hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > TARİH > Ehli Kitap > Yahudilik

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 5. September 2013, 06:53 AM   #1
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart Erdemliler yönetiminden sıkılan Yahudiler

Kendileri geniş kapsamlı vahiye muhatap olan İsrailoğullarına genel ilke gereğince elbette ki Beytü’l Atıyk üzere Nezr (İbrahim Peygamber'in beyti/kollektivist ekonomik ve sosyal yaşam ilkeleri yönünde kendilerini "kurban/feda" etmeleri/uygun yaşamaları için fedakarlıklarda bulunmaları) emredilmişti. Yani sınıfsız toplum, yani Kralsız ve melesiz(para babasız) hiyerarşisi de bulunmayan sadık dostlar toplumsal yapılanması. Çünkü yukarıda tanımını verdiğimiz Beytü’l Atıyk üzere mevzi örgütlenme selam ona İbrahim’i de önceleyen(Nuh Peygamber'den beri var olan) hak dinin başat "sosyo ekonomi politik" kurumuydu. Selam ona İbrahim Nemrut'la takıştıktan sonra Melak-ı Sadak(lutufta sebat, istikrar, geçimliğini elde etmek için oraya-buraya koşmayıp sakin/yerleşik olmak, samimi dostlar yaşam biçimi) muttakiler kollektivizmi üzere işleyen yapıya dâhil olduğu "eski ahitte(Tevrat'ta)" yazılmakta ve "yeni ahitde(İncilde)" de söz edilmektedir. Atıyk ile atik aynı şey değildir.
Atik eski demektir. Üç vahiden en eskisi olan Tevrat ismiyle meşhur olmuş vahi doğrultusunda bunu kabul ederek Allah ile ahidleşmektir.
İncil yeni ahit olanda, Tevrat eski ahittir.
Kuran ise hem yakın ve hem de Yakıyn ahittir. Çağlara benzetirsek yeniçağdan sonra gelen yalın çağ gibi bir isimlendirmedir. Yakıyn anlamıyla ise hakiki ve gerçek anlamına gelir.
(Konumuz Tevrat üzere ahit olduğundan) Ahd-i Atik/eski ahid, Tevrat üzere Allah ile ahidleşmek ve insanlarla misak yapmayı ifade eder.

Atıyk ise, hak dinin hak olan sosyo ekonomi politiği olan havra kollektivizmi(beyt) üzere insanlar arası misak tesis etmektir.Yani esaretten(Kölelikten) kurtulma, azat etme ve azat olma kökünden, yani "ateka"dan gelmektedir.

Liberalistler bir elit olarak kendilerinin hürleşip farmason olmalarına hürriyet derler. Ama bu hürleşme topyekûn olmayıp sadece güçlülerin imkân bolluğundan diğerlerine göre aşırı hürleşmesidir. Dolayısıyla toplumun kahır ekseriyetini köleleştirmekle mümkün olduğu için hak din bunu tasvip etmez ve de herkesin özgürleşmesi ve kölelikten kurtulması için liberalist bencilliğe izin vermez; liberalizm birinin diğerini sömürmesi olduğundan bu sistemde zaten bu da(herkesin özgürleşmesi ve kölelikten kurtulması) mümkün değildir.

Ferdin gerçekten kişilik ve kimlik kazanarak hürleşmesinin, güçlülerin zayıflatılmasında olduğunu "Hakka’l yakın" (Kur'an), öteden bu yana "hak din şeriatı" olarak emretmiştir. İşte herkese özgürlük bu şekilde hayata geçer ve de kâğıt üzerinde kalmaz. Bunun en eski kurumu da Beytü’l Atıyk üzere pozitif Zühd'de (değer üretip bu üretimi mülk edinmeyerek, ihtiyacı kadarla yetinmek üzere) örgütlenmektir. Yani muttakiler kollektivizmini doğru yöntem olarak emretmiştir Hakka'l Yakın.

Hiyerarşisi olmayan üstün hukukun herkesi baş'ladığı(her ferdi baş, eşit/aynı kabul ettiği), sınıfsız toplumun bireyleşip kişilik ve kimlik kazanmanın doğru yöntemi olduğunu hem vahy, hem idealist felsefe ve hem de kavramların diyalektiği bize haber verir. Bunun için İsrailoğulları tarihinde bir hâkimler dönemi vardır. Yani filozoflar, yani hikmetli ve erdemliler heyeti tarafından işlerin deruhte edilmesi(yüklenilmesi-idare edilmesi). Çünkü bu dönem krallık ve hiyerarşik ve sınıfsal yapılanmayı önceleyen bir dönemdir. Hâkim denmesi gerekir. Çünkü kral da bir hükmeden olduğuna göre “hâkim” kavramının içine onlar da girebilir. İşte adalet ve rahmetten sıkılan ve eşitlikten bıkarak kibirli bir hayat yaşamak için kardeşine mutlaka fark atmayı aklına koyan bu fasık kimseler Krallık yönetimine(Isr-Hamele-aristokrasi yönetimine) geçerek Beytü’l Atıyk hayat tarzından kurtulup, talak(ayrılık/ayrılma/çıkma) üzere liberalleşerek tuğyan etmeyi kafalarına koymuşlar.

Yine, eldeki Ahd-i Atik(Tevrat) anlatımlarından öğrendiğimize göre, hâkimlerce ve hukukun üstünlüğü esasına göre yönetilen İsrail toplumu, bundan sıkılarak, fasıkça bir hayata özendikleri için “Kral” istemişler. Zamanın peygamberinin(Samuel 1) ikaz ve uyarılarına rağmen bunda ısrar edince, Isr-Hamele(kapitalist-aristokrat)-talak(ayrılık/ayrımcılık) sistemiyle denenmelerine göz yumulmuştur. Sonları ise hüsran olmuştur. Çünkü hakim ve hikmetli adamlar uygulaması dahi yozlaşmış, verasete dönüşmüştü. Bu hususta bir hatırlatma yapmak için Samuel kitabının ilgili kısmını verelim. Şöyle ki (I.Samuel Bab 8 ayetler 1 ila 7 arası) .

“Ve vaki oldu ki, Samuel yaşlanınca, İsrail(Devleti) üzerine oğullarını hâkim kıldı. Ve ilk oğlunun adı Yoel ve ikincisinin adı Abiya idi. Beer-Şeba da HAKİM'diler. Ve oğulları onun yolundan yürümediler ve kötü kazancın ardına saptılar. Ve rüşvet alıp eğri hüküm verdiler. Ve İsrail’in bütün ihtiyarları toplanıp, Rama’ya, Samuel’in yanına gittiler. “İşte sen yaşlandın ve oğulların senin yolundan yürümüyorlar; Şimdi BÜTÜN MİLLETLER GİBİ BİZE HÜKMETMEK İÇİN BAŞIMIZA BİR KRAL KOY”. Fakat bize hükmetmek için, bize bir Kral ver, dedikleri zaman, bu söz Samuel’in gözünde kötü göründü. Ve Samuel Rabbe dua etti. Ve Rab Samuel’e dedi: "Sana dedikleri her şeyde kavmin sözünü dinle, ÇÜNKÜ RED ETTİKLERİ SEN DEĞİLSİN, ANCAK ÜZERLERİNDE KRALLIK ETMİYEYİM DİYE BENİ RET ETTİLER.”.

Ayetin kısa bir analizi ile mesaj ve ilkeleri saptamaya çalışalım.
Öncelikle şunu anlıyoruz ki, Krallık yani aristokrasi ve onun sınıflı örgütlenme modeli Allah emri değildir. Evrensel hukuk açısından ne tavsiye edilir, ne de sözün en güzeline uymaktır. Bir vakıadır ve/bir olgudur ve (bu olgunun) vebali çoktur. Sorumluluktan ve vazifeden kaçma, TOPLUMun köleleşmesine rağmen, YETKİLİlerin özgürleşmedir.

İkinci mesaj olarak da, Musa sonrası toplumun örgütlenme modeli “Hakimler” sistemi olup, bu sistem bir nevi Platon'un filozoflar, bilgeler, erdemliler yönetimi diye tasavvur ettiği bir yönetim modelidir. Şu farkla ki,”Hikmet” ön plandadır. Topluma önderlik yapacak ve onu zaman zaman ikaz edecek olanlarda aranan vasıf hikmettir. Felsefeye de hikmet denilmişse de ondan farkları vardır. Tefekkür, taakkul, teenni, temkin ve daha birçok özellik açısından en mükemmel yöntemleri üretip toplumun bilgisine hazır eden idealist insanlar toplumudur. Emri bil maruf olacak şeyler bunların haktan yana üretimlerinin eseridir. Dikkat edilirse bunlar mürşit diye dahi isimlendirilemezler. Çünkü gerçek mürşit ilimdir ve ilimle Allah kelâmı ve onun üstün hukuk normları hükmetmektedir.
Gerçek hâkim, kendi inisiyatifine göre yöneten değil Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın üstün hukuk normlarını yürürlüğe koyarak, O'nun bir nevi krallığına ortak olmadan ve ortak da getirmeden hazırlayıcı durumunda olandır. O bir aristokrat da değildir. Değeri kendinden menkul değildir. İnsanların hak olan hukukuna(Melekûtun hükümlerine) işlerlik kazandırmakta yardımcı olurlar. Böylece de, ne kendileri krallığa, ne de evrende Allah dışında, bir beşerin Krallığına izin vermezler. Selam ona İsa’nın, Allah’ın melekûtu dediği şey de budur. Allah dışında kimsenin insanlara hükmetmeye çalışmamasıdır. Allah’ın hükümranlığı ise bizzat değil, onun evrensel hukukunu benimseyip, içselleştirerek yaşama uygulanmasıdır. Birinin şeriatı/ekonomik ve sosyal eşitliği dayatması değil, iyice bilinçlenen toplumun her ferdinin çok adil ve rahim olduğu, güzel bulduğu için bunu arzu etmesidir. Öyle ise toplumun doğru bilgiye ulaşma yolunun iyice açılması ve bunun arzulanır kılınması gerekir. Zaten “İlim sever”(Bilge) de bunu insanlara aşılar.

Bu incelik için, yukarıdaki ayete bakmak yeterlidir. Nakledildiğine göre, Samuel hâkimlerdendir. Ama yaşlanınca çocukları onun işine soyunmuşlar. Oysa bu görevde veraset olmaz. Çünkü hikmet ve hâkimlik verasete göre değil, liyâkate göredir. Üstelik soyundukları iş, çok ciddi bir iştir. Yani Melekût’un işlerliğini devam ettirmektir. Hem kendi algılama, yaşam ve edepleri, ahlaki seciyeleri üstün bir çizgide olmalı, hem de melekûtun devamı için çok dikkatli olmalı ve ona leke getirmemelidirler. Bu iş, üstün ahlâkla birlikte, hikmete elverişli olmayı ve ilimle çok donanımlı ve gerçeğin bilgisine uzanmada, çok hassas olmaları gerekir. Önerdikleri ve bizzat yaşamları hepsinden önemlidir. Çünkü Allah’ın yeryüzünde de hükmünün geçmesi anlamına gelen Melekût adına hüküm çıkarmaktadırlar. Bu yolda çokları hata etmiş, Allah’a iftira etmişlerdir. Yani sıradan hükümleri ona fatura ederek, hem çok büyük günah işlemişler, hem de Melekûtu gözden düşürmüşlerdir(Taha–61: "Musa onlara dedi ki:-Yazıklar olsun size...Allah üzerine yalan uydurmayın! Bundan dolayı azap ile kökünüzü keser... İftira eden hakikâten kaybetmiştir"). Allah, toplumun önde gelenlerinin itirazı tam haklı olmamasına rağmen, Samuel’e “ Sana dedikleri her şeyde kavmin sözünü dinle” sözü, yarım yamalak yasalar düzenleyip halka dayatmaya çalışanlara bir derstir. Allah’ın evrensel hukukun en belirgin özelliği, iki önemli şeyi ihtiva etmesidir. Bunlardan birisi adalet, diğeri ise Rahmettir ki Evrenselliğin kriterleri bunlardır.

Eğer Nebi-Resuller sonrası oluşturulan alt şeriat(Dini mevzuat), bu ikisiyle tam örtüşmüyor veya aykırılık teşkil ediliyorsa, bu mevzuatın müstebitler(zorbalar) tarafından dayatılmasını, dinin asıl koyucusu tasvip etmez. Çünkü o Rahmet dini tersine çevrilmiş ve azap halini almıştır. Böyle bir ortamda, din tekrar adalet ve rahmet sınırlarına çekilinceye kadar bozuk mevzuatın askıya alınması, onun kerhen dayatılmasından evladır. Yani patenti din olmayan bir hukuk var ve adalet ve rahmet içeriyorsa, dine referans vermeyen bu hukukun tecdit gerçekleşene kadar uygulanması daha evladır. Çünkü aksi davranış, dine zarar verir. Allah’a hainlik ve iftiradır. Din kullanılarak devlet(İyi şans) istenir

Dinin ortaya koyduğu hâkimler, yani hikmetli adamlar, tahakküm ehli olamazlar. Olurlarsa, aristokratlarla aynı niteliği kazanır, birer müstebit olurlar. Onların işlevi doğru mevzuata giden yollara ışık tutmak, halkı doğruyu öğrenmeye teşvik etmek ve doğru bilgileri ile kendilerini yönetme yetisi kazandırmaktır. Çünkü onların zorbalaşma hakları yoktur. Selam ona Samuel, din literatüründe bir peygamberdir. Yani büyük muallimdir. O “Nebi-Resul” değildir. Sadece “Nebi-Resuller” Isr üzere(aristokratlaşma üzere) yönetime ve halka her alanda uymamaya yetkilidirler. Onlar dahi kural(ana İlke) koyamaz, Allah kurallarını yine, Allah onlara bildirdikçe usulüne uygun olarak uygular ve uygulanmasını emrederler. Sonra gelenlerin ise bu hak ve yetkileri yoktur. Çünkü Nebi-Resuller kuruculardır. Diğerleri bu mübarek insanların vefatından sonra geldiklerinden, onların kurucu iktidarlık konumları yoktur. Sadece bilgilendirmek ve bilhassa bilgiye gidecek fersizlerin, kavram diyalektik analizlerinin nasıl yapılacağını ve tefekkür etmenin doğru metotlarını topluma bildirirler.

Nebi-Resuller Allah Melekût’unun, mecazi bir tanımla, çadırının etek ipleri gibidirler. Onun ve sadece onun hükümranlığının yeryüzünde yürümesi için ahit yapmışlardır. Onun emirlerini alıp bildirir, uygulamaya koyarak bizzat yaşarlar ve yorum yapmakta örnekler bırakırlar. Bu ilkeleri toplumun benimseyip yüreklerine yazmaları ve bunu arzular hâle gelmeleri, sahneye koymak için bizzat istekli olmaları zamanına kadar, onları merkezi otorite ile uygulamaya koyabilirler. Onlardan başkası buna yetkili değildir. Kim ki, buna soyunursa, Allah'ın Melekût çadırının etek ipi olmayı ret etmiş ve bizzat, Allah hakkına tecavüz edip çadırın sahibi kendisi olmaya soyunmuştur.

Toplumun zamanla çoğalması, hakimlerin iş bölümüne el atmalarını gerektirmiştir. Çünkü imana davet edilen toplum henüz çocukluktan çıkmamış ve bu yolda da pek gayret göstermemiştir. Bu hal Nebi-Resuller hayatta iken de vuku bulabilir(olabilir). O zaman da, aklı çalışmayan ve en idealine inanmak ve en güzel şekilde hayata geçirmek yolunda kendini görevli saymayan gevşek toplumlarda, hayatta olan Nebi-Resul, onlara; genel ilkelerin hayata geçirilmesi ve denetlenmesi için, yerel bazda “Hikmetli adamlar seçin” diyebilir. Bunun tipik örneği ise, Selam ona Musa zamanın da olmuştur. Nüfusları artan ve sert enseli tavırlarını değiştirip, şeriatı yüreklerine yazmayan çoğunlukla doğrudan ilgilenmesi zorlaşan Musa onlara, Hikmetli adamlar seçmelerini emretmiş olduğu “Tesniye” kitabında açıklanmıştır. Dikkat edilirse, bu zaman kesiti, toplum daha yerleşik düzene geçmemiş, vaad edilen topraklara varmak üzere seferi bir hal içindedirler. Hikmetli adam seçin emri, hiçbir zaman aristokrat tayin edin demek değildir. Bunu vurgulamamızın sebebi ise, dinde bizatihiliğin ne kadar önemli olduğudur. Şeriatın kalbe yazan halkın reyi ile uygulamaya konulması, tecdidin yine bilgi ile donatılmış halk tarafından yapılmasının önemini vurgulamak için dikkat çekmeye çalışıyoruz. Çünkü din mensupları dini teferruatına kadar bilmek, benimsemek, sevmek ve en güzeli ile sosyo ekonomik alana taşımak hak ve görevi ile yükümlüdürler. Çünkü her birey ondan bizzat sorguya çekilecektir. Başkasını suçlayacak bir mazeret kabul edilmez.

Yukarıda ki ayet bize bunları anlatır. Ne siyasi, ne sosyal, ne ekonomik, ne de dini aristokrasiye ve mütegallebeliğe(zorbalığa) izin verir. Şimdi ele alacağımız Tensiye kitabının 12. ayetinden 18. ayet arasında, dinsel inan ve amel alanında önemli ipuçları verilmektedir. Buna geçmeden önce, Allah’ın Samuel 1'e sözünün son kısmını da açıklayalım. Çünkü burada da önemli mesaj ve aristokrasiye sapanların zihinsel altyapılarındaki gerçek nedenin doğru bir şekilde ortaya konuluşu vardır. Şöyle ki;

“ … Çünkü ret ettikleri sen değilsin. Ancak üzerlerinde Krallık etmeyeyim diye beni ret ettiler” ( Samuel I. Ayet 7 son)

Öncelikle, Allah'ın yeryüzü Krallığı nedir sorusunun cevabını tekrar hatırlatalım. Çünkü bu kavram İncil literatüründe de geçer. Bu bir müjdedir de. Çünkü zulmun sona erdiği, hakkın batılı mahvettiği bir yaşam türüdür. Yine yukarıda açıkladık ki, Allah yeryüzünde bir makamda oturarak görünür krallık yapmaz. Buna ne onun ihtiyacı vardır, ne de realiteye uygundur. Hak dinin hak şeraitinin bütün inananlar tarafından öncelikle doğru bir şekilde bilinip algılanması, sonra da, gerek ritüellere ve gerekse siyasal, sosyal, ekonomik ilişkilere yansıtılmasıdır. Allah söz ve iradesinin, yeryüzünde bütün otoritelerin üzerine çıkartılıp orada tutulmasıdır. Bunun da bir takım aristokratların yukarıdan aşağıya bastırmasıyla değil, herkesçe öğrenilip, benimsenip, iman edilip, emin olunup, çok sevilerek, adaletin ta kendisi ve Rahmetin özü olduğuna yürekten inanılarak, aşağıdan yukarıya doğru bir arzu, hatta sevgi ile bizzat hukuklaştırılıp uyulması, uygulamaya konulmasıdır. Değil mi ki evrende istisnasız rab(efendi), Allah’tır; öyle ise, onun dışında siyasi, sosyal, ekonomik rabler benimsemek ve araya sokmak şirktir, meta'ı(malı-parayı) sokmak da putperestliktir. Yapılacak iş, Aristokrasiyi, yukarıdan aşağıya; Allah dışında, yönetime, üretime, dağıtıma kalkışan ve araya giren aracıların, isim ve sıfatları ne olursa olsun, tümünü red ederek, doğrudan Allah hukuku ile kendi kendini yönetmektir. Kısaca ayetin anlamı ise, Krallığı ve onun geldiği aristokrasiyi(zamanımızda göstermelik demokrasi ve onun hayata yansıyan biçimi olan Liberalizm-Kapitalizmi) benimsemek, Allah'ın “Malik-El Mülk” ve “ Melik-El Mülk” isimlerine itiraz etmek ve onu kabul etmemektir.
Sınıfsız toplum, imanda da, amelde de doğruların, Muhsinlerin yöntemidir.

Adalet ve Rahmet sitesinden.
Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (24. December 2015 Saat 05:36 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (5. September 2013)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
erdemliler, sıkılan, yahudiler, yönetiminden


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:20 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam