hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kur’an

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 10. June 2010, 05:42 AM   #21
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

Selamün aleyküm.Elbette kuranın getirdiği emirlerden hesaba çekileceğiz. peki anlayamadığımız emirlerden nasıl hesaba çekileceğiz. müteşabih karmaşık ikişerli anlamda kullanılıyorsa onu herkes anlayamıyorsa, anlayanlar vardır mutlaka, olmalı da çevremize eşyanın yapısına da baktığımız zaman da öyle değil mi? kolay anlaşılan var zor anlaşılan da vardır. Nasıl her konuda bir ilim dalı varsa ve o ilim dallarındaki uzmanlaşmış insanlar o konu üzerinde mucit oluyorlarsa ancak o konuda kendi emeğini verenller onu anlayabiliyorsa kurandaki müteşabih ayetleri anlama konusunda da kendi geyretini gösterenler ne demek istediğini ancak anlayabilirler. elbette insan gücü nisbetinde yapması gerekip de yapmadığı şeylerden sorumludur. Kuranı Allah insanlara göndermişse elbette bunu insanların anlaması ve yaşaması için göndermiştir. Allah insanların anlayamayacaağı onu anlamaya gücü yetmeyeceği ayeti neden göndersin? budan insanlar değil de hayvanlar mı sorumludur.? Evet bizim kuranı anlayamadığımızın temel sebebi onu anlamak için masaya yatıramadığımızdan onu mahçur bıraktığımızdan anlayamadık yoksa.
insanı koplalayım yapmaya çalışan insanlık neden kuranı anlayamasın selam ve sevgiler sunuyorum.
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Ali Rıza Borazan Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
dost1 (10. June 2010), halukgta (10. June 2010), kamer (10. June 2010), Miralay (10. June 2010)
Alt 10. June 2010, 08:02 AM   #22
bob
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Oct 2008
Mesajlar: 52
Tesekkür: 15
19 Mesajina 33 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
bob is on a distinguished road
Standart

Sevgili Dost1 Ağabeyim,

Daha önce bir konuda şunu sormuştum.

Alıntı:
bob Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

İlgili soru:

Nahl 103'de diyorlar ki "Bu Kuran'ı görüştüğü o yabancı öğretiyor. Allah'ın sözü değil."

Kuran'ın bu kişilere verdiği yanıt:

"Kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Kur’an ise apaçık Arapça'dır."

Mantıklı mı?

Varsayalım ki ben peygamber olduğumu iddia ediyorum. Ben, Kuran'ı bir ingilizden öğrensem, bunu Türkçe'ye çevirip aktarsam, bu Kuran'ın Allah sözü olduğunu kanıtlar mı?

Kanıt şu mu olacak:

"Kastettikleri kimsenin dili ingilizcedir. Kur’an ise apaçık Türkçe'dir.
Sizin de belirttiğiniz gibi "arabiyyen" arapça değildir. Burada üstün bir dilden bahsediliyor. Diğer resullerin mucizelerine baktığımızda da gördüğümüz gibi insanları acz içinde bırakan, insanların evde biriktirdiklerini haber veren, aniden farkındalık oluşturan bir dil.

Sevgili Hiic kardeşim, önceki iletimde sorduğum soruların üzerinde kendi kendinize düşününüz. Sonra, benim ateist argümanlarımı konuşuruz.
bob isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10. June 2010, 08:26 AM   #23
halukgta
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 436
Tesekkür: 67
264 Mesajina 549 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
halukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud of
Standart


Değerli Bob nikli arkadaşım kur’anı ne şekilde anladığınız nasıl anladığınız konusunda sizinle asla tartışmam, çünkü herkes inancından ve yaptıklarından sorumlu olacaktır. Ben hiçbir zaman yazdıklarımı karşımdakine kabul ettirmek için uğraşmam, çünkü bunu yapmak doğru değil de ondan. Rabbim bile elçisine senin görevin yalnız tebliğ etmektir, tebliğ etmek sana hesap sormak bana düşer demiştir. Bu ayetleri bile yazarken aklıma sizin şu ayeti anlama şekliniz geldi. (Ve şüphesiz o, senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz sorulacaksınız.) diye yazmışsınız ve (Yani, Kuran'dan sorguya çekileceğimiz değil, sorumlu olacağımız, sorgulanacağımız söyleniyor) demişsiniz. Sayın arkadaşım yazdığınızı bir daha okuyun isterseniz. Benim yazdığımla sizin verdiğiniz cevap arasında ne fark var. Allah hayatımıza yön vermek ve doğru yaşamak adına, yani rehber olsun diye indirdim dediği kitaba uyup uymama konusunda hesaba çekeceğini söylüyor. Ya da buna siz sorgu deyin sorumlu olduğumuz kitap deyin, neticede yaşamının ve imtihanlarının kaynağı da diyebilirsiniz.

Değerli kardeşlerim dost 1 ve Ali Rıza kardeşim gayet güzel anlatmış, hatta Dost 1 kardeşim çok net ayetleri de yazmış ben tekrar yazmak istemiyorum ama acaba yazılan apaçık ve anlaşılır ayetler hangileri, rabbim bu ayetlerle hangi ayetlerden bahsediyor kısaca ve son olarak daha basit bu konuda düşüncelerimi aktarmak isterim.

Rabbim kur’anda yemin ederek bu kitabı kolaylaştırdığını söylüyor ve ayetlerin açık ve anlaşılır olduğu konusunda da üzerinde dura dura birçok ayetler gönderiyor, peki bu ayetler hangileri? Çünkü Kur’an ayetlerini Rabbim, ikiye ayırmış ve muhkem, müteşabih diye sınıflandırmıştı. Muhkem ayetlere DİNİN ANASI yani temeli, özü diyerek bunların hangisi olduğu konusunda özellikle belirtmişti. Diğeri ise müteşabihler olarak anlatırken bunların anlamını da bir kendisi bildiği, birde yalnız âlimlerin bileceği konusunda bizlere bilgi vermişti. Şimdi kur’anın bütünlüğünde bu iki ayet türünü düşünelim. Allah yaşayacağımız dinin kolay ve uyacağımız konuların basit anlaşılır olduğunu söylediğine göre, demek ki bizi ilgilendiren konular din ve iman adına sorumlu olduğumuz her şey muhkem ayetlerde var demektir. Bunun aksini düşünürde yalnız onlardan sorumlu değiliz, ayrıca bazı ayetlerde vardır ki bizler anlayamayız âlim ve veli insanlar anlar onlardan da sorumluyuz bunları da onlardan öğrenip imanımızı dinimizi yaşamalıyız dediğimiz andan itibaren, kur’anı ters yüz etmiş oluruz. Çünkü Allah kolay diyor, anlaşılır olarak indirdim diyor. Allah bir söylediğinin tersini kur’anın başka bir yerinde tersini söylemez. Ne yazık ki bizler farkında olmadan kendi düşüncelerimizi adapte etmek için kur’anda çelişki yaratıyoruz ama sanırım farkında bile değiliz.

Gelelim müteşabih ayetlere. Rabbim muhkem ayetler için dinin anası dediğine göre, müteşabih ayetlerin dinin anası temeli, kural koyanı olması mümkün değil. Yoksa neden ikiye ayırıp birisine dinin temeli, sağlam garanti söz, güçlü bir söz diyerek ayırsın, daha sonrada diğer ayetler için müteşabihler, anlamları açık olmayan ayetler desin. Neden anlaşılması zor ayetleri gönderip dinin temeli yapsın, daha sonrada bizleri sorumlu tutsun, bakın bağlantı kuramıyoruz, yani mantık süzgecinden geçmiyor.

Şöyle düşünelim Okuldayız ve öğretmen bizlere bir kitap verdi ve dedi ki sizleri bir ay sonra imtihan edeceğim bu kitaptan. Fakat içinde bazı konular var sizin anlamanız mümkün değil, onları profesörler, alimler anlar, gerekirse gidin onlardan yardım alın, çünkü o zor anlaşılmayan konulardan da sizlere soru soracağım imtihanda dese ne düşünürüz bu hoca için? Sanırım bu hocanın bizlerin zayıf not alması ve sınıfta kalmamız için elinden geleni yaptığını düşünürüz, yani hoca için ADALETSİZ sözünü kullanırız. Hangi öğrenci profesöre, âlime gidip anlayamayacağı konuyu öğrenebilir? Hangi öğrencinin böyle bir imkânı vardır da bu bilgiye ulaşıp soruyu cevaplar da sınıfını geçer? Acaba her veli, âlim aynı şekilde anlamadıysa imtihanda hangi âlimin söylediğini bizim hocamız doğru kabul edecek. İşte değerli kardeşim eğer bizler müteşabih ayetlerinde dinin temeli ve dine kural koyan, bizlerin uygulaması uyması gereken ayetleridir dersek, örneğini verdiğimiz durumla bizler karşı karşıya kalırız. Sizce Rabbim öğretmenin yaptığı gibi bizlere yapar mı? Rabbim bizlerin hesap günü başarısız olmamızı mı hâşâ istiyor da bizlerin anlayamayacağı ayet gönderip, başkalarına muhtaç kılacak? İşte günümüzde aynen bunlar uygulandığından dinde ne yazık ki kargaşa yaratılmıştır. Rabbin kelamı yeterli görülmeyip iman adına birilerini aradığımız içindir ki, her sığındığımız beşeri limanda mayın tarlasının olduğunun farkında bile değiliz. Rabbim kullarını asla zor durumda bırakmaz. Siz olsaydınız hemen cezalandırırdınız ben ise mühlet veririm diyen bir yücelikten, anlaşılması zor kurallar, kanunlar beklemek onun yüce adaletine sığmaz, lütfen bunları iyice düşünelim.

Unutmamamız gereken konu, Rahmanın adaletini farkında olmadan sorgulamayalım. O Yücedir O Uludur, O kullarına yemin ederek kolaylaştırmış bir kitabı gönderdim diyorsa, din ve iman adına kolay bir din olduğunu asla unutmayalım. Rahmanın sözlerine ters düşen herkesin anlayamayacağı, zor ayetlerin, kuralların, hükümlerin olduğunu söylediğimizde Rabbimle inatlaştığımızın farkında olalım derim. Ben Rabbin zikrinden, tıpkı rabbin istediği gibi düşünerek, aklımı kullanarak, onu bir bütün olarak düşünüp bu düşüncelerimi yazıyorum. Rabbim hatalarımı affetsin. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
halukgta isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
halukgta Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (10. June 2010)
Alt 10. June 2010, 11:59 AM   #24
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

KURAN APAÇIK BİR KİTP MI?
36/69- Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kuran'dır.
Kuranın Apaçık bir kitap olduğunu kuranın kendisi söylüyor. “Apaçık bir kitap” derken kuran neyi anlatmak istiyor? Onu anlayabilmek lazımdır. Önce kuran gerçekten apaçık bir kitap ise neden bir ayeti herkes okuduğu zaman aynı şekilde anlamıyor? Neden yüzlerce binlerce din anlayışı ortaya çıkıyor? Neden kuranı tefsir eden müfessirler ayetleri tefsir ederken farklı farklı tefsir ediyor? Elbette kuran ne bazılarının söylediği gibi ilim sahibi olmayanlar bu kitabı anlar. Ne de kuran bazılarının söylediği gibi anlaşılmaz muamma bir kitaptır. Evet, kuran apaçık bir kitaptır onu anlamak için yoğunlaşanlara apaçık bir kitaptır. Yoksa kuran üzerinde detaylı anlamak için araştırma yapmayanlar kuranı anlayamazlar. Çünkü kurandaki ayetleri kuran iki kısma ayırmaktadır.
MUHKEM VE MÜTEŞABİH AYETLER
3/7- Sana Kitap’ı indiren O'dur. Ondan, Kitap’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
39/23- Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur.
Önce Kuranı doğru bir şekilde anlayabilmek için kuranda geçen her kelimenin ne anlama geldiğini kuranda geçen ayetlerden ve konulardan anlamamız gerekiyor. Şimdi bu iki ayette geçen muhkem ve müteşabihin ne olduğunu anlamaya çalışalım.
Müteşabih: Ali İmran suresinin yedinci ayeti kerimesinde,” Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Burada müteşabih ayetin karmaşık olan insanların anlattıklarını veya ortaya koyduklarını gizlemeye saklamaya veya karmaşık olduğundan incelemeye ve tahlil etmeye ihtiyaç duyulan demektir. Yani söylenişin dışında başka anlamlarda ifade edebilen bir anlam taşıması anlamında da kullanılmıştır. Yine zuhruf suresinin yirmi üçüncü ayetinde, “Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Öyleyse müteşabih karmaşık inceleme ve tahlil gerektiren anlamında kullanıldığı gibi aynı ikişerli anlamında kullanılmış olduğu görülmektedir.
Kuranda geçen hiçbir kelime ve hiç bir ayet, kurandan bağımsız olmadığı gibi, kâinattan da bağımsız değildir. Kuran kâinatın konuşan dilidir. Kâinat içerisinde çözülmesi anlaşılması zor ve karmaşık olan olaylar ve ayetler olduğu gibi kuran içerisinde de çözülmesi ve anlaşılması zor olan ayetler de vardır.
Dikkat ederseniz kâinatta insanoğlunun ortaya çıkardıkları bilim dalları, her ilim kendi içerisinde nasıl tutarlı ise diğer ilimler arasında da bir tutarlılığı vardır. Yani hiçbir ilim kendi içerisinde çelişmediği gibi hiçbir ilim diğer ilimlerle de çelişmez. Aynı zamanda kurandaki ayetlerle de çelişmez. İşte bir kelimeyi eğer doğru anlamışsak kuran içerisinde geçen diğer kelime ve ayetler içerisinde uyum halinde olur. O zaman kuran, ilim, akıl ve pratik hayatın kucaklaştığı anlayış veya din doğru olan dindir.
İşte kuranda geçen muhkem ve müteşabih olan ayetlerin doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için bizim kurandan bazı ön bilgilere ihtiyacımız vardır. Müteşabih kelimesini ayetlere baktığımız zaman hem karmaşık hem de ikişerli bir anlam taşıdığı bir gerçektir. Şimdi kuran içerisinde geçen müteşabih olan ayetlerden örnekler vererek kastedilen manayı anlamaya çalışalım.
13/3- Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
Kâinatta yaratılmış hiçbir varlık yoktur ki tek yaratılsın her varlık mutlaka çift yaratılmıştır. Birkaç tane örnek verecek olursak, erkek ve dişi, gece gündüz, inanan inanmayan, aydınlık karanlık, canlı ve ölü, takva ve fısk, savaş ve barış vs. her varlık zıtlarıyla beraber yaratıldığı gibi kuranda kullanılan kelimelerde çift anlamda kullanılmıştır. Biz bir kelimenin ne anlamda kullanıldığını ayet ve o kelimenin geçtiği konu içerisinde anlamamız gerekir. Her dilde olduğu gibi kuranda genelde kelimeler iki anlamda kullanılmıştır. Mecazi anlamda ve gerçek anlamda olmak üzeredir. Bir kelimenin mecaz anlamında mı yoksa gerçek anlamında mı kullanıldığını hem kuranda geçen diğer ayetlerden hem de kâinat yasalarına uygun olup olmadığını anlamak zorundayız. Kurandan müteşabih bir ayetin nasıl anlaşılması gerektiğini örneklendirerek anlatmaya çalışalım.
2/ 72- Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı.
73- Bunun için de: "Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir ki akıllanasınız.
Burada konu anlatımına baktığımız zaman bir topluluğun öldürdükleri kişiyi müfessirlerin de anlattığı gibi kesmiş oldukları ineğin bir parçası ile vurmalarıyla ölünün dirildiğinden söz etmektedirler. Eğer kuranda geçen ölü kelimesinin iki anlamda kullanıldığı anlaşılmazsa ayetin anlatmak istediği gerçek anlamında anlatmak istediği mana yakalanamaz. Kuran ölü kelimesini iki anlamda kullanmıştır. Birinci anlamda kullandığı ölü hayati fonksiyonlarını yitirmiş anlamda anlatılan ölüdür. Bu ölü dünya hayatında bir daha geri gelmeyen sadece ahret âleminde diriltilecek olan ölüdür. Bu ölüye kurandan bir örnek verelim.
2/94- De ki: "Eğer Allah Katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin."
Bu anlamdaki kullanılan ölü hayati fonksiyonlarını yitirmiş anlamında bahsedilen ölüdür. Bunlar ölürse bir daha dünya hayatında dirilmeyeceklerdir.

21/ 95- Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler
İkinci anlamdaki ölü değişmeceli anlamında kullanılan ölüdür. Bu ölü hayatta yaşadığı halde asıl dünya hayatına ne için geldiğini unutmuş vahiylere karşı duyarsızlaşarak dünyayı kendilerine put edinenlerin yaşasa da onlara ölü kelimesi kullanılmıştır. Vermiş olduğumuz ayet örneğinde anlatıldığı gibi gerçek anlamında ölen bir ceset inek bacağı vurmayla asla dirilmez. Hazreti İsa peygamberin ölüleri diriltmesi hayati fonksiyonlarını kaybetmiş ölü değil vahye karşı duyarsız olanları vahye karşı duyarlı hale gelmesi anlamındaki ölüdür.
5/ 110- Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab’ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları’na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkâra sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları’nı senden geri püskürtmüştüm."
İşte burada kastedilen hazreti İsa’nın” Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun.” Diye bahsedilen ölü vahiylere karşı duyarlılığını kaybetmiş anlamındaki ölülerdir.
Bir de Hazreti İbrahim peygamberin Allahın örnek olarak dirilttiği ölü de aynı anlamda kullanılmıştır.
2/ 260- Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."
“Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler.
İşte buradaki ölü hazreti İbrahim’in, kestikleri kuşları diriltmesi kesip parçaladığı değil, duyarsız olan hayvanları duyarlı hale getirmesi anlamında bahsedilen ölüleri diriltmedir.. Köpeklerin insanların alıştırılıp eğitilerek eroin esrar depremlerde insan aramaları gibidir. Veya güvercinlere teknolojinin gelişmediği dönemlerde mektup taşımacılığı öğretilmesi gibidir.
Müteşabih olan ayetler, hem evrende vardır. Hem de kuranda vardır. Kurandaki müteşabih olan bir ayeti anlayabilmek, dağlardaki madenlerin ayrıştırılıp insanoğlunun önüne mamul olan bir madde haline getirmek gibidir. Veya insan vücudundaki bir hastalığın insandaki kanın laboratuarda tahlil edilerek bulunup teşhis ve tedavisinin yapılması gibidir. Her hastalık genelde oluşmaya başladığında insana sinyaller verir. Mutlaka belirtileri olur. Tıp uzmanları bu belirtilerden yola çıkarak hastalığı önce tanırlar. Daha sonra teşhis ederler ve tedavinin kurallarını öğrenirler ve ilaç uygulaması yaparlar. Biz bu konulardaki bilgileri o konunun zikir ehline uzmanlara bırakalım.
Kâinat ve Kuran birbiri içerisine girmiş bir ağacın çapakları gibidir Ne kuran kâinattan bağımsız ne de kâinat kurandan bağımsızdır. Kurandaki bir kelime kuran ve kâinatta bulunan bütün kelime ve varlıklardan bağımsız düşünülemediği gibi, kâinatta bir madde de kâinat ve kurandan bağımsız olarak düşünülemez. Bir insan vücudundaki bir kandamlası insan vücudunun bütün özelliklerini yansıtıyorsa kâinatın da özelliklerini içerisinde barındırır.
Öyleyse Kuranda geçen bir müteşabih bir ayetin, doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için sadece ayetin yüzeysel anlamından yola çıkarak ayette böyle diyor deyip de ortaya ulu orta bilmeden bir şeyler söylenmeye kalkışılırsa yanlış olur kanaatindeyim.
Kuranda Genel bütünlük içerisinde İnsanların yol seçme konusunda değişik olan konularda ve ayetlerde bir şeyler anlattığı halde o ayetler göz önünde bulundurulmadan bir yorum yapmak ayet hakkında böyle diyor demek doğru olmaz. Kurandaki müteşabih bir ayetin ne söylediğinden çok ne söylemek istediğinin yakalanmasıyla anlaşılabilir.
2/26Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkâr edenler ise, 'Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?' derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz
Ayette saptırma hidayete getirme ve başka ayetlerde dilediği insanları bağışlama ifadesi geçmektedir. Eğer Allah bir kulunu dileyip saptırıyorsa dileyip hidayete getiriyorsa ve dileyip bağışlıyorsa saptırdığı ve bağışlamadığı insanlara bu zulüm ve adaletsizlik olurdu. Allah yarattığı kullarına eşit mesafededir. Allah kendi kendisine zulüm etmedikçe Allah o kullarına zulüm yapmaz.
Bu konu hakkında eğer ön bilgimiz olmazsa elbette bu ayetleri anlayamayız. Kuranın diğer ayetlerine baktığımız zaman Ancak kuranın o konu hakkında Allahın neyi murat ettiğini ancak anlayabiliriz. Kuranın ana çatısından süzülerek gelen ayetlerden neyi anlatmak istediğini yakalamak lazımdır.
Dilediğimi hidayete getiririm. Dilediğimi saptırırım. Dilediğimi de bağışlarım. İfadelerini doğru anlamak için şunların bilinmesi gerekir. Allah kimseye zulmetmez, Allah adalet sahibidir. Allah dünya hayatında torpil geçmez. O zaman bu ayetlerden anlamamız gereken şudur. Allah insana aklını takvasını ve fısk ve fücurunu vermiş. Ve iki yola da gitme özgürlüğüne sahip olan insanın hangi yola giderse o yollara gidecek malzemeleri de vermiştir. yaptığı doğru ve yanlışın mükâfat ve cezasını vereceğini de vaat ederek dünya hayatında dilediği yolu seçmeyi kişinin kendi özgür iradesine bırakmıştır.
Allah birini dileyip saptırmaz, birini dileyip hidayete getirmez, birisini dileyip bağışlamaz. Allah Halife olarak yarattığı insanın önüne sapmayı hidayete gelmeyi ve bağışlanmayı yaratır. Kişinin özgür iradesine bırakır. Kişi Kendisi isterse sapmayı sapar kişi hidayete gelmeyi isterse hidayete gelir. Kişi kendi yaptıklarına pişman olup yolunu düzeltmek isterse bağışlanır yoksa dünya hayatında Allah insan gidişatına kesinlikle müdahale etmez.
O zaman Kuran okuyanlara sesleniyorum. Kuranda geçen bazı kavramlar anlaşıldığı zaman konular ve müteşabih dediğimiz ayetler çözülmeye başlayacaktır.
Ayet Kelimesi Allahın kâinatta peygamberlere göndermiş olduğu vahiylerde dâhil olmak üzere Allahın kâinatta yaratmış olduğu zerreden küreye kadar bütün varlıkların adıdır. Eğer ayeti bu anlamda anladığımız zaman kuranda geçen bir çok konuların ve kıssaların rahatlıkla anlaşıldığı görülecektir. Müfessirlerin ayet kelimesi yerine peygamberlerin kendi peygamberliklerini göstermek için Allahın onlara vermiş oldukları harikulade gösterdikleri olağan üstü haller anlaşılırsa. Elbette kuranın anlaşılmasında en büyük engel teşkil eder. Kuranı değişik yerlerinde peygamberler bir insan bir beşerdir. Onları diğer insanlardan ayıran sadece vahye muhatap olarak Allah anlattığı halde Peygamberlere Allahın vermediği hasletleri yükleyerek onları tapınılır hale getirmek peygamberlere zulümdür.
Kuranı doğru anlamak için şu üç şeyi doğrtu anlamak lazımdır. Birincisi, kuran çelişkisiz bir kitaptır.
4/82- Onlar hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.
İkincisi kainat çelişkisiz olarak yaratılmıştır.
67/3- O, biri diğeriyle 'tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?
67/4- Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.
Üçüncüsü Allah’ın gönderdiği vahiylerle bir başka deyişle gönderdiği Kuran’la kâinatın yasaları arasında çelişki yoktur.
30/30- Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.”
Kurandaki müteşabih olan ayetleri anlamaya çalışırken bu üç hasleti beraber düşündüğümüz zaman ancak doğru bir anlayışı yakalayabiliriz.
Mesela Kuran’da geçen kavimlerin helaki ile kuranda anlatılan kıssaları okuduğumuz zaman kuranda anlatılan çelişkisizlikle kainatta anlatılan çelişkisizliği yakalamamız gerekir. Kuran bir taraftan dünya hayatında zulmedenlerin cezasını ahret alemine erteleyeceğiz desin, 35/45 Bir taraftan da suç işemeleri nedeni ile Nuh kavmini sem ut kavmini ad kavmini yapmış oldukları zulümler nedeniyle helak ettik ifadesi kullansın. Allah bir taraftan düşünmeyen, akletmeyen insanlara davarlar gibidir hayvanlar gibidir desin. Bir taraftan ebabil kuşlarının ebrehe ordusuna pişmiş taşlarla üzerine yağdırsın, yine Allah bir taraftan da balıklara Yahudi olanların ibadet yasağına uyup uymadığını denetletsin. Bunlar kuranda anlatılan müteşabih ayetlerdendir. Onunla ilgili diğer ayetleri bir araya getirdiğimiz zaman anlatmak istediği manayı yakalayabiliyoruz. Daha kurandan bu konularla ilgili hem kuranın kendisi ile ilgili hem de kainat ile ilgili bir çok çelişkili gibi görülüp de inceleme ve tahlil yapıldığı zaman çelişkisiz olduğu ancak anlaşılabilen bir anlatımı yakalamak mümkün olacaktır.
Kuranianlamametodu.blogspot.com
[email protected]
0554 912 92 75
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Ali Rıza Borazan Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
halukgta (10. June 2010), Miralay (10. June 2010)
Alt 10. June 2010, 04:46 PM   #25
halukgta
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 436
Tesekkür: 67
264 Mesajina 549 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
halukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud of
Standart

Ali Rıza kardeşiminde verdiği örneklere baktığımızda müteşabih ayetlerin dikkat ederseniz hepsi dine kural koyan, hüküm veren ayetler değil, fakat ilimden nasiplenenlerin kur'ana gönül verenlerin, tabiat kanunları ile kur'anı birleştirenlerin anlayabileceği bilgiler topluluğu olduğunu çok rahatlıkla görebiliriz. Zaten Allah ayrımı yaparken kesin çizgileri koyuyor ve muhkem ayetlerin dinin temeli özü olduğunu sapasağlam ve açıklanmış olduğunu anlatıyor. Bir başka bakışla muhkem ayetler ile müteşabih ayetleri çok farklı bir konuma koyuyor yaratan. Bu ayetler için farklı düşüncelerin olmasıda çok normaldır çünkü her insanın kur'ana bakışı, düşüncesi ve ondan nasiplenme oranı çok farklıdırda ondan. Eğer kur'andan beşeri inançlara delil ararsanız, Allah sizi oyalamak adına niyetinize binaen delil verir sizi oyalar. Ama kur'anı anlamak adına rehbere bakarsanız, salt onun ne anlatmak istediğini çözmek adına bakarsanız, Rabbimde size o yolda apaçık delillerini açar. Bunu bir slogan yapmak gerekirse. Bana iyi niyetle bakki bende sana iyi niyetle cevap vereyim. Saygılarımla halukgta
halukgta isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
halukgta Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (10. June 2010), Miralay (11. June 2010)
Alt 10. June 2010, 05:00 PM   #26
müslümanlardan
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 207
Tesekkür: 30
72 Mesajina 144 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
müslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud of
Standart

BU KONU hakkında yazan bütün arkadaşlara bir sorum olacak sorum ŞU ACABA kuranı her okuyan aynı şeyi mi anlar.

Çünkü kuranın temel öğretilerinden biride AYNI KURAN KİMİNİN HİDAYETİNİ ARTIRTIĞI GİBİ, KİMİNİNDE SAPIKLIĞINIDA ARTIRIR.

Ayrıca kuranı her okuyan aynı mı anlar yoksa KURANIN ANLAŞILIRLIĞINI YAKALAMAK İÇİN YİNE KURAN KENDİ İÇİNDEKİ METOD USULUN MU TAKİP EDİLMESİNİ Mİ İSTİYOR VE ÖYLECE ANLAŞILIR YANİ FURKANLIĞI ORTAYA ÇIKIYOR.

VE KURANAIN BU ANLAŞILIRLIK METODU NEDİR....SAYGILAR

Konu müslümanlardan tarafından (10. June 2010 Saat 05:24 PM ) değiştirilmiştir.
müslümanlardan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
müslümanlardan Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
hiiic (11. June 2010), Miralay (11. June 2010)
Alt 11. June 2010, 11:37 AM   #27
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

KUR'ANDAKİ AYETLERİ KUR’ANDAKİ AYETLERLE ANLAMA METODU
Kur’an, peygamberimizin peygamber oluşuyla peygamberlik tarihinin bitişi arasındaki bir kültürü yansıtır Kuran’ın inişinden önceki ve Kur'anın inişinden sonraki Arap toplumlarının kullandığı dil Kuran’ın dilini yansıtmaz. Bu sebeple sözlüklerde geçen anlamlar Kuran’ın kastettiği manayı vermez. Kur’andaki kelime ve ayetlerin açıklamasını sözlüklerdeki anlamlarla anlaşılmaya veya açıklanmaya çalışılırsa. ilgi ve alakası olmayan, yorumlar ortaya çıkar. bir örnek verecek olursak.

Ümmi: Sözlükte, Okuma yazma bilmeyen anlamında kullanıldığı halde Kuran’da hiç bir kitaba tabii olmayan Mekke müşriklerin Özelliklerini yansıtır. Yani Allaha inandıkları halde Allahtan gönderilmiş olan kitaplara, peygamberlere. ve ahret alemine inanmayan toplum olarak anlatılır..

62/2 O ümmiler içinde kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan onları arındırıp temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içindeydiler

.
29/48 Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.


7/157 Onlar ki yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de geleceği yazılı bulacakları ümmi haber getirici olan elçiye uyarlar o onlara ma’rufu emrediyor. Münkeri yasaklıyor. Temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor. Ve onların ağır yüklerini üzerindeki zincirleri indiriyor, ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler işte kurtuluşa erenler bunlardır


Demek ki ayette de geçtiği gibi ümmi kelimesi okuma yazma bilmeyen anlamında değil, hiçbir kitaba bağlı olmayan anlamındadır.

Zaten ilerde de bunları detayı ile anlatacağız. bir ticaret yapan bir kişinin okuma yazma bilememesi eşyanın yapısına uygun değildir.

Kur’an daki ayetler genelde iki Kısma ayrılmıştır. 1)Müteşabih olan ayetler 2)Muhkem olan ayetler:

3/7 "Sana kitabı indiren odur. Ondan kitabın anası(Temeli) olan bir kısım ayetler Muhkemdir. Diğerleri ise Müteşabihdir. Kalplerinde bir kayma olanlar fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan Müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise biz ona inandık, tümü rabbimizin katındadır derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez
Muhkem olan ayetlerin anlamı açıktır. Yoruma ve tevile ihtiyaç yoktur. Ama Müteşabih olan ayetler inceleme ve tahlil neticesinde ancak kastettiği mana algılanabilir. Muhkem ve Müteşabih ayetler hem Kuran’ın içinde vardır. Hem de eşyanın yapısında vardır. Kurandan bir müteşabih ayete örnek vermeye çalışalım.
4/157- Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler.


4/158- Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
İşte bu ayetlerin kastettikleri manaları kuranın bütünündeki onula ilgili ayetler. Bilinemezse. Çözülemez. Burada. Ölümün benzeri ifadesini kullanırken, hayati fonksiyonlarını yitirmiş anlamında. Anlatmaktadır. Katımıza Yükselttik ifadesiyle de, onu şereflendirdik. onure ettik demektedir. Bunları Hazreti İsa peygamber ile ilgili konuda detayına anlattım. Şimdi eşyanın yapısında olan müteşabih ile ilgili olan ayet ise Dağda bütün madenler olduğu halde onları tahlil ederek bakırını gümüşünü plastiğini vs, ayrıştırarak onu araba otobüs uçak haline getirilmesi o konuda uzman olmayı gerektirmesi gibi. Şimdide Muhkem olan bir ayete kurandan örnek vermeye çalışalım.
2/136- Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız."
Bu Ayette peygamberler arasında ayırım yapılmayacağını, Allah'tan gönderilmiş bütün kitaplarına inanılması gerektiğini anlatıyor. Aynen güneş doğduğu zaman ortalığın aydınlanması gibi. Şimdi de
Kuran’ın anlaşılması ile ilgili metotları maddeler halinde sıralamaya çalışalım;

1- Kur’andaki geçen kelimeleri Kuran’ın bütünlüğünde arayarak onun ne anlama geldiğini öğrenmek gerekir.
2- Kur’an Allah’ın bir kitabıdır ayetleri yorumlamaya çalışırken hiçbir ayetin hiçbir ayetle çelişmemesine dikkat etmek lazımdır .
3-Ayetler hangi konu ile ilgili bir meseleden bahsediyorsa o ilim dalının verilerine ters düşmemesi gerekmektedir
4- Kur’an’ı kerim genelde kelimeleri hep çift kullanmıştır burada ayetten bir örnek vermek istiyorum.
18/109”de ki rabbimin sözlerini (yazmak) için deniz mürekkep olsa yardım için bir benzerini (bir o kadarını) dahi getirsek rabbimin sözleri tükenmeden önce elbette deniz tükeniverirdi ,” buradaki bahsedilen deniz nehirlerin biriktirdiği büyük su kütlesidir. Şimdi mecazi anlamda Kuran’ın kullandığı denizi Kuran’dan örneklendirmeye çalışalım.
18/60- “Hani Musa genç yardımcısına demişti; iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim yada uzun zamanlar geçireceğim “
buradaki bahsedilen deniz de yine mecazi anlamda kullanılan hayat denizdir.

Ahret alemi ile dünya hayatının kesiştiği denizdir. Yani ölümdür.


5- Kur’an diğer dillerde olduğu gibi kıssaları anlatırken sanatsal bir üslupla anlatmıştır yani geçmişi geleceği ve anı aynı anda kullanma sanatı yapmıştır.
6- Kur’ an olayları anlatırken bir roman biçiminde değil de bir meseleyi Kuran’ın her tarafına serpiştir.
7- Kur’andaki geçen her kelime bir manayı ifade eder. Hiç bir kelime hiç bir kelimenin yerini tutmaz. Ve hiç bir kelime hiç bir kelimenin yerine kullanılmamıştır.
8- Kur’an iki gayıp haberinden bahseder.Birisi insan kültürünün geliştikçe ilerledikçe çözebilecek oldukları gayıp haberi,ikincisi de insan kültürünün ne kadar araştırsa incelese de çözemeyecek oldukları gayıp haberidir.Bu ahret alemiyle ilgili yani kıyamet koptuktan sonraki ilgili bilgileri içerir.Zaten buna inananlara da mümin denir.
9- Kur’anda Allah hitap ederken kendisi ile diyalog kurmak isteyenlere ancak hitap eder.Kur’an-ı Kerim’de ‘”Ey insanlar,ey iman edenler, “ya resulüm” diye hitap ederken kafir olanlara peygamber aracılığıyla konuşuyor. Mesela diyelim ki “de ki ey kafirler” ifadesini kullanıyor.

İşte Kur’an da ki ayetleri düzgün bir şekilde anlayabilmek için bu saydıklarımızdan genel olarak haberdar olmak gerekir.

Önce Kuran okuyan kardeşlerimize Bir konunun kurandan nasıl anlaşılması gerektiğini, Ayetlerden örnekler vererek açıklamaya çalışalım.



6/146- Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.

Bu Ayete baktığımız zaman Çift tırnaklı hayvanlar koyunun iç Yağı ve kuyruk yağları Yahudi olanlara sanki Allahın özel olarak bir haramıymış gibi algılanmaktadır. Genelde İslam müfessirlerin Yahudi olanlara bunları haram müslüman olanlara helal olarak nitelendirmişlerdir. Bu anlayış da peygamberler arasında şeriat farklılığına götürmüştür. Mesela Kardeş evliliği bir peygamberde helal diğer peygamberlerde haramdır Haram ağaçtan söz edilirken elma buğday ağacı adem peygambere haram ama diğer peygamberlere helal anlayışını getirmiştir.

Kuranda Tanımlanan ve doğru olarak anlaşılması gereken dinin adı İslam, teslim olanların adı da müslüman olarak geçmektedir. İşte Böyle bir ifadenin doğru olduğunu kanıtlamak için onunla ilgili bütün ayetlerin bilinerek Anlaşılması gerekeni ortaya çıkarmak gerekir.

16/118- Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

O zaman,” Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık.” İfadesi, vermiş olduğumuz ayet örnekleri ile çelişkili bir kitap gibi görünüm arz etmektedir. Çelişki bizdedir kuranda çelişki yok bu çelişkisizliği mutlaka yakalamak gerekiyor.

4/82- Onlar hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.

Kuranda çelişki olmayacağına göre, Yahudilere bazı şeyleri haram edecek. Müslüman olanlara onları helal edecek, Bir taraftan da Yahudilere bazı şeyleri helal müslüman olanlara haram edecek. Böyle bir anlayış kurana terstir.

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa Allah peygamberle aynı şeraiti aynı haram ve helali tek bir ümmet etrafında toplayarak bu tevhid sancağını devrettirip durmuştur. Ve Her Peygamber kendisinden önce gelen peygamberleri tasdik edip doğrulamış ve kendisinden sonra gelecek olan peygamberleri de müjdelemişlerdir.

61/6- Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler.

Doğrulamak ve tasdik etmek aynı şeriat ve yaşam biçiminin tekrar edilmesi demektir. Yoksa Bir şeyin haram ve helal olanı Allah daha önce, bilmiyor da sonradan onu tecrübe kazanarak düzeltmiş olması düşünülemez.

5/48- Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

Konu içerisinde geçtiği için Bu şeriat kelimesi ile ilgili bölümü açıklamak doğru olacak kanaatindeyim. Genelde Şeriat kelimesini Sanki Allahın peygamberler arasındaki Farklılığı izah etmek için her peygamberin şeraitinin farklı oluşu anlamında kullanmışlardır. Bu Farklı şeriat anlayışı Gönderilen peygamberler arasındaki değil. Allahın peygamberler silsilesi ile gönderdiği yolun yöntemin helal ve haramların dışındaki topluluklar için kullanmıştır.

İnsanlar nasıl ilk yaratılırken Hepsi Sen bizim rabbimizsin demişlerdir. O zaman insanlar tek bir ümmet ve tek bir şeriat içindelerdi.

7/172- Hani Rabbin, Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) Onlar: "Evet (Rabbimiz'sin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.

İşte Bu tek bir ümmet ve tek şeriat, İnsanların denemeye tabi tutulması için Allahın her insan yaratılışına koyduğu iblis ile parçalanmışlardır Ayrı ayrı şeriat ve bir yaşam biçimini kendilerine yol olarak benimsemişlerdir. Ama peygamber çizgisinde giden insanlar tek bir ümmet ve tek bir şeriat üzerindedirler.

45/28- O gün sen, her ümmeti diz üstü çökmüş (veya toplanmış) olarak görürsün. Her ümmet, kendi kitabına çağrılır. "Bugün yaptıklarınızla karşılık göreceksiniz."

İşte Kurandaki Bir ayet Böyle Kuranın içindeki onunla ilgili ayetler bir araya getirilerek ne anlama geldiği anlaşılmaya çalışılmalıdır. Doğru bir anlayış böyle yakalanır. Dikkat ederseniz tefsirlerde Bu anlayışı göremezsiniz. Hiç bir tefsirdeki anlatılanlar diğerleriyle uyum içinde değildir. Her Ayette Allahın murat ettiği şey aynıdır farklı yorumlar onun doğru anlaşılmadığını gösterir.

Kuranianlamametodu.blogspot.com

[email protected]
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Ali Rıza Borazan Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (11. June 2010)
Alt 11. June 2010, 12:47 PM   #28
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Ali Rıza Borazan Kardeşim!

Alıntı:
Ali Rıza Borazan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
KUR'ANDAKİ AYETLERİ KUR’ANDAKİ AYETLERLE ANLAMA METODU
Kur’an, peygamberimizin peygamber oluşuyla peygamberlik tarihinin bitişi arasındaki bir kültürü yansıtır Kuran’ın inişinden önceki ve Kur'anın inişinden sonraki Arap toplumlarının kullandığı dil Kuran’ın dilini yansıtmaz. Bu sebeple sözlüklerde geçen anlamlar Kuran’ın kastettiği manayı vermez. Kur’andaki kelime ve ayetlerin açıklamasını sözlüklerdeki anlamlarla anlaşılmaya veya açıklanmaya çalışılırsa. ilgi ve alakası olmayan, yorumlar ortaya çıkar. bir örnek verecek olursak.

Ümmi: Sözlükte, Okuma yazma bilmeyen anlamında kullanıldığı halde Kuran’da hiç bir kitaba tabii olmayan Mekke müşriklerin Özelliklerini yansıtır. Yani Allaha inandıkları halde Allahtan gönderilmiş olan kitaplara, peygamberlere. ve ahret alemine inanmayan toplum olarak anlatılır..

62/2 O ümmiler içinde kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan onları arındırıp temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içindeydiler

.
29/48 Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.


7/157 Onlar ki yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de geleceği yazılı bulacakları ümmi haber getirici olan elçiye uyarlar o onlara ma’rufu emrediyor. Münkeri yasaklıyor. Temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor. Ve onların ağır yüklerini üzerindeki zincirleri indiriyor, ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler işte kurtuluşa erenler bunlardır


Demek ki ayette de geçtiği gibi ümmi kelimesi okuma yazma bilmeyen anlamında değil, hiçbir kitaba bağlı olmayan anlamındadır.

Zaten ilerde de bunları detayı ile anlatacağız. bir ticaret yapan bir kişinin okuma yazma bilememesi eşyanın yapısına uygun değildir.
Allah Razı olsun. Kelimeler de insanlar gibi doğarlar gelişirler ve bazen ortadan kalkarlar. Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi "arabiyyen " ifadesi bunu çok güzel açıklar.

"ümmi" kelimesi kesinlikle okur yazar olmayan anlamında değildir.
Kur’an’da geçen ÜMMÎ ifadesi “Anakentli (Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış, taşralı olmayan, bedevî olmayan)” demektir. Bu ifade, Mekkelilere peygamberimizin kendi içlerinden biri olduğunu, hemşehrileri olduğunu, yakından tanıdıkları ve yabancı olmayan birisi olduğunu vurgulamak için kullanılmıştır. Kur’an’da, peygamberimizin Mekkelilerin kendi içlerinden biri olduğu konusu üzerinde duran daha bir çok ayet vardır (Sad; 4, Kaf; 2, Tövbe; 128). Yani peygamberimiz; okuyup yazabilen, Ümmî/ Anakentli (Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış, taşralı olmayan, bedevî olmayan) birisidir.

Alıntı:
Ali Rıza Borazan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kur’an daki ayetler genelde iki Kısma ayrılmıştır. 1)Müteşabih olan ayetler 2)Muhkem olan ayetler:

3/7 "Sana kitabı indiren odur. Ondan kitabın anası(Temeli) olan bir kısım ayetler Muhkemdir. Diğerleri ise Müteşabihdir. Kalplerinde bir kayma olanlar fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan Müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise biz ona inandık, tümü rabbimizin katındadır derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez
Muhkem olan ayetlerin anlamı açıktır. Yoruma ve tevile ihtiyaç yoktur. Ama Müteşabih olan ayetler inceleme ve tahlil neticesinde ancak kastettiği mana algılanabilir. Muhkem ve Müteşabih ayetler hem Kuran’ın içinde vardır. Hem de eşyanın yapısında vardır. Kurandan bir müteşabih ayete örnek vermeye çalışalım.
Değerli Kardeşim!
Vermiş olduğunuz bu ayete göre müteşabihin tevilini bir tek Allah bilebilir. Başka kimse bilemez. İlimde derinleşenler de sadece bunu onaylarlar.

Cenabı Allah kendisinin dışında kimsenin bilemeyeceği müteşabih ayetleri neden göndersin ki?

Vermiş olduğunuz ayet, bu noktalama işareti ile yazdıklarınızın tümünü geçersiz kılar.

Vermiş olduğunuz ayet;

"HUvelleziy enzele aleykel Kitabe minhu ayatun muhkematun hünne Ümmül Kitabi ve uharu müteşabihat* fe emmelleziyne fi kulubihim zeyğun feyettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te'viylih* ve ma ya'lemu te'viylehu illAllahu, ver Rasihune fiyl ılmi yekulune amenna bihi küllün min ındi Rabbina* ve ma yezzekkeru illâ ulul elbab;"

O , Kitab’ı sana inzal etti. Ondan ayetler muhkemdirler; ki onlar Ümmül’Kitabdır. Ve diğerleri ise müteşabihdirler. Amma kalplerinde zey’ /maksattan dönmüşlük, seçememezlik, perde olanlar, fitne isteyerek ve onun te’vilini arzu ederek ondan müteşabih olanına tabi olurlar. O’nun te’vilini ancak Allah ve ilim’de rasih/derinleşmiş, araştırma inceleme ehli olanlar bilir. şöyle derler: “O’na iman ettik; hepsi Rabbimizin indindendir”. öz akıl sahiplerinden başkası tezekkür edemez.

ancak bu noktalama işareti ile yazılırsa yazılarınız bir anlam kazanır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
hiiic (11. June 2010), Miralay (11. June 2010)
Alt 11. June 2010, 03:35 PM   #29
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

dost kardeşim tevil kelimesi kuranda iki ayette geçmektedir. tevilin ne olduğunu ayetleri buraya aktararak anlamaya çalışalım.
3//Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: 'Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır' derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
7/53Onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar, diyecekler ki: 'Gerçekten Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak.' Gerçek şu ki onlar, kendilerini hüsrana uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.

Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: 'Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır' derler.

Onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar, diyecekler ki: 'Gerçekten Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi.
ilimde derinleşenler neye inanıyor ahiret alemine iman ediyor. Öyleyse burada iki ayette geçen tevil kelimesi bilinmeyen değil Allahın ahiret yaratması ile söyledikleri vahiylerdir. Kafir olanlar kalpleri marazlanmış olanlar Ahiret alemini inkar edenlerdir. onlar şunu demişlerdir.36/78Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: 'Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?' Ama ilimde dernleşenler ve aklını kullananlar ahiret alemini kabul eden ve ona iman edenlerdir. demek ki kuranda tevil kelimesi Allahın gayıp haberi ile ilgili bilgiler ve ahiret alemidir.
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11. June 2010, 03:47 PM   #30
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Alıntı:
O , Kitab’ı sana inzal etti. Ondan ayetler muhkemdirler; ki onlar Ümmül’Kitabdır. Ve diğerleri ise müteşabihdirler. Amma kalplerinde zey’ /maksattan dönmüşlük, seçememezlik, perde olanlar, fitne isteyerek ve onun te’vilini arzu ederek ondan müteşabih olanına tabi olurlar. O’nun te’vilini ancak Allah ve ilim’de rasih/derinleşmiş, araştırma inceleme ehli olanlar bilir. şöyle derler: “O’na iman ettik; hepsi Rabbimizin indindendir”. öz akıl sahiplerinden başkası tezekkür edemez.
işittik kabul ettik. onda açık seçik olanlar hariç, hakkında delil indirmediğin yada sağlam dayanağı olmayan hiç bişeyin peşine düşmeyeceğim. Anlaşılır muhkem ayetler yeterli. Önce bi çorbayı içelim, sonrasında amellerimiz gereği Allah işin iç yüzünü bize öğretirse öğretir, öğretmezse de biz ona ayitiz, en iyiyi bilir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (14. June 2010)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
anlaşılır, bir, gerçekten, kitapmıdır, kuran, zor


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:34 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam