hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > TASAVVUF > Tasavvuf Araştırmaları

 
 
Seçenekler Stil
Alt 27. January 2009, 08:09 PM   #1
Hülya
Yeni Üye
 
Hülya - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 19
Tesekkür: 6
13 Mesajina 30 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
Hülya will become famous soon enoughHülya will become famous soon enough
Standart Türk tarihinde tasavvuf ve tarikatlar

TÜRK TARİHİNDE TASAVVUF VE TARİKATLAR

Dünyadaki bütün dinlerin kalbî, ruhî ve ahlâkî yönü vardır. Bunun yaygın adına ise Mistizm denir. Mistik faaliyetlerin bizim medeniyetimizdeki adı ise Tasavvuftur.
Tasavvuf özelde kişilerin ruhlarında derin izler bırakırken genelde ise toplumu ahlaklı kılan temel etkenlerdendir. Bu yönüyle tasavvuf sadece kişileri değil toplumları ve devletleri de etki alanı içine almıştır.
Türkler’in tasavvufla tanışmaları İslamla tanışmalarıyla aynı zamanda olmuştur. Özellikle Emeviler dönemiyle birlikte İslamla tanışan Türkler Emeviler’in Asya’nın içlerine kadar uzanan fetihleri sırasında İslamla birlikte tasavvufla da tanışma fırsatı bulmuşlardır.
Türkler’in tarih sahnesine çıkış ve dağılış yeri olan Asya’da ilk tasavvuf merkezi Horasan’dır. Zaten Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında Horasan Erenleri adı verilen tasavvuf eğitim almış Türkler’in çok büyük etkisi vardır. Buhara Merv, Semerkant gibi merkezler hem bu tasavvuf ekolünün büyüyüp geliştiği hem de fetih ruhuna sahip Alperen’lerin yetiştiği yerler olmuştur. Alperen’lerin piri ise Hoca Ahmet Yesevî hazretleridir.
Türkler’de müslüman olmalarıyla başlayan tasavvuf anlayışı bugünkü tasavvufî anlayışların pek çoğunun aksine fetih ruhunu da getirmiştir. Daha fetihlerin ilk yıllarında Anadolu’ya yönelen Ahmed Yesevînin talebeleri ordulardan önce halkın arasına katılmışlar, onların gönüllerini İslam’a ve Türkler’e ısındırmışlardır. Anadolu’da oluşan tekkeler ve dergahlar Haçlı seferlerinden ve Bizans’ın baskısından bıkıp usanmış olan Diyar-ı Rum (Anadolu) halkının oksijen çadırları haline çelmişti. Bu hem insanların hızla müslüman olmalarına hem de fetihlerin daha rahat ve kolay yapılmasına sebep olmuştur.
Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra kısa bir süre Anadolu Selçukluların etkisinde kalan Anadolu üstüne bir kabus gibi çöken Moğollar’ın baskı ve zulüm dönemlerinde Anadolu insanının sığınakları yine bu tarikatler olmuştur.
Bu dönemde Anadolu’da başlıca iki türlü tarikat anlayışından bahsedilebilir.
Birincisi Konya merkezli Mevlevîlik geleneğidir ki daha çok farsça ağırlıklı bir dil kullanmış ve saray tebası ve yüksek zümreden insanlara hitap etmiştir. Onun içinde ağırlıklı olarak başkent Konya’da etkili olmuştur. Selçuklu Sultanlarının pek çoğuda bu terbiye geleneğine mensup insanlardır.
İkinci ekol ise daha çok halk arasında yaygın olan Yesevîlik menşeili ekoldür. Aşıklık geleneği ile kendisini ifade eden, sade, halkın dilinden konuşan bu ekol daha çok halk arasında yayılmış bir durumda idi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ise tarikat geleneğinin ilk halkası Osmanlı Devleti’nin manevî kurucusu sayılan Şeyh Edebali Hazretleridir. Şeyh Edebali damadı Osman Gazi’yi manevî terbiye altına alırken onun şahsında 600 yıl yaşayacak olan Osmanlı İmparatorluğu’nun temeline de tarikat terbiyesini yerleştiriyordu. Onun Osman Gazi’ye yaptığı nasihatlar bütün zaman duvarlarını asıp, makam sahibi olmuş ama terbiye sahibi olamamış günümüz idarecilerinin yüzlerine hâlâ şamar gibi çarpıyor.
Osmanlı İmparatorluğu hakkın hatırını en üst seviyede tutma, adaletli davranma, zulm etmeme, herkese hakkını verme, milletin malını emanet bilip tek kuruşuna dokunmama terbiyesini tâ 1290’lı yıllarda küçük bir beylikken Şeyh Edebali’den öğrenmiştir.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemiyle ilgili bir ilginç nokta da bu dönemin Yunus Emre ile aynı döneme rastlamasıdır. Kimbilir belkide Yunus Emre’nin “Gelin Tanış olalım.” düsturu ile Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde diğer beyliklere uyguladığı kardeşane tutum aynı terbiyenin bir tezahüründen başka bir şey değildir.
Bütün Osmanlı Padişahlarının rüyası olduğu halde Fatih Sultan Mehmed Han’a nasip olan İstanbul’un Fethi olayının sebeplerini sayarken birçok maddî sebebin yanında bir tarikat erbabı olan Ak Şemseddin Hazretlerinin (Hacı Bayram-ı Veli’nin kurucusu olduğu Bayramiye tarikatine mensup idi) gözyaşı ve dua dolu yakarışlarını saymamak ve tasavvuf gerçeğinin Osmanlı Devleti üzerindeki etkilerini görmezden gelmek mümkün müdür acaba?
Osmanlı İmparatorluğu’nun din ve kültür hayatında etkisi olan belli başlı tarikatleri şu başlıklar altında toplabiliriz.
Kazeruniye, Yeseviye, Kadiriye, Rifaiye, Kübreviye, Suhreverdiye, Bektaşiye, Mevleviye, Sadiye, Halvetiye, Nakşbendiye, Bayramiye, Zeyniye.
XIV. yüzyıldan sonra Yeseviye, Kübraniye, Suhreverdiye gibi tarikatlar Selçuklu ve Osmanlı topraklarında dervişleri ile hizmet vermişlerse de tekke ve müesseseleriyle sürekli hizmet verebilme imkanı bulamamışlardır. Bu tarikatların Anadolu ve Rumeli (Tarikatler Rumeli’ye de geçerek oralarda da İslam’ın yayılmasına ve fetihlere zemin hazırlamışlardır. Günümüzde Balkanlardaki mirasımızda da asıl pay onlarındır.) topaklarındaki tesirleri azalmıştır. Bunun yerine yeni bazı tarikatler ortaya çıkmıştır. Bunlardan Bayramiye XV yy., Celvetiye XVII yy. Şazeliye XIX yy. sonlarında Osmanlı’da ortaya çıkmıştır. Her tarikat her yerde yaygın değildir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve günümüzde de hâlâ varlığını ve etkinliğini koruyan üç tane tarikat var ki bunların üzerinde kısaca durmamız gerekiyor:
a) Kadiriye: Meşhur Sufî Abdülkadir Geylani Hazretlerine nispet edilen bu tarikatın Osmanlılardaki ilk büyük temsilcisi Eşrefoğlu Rumî’dir.
b) Nakşibendiyye: Bahaüddin Nakşibend Hazretlerine nisbet edilen Ubeydullah Ahrar ve Molla Cami ile yeni bir hamle kazanan tarikatın Osmanlı dünyasındaki ilk büyük mürşidi Simanlı Molla İlâhî’dir. Emir Ahmed Buharî ile İstanbul’a ulaşan tarikat Osmanlıların son dönemlerine doğru sağlam bir zemin bulmuş ve hızla yayılmıştır. Müceddidiye ve Halidiye kolları yaygınlık kazanan tarikat silsilesi Muhammed Zahid hazretleri ile devam etmiştir.
c) Rıfaiye: Ahmed er-Rifaiye nisbet edilen tarikat Anadolu topraklarındaki en köklü tarikatlerdendir.
Görüldüğü gibi tarikatler Osmanlı toplumu ve devletinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Bunu anlamak için İstanbul’da açılan tekke sayısına bakmak bile yeterlidir. Osmanlı Devleti’nin fiilen yıkıldığı 1918 tarihinde İstanbul’da, 4 adet Bayramiye, 9 adet Bedeviye, gizli olarak çok sayıda Bektaşiye, 51 adet Nakşibendiyye, 38 adet Rufaiye, 45 adet Kadiriye tekkesi bulunuyordu.
Horasan Erenleri ile Anadolu’ya gelen, Şeyh Edebali ile devlet terbiyesi halini alan tarikatler her zaman bu toplumun vazgeçilmezlerinden olmuştur. Yanlış tarikat anlayışlarını ve sapık ekolleri örnek gösterip onları yok saymaya çalışmak Türk tarihini yok saymaktır. Unutulmamalıdır ki ilk T.B.M.M.’de Mustafa Kemal’in yardımcısı olan iki başkanvekili tasavvuf eğitimi almış iki şeyh efendidir. Geçmişte ne varsa kötüdür mantığı ile bakarak tarikatları kötülemek ya da yok saymak anlamsızdır. Çünkü bu müesseseler bugün bile hayatımızın vazgeçilmezlerindendir. Öyle ise onları sadece seçim zamanı mesaj verilecek kitleler gibi görmekten ve hor bakmaktan vazgeçelim. Kendi gerçeklerimizle, ülkemizin gerçekleriyle savaşmak değil onları anlamaktır yapmamız gereken şey.
Kaynaklar
1) İslam Ansiklopedisi, Ağaç Yay.
2) Anadoluda İslamiyet , F. Babinger, F. Köprülü
3) Türk Eğitim Tarihi, Vecdi Akyüz
4) Türk Edebiyatında İlk Mutasavvfıflar, F. Köprülü
5) İbret Işıkları, O. Nuri Topbaş
6) Hacı Bayram-ı Veli, Ethem Cebecioğlu
Hülya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Hülya Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
TUĞÇE DENİZ AKIN (3. October 2009)
 

Bookmarks

Etiketler
tarihinde, tarikatlar, tasavvuf, türk


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:10 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam