımların elde ediliş yol ve yordamı, ve bu yolla menfaatlenilmesidir. İşin zorlu yönlerinin bir insanı, fiilinden vazgeçirmemesi, eylemini önlememesi, aksine elde etmeye motive edilmesi, zorlukları bir plan çerçevesinde göğüslemesidir.

Cinsel dürtülere gelince. Allah'ın bu lütfundan kadın-erkek, her an, arzu ettikleri an faydalanırlar. Kime ne!. Adama kendine bak derler. Ve kim engelleyebilecek. Allah hem bu melekeyi verecek, hem de "kullanmak yasak" diyecek. Öyle mi?

Artık, "Kul"un biz olduğumuz ayırdına varıp, kafaya sokup Allah'ın insanların düşüncelerinin hizmetçisi olmadığını anlamalıyız. Senin tercihlerinden O'na ne. Allah tuzakçı mı?

Sonraki yazılar beyaz iplik, siyah iplik ile, mescidlerde seks olacak.
Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (18. December 2020 Saat 11:26 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10. December 2013, 10:03 PM   #132
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Şafağın beyaz ipliği, gecenin siyahlığı ve bunu yaran şafak , yani tan yeri.

Siyah karanlıkları, karanlıklar içerisinde kalmayı, silik kişiliği, fark edilememeyi, bilgisizliği anlatır.

Beyaz ise durumun, konumun, içinde bulunulan çevrenin herkes tarafından kolayca görülebilir, fark edilebilir durumunu göz önüne koyar. Göz önünde olma, göze girme/çarpma halidir.

Fecr/tan ise ikisinin de birbirinden ayrım hududunu/çizgisini anlatır. Bunların ipliğe benzetilmesi de (hani deriz ya, pamuk ipliğine bağlı) durumun son derece kritik, oturuşmamış-dengesiz ve her an değişebilir olduğunu ifade eder. Dolayısı ile doğacak güneş karanlığı yok edecek yani doğru eylem, eylem sahibinin elde ettiklerini, değişimini, artıları ortaya koyacaktır. Fakat bu değişim ve kazanımlar öyle bir şekilde göz önüne serilmelidir ki bir fitneye dönüşmeden, çevredekiler kendiliğinden değişimi fark edebilmeli ve eylemin uygun olup işlerini iyi yöne götürdüğünü tesbit edip imrenmeli ama eylem sahibi de bunu fark ettirirken de gösteriş, böbürlenme, hava basma, üstünlük, yani kibir ortaya koymamalı. Çünkü müslüman vakarlıdır.

Ama insan, yapısı itibari ile bu tutumu adeta bir ipliğe bağlıdır, yani başarı ile övünme, etrafı küçük görme dürtüsü, kişiyi çevresinden soyutlar yani iplik/iletişim kopar. Onun için çok dikkatli olunmalıdır. Çünkü müslüman üstünlük taslamaz, mütevazidir, secde ve rüku halindedir. Soyutlanmaz, bilakis yardımcı olur.

Şu halde

Bir işe kalkışıp da her türlü hesabını, planını yaptıktan sonra riskli diye elde edilecek menfaatten vaz geçmeyin; menfaatlenin fakat bu elde ettiğiniz ile havalara girip etrafınızı küçük görmeyin. Bu durum çürük bir ipliğe bağlı hal gösterir ve ufak bir zorlama ile siz ile dostlarınız arasındaki bu bağ kopar ve Adem gibi toplum dışına itilirsiniz.
Saygılarımla
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (7. September 2014 Saat 10:24 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12. December 2013, 10:53 AM   #133
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Biliyoruz ki toplumda yetimler ve bakıma muhtaç olanlar, sosyal kurumlar bulunmadığından ikişerli üçerli dörderli olarak aileler tarafından bakım, gözetim ve denetim altına alınmış, ve iş sahipleri ve devlet bunlara iş vererek(Nisa=1-10; Tevbe=l03) muhtaçlar muhtaç durumundan kurtarılmış, ferdi olarak aileye katılmış ve bunların bakım ve geçimleri ve yetkileri ayetlerle yani toplumsal yetkilendirmeyle garanti altına alınmıştır. Bu kişillerin belirli bir sosyal seviyeye yükseltilmesi için yapılan sosyal yönden ve iş eğitimde de kendilerine baskı yapılmaması, sömürülmemesi, ast üst ilişkisi değil, mehirleri/maharetleri/becerileri yönünde ikna edilmeleri, gururlarının kırılmadan, baskıya maruz bırakılmadan, durumları anlayışla karşılanarak öğretici eğitici bir tedip, siyam, öğrenim görmeleri ile çalışma hayatına atılmaları isteniyor ve bu şekilde de "sizin onlara, onların da size faydanız dokunacağından", toplumsal fayda sağlanacağından bu karşılıklı faydalanma dolayısı ile karşılıklı iyi hitap ve münasebet ortaya konulması istenmekte ve bu hal birbirinden faydalanmayı bütün toplum olarak ortaya koyacak şekilde:"Onlar sizin, siz de onların giysisisiniz" diye belirtilmektedir.

Ve aykırı düşünceleri islamın getirdiği ekonomik ve sosyal ve akılcı prensiplerle yok edip, yalnış düşünme tarzından doğrusuna geçiren Kur'an aydınlatmasından gelecekte meydana çıkabilecek karanlık günlerle-düşüncelerle- savaş yapabilmek için Kur'an'ın içeriğini bir sofraya benzeterek "yiyin-için"/içeriğini iyi öğrenin ve bunları yaparken de ciddiyetinizi/vakarınızı koruyun deniyor. Evet nerede Kur'an'ın felsefesi, nerede mealcilerin "aç-susuz- sessiz kalıp itaatkâr olun" diyerek yoplumu denetimleri altına alma hafifliği.

Mescidlere gelince.

Arap toplumunda Havra, Manastır gibi kapalı mekânlar bulunmamaktadır. Mescidler "açık hava" salatlarıdır ve "Salavat" ismini alır. Bu nedenle "mescid" denildiği zaman bir mekân değil, toplanabilinen bir toplum anlaşılır ve bu toplantı her yerde yapılabilir, çölde yapılabilir, vahada yapılabilir, Medine'deki Peygamber'in evinin önündeki geniş avluda da yapılabilir. Şu halde "mescid" dendiğinde meclis anlaşılmak gerekir. Mekke'deki de "mescidi'l haram" ismini alan ve ekonomik ve sosyal yönden kollektif ve dışa kapalı yaşayan, ve o istikâmette örgütlenmiş toplumdur.
Mekân olarak anlamak istiyorsanız o da bütün yeryüzüdür.

Mescidler Peygamber'in vahiyleri, sahabelerin de Peygamber'den öğrendiklerini müslümanlara veya müslüman olmak (80-Abese Suresi) isteyenlere aktarıldığı topluluktur. Burada ilim ve irfan sahibi olunurak "ruhsal hacc" yapılır, Yani bir halden diğer bir hâle geçiştir. Hacc'ı Ekber ile karıştırılmamalıdır. Şimdi lütfen söyleyin bu yoğun eğitim esnasında mescid/toplum içinde siz nasıl cinsel ilişki kurabilirsiniz. Biri bunu bana anlatmalı ki deneyelim. Benim aklım almıyor

Mescidlerde eğitimin iyi bir şekilde alınmasını -doğru dürüst öğrenilmesini- evlere arkalarından değil, ön kapıdan girilmesi, yani etrafı kandırmaya kalkışılmaması, üçkağıtçılık yapılmaması, münafıklıktan kaçınılması isteniyor.

Görülüyor ki "hacc" ile "oruç" birbirinin içine girmişlerdir, birbirlerinin tamamlayıcısıdır ve amaç "takva sahibi olmaktır.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (18. December 2020 Saat 12:41 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12. December 2013, 11:22 PM   #134
khaos
Uzman Üye
 
khaos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
khaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud of
Standart

Galip abi,
amaç takva sahibi olmaksa takvaya erişmek için ne yapacağız?... uzun zamandır bunu düşünüyorum.ve kendime şu soruları soruyorum.tanrı bizi neden yarattı? bizden ne istiyor? ulaşmamızı istediği takvaya nasıl ulaşacağız? bu kadar kavram kargaşasına, detaya gerek varmı? kitaplar, hadisler, mezhepler, tarikatlar, cemaatlar, tasavvuf, hurafeler, hocalar,mollalar,şeyhler...

dini konuları çözümlemek permütasyon, kombinasyon, türev, integral sorularını çözmekten daha zor.yada transformatör hesapları yapmaktan ki vallahi insana feleğini şaşırtır.işin içinden çık çıkabilirsen

sonra kendimce her şeyi basite indirgedim
işte benim takvam;
seni ve evrendeki herşeyi yaratan, tek, her şeye gücü yeten, eşsiz benzersiz bir tanrının olduğunun bilincine varmak.
duanı, şükrünü ona yapmak.
ve onun istediği gibi iyi bir insan olmak.
iyi insan nasıl olunur peki?
insanlık tarihininin başlangıcından itibaren yaşanılarak öğrenilmiş ve toplum hafızasına yerleşmiş, buna mukabil en asgari medeniyette bile kabul görmüş kurallara uyarak.

insan öldürme
savaşma barış sever ol
incitme
yalan söyleme
iftira atma
çalma ,gasp etme, hak yeme
adaletli ol
eşitlikçi ol
yapıcı ol
bağışlayıcı ol
yardımsever ol
temiz ol
üretici ol
doğayı, çevreyi kirletme
insan haklarına saygılı ol
hayvanların yaşama hakkına saygılı ol

sanırım şimdi daha rahatım
__________________
(FOR RAVEN)
khaos isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
khaos Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
gul (28. June 2014)
Alt 13. December 2013, 02:18 PM   #135
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Saygın Khaos.

"for Raven" diyebilen ahde vefali bir kişilikle mutlu olacaksın. "Aklınızı çalıştırmayacak mısınız" ifadesi eleştirisel bakın demektir. Onu da yapıyorsun. İyi yoldasın.
Mutluluk dilerim.
Galip Yetkin

Konu galipyetkin tarafından (13. December 2013 Saat 02:41 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
khaos (21. December 2013)
Alt 15. December 2013, 09:47 PM   #136
bartsimpson
Super Moderator
 
bartsimpson - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
bartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud of
Standart

sevgili khaos hani bir deyiş vardır. "vatan mevzubahisse gerisi teferruattır"

ben de bunu şöyle çevirdim "insan mevzubahisse gerisi teferruattır"

muhammedin "rasul" olmasından önce "abd" olma vasfının iyi düşünülmesi lazım.

"la ilahe" diyebilmeden "illallah" denemiyor sevgili khaos.

Love to Raven from Bart... R.I.P. .... sana da tabiki
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa."
bartsimpson isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
bartsimpson Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
khaos (21. December 2013)
Alt 13. May 2014, 07:17 AM   #137
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Bu safhadan sonra Av.İlhami Çetin'den bir alıntı yapalım ve iki bölümde verelim.

KURAN’DA KURUMSAL ORUÇ VE KAPSAMI TAKVA.

Bölüm-1.

Mademki takvada en ileri derece ihsandır; demek ki Muhsin bir insan, bütün güzellikleri üzerinde toplayan insandır. Bu erdemli bir insandır. Kâmil insandır Güzel ahlaklı bir insandır. İşte İslam diye gelen din budur. Onun için Resulullah “Ben güzel ahlakı tamamlamaya geldim” diyerek özet olarak İslam’ın itidal, adalet, merhamet, sevgi ve doğruluk olduğunu ilan etmiş. Kuran da bu sözü tasdik ederek “Rabbim Allah de, sora da dosdoğru ol” diyerek Şeriatin doğruluktan ibaret olduğunu açıkça söylemiştir.

Bir fıkıhta doğruluk her satırında kendisini göstermiyorsa, o İslam şeraiti değildir. Batıl dinlerden birisinden alınarak üzerine İslam’idir damgası basılmıştır.

Takva(şerden ve günahtan akıl yolu ile kaçınmak , adaletsizlik yapmamak yani mülkte iştirak halinde yaşamak) ve vera(para,mülk şehvetinde olmama, şehvetleri denetim altına alma) sahibileridir ki, bunlar “Siyahat “edendir.
"Takva ehli", "Oruç ehli" idi. Buna Mesih(muhsin insan-kişi) de deniliyordu.

Muhsin insan bütün bu özelliklere sahip, kemâlin üst derecelerinde bulunan insandı. Muhsin kavramını biz, “Birr ve ebrar” kavramları ile de ifade ederiz. Sözlükteki kısa tanımı “Birren “ ; ÇOK İHSAN ETMEK. Bu kavramlar arasında ilişki kurmak için kâfidir.
Ameli Salih işleyen, sadık, doğru, adil adam anlamlarına gelen çok güzel manaları olan bir insandır. Ubudiyette mükemmelliktir. O, takva vera sahibi ve o da, oruç ehlidir. Yeryüzünde varlık sebebi ubudiyettir. Gezmesi, dolaşması, oturması, hepsi ubudiyet içinde geçen insandır. Zaten Kur'an'da, bütün iyi halleri tanımlamada kullanılan bir kavram olup, yukarıda açıklandığı gibi "İhsanda ileri olan insan" demektir. Muhsin, verirken oran tutmaz, İhtiyacından ne artmışsa onu infak maksadıyla kamuya iade eder.

Müslim ve müminin sosyo ekonomik tavrını Araf–157 ve orucun ne olduğunu tanımlayan Bakara–177 ayet vermiştir. Eğer bir ülkede hala fakir var ve hakirin zincirleri çözülmemişse o ülkede hala imtiyazlı ve sınıflı topluma son verilmemişse(yani hâlâ bir ay boyu bir öğün aç kalayım da bunu fakir ve hakir'e aktarayım safsatası varsa), o ülke bırakınız Kur'an ehli olmayı, hak manada oruçsuzdur.

Takva mazlumu özgürleştirmek ve bütün zincirlerini kıracak bir eşitlikçi Adalet sistemini kurmaktır. Hak din, işte buna hak şeriat der.

Demek ki, denklemde Oruç ehli yerine “Birr “ kavramını, takva kavramını koyarsak, denklemdeki eşitlik bozulmaz. Bakara süresinde iki kez geçtiği yerde, tam bu iki kavramın geçtiği ayetlerin ortasına oruç(Savm) ayetleri konularak alakası Kuran’da da sağlamca kurulmuştur. Bu sınır taşları ve oruç(Savm) ayetlerini iki baştan kuşatan “Birr” in hem geçtiği, hem de sözlük anlamının çok fevkinde tanımlanıp açıklandığı bu ayetler, Bakara süresinin 177 ve 189. ayetleridir. Bu arada kalan Oruca ilişkin ayetler ise; 183.184.185. ayetlerdir.

İnceleme sıramız önce oruç ayeti sonra BİRR ile ilgili açıklamadır. Bunlar Kur'an’daki Zebur’dur(Ziy Birr). Oruç ayetinin de yine hepsini değil, sadece ilk ayeti olan Bakara süresi 183. ayetidir. Çünkü orada aradığımız takva ile ilişki kurulmuştur. Yani oruç takva türünden ubudiyettir. Takva ise siyasal, sosyal ve ekonomik eşitliği kurarak, mazlum ve mağdur üretmeyen bir adil sitemi işin ta başından kurmaktır. Bozuk ve fesat sınıflı sistemine devamla fakirliği sistemin hatasıyla devamlı hale getirip kodamanlara sığınma mecburiyetinde bırakıp, (bu günkü oruç gibi) mihnet altındakilere bir kemik atmak asla ismi İslam olan ve kuranla gelen dinin yardımlaşma biçimi değildir. Araf–157 ve Bakara–177 buna izin vermez. Kuran emri mülkte iştirakle ifsadın(İtidalin aşılması) kökünün kazınması için gelmiştir. Yani dernek ve vakıflarla kapitalizmin ömrünü uzatmayı önlemeye, sosyal hukuk devleti kurularak sınıfsız ve imtiyazsız sistemi kurmaya BİRR ve TAKVA der Kur'an. Takva olmayan hiçbir kurum İslami değildir(Bakara–2). Bu din şu adamdan-şu zevattan-şu makamdan -şu kurumdan fetvalarla kaytaranlara değil, yukarıda anlatılan takva biçimini şeksiz şüphesiz içine sindirenlere ancak fayda verecek bir kitaptır Kur'an.

Öyle ise, Bakara süresi 183. ayeti yazalım;

“Ey İman sahipleri, oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi, sizin üzerinize de yazılmıştır… BU SAYEDE KORUNMANIZ UMULMAKTADIR. “

Ayette, Vikaye kökünden gelen “İttika” kavramı kullanılmaktadır. İttikayı hafızamızda tutmakta fayda vardır.
İTTİKA: Sakınmak, çekinmek, günahlardan ve bütün kötülüklerden kendini çekmek. TAKVA İLE AMEL ETMEK (Salih amel)

En başta da mülk tutkusundan korunmaktır takva. Çünkü kazancı haram olanın duasına itibar edilmez. Bu dua seccade namazı dahi olsa(Maun suresine bakınız). İnsanların çoğu mahrum kalacakları korkusuyla biriktirdiklerine itibar ederler. Zenginler Allah’a değil, mahrum kalmak korkusuyla mülke itibar etmişlerdir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (15. June 2015 Saat 03:54 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (26. May 2014), gul (28. June 2014)
Alt 13. May 2014, 07:19 AM   #138
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Bölüm-2

Şimdi, “Birr” kavramının Kuran’ca mükemmel tanımının yapıldığı Bakara süresi 177. ayetini verelim. Çünkü insanlar maddi terakkide yarışıyor, Birr’de yarışmıyorlarsa Maide–2.(Allah O; tanrı ve tanrıcılık yoktur, Sadece "HÛ". Hayy'dır, Kayyum'dur) ayetini inkâr etmiş olurlar. Onu dar anlamda anlayanlara ve oruçları da kısır kalanlara, takvaya sarılmayanlara nasıl bir açıklama yapılıyor görelim. Bu ayet bize "namazda yönünüzü kıbleye dönmenin" sosyo ekonomi politik anlamını bilmiyor ve onu sistem yapmaya yanaşmıyorsanız, nereyi kıble yaparsanız yapın fark etmez deniliyor.

Mescid'il haram'ı kıble bilmek aşağıdaki sosyo ekonomik devrimi gerçekleştirip ona göre yaşamaktır. Çünkü yöneldiğiniz bir coğrafi odak değil, orada temizlenmeyi seven ve mülkte iştirak içinde yaşanan" havra ve manastırların anasına(beyt'el atiyk'e/"İbrahim Peygamberin Beyt'ine"), dinin aslına yönelmiş olduğunuzu mutlaka bilmeniz gerekir.

Kur'an Bakara süresi Ayet 177 şöyle:
“Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz Muhsinlik değildir. BİRR sahibi o kişidir ki, Allah’a, Ahiret gününe, Meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır, Yakınlara, Yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir. Salatı ikâme eder, zekâtı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdır. Bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanlarında sabırlıdırlar. İşte bunlardır özü ile sözü bir olanlar. İşte bunlardır KORUNAN TAKVA SAHİPLERİ”

Bir ülkede hala alınan ücretler fakirlik ve hatta açlık sınırının altındaysa sen kime özgürlüğünü verdin de müminim diyor "namaz" kıldığını iddia ediyorsun. İşte maun suresine bak, insanlara MAUNET vermemişsin, kamulaştırılan maunet sistemi olan sosyal devleti de kurmamışsın ki bu insanlar asgari ücrete mahkûmiyet esaretinden kurtulmamış. Onun için Maun suresi seni “Özü sözü doğru olmayanlar” olarak ilan etmektedir.

İşte bu mükemmel bir ayet, mükemmel bir tanım. İslam’ın beşe ayrılan şartını bir anda, bir tek yerde, bir bütün halinde sunan. Takva ve vera üzere yaşayanları tarif eden.

Bakınız hami-Mahmi(koruyan-korunan) sisteminde olduğu gibi, zengin olayım da sana yardım ederim demiyor, şartlar ne olursa olsun, başkalarına angarya çalışanları ve bundan kurtulmaya çalışan, köle ruhlu olmayanları kurtarmak için varını yoğunu harcıyor Muhsin (güzel ahlaklı). Ahdine vefalı, Allah’ı çok seviyor ve onun rızası için hayatını ortaya koymuş, Muhsin insan. İşte mümini de ehli kitabı da davet edeceğin din budur. Selam ona İsa’ya inanmak ve İncil ile Tevrat isimli kitabı tasdik etmek de budur.

"Araf:157-Onlar, öyle kişilerdir ki ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de de yazılmış olarak bulacakları şeriat sahibi Ümmi Peygambere uyarlar ve o, onlara iyiliği emreder, kötülükten nehy eder onları ve temiz şeyleri onlara helal etmededir, pis ve kötü şeyleri haram etmede. Sırtlarındaki ağır yükleri indirmededir, bağlandıkları zincirleri kırmada. Artık ona inananlar, onu ululayanlar, ona yardım edenler ve ona indirilen ışığa uyanlardır kurtulanlar, muratlarına erenler."


Şimdi bakalım, iki bin altı yüz yıl öncede İsrail oğulları oruçta kaytardılar mı? Yoksa onu hakkı ile mi tuttular? Yani insan haklarından titizlikle korunarak yaşadılar mı?(Bkz. Tövbe–108) Bu beş şartın arasını ayırdılar da, “Eyyamı Ma’dudat” mı yaptılar. Yani hayatlarını parça parça ayırıp, şu namaz olarak ibadet zamanı, şu oruç olarak ibadet zamanı, şu zekât olarak verme mevsimi, şu Hacc olarak ziyaret zamanı, şu da dil ile şahadet getirme zamanı diye günü, ayları, yılı kısım kısım mı yaptılar? İnfakı ise kitaptan sildiniz mi?(bkz.Bakara219/2).Ubudiyeti buralara koyup, kendilerine ubudiyet dışı yaşama sahaları, serbest bölgeler(yer) mi ayırdılar?.Yoksa onu, burada tanımlandığı gibi mi yerine getirdiler de, İşaya Peygamber bilgiçlik taslayıp, adamlara şeriatı yeniden öğretmeye mi kalktı da eski köye yeni adet getirmeye çalıştı?

Bir başka açıdan; Acaba Kur'an oruca İhsan(karşılık beklemeden yapılan yardım) olarak bakarken, onu Birr olarak tanımlayıp, takva türü inanç ve yaşam biçimi olarak alırken, bu şimdi mi böyle anlaşıldı, yoksa eskiden beri Allah’ın oruç haklardan korunarak yaşama /muhsinlik emri böyle de, biz mi farkında değiliz, görelim. Yani hayatın ve ubudiyetin takva üzere yaşanmasının genel adı mıdır oruç.

Evet, Oruç Mesih kavramıyla anlamdaş olup, takva ve vera üzere görev ve sorumluluk bilinci içersinde yaşayarak kâmil insan olmaktır. Vera üzere yaşayan selam ona İsa’ya bunun için Mesih denmiştir. Çünkü bu ifadenin bir anlamı da “Oruç ehli” olmaktır (aç kalmak değildir).

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (5. October 2014 Saat 08:58 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (26. May 2014), gul (28. June 2014)
Alt 25. May 2014, 05:21 PM   #139
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Yukarıdaki paragrafta İşaya Peygamber'den bahsetmiştik.Asırlar önce İsrailoğulları'na Peygamber olan İşaya bakın ne demiş.(daha evvel de İşaya'nın dediklerini etraflı yazmıştık(http://www.hanifler.com/showthread.p...1807#post11807). Aynı zamanda Sayın Hakkı Yılmaz'ın "İşte Kur'an adlı eserinde de anlatılır. Yinelemekte fayda var.)


İŞAYA PEYGAMBER'E(Bakara-183.ayetindeki "sizden(yani bizlerden) öncekilere") TEKÂMÜL ETMİŞ ORUCUN TANIMINA İLİŞKİN VAHYEDİLEN AYETLER.

Bunu öğrenmek için İşaya Peygamber'in kitabının 58. Babında, buna ilişkin açıklamalar vardır. Bu Babın 1 ila 8. ayetleri arasında bu konu yer almaktadır. Şöyle ki;

“Yüksek sesle çağır. Esirgeme sesini. Boru gibi yükselt ve Yakup evine SUÇLARINI BİLDİR “

“ Halbuki her gün beni arıyorlar(Rızamı arıyorlar). Ve yollarını bilmekten hoşlanıyorlar.ADALET ETMİŞ ve Allah’ın hükümlerini bırakmamış bir millet gibi, benden doğru hükümler soruyorlar.Allah’a yaklaşmaktan hoşlanıyorlar “

“Niçin oruç tuttukta görmüyorsun, canımızı( nefsimizi) alçalttıkta bilmiyorsun diyorlar”

“İşte siz orucunuz gününde işiniz peşindesiniz(şahsi işlerinizi kovalıyorsunuz, ferdiyetçi bir toplumsunuz) bütün işçilerinizi sıkıştırırsınız.(verimi arttırmak ve çok kâr etmek için az ücret çok iş istersiniz…) “

“İşte siz kavga ve çekişme için ve kötülük yumruğu ile vurmak için oruç tutuyorsunuz (rekabet ve yarışı bırakmadınız, sureti haktan görünmek, göz boyamak için ) bugün öyle oruç tutmuyorsunuz ki,yüksek yere ( Allah katına) sesinizi işittiresiniz.”

“BENİM SEÇTİĞİM ORUÇ, İNSANIN CANINI ALÇALTACIĞI GÜN (nefsinin kibrini ve hevâsını kırmak, Kânit olmak,mütevazı olmak..) böyle mi olur. Saz gibi başını iğmek ve altına çul ve kül sermek mi? Buna mı oruç, Rabbe makbul gün diyorsunuz?”


Bu eleştirilerden sonra Allah tıpkı Bakara 177. ayetteki Oruç tanımını yapıyor.

“KÖTÜLÜK ZİNCİRİNİ AÇMAK, BOYUNDURUK BAĞLARINI ÇÖZMEK, EZİLMİŞ OLANLARI HÜR OLARAK KOYVERMEK (işçi olarak sıkıştırıp çalıştırmak değil onları iş sahibi yapmak) VE HER BOYUNDURUĞU KIRMAK. BENİM SEÇTİĞİM ORUÇ BU DEĞİL Mİ ? “

“KENDİ EKMEĞİNİ (ihtiyaç içinde iken,dolup taşıp meleleşmeden kendisine lâzım olduğu halde onu diğerkamlılıkla başkasına veren îsâr sahibi…) AÇ OLANLA PAYLAŞMAK( zengin olup vardan değil, ancak kendine yetecek kadarken bölüp vermek) YURTSUZ DÜŞKÜNLERİ KENDİ EVİNE GETİRMEK ( yolcu ve yolda kalmışlar) VE ÇIPLAĞI GÖRÜNCE ÜSTÜNÜ ÖRTMEK VE KENDİ ETİNDEN OLANDAN (adem oğlundan/insan cinsinden) KAÇINMAMAK DEĞİLMİ ?



Dikkat edilirse son paragrafta aynen Bakara suresi 177. ayette önemle vurgulanan BİRR tanımlanmaktadır. Zaten Araf-157. ayet bize Kuran’ın iniş sebebinin ve Resulullah’ın gönderiliş sebebinin ezilenlerin esaret zincirini kırmak olduğunu açıklar. Bu zincir özelleştirme zinciridir. Sosyal devletten uzaklaşmak dalalettir. Adalet ve rahmet kamulaştırmak ve insanların geleceğini toplumun birbirine karşılıklı kefil oldukları Beyt ehli olarak yaşamasının yolunu açmak ve sistemini kurmaktır(Kureyş suresi). Bunun zıttı ise, hürriyeti hararetli olmak olarak algılayarak bina ehli(Özel mülkiyete ağırlık vermek) olmaktır. Oysa bize emanet edilen iki şeyden birisi Kuran, diğeri bina ehli olmayı terk ederek Beyt ehli olmak, cimrilik olan liberalizm-Kapitalizmi terk ederek sadık dostlar toplumunu oluşturarak, üzerinde insan ve kul(canlı cansız varlıkların) hakkından zerre bile taşımadan ahirete göçmektir. -Leyl-17.18.19-. En çok korunan ise ondan uzaklaştırılacaktır. O ki, arınmak için zenginliğini başkalarına harcar bunu ne kendisine karşılık bekleyerek yapar, ne de kendisine yapılanların karşılığı olarak.

Bunun yolu da yine Leyl suresinin 5,6,7, ayetlerinde (Kim ihtiyaçtan fazlasını verır ve ondan korunursa;El Hüsnâ'yı (en güzelini hakikatim diye) tasdik ederse;Böylece ona en kolayını kolaylaştırırız.) gösterilmiştir. Bu da "Özel mülkiyet"in sınırlanması ve işlerin birleştirilmesidir.

İşlerin ayrı ayrı olduğu liberalist kapitalist sistem ve özelleştirmecilik işlerin ayrı ayrı , amaçların ayrı ayrı ve kalplerin de ayrı ayrı olmasına sebep olan hal Kuran’da Usr- kapitalizm olarak tanımlanıp bundan kaçınılması emredilmiştir(Leyl-4: Muhakkak ki çalışmanız, elbette farklı amaçlara dönüktür.)

Saygılarımla
Galip Yetkin

Konu galipyetkin tarafından (2. October 2014 Saat 10:56 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (26. May 2014), gul (28. June 2014)
Alt 2. June 2014, 07:42 PM   #140
bartsimpson
Super Moderator
 
bartsimpson - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
bartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud of
Standart

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kafama takılan bir şey ve beni rahatsız eden bir husus var.

Şu:

Bakara 185
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.

Biz ".... ramazan ayı/onda...." dendiği zaman takvime bağlanmış, içerisinde ay takvimine veya güneş takvimine göre kümelenmiş günleri anlıyoruz.

Fakat biliyoruz ki Arablar takvimi Peygamberimizin vefatından sonra, hicret başlangıç olmak üzere, ay hesabına göre kullanmaya başlamışlar. Takvimden evvel de bir olayı hatırlamak için de evvelki bir meşhur/maaruf/herkesçe bilinen bir başka bir olaya atıf yapmışlardır; ki meselâ "Bedir savaşı", "Fil olayı"... gibi

Bu ayetin inzal edildiği zamanda "Ramazan diye bir ay yoksa orucun zamanlaması nasıl ve neye göre plânlanacaktır.

Sayın Hasan Akçay, senelerdir "21 Temmuz'dan (Sayın Hasan Akçay'ın bir sonraki yazısı ve doğru ikazı ile Haziran olarak değiştirilip, anlaşılmalıdır) sonraki dolunaydan , kaybolmasına kadar geçecek zamanda" deyip durmakta fakat dünyanın elips şekli ve Arabistan'ın konumu, uydu veya uçaklarla dünyayı turlayabilme imkânı göz önüne alındiğinda, hesabın "Allah hesabı" değil, "Hasan Akçay ve O'nun gibi düşünenlerin hesabı" olduğu anlaşılıyor. Çünkü bu beyefendilerin düşüncelerinde hep "ay" veya "güneş" hareketlerine göre hesap edilip de sınırlandırılmış bir zaman dilimi yer edinmiş. Takvim tanziminin esası budur; fakat:

Acaba "Ramazan" olarak önümüze sürülen şey başka bir şey olamaz mı? Başımıza gelecek bir olay, bir felaket veya bir belâ olamaz mı?.
,
"Ramazan ayı" diye sunulanın esasında "ay/belirli sayıdaki günler küme'si" olmadığı ve "şehr" ifadesi ile de sayı veya günlerinin, saatlerinin ve yıllarının sınırlanmadığı bilakis "eyyamen medudat" olduğu belirtiliyor ki bu ifadenin de bir veya iki elin parmakları sayısı kadar olduğu ifadesi ise uygun olmayıp Yahudiler'in kendi kafalarından uydurdukları "cehennemde kalma" müddetidir ki benim anlayışıma göre bu ifade, üzerine gitmekle, savaşılmayla alt edilebilecek ve sınırlandırılabilecek/miadlandırılabilecek/iddete bağlanabilecek bir olayı ifade ediyor.

Rahmeti üzerine almış olan Allah aç kalın der mi? Bir de yanında "su da içmeyin" dedirtiyorlar.

Saygılarımla.
Galip Yetkin
Bu konu benim de kafamı hep kurcalamıştır.

Hani saadettin teksoy kutuplara gittide namaz kıldı ya "vakti nerden biliyorsun diye sordular"

kutuplarda 6 ay gündüz 6 ay gece ya neymiş en yakın meridyendeki saat dilimine göre hesap edilecekmiş

oruçta aynı bu duruma göre ...

şimdi komediye bak...

curiosty rover marsa indi 100 yıla kadar insan yerleşimine başlanacak.

dünya ile arada sinyal ile haberleşmek 20 dk sürüyo.

düyada ezan okundu marsta 20dk sonra haber alınacak.

dünyada oruç başladı marsta 20 dk sonra duyulacak (gitti oruç)

artık marstan dünyaya müslümanlar için vakitli ibadet turları düzenlerler.

düzenlerlerde gidiş dönüş 18 ay :P

aman marstan öteye gitmeyelim durum vahim

e hani kuran hükümleri evrenseldi.

demek ki neymiş bilim şeytan işi, otur dünyada kıçının üstünde, gitme bi yere öküzün trene baktığı gibi aya bak, ibadetini öyle yap.
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa."

Konu bartsimpson tarafından (2. June 2014 Saat 07:48 PM ) değiştirilmiştir.
bartsimpson isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
ortasında, oruç, yazın


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:56 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam