hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 74.Mü’minun Suresi

 
 
Seçenekler Stil
Alt 15. August 2009, 02:36 PM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart Mü’minun Suresine Giriş

GİRİŞ
Mü’minun [İnananlar]suresi Mekke’de 74. sırada inmiş olup adını birinci ayetteki “el-Mü’minun” sözcüğünden almıştır. Surenin başında müminlerin zaferi, inkârcıların hüsranı konu edilmiştir.
Surede yaratılış mucizesi sergilendikten sonra “öldükten sonra dirilme”, “tevhid” ve “elçilik” konuları işlenmektedir. “Öldükten sonra dirilme” surenin asıl konusu durumundadır. İnkârcıların bu konudaki itirazlarının ve onları ikna için verilen kanıtların ortaya konduğu surede ayrıca inkârcıların pişmanlıklarını yansıtan ahiret sahnelerine de yer verilmiştir.
Surede geçmiş peygamberlerden Nuh’un (as), Musa’nın (as) ve Meryem oğlu İsa’nın hayatlarından kısa kesitler verilmiş, birçok peygamberin de adı verilmeden mücadeleleri nakledilmiştir.

https://youtu.be/QiaXGitiCag Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 399. Bölüm Müminun Suresi 1. Bölüm
https://youtu.be/So0EmKDOuJw Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 400. Bölüm Müminun Suresi 2. Bölüm.


MEAL
RAHMAN RAHÎM ALLAH ADINA
1- Kesinlikle, inananlar felah buldular [durumlarını korudular/ zafer kazandılar].
2- Onlar, salâtlarında huşulu olan kimselerdir.
3- Ve onlar, boş şeylerden yüz çeviren kimselerdir,
4- Ve onlar, zekâtı işleyen kimselerdir,
5- 7-Ve onlar, iffetlerini koruyan kimselerdir, -Eşleri veya yeminlerinin sahip oldukları ayrı, çünkü bundan dolayı kınanamazlar, oysa bunun ötesine gitmek isteyenler, işte onlar, sınırları aşanların ta kendileridir.-
8 – Ve onlar [kurtulan müminler], emanetlerine ve ahidlerine riayet eden kimselerdir.
9- Ve onlar, salâtlarını koruyan kimselerdir.
10, 11- İşte onlar, içinde temelli kalacakları Firdevs cennetine varis olan varislerin ta kendileridir.
12- 16- Ve ant olsun ki Biz, insanı seçilmiş bir çamurdan yarattık. Sonra onu çok dayanıklı bir karargâhta bir nutfe yaptık. Sonra o nutfeyi bir embriyon olarak yarattık. Sonra o embriyoyu bir et parçası olarak yarattık. Sonra o bir et parçasını kemikler olarak yarattık. Nihayet o kemiklere de bir et giydirdik. Sonra onu bir başka yaratılışta yeniden kurduk. İşte, yaratıcıların en güzeli Allah ne cömerttir! Sonra şüphesiz sizler, bunların ardından mutlaka öleceksiniz. Sonra şüphesiz siz, kıyamet gününde diriltileceksiniz.
17 – Ve ant olsun ki Biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Ve Biz, yaratmaktan gafil değiliz.
18 – Ve Biz gökten bir ölçüde su indirdik de onu yeryüzünde durgunlaştırdık. Ve şüphesiz Biz, onu gidermeye de kesinlikle güç yetirenleriz.
19 – Sonra da Biz, onun sayesinde sizin için hurmadan ve üzümden bahçeler meydana getirdik. Bunlarda sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz.
20 – Ve Tûr-ı Sinâ'dan çıkan, yağ bitiren, yiyenlere katık olan bir ağaç meydana getirdik.
21, 22- En’amda [dört bacaklı, iki tırnaklı geviş getiren ve ot yiyen hayvanlarda] da sizin için kesinlikle bir ibret vardır. Onların karınlarındaki şeylerden size içiririz. Onlarda sizin için birtakım yararlar daha vardır. Ve siz, onlardan yersiniz, onların üzerinde ve gemilerin üzerinde taşınırsınız, yüklenirsiniz.
23 - Ant olsun ki Biz, Nûh’u kavmine elçi gönderdik de o, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka ilah yoktur. Hâlâ takvalı davranmayacak mısınız?” dedi.
24, 25 - Bunun üzerine, kavminden kâfir ileri gelenler “Bu, sizin gibi bir beşerden başka bir şey değildir. Size fazlalık sağlamak istiyor. Eğer Allah isteseydi, kesinlikle melekleri indirirdi. Biz evvelki atalarımızda bunu duymadık. Bu, yalnızca kendisinde delilik bulunan bir adamdır. Öyle ise, bir süreye kadar onu umutla bekleyin” dediler.
26 –O [Nuh]: “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.
27 -29 - Bunun üzerine Biz ona: “Bizim gözetimimiz ve vahyimiz ile gemiyi yap. Sonra Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de onlardan, daha önce kendisi aleyhinde Söz geçmiş olanların dışındaki ehlini [aileni, yakınlarını, inananlarını] gemiye sok. Zulmetmiş olanlar konusunda bana başvurma. Şüphesiz onlar boğulmuşlardır. Sonra sen ve beraberindeki kişiler gemiye yerleştiğinde de: ‘Hamd bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah içindir’ de! Ve: ‘Rabbim! Beni bolluk olan bir yere indir/bana bolca ikramda bulun. Sen, indirenlerin/ikramda bulunanların en iyisisin’ de” diye vahyettik.
30 - Şüphesiz bunda kesinlikle birtakım ayetler vardır. Ve biz, kesinlikle belalandıranlarız [sınayanlarız].
31 – Sonra, Biz onların ardından başka bir nesil var ettik.
32 – Sonra da onların içinde, "Allah'a kulluk edin; sizin için O'ndan başka bir ilah yoktur. Hâlâ takvalı davranmayacak mısınız?” diye kendilerinden bir elçi gönderdik.
33 -38- Ve onun [elçinin] kavminden, kâfir olmuş, ahirete ulaşmayı yalanlamış ve şu basit yaşamda kendilerine refah verdiğimiz; mütref [kodaman] kişiler: “Bu, sadece sizin gibi bir beşerdir; sizin yediğiniz şeylerden yiyor, sizin içtiğiniz şeylerden içiyor. Ve eğer, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz, şüphesiz o zaman siz, kesinlikle ziyan edenlersiniz. Size, gerçekten siz öldüğünüz, toprak ve kemik olduğunuzda, mutlak surette sizin çıkarılacağınızı mı vaat ediyor? Tehdit olunduğunuz şey, uzaktır da uzaktır [hiç olmayacak bir şeydir]! Sadece basit hayatımız! Biz, ölürüz, yaşarız. Ve biz, diriltilecekler değiliz. Bu [elçi], sadece Allah hakkında yalan uyduran bir adamdır ve biz ona inanmıyoruz” dediler.
39 - O [elçi]: "Rabbim, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!" dedi.
40 – O [Allah]: "Çok az bir zaman sonra onlar kesinlikle pişman olacaklar!" dedi.
41 – Sonra da Çığlık onları hak ile yakalayıverdi. Böylece kendilerini süprüntü kıldık. Artık uzaklık, zalimler topluluğunadır.
42 - Sonra Biz onların ardından başka nesiller var ettik.
43 - Hiçbir ümmet, kendi ecelini öne alamaz, erteleyemez de.
44 - Sonra Biz birbiri ardından elçilerimizi gönderdik. Her ne zaman bir ümmete elçileri geldi, onlar bu elçiyi yalanladılar da Biz onların bir kısmını bir kısmına izlettirdik ve onları öyküler yaptık. -Artık iman etmeyen kavim için uzaklık [canı cehenneme]!-
45, 46 - Sonra da Musa ve kardeşi Harun’u ayetlerimizle ve apaçık bir güç ile Firavun'a ve ileri gelenlerine gönderdik [elçi yaptık]. Bunun üzerine onlar kibre kapıldılar [kendilerinin büyüklüğüne inandılar] ve ululuk taslayan bir kavim oldular.
47 – Sonra da: “Bu ikisinin kavimleri bize kulluk ederken biz, bizim benzerimiz olan bu iki beşere inanacak mıyız?” dediler.
48 - Böylece ikisini yalanladılar da onlar, helâk edilenlerden oldular.
49 - Ve ant olsun Biz, Musa’ya onlar hidayete ersinler diye o kitabı verdik.
50 – Ve Biz, Meryem’in oğlunu ve annesini bir ayet kıldık; ve ikisini onları, yerleşmeye uygun, suyu olan bir tepeye yerleştirdik.
51 - Ey elçiler! Tayyibattan [temiz, hoş, yararlı şeylerden] yiyin ve salihi işleyin. Şüphesiz Ben sizin yaptıklarınızı çok iyi bilenim.
52 - Ve işte bu, bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde Bana takvalı davranın.
53 - Sonra insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her grup, kendinde bulunan ile sevinip böbürlenmektedir.
54 - Sen şimdi onları bir zamana kadar sapkınlıkları ile baş başa bırak!
55, 56 – Onlar, kendilerini hayırlarda koşturalım diye, kendilerine maldan ve oğullardan bir şeyler vermekte olduğumuzu mu sanıyorlar? Bilakis, işin farkına varamıyorlar.
57- 61- Şüphesiz şu, Rablerinin haşyetinden [Rablerine duydukları derin hayranlık ve saygı sonucu O’ndan uzaklaşma korkusundan] tir tir titreyen kimseler, Rablerinin ayetlerine inanan kimseler, Rablerine ortak tanımayan kimseler, şu, şüphesiz kendileri, Rablerine dönecekler diye verdiklerini kalpleri ürpererek veren kimseler; işte onlar, iyiliklerde yarışanlardır ve onun [iyilikler] için önde gidenlerdir.
62 – Ve Biz hiç kimseyi, gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Nezdimizde de hakkı konuşan bir kitap vardır ve onlar, haksızlığa uğratılmazlar.
63 - Bilakis, onların kalpleri bu hususta örtü içindedir. Ve onların bundan aşağı birtakım kötü işleri vardır ki, onlar bunları [kötü işleri] yapar dururlar.
64- Nihayet, onların konfor içinde olanlarını azapla yakaladığımızda hemen feryadı basıverirler.
65- 67 - Bugün feryat etmeyin! Şüphesiz siz, Bizden yardım göremezsiniz. Şüphesiz ayetlerimiz size okunurdu da, buna karşı siz kibirlenerek ve geceleyin hezeyanlar savurarak arkanızı dönüp gidiyordunuz.
68 – Onlar, Sözü [Kur'ân'ı] hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
69 – Ya da elçilerini tanıyamadılar mı da onu [kendilerine gelen elçiyi] inkâr ediyorlar?
70 – Yoksa ‘Onda bir delilik var’ mı diyorlar? Aksine o [elçileri], kendilerine hakkı getirmiştir. Onların çoğu da hak için hoşlanmayan kimselerdir.
71 – Ve eğer hakk onların tutkularına uysaydı, kesinlikle gökler, yeryüzü ve bunlarda bulunan kimseler bozulup giderdi. Aslında, Biz onların şanını/öğütlerini getirdik; sonra da onlar, kendi şanlarından/ öğütlerinden yüz çevirenlerdir.
72 - Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun? İşte, Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. Ve O [Rabbin], rızık verenlerin en hayırlısıdır.
73, 74- Ve şüphesiz sen, kesinlikle, onları dosdoğru bir yola çağırıyorsun. Şu, ahirete inanmayan kimseler ise, bu yoldan kesinlikle sapanlardır.
75 – Ve eğer onlara acıyıp da içinde bulundukları sıkıntıyı giderseydik, kesinlikle iyice körleşerek azgınlıklarında büsbütün direnirlerdi.
76 – Ve ant olsun, Biz onları azap ile yakaladık; buna rağmen Rablerine boyun eğmediler ve zillete bürünerek yakarmadılar.
77 – Ta ki üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada ümitsiz kalmışlardır!
78- Ve O [Allah], sizin için duymayı, gözleri ve kalpleri yaratandır. Ne az şükrediyorsunuz!
79 - Ve O [Allah], sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Ve sadece O'na toplanacaksınız.
80- Ve O [Allah], diriltir ve öldürür. Gece ile gündüzün birbirini takip etmesi de yalnızca O’nun içindir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?
81 – Aslında onlar, öncekilerin söylediklerinin benzerini söylediler.
82, 83 – Onlar: “Biz, ölüp de bir toprak ve kemikler olunca mı, mutlaka diriltileceğiz? Ant olsun ki, gerek biz ve atalarımız bundan önce bununla vaat olunmuştuk [korkutulmuştuk]. Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir!” dediler.
84 - De ki: “Eğer biliyorsanız, bu yeryüzü ve onun içindeki kimseler kime aittir?”
85 – Onlar: “Allah'a aittir” diyecekler. “Öyle ise siz düşünüp taşınmaz mısınız?” de.
86 – De ki, “Yedi göklerin Rabbi ve çok büyük Arş’ın Rabbi kimdir?”
87 - [Onlar] “Allah’ındır/ Allah’tır” diyecekler. Sen: “Öyleyse takvalı davranmayacak mısınız” de.
88 – De ki: “Eğer biliyorsanız, her şeyin melekûtu [mülkiyeti ve yönetimi] kendisinin elinde olan ve kendisi her şeyi koruyup kollayan; fakat kendisi korunmayan kimdir?”
89 – Onlar “Allah'ındır/ Allah’tır” diyecekler. Sen: “Öyle ise nasıl büyülenirsiniz?” de.
90 – Aslında Biz onlara hakkı getirdik; onlar ise kesinlikle yalancıdırlar.
91, 92 - Allah çocuk diye bir şey edinmemiştir; O'nunla beraber hiçbir ilâh da yoktur. Aksi takdirde her ilah kesinlikle kendi yarattığı şeyle birlikte gider ve mutlaka bazıları [diğerleri] üzerine üstün olurdu. Gaybı ve açığı bilen Allah, onların niteledikleri şeylerden münezzehtir. O, onların ortak koştukları şeylerden de çok yücedir.
93, 94- De ki: “Rabbim! Onların tehdit olundukları şeyleri bana mutlaka göstereceksen, Rabbim! Bu durumda beni, o zalimler topluluğu içinde kılma.”
95 – Ve şüphesiz Biz, onlara vaat ettiğimiz şeyleri sana göstermeye elbette ki güç yetirenleriz.
96 - Sen, kötülüğü en güzel bir şeyle sav, Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri çok iyi biliriz.
97, 98 - Ve de ki: “Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! Ve Rabbim! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”
99, 100 - Nihayet onlardan birine ölüm geldiğinde, "Rabbim, terk ettiğim şeylerde salihi işlemem için beni geri döndür” dedi. Hayır… Hayır… Bu, şüphesiz onun söylediği bir sözdür. Onların tekrar diriltilecekleri güne kadar onların arkalarında bir engel vardır.
101- Artık Sûr’a üflendiği zaman, işte o gün aralarında soy sop ilişkisi yoktur. İstekleşemezler de [kimse kimseden bir şey isteyemez].
102- Böylece kimlerin tartıları ağır basarsa, işte bunlar asıl kurtuluşa erenlerdir.
103- Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; cehennemde sürekli kalıcıdırlar.
104- Orada onlar, dişleri sırıtır halde iken ateş yüzlerini yalar.
105- Benim ayetlerim size okunmadı mı? Siz de onları yalanlıyor muydunuz?
106, 107- Dediler ki: “Rabbimiz! Azgınlığımız bizi yendi ve biz, bir sapıklar topluluğu olduk. Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha aynısını yaparsak işte o zaman gerçekten biz zalimleriz.”
108- O [Allah], dedi ki: “Sinin oraya! Bana konuşmayın da.
109 – Şüphesiz Benim kullarımdan bir gurup: "Rabbimiz! Biz iman ettik; artık bizi bağışla, bize merhamet et, sen, merhametlilerin en iyisisin" diyorlardı.
110 - İşte siz onları alaya aldınız; sonunda da onlar, size benim zikrimi/ öğüdümü unutturdu/ terk ettirdi. Ve siz onlara gülüyordunuz.
111 – Şüphesiz ki bugün Ben onlara, sabrettiklerine karşılık verdim; onlar, kazançlı çıkanların ta kendileridir.
112 - O [Allah]: “Yeryüzünde yıl sayısı olarak kaç yıl kaldınız?” dedi.
113 – Onlar: “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. Haydi, sayanlara sor” dediler.
114 – O [Allah]: “Siz sadece pek az bir süre kaldınız; keşke siz bilmiş olsaydınız!” dedi
115 – Peki siz, Bizim sizi sadece boş yere yarattığımızı ve şüphesiz sizin yalnızca Bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?
116 – İşte gerçek kral Allah, yüceler yücesidir. O’ndan başka ilâh diye bir şey yoktur. O, saygın Arş’ın Rabbidir.
117 - Her kim, hiç bir delili olmadığı halde, Allah ile birlikte diğer bir ilaha yakarırsa, bilsin ki, o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir. Şüphesiz kâfirler, iflah olmazlar [durumlarını koruyamazlar, zafer kazanamazlar].
118 – Ve de ki: “Rabbim! Bağışla ve merhamet et! Ve Sen merhametlilerin en hayırlısısın.”
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
giriş, mü’minun, suresine


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:54 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam