hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kadere İman > Hayır ve İyilik

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 14. February 2013, 12:37 PM   #31
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart

Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Harikasın bart,

Yazdıklarıma göre bu soruyu sorabildiğine göre yazıda kabul edemediğin kısımlar olmalıdır! Aslında o kısımlara değinseydin daha doğru olurdu.

Ama sorunu cevaplamadan geçmeyeyim.

Yazıma iyi dikkat edersen, "cehenneme gidemeyeceği kesin olanları" açıkladığımı görürsün.

Bu açıklamalara göre de tersi durumu düşündüğünde, gerçekten rabbin tek ilah ve otorite oluşuna samimi olarak iman eden yani hem inanıp kabul eden ve hem de kabullerine uygun yaşayabilen kimselerin cennete gideceğini görebilirsin.

Ben, daha önceleri kendini müslüman sanan ve fakat gerçek anlamda müslüman olmadığını gören, bu dediklerimi bana göre çok geç bir vakitte öğrenebilen kimse olarak, geçmişteki yanlışlarımızı bugün ve daha ne kadar ömür yaşayacağımı bilemediğim gelecekte yapacağım doğrularla ne kadar geçebileceğimi bilemeyen biriyim.

İnşallah, kur'anı gerçek anlamına göre tatbikle, bu anlayışla yaşamdan ayrılmadan, ecelinin gelmesini isteyen biriyim.

Dolayısıyla, ne kadar geç kaldığımı, ne kadar ömrüm olduğunu bilemediğimden, bilinçli olduğum zamanlarımın hepsini kur'an bilgime göre yaşamaya çalışmaktan başka seçimim olamayacağını, aksine durum olursa, istemesem de öbür tarafta iyi bir yerde olamayacağımı kabul ediyorum.

Sonuç olarak, rabbime gerçekten iman eden ve dini kaynağından samimi olarak yaşamaya çalışan biri olarak, bu düşünce ve çabalar içinde olduğum dönemler için cehennemlik bir durumum olmasa da diğer zamanlardaki cahiliye yaşamım yüzünden cenneti te garanti görmeyen ve rabbimden bağışlanma dileyerek iyi tarafta yer vermesini arzu eden biriyim.

selamlar,
aorskaya
FURKÂN Suresi / 70


Ancak tevbe edip, iman eden ve doğruları yapanlar, Allah, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayan çok merhamet edendir.

Öyle degilmi degerli Aorskaya Kardesim? Asla umutsuz olmayiniz. Yine de bu sekilde düsünmeniz sizi daima Allah yolunda kalmaya yönlendirecektir. Rabbimiz, dualarinizi kabul eylesin.

Kimi müslümanlar ise kendinden cok emin olup utanmadan cennetlik olacaklari düsüncesi icindedirler. Bilselerki Kibir neleri yoketmistir.

Selam ve dua ile.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. February 2013, 12:56 PM   #32
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
merdem Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
FURKÂN Suresi / 70


Ancak tevbe edip, iman eden ve doğruları yapanlar, Allah, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayan çok merhamet edendir.

Öyle degilmi degerli Aorskaya Kardesim? Asla umutsuz olmayiniz. Yine de bu sekilde düsünmeniz sizi daima Allah yolunda kalmaya yönlendirecektir. Rabbimiz, dualarinizi kabul eylesin.

Kimi müslümanlar ise kendinden cok emin olup utanmadan cennetlik olacaklari düsüncesi icindedirler. Bilselerki Kibir neleri yoketmistir.

Selam ve dua ile.
Sevgili merdem kardeşim,

Peygamberler bile kendi geleceklerinden emin olamadıklarını söyleyebilirken, adeta cenneti parselleyen, şefaatle (peygamberden utandığından ona görünmemeye çalışarak) bazılarına rabbin cennetini garantileyen, arşlarda peygamber üstü muhabbetlerde bulunan gavs, kutup vb. uçucu kimselere denilecek söz yoktur.
(Bunlara kananlara ise akıllarını kullanmalarını ve kur'andan başka din kaynağı olmadığını, diğerlerinin sadece insan görüşü olduklarını hatırlatmak gerekir.)

Ancak, kim ne yaparsa yapsın, cenneti garanti göremeyeceği gibi (imansızlık ve müşrik olmadıkça) henüz nefes alıyorken, ölüm belirtileri oluşmadan önce tövbe etmesi halinde tövbesinin kabul edileceğini hatırlayarak umutsuzda olmasın.

Bize düşen, bundan sonraki yaşamımızı kur'an merkezli tamamlamaya çalışmaktır.

Ancak, bu çaba ile yaşam sürerken bile, karşımıza çıkacak bazı kötü durular yüzünden bize küçük gelebilecek bir yanlışın aslında çok büyük yıkımlar yaratan sonuçları olabileceğini de bilerek, dikkatli olmalı, rehavete kapılmamalı, şefaat gibi torpil durumlarına ve "kalbinde azıcık iman olanın er-geç cennete gideceği" yalanlarına kanmamayı becermeliyiz.


Kötülük ve sonuçlarının tehlikesinin boyutlarının anlaşılması bakımından, hiç bir durumun basite indirgenmemesi gerektiğini "kelebek etkisi" denen bir kavram üzerinden anlamaya çalışılmasını öneririm.

selamlarımla,
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. February 2013, 01:54 PM   #33
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleyküm Değerli Kardeşlerim!

"İman" konusu ile ilgili olarak yapılan müzakereler hep olmuştur ve de olacaktır. Bu müzakerelere baktığımızda iman ile ilgili olarak yapılan müzakerelerde imanın:

Kalben kabul ve itirafının yeterli olup olmaması;
Sadece dil ile kabul ve itirafın yeterli olup olmaması;
Hem kalben hem de dil ile kabul ve itirafının yeterli olup olmaması;
Hem kalben hem de dil ile kabul ve itirafı ile birlikte pratikte de uygulamalarının olup olmaması üzerinde toplandığını görürüz.

Bu noktalarda geçmişte İslâm bilginleri arasında bir çok tartışmalar olmuş ve bu husus ile ilgili, bir çoğu ifrat ve tefrit ölçülerinde Kerrâmiye, Havâriç, Mu’tezile, Selef/Muhaddisün gibi mezhepler/ekoller ortaya çıkmıştır. Bunlardan kimisi ameli olmayan bir müslümana çekinmeden kâfir demiş, (Halbuki amelinin olmamasının imansızlıktan başka bir sebebi olabilir.) Kimisi de ameli olmayan bütün müslümanları cennetle müjdelemiştir. Böylece günahkarlığı cesaretlendirmiştir. Biz iman-amel ilişkisini zoraki yorumlara tevessül etmeden, temel kaynağımız Kur’ân’dan görelim. Konuyla ilgili Yüce Rabbimizin açık beyanlarına dikkat edelim:
Kur’ân’a baktığımızda Allahü Teâla, İman etmeyi mutlaka bir fiille beraber zikreder. Kur’ân’ın tanımladığı müminler aksiyon halindedirler.

Mü’minün suresi âyet 1-11:

1Kesinlikle, inananlar durumlarını korudular/ zafer kazandılar.
2Onlar, salâtlarında [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmalarında; toplumu aydınlatmaya çalışmalarında] gösterişsiz/ samimi olan kimselerdir.
3Ve onlar, boş şeylerden yüz çeviren kimselerdir,
4Ve onlar, zekâtı işleyen/vergiyi veren kimselerdir,
5-7Ve onlar, iffetlerini koruyan kimselerdir, –eşleri veya sözleşmelerinin sahip oldukları303 ayrı, çünkü bundan dolayı kınanamazlar, oysa bunun ötesine gitmek isteyenler, işte onlar, sınırları aşanların ta kendileridir.–
8Ve onlar, emanetlerine ve antlaşmalarına riâyet eden kimselerdir.
9Ve onlar, salâtlarını [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını] koruyan kimselerdir.
10,11İşte onlar, içinde temelli kalacakları Firdevs cennetine son sahip olan son sahiplerin ta kendileridir.

Allahü Teâla elli civarında âyette “İman edenler ve salih amel işleyenler” şeklinde bir ifadeyle iman ile sâlih ameli yani iman ile davranışı birbirine yapıştırmış, bir daha tefrik edilmeyecek bir şekilde birbirine bağlamıştır. Bahsedilen iman ve sâlih amel aynı şey gibidir. Hatta o kadar ki mesela Mâide suresinin 44, 45, ve 47. âyetlerinde Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler. “kâfirler”, “zâlimler” ve “fâsıklar” olarak değerlendirilmiştir.

Gerçek Müminlerin nitelikleri sayılırken de:


Enfal suresi âyet 2-4:

“Hiç şüphesiz mü’minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperen, O'nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman, iman açısından güç kazanan ve yalnızca Rablerine sonucu havale eden, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını oluşturan, ayakta tutan] ve Bizim kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. İşte bunlar, gerçekten inananların ta kendisidir. Onlara Rableri katında dereceler, bağışlama ve saygın bir rızık vardır.


Tevbe suresi âyet 111:

“Evet, Allah, İnananların canlarını ve mallarını Cennet karşılığında satın almıştır: Onlar, Allah yolunda savaşırlar; sonra öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah’ın Tevrat, İncil ve Kur’ân’daki gerçek bir sözüdür. Ve sözünü, Allah’tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alışverişle sevinin. Büyük başarı, işte budur!”

Saff suresi âyet 10,11:

“Ey inananlar! Sizi, can yakıcı bir cezadan kurtaracak, kazançlı bir alış-verişi göstereyim mi size?
Allah’a ve Elçi’sine inanacaksınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla savaşacaksınız; -bilseniz, bu, sizin için daha iyidir.-”

İbrahim suresi âyet 24, 25:

“Allah’ın Güzel Söz’e (imana) nasıl örnek verdiğini görmedin mi? O, kökü sağlam, dalları gökte, güzel bir ağaca benzer;
o, Rabb’inin izniyle, her an ürün verir. Allah, insanlar için örnekler vurur/verir. Belki ders alırlar.”

Ve Fürkan suresi âyet 63-77. âyetlerde nitelenen (Yeryüzünde kibirlenmeden yürümeyi, geceleri secde ve kıyam etmeyi; duada bulunmayı, malı harcarken savurgan ve cimri olmayıp orta bir yol tutmayı, haksız yere adam öldürmemeyi, zina etmemeyi, yalana tanıklık etmemeyi, boş lakırdıya kulak asmamayı, okunan âyetlere duyarlı olmayı ..) özellikleri de göz önüne alınız.


Bütün bu âyetler imanın amelden bağımsız, soyut bir şey olmadığının altını çizmektedir.Allah yolunda mücadele, iyiliği emir, kötülükten nehy, salat, oruç, infak, tevbe vb. kulluk görevleri iman ile aynı kefede tartılmaktadır.

Allah insan için iki yol bulunduğunu bildirir.:
1.İman edenlerin Allah yolunda,
2. İman etmeyenlerin ise Tağut yolunda mücadele vereceklerini açıklar.

Müminlerle fâsıkları bir tutmayacağını bildiren Rabbimiz, imanı yüceltmiş ve kalplerimize hoş göstermiş küfür, fısk ve isyandan nefret ettirmiştir.


Bakara suresi âyet 214:

“Yoksa, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenin benzeri, sizin de başınıza gelmeden, Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı, onlara öylesine dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, Rasül ve onunla birlikte inananlar, “Allah’ın yardımı ne zaman?” demişlerdi. Gözünüzü açın şüphesiz ki Allah’ın yardımı çok yakındır.”

Al-i Imran suresi âyet 142:

“Yoksa Allah, içinizden savaşanları ayırt etmeden ve sabredenleri ortaya çıkarmadan Cennet’e gireceğinizi mi sandınız.”

Tevbe suresi âyet 16:

“Allah, içinizden savaşanları, Allah’tan, Elçi’sinden ve inananlardan başka veli/yardımcı edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”

Yunus suresi âyet 62, 63:

“Uyanın! Allah’ın Yakınlarına kesinlikle kaygı yok onlar üzülmeyecekler de.
Onlar, inanan ve takvâlı davranan kimselerdir.”

A’raf suresi âyet 156:

“Ve bu dünyada da, öteki dünyada da bizim için bir iyilik yaz. Kuşkusuz biz sana tevbe etmiş olarak geldik. –Ve Allah buyurdu: Cezama dilediğim kimseyi çarpıtırım, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Onu takvâlı olanlara, zekat verenlere, âyetlerimize inananlara yazacağım.”


Bakara suresi âyet 103:

“Evet, ve eğer inansalardı ve takvâlı olsalardı, Allah’tan bir ödül daha iyi olacaktı. Keşke bilselerdi!”

Maide suresi âyet 93:

“İnanan ve iyi işler yapanlara, tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur. Yeter ki takvâlı davransın, inansın, iyi işler yapsın, sonra takvâlı davranıp inansın ve sonra takvâlı davranıp iyilik yapsınlar. Ve Allah iyilik yapanları sever.”

Ankebut suresi âyet 1-7:

“Elif, Lâm, Mim.
İnsanlar, sınanmadan, yalnızca “inanıyoruz” demeleriyle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?
Oysa biz, hiç kuşkusuz, bunlardan öncekileri de sınamıştık. Öyleyse Allah, elbette gerçeği söyleyenleri bilir ve hiç kuşkusuz yalancıları da bilir.
Yoksa kötülük yapanlar, bizden kaçabileceklerini mi sanıyorlar? Karar verdikleri şey, ne kötüdür!
Kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa, evet, Allah’ın belirlediği zaman yoldadır. O duyandır, bilendir.
Ve kim savaşırsa, ancak kendisi için savaşır. Evet, Allah, gerçekten dünyalara karşı zengindir.
Ve inanan ve iyi işler yapanlara gelince, onların kötülüklerini, elbette sileceğiz ve onlara yaptıklarının daha güzeli ile karşılık vereceğiz.”

Hucurat suresi âyet 14-16:

“Bedeviler, “inandık” dediler. De ki: “İnanmadınız, ama ‘teslim olduk’ deyin; inanç henüz kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Elçisi’ne boyun eğerseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez.” Gerçekten Allah, bağışlayıcıdır, merhametlidir!
İnananlar, ancak, Allah’a ve Elçisi’ne inanırlar, sonra da kuşku duymazlar; bunlarla birlikte, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşmış kimselerdir. Doğru olanlar, işte bunlardır.
De ki: “Siz dininizi mi Allah’a öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerde olanları da, yerde olanları da bilir.” Ve Allah, her şeyi bilir!

Âyetleri gördünüz. İnsanlar, kesinlikle, “inandık” demekle kurtulamayacaklardır. Çünkü iman aynı zamanda yaşamaktır. Yaşanmayacak bir kuru imanın bir anlamı ve önemi olmaz. İslâm’dan başka bir din arayanların, buldukları dinlerinin kabul edilmeyeceğini hatırlatan Rabbimiz, “Biz iman ettik” diyen bedevilerin imanlarını yüzlerine çarpmaktadır. “Hayır siz henüz iman etmediniz, iman henüz kalplerinize yerleşmedi” buyuruyor. Zira eğer ki siz gerçekte iman etmiş olsaydınız, Allah yolunda canınızla, malınızla mücadele edersiniz, ama siz “eslemna” diyebilirsiniz diyor. Yani tabiri caizse, “kafa kağıdınızda Müslüman yazdırmanızda bir sakınca yok. Kimliğinizi tespit etme babından, Mecusi, Hıristiyan, Yahudi, Zerdüşt vs. bir toplumdan olmayıp, Medine’deki Müslüman toplumdan olduğunuzu söylüyorsunuz ki bu doğrudur. Ama size gerçek anlamda mümin denemez” buyuruyor, Rabbimiz. Açıkça, bize, “ya bu deveyi güdersiniz ya da bu diyardan gidersiniz” deniliyor.


Ahzab suresi âyet 36:

“Allah ve Rasülü bir işte hüküm verdiklerinde, hiç bir mü’min erkeğe ve mümin kadına işlerine kendi isteklerine göre belirleme hakkı yoktur. Allah’a ve rasülüne isyan eden, açık bir sapıklığa batıp gitmiş demektir."


Kur’ân’ın üzerinde durduğu mesele, inandığımız doğruların hayatımızda uygulanmasıdır. İman ile ameli birbirinden ayırıp ayrı ayrı kategoride değerlendirmek Kur’ân’a göre uygun değildir. Kur’ân bizden iş, davranış istiyor. İnandığımızı yaşamamızı istiyor. Mesela Kurân: “Mümin şuna denir” derken, şu şu işleri işleyenler ancak iman etmiş sayılır” demek istiyor.

Âyetlerde gördüğünüz gibi cennet salt inanmışlara değil, imanla birlikte salih amel işleyenlere; takvâ sahiplerine, sâlihlere, muhsinlere, ebrâra vadediliyor.

İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi tartışması yerine onların mümin olup olmadıklarının cevabı araştırılmalıdır. “Amel imanın bir gereğidir, icabıdır, dışa vurumudur.”


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. February 2013, 02:08 PM   #34
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun Aleyküm Değerli Kardeşlerim!


Âyetlerde gördüğünüz gibi cennet salt inanmışlara değil, imanla birlikte salih amel işleyenlere; takvâ sahiplerine, sâlihlere, muhsinlere, ebrâra vadediliyor.

İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi tartışması yerine onların mümin olup olmadıklarının cevabı araştırılmalıdır. “Amel imanın bir gereğidir, icabıdır, dışa vurumudur.”


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
Selamun aleyküm,

Sevgili dost 1,

[/color]“Amel imanın bir gereğidir, icabıdır, dışa vurumudur.” dedikten sonra, amel etmeyen bir kimsenin gerçekte iman da etmemiş olduğu bilinmekteyken, bu kimsenin mümin olup olmadığının cevabı belli değilmidir?

Sonra, mümin değilse, sadece islama yeni giren müslüman kalabilirki, islama dahi girmediği belli kimselerin mümin olup olmadıklarını cevaplamaya çalışmak boşuna zaman kaybı olur.

Böylece; "amel işlemeyen bir kimsenin kafir olup olmadığının tartışılması yerine..." diye devam eden görüşünüz bana göre doğru değildir.

İster tartışılsın, isterse tartışılmasın, iman ettmeyen yada iman ettiğini söylemekle beraber bunu amelleri ile yani pratikteki yaşamları ile mazeretsiz olarak yerine getirmeyenler iman etmemiş olurlar.

Örneğin, hem rabbin tekliğine ve otoritesine iman edip teslim olduğunu söylemek ve hem de namaz kılmak, oruç tutmak, infak vb. emirlerini mazeretsiz yerine getirmemek, bu bakımdan asi gelmek ve iman etmemiş olmak demektir.

Bana göre konuyu hiç eğip bükmeden, falan kırılır veya filan üzülür endişesi taşımadan bu gerçeği kabul ve dillendirmek iddia etmek gerekir.

saygı ve selamlarımla...
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
aorskaya Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (14. February 2013)
Alt 14. February 2013, 02:16 PM   #35
ates demir
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

Alıntı:
merdem Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Kimi müslümanlar ise kendinden cok emin olup utanmadan cennetlik olacaklari düsüncesi icindedirler. Bilselerki Kibir neleri yoketmistir.

Selam ve dua ile.
Emin olmadan müslüman olunmaz. Herşeyden önce iman nedir ne değildir bu öğrenilmeli.
Mumin Allahlık yapmaz, Allahlığı Allaha bırakır. Ne kendisinin ne de başkasının ahiretinin bilinemeyeceğini bilir. Ahiretle ilgili keskin ifadelerden kacinir.
Rabbim cennetini isteyene cennetini versin. Bana da Rabbimin vechine mazhar olabilmek ve kurban/yakın olabilmek umudunu...
Selam uzere olun...
Selam icine girin...
  Alıntı ile Cevapla
Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
bartsimpson (14. February 2013), dost1 (14. February 2013)
Alt 14. February 2013, 02:50 PM   #36
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
ates demir Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Emin olmadan müslüman olunmaz. 1-Herşeyden önce iman nedir ne değildir bu öğrenilmeli.
2-Mumin Allahlık yapmaz, Allahlığı Allaha bırakır. Ne kendisinin ne de başkasının ahiretinin bilinemeyeceğini bilir. Ahiretle ilgili keskin ifadelerden kacinir.
3- Rabbim cennetini isteyene cennetini versin. Bana da Rabbimin vechine mazhar olabilmek ve kurban/yakın olabilmek umudunu...
Selam uzere olun...
Selam icine girin...
1-Herşeyden önce iman nedir ne değildir bu öğrenilmeli.

Hala başkalarının bilmedikleri zannıyla yazmak yerine; İman tanımımızı doğru bulmuyorsan sen kendin burada yazsana sevgili kardeşim!

"Emin olmadan müslüman olunmaz" diyerek, konuyu başka yerlere kaydırmakla iyi bir şey yapmıyorsunuz. Elbette müslüman emin yani güvenilir olmalıdır. Bir kimse güvenilir değilse, zaten müslüman da olamaz. Ancak, bu husus açılan başlıkta ele alınan konunun dışındadır.

Konu imansız fakat bütün insanlara iyilik yapacak kadar iyi birinin cennete gidip gidemeyeceğidir.

Buyurun, daha önce sorduğum; "iman etmeyen birisinin cennete gidebilme ihtimalini gösteren kur'ani bir delil getirin. Ama getiremezsiniz, çünkü iman etmedikçe insan yaratılış amacına uygun yaşayamamaış olur ve cennete kabul edilmez.

Bunu söylemek için (haşa) Allah olmaya gerek yoktur. Bırakın mümin birisini, imansız birisine bile kur'anı okutup anladıklarını sorsanız, dürüstçe cevap vermesi halinde bunu söyleyecektir.

Bunda, sizin kabul edemediğiniz durum nedir?

Siz, hem iman ettiğinizi söyleyip, hem de yapmanız gerekenleri bilerek yapmayarak yaşayınca cennete gitmeyimi umuyorsunuz? Umsanız dahi, yaşamınızın bir sınav olduğunu ve hesap gününde kur'ana göre yaşadıklarınızdan hesabınız görüldüğünde, yapmadıklarınız yüzünden hayal kırıklığı yaşayacağınızı düşünmek istemezmisiniz?

2-Mumin Allahlık yapmaz, Allahlığı Allaha bırakır. Ne kendisinin ne de başkasının ahiretinin bilinemeyeceğini bilir. Ahiretle ilgili keskin ifadelerden kacinir.

Kimse, burada yazdıkları ile sizin iddia ettiğiniz gibi bir kimliğe bürünmedi. Bu sizin bilerek veya bilmeyerek yanlış çıkarımınız olmaktadır.

Kurana göre belli olan bir şeyin açıklamasını yapan kimse, Allah kimliğinemi bürünmüş olabilirde bu talihsiz nitelemeyi iddia edebiliyorsun?

Kuranı anlatan, tebliğ eden, davet eden, uygulayan ve uygulanmasını isteyen peygamber Allah rolünemi soyunmuştu sana göre? Yapmayın, lütfen mantığınızı ve vicdanınızı kullanın.

3- Rabbim cennetini isteyene cennetini versin. Bana da Rabbimin vechine mazhar olabilmek ve kurban/yakın olabilmek umudunu...

Burada da Yunus'un; "cennet cennet dedikleri birkaç melek, birkaç huri, isteyene ver sen onu, bana seni gerek seni" diyerek düştüğü yanlışa düşmüşsün.

Allah'ın, cennet karşılığında bizlerin canını ve malını aldığını anlatan sözünü iyi anlamaya çalışın lütfen...

Rabbimiz bizlere cenneti verecek, ama biz kendimizi bilmezlik ederek, cennet yerine başka şeyler isteyeceğiz...

Biraz daha dikkatle konulara dahil olman öneri ve dileklerimle...

selamlar,
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. February 2013, 02:51 PM   #37
bartsimpson
Super Moderator
 
bartsimpson - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
bartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud of
Standart

Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Harikasın bart,

Yazdıklarıma göre bu soruyu sorabildiğine göre yazıda kabul edemediğin kısımlar olmalıdır! Aslında o kısımlara değinseydin daha doğru olurdu.

Ama sorunu cevaplamadan geçmeyeyim.

Yazıma iyi dikkat edersen, "cehenneme gidemeyeceği kesin olanları" açıkladığımı görürsün.

Bu açıklamalara göre de tersi durumu düşündüğünde, gerçekten rabbin tek ilah ve otorite oluşuna samimi olarak iman eden yani hem inanıp kabul eden ve hem de kabullerine uygun yaşayabilen kimselerin cennete gideceğini görebilirsin.

Ben, daha önceleri kendini müslüman sanan ve fakat gerçek anlamda müslüman olmadığını gören, bu dediklerimi bana göre çok geç bir vakitte öğrenebilen kimse olarak, geçmişteki yanlışlarımızı bugün ve daha ne kadar ömür yaşayacağımı bilemediğim gelecekte yapacağım doğrularla ne kadar geçebileceğimi bilemeyen biriyim.

İnşallah, kur'anı gerçek anlamına göre tatbikle, bu anlayışla yaşamdan ayrılmadan, ecelinin gelmesini isteyen biriyim.

Dolayısıyla, ne kadar geç kaldığımı, ne kadar ömrüm olduğunu bilemediğimden, bilinçli olduğum zamanlarımın hepsini kur'an bilgime göre yaşamaya çalışmaktan başka seçimim olamayacağını, aksine durum olursa, istemesem de öbür tarafta iyi bir yerde olamayacağımı kabul ediyorum.

Sonuç olarak, rabbime gerçekten iman eden ve dini kaynağından samimi olarak yaşamaya çalışan biri olarak, bu düşünce ve çabalar içinde olduğum dönemler için cehennemlik bir durumum olmasa da diğer zamanlardaki cahiliye yaşamım yüzünden cenneti te garanti görmeyen ve rabbimden bağışlanma dileyerek iyi tarafta yer vermesini arzu eden biriyim.

selamlar,
aorskaya
Sorum "söylediklerin ışığında" "sence" "sen" şeklinde başladığı için "senin" fikrini sordum, yazdıklarına katılıp katılmamak şeklinde bir görüşüm olmadı.

Ama bu konudaki fikrimi soruyorsan eğer?

Dünyayı bir otobüs durağı ve burada zamanını bekleyenlerinde vakti geldiğinde ya cennet diye yada cehennem diye "bir yere" (dikkat et bir yere diyorum) gideceği fikrine karşıyım.

Önceden beridir ruh kavramına inanırdım... ama forumdaki bilgiler doğrultusunda "ruh" diye bir mekanizma olmadığını gördük.
O zaman elde "akıl" ve "bilinç" kalıyor ölüm sonrası yaşamda geçilecek boyutta akıl ve bilinç sayesinde yaşama devam edilecektir "diye düşünüyorum".

Yani ne kadar "akıllı" ve "bilinçli" (iman etmiş) olursak ölüm sonrası (ki buna da ölüm denmeli mi o da tartışmalı???) boyutta o derece donanımlı ve güçlü oluruz.
------------------------------------------------------
Yoksa Allah neden ;

Al-i İmran (178) İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

Araf (183) Ben onlara mühlet veririm. Şüphesiz benim tuzağım çetindir.

Hicr (38) Allah da, "O halde sen vakti (yalnızca benim tarafımdan) bilinen güne (kıyamete) kadar mühlet verilenlerdensin" dedi.

Hicr (36) İblis: "Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver" dedi.

Kalem (45) Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım sağlamdır.

Bu dünya için bir "mühlet" (süre) ten bahsetsin???
-----------------------------------------------------
Ta Ha (129) Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm ve belirlenmiş bir süre olmasaydı onlar da hemen cezalandırılırlardı.

Ankebut (66) Kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve bir süre daha faydalansınlar bakalım! İleride bilecekler.

Fatır (45) Eğer Allah insanları, kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet süreleri gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir.

Yaratılmış olanın tekamül edebilmesi "akıl"lanması ve "bilinç"lenmesi için belli bir süreye ihtiyacı vardır.

Sonraki yaşam boyutuna bu "akıl"lanma ve "bilinç"lenme ile hazırlanır.
------------------------------------------------------------
Hac (5) Ey insanlar! Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe içindeyseniz (düşünün ki) hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra bir "alaka"dan, sonra da yaratılışı belli belirsiz bir "mudga"dan3 yarattık ki size (kudretimizi) apaçık anlatalım. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız için (sizi kemale erdiriyoruz.) İçinizden ölenler olur. Yine içinizden bir kısmı da ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hale gelsin. Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir.

Yaratılmış olanın tekamül edişine bence güzel bir örnektir bu ayet...
----------------------------------------------------------------------

Müminun (102) Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

bu ayetteki tartı ne olaki???

Ala (15) Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.

bu ayetteki arınma nedir???
bartsimpson isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. February 2013, 02:55 PM   #38
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleyküm! Değerli Aorskaya Kardeşim!

Müslim ile Allah'ın mü'mini kavramları farklıdır. Müslim;olumsuzluklardan kendisini uzaklaştırarak kendisini sağlama alandır. Allah'ın mü'mini olan ise Allah'ın askeridir. Allah'ın kuludur. Allah'ın mü'mini için Allah ne derse odur. Allah'ın dedikleri onun yaşamıdır. Allah'ın mü'mini olmasına rağmen içerisinde bulunduğu devletsizlik,vatansızlık esaret vb nedenler ile Allah'ın tüm buyruklarını yerine getiremeyen insanlar da vardır.

"İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi tartışması yerine onların mümin olup olmadıklarının cevabı araştırılmalıdır." şeklindeki ifademiz; "Olumsuzun öne çıkarılmasındansa asıl olması gerekenin olması için olumluyu öne çıkarmaktır."

"Mü'min" kimlerdir sorusunun cevabı, "İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi?" tartışmasına gerek kalmadan cevabın bulunmasına neden olacaktır. Tabi ki bu bir yöntemdir. Bu kardeşinizin yöntemi de bu.

Değerli Kardeşlerim!

Rabbımız olan Yüce Allah Nahl 125 de:

"Rabbinin yoluna hikmetle [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle] ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayette olanları da en iyi bilendir."

diye buyurmaktadır.

En güzel mücadele , kırıcı olmadan, yumuşak sözlerle, kötülüğe karşı iyilikle karşılık vererek, bilgi ve bilimsel verilerle ortak değerlere dikkat çekmekle ve sabırla yapılabilir.


Rabbımız olan Yüce Allah bizlere bunun nasıl olması gerektiğinin şeklini ve yollarını Kur'ân'da göstermiştir.

"Her ikiniz gidin Firavuna. O, gerçekten azdı. Sonra ona öğüt alması ve haşyet duyması için yumuşak söz söyleyin."(Tâ–Hâ: 43–44)

"İşte sen [o zaman], sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için mağfiret dile. İşlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et. Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever."(Âl-i İmrân: 159)

"Ve o kişiler, Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi birleştirirler. Rablerine haşyet duyarlar ve hesabın kötülüğünden korkarlar. Ve o kişiler Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmişler, salâtı ikame etmişler ve kendilerine verdiğimiz rızklardan gizli ve açık infak etmişlerdir. Ve onlar çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldırırlar. İşte bu yurdun akıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanlar oraya [adn cennetlerine] gireceklerdir. Melekler de her kapıdan yanlarına girerler: "Sabrettiğiniz şeylere karşılık size selam olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir! " (Ra'd: 21–24)

"Ve Allah'a çağırıp/yakarıp sâlihi işleyen ve "Ben Müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şeyle sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir yakın'dır."(Fussilet: 33–34)

"İnsanlardan bazıları da Allah hakkında bilgiden başka şeyle tartışır. Ve tüm azılı şeytanı izlerler."(Hacc: 3)

"De ki: "Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ın astlarından bazımız bazımızı rabler edinmeyelim." Buna rağmen eğer onlara yüz çevirirlerse, artık "Şüphesiz bizim Müslümanlar olduğumuza şahit olun" deyin."(Âl-i İmrân. 64)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. February 2013, 02:55 PM   #39
bartsimpson
Super Moderator
 
bartsimpson - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
bartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud of
Standart

Alıntı:
ates demir Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Emin olmadan müslüman olunmaz. Herşeyden önce iman nedir ne değildir bu öğrenilmeli.
Mumin Allahlık yapmaz, Allahlığı Allaha bırakır. Ne kendisinin ne de başkasının ahiretinin bilinemeyeceğini bilir. Ahiretle ilgili keskin ifadelerden kacinir.
Rabbim cennetini isteyene cennetini versin. Bana da Rabbimin vechine mazhar olabilmek ve kurban/yakın olabilmek umudunu...
Selam uzere olun...
Selam icine girin...
Dileğiniz çok güzel ... inşaallah sizinle bu dileğe mahzar olan müminlerden oluruz...
bartsimpson isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. February 2013, 03:03 PM   #40
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
bartsimpson Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Müminun (102) Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

bu ayetteki tartı ne olaki???

Ala (15) Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.

bu ayetteki arınma nedir???
Diğer yazılarımda da konunun önemini ve konu hakkındaki bilgilerimi yazdığımdan tekrar açmama gerek yoktur.

Buradaki tartılar, kişinin iman etmeden yada iman ettim demekle iman ettikleri rabbin emirlerine uygun olmayan şekilde yaşadıkları ile iman edenlerin, emredilene uygun yaşadıkları sonucu kazandığı kötü ve iyi notların karşılaştırılmasıdır.

Yine Ala 15.ayette geçen arınma da sahip olunan değerlerden, rabbin emirlerine uygun olarak paylaşımda bulunmak ve ibadi yükümlülükleri yerine getirerek kötü şeyler yapmaktan kurtulmak olmaktadır.

İşte, bu noktada iman sahibi olamamak yada imanlı olmak durumu ortaya çıkmaktadır.

İman sahibi olamayanların kitapları soldan verileceğinden cehenneme, müminlerin ise sağdan verileceğinden cennete gidecekleri rabbin kuran ile bize ulaştırdığı beyanlarıdır.

Anlaşılması umuduyla...

selamlar,
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
ahriette, bazılarının, bilinip, hali, insan, iyi, müslüman, nasıl, olacak, olarak, olmayan


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:21 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam