hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kur’an > Kuranla ilgili kavramlar

 
 
Seçenekler Stil
Alt 19. September 2008, 11:31 PM   #1
Barış
Uzman Üye
 
Barış - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
Barış is on a distinguished road
Standart Kuran'a göre Tenkid (Eleştiri)

Tenkid


Arapçada ‘ne-qa-de’ (kaf harfi ile) fiili para v.b. şeylerin iyisini kötüsünden bilip ayırt/temyiz etmeye denir. İn-te-qa-de fiili bir şeyin kusurunu göstermek, ayıbını ortaya koymak demektir. Bir kelâmı tenkid etmek, içindeki kusurları ayıklayarak, sözdeki güzellikleri ortaya çıkartmak demektir. Tenkid edene münekkid denir. Türkçe’de tenkid yerine kullanılan ‘eleştiri’, bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek maksadıyla incelemek şeklinde tanımlanmaktadır.

Görüldüğü gibi tenkid, kusurlu (ayıplı) olan bir şeye müdâhale edip, doğrusunun ve hatasız olanın ortaya çıkması yönünde bir düzeltme (tashih) çabasıdır. Tenkid deyince akla Kur’an’ın gelmemesi imkansızdır.

Kur’an mükemmel bir tenkid kitabıdır. O, yanlış olan her şeyi tenkid eder. Hatır gönül adına hiçbir yanlışa göz yummaz, savsaklamaz. Çünkü yanlış karşısında sessiz kalmak, yanlışa ortak olmak anlamına gelir. En azından yanlışın devam etmesine sebep olur. Hatta Peygamber (a.s) bu durumu ‘dilsiz şeytan’ olmak şeklinde tanımlamıştır.

Kur’an’ın yanlış bulduğu ve tenkid ettiği ilk ve en önemli şey, insanların, sonuçta kendi elleriyle yaptıkları, ürettikleri, kendilerinin eseri olan birtakım nesnelere (putlara) tapmalarıdır. Kur’an bunların kendilerinin hiçbir şey yaratamayan, bilakis yaratılmış varlıklar olduğunu hatırlatarak, bunlara tapmanın akıl dışılığını ortaya koyarak, putperestliği tenkid eder. (37/Saffât,95;16/Nahl,20; 25/Furkan, 3).


Tenkid her zaman ‘kavli leyyin’ ile olmayabilir. Bazen şok edici bir eylemle tenkid etmek gerekebilir. İbrâhîm Peygamber’in, elindeki balta ile puthâneye girmesi bunun tipik bir örneğidir. Putları kırdıktan sonra baltayı en büyüğünün boynuna asan İbrâhîm, bu hareketiyle kavminin, “bir heykel yerinden kalkıp da nasıl diğer heykelleri elindeki baltayı kullanarak kırar?” demesini hedeflemiştir. İbrâhîm’in beklediğini söyleyen kavim, kendi eliyle/diliyle kendini çürütmüş, yerinden kımıldaması söz konusu olmayan bu taş kütlelere tanrısal payenin verilmesindeki akıl dı-şılığı anlamış olmasına rağmen, iman etmemekte diretmişti. Bu da kuşkusuz İbrâhîm’in (münekkid’in) görev alanı dışında kalmaktadır.

İbrâhîm Peygamber, toplumun önderi Nemrut’la tartışırken bu sefer balta almamıştır. Onun yerine, tabiat kitabını (kevnî ayetleri) okuyarak Nemrut’un iddialarını çürütmek istemektedir. İbrâhîm’in, Allah’ın yaşatan (yaratan) ve öldüren olduğunu söylemesi üzerine, inkarcı, kendisinin de dirilten (yaratan) ve öldüren olduğunu ileri sürmüştür. Bunun üzerine İbrâhîm, “Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” demiş ve münkir, verecek bir cevap bulamamıştır. (2/Bakara, 258).

Kur’an, hem tenkid yapar, hem de, imansızlarla giriştiği tartışmada onlara, eğer Kur’an’ın ihtiva ettiği imanî gerçekleri eleştirmek istiyorlarsa bu konuda kendilerine yardımcı bile olabileceğini telkin ederek, nasıl eleştirebilecekleri konusunda kendilerine taktik öğretir. Yani Kur’an, kendi tezlerinden yüzde yüz emîn bir kelam sahibi rolüyle, îmandan kuşku du-yanlara, kendisini eleştirmenin yollarını öğretmektedir. Böyle bir metodu ancak, kendisine güveni tam olan birisi kullanabilir. Çünkü, istediği tartışma yapıldığı taktirde, onun tezi üzerinde ittifak etmek-ten başka bir sonuç ortaya çıkmayacaktır. Doğru düşünme yöntemi doğru bir sonuca götürür.

Buna bir örnek vermek gerekirse, Kur’an’ın Allah katından Muhammed (a.s)a inzal edilmiş bir vahiy değil de, Muhammed’in kendisinin uydurduğu bir kitap olduğu iddiasını çürütmesi üzerinde durulabilir. Kur’an basitçe diyor ki: “Eğer kulumuza indirdi-ğimizden bir şüphe içindeyseniz, haydi onun benzeri bir sure de siz getirin. Eğer iddianızda samimi iseniz Allah’dan başka şahitlerinizi de çağırın!” (2/Bakara, 23). “… Eğer doğru söylüyorsanız Allah’dan başka çağırabildiklerinizi çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin!” (11/Hûd, 13).

Kur’an’ın bu çağrısı, bir doğrunun teslim edilmesi amacına yönelik, gayet gerçekçi bir çağrıdır; bir iddiada bulunandan, iddiasını ispatlama çağrısıdır. İddia edildiği gibi Kur’an Muhammed’in bir uydurması ise, bunu iddia edenler de birer insan olduklarına göre, Kur’an benzeri, en azından onun bir suresi kadar bir kitap yazmalarından daha doğal ne olabilir! Üstelik de Muhammed bir tek kişi iken, müşriklerden, bu işte yardımına baş vurabilecekleri bütün adamlarını da çağırmaları salık verilmektedir. Bu yapılamadığına göre, Kur’an’ın ilahî kaynaklı olduğunu kabul etmekten başka çıkar yol bulunmamaktadır. Kabul etmemek ise, bile bile bir gerçeğin inkarından başka bir şey değildir.

Kur’an tenkid usulü kabilinden son derece önemli ilkeler belirlemiştir. Kur’an’ın riayet edilmesini istediği bu ilkelere, başka herhangi bir ideolojinin ulaşmışlığı vâkî değildir. İlk olarak Kur’an, tenkidde bulunacak kimseye, haber kaynağını kontrol etmesini salık verir. Haber kaynağı sağlam olmayan kişinin tenkidi, hedefine ulaşmamaya mahkumdur. Kur’an şöyle der: “Ey iman edenler! Eğer fâsıkın biri size bir haber getirirse onu iyice araştırın. Aksi taktirde bilmeden bir topluluğa zarar verirsiniz de yaptığınıza pişman olursunuz.” (49/Hucurât, 6).

Bir şeyi tenkid etmek için öncelikle o şeyi iyi anlamak gerekir. Tenkid ettiğimiz kişiye iftira atılmış, sözleri çarpıtılmış veya en azından, yanlış anlaşılmış olabilir. Dolayısıyla fâsık ve münâfık haber kaynaklarının haberlerine karşı son derece titiz olmalı, verdikleri haberlerde çarpıtmanın olabileceğini mutlaka hatırda tutmalıdır. Uluslararası büyük medya kanallarının haberleri nasıl da çarpıttıkları göz önüne alınırsa, Kur’an’ın bu ikazı daha iyi anlaşılır.

Öte yandan Kur’an, bir topluluğa duyduğumuz kin ve öfkenin, o topluma adaletli, insaflı ve ölçülü davranmamıza engel olmaması gerektiğini hatırlatır. (5/Mâide, 8). Belli ki kin ve öfke duymak, bir düşmanlığın, aradaki bir çekişmenin belirtisidir. Kur’an bunu mümkün görüyor ve fakat böyle bir toplumu eleştirirken adaleti elden bırakmamayı bize emrediyor. Şu halde eleştirirken haklı yere eleştirmeli, bir hakkın ortaya çıkması için eleştirmeli, eleştiri, haksızlığa ve kişisel çıkarlar üzerine bina edilmemelidir. Bu demektir ki, bir topluluğa öfke duyuyor olmamız, ona yönelttiğimiz her eleştiride mutlak surette haklı olmamız anlamına gelmemektedir. Türkçe’de bu İslamî ölçü, “yiğidi öldür hakkını inkar etme!” özdeyişi ile ifade edilmiştir. Bu cümledeki ‘yiğit’ yerine ‘gâvur’ sözcüğünü koysak, maksadımızı daha iyi anlatmış oluruz. Gâvur da olsa, doğrusuna doğru demek dürüstlüktür. Hakkın ve adaletin ikame edilmesi için böyle bir dürüstlük gereklidir. Kaldı ki, düşmanımız, bizdeki hak ve adalet duygusunu, insaf ölçüsünü görmeli ve Müslümanın amacının ‘adam karalamak’ değil, gerçeğin ortaya çıkartılması olduğunu iyice anlamalıdır.

Günlük dilde “Tenkid yapıcı olmalıdır” temennisini hemen herkes kullanmaktadır. Aslında tenkid zaten yapıcıdır, öyle olmak zorundadır. Yapıcı olmayan tenkid ya sövgüdür, ya da cidaldir. Eğer tenkid kırıcı, insanları küstürücü ise, o artık cidale dönüşmüş demektir. Cidal (cedelleşme), hakkın ortaya çıkması için değil de, cephede düşmanına teslim olmamak için canını dişine takan asker psikolojisiyle, her iki tarafın da, rakibi karşısında mağlup olmamak için tamamen nefsânî bir taarruza girişmesi demektir. Cedelleşen insanlar her yolu deneyerek, muhatabına cevap yetiştirmeye çalışır. Kur’an cidalci insanların vasıflarını sayarken, bir konu hakkında bilgisi, yol gösterici bir rehberliği ya da aydınlatıcı bir yazılı belgesi olmaksızın tartışmanın ne kadar anlamsız olduğuna dikkat çeker. (22/Hac, 3,8). Ayrıca insanın, bilgisi olduğu konuda tartışmasının haydi normal kabul edilebileceğini ama ya, hiç bilgi sahibi olma-dığı konuda ne diye tartışıp durduğunu sorgular. (3/Âl-i İmran, 66). İnsanoğlu herhangi bir delile dayanmadığı halde tartışmaya (cidale) pek düşkündür. (18/Kehf, 54). Tenkid edilen insan, izzeti nefsine kapılır da bir kez olsun inatlaşırsa, artık onunla müzakere etmek fayda değil zarar getirir ve amaç hasıl olmaz.

Tenkid yapan kişi, muhatabın olayı kişiselleştirdiği ve nefis müdâfaasına başladığı anda, bu işten vazgeçip, tenkidi orada bitirmesi uygundur.

İnsan psikolojisi göz önüne alınarak, yerine göre tenkidi, isim vermeden yapıp, muhatabın, eleştiriden kendine düşen payı almasını ve durumunu düzeltmesini tasarlamak nebevî ahlâka uygundur. Peygam-berimiz de bu metodu çok zaman takip etmiştir. Hatta Kur’an’ın metodu da ağırlıklı olarak bu şekildedir. Tenkidin amacına ulaşması ve istenenin hasıl olması için bu metod daha muvafıktır. İnsanların dalalette bulunmaları kendisini üzen ve hidayete ermelerinden sevinç duyan mü’minler bu metodu takip etmelidirler. ‘Yapıcı tenkid’ denilen de bundan başka bir şey değildir. Bununla beraber, orta yere yapılan eleştiriden muhatap, alması gereken payı almıyorsa, kişileri bizzat tenkid etmekten de kaçınmamalıdır. Bu durumda hatır gönül endişesi taşımak, o kişiye iyilik değil, kötülük olarak düşünülmelidir.

Konuyla ilgili olarak Kur’an Peygamber’e hitaben, “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen, (kötülüğü) en güzel bir tavırla önle; o zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki en yakın bir dost oluverir.” (41/Fussilet, 34) buyururken, insan psi-kolojisine nasıl da önem verdiğini göstermektedir.

Peygamber’e düşen, inanmayan insanları Allah’ın yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet etmesi ve insanlarla en güzel bir biçimde tartışması (mücadele etmesi)dir. (16/Nahl, 125). Davet etmek aynı zamanda o insanı tenkid etmek demektir. Çünkü kişi, içinde bulunduğu dinî/akidevî durum İslam olmadığı için, İslam olmaya davet edilmektedir. Dolayısıyla davet ederken, amaç, nasıl ederim de o insana mesajımı anlatabilirim kaygısına müstenid olmalıdır. Bu anlamda muhatabın, bizim sözlerimizden ne anladığı önemsenmeli, bizim ona ne dediğimiz değil.


Devamı var....
Barış isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
eleştiri, göre, kurana, tenkid


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:39 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam