hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > AHLAK > Kötü Ahlak > Dalkavukluk

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 24. October 2008, 01:32 PM   #1
PİLOT
Uzman Üye
 
PİLOT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Bulunduğu yer: BURSA
Mesajlar: 228
Tesekkür: 17
40 Mesajina 62 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
PİLOT is on a distinguished road
Cool Değişmeyen moda dalkavukluk

Kral, akşam yemeğinde sofraya konan patlıcan oturtmayı pek beğenmiş ve başlamış patlıcanı övmeye; övmüş de övmüş, övmüş de övmüş...

Kralı dinleyen dalkavuk hem kralın tüm söylediklerini onaylamış, hem de patlıcanın önemi üzerine bir de konuşma yapmış.

Meğer kral hazretleri fazla kaçırmış yemeği; midesine oturmuş. Sabaha kadar kıvranmış. Sabah dalkavuğu görür görmez de başlamış patlıcana atıp tutmaya...

Dalkavuk da arkasından: Vermiş veriştirmiş patlıcana. Kral şaşırmış bu defa:.

"Akşam yemeğinde patlıcanı öve öve göklere çıkran sen değil miydin?" diye sormuş dalkavuğa.

"Bendim Haşmetmeab..."

"Peki şimdi neden aleyhine konuşuyorsun?"

Buyurun, işte cevap: "Çünkü ben patlıcanın değil kralın dalkavuğuyum. "

Dalkavukluk, hiç'kuşkusuz dünyanın en eski ve geçerli (maaleseO mesleklerinden biri. Her devirde geçer. Dalkavuklar tarihin hiç bir döneminde işsiz kalmadılar. Ancak ne kadar revaçta olurlarsa olsunlar, uzun süreli itibar da görmediler.

Aslında dalkavukluk zor zenaattır. Özellikle tarihin bazı dönemlerinde çok daha zordu. Mesela -eski Yunan tarihçilerinden Diodore de Sicile'in kaydına göre- bir zamanların Habeşistan Imparatorları savaşta kollarını, bacaklarını, gözlerini kaybedince saray dalkavukları da aynı uzuvlarını kestirir ve tıpkı imparator gibi kör, çolak, yahut topal olurlarmış. Böylece imparator hazretlerine sadakatlarını ispat ederlermiş.

Bu sadakat gösterisi sürseydi Ankara'nın ne hale geleceğini düşünebiliyor musunuz?

Dalkavukluğun püf noktası liderin duymak istediğini söylemek, dobra dobra konuşmaktan şiddetle kaçınmaktır.

Fransa Kralı Ondördüncü Louis bir gün dalkavuklarından birine sormuş:

"Kaç yaşındasın?"

Dalkavuk yerlere kadar eğilerek şu cevabı vermiş:

"Emrettiğiniz yaştayım Haşmetmeab. "

Yine Fransa'da imparatorun böbrek sancısı tutsa, dalkavuklar da sancılanmış gibi yapar, kıvrım kıvrım kıvranırlarmış.

Ama tabii her meslekte rastlanan değişimlere zamanla dalkavukluk mesleği de uğradı. Lider böbrek sancısı çekiyor diye artık hiçbir dalkavuk sancı çeker gibi yapmıyor. Daha "çağdaş" yöntemler bulundu. Şimdilerde dalkavuklar, dalkavukluk ettikleri kişileri göklere çıkarırken, buna gerçekten inandırıyorlar. Yani dobra dobra değil sinsi sinsi mesleklerini İcra ediyorlar. Hatta dalkavukluk bir meslek olarak İcra edilmiyor da mesleğin, ya da makamın teminatı olarak kullanılıyor. Böylece işin içine mürailik de karışıyor ve eskisinden tehlikeli bir hale geliyor.

Dalkavukluğun bağımsız meslek olduğu yıllarda dalkavuklar büyük bir tehlike teşkil etmiyordu. Zira lider dahil herkes dalkavuğu tanıyor, davranışlarına ve sözlerine fazla aldırmıyorlardı. Ne zaman ki, dalkavukluk resmen meslek sayılmaktan çıkıp makam-mevki muhafazasının teminatı oldu, işler karıştı. Artık liderler çevrenin ne zaman dalkavukluk yaptığını, ne zaman samimi kanaatını açıkladığını kestiremiyor. Bu yüzden de hatalar zincirinin sonu gelmiyor.
__________________
aydemir.
PİLOT isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 24. October 2008, 01:33 PM   #2
PİLOT
Uzman Üye
 
PİLOT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Bulunduğu yer: BURSA
Mesajlar: 228
Tesekkür: 17
40 Mesajina 62 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
PİLOT is on a distinguished road
Standart

27 Mayıs Darbesi sırasında tanınmış bazı hukukçuların darbeci generallere, karşısında elpence divan durup "Siz emredin paşam, biz hukuka uydururuz" demeleri meşhurdur. Bu anlayış çerçevesinde Yassıada'da "Yüksek Adalet Divanı" adıyla kurulan mahkemede bir başbakan (Menderes) ve iki bakan (Dışişleri Bakanı rahmetli FatinRüştü Zorlu ile Maliye Bakanı Hasan Polatkan) asılmıştır. Bu olay dalkavuklu ğun hukuka bulaşması halinde meyd gelen mahzurlara çok çarpıcı bir örnektir.

Meşhur sözdür; "Şeyh uçmaz, mürit uçurur" derler. Bizde, üç dalkavuk bu müritler de şeyhleşip uçuyor artık!

Vaktiyle gariban bir dervişin yolu kuraklıktan ekinleri mahvolan bir köye düşmüş. Tam o sırada da halk yağmur duasına hazırlanıyormuş. Gariban dervişi aralarına almışlar ve yağmur duasına başlamışlar. Yağmur yağmaya başlayınca dalkavuk mizaçlılar öyle bir övmeye bamışlar ki gariban dervişi, kerametine kendisi de inanmış. Ve bir gurur heykel gibi dikilip önlerine, sormuş:

"İsterseniz biraz da kar savurtturayım.

Siyasetçilerimiz epeydir kar savutturuyor, biz de avuçlarımız patlayıncı kadar alkışlıyoruz.

"Şak şak şak..."

Aydın beğendikçe alkışlar, halk aklı aldıkça beğenir"miş. Dalkavuk ise beğense de beğenmese de alkışlar.

Siyasi parti mitinglerinde bulunmuşsunuzdur. klabalığın şurasına burası yerleştirilen üçerli-beşerli gruplarda kürsüdeki adam cümlesinin ortasında yken başlarlar alkışa: Şak şak şakL.

Kürsüdeki adam alkışları duyduça coşar:

"Biz bu memlekeıiii...

Bırakmazlar ki cümlesini bitirsin... Şak şak şak!..

Alkışlar nezle gibidir, çabuk bulaşır. Bir kalabalıkta biri yerli-yersiz el çırpmaya başlarsa, hemen bir alkış, bir kıyamet kopuverir. Kürsüdeki politikacı da bu "bile bile lades"e kendini kaptırır. Seçmenlerinin hoşuna gideceğini düşündüğü ne kadar slogan biliyorsa, arka ar aYa atar, ne kadar vaad varsa yapar. Vaadleri arka arkaya dizdikçe alkışlanır, alkışlandıkça kabarır ve kürsüden bir baba hindi azametiyle inip vatan kurtaran aslan pozlarında birkaç şakşakçının alkıştan kızarmış ellerini sıkıp iktidara yürür. Büyük sorun da işte o zaman başlar. İktidarda tüm büyüler bozulmuş, gerçeklerin saltanatı başlamıştır. Alkışlar artık kulağa hoş gelmemektedir. Fakat alkışçılar alkışlayacak başka birini çoktan bulmuşlardır: Şak şak şak...

Dalkavukların en önemli görevlerinden biri de efendilerini rahatlatmak, sıkıntıya sokmamaktır. Liderin görevi ise dalkavukların etten-kemikten oluşturduğu duvarların arkasını görmeye çalışmaktır. Bunu da sıradan liderler değil, Sultan Dördüncü Murad gibi çelik iradeler başarabilir.

Bağdat Fatihi Sultan Dördüncü Murad onbir yaşlarında Osmanlı tahtına çıkıyor. Arkasında Genç Osman gailesi, önünde ise Yeniçeri Ocağı'nın serkeşlikleri var. Devleti ne padişah yönetiyor, ne de "padişah naibi" sıfatını taşıyan annesi: İpler fiilen Yeniçeri ağalarının elinde.

Bozulmuşluğun gayyasında çırpınan Yeniçeri Ocağı, devlet düzeniyle birlikte kendi düzenini de yeniden inşa ede cek güçte bir himmet eline muhtaç, ocağın serkeşliklerine dayanamaz hale gelen Istanbul esnafı bıkkın,yılgın, perişan...

Genç padişah, annesinin ve ordunun zoruyla sadrazam yaptığı Recep Paşa'ya ahval-i sual ettikçe, pembe tablolar çıkarılıyor önüne, herkesin hayatından ne kadar memnun olduğu anlatılıyor. Bazı kötü örnekler zikredecek olsa, ağzı annesi tarafından kapatılıyor hemen: "Sen bu işlerle kafanı yormıa aslanım, bir an önce büyümeye bak, sadrazamın ve ağaların devletini

gül gibi idare ediyorlar. " Bu gülün bol dikenli bir gül olduğunu ve toplum düzenini delik deşik ettiğini Dördüncü Sultan Murad biliyor ya ne çare; yaşı küçük olduğundan eli mahkum. Çaresiz büyümeyi bekleyecek... Derken delikanlılık çağı. İlk irade imtihanları ve tebdil çıkma denemeleri... Genç hünkar sık sık kıyafet değiştirip İstanbul'da dolaşmakta, bununla da yetinmeyerek "ayak divanı" denilen halk divanında halkıyla yüz yüze konuşmaktadır. Artık sarayın taş duvarlarıyla birlikte etten-kemikten oluşan dalkavuk duvarını da aşmıştır. Böylece gerçek durumu kavramış, sonuçta annesi Eski Saray'a, Yeniçeri baskısıyla sadra zamlığa getirdiği Recep Paşa ise cellata gitmiştir.

Osmanlı Devleti'ni o günlerde yıkılmaktan kurtaran saik, genç padişahın bu çıkışı oldu. Halkla bütünleşmesini bildi ve halkı arkasına alarak Yeniçeri ocağı'nı tekrar hizaya getirdi.

Gerisi malum: Adeta yeniden inşa ettiği ordusuyla Bağdat fethini gerçekleştirdi...

Türkiye'nin bugünkü ihtiyacı Sultan Dördüncü Murad değil, karşısında Sultan Dördüncü Murad, ya da Sultan AvcıMehmed.. kim olursa olsun sözünü sakınmayan Abdullah Efendi'lerdir.

***

Mehmed devri hocalarından bir gönül eri. "Dördüncü Avcı Mehmed devri" demek, gerileme vetiresine giren imparatorluğun feryad ettiği devir demektir. Gün geçmez ki, serhadlerden acı haberler gelmesin. Ay geçmez ki, Osmanlımülküne bağlı kalelerden bir kale düşman eline geçmesin. Kısacası o günler hicran günleridir.

Bereket versin devlet bugünkü gibi "kaht-ı rical"de değiL. En azından İstanbul Kürsü Vaizi Abdullah Efendi var.

Bir cuma günü padişahın "Gelsün Davutpaşa Cami-i Şerifi'nde va'z u nasuhat itsün, müstefid olalım" davetine icabet edip Davutpaşa'ya gidiyor. Cuma sünnetinden sonra hUtbeye çıkıyor. Ağlayarak konuşmaya başlıyor:

"Ey ümmet-i Muhammed! Devlet sahipsiz kaldı. Şehir ve kalelerimiz bir bir küf far eline geçti. Müslümanın canı, malı, ırzı, namusu pay-mal oldu. Camilerimiz kiliseye döndürüldü. Günahlanmıza tövbe edelim. Secdeye kapanıp, gözyaşlanmızdan yerde çimen biıene kadar ağlayalım. "

Cemaat de ağlamaya başlamıştır. Abdullah Efendi, doğrudan padişaha dönüyor:

"Hay padişahım!" diye gürlüyor, "Nedir bu hay-huy, nedir bu nefs-i emmareye uymalar? Niçün gaflet uykusundan uyanmazsınız? Bilin ki şimdi avlanma zamanı değil, ağlama zamanıdır. "

Sultan Avcı Mehmed bu çıkıştan sonra İstanbul'a dönüyor, ordusunun başına geçip bizzat sefere çıkıyor.

Osmanlı'nın tabii uzantısı olan toplumumuzun bugün de Abdullah Efendi'lere ihtiyacı var. Birbirleriyle kavga eden siyasetçilerimizi "Kavga zamanı değil, el ele verip memleketi kurtarma zamanıdır" diye uyaracak gür bir sese muhtacız.

Merak etmeyin, bulacağız. Bu toplumda ne dalkavukların nesli tükenir, ne de Abdullah Efendi'lerin... .
__________________
aydemir.
PİLOT isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
dalkavuk, dalkavukluk, değişmeyen, moda, uçurur, zor meslek, şeyh uçmaz


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:29 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam