7. February 2013, 12:12 AM | #1 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Sadaka
Selamun aleyküm ! Değerli Kardeşlerim!
"SADAKA" ile ilgili yapılan bir çalışmayı sizlerle paylaşmak istedim. الصدقة Sadaka, kamu hizmeti karşılığı (İstifade teorisi) veya duruma göre el koyarak (İktidar teorisi) kamuya gelir olarak alınan değerlerdir; vergilerdir. Sadakaya, müminlerin Allah'ın emirlerine uymadaki sadakatlerini gösterdiği için "sadaka" denilmiştir. Çoğulu الصدقاتsadakât'tır. Sadaka; mümin, Müslüman, münafık, Yahudi vs. tüm vatandaşlardan alınır. Zekâtı ise sadece müminler verirler. Zira müminlerin devletinin varlığına, ayakta tutulmasına dış destek gelirse iğfâl gerçekleşip o devlet yozlaşmaya mahkûm olur, devleti varlığı ve bekası, fertlerin özgürlüğü tehlikeye girer. Sadakanın mahiyeti ve meşruiyeti aşağıdaki ayetlerde açıkça beyan edilmiştir. "Onların mallarından sadaka al ki, sadaka ile kendilerini temizlersin ve arındırırsın. Bir de onlara destek ol. Şüphesiz senin desteğin onlar için bir huzurdur. Allah en iyi işitendir, en iyi bilendir. "(Tevbe/103) "Ey iman etmiş kişiler! Elçi ile fısıldaşacağınız [baş başa konuşacağınız, özel hizmet alacağınız] zaman, bu fısıldaşmanızdan önce hemen bir sadaka veriniz. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Böyle olmasına rağmen eğer bir şey bulamazsanız, artık şüphesiz Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Başbaşa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten korktunuz mu? İşte, yapmadınız. Ve Allah, sizin bilinçle hatadan dönüşünüzü kabul etti. Artık salâtı ikame edin [mali yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun], zekâtı/verginizi verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ve Allah, yaptıklarınıza en çok haberi olandır." (Mücadele/ 12, 13) Sadaka, –sadaka ayetlerinde görüleceği gibi– kamu hizmetleri için harcanan aynî ve nakdî değerlerdir. Burada konu edilen, Rasûlullah'ın şahsına verilecek bir yardım değildir. Zira tüm peygamberler gibi peygamberimizin de ücret, sadaka alması yasaklanmıştır. Bu ayetlerde, kamu görevlileri ile ilişkiler konusunda belirli ilkeler öngörülmektedir. Kamudan özel bir talebi olanlar sadaka vermelidirler (şimdiki devlet dairelerindeki hizmete karşılık alınan harç örneği). Böylece, özel meselelerinin çözüme kavuşturulması ile birlikte ihtiyaç sahiplerine verilmek ve umumi maslahatlar için kullanılmak üzere gelir sağlanacaktır. Ayetin son bölümündeki, Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bulamazsanız artık şüphesiz Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir ifadesinden, sadaka vermenin bir zorunluluk olmayıp henüz hazmetme sürecindeki müminlerin alıştırılmasına, eğitilmesine yönelik bir tavsiye olduğu anlaşılıyor. Devletin idamesi ve bekası için kamuya mali destek şarttır. HAVAİCİ ASLİYE (Kişinin Zorunlu Gereksinimleri) Modern vergide olduğu gibi, Îslâm’da da vergileri devlet alır. Müminlerin devleti, fazla vergi alarak mükellefi, noksan vergi alarak devleti tehlikeye sokmamalıdır. Allah, mallardan belirli bir miktarı “kişiyi ayakta tutan” olarak nitelemiş ve bu miktarı istemediğini bildirmiştir: "Ve Allah'ın, ayakta kalmanız için size vermiş olduğu mallarınızı bu aklı ermezlere/ henüz reşit olmamış yetimlere vermeyiniz. Ve onları o mallarda rızıklandırın ve onları giyindirin. Ve onlara örfe uygun/herkesçe iyi olduğu kabul edilen söz söyleyin." (Nisa/5) "Şüphesiz şu dünyadaki basit hayat, ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve Allah'ın koruması altına girerseniz, Allah size ödüllerinizi verir, sizden mallarınızı da istemez." (Muhammed/36) Havaici asliye bu ayetler ışığında tespit edilecektir. Eskiden yapılan tespitlerin, bugün yeniden değerlendirilmesi bir zorunluluktur. Mesela mesken, nasıl bir mesken olacak? Gece kondu, apartman, vs. Ya da köydeki ev, kentteki ev. Bunların hiç birinin değeri diğeriyle denk değildir. Hatta kentteki evlerin değerleri sokağına caddesine, mahallesine göre birbirinden devamlı farklıdır. Binek hayvanı yerini otomobil tutacaksa, o otomobil nasıl bir şey olacak? Otomobillerde markasına ve modellerine göre hatta yaşına göre farklı farklı değerlerdedir. Ya kölenin cariyenin yerini ne alacak? Ayrıca dikkat edilirse görülecek ki, bu tespit, o günkü bedevi/göçebe, hayvancılıkla geçinen kesim ve şehirde basit ticaret yapan kesim dikkate alınarak yapılmıştır. Bugünkü meslek guruplarının hiç biri yoktur. Nisap/Zenginlik ölçüsü değişkendir. Bu sene zengin sayılan bir kişi belki seneye aynı servete sahip olmasına rağmen zengin sayılmayabilir. Bir ülkede zengin sayılan kişi, aynı mal varlığı ile başka bir ülkede zengin sayılmayabilir. Bir zamanlar Arabistan’da, zorunlu ihtiyaçlardan sonra iki yüz dirhem gümüş, ya da yaklaşık yüz gram altın, ya da beş deve veya kırk koyun zenginlik sayılırken bu gün bunların hiçbiri insanı zengin saydırmaz. Ayrıca o zamanlar yukarıda saydığımız maddelerin değerleri birbirine denk iken, bu gün onların arasında da hiç denklik söz konusu değildir. Yani yüz gram altın ne beş deve eder ne de kırk koyun. Gerisini siz kıyaslayın. Zenginlik izafi/göreceli bir kavramdır. Sürekli değişkendir. Rasülüllah, yaşadığı dönemdeki ekonomik, sosyal, siyasal ve coğrafi koşulları dikkate alarak bir nisap/zenginlik ölçüsü belirlemiştir (fıkıh kitaplarında yeterli açıklamalar var. Bakıp öğrenebilinir) Ama o günkü zenginlik ölçüleri, bu gün hatta yüz yıllardır zenginlik değildir. O çağda, beş deve, kırk koyun, 200 dirhem=640 gram gümüş ya da 100 gram altına sahip olmak zenginlik sayılıyordu. Bugün ise zenginlik sayılmaz. O nedenle bu çağda ve her çağda müminlerin yaşadığı bölgelere ve o bölgelerin kendi şartlarına göre nisap/zenginlik ölçüsü tespit etmeleri gerekir. Bu gün hâlâ bin beş yüz sene evvelki Arabistan’ın ekonomik, sosyal, siyasal ve coğrafi şartlarına göre yapılmış bir tespitle hareket etmek yanlıştır. Sadaka KİMLERE VERİLİR? İnfakın bir başka çeşidi de sadakadır. Sadakaların kimlere verilmesi gerektiği ise kulların içtihadına bırakılmayıp bizzat Allah tarafından Kur’ân’da açıklanmıştır. "Sadakaları açıkça verirseniz, artık o, ne iyi olur; eğer onları gizlerseniz, fakirlere verirseniz de artık bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmını kapattırır. Ve Allah, işlemiş olduğunuz şeylere haberdardır." (Bakara/ 271) "Onlar, şüphesiz Allah'ın dilediği kimseye rızkı serdiğini ve ölçülendirdiğini de mi görmediler? Şüphesiz bunda iman edecek bir toplum için alâmetler/ göstergeler vardır. Öyleyse, yakınlık sahibine; yurtlarından çıkarılan fakirlere, miskine ve yolcuya hakkını ver. Bu, Allah'ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır. Ve bunlar durumunu koruyan, zafer kazanan kimselerin ta kendileridir." (Rum/ 37,38) "Kesinlikle, Allah tarafından bir taksim/zorunlu görev olarak sadakalar/ kamunun gelirleri ancak fakirler, miskinler/ yoksullar, işsizler, o iş üzerine çalışan görevliler/ kamu görevlileri, kalpleri İslâm'a ısındırılacaklar, özgürlüğü olmayan köleler, ağır borç altındakiler, Allah yolundakiler [askerler, öğrenci ve öğretmenler], yolda kalmışlar içindir. Allah, her şeyi en iyi bilendir ve en iyi yasa koyandır." (Tevbe/60): Sadakaların verilmesi gereken yerlerin, İlm-i hal ve fıkıh kitaplarına bakıldığı zaman, fakirler, miskinler, borçlular, yolcular, sözleşmeli köleler, mücahidler, âmiller diye yedi sınıf olarak zikredildiğini görürüz. Hâlbuki Tevbe/60. ayette bir de müellefe-i kulup sınıfının varlığını görürüz. Peki, kimlerdir bunlar? Ve bu sınıf fıkıh kitaplarında niçin yer almaz? Müellefe-i kulup: Bunlar, henüz mümin olmamış, İslâm’ı anlamaya ve benimsemeye yatkınlık gösteren ve İslâm’a gelebilmesi yönünde dolaylı, dolaysız yollarla, çaba sarf edilecek insanlardır. Para verilerek, zararları defedilecek, kısacası İslâm sevdirilip mümin olmaları sağlanacak insanlardır. İslam’ın ilk dönemlerinde zararlarından emin olmak için onlara, Allah’ın buyruğu olarak zekâttan pay verilirdi. Ama Halife Ömer, hilâfeti döneminde “Bunlara zekât müminlerin zayıf olduğu dönemlerde verilirdi. Şimdi güçlüyüz, bundan sonra bu guruba sadaka verilmeyecek.” diye karar almış ve o günden sonra da bu guruba sadakalardan vermek kitaplardan çıkarılmıştır. Hâlbuki bu müellefe-i kulup sınıfı sadece şerlerinden zararlarından güvende olunacak belalı insanlar demek değildir. Belki Ömer döneminde yalnız onlar vardı. Ama bu çağda, kalpleri İslâm’a ısındırılacak o kadar insan sınıfı ve o kadar ısındırma yolları, onlara ulaşma yolları var ki saymakla bitmez. Sadakalar, “Mülk Allah’ındır ve müminler kardeştirler” esası üzerinden tasarruf edilir. Bu tasarrufta eşit dağıtım dikkate alınmayıp refahın dağılımı, yaygınlaştırılması; herkesin eşit ölçüde müreffeh olması için hakkaniyet ölçüleri dikkate alınır. "Allah'ın, o kent halkından, elçisine verdiği feyler [savaşmadan zahmetsizce elde edilen gelirler], içinizden yalnız zenginler arasında devlet; gücün getirdiği refah olmasın diye Allah'a, elçiye, yakınlık sahiplerine; göç eden fakirlere –ki onlar, Allah'ın armağan ve rızasını ararken yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah'a ve elçisine yardım ederler. İşte onlar, doğruların ta kendileridir–, yetimlere, miskinlere, yolcuya aittir. Elçi, size ne verdiyse onu hemen alın. Sizi neden alıkoyduysa ondan geri durun. Allah'ın koruması altına da girin. Şüphesiz Allah, kovuşturması/azabı çok çetin olandır." (Haşr /7,8) Kaynak:İşte Kur'an (Hakkı YILMAZ) Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
8. February 2013, 09:49 PM | #2 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Müellefe-i kulup:
Bunlar, henüz mümin olmamış, İslâm’ı anlamaya ve benimsemeye yatkınlık gösteren ve İslâm’a gelebilmesi yönünde dolaylı, dolaysız yollarla, çaba sarf edilecek insanlardır. Para verilerek, zararları defedilecek, kısacası İslâm sevdirilip mümin olmaları sağlanacak insanlardır. İslam’ın ilk dönemlerinde zararlarından emin olmak için onlara, Allah’ın buyruğu olarak zekâttan pay verilirdi. Ama Halife Ömer, hilâfeti döneminde “Bunlara zekât müminlerin zayıf olduğu dönemlerde verilirdi. Şimdi güçlüyüz, bundan sonra bu guruba sadaka verilmeyecek.” diye karar almış ve o günden sonra da bu guruba sadakalardan vermek kitaplardan çıkarılmıştır. Hâlbuki bu müellefe-i kulup sınıfı sadece şerlerinden zararlarından güvende olunacak belalı insanlar demek değildir. Belki Ömer döneminde yalnız onlar vardı. Ama bu çağda, kalpleri İslâm’a ısındırılacak o kadar insan sınıfı ve o kadar ısındırma yolları, onlara ulaşma yolları var ki saymakla bitmez. Degerli Dost1 Kardesim, Ilmihal ve fikih kitaplari degilmidir ki eninde sonunda bizleri saskina ceviren. Bir müslümani üzerine düsen görevlerden uzak tutmak, ama abdestin sartini surtunu belirtmek icin 1001 hadis ortaya sergilemekmiydi o zamanin alimlerinin vazifeleri? Hiristiyanliktaki misyonerleri hepimiz biliriz. Dinlerini yaymak icin ne Afrika'yi ne Avusturalya'yi nede Güney Amerika'yi ihmal etmemislerdir. Gerci arada sayisiz dökülen kanlar da olmustur, ama ondan bahsetmeyecegim burada. Demek istemem ellerinden geleni artlarina koymamislar ve günümüzün sayi bakimindan en fazla olan din olma vasfina sahip olmuslardir. Kaz gelecek olan yerden ördegi sakinmamislardir. Ne ekersek onu biceriz! Selam ve dua ile. |
8. April 2013, 08:38 PM | #3 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 192
Tesekkür: 83
41 Mesajina 74 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Aleyküm Selam Değerli Dost1,
Hakkı Yılmaz a değerli çalışmaları için teşekkür ederek başlamak isterim sorularıma.Kesinlikle sorularım eleştiri ve yanlış olduğu mahiyetinde değilde sadece kafama takılan soruların aydınlatılması niyetiyledir bundan dolayı yanlış anlaşılmak istemem. 1-)Kamudan özel bir talebi olanlar sadaka vermelidirler (şimdiki devlet dairelerindeki hizmete karşılık alınan harç örneği) 2-)miskin 3-)Para verilerek, zararları defedilecek, kısacası İslâm sevdirilip mümin olmaları sağlanacak insanlardır. (Mümin olma yolu demek daha doğru değilmi?) 1. maddede yüzlerce senedir uygulanan bu durum kolayca rüşvete çevrilmemişmidir?Harcın üstüne biraz daha para koyarak kayırma yaptırtmalar gibi.Özel bir talep de ne demektir?Kamu kurumları zaten halk için çalışmamalımıdır?Bu özel kısmını biraz daha açarmısınız net olarak anlayamadım? 2.Miskinin tanımı nedir?Günümüzde bir miskinin gerçekten miskin mi değilmi nasıl anlarız?Heleki gazetelerde,televizyonlarda sürekli duyuyoruz dilencinin banka hesabından 150 bin lira çıktı(Benden epey zengin ).Dilencinin çok bilinen bir kafede kahve içmesi,keyif yapması(ihtiyaç için dileniyosan neden zevke harcıyosun) bu örnekleri görüyoruz,duyuyoruz. Gerçekten Yardıma muhtaç biriniki(İçinde bulunduğu zorlu şartları dile bile getirmeyenler)Bu güvensizlik ortamında nasıl bulunur? 3.İslamın sevdirilmesi kısmı amenna ama bunun yol ve yöntemi para vererek mi yapmaktır?Para vererek dine davet bende misyonerliği daha çok çağrıştırıyor(İncilin arasına 100 dolar konup hristiyanlığa çağırmak,hristiyanlığa özendirip,sevdirmek).Burda bakın para vermeyin demiyorum ama bu cümleye karşı çıktım.Nedeni ise şu tahayyülüm Dini bir kenara bırakın bir yoksul,borç içinde yüzen,maddi buhranda olan bir insana maddi destek versek,maddi desteğin yanında o güzel duruşumuzla mesela borcu bizeyse büyük esneklik sağlamak (ama bakın burda taraflar birbirinin dinini bilmiyor) vs.. bu şekilde güzel davranışlarımızla adamda bize sorsa sen ne iyi bir insansın?Seni bu denli iyiliğie iten nedir?Bizde verilecek en güzel cevabı versek Allahın rızası kardeşim diye.Sonrasında dinler açıklansa birbirine,anlatılsa.Böyle bir yaşam,yaklaşım daha uygun olmazmı? Bazı konuların daha iyi aydınlatılması ve üzerinde düşünülmesi adına kendimce yapıcı sorular sormaya çalıştım Allahın selamı üzerinize olsun,,,
__________________
Karşılarında okunup duran Kitab'ı sana indirmemiz yetmedi mi onlara? Şüphesiz bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve ilahi bir ihtar vardır..ANKEBÛT - 51 Konu Araştıran tarafından (12. April 2013 Saat 07:41 PM ) değiştirilmiştir. Sebep: sadece ek ve vurgu |
9. April 2013, 12:03 AM | #4 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun Aleyküm! Değerli Araştıran Kardeşim!
“مسكين Miskin” sözcüğü fıkıh kitaplarında “Fakirden daha yoksul olan kimse” anlamıyla açıklanır. Kök ifadesinden ise “miskin, mesâkîn” sözcükleri ile kastedilenlerin; hareket kabiliyetini kaybetmiş, iş-güç yapma imkân ve fırsatı kalmamış kimseler olduğu anlaşılır. “مسكين Miskîn” sözcüğü sakin olmak/hareketsiz durmak anlamındaki “سكن sekene” sözcüğünün türevlerindendir. Lisan ül Arab`da yer aldığına göre (Cilt 4, Sayfa 630-635 Sekene maddesi) Sekene`nin esas anlamı “واضع eğilen/boynunu büken, tevazu gösteren” demektir. Bu iki anlamı bir arada düşünürsek “miskîn”, ama fakirlik nedeniyle ama başka bir etken nedeniyle hareketsiz kalmış, serbest hareket imkanını kaybetmiş, boynu bükülmüş” kimse demektir. Ki bu ikinci neden ile miskinleşmenin örneği Kehf suresi 79. ayette görülür. “Miskîn” bazı hallerde fakirden üstün olabileceği gibi bazen de fakirden daha yoksul olabilir. Bunun Kur`an`da birçok örneği mevcuttur. İnşaAllah uygun bir zamanda yazdıklarınızı cevaplamaya gayret edeceğim. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | merdem (9. April 2013) |
14. April 2013, 08:21 PM | #5 | |||||
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun Aleyküm. Değerli Araştıran Kardeşim,
Alıntı:
Alıntı:
"Muellefeti kulub" sözcüğü bir tamlamadır. "Kulub" , kalpler. "muellefet" ise "e-l-f " kök harflerinden türetilmiş bir sözcüktür. Türkçemizde aynı kökten türetilmiş olan "ülfet" sıkça kullanılmaktadır. Lütfen! Ali imran 103 de "fe ellefe beyne" ifadesine bakınız. Enfal 63 de "ve ellefe, ma ellefte, ellefe" ifadelerine bakınız. Alıntı:
Bakara;188: "Aranızda mallarınızı da bâtıl sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, bilerek ve günah ile yemek için hâkimlere aktarmayın." İnsanların niyeti bozuk olursa mutlaka bir yolunu bulmaya çalışır. Ancak burada İslam'ın ilkelerinden sözediyoruz. İslamdaki önemli olan ilkelerden biri "emanetin ehil olanlara verilmesi" gerektiğidir. Ehil olan görevliler emanete asla kusr getirerek hıyanette bulunmazlar. Devletin koyduğu kurallar ne ise onu uygularlar. Devletin zorunlu olarak yapacağı görevlerle isteğe bağlı olarak yapacağı görevleri Anayasa,yasa,tüzük,yönetmelik, genelge ve yönergelerle belirlenmiştir. Vatandaşın;devletin zorunlu görevleri arasında olmayan bir görevinin yapılmasının istenilmesi durumunda bu görev için belirlenen ücret ne ise belge karşılığı yatırılarak istenilen görevin yapılması sağlanır. Burada en önemli konu devletin yapılması zorunlu olan görevlerinin belirtilmesinde İslam Dininin ilkelerine uyulup uyulmadığıdır. Alıntı:
“مسكين Miskîn” sözcüğü sakin olmak/hareketsiz durmak anlamındaki “سكن sekene” sözcüğünün türevlerindendir. Lisan ül Arab`da yer aldığına göre (Cilt 4, Sayfa 630-635 Sekene maddesi) Sekene`nin esas anlamı “واضع eğilen/boynunu büken, tevazu gösteren” demektir. Bu iki anlamı bir arada düşünürsek “miskîn”, ama fakirlik nedeniyle ama başka bir etken nedeniyle hareketsiz kalmış, serbest hareket imkanını kaybetmiş, boynu bükülmüş” kimse demektir. Ki bu ikinci neden ile miskinleşmenin örneği Kehf suresi 79. ayette görülür. “Miskîn” bazı hallerde fakirden üstün olabileceği gibi bazen de fakirden daha yoksul olabilir. Bunun Kur`an`da birçok örneği mevcuttur. Dilencilerle ilgili devletin görevi dilenenlerin araştırılarak dilenmelerinin engellenmesidir. Ne yazık ki günümüzde "dilencilik" bir meslek haline gelmiştir. Hacc görevinin gerçekleştiği yerlerde bile ortalık dilenciden geçilmemektedir. Bu olumsuz durumların nedenini "İslam Dini"nde değil, devleti yönetenlerde aramak gereklidir. Alıntı:
Tevbe;60:"Kesinlikle, Allah tarafından bir fariza [taksim/zorunlu görev] olarak; sadakalar [kamunun gelirleri] ancak, fakirler, miskinler [yoksullar, işsizler], o iş üzerine çalışan görevliler [kamu görevlileri], müellefe-i kulûb [kalpleri İslâm'a ısındırılacaklar], boyunduruktakiler [özgürlüğü olmayan köleler], ağır borç altındakiler, Allah yolundakiler [askerler, öğrenci ve öğretmenler], yolda kalmışlar içindir. Allah, her şeyi en iyi bilendir ve en iyi yasa koyandır." Fakir, "ailesine yetecek kadar malı olmayan, hayati ihtiyaçları için başkalarına bağımlı olan kimse"dir. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|||||
12. May 2022, 09:56 PM | #6 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Apr 2022
Mesajlar: 9
Tesekkür: 3
1 Mesajina 2 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 |
الصدقة Sadaka, kamu hizmeti karşılığı (İstifade teorisi) veya duruma göre el koyarak (İktidar teorisi) kamuya gelir olarak alınan değerlerdir; vergilerdir.
Sadaka, –sadaka ayetlerinde görüleceği gibi– kamu hizmetleri için harcanan aynî ve nakdî değerlerdir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında sadakaların verileceği sınıfları bildiren ayetlerin muhatabı kamu idaresi midir? Allah zekat ve sadakaların toplanması ve dağıtılması görevini bireylere değil devlete mi vermiştir? Konu Hakan tarafından (20. May 2022 Saat 08:27 PM ) değiştirilmiştir. |
20. May 2022, 10:15 AM | #7 |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Toplumda insanlara muhtaç olan hayvanların bakımı, doyurulması ve ihtiyaçlarının karşılanması da sadaka hatta zekat ve fitre kapsamına girer mi?
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa." |
24. May 2022, 12:22 PM | #8 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Alıntı:
Sadakaların verileceği sınıfları bildiren ayetlerin muhatabı kamu idaresidir. Zekat(Müslümanlardan alınan vergi) ve sadakaların toplanması ve dağıtılması görevi kamuya verilmiştir. Toplanıp dağıtılması görevi kamuda olmayan "İNFAK"tır.
__________________
Halil Ay |
|
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Hakan (26. May 2022) |
24. May 2022, 12:36 PM | #9 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Alıntı:
Ahzab suresi 72. Ayette ekolojik dengeden sözedilir. Ahzab;72:" Şüphesiz Biz, emâneti [bütünlüğü, kusursuzluğu, mükemmelliği] göklere, yere ve dağlara yaydık-yaygınlaştırdık da, onlar, onu taşımaya yanaşmadılar, ondan [bütünlüğün, kusursuzluğun, mükemmelliğin alıp götürülmesinden] korktular. Ve onu insan taşıdı [ona ihânet etti]. Şüphesiz o [insan], çok zâlim ve çok câhildir. Allah'ın emirlerine uymadaki sadakatlerini gösterdiği için "sadaka" adı verilen her türden emir bu kapsamdadır. Toplumda insanlara muhtaç olan hayvanların bakımı, doyurulması ve ihtiyaçlarının karşılanması da sadaka kapsamına girerler.
__________________
Halil Ay |
|
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | bartsimpson (25. May 2022) |
26. May 2022, 09:00 PM | #10 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Apr 2022
Mesajlar: 9
Tesekkür: 3
1 Mesajina 2 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 |
Halil Hocam, zekatı "müslümanlardan alınan vergi" olarak açıklamışsınız. İlk günden bu güne kadarda vergiler hep kamu idaresi tarafından zoraki olarak toplanmış. Oysa Kuran'da zekat hep "vermek" fiiliyle kullanılmış. Müslümanların, devletlerinin bekası, salatın ikamesi için din ve iman borcu olarak vermeleri gereken zekat, uygulamadaki güçlükler veya müslümanların samimiyetsizlikleri yüzünden mi bu hale gelmiştir?
|
Bookmarks |
Etiketler |
fey, islam, sadaka, sadakat, zekat |
|
|