hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > MAKALELER(DİNİ ve SİYASİ) > Makaleler

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 31. July 2010, 05:27 PM   #1
Barış
Uzman Üye
 
Barış - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
Barış is on a distinguished road
Standart Dua / Ali Şeriati

Ey Yaratıcı Rabbim!



Sen insanoğluna keremi bağışlamışsın. Sen kendi özel emanetini insanoğlunun omuzlarına yüklemişsin. Sen bütün peygamberlerini, kitabı öğretmek ve adaleti gerçekleştirmek için göndermişsin. Sen kendine, peygamberlerine ve iman eden insanlara izzeti bağışlamışsın. Sana ve peygamberlerinin getirdiği mesaja inanıyoruz. Senden özgürlük, bilgi, uygarlık, adalet ve şeref istiyoruz. Bize bunları bağışla! Çünkü çok muhtacız ve her zamandan daha dertliyiz ve alçaklık, esaret ve cehaletin kurbanı olmuşuz.



Ey zayıf bırakılmışların Rabbi!



Sen yeryüzünün zavallılarını, mahkum ve zayıf yığınlarını ve hayattan yoksun bırakılanları – ki onlar, köle arayan azgınların; çağın karanlık zulmünün; kin ve nefret cehenneminin tarihteki kurbanlarının devamıdırlar ve her zamankinden daha çok zulme ve baskıya maruz kalmışlardır –insanların önderliğine eriştireceğini ve onları dünyaya varis kılacağını irade etmişsin. İşte şimdi zamanı gelmiştir. Yeryüzünün lanetlileri senin vaadini gözlemekte ve beklemektedir.



Ey gaybın bilicisi Allah’ım!


Şu çağımızda sana gerçekten tapanlar, yalnızca yeryüzünün mustaz’aflarıdır.


Ey Yüce Rabbim!



Sen tüm meleklerini Adem’e secde ettirensin. Şimdi insanoğlunun, idarecilerin ayağına kapanarak secde toprağına yüz sürdüğünü görmüyor musun? Onları bu çağın putlarına –ki hepsini kendimiz yapmışız – tapıcılıktan, onlara kulluktan kendi özgür kulluk ortamına çek ve kendilerine özgürlük bağışla!



Ey güçlü Rabbim!


Senin ayetlerine küfredenler, senin peygamberlerini yalanlayıp haksız yere öldürenler ve adalet, eşitlik istemek için ayaklanan kullarını öldürenler hâlâ yeryüzünde egemendirler. Müjdelediğin azabı onlara ulaştır!!



Ey Kadir olan Allah’ım!


Ailemize sorumluluk, halkımıza bilim, inananlarımıza aydınlık, aydınlarımıza iman, tutucularımıza anlayış, kavramışlarımıza tutuculuk, kadınlarımıza bilinç, erkeklerimize şeref, ihtiyarlarımıza bilgi, gençlerimize soyluluk, öğretmen ve üstadlarımıza, öğrencilerimize inanç, uyuyanlarımıza uyanıklık, uyanıklarımıza irade, tebliğlerimize gerçek, dindarlarımıza din, yazarlarımıza güvenirlik, sanatkarlarımıza dert, şairlerimize şuur, araştırıcılarımıza hedef, ümidsizlerimize ümit, zayıflarımıza güç, muhafazakarlarımıza hareket, ölümcül uykularda olanlarımıza hayat ve dirilik, körlerimize görme, suskunlarımıza feryat, müslümanlarımıza Kuran,Sünnet ve Ehl-i Beyt bilinci, tüm mezheplerimize birlik, kıskançlarımıza şifa, egoistlerimize sabır, halkımıza kendini bilme, tüm uluslardan kurulu milletimize samimiyet, basiret, feraset, cesaret, fedakarlık yeteneği, kurtuluşa layık oluş ve izzet bağışla!!



Ey Kabe’nin Rabbi!



Şu ömürleri boyunca, her sabah ve her akşam bütün dünyada senin evine yönelen, senin evine dönerek yaşayıp ölen, İbrahim’in evinin etrafını tavaf eden insanlar; cehalet ve şirkin kurbanı olmuş; Nemrud’un eziyet ve zulmünün bağlılıları durumuna düşmüştür, ve onu övmekte devam ediyorlar.



Ey güç, özgürlük, ve uyanıklığın peygamberi!


Senin evinde yangın çıkmış, kapını tutmuş; senin toprağını batıdan doğma bir sel basmış, senin ailen ise çoktandır illetin siyah örtüleri altında uyuya kalmış. Onların başında dur ve bağır:



– Kalk ve Uyar! Onları uyandır.



Ey Ali!



Allah’ın ve halkın insanı... Aşk ve kılıcın adamı!

Biz seni, iyice tanımayı unutmuşuz.. Seni iyi tanımayı aklımızdan çıkarmışlar. Ama senin sevgini, çağın zulmüne karşıt, vicdanlarımızın derinliklerinde, gönül perdelerimizin ardında yakıp durmak zorundayız. Sen, seni sevenlerin eğri yolda olmalarına nasıl razı olabilirsin? Sen, haksızlığın bir yahudi kadına yönelmesini bile kabul etmedin. Gel de şimdi müslümanların, boyunduruğunda yaşadığı kapkara zulmü gör! Gör, bak! Müslümanların başından geçenleri gör!



Ey güçlü kolların sahibi!


Bir darbe daha!...



Ve siz ikiniz; ey bacı, ey kardeş! Ey siz! “insan olma”ya anlam verdiniz. Özgürlüğe can; iman ve ümide iman ve ümid; ulu ve yüce ölümünüze “yaşam ve dirlik” kazandırdınız; bağışladınız.


Evet, iki beden ve ten, evet!


O dertli günden – ki hayal onu tasarlamaktan korkar, gönül onun derdiyle paramparça – bu yana, İslam ümmetinin gözyaşı kurumamıştır. Halkımız, asırlardır sizin gamınızı çekmekte, sizin için ağlamakta!.. Oysa aşk, salt gözyaşıyla söyleşme değil midir? Bir tarih boyunca İslam ulusu, sizin keder ve gamınızla inlemektedir. Bu aşktan dolayı, İslam ulusundan bazıları kırbaçlanmış, katliamlar görmüş, işkencelere uğramış; fakat hatırınızı aklından; yanan ateş gibi aşkınızı gönlünden çıkarmış değil! Her caninin kırbacı, sizin mührünüzün sırta kazılışıdır.



Ey Zeyneb!


Ey damaklarda, amaçlar için, Ali’nin dili!

Kendi halkına söyle!


Ey kadın!



Ey mertlere, cesurlara bu sıfatları öğreten!


Senin aşk ve derdini can ve gönüllerinde duyanlar sana muhtaçtırlar. Hem de her zamankinden çok... Bu eski ve yeni sömürünün, bozulmuş gelenek ve kurumların, modernist ilericilerin oyuncağı olanları; Bir şehrin başındaki güçlü feryadın gibi bir feryatla, Kasvet ve vahşet şehrini, -ki şehri onunla ezmiştin- bir sarayın temellerini, -saltanat ve cinayetin sarayını sallamış, titretmişsin!- karıştır, sinirlendir, canlandır! Tâ ki kendi kendilerine canlanıp sinirlenerek, etraflarını saran örümcek ağı perdelerini yırtıp parçalayabilsinler. Tâ ki bu kötü ve yıkıcı tufanın çağdaş biçimine karşın, durmayı öğrensinler!


Bu korkunç ve tehlikeli makinayı, -ki bu onlardan, insanlardan- yeni oyuncaklar yapmak için, sonra yeni sömürü düzeni kurmak, modern uyutmalar için, başıboş günleri artırmak için, sermayedarların piyasaya sunduklarını ihtirasla yutabilmek için, burjuvazinin zevk verici yoğun hevesleri için, ruhsuz yeni soyluluğun daha ilginç görünümü olan yalnızlık, tecrid ve unutulmuşluğu için müreffeh toplumu hedefleyen bomboş bir yaşamla uğraşmak için yapılmıştır- kırıp parçalasınlar!!


Ve kendilerini eskinin saygın köleliğinden, yeninin saygın piyasasından – senin mesajının parıltılarıyla- kurtarsınlar!



Ey amaçta Ali’nin dili!

Ey Hüseyin’in mesajı gönül ve beyninde olan.


Ey Kerbela’dan gelerek şehitlerin mesajını, tüm cellat ve canilerin baskılarına rağmen tarihin kulağına ulaştıran!


Ey Zeyneb!

Bize söyle !

Başınızdan geçeni söyleme!


O kan kırmızısı çölde ne gördüğünü söyleme! Orada, cinayetlerin ulaştığı doruk noktasını da söyleme! O günün acısından sonra, Fırat’ın kenarında, Allah’ın insanı melekleri niçin secde ettirdiğini de söyleme! Ve Fırat sahilindeki gösteriyi ve durumu da söyleme!


Evet, Zeyneb!

Düşmanlarının ne yaptığını da , dostlarının tavrını da söyleme!



Evet, ey Hüseynî devrimin mesajı!

Biz biliyoruz, Biz, hepimiz, işitmişiz. Senin Kerbela ve şehidler mesajını dürüstçe ulaştırdığını biliyoruz. Sen kendi varlığında söz üreten bir şehidsin! Tıpkı damla damla kanıyla söz söyleyen şehid kardeşin gibisin sen.



Fakat söyle ey bacı!


De ki “ne yapalım?” Bir an bak ki biz ne çekiyoruz? Kulağını bir anlık bize ver ki, kendi isteklerimizi sana ulaştıralım.



Ey sevgili ve güçlü bacımız!


Ey kardeşinin emin ulağı! Kerbela’dan gelerek tarih süresince tüm nesillere şehidlerin mesajını ulaştıransın! Sen şehidliğin kıpkırmızı bahçelerinde yeni açılmış güllerin kokusunu can ve elbisesinde taşıyansın.


Ey Ali’nin kızı!


Ey esirler kervanının komutanı! Bizi de bu kafilenin izinde kendine ulaştır!



Ey Hüseyin!
Seninle ne söyleşelim? O korkunç, fırtınalı, girdaplı ve karanlık gecede yol lambasının ışığı! Ey kurtuluş gemisi! Ey her zamana yayılan, her nesle ulaşan, kıyama hazır her zeminde kanı hatırlanan, her elverişli tohumu toprağın altında açan ve yeşeren, her susuz çiçeği kanıyla, yaprak, hayat ve canlılığa kavuşturan!



Ey şehadetin büyük üstadı!


Bizim de bu karanlık ve ümidsiz gecemize bir şimşek çak! Bizim kurumuş, yarı ölü halimize bir damla kanını yay! Bizim bu soğuk ve donmuş kışımıza, o çöl kıyamındaki ateşinden bir kor bağışla! Ey aşıklarını “siyah ölümden” kurtarmak için “kırmızı ölümü” seçen! Sen, her damla kanınla halka hayat ve dirilik verirsin. Tarihi hareketlendirirsin. Çağın donuk, ölü bedenini ısıtırsın ve bu coşkuyla dirilik, aşk ve ünid saçarsın. İmanımızın, halkımızın, tarihimizin ve de zamanımızın bedeni; “sana ve senin kanına muhtaçtır.”



ALİ ŞERİATİ
__________________
Kimse kimsenin yargıcı değil, olmamalı da zaten..Herkes kendi üzerinde gözetmen ve yargıç olsun..Kendimizi rahatsız edelim, dünyamız değişsin...Belki o zaman huzuru bulmuş benliğimiz başkalarına kendiliğinden ışık saçar../Elif.
Barış isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Barış Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
dost1 (7. August 2010), hiiic (31. July 2010), kamer (31. July 2010)
Alt 31. July 2010, 09:40 PM   #2
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

DUA

DUA: Yeryüzünde Halife olarak yaratılan insanların, İstek ve arzuları istikametinde yönelerek, isteklerini ve arzularını eyleme dönüştürmeleridir. Rabbim Allah diyenlerin duası, Allahın koyduğu kurallara bağlı kalarak arzularını ve isteklerini eyleme dönüştürdüğü gibi, rabbim Allah’tır diyenlerin dışındakilerin duası da tağutların adına isteklerini ve arzularını eyleme dönüştürürler.

Bu Anlamda Allah dünya hayatında kim nereye yönelirse gerekli o konu ile konsantre olursa Allah istekleri yönde isteklerini gerçekleştirir.

42/20- Kim ahiret ekinini isterse, Biz ona kendi ekininde artırmalar yaparız. Kim dünya ekinini isterse, ona da ondan veririz; ancak onun ahirette bir nasibi yoktur.

2/186- Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.

Peygamberimize gelen ilk ayet, “96/1- Yaratan Rabbin adıyla oku.” İfadesiyle rabbani yolda yol alanların duasının Allahın çizdiği çerçeve içerisinden yapmaları istenmektedir. Eğer Duayı Elleri havaya kaldırarak Allahtan bir şeyler isteyerek dünya hayatındaki sıkıntılarımızı veya ihtiyaçlarımızı giderme aracı olarak anlamış olursak bu anlayış yanlış olur. Eğer öyle olmuş olsaydı Allah en çok peygamberlerine nimetlerini yağdırır onların sıkıntılarını giderirdi. Maalesef öyle olmamış. Rabbim Allah’tır diyen peygamberler rabbaniyunlar dünya hayatında aç kalmışlar sıkıntı çekmişler ve öldürülmüşlerdir.

2/214-Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır.

Dünya hayatında Allah insanlara eşit mesafededir. Onları dünya hayatında denemektedir. İnsanların istedikleri nimetleri everene koymuş, kim bu nimetlere sahip çıkmak isterse yönünü o tarafa doğru yöneltirse Allah kişilerin duası yönünde nimetlerini sunmaktadır. Allah insanlara rızkını verir. Elbette isteyene verir. ama Allah gökten zembille yatana rızkı göndermez. Kişi duasını rızkın olduğu yöne yönlendirirse ve gerekli gayreti gösterirse Allah o tarafta rızkı hazır beklemektedir. Dünya hayatında inanan ve inanmayan ayırt etmeden bunu yapmaktadır.

2/26- Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahi ret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: �Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti.

Allah dünya hayatında inan ve inanmayan diye ayırt etmeden kim hangi tarafa yönelir duasını o yönde yaparsa Allah onun duasına icabet edecektir. Bu Allahın vaadidir.

17/11- İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir.

Ayetteki mesajı dikkatlice düşündüğümüz zaman, İnsan Kendisine hayrın gelmesini isterde şerrin gelmesini nasıl ister? Sorusuna dua kelimesine kuranın yüklediği manayı tekrar gözden geçirerek bir daha düşünmek gerekir. Allah Üzümü yaratmış Ondan istifade edin temiz olarak yiyin diye. Ama bir kısım insanlar üzümü değişikliğe uğratıp ondan sarhoş edici şeyleri üretip içmektedirler.

16/67- Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir ayet vardır.

Allah içki olarak içilmesini yasaklamış ama üzüm ve üzümden sarhoş etmeyen şeyler üretilip yenmesini helal kılmıştır. İşte kişilerin içki olarak eğilim gösterip onlara sarhoşluk nedeni ile başlarına bir takım belaların gelmesini kendileri istemiştir. Onun duası yönünde Allah onu o hale getirmiştir. Ama Allahın razı olduğu dua kişilerin sarhoş edici şeylerden uzak kalarak helal ve temiz şekilde üzüm ve hurmanın tüketilmesini istemektedir.

5/90- Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.

5/91- Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?

İslam toplumlarındaki Duanın yanlış anlaşılması onların hayatlarını derinden etkilemiştir. Dua Müslümanım diyenlerin dünya hayatındaki yaşam biçimlerindeki tercihlerini Allahın tanımladığı şekilde Yaşamaya yönlendirmeleridir. Müslüman olmakla Allah ona özel bir vahiy bilgisi vermesi dışında özel bir yardımda bulunmuyor. Tıpkı bir doktor gibi yapıyor. Doktora bir hastalık için gidene, İlacını verir. tavsiyesini yapar. ve ilacı kullanıp kullanmamak hastanın kendisi ile ilgilidir. Doktorun tavsiyesine uyarsa iyileşir uymazsa da hastalıktan dolayı muzdarip olur.

Aynen onun gibidir. Allah dünya hayatında insanlara bir yaşam Kılavuzu sunmuştur. Kim bu yaşam Kılavuzunu sahiplenir ve Kılavuz çerçevesinde hayatını düzenlerse diğer insanlardan bir zarar gelmediği sürece hem dünya hayatında hem de ahir et hayatında mutluluğu yakalamış demektir.

İŞTE İSLAM TOPLUMLARINDA BİR VAİZİN ANLATTIĞI DUA ŞEKLİ
Yağmur Duası

Yazdır E-posta
Yüce Mevla, muazzam bir alem ve o alem içinde insan yaşamına en uygun olarak Dünya’yı yaratmıştır. Var edilen bu aleme, Rabbimiz tarafından bir denge konmuş, bu dengenin gözetilmesi ve korunması ise insana bırakılmıştır. Bu sebeple, insanın kendisine, ailesine yaşadığı topluma karşı sorumlulukları olduğu gibi, doğal çevreye karşı da sorumlulukları vardır.
Bugün “Ekolojik Dengenin Bozulması” sonucunda iklimlerin değiştiğini, kuraklık riskinin arttığını görmekteyiz. Yağmurlarını azalması neticesinde ise, öncelikli başvurduğumuz durum ise “Yağmur Duaları” olmaktadır. Bu yazımızda da Yağmur Duası hakkında genel bilgiler vereceğiz.
Rivayet edildiğine göre Peygamberimiz bir cuma günü hutbe okurken bir adam gelip, - “Ey Allah'ın elçisi! Hayvanlar telef oldu, dua et de Allah bize yağmur versin!” demiş, Peygamberimiz de bunun üzerine ellerini kaldırarak, “Allahümme, eskınâ! Allahümme, eskınâ!” (Ey Allahım! Bize su ver, yağmur ver)" diye dua etmiş ve bu duanın ardından gökte hiçbir yağmur belirtisi yokken birden bulutlar görünmüş ve ardından yağmur yağmaya başlamıştı. Bu durum bir hafta sürdü. Ertesi cuma bir adam gelerek "Ey Allah'ın elçisi, yağmur sebebiyle, mallarımız telef oldu, yollarımız kapandı. Allah'a dua etseniz de şu yağmuru durdursa!" dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz Allahümme havâleynâ velâ aleynâ. Allâhümme! ale'l-âkâm ve'd-dırâb ve butîni'l-evdiye ve menâbiti'ş-şecer (Allahım! Üzerimize değil, çevremize; Allahım, dağlara, tepelere, vadilerin içlerine ve ağaç biten yerlere) diye dua etti ve yağmur hemen kesildi (Buhârî, “İstiska”, 6; Müslim, “İstiska”, 2, 8).
Bazı rivayetlerde, yağmur duasına çıkıldığında Peygamberimiz’in iki rek‘at namaz kıldırdığı, namazda açıktan okuduğu, namazdan sonra ridâsını çıkarıp ters çevirerek giydiği ve kıbleye dönüp ellerini omuz hizasına kadar kaldırarak dua ettiği belirtilmiştir (Müslim, “İstiska”, 1).
Yağmur duası, sulamak ve bol yağmur almak için başka tedbirler almaya engel değildir; müminler hem tabii ve teknik tedbirleri alır, hem de her şey iradesine bağlı bulunan Rablerine dua ederler. Dua ise sadece sözle değildir. Fiili dua da şarttır. Yani üzerimize düşen görevlerin bilincinde olmak fiili duadır. Su kaynaklarımızı doğru kullanmak, israf etmemek ve sularımızı boşa akıtmamak fiili duadır. Biz tedbirlerimizi tam anlamıyla alacağız ve Rabbimize karşı sözlü duada bulunacağız.
Yüce Rabbim suya ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, bizleri susuzluğa bunun neticesinde de kıtlığa maruz bırakmasın.
Ahmet ÜNAL
İşte Klasik din anlayışında dua anlayışı budur. Tövbe hâşâ Allah Peygamberin emir eri değildir. Allahın evrene koyduğu yasa, doğal seyir, insan kavli dua etmeyle değişmez. Koyunlar değil insanlar susuzluktan kırılsa Doğa seyrini değiştirmez. Allah Kâinat yaratılmadan önce nerde ne zaman neler olacağını bir kitapta yazmış. O yazı hiçbir zaman sadaka vermeyle elleri havaya kaldırıp yalvarmayla değişmez. Değişmesi gereken birileri varsa insanlar gidişatını değiştirmeleridir. Yağmur yağmadığı zamanlarda yerin derinliklerindeki suları artezyen kurarak yeryüzüne çıkarmalarıdır. Bazen kuraklığın bazen de bol yağışlar Allahın değişmez sünnetleridir. Allahın sünnetinde bir değişiklik olmaz. Biz Allahın sünnetini değiştirmeye değil Biz kendimizi Allahın sünnetleri çerçevesinde değiştirmek zorundayız.
Yağmur yağmayan bir bölge ise Allah dünya hayatında ne güzellikler bahşeden yerler yaratmıştır. Biz oralarda rızkımızı aramalıyız.
4/100- Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da. Allah'a ve Resûlü�ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür. Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.
Eğer Dua kelimesi Elleri Havaya kaldırarak, Allahtan bir şeyler istemek olmuş olsaydı. İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa gelen peygamberler öldürülmezdi Müslüman’ım diyenlere kimse ses çıkaramazdı. Dua etmeleriyle düşmanların tehlikesini def edilirdi. Ama Allah dünya hayatında İman edenleri dua kelimesini anlatırken, Yöneldiğin işe gereği gibi sarılarak ondan almak istediğin meyveyi alıncaya kadar seyrini değiştirmemeyi anlamak gerekmektedir. Başarılı olmak budur İşine gereği gibi sarsılmak demektir. Akif’in dediği gibi Avrupalının işi var bizim dinimize benzer onların dinleri var bizim işimize benzer” Evet aynen öyle Avrupa eşyaya gereği gibi sarılarak teknolojik ataklarla dünya üzerinde hegemonyasını kurmuş bizim elimizde kuran gibi bir hazine varken maalesef o keşfedilmemiş uydurma masal ve hikayelerle Allahın dini zannedilip ortalarda dolaşıp durmaktadır.
Kuranianlamametodu.blogspot.com
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Ali Rıza Borazan Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (7. August 2010)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
ali, dua, şeriati


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:11 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam