25. January 2009, 10:53 PM | #1 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.024
Tesekkür: 3.573
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Ruh
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!
Ruh kavramı bugüne kadar dinli-dinsiz, müslim-gayrimüslim bir çok kesimden, bilgin ya da cahil bir çok kimsenin ilgi alanına girmiş ve bu konuda küçük büyük yüzlerce eser meydana getirilmiştir. Bu eserlerde genellikle şu konular işlenmiştir: Ruh nedir? Ruh kaç tanedir? Ruhlar nerede bulunurlar? Ruh ve nefis aynı şey midir? Ruh cisim midir, mahlûk mudur, enerji midir, kozmik bilinç midir, melek midir, varlıkların aslı mıdır? Ruh şeffaf, billûr, cins-i lâtif midir? Ruh mu yoksa ceset mi önce yaratılmıştır? Ruh ölür mü? Ruh kabirde cesede geri döner mi? Dirilerin ruhları ölülerin ruhlarıyla buluşur mu? Her şey ruhtan mı meydana gelmiştir? Hayatı, hareketi, idraki sağlayan güç ruh mudur? Ruhun insanî, hayvanî, nebatî olmak üzere çeşitleri var mıdır? Olgun ruh ile geleceği görebilmek, gelecekten haber verebilmek, zaman ve mekân dışına çıkmak mümkün müdür? Bütün bunlardan başka, ruh ile ilgili eserlerde ayrıca, ruh çağırma, telepati, medyumluk, yoga, doğru rüya, büyü, sihir, reenkarnasyon gibi konuların açıklanmasına da çalışılmıştır. İnsanlar, tümü psikoloji bilimi kapsamında olan ve İslâmî olmayan bu konuların arkasına, eski çağlardan başlamak üzere, yani psikoloji biliminin gelişmediği, kuramlaşmadığı dönemlerden itibaren düşmüşlerdir. “Bilgin” etiketli bazı Müslümanlar da, Eski Yunan-Lâtin kabullerini kitaplarında İslâmî bilgi gibi lânse etmişler ve ruhun mahiyeti, çeşitleri vs. ile ilgili, olur olmaz düşüncelerle dolu ciltlerle kitap, risale yazmışlardır. Bu konuyla ilgili en ciddî eseri İbn Kayyim el-Cevziyye (1299-1351, hicrî 691-751) “Kitab-ür-Ruh” adıyla yazmıştır. İmam-ı Gazâlî de Eski Yunan felsefesinden derlediği bilgileri muhtelif eserlerinde dile getirmiştir. Ancak bunların hepsi de, Kur`an`ın ifade ettiği “ruh” kavramından çok uzaktır. Sonuç olarak bugüne kadar bu konuda Kur`an kaynaklı ciddî bir çalışma yapılmamış, tabir yerinde ise asırlardan beri havanda su dövülmüştür. Ama bu eserleri yazanların isimlerinin önünde “imam” veya “hazret” gibi unvanlar bulunduğu için, bu kitaplarda yazılanlar da maalesef hem İslâmî bilgi sayılmış hem de doğru kabul edilmiştir. Fakat bu gibi kitaplardan önce esef duyulması gereken asıl konu; bin dört yüz seneden beri yazılmış olan “tefsir” adlı kitapların hiç birinin Kur`an`a dayandırılmamış olması ve bu kitaplarda hep “Rivayet Tefsiri”nin ön plâna çıkarılmış olmasıdır. Bunun sonucu olarak ise, açık ve mufassal olan Kur`an, onun bunun rivayetine (söylentisine) özellikle İsrailiyat kaynaklılarına kurban edilmiş, dolayısıyla temel kavramlarımız, inanç ve amellerimiz rivayetler doğrultusunda şekil almıştır. Rivayetlerin çokluğu ve farklılığı ise yanlış yönlendirilmiş kafaları iyice karıştırmıştır. Yukarıda saydığımız konulardaki “ruh” kavramının tetkiki, dinin değil psikolojinin konusudur. Psikoloji ilmi geliştikçe, Kur’an`daki müteşabih sözcüklerin de aynı doğrultuda muhkemleşeceği kesindir. Ama İslâmî ve bilimsel olmaktan uzak olmasına rağmen ravilerinin adlarının başında “imam” veya “hazret” gibi unvanlar olduğu için bilgi kisvesi giydirilmiş ilkel görüşlerin, İslâm`daki müteşabih konuların teviline (öncelik sırasına konmasına) katkı getirmesi bir yana, meselelerin kördüğüm olmasına yol açacağı da kesindir. Bu sebeple biz burada, o görüş ve kabullerin nakli ve tahlili yerine, Kur`an`daki “ruh” kavramını Kur`an ile açıklamaya gayret edeceğiz. Ruh sözcüğünün esas anlamı “can” demektir. Bu sözcük “vücuh” ifade eden yani eş anlamlı bir sözcük olup, hakikat ve mecaz olarak bir çok anlamda kullanılır. Sözcük, ansiklopedik anlamda ise; “Genel olarak varlığın maddî olmayan boyutu ya da özü” olarak tarif edilmiştir (Ana Britannica, cilt:26, s:383). Bu anlam ile, uyku anında geçici olarak, ölüm anında ise sürekli olarak bedenden ayrılan “nefis”, yani beyindeki ana fonksiyon olan bilinç kastedilmiştir. “Ruh” sözcüğü, yukarıda verdiğimiz hem sözlük hem de ansiklopedik anlamlara uygun olarak, “manevî benlik” ve “can” kavramları ile eş anlamlı kabul edilmiştir. Geniş anlamda; “canlılık, duygu” demek olan ve ayrıca “karakter” anlamına da gelen “ruh” sözcüğü, mecazen bir şeyin en önemli, en can alıcı noktası, özü için kullanılır. Meselâ pasif kimseler hakkında kullanılan “ruhsuz” sıfatı sözcüğün geniş anlamına, “meselenin, bütün ruhu buradadır” şeklindeki deyimleşmiş cümle de mecaz anlamına birer örnek teşkil eder. Sonuç olarak, “ruh” sözcüğü ile yukarıdaki anlamlar merkezli yüzlerce deyim meydana getirilmiştir. “Ruh” sözcüğü dinî terim anlamında çok genel şekilde; “İnsan bedeni yaratıldıktan sonra, tanrı tarafından üflenmek suretiyle varlığa kazandırılan canlılık” (!) olarak tanımlanmaktadır. Devam edecek. |
Bookmarks |
Etiketler |
ruh |
|
|