hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > TARİH > Ehli Kitap > Hrıstiyanlar ve Hristiyanlık

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 7. October 2008, 01:54 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart Kilisenin Teslis Anlayışı ve Üçlü Birlik

KİLİSENİN TESLİS ANLAYIŞI ve ÜÇLÜ BİRLİK

Bir önceki konuda Kilisenin Tanrı’yı tanımlama konusunda, asırlar süren tartışmaların sonucunda nasıl bir teslis anlayışına vardığını gördük. Şimdi bunun tanımı üzerinde duracağız. Teslise göre Tanrı tektir ama özünde üç ayrı kimlik vardır. Tanrı’nın Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olmak üzere üç ayrı kimliği bulunmaktadır, ama Tanrı tektir. Bu kimliklerin her biri Tanrı’dır ve tek bir Tanrı vardır.23 Tanrı’nın bu kimlikleri tamamen ayrıdır. Yani Baba Oğul değil, Oğul da Kutsal Ruh değildir. Dolayısıyla Baba da Kutsal Ruh değildir. Bunlar Tanrı’nın ayrı kimlikleridir. Fakat üçü de tek ve aynı özü paylaşmaktadır. Ama bunlar tek bir Tanrı’nın sadece üç ayrı kimliği değil, her bir kimlikte aynı zamanda Tanrı’dır ve Tanrı’nın tüm sıfatlarına sahiptirler. Bunların her üçünün de Tanrı olduğunu belirtmezsek, sadece üç ayrı kimlik dersek, Oğul ve Kutsal Ruh’un Tanrı olmadığını, Tanrı’dan aşağı olduğunu gösterir. Yani Tanrı bazen Baba, bazen Oğul ve bazen de Kutsal ruh olarak rol alan tek bir kişi değildir. Tanrı olan üç ayrı kimlik sonsuzdan beri varolmuş ve sonsuza kadar varlığı devam edecektir. Bu üç ayrı kimlik Hz. İsa’nın vaftiz olayında beraberce görülür.24 Yani tek olan Tanrı her an üç kişidir. Buna üçlü birlik (Teslis) denir. Hıristiyanlıkta Tanrı Üçlü birlikten oluşur. Tanrı birdir ama üç görünümü vardır. Baba’da, Oğul’da Kutsal Ruh’ta gerçekte aynı Tanrı’dır. Üçlü birlik üyeleri arasında fark var mıdır? Niçin üç ayrı kimlik vardır? Bu kimliklerin farklı işlevleri ve etkinlikleri vardır. Şöyle ki; evrenin yaratılması ile ilgili düşünceler Baba’ya aittir. Fakat bu yaratma işini, yani yaratılışı gerçekleştiren ve yürüten ise Oğul’dur (ama nedense Hz. İsa’nın yaratılışında Kutsal Ruh etkindir). Yine insanlığın kurtuluşunu tasarlayan Baba’dır, bunu gerçekleştiren ise yine Oğul’dur. Bu görevi sadece Oğul yerine getirir ve bu işlerde Kutsal Ruh’un hiçbir etkinliği yoktur. Oğul , Baba’nın yönlendirişine uyar. Kutsal Ruh’un etkinliği ise, daha çok Oğul Baba’nın yanına alındığında, İnananları kutsal kılacak bir yaşam vermek ve hizmet etkinliğinde onları yönlendirmek eylemlerinde bulunur. Böylece her üyenin ayrı rolü vardır. Oğul Baba’ya, Kutsal Ruh’ta hem Baba hem de Oğul’a bağlıdır. Bu bağımlılık hiçbir zaman, bu üyelerin birbirlerinden daha az önemli olduğunu göstermez, üç kimlikte eşittir (gerçi Yuhanna (14.28) Hz. İsa: Baba benden üstündür der. Markos (13:32)’ye göre Baba’dan bilgisi azdır). Her biri eksiksiz bir şekilde tümüyle Tanrı’dır. Her bir kimliğe Tanrı olarak tapılır. Ama bu üç ayrı kimlik üç ayrı Tanrı’yı temsil etmez. Tanrı tektir. Bu üç kimlikte sonsuzluktan beri varolmuştur.25 Yani Tanrı’nın üç farklı rolü vardır.

Hıristiyan Tanrı inancı teslisle ilgi bütün bu tanımlamaları, A.B.D. Üniversitelerinde İlahiyat Proföserleri olan Hıristiyan İlahiyatçıları Wayne Grudem ile Jeff Purswell’in yazmış oldukları ‘Hıristiyan İlahiyatı’ isimli eserlerinden aldık. Tabi Havarilerin ve Pavlus’un böyle bir Tanrı anlayışı yoktu. Üçlü birlik veya teslis (trinite), Yunanca trias’dan türemiş bir tabir olup ilk defa 180 yılında Antakyalı Theophile tarafından kullanılmıştır.26Zaman içinde konsillerde tartışılarak şekillendirilmiş olduğunu gördük. abi sıradan bir insanın kolayca kavrayıp anlayabileceği bir tanım değildir. Her ne kadar öyle olmadığı söylense de, her biri Tanrı olan hem üç ayrı kişi veya kimlik, hem de tek bir Tanrı. Kabaca hem üç hem tek. Bunun kolayca kavranamayacağını kendileri de kitaplarında belirtmektedirler ve üçlü birlik gerçeğini yeterli bir şekilde açıklayan hiçbir benzetme yoktur, bütün verilen örneklerin hepsinde de eksiklikler olduğu itiraf edilmektedir. Kilise tarihi boyunca, Üçlü Birlik öğretisini tanımlamak amacıyla üretilen çözümlerin hepsinin de eksiklikler taşıdığı belirtilmektedir.27 Sonunda şu gerçek vurgulanmaktadır;



“Tanrı’nın üç ayrı kimliğini ve her kimliğin tümüyle Tanrı olduğunu, bununla birlikte Tanrı’nın tek olduğunu kavrayabilmek gerçekten zordur. Aslında, ruhsal sağlığımız için, Tanrı’nın varlığının bizim kavrayışımızın çok ötesinde olduğunu açıkça kabullenmekte yarar vardır.”28



Biraz daha anlaşılır biçimde söylersek; her biri Tanrı olan birbirine bağımlı olan üç ayrı kişi sonsuzdan beri var, sonsuza dek varlıkları devam edecek ve üç kişi aslında tek kişidir. Biri düşünce üretiyor diğeri bunları gerçekleştiriyor üçüncüsü de gerektiğinde icraatlarda bulunuyor ve bunlar tek kişi oluyorlar. İnsan mantığın kavraması zor. Buna karşı şu söylenmektedir; ‘Tanrı öyle yüce ve gizemli bir varlıktır ki insan aklının onu tam anlaması mümkün değildir. Zaten kolay anlaşılsa Tanrı olmazdı’ gibi izahlarda yapılmaktadır. Ayrıca haklı olarak, ‘İslam İlahiyatında da Tanrı’yı tam kavramak imkânsızdır’ diye söylenerek konuya açıklık getirilmek istenmektedir. Şimdi şu çok iyi anlaşılmalı ve ayırt edilmelidir. İslam Tanrı anlayışındaki, insan aklı ile kavranması mümkün olmayan, Allah’ın varlığının ve zatının nasıl olduğudur. Çünkü Allah; evrendeki yaratma ve varlık kanunlarıyla sınırlı olmadığından, O’nu evrendeki bir varlık gibi değerlendiremeyeceğimiz için ve insan bilgisinin sınırları da evrenle sınırlı olduğundan, ancak zatının mahiyetini aklımızla çözmemiz imkânsızdır. Ama Hıristiyan İlahiyatındaki durum farklıdır ve konunun Tanrı’nın zatıyla bir ilgisi yoktur. Burada Tanrı’ya, insan aklının yorumuyla evrendeki varlıklar gibi üç kimlik verip, sonrada bu üç kimliğin aslının bir tek varlık olduğunu iddia edilmesidir. Burada anlaşılmayan şeyin Tanrı ile ve Tanrı gizemiyle bir ilgisi yoktur. Anlaşılmayan şey bir mantık ilmi olan matematikle ilgili bir konudur. Üç nasıl oluyor da bir kişi oluyor? Konu bu. Tanrı sonsuzdan beri ve de her an üç ayrı kişi olarak var olacak ama bu üç kişi aslında bir tek kişi olacak. Yahudilik ve İslam’da olduğu gibi tek kimlikte güçü mü eksik kalıyor? Her birinde noksan sıfatlar bulunan üç farklı Tanrı tanımı ve parçalara bölünmüş bir Tanrı. Bunların her şeye gücü yeten Tanrı gerçeğine uyması düşünülemez. Her şeyi programlamaya güçü olan Tanrı’nın yaratmaya, ya da inananlara destek vermeye güçü yok mudur ki Oğul ve Kutsal Ruh olarak kimliklere bürünsün. Hz. İsa’nın tabiatı içinde aynı durum söz konusudur. Bir varlık nasıl olurda aynı zamanda hem Tanrı ve hem de insandır. Her ne kadar biz tek tanrıya inanmaktayız deseler de insan olduğu apaçık belli olan Hz. İsa’nın da Tanrılaştırılması açık bir şirktir.Bir de işin içine 431 yılındaki I.Efes konsilinde Hz.İsa’nın annesi Hz. Meryem için,‘Theotokos’ Tanrı’nın Annesi unvanı verilip, göklerin kraliçesi ilan edilmesi işi iyice karıştırmıştır. Başta Katolikler olmak üzere, birde bunların heykellerinin kiliselere dikilmesi sonucu, uygulamada tam bir çok tanrıcılık ortaya çıkmıştır. Zaten normal bir insanın bile işin içinden çıkması zor olan teslis anlayışını, geniş halk kitleleri üç tanrı olarak algıladı.29 Yalnız bir farkla, Kutsal Ruh’un yerini Hz. Meryem almıştı. Meryemciler olarak anılan gruplar türedi.30 Çünkü Kutsal Ruh’un nasıl bir varlık olduğu tasarlanıp heykelleri yapılamadığından bu boşluk Hz. Meryem ile doldurmuş oldu. İşte İsa Karataş’ın kitabının 101. sayfasında yer verdiği Kur’an ayeti, bu gibi inançta olanları uyarmak içindir herhalde!

“116 Allah: Ey Meryem oğlu İsa ! İnsanlara, “Beni ve anamı, Allah’tan başka iki tanrı bilin” diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, “Haşa ! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz…….

117 Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin, dedim.İçlerinde olduğum müddetçe onlar üzerinde kontrolcü idim. ..” (Kur’an-Maide-5)



Ayrıca Hz. Muhammed döneminde Hz. Meryem’in tanrıcalığının ve kiliselerdeki heykel ve ikonaların İncilde olmadığı ve bunların putperestlik olduğu gerçeğini anlayan Protestanlığın daha doğmadığını İsa Karataş bilmesi gerekir. Bunu bilen birinin de yukarıdaki kur’an ayetini sorgulamaması gerekir. Eğer hatırlamıyorsa biz hatırlatalım. MS: 431 yılında toplanan Efes konseyinde kim Theotokos (Tanrının Annesi) ilan edilmiş bir baksın. Kendisi o günlerde şimdi söylediklerini söyleyebilecek miydi acaba? Sonu Antakyalı Nestorius gibi olurdu sanırım. Yine de yüzlerce yıl sonra Antakyalı Nestorius cizgisine gelebilmekte büyük ilerleme sayılır. Bunlar ve “ Gerçeği Saptıranlar” kitabının aynı sayfasında Hz. Muhammed döneminde var olduğu Kur’an ayetlerinde anlatılan, yanlış inançlara sahip bir takım gurupları İsa Karataş’ın bilmemesi çok garip. Hiç Kimse bile bile Gerçekleri saptırmamalıdır. Yine kitabının aynı sayfasında Tevbe (9:30)’ da ‘Yahudilerin Üzeyir Allah’ın oğludur’ dediklerini eleştiren kur’an ayetini ve Nisa (4:171) ‘Allah üçtür demeyin’ diyen Kuran ayetleri de bu guruplar için Kur’an’da yapılan ikazlardır. Katolikliğe iyi bakılırsa Tanrı yerine, Meleklere, Aziz ilan edilmiş kişiler ile onların resim ve heykellerine bile dua edildiği görülecektir. MS:787 yılında diğer bir İznik Konsilinde bu yapılanların putperestlik olmadığı, onların temsil ettikleri Mesih ve Tanrı’ya ibadet edildiği vurgulanmıştır. MS:680 yılında V. İstanbul Konsilinde bunlara tapmak putperestlik olduğu kararına rağmen. Ama unutulmamalıdır ki Putperestler de resim ve heykellerin onları tanrılarına yaklaştırdıklarını söylemektedirler. Kur’an’da tam teslis eleştirisini görmezden gelenler varsa, şu ayete bakmalarını öneririz;



“73 Andolsun ‘Allah, üçün üçünçüsüdür’ diyenlerde kâfir olmuşlardır. Hâlbuki bir tek Allah’tan başka hiçbir Tanrı yoktur. Eğer diye geldiklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kâfir olanlara acı bir azap isabet edecektir.”(Kur’an- Maide-5)



Tabi aşağıda göreceğiniz ifadelerdeki gibi Tanrı tanımı gören orta çağdaki insanlar, Tanrının nasıl bir varlık olduğu hakkında neler tasavvur ederler bir düşünün. Hele bu insanlar bir de eski Yunan –Roma tanrı anlayışından geliyorlarsa;



“8 Filipus, “Ya Rab, bize Baba’yı göster, bu bize yeter” dedi.

9 İsa, “Filipus” dedi, “Bunca zamandır sizinle birlikteyim. Beni daha tanımadın mı? Beni görmüş olan, Baba’yı görmüştür. Sen nasıl, ‘Bize Baba’yı göster’ diyorsun.”(Yuhanna-14)



Hele bir de Tanrı hakkında resim ve heykel yapmakta yasak değilse. Her taraf pagan-putperest tapınakları gibi Tanrılaşmış heykel ve resimlerle dolar.



“İsa,Tanrı haline gelen bir insan değil, Tanrılığını kaybetmeden insan haline gelen Tanrı’dır “31

Gerçi bu işte bir sorun olduğunun farkındalar;



“Tanrı, insanların anlayacağı bir şekilde, insan bedeni alarak, kendisini insanlara göstermesiyle anlaşılabilir. Beden almış olan bu kişi, Tanrı’nın sonsuzluğunu ve her yerde olma halini temsil etmese de, (bunun için zaman ve mekan uygun değildir), Tanrı’nın doğasını açıkça ifade edebilirdi. “32



Artık ne anlarsanız, hiç olmazsa doğasını anlayabildiniz mi? bence bırakın hiç olmazsa doğasını anlamayı kafaları iyice karıştırdılar. Yine bütün bunları Tevrat’la nasıl bağdaştırılır anlamak çok zor;



“6 “‘Seni Mısır’dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın RAB benim.

7 “‘Benden başka tanrın olmayacak.

8 “‘Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın.

9Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın.”(Tevrat-Yasanın Tekrarı-5)



Bu konuda Tevrat’ta daha bir çok uyarı bulunmaktadır İşaya (2:17-18), Leviler (26:1), Sayılar (33:52), Çıkış (34:13-14).Efendim şimdi bunlara ne gerek vardı diye düşünebilirsiniz. Diğer semavi dinlerde olduğu gibi Tanrı tektir deyip, işin içinden çıkmak varken, üç kimliğe ne gerek vardı da iş bu kadar karıştırıldı. Çünkü buna mecburlarda ondan. Ortada sadece Pavlus’un mektupları ve Yuhanna İncili olsa problem kalmayacak. Özellikle İlk Sinoptik İnciller de Tanrı’nın tek olduğu ve Hz. İsa’nın insan olduğu vurgulanmaktadır. Birinde Tanrı’nın tekliği vurgulanırken, diğerlerinde Hz. İsa ve Kutsal Ruh’un da tanrı olduğu iddia edilince, Kilise ne yapsın, işin içinden çıkmak için mecburen üç tanrıda tek tanrı formülüyle durumu kurtarmaya çalışmaktadır. Eğer Hz. İsa için Tanrı olduğu söylenmezse, nasıl olurda günahlardan kurtarıcı ve yargılayıcı olurdu ve O’na nasıl tapılırdı. Bu da yetmiyor eğer 451 yılındaki Kadıköy konsilinde ‘O aynı zamanda hem de insandır’ denmesi gerekiyor. Çünkü Çarmıhta Tanrı nasıl olurda can verir. Aslında konsiller İncillerde bunun gibi daha birçok terslikleri böyle kararlarla halledebilirlerdi. Mesela Hz. İsa için ayni zamanda hem de peygamberdi. Hem Beytlehem’de doğdu, hem de Nasırada. Hem imanla ve lütufla kurtulunur, hem de eylemle. İsmi hem İmmanuel, hem de isa. Hz. İsa’ya İncil hem Tanrı tarafından verildi, hem de verilmedi. Hem tekrar yer yüzüne gelecek, hem de gelmeyecek. Tevrat hem özgürlük yasası, hem de kölelik. Sünnet hem olmalı, hem de olmamalı v.s. İşte işin bir de bu yönü var. Hz. İsa hakkında İncillerde bütün bu birbirine zıt tanımlamalar, acemice yapılan tahrifatın açık delilleridir. Bu konuda çekinmeden ve acemice tahrifat yapmaların sebebi Kilisenin dışında hiç kimsenin İncilleri, okuma ve yorumlama hakkının bulunmaması olsa gerek. Dolayısıyla bazı birbirlerine ters ifadelerin bulunmasından kilise çekinmemiştir. Demek ki bir gün insanlık aydınlacak ve asırlarca susturulan gerçeği araştıran insanların, Martin Lüther gibi kendilerini sorgulayacaklarını hesap edemediler. Tabi Martin Lüther o yıllarda kolay değil, ancak eldeki mevcut İncillere göre yorumlar yapabildi. Mevcut İncillerin dışına çıkılarak toplanan konsillerde alınan, İncillere çok açık terslikler içeren konulara karşı çıkabildi. Birçok konuyu sorgulayamadı. İncillerde açıkça teslis olmadığını belki gördü. Ama o gün bunu söylemek, mevcut Hristiyanlığı tümden yıkmak demekti. Bu durumda onu destekleyen kimse kalmazdı ve geniş kitlelere görüşlerini yayamazdı. Nitekin aynı yıllarda Protestanlık içinde teslisin İncilde olmadığını ve Tanrının tek olduğunu, Hz. İsa’nın insan olan bir peygamber olduğunu dile getiren birçok ilahiyatçı (Üniteryan-Tevhidçi akım) benzer durumda susturulmuştur. Bugün bu Üniteryan kiliseler bu iddialarını sürdürmeye devam etmektedirler. Mesela insan soramadan edemiyor, suçu işleyen insanlar ise, niçin cezayı bir başkası çeker ve Tanrı nasıl olur da oğlunun çarmıhta ölümüyle, insanların günahtan aklandığını kabul eder? Bir insan başka bir insana karşı haksızlık yapıp günah işlemişse Tanrının oğlunun suçu ne? Bu durumda kendisine haksızlık yapılan insanın hakkı nerede, anlamak zor değil mi? Yani sizin anlayacağınız Hıristiyanlığı bu sıkıntıya sokan Pavlus’un çarmıhı;

“İncil’in tüm öğretişinin, hatta Mesih inancı’nın özünün, İsa Mesih’in tarihsel ölümü gerçeği üzerinde kurulduğu bellidir. Eğer İsa çarmıhta ölmediyse, Mesih İnancı’nın tüm yapısı iskambilden bir şato gibi bir anda çöker. İncil yazarlarından Tarsuslu Pavlus’un belirttiği gibi, İsa Mesih ölüp yeniden dirilmeseydi, Mesih İnanlısı’nın inancı boştur, acıklı bir aldatmacadan başka bir şey değildir.”33

Pekâlâ, teslisin İncillerde bir dayanağı var mıdır ve bunlar nelerdir? Eğer bu durum İncillerde varsa, İnsanların ne suçu var. Tanrı varlığının böyle olduğunu İncillerde bildirdiyse, buna inananlar ne yapsın. Bu inanca gösterilen en önemli dayanak iki kitaptan;



“18 İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: “Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi.

19 Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin” (Matta-28)



“6 Suyla ve kanla gelen İsa Mesih’tir. O yalnız suyla değil, suyla ve kanla gelmiştir. Buna tanıklık eden Ruh’tur. Çünkü Ruh gerçektir.

7-8 Şöyle ki, tanıklık edenler üçtür: Ruh, su ve kan. Bunların üçü de uyum içindedir” (1.Yuhanna-5)

Tabi burada ki ifadeler doğru da olsa, bunlardan bir tanrının üç görünümü olduğu iddiası çıkmaz. Fakat asıl önemli olan bu ifadelerin İncillere, çok sonraları bu iddialara temel olması için ilave edildiğidir. Matta’nın 1.yüzyıla ait nüshalarında (28:19) bölümü bulunmamaktadır.34Markos İncili (16:15)’te diğer uluslara duyuru yapılmak isteniyor ama Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adıyla değil. Yine İncildeki en önemli Nasrani kaynak, Hz. İsa’dan sonra Havarilerin lideri Yakup’un Mektubunda Kutsal Ruh’tan hiç bahsedilmiyor. Hz. İsa’nın kardeşi Nasranîlerin lideri İncildeki mektubunda baştan sona tıpkı Tevrat ve Kur’an gibi bir Tanrıyı övmekte tüm yetkinin onda olduğunu vurgulamaktadır. Çarmıhtaki kurtarıcı İsa ve Kutsal Ruh’tan bahsedilmemektedir. Madem teslis inanacı bu kadar önemli Havarilerin Lideri neden bunun önemini vurgulamıyor. Luka’nın ‘Elçilerin İşleri’ kitabında Hz. İsa’dan sonra Havariler, niçin yalnızca Hz. İsa adına hastaları iyileştirip vaftiz ediyorlar ve Yahudilerden başka uluslarla ilişki kurulmasından niçin sakınmaktadırlar;

“19 Petrus hâlâ görümün anlamını düşünürken Ruh ona, “Bak, üç kişi seni arıyor” dedi.

20 “Haydi kalk, aşağı in. Hiç çekinmeden onlarla git. Çünkü onları ben gönderdim.”

27 Petrus Kornelius’la konuşa konuşa içeri girdiğinde birçok insanın toplanmış olduğunu gördü.

28 Onlara şöyle dedi: “Bir Yahudi’nin başka ulustan biriyle ilişki kurmasının, onu ziyaret etmesinin töremize aykırı olduğunu bilirsiniz. Oysa Tanrı bana, hiç kimseye bayağı ya da murdar dememem gerektiğini gösterdi.

44 Petrus daha bu sözleri söylerken Kutsal Ruh, konuşmayı dinleyen herkesin üzerine indi.

45 Petrus’la birlikte gelen Yahudi imanlılar, Kutsal Ruh armağanının öteki uluslardan olanların da üzerine dökülmesini şaşkınlıkla karşıladılar.” (Elçilerin İşleri-10)

Şimdi aşağıdaki metine iyi bakalım. Kutsal Ruh Tanrı ise havariler insanlara Tanrı mı dağıtıyorlar;

“16 Çünkü Ruh daha hiçbirinin üzerine inmemişti. Rab İsa’nın adıyla vaftiz olmuşlardı, o kadar.

17Petrus’la Yuhanna onların üzerine ellerini koyunca, onlar da Kutsal Ruh’u aldılar “ (Elçilerin İşleri-8)



Gelelim Tanrı olan Kutsal Ruh’la ilgili başka çelişkilere. Kutsal Ruh, inananlara çeşitli yetenekler veren ve onlara iman yolundaki çalışmalarında rehberlik eden teslisin üçüncü Tanrısı hakkından verilen bilgilere bakalım. Kutsal Ruh’un mahiyetini anlama konusunda bize yardımcı olacak ve onu geniş bir şekilde açıklayan Yuhanna İncilidir. Şimdi bu esere bakalım;



“16-17 Ben de Baba’dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu’nu verecek. Dünya O’nu kabul edemez. Çünkü O’nu ne görür, ne de tanır. Siz O’nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.

26 Ama Baba’nın benim adımla göndereceği Yardımcı, Kutsal Ruh, size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak.”(Yuhanna-14)



“7 Size gerçeği söylüyorum, benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem, Yardımcı size gelmez. Ama gidersem, O’nu size gönderirim.

12 “Size daha çok söyleyeceklerim var, ama şimdi bunlara dayanamazsınız.

13 Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi tüm gerçeğe yöneltecek. Çünkü kendiliğinden konuşmayacak, yalnız duyduklarını söyleyecek ve gelecekte olacakları size bildirecek.”(Yuhanna-16)



Kutsal Ruh’u tanımlayan bu ifadeleri dikkatli okursak sizin tanıdığınız, aranızda yaşayan, yine işiten ve konuşan bir insandan bahsettiği açık değil mi? Burada yine önemli bir tahrifattan bahsedilir. Eğer burada Tanrı olan bir varlıktan söz ediliyorsa niçin bir insan gibi tanımlanıyor. Eğer bu tanımlamalar doğru ise demek ki Tanrı değil. Belki de burada gerçekten hz. İsa’dan sonra gelecek yeni bir peygamberden bahsediliyor da olabilir. Çünkü yukarıdaki tanımlamalar Tevrat’ın ve İncillerin diğer yerlerindeki Ruh tanımlamalara hiç uymamaktadır. Birçok Müslüman yazar bu ifadelerden dolayı, Yunanca aslı Paraklet olan ve ‘yardımcı’ olarak tercüme edilen bu kelimeden kasıt, İncilde beklenen ‘O Peygamber’in gelişini gizleyen ve Kur’anda ifade edilen ‘İncil’de adı Ahmet olarak geçen peygamber’ olduğu iddiasında bulunmaktadır. Zaten cümlenin yapısında “başka bir yardımcı-Gerçeğin ruhu-Kutsal Ruh” ifadesi tam oturmamaktadır ve bazı eski elyazmalarında bu ilave yoktur. Gerçeğin Ruhu sonradan ilave bir tanımlama olduğu açıktır. İşin uzmanlarınca “Paraklit veya Periklit” olan bu kelimenin Aramice aslı Ahmed ve Muhammed manasındadır. Bunu sonradan Müslüman olan ve Abdulehad Davud ismini alan Hristiyan din adamı “Tevrat ve İncil’e göre Hz. Muhammed” isimli eserinin 264-317 sayfalarında ispat etmektedir. Eh Hz.İsa’nın orijinal adı “Rab kurtarır” anlamında olan YEŞU olduğu halde, Tevrat’ta onu işaret ettiği iddia ettikleri cümlede ki (İşaya-7:14) “Tanrı bizimle” manasına gelen IMMANUEL isminden daha gerçekçi bir kehanet sayılır. “Rab kurtarır” ile “Tanrı bizimledir” arasında fazlaca bir anlam birliği kuramadık doğrusu. Ayrıca Tevrat-İşaya-7:14’teki kehanet olayıyla Hz. İsa’nın doğumunun hiçbir ilgisi yok. Buradaki olay Yahuda Devletinin komşu saldırılarından kurtuluşu ile ilgili bir kehanet. Aslında Hz. Muhammed’in peygamberliği ile ilgili Kur’an’daki ayetlerle, Tevrat ve İncil’de aşağıda verilen ayetler üzerinde düşünülse daha isabetli olur;



“157 Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları O elçiye, O ümmi peygamber’e uyanlar (var ya), İşte O Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men eder. onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar.” (Kuran-Araf-7)

“15 Tanrınız RAB size aranızdan, kendi kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu dinleyin” (Tevrat-Yasanın Tekrarı-15)

Şimdi de İncilde Tevrat’ta bahsedilen peygamberi görelim;



“19-20 Yahudi yetkililer Yahya’ya, “Sen kimsin?” diye sormak üzere Yeruşalim’den kâhinlerle Levililer’i gönderdikleri zaman Yahya’nın tanıklığı şöyle oldu -açıkça konuştu, inkâr etmedi- “Ben Mesih değilim” diye açıkça konuştu.

21 Onlar da kendisine, “Öyleyse sen kimsin? İlyas mısın?” diye sordular. O da, “Değilim” dedi. “Sen beklediğimiz peygamber misin?” sorusuna, “Hayır” yanıtını verdi.“ (İncil-Yuhanna-1)





İncideki ifadelere baktığımızda Mesih Hz. İsa idi, İlyas’ın da Hz. Yahya olduğunu, yine İncil’de Hz. İsa kendi ağzıyla söylüyor.35 Bir tek geriye beklenen peygamberin kim olduğu kalıyor. Zaten Hz. Muhammed Tevrat’ta söylendiği gibi Hz.İshak’ın kardeşi Hz. İsmail soyundan değil midir? Diyeceksiniz ki bunu Kuran’daki ‘O peygamber’le ilgisi nedir? Bir de Kitabı Mukaddes Şirketinin 1999 yılında ki İncil tercümelerine bakarsak konuyu iyice anlarız;



“21 ‘Öyleyse kimsin? İlyas mısın sen? ‘ diye sordular. Yahya ‘Değilim’ dedi. ‘Sen O peygamber misin? Sorusuna da, ‘Hayır’ diye karşılık verdi.” (Yuhanna-1)



Yeni tercümelerde ‘O Peygamber ‘olmuş ‘Beklenen Peygamber’, gerçi aynı kapıya çıkar. Aslında Kuran’nın bahsettiği Tevrat ve İncil, Hz. Musa ve İsa’ya Allah katından inen orijinal vahiylerdir. Şu an elimizdekilerin hali ortada bunlarda Allah’ın orijinal vahiylerini aramak boşuna. İşte böyle ancak bazı kalıntılarına rastlanıyor. Dönelim tekrar Kutsal Ruh’un Tanrı’lığına. Aslında bunun gerçekten anlatıldığı gibi Tanrı olup olmadığını ve Hristiyanlara destek verip vermediğini anlamak için, Hıristiyanlık tarihine bakarak karar verebiliriz. Kutsal Ruh inananlara rehberlikle görevliydi. Diğer semavi dinlerde olmayan bu ilahi destek sayesinde Hıristiyan dünya, ilahiyat ve kilisenin faaliyetleri açısından, diğer inançlardan çok daha dirlik düzenlik içinde olması, bunun en büyük ispatı olmalıdır. Ama eserimizde görüldüğü gibi bu konularda görülmemiş bir kaos ve kilisenin icraatlarındaki karmaşadan, kendilerini bile isyan ettirmiş, bir sürü Protestan gurupların doğmasına yol açmıştır. Hıristiyanlıkta ki kaos, böyle bir rehberden mahrum diğer dinlerde yoktur. Bu da bize bu anlayışında gerçek olmadığının en açık kanıtıdır veya Hz. İsa ve Havarilerine var olan bu desteğin, daha sonra O’nun yolundan sapanlar üzerinden kaldırıldığıdır. İncillerde Hz. İsa ve gerçek Havarilerin hayatına baktığımızda bunu görmekteyiz. Kur’an ‘da bu konu aydınlatılmaktadır;

“253..O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya açık mucizeler verdik ve onu Ruhul kudus (Kutsal Ruh) ile güçlendirdik.”(Kur’an-Bakara-2)

Ayni şekilde bu destek sağlam bir iman sahibi olmaları için Müslümanlar içinde söz konusudur.



“22….İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir.Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi kalacaklardır.”(Kur’an-Mücadele-58) Ama aynı desteğin Hz. İsa’dan sonra da sürdüğünü, kilise konsilleri ve icraatlarına bakarak söyleyebilir miyiz? Son olarak Kutsal Ruh’la ilgili İncil’deki son derece önemli bir ifadeye daha bakalım. Eğer kutsal Ruh gerçekten Tanrı ise aşağıda anlatılanlara ne denir;

“17 Petrus’la Yuhanna onların üzerine ellerini koyunca, onlar da Kutsal Ruh’u aldılar.

18-19 Elçilerin bu el koyma hareketiyle Kutsal Ruh’un verildiğini gören Simun onlara para teklif ederek, “Bana da bu yetkiyi verin, kimin üzerine ellerimi koysam Kutsal Ruh’u alsın” dedi.

20 Petrus, “Paran da yok olsun, sen de!” dedi, “Çünkü Tanrı’nın armağanını parayla elde edebileceğini sandın. » (Elçilerin İşleri-8)



Nasıl iş bu ki, insanların üzerine el konarak Tanrı dağıtılıyor. Bu konuda Pagan-Putperest Roma-Yunan anlayışıyla karıştırılşdığı ortada. Bu anlayışta Tanrılar olduğu gibi, yine Tanrıların Ruhları her an yardıma hazır heryerde bulunmaktadır. Bu durumda yapılabilecek en mantıklı izahat, inananlara verilen manevi güç ve destekten başka bir şey olamaz. Yok biz başka türlü yorumluyoruz diyenlere söyleyecek sözümüz; ‘Bu sizin şahsi yorumunuzdur. Bu geçekten böyle olsaydı, insanları seven Tanrı kendi kimliği ile ilgili böyle önemli bir konuyu tartışmaya gerek kalmadan açıkça insanlara bildirirdi’. Tevrat’ta birkaç yerde Tanrı’nın Ruh’u (Yaratılış-1:2) geçiyor diye zorlama yorumlarla bir yere varmak çok gülünç. Nihayet araya araya Tevrat’ta teslise delil bir ayet bulunmuş.

“Ey Yakub, ve çağırdığım İsrail, beni dinle: Ben O’yum; ilk benim, son da benim. Evet, yerin temelini benim elim koydu, ve gökleri sağ elim yaydı; ben onları çağırınca, birlikte dikilip dururlar…Bana yaklaşın, bunu dinleyin: Başlangıçtan beri gizlice söylemedim; vaki olduğu zamandan beri ben oradayım; ve şimdi Rab Yehova (Baba) ve onun Ruhu (Kutsal Ruh) beni (Söz) gönderdi.” (Yeşaya 48:12-13, 16)Parça parça toplayıp delil olarak sunulan Yeşaya’nın bu bölümünün tamamı okunursa nasıl zorlama olduğu anlaşılır. Buyrun Yeşaya’dan Kutsal Ruhu tanımlayan başka bir bölüm daha. Bunu da biz bulduk. Dileyen Tanrı olan Kutsal Ruh anlatılıyor diye yorumlasın,

“1 İşay’ın kütüğünden yeni bir filiz çıkacak, Kökünden bir fidan meyve verecek.2 RAB’bin Ruhu, bilgelik ve anlayış ruhu, Öğüt ve güç ruhu, bilgi ve RAB korkusu ruhu Onun üzerinde olacak.” (Yeşaya-11)

Yine inançlı insana verilen manevi güç olduğu çok açık.Hala ikna olmayanlar için Yeşaya Peygamberden son bir alıntı daha yapalım. Rabbin İsrail halkı için yaptığı yardımları anlatan bir ifade. Hiç evirip çevirip zorlama yorum yapmadan açıkça Kutsal Ruhu’n ne olduğunu net bir şekilde anlatan ifade. Tevrat’ta her ruh kelimesi geçtiğinde bunu zorlama yorumlarla kilisenin ruh anlayışına yorumlayanlar nedense bundan hiç bahsetmezler. Sanırım, farklı anlamlara çekilemeyecek kadar net bir ifade olduğundan,

“7 Şefkati ve iyiliği uyarınca Bizim için yaptıklarından, evet, İsrail halkı için yaptığı bütün iyiliklerinden ötürü RAB’bin iyiliklerini ve övülesi işlerini anacağım.10 Ama başkaldırıp O’nun Kutsal Ruhu’nu incittiler. O da düşmanları olup onlara karşı savaştı.11-13 Sonra halkı eski günleri, Musa’nın dönemini anımsadı. “Çobanlarıyla birlikte onları denizden geçiren, Kutsal Ruhu’nu aralarına yerleştiren, Görkemli gücüyle Musa’nın sağında yol alan, Sonsuz onur kazanmak için önlerinde suları yaran, Bir at nasıl tökezlemeden kırdan geçerse Onları deniz yatağından öyle geçiren RAB nerede?” Diye sordular.14 Ovaya götürülen sürü gibi RAB’bin Ruhu onları rahata kavuşturdu. İşte adını onurlandırmak için Halkına böyle yol gösterdi.” (Yeşaya-63)

Şimdi konu daha iyi anlaşılmıştır sanırım. Bu ifade de Kutsal Ruh’un Rab’bin insanlara verdiği manevi güç olduğunun çok açık kanıtıdır.Bir de bu konuyu okuyan bazı kimseler Matta-12’de ki ifadeler hakkında ne düşündüğümüzü merak ediyordur. Evet izahı biraz zor bir ifade. Ama zaten bizim iddiamız İncil’de ki bu tutarsızlıklar. Şimdi aşağıda göreceğiniz ifadeleri yorumla yorumlayabilirsen.

“31 Bunun için size diyorum ki, insanların işlediği her günah, ettiği her küfür bağışlanacak; ama Ruh’a edilen küfür bağışlanmayacaktır.32 İnsanoğlu’na karşı bir söz söyleyen, bağışlanacak; ama Kutsal Ruh’a karşı bir söz söyleyen, ne bu çağda, ne de gelecek çağda bağışlanacaktır.” (Matta-12)

Ne demek her günah bağışlanır da Ruh’a küfür bağışlanmaz. Hele İnsanoğlu’na ki, burada insanoğlundan kasıt Hıristiyanlara göre, Tanrı olan Hz. İsa’dır. Nasıl ruh ki bu İsa’dan da üstün tutuluyor. Hani Kutsal Ruh ve İsa teslise göre birbirlerine eşit Tanrıydı. İzahı güç değil mi. Kutsal Ruh’un Tanrıya eş nitelikte olduğuna kanıt olarak kullanılmaya çalışılan bu ifadenin aslında kendi içinde yanlışlıklar taşıdığı ortada. Fakat yine de bir fikir vermesi açısından bu ifadenin kökeni Kanona dahil edilmemiş BARTALOMEUS İNCİLİNDE bulunmaktadır. Bir de orada ki ifadelere bakalım.

“2 Gerçekten,gerçekten söylüyorum ki, her insanın her günahı affedilecek, ama Kutsal Ruha karşı olan günahları affedilmeyecek. 3 Bunun üzerine Bartolomeus Kutsal Ruha karşı olan günah nedir?4 İsa cevap verdi: Babama hizmet eden her insana karşı bozgunculuk eden herkes, Kutsal Ruhu aşağılamıştır.Tanrıya hürmetle hizmet eden her insan, Kutsal Ruha değer verir; ve ona kötü söyleyen de af olmaz.” (Bartolomeus İncili-V)

Belki Matta-12’de ki bu konu da şimdi daha iyi anlaşılmıştır. Burada ki ifade de Hz. İsa olduğu yorumlanan İNSANOĞLU ifadesi yoktur. Aksine imanlı insana bozgunculuk eden Kutsal Ruhu aşağılıyor. Burada insan daha yücedir. Tekrar konuyu toparlarsak, resmi İncillerde bulunan ifadeler daha önce sözlü gelenekte vardı. Bunlar sonradan bir çok kişi tarafından yazıya geçirildi. Geçirildi ama, kulaktan kulağa nasıl aktarıldıysa o şekilde. Sonra da konsillerle bunların bazıları Kanona (Resmi İncile) dahil edildi. Resmi İncillerde olan bir çok ifadenin aslını, resmiyete geçmemiş (Apokrif) İncillerde görmekteyiz. İşte kimi yazar Kutsal Ruhu Tanrı’nın kendisi için kullanmış, kimisi ise melek, kimisi de Tanrısal güç olarak kullanırsa anlam böyle karışır ve işin içinden çıkılmaz olur.

Bütün bunlar Pagan-Putperest zorlama yorumlardır.İncillerde üç kimlik vardır diyemeyiz. Çünkü işin şakası yok, bu en önemli iman konusudur. Kilise ne kadar teslisteki tanrıların birbirine eşit olduğunu iddia ede dursun İnciller aksini söylemeye devam edeceklerdir.



“17 İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp O’na, “İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?” diye sordu.

18 İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır.”(Markos-10)

Birileri Baba, Oğul ve Kutsal Ruh birbirine eşit Tanrı olduğunu iddia ede dursun oğul kendi ağzıyla buna karşı çıkmaktadır;

“28 Size, ‘Gidiyorum, ama yanınıza döneceğim’ dediğimi işittiniz. Beni sevseydiniz, Baba’ya gideceğim için sevinirdiniz. Çünkü Baba benden üstündür.”(Yuhanna-14)

“21 “Bana, ‘Ya Rab, ya Rab!’ diye seslenen herkes Göklerin Egemenliği’ne girmeyecek. Ancak göklerdeki Babam’ın isteğini yerine getiren girecektir.”(Matta-4)

Hz. İsa, açıkça kime tapılacağı da belirtmektedir; “8 İblis bu kez İsa’yı çok yüksek bir dağa çıkardı. O’na bütün görkemiyle dünya ülkelerini göstererek,

9 “Yere kapanıp bana taparsan, bütün bunları sana vereceğim” dedi.10 İsa ona şöyle karşılık verdi: “Çekil git, Şeytan! ‘Tanrın Rab’be tapacak, yalnız O’na kulluk edeceksin‘ diye yazılmıştır.”

11 Bunun üzerine İblis İsa’yı bırakıp gitti. Melekler gelip İsa’ya hizmet ettiler.”(Matta-4)



Birileri ‘Böyle ifadeleri insan kimliği ile söylendiğini’ iddia ederek durumu kurtarmak için çabalaya dursun Tanrı’ya eş olan birinin yukarıda ki gibi ayırımı yapması bu gerçeğe terstir. Bu gün kiliselerdeki heykel ve ikonaları sadece biz değil, nasıl Protestanlarda bir putperestlik olduğu gerceğini anladılarsa, her gecen gün Hz. İsa’nın ve Kutsal Ruh’unda Tanrı olmadığı gerçeğini de anlayanlar artacaktır. Bu anlayışta olanlar baştan beri hep vardı. Ama sesleri çeşitli baskı ve zulümlerle duyurulmadı. Protestanlık içinde gelişen birçok yeni akım bu gerceği günümüzde dile getirmeye devam etmektedirler. Bugün Antakyalı Nestoirus cizgisine 1600 yılda ancak gelebilenler sanırım yakında ÜNİTERYAN KİLİSELERİN farkına vardığı gerçeklerin haklılığını da anlayacaklar sanırım. Bunların doğruluğunu araştırmak için korkmaya gerek yok. Bu devirde kilisenin kimseyi düşüncelerinden dolayı yakmaya gücü yok. Herkes olayın farkında ama, henüz Nasranilerin Lideri Yakup’un İnciline bakıp “kral çıplak” demek kilisenin içinden gelmiyor.

Kaynak:İlhan Akkurt (Hz. İsa Hristiyan mıydı?)
Buradan alındı.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
anlayışı, bartolomeus incili, birlik, havari, kilisenin, teslis, yahya, üçlü, üçlü birlik, yeşaya, üniteryan kilise


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:15 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam