hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > AİLE VE AİLE HAYATI > Evlenme ve evlilik

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 31. March 2014, 04:57 AM   #41
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sayın Hasan Akçay.

O konu, verdiğiniz link ile sınırlı değil. Meselâ:

http://www.hanifdostlar.net/forum_po...546&PN=9&TPN=1

Burada bazı silinmeler, çıkartmalar yapılmasına rağmen 426 sahife daha var ki bu konuda değişik başlıklar altında birkaç yazı daha yazılı. Siz tüm sayfalarda olmasanız bile konu bütünlük itibarı ile, biraz abartılmış olsa dahi, lafın gelişi l.000-(bin) sayfa. Her ne ise .....

Bu konular, hele sizin gibi oynak bir beyin ve bakış açısına sahip biri ile müzakere edilmeye kalkışılırsa.... bitmeyen senfoni.....

"khaos" arkadaşın isteği üzere ben konuya girişecektim ki; siz pırrrr.....

Eh... Benim de tadım kaçtı.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (31. March 2014 Saat 05:01 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12. April 2014, 10:46 AM   #42
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Bu konuda Bakara 35. ayete de dikkati çekmek gerekir.

Dikkat etmişseniz konuşma hayatında ve diğer dinler literatüründe geçen "Havva" ifadesi Kur'an'da geçmez. Kur'an'da geçen "Adem ve eşi" ifadeleridir. Bu yönde gösterilecek ayet Bakara-35. ayettir. Maalesef ki parantez içerisinde diğer dinlerin etkisinde kalarak "havva"" eklenmiştir.

Bakara-35: "Biz, Ey Adem! Sen ve EŞİN (Havva) beraberce cennete yerleşin......."

Evet "havva" ifadesi "Yahudi dininden" esinlenerek ayete ve dolayısı ile müslüman beyinlere işlenmeye çalışılmıştır.

Ayette Adem tekil olarak ifade edilmiştir. "Sen ve eşin" kelimeleri:
1- "Sen ve eşin" ifadesi, Adem'in varlığının tamamiyetini ifade eder. Yani "sen= cesedin= vücudun" ve "eşin=ruhun=canın;
2- "Eşin" kelimesi Adem gibi başkalarının haklarını çalan, Adem ile aynı zamanda yaşayan, Adem gibi hırsız takımını anlatır

1-Burada da "eş" ifadesi "karı" anlamında değildir. Yaşam fonksiyonunu yerine getirmek için birleştirilmiş iki müstakil varlık, vücut ve can. http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2616
2-Diğer anlama göre ,Adem ile dişi-erkek meslekdaş(lar)ı vardır.

Burada bizi ilgilendiren ikinci mânâdır.


Saygılarımla.
Galip Yetkin

Konu galipyetkin tarafından (21. April 2016 Saat 08:44 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 21. April 2014, 08:30 AM   #43
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Araştırma yaparken bir de şurada: http://www.kuranincelemesi.org/kadin...erine/#more-52, şu yazıya rastladım.


“ma meleket eymanukum” un kapsamı üzerine…
Kur'an'incelemesi

Şu ana kadar ortaya çıkan sonuç; “ma meleket eymanukum” ifadesinin genellikle "cariye" olarak çevrildiği idi. Bu çevirilerin yanlış olabileceğini ilgili ayetlerle karşılaştırmalı olarak ilgili yazılarda tartışmaya çalıştım.

Fakat tabi akla şöyle bir soru da geliyor. “Savaş esiri kadın” olarak algılayabileceğimiz durum hiç olmamış mıdır veya hiç olmayacak mıdır, yani bizim bildiğimiz cariyelik müessesesi ile alakalı Kur’an hiç mi düzenleme yapmamıştır? İşte bence tam bu noktada Allah’ın neden belirli bir kelimeyi değil de “ma meleket eymanukum” gibi bir ifadeyi kullanmış olabileceğine dair bir fikir elde ediyoruz.

Şimdi daha önce de değindiğim aşağıdaki çeviriye dikkat:

NİSA 36. Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya,ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez. (Diyanet Vakfı Çevirisi)

NİSA 36. Yalnız Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi şerik yapmayın. Anneye, babaya, akrabalara, yetimlere, fakirlere, yakın komşulara, uzak komşulara, yol arkadaşına, garip ve yolculara, ellerinizin altındaki (köle, cariye, hizmetçi, İŞÇİ) lere de güzel muamele edin. Bilin ki Allah kendini beğenen ve övünüp duran kimseleri sevmez. (Suat Yıldırım çevirisi)

Aşağıdaki çeviriye de lütfen dikkat ediniz:

RUM 28. Allah konuyu size kendinizden misal getirerek anlatıyor. Size rızık ve servet olarak verdiğimiz şeylerde, meşrû şekilde sahip olduğunuz, (ma meleket eyman”) üzerlerinde meşrû haklarınız ve otoriteniz, kendileriyle düzgün insanî münasebetleriniz olan köleleriniz, câriyeleriniz, işyerlerinizde çalışan sözleşmeli işçileriniz içinde hiç ortağınız var mı? Servetinizi tasarrufda siz, onlarla kendinizi eşit sayar mısınız? Birbirinizden çekindiğiniz gibi, onlardan da çekinir misiniz? İşte biz, ilimle ve tecrübeyle gelişmeye devam eden aklını faydalı kullanabilen toplumlar için, Allah’ın birliğini ispatlayan delilleri, birçok konunun çözümünün işaretlerini böyle ayrıntılı açıklıyoruz.(Ahmet Tekin çevirisi)


Yukarıdaki çevirilerde parantez içlerinde “ma meleket eymanukum” ifadesine sadece “cariye” diye anlam verilmemiş, köle hatta işçi, hizmetçi anlamları verilmiş. Yani “ma meleket eymanukum” çeşitli şekillerde çevrilebiliyormuş.

Peki, kimler olabilir ma meleket eymanukum; yeminlerinizin/anlaşmalarınızın hak sahibi oldukları? (veya sağ ellerinizin sahip oldukları )

Lütfen bunu düşünürken sadece Kur’an’ın ilk nazil olduğu zaman dilimindeki şartları değil, Allah’ın mesajının evrenselliğini göz önünde bulundurarak, gelmiş ve gelecek tüm zaman dilimlerinin şartlarını hesaba katın. Yoksa, cariye olarak ilgili ayetleri açıklarken “canım, şimdi cariyelik mi kaldı, o zamanmış, o şartlarda bile bakın Allah cariyelerin haklarını korumuş” gibi bir açıklama içerisinde bulunmak zorunda kalıyorsunuz ki, bu emin olun kimseyi tatmin etmiyor.

“ma meleket eymanukum” ifadesi ile BİR SÖZLEŞME İLE ( bu sözleşme yazılı olabilir, zımni olabilir) aramızda illiyet bağı bulunan herkes kastediliyor olabilir. Yani;

İnsanın nikahlı eşi (erkeğin değil, insanın)

Çocukları

Savaş esiri olup yanında barındırdığı insanlar (erkek de olur kadın da)

İşçileri

Hizmetçileri

Sayılanların hepsi ve daha fazlası “ma meleket eymanukum” kapsamında olabilir.


Demek ki, konu ile ilgili ayetleri çevirirken ön yargı sahibi olmadan ( doğru ya da yanlış cariye konusundaki bilinçaltısal/tarihsel erkek ön yargısından bahsediyorum), bir mantıksal bütünlük içerisinde, birbiriyle çelişmeyen bir yaklaşım sergilenmeli.......

Yani mutlak olarak “ma meleket eymanukum” = şudur derseniz, ilgili sözü her yerde aynı şekilde çevirmek gerektirmez mi? Neden işin içinde cinsellik varsa cariye oluyor da cinsellik dışı bir durum varsa duruma göre köle, işçi, hizmetli vs. oluyor?

Veyahut “ma meleket eymanukum” duruma göre ,önceki ve sonraki ayetlerle ve Kuran’ın bütünselliği içinde değerlendirilerek çevrilmesi gereken bir ifade olarak mı ele alınmalı?

Şimdi konunun başındaki soruya tekrar dönersek: . “Savaş esiri kadın” olarak algılayabileceğimiz durum hiç olmamış mıdır veya hiç olmayacak mıdır, yani bizim bildiğimiz cariyelik müessesesi ile alakalı Kur’an hiç mi düzenleme yapmamıştır?

Elbette ki yapılmıştır. Nisa Suresi 23,24,25 (İbn Kesir)

23.Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anaları, gerdeğe girdiğiniz karılarınızdan evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, size haram kılındı. Eğer üvey kızlarınızın anaları ile gerdeğe girmemişseniz, onlarla evlenmenizde bir vebal yoktur. Öz oğullarınızın karıları ile evlenmeniz ve iki kızkardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır. Geçmişte olanlar artık geçmiştir. Şüphesiz ki Allah, Gafur’dur, Rahim’dir.

24.Evli kadınlarla evlenmeniz de. Sağ ellerinizin sahib oldukları müstesna. Bunlar; Allah’ın size farz kıldığı hükümlerdir. Geriye kalanları ise; zinadan kaçınıp iffetli yaşamanız şartı ile mallarınızla istemeniz size helal kılındı. Onlardan yararlandığınızın karşılığı olarak kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Kararlaştırdıktan sonra, aranızda anlaştığınız hususta size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz ki Allah, Alim, Hakim olandır.

25.Sizden; hür, inanmış kadınlarla evlenmeye güç yetiremeyen kimse, inanmış genç kızlarınızdan sağ ellerinizin sahib olduklarından (alsın). Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Birbirinizdensiniz. Onlarla zinadan kaçınmaları, iffetli yaşamış ve gizli dost tutmamış olmaları halinde, velilerinin izniyle evlenin. Ve ma’ruf şekilde mehirlerini verin. Evlendiklerinde zina edecek olurlarsa; onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı verilir. Bu; içinizden, günaha girme korkusu olanlaradır. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, Gafur’dur, Rahim’dir.

Görüldüğü üzere burada açık bir şekilde “ma meleket eymanukum” un kimler olduğu birbiri ardına gelen ayetlerin bütünselliği içinde açıklanıyor. (tabi burada başka bir mesele var 4/25′in ilk başının çevirisi şu şekilde olsa mantık bütünlüğü daha fazla sağlanmış oluyor “Aranızdan her kim, içinde bulunduğu şartlardan dolayı hür bir mümin kadın ile evlenecek durumda değilse, onu, meşru şekilde sahip olduğunuz mümin bakirelerden biri ile evlendirin ”-m.esed çevirisi- Çünkü ayetin devamında “velilerinin izniyle” diye bir ifade var ki, eğer malik olan ben isem hangi veliden izin alacağım? )"

...................

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (20. April 2016 Saat 09:31 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 23. April 2014, 10:01 AM   #44
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Aynı siteden devam.

".............önce bir ayet ile başlamak istiyorum:
Nisa (4) – Ayet 3:

Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır. (Diyanet Vakfı Meali)

NİSA 4/3. Eğer, velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz; şayet, aralarında adaletsizlik yapmaktan korkarsanız bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz ile yetinmelisiniz. Doğru yoldan sapmamanız için en uygunu budur. (Diyanet İşleri Meali)

Ayeti böyle mealinden hem de parantezleri ile birlikte okuyunca neler anlıyoruz neler?

-Erkekler velisi olduğu yetim kızlarla evlenebilir..
-Haksızlık yapmaktan korkuyorsa, dörde kadar başka kadınlarla evlenebilir.
-Yine mi haksızlık yapmaktan korkuyorsunuz? O halde cariyelerinizle YETİNİNİZ…


Şimdi hemen çeviriyi mantık süzgecinden bir geçiriverelim:

Diyelim ki benim 8 tane cariyem var, herbiri de dünyalar güzeli siz deyin Victoria Secret güzelleri gibi falan… Bir de evde yetim bir kız çocuğu var…Gün geliyor şu kız çocuğuyla ben bir evlensem diyorum… Sonra karar veremiyorum, haksızlık yapmayayım en iyisi 4 tane kadın alayım diyorsun… Yok bir türlü haksızlık yapmak vesvesesinden kurulamıyorsun, “eh diyorsun ne yapayım, benim Victoria Secret güzelleriyle YETİNEYİM bari…

Bu nasıl yetinmek? Yetinmek????? Burada hata kod kelimesi : YETİNMEK

Bence çevirilerde sistematik bir hata olduğu konusunda hemen sinyal veriyor mantık….

Eh o zaman araştırmamızı biraz derinleştirelim..Hemen bir önceki ayete bakalım:


Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak (kendi malınızmış gibi) yemeyin; çünkü bu, büyük bir günahtır. (Diyanet Vakfı Meali)

Yetimlere mallarını verin, temizi verip murdarı almayın, onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü böyle yapmanız gerçekten büyük bir günahtır. (Suat Yıldırım çevirisi)

Evet.Önceki ayet yetimlerden bahsediyormuş… Yetim haklarından… O halde buradaki anahtar kelimemiz YETİM… Peki hemen dikkatimi çekti, neden 2. ayette yetim de sonraki ayette “yetim kızlar”?

İşte bu çeviriler beni oldukça huzursuz etti, kaldı ki 4/3. ayeti bu şekilde anlayıp uygulandığı tarihsel bir süreç de vardı…Bakın şu ana kadar herhangi bir Arapça gramer bilgisi gereksinimim olmadı…Yalnızca biraz muhakeme yaptım..

Şimdi biraz işin içine Arapça katalım.. Bakalım ayette geçen yetim = yetim kız mıymış?

“YETÂMÂ: “Nedîm ve nedâmâ” gibi yetîmin çoğuludur. Veya çoğulunun çoğuludur. “Yetîm” yalnız kalma mânâsına “yetem” den alınmıştır. Nitekim eşsiz inciye “dürr-i yetim” (sedefinde tek olan inci) denilir. İşte bu yalnız kalma mânâsı düşüncesi ile babası vefat etmiş olana yetim denilmiştir ki böyle yetim kalmağa da nın ötresi ile “yütm” denilir. Bundan dolayı, lugat bakımından bu ismin hakkı gerek küçüğe ve ge r ek büyüğe denilebilmesidir. Çünkü babadan yalnız kalma mânâsı kalıcıdır. Fakat örfe göre henüz kendini kurtaracak çağa ermemiş bulunanlara aittir. Bu yönden “yetim” kelimesi bir zayıflık ve özellikle akıl zayıflığı ve fikir noksanlığı mânâsı ile de ilgili d ir. Ve bundan dolayı erginlikten sonra bile rüşdünü bulamayanlar üzerinde yetim ismi, lügat ve örf açısından kalıcı olabileceği gibi, kocasından yalnız kalan kadınlara da yetim denilir” (Elmalılı)

Demek ki, ayeti “yetim kızlar” hatta “velisi olduğunuz yetim kızlar” diye çevirmek zorunda değillermiş…

Ve sizce Arapça’da neden dul kadınlara yetim denmiş olabilir? Acaba çocuklarından dolayı olmasın? Başka bir deyişle çocukları olmayan dul kadınlara da yetim denmiyor olmasın?

Şimdi söyler misiniz, hangi çeviri daha mantıklı? Yetim kızlar mı, yoksa kocası ölmüş dul kadınlar mı?

Bir de ayetin sonunda geçen cariye meselesine de girersek sonunda karşımıza bambaşka bir mesele çıkacak… Hazır olun… Muhtelif çevirilerde benim tespit edebildiğim şekilde tam 13 ila 15 kez kullanılan bu kelime orjinalinde hiç geçmiyor… Evet yanlış duymadınız böyle bir kelime yok…

Peki nereden çıktı bu cariye kelimesi çevirilerde? Genellikle “ma meleket eymanühüm” ifadesi çoğunlukla parantez içerisinde cariye olarak çevrilmiş. Türkçeye ”sağ ellerinizin sahip oldukları” şeklinde çevrilen bu ifade çoğu çevirilerde doğrudan Kur’an’da hiç kullanılmayan bir kelime olan “cariye kelimesi ile anlamlandırılmış…
Arapça bilmediğimi blogumda “neden böyle bir blog” kısmında ifade ettim. Sadece Kur’an’ı yüzünden okumasını biliyorum. Yani kelimeleri rahatlıkla tanıyabiliyorum ve elimin altında da internet ve bilgisayar gibi bir imkan var.. Hangi kelime ne anlama geliyormuş, kökeni neymiş, ne anlamlarda kullanılagelmiş, bazen zor olsa da şükür bulabiliyorum…Şimdi size bir çeviri daha vereceğim. İbn Kesir çevirisi.Sonuna dikkat buyurunuz:

Eğer yetim kızların haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız; size helal olan diğer kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikahlayın.Şayet aralarında adalet yapamayacağınızdan endişe ederseniz; o zaman, bir tane. Veya sağ ellerinizin sahip oldukları. Bu adaletten sapmamanıza daha uygundur.


Bakın bu çeviride Türkçe bağlaçlarla anlamlar katılmamış. Ve cariye kelimesi de kullanılmadan olduğu gibi alınmış. Bu haliyle ve cariye kelimesini unutarak bir daha okuyunuz…


Kur’an için asla “bu ayet kesin olarak bunu söyler” demek doğru değildir. Çünkü Kur’an her zamana hitap eden çok katmanlı bir anlam yapısına sahiptir. Fakat alimler “bu ayetten kesinlikle böyle bir anlam çıkmaz, böyle anlamayın hata olur” demekle mükelleftirler.

Kuran incelemesi org sitesinden

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (22. April 2016 Saat 12:47 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 24. April 2014, 04:26 AM   #45
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Yazarak düsünmek
istiyorum.

Nisâ 3 (Hakki Yilmaz):

Ve eğer ki yetimleriniz konusunda hakkaniyetsizlikten korktuysanız; o takdirde sizin için hoş olan, o kadınlardan (yetimlerin kadınlarından) ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâhlayın. Şâyet o takdirde de adaleti gözetemeyeceğinizden korktuysanız, bir tanesini ya da yeminlerinizin sahip olduğunu nikâhlayın. Bu, hakksızlığa sapmamanız için en uygunudur.


*

Sizin için hos olan ifadesi yanlis olsa gerek çünkü evlenmek burda, sanki yalnizca siz denen erkegi ilgilendirirmis gibi, kadini DISLIYOR.

Es almak sanki manavdan karpuz almaktir. Tik tik tik... "I-IH bu hosuma gitmedi, almiyorum." Pat pat pat... "HAH bu hosuma gitti, aliyorum."

Kadinlar karpuz degildir. Hoslanma duygusuna siz nasil sahipseniz onlar da sahiptir. "Ben sizden hoslanmadim" deyip sizi reddediverirler. Ne yapacaksiniz?

Dogrusu sizin için temiz kilinan olabilir. O kadinlar "Bir babalik daha yapip beni evlendir!" diyerek evlendirme yolunu size açiveriyor, temizliyor, kisacasi kendilerini evlendirme konusunda size yetki veriyorlar.

Ayet 4'te ayni kökten gelen TIBNE var, ki bütün meallerde mal bagislamak, mal birakmak, mal vermek diye tercüme edilmis.

Zaten ayet 3'te geçen "mâ tâbe lekum"daki tâbe ayet 2'de geçen "habîs"in zit anlamlisi olan "tayyib"den geliyor yani TÂBE temiz demek.

lâ tebbeddelûl habîse bittayyib - temizi pisle degistirmeyin.

Bu,
"fenkihû"daki harekesiz "nkh"yi dogru anlamak açisindan önemli. NKH nikahlayin demek.

Soru su:

(1)Onlari, eger hosunuza giderlerse, kendinize mi nikahlayacaksiniz ya da
... onlarin herbirini, hoslanip evet dedigi, talibine mi?
(2)O kadinlar kim?


*

yetimlerin kadınlarından ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder...

Keske bu da daha açik ifade edilseydi. Yani kimdir o kadinlar; yetimlerinizin analari mi ya da yetimelerinizin bedenen ve zihnen rüste erip (4:6) KADIN olanlari mi?


*

ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder...

Bunlar paylastirma sayilari olup o kadinlarin ikisini birden, üçünü birden, dördünü birden anlamindadir. Sayin Hakki Yilmaz da açikliyor bunu.

Ayrica bkz Dücane Cundioglu'nun burada dört kadina kadar denip SINIR mi getirildigi ya da SINIRSIZ tesvik mi ifade edildigine dair açiklamasi. http://yenisafak.com.tr/arsiv/2003/e...cundioglu.html

"İkişer, üçer, dörder" (mesnâ ve sülâse ve rubaa) deyişi 'sınırlama' (dörde kadar) anlamı içermez; tahdid ve tahsis değil bilakis teşvik ifade eder. Arapça'da "dörde kadar" demenin daha sarih yolları vardır ve açıklık gerektiren hukuk alanında böylesine kapalı bir ifadenin kullanımının ma'kul bir gerekçesi gösterilemez.

Bir diğer kullanım Fâtır 1'de geçmektedir ki bütün yorumcular orada bu deyişin çokluk ifade ettiğinde birleşmişlerdir.


Bununla ilgili
sorular:

Hangi babayigit
örnegin üç kadinla birden, üç kadinla bir arada, üç kadinla ayni anda
evlenip gerdege girebilir?

Kaldi ki bir erkegin ÇOK kadinla ayni anda evlenip gerdege girmesi AHLAK DISIDIR. Allah ahlaksizligi onaylar mi ki o kadinlar yetimler degil YETIMLERIN ANALARI olsalar dahi "Onlarin örnegin üçünü birden, üçünü bir arada, üçünü ayni anda kendinize nikahlayin!" desin?

Ya da Allah evlendirme görevini hâmiler, veliler arasinda paylastirip "O kadinlari ikiser ikiser, üçer üçer, dörder dörder, beser beser, altisar altisar... evlendirin; her birini kendi sevdigi TALIBINE verin!" mi diyor?

Konu Hasan Akçay tarafından (24. April 2014 Saat 11:13 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 25. April 2014, 04:07 AM   #46
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Hakki Yilmaz:

Ey insanlar! (Sûrenin başındaki hitap sadece Müslümanlara değil, tüm insanlara; yani topluma, kamuya, kamu yönetiminedir) Toplumdaki yetimlere karşı adalet sağlanamamışsa, yetimler mağdur durumda ise; toplanacaksınız ve yetimlere bakmakla mükellef olan kadınları ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâhlamak üzere bir kampanya düzenleyeceksiniz.

Soru:

Yetimlere bakmakla mükellef olan kadinlari
kime nikahlayacaksiniz?

Hakki Yilmaz:

onlar sizin
leriniz olacak.

Sonra?

Sonra da
ler arasında yeme-içme, barınma ve evlilik ilişkileri bakımından adaletli davranamayacaksanız, yetim kadınlardan bir tanesini nikâhlayın...

Soru:

Adaletli davranamayacaksaniz = zulm edecekseniz...
Tamam... da kim yapacak o muhtemel zulmü, siz degil mi. Yani insanlar.

Ve madem "kadinlar"in ikiserini ve üçerini ve dörderini es alip
çok esli oldugunuzda muhtemelen zulmedeceksiniz
Allah sizin zulmünüze bastan niye izin versin?

Allah
ayetleri
zulmü ortadan kaldirmak için indirir (24:32, 33:52),
zulme izin vermek için degil. (Gûya 4:3)

Çünkü
zulme izin veren de
zalimdir.

Hayir. "Insanlara Allah hiç bir sekilde zulmetmez; insanlara kendileri zulmeder -innallâhe lâ yazlimun nâse şey'en ve lâkinnen nâse enfusehum yazlimûn." (10:44)

Aci gerçek bu.

Çok esli zulme
Allah adina
biz insanlar izin veriyoruz.

Sonra da
çaldigimiz minareye KILIF uydurur gibi
abuk sabuk gerekçeler üretiyoruz.

Konu Hasan Akçay tarafından (25. April 2014 Saat 02:57 PM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 26. April 2014, 07:05 PM   #47
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Şimdi szlere daha evvelce bu sitede yazdiğim ve bir-iki kere de linkini verdiğim bir yazıyı tekrarlayacağım . link şu: http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2610

Yazı da şu:

Adak

Büyük Larousse'tan bakıyoruz:
ADAK :1- Kutsal bir güce, bir dileği yerine getirmesi için, belli bir inanç çerçevesinde yapılan vaad,......

Okumaya devamı hemen kesiyoruz. Çünkü bu tanım ve devamı Allah'la yapılan bir pazarlığı, sırf menfaat için bir alış-verişi, değiş-tokuşu, rüşveti anlatıyor. Bize uygun değil.

Bizim, Adalet ve Rahmet Sitesi'nden esinlendiğimiz ve alıntılar yaptığımız görüşümüz şöyle:

Bir isim-sıfat olan ''meryem'' Suryanca'da(Süryanice'de) ''hizmet ehli, hizmet eden, hademe", yani ''sebilullah''ı ilke edinmiş demek.

Erkeğe de kadına da isim olmuştur. Bu tür isimlendirmeler ''Sami dilleri''nde çok yapılır. Kur'an'da da bunun örneği ''ibn sebil-yol oğlu'' olarak verilen bu isim, ''insanların tümüne mülkün karşılıksız-sebil olarak sunulmasına taraftar olan, kollektivizmden-kamuculuktan yana olan'' insan'' olarak kullanılmıştır.

Araplar bir kişide bir nitelik çokça bulunursa, kişi o niteliği ile tanınır, tanıtılır ve anılır. Meryem de yetim kalmış ve Zekeriya evinde-manastırında büyümüştür. Bunun için ''meriye-eme''dir. ''Eme'' kadındır; yani topluma emanet edilmiş ''besleme'' kızdır.

Putperest olduklarından Arap toplumunda manastır ve havra gibi kurumlar oluşturulmamış-oluşturulamamış, bu nedenle de YETİMLER müslümanların evlerinde "ma meleket eymanikum" olarak aile ve dolayısı ile de toplum hayatına katılmışlardır. Bunların öz çocukların durumundan hiçbir farkları yoktur. Sadece ortak sülbden değillerdir. Evin öz kızından ayırt edebilmek için, köy kesiminde bu 'besleme-büyütme' kızlara,yani üvey kızlara, büyütüldüğü evin ikinci nesli 'eme', erkeklere de 'emmi' diye hitap eder.


İşte Meryem de beytullah denilen kollektif yaşanılan manastırda, manastırın diğer insanları gibi manastır insanlarına (birbirlerine) hizmet etmek için görev almış, birbirlerine yani manastır toplumuna ve manastıra ''hadame'' olmuş kişi-rahibe-dir ki Zekeriya Peygamber tarafından himayeye alınmış yani Yahya Peygamber'e ''eme''dir Meryem. Zekeriya Peygamber de manastırda O'na bu sebepten ''meryem-rahibe'' diye hitap etmiştir; yoksa öz adı değildir. Meryem ismi daha sonraları İsa Peygamber'in annesini tanıtmak için özel isim olarak kullanılmıştır.

Şu halde Suryanca bir kavram olan ''meriye-eme''=meryem, eskilerin deyişiyle ''Hıdemat-ı amme''ye, bu günkü ifadesiyle ammeye maişet-iaşe karşılığı, Allah rızası için, bu gün hor gördüğümüz 'boğaz tokluğuna' iş gören, fazlasını topluma terk edendir. Biz buna ''hizmet-vazife'' deriz ki bu ''İbrahim Makamı''ndan bir yer edinmektir. Bu hal Haşr Suresi'nde, özellikle 9. ayette izah edilmiştir. Adak adamak,yani kendini topluma-insanlığa adamak, nezr etmek budur.

Ensar-ensariyet; nasrani yani isar öyle bir dayanışmacilik-fedakârlıktır ki, eşitken dahi ''benim hakkım'' demez, bundan da başkaları lehine vazgeçerek, başkalarını kendisine tercih eder. İşte vazife, görev, adak anlayışı budur. (Kim bilir kaç kişi enayilik işte, diyordur. Ne dersiniz alacağına şahin-borcuna karga Liberal-kapitalizmin ''eme''leri, ''emmi''leri?). O kadar ileri bir KARŞILIKLI yardımlaşma ki, ihtiyaç içindeyken bile kendini ihmal ederek diğerlerini tercih etmektir ki ''kurban-nezr esasında budur; kendi yaşamını diğerinkine feda, adak etmektir.

Zina da, cinsel şehvet de liberalizmin ayrılmaz nitelikleridir.
Hacc'da meşar-il haramda, kadın erkek birlikte, harem-selamlık olmadan ''kurban kesilen'', yani birbirlerine kendisini feda edercesine yardımlaşarak provası yapılan kollektif yaşam, her türlü(mülk-cinsel) şehvet tutma alışkanliığını ön plana alır, ve kötülüğü işin başında önler. Her türlü tehlike ve yardımlaşma yerine rekâbet ile doğal mücadeleyi(ki her hayvan cinsi birbirini yemez) kutsayan, şehvetlerin tahriki ile üstünlük-galibiyet arayan sistemlerde cinsel şehvet-kösnüme vardır. Mülk şehveti bütün kötülüklerin başıdır. Bunun serbest bırakılması da beraberinde bütün cinsel şehvetleri-kösnümeyi de getirir.

Ama sırf mülk tutkusundan uzak yaşamayı seçen Havra-Manastır iştirak halinde mülkiyette insanlığa hizmet eden adanmış MERYEM dahi ''serbest yer''ci güruhun iftirasına uğramış, İsa peygamber'e ''piç'' demişlerdir. Mısri'de de Firavn, Yusuf ümmeti fityan ehline de zina iftirası atarak, kendini adamış kadınları sopayla kaba etlerinden sopalamış, ''piç'' dedikleri çocukları da öldürmüş, bu hengamede Musa da sepetle nehre bırakılmıştır. (Hâlâ daha aynı sebepten yapılmış Uhdud benzeri bu faciayı, yeni doğan bir köle erkek çocuğun sanki akıl kârı imiş gibi Firavn'ın yerini alacaği kehanet palavrasına bağlayanlar da var).

Manastır ehline atılan iftiranın yalan olduğu zaten İsa'nın annesi Meryem, kardeş bir toplulukta, manastırda, erkeklerle beraber iç içe çalışarak, yine de namuslu kalarak ispat etmiş, hatta Kur'an bize bırakın haramı, helâl ile bile nefsini tatmin yoluna gitmediğini, yani Zekeriya Peygamber'in evlen önerilerine karşı çıktığını hatırlatır. Demek ki kollektivizm şehvetlerin rastgele tatmin edildiği yer değil, bilakis bunun tatmin edildiği ve bütün fuhşiyatın geçerli olduğu yer, aristokrasi, oligarşi, liberalizm, kapitalizm ve benzeri sistemlerdir. Hak olan Havra-Manastır yaşam biçiminin, kendi sistemleri için tehlike olduğunun bilincinde olan geçmişin toplumları, bu yaşam biçimine iftira atarak karşı durmuşlardır. Arapça da ''Meryem''in bu niteliğine çok önem verdiği için, bu yönü ile kavramlaşmış, ''Reym'' kökünden kavramlaşan bu isim, bu iftiraya tepki olarak oluşmuştur: ''Namus ve haysiyeti üzerinde olarak erkeklerle konuşan kadın'' anlamı verilmiştir.

MERYEM:İffetli olarak erkek kısmı ile lakırdı eden kadın.

Demek ki iş hayatında erkek ve kadının ortaklığı meşru ve hak, onun eve kapatılması bahanesine sığınılarak rantla geçinmeye bahane edilmesi bâtıldır. Niçin kadın helâl olan elinin emeğini yemesin, ihtiyaç fazlasını topluma iade ederek Karz-ı Hasene yapmasın?
Niçin sosyal yaşamda kaç-göçle ve haremlik-selâmlıkla cinsel cazibe merkezi olmayı hep ayakta tutsun?
Niçin iktidarlardan iş isteyerek bir baskı gurubu oluşturarak iş yerleri açtırtıp da ekonomiye ve refaha faydalı olmasın?
Niçin bir Meryem olmasın?

Suryanca olduğu söylenen ve ''amme''ye kendini adayıp hizmet eden, üreten insan anlamı ile Arapça'daki Meryem anlamları çelişmez. Hem de ''Rami'' den türemiş ''Reymen bil mekanü''=bir yerde sabit olup ikamet etmek, yani ''İkâme'' kavramı ile özdeş bir kavramdır. Bu ise kâr için ülke ülke dolaşan çerçi-deccal zıttı bir karakterdir ki manastır ehli ve eri böyledir. Bu yer ise insanların kendilerini birbirlerine adadıkları, Yahudi'lerde Havra, Hristiyan'larda Manastır, Müslüman'larda ise Salât-Salâvat dayanışmalı sistem Mescid-El Haram-Harim (ortaklık)tır. İşte adak, bu kurumlarda, sistemlerde, kişilerin kendilerini diğerlerine adarcasına yardımıdır, salatıdır.

Bu yazıyı dikkatlice ve şu ana kadar yazılmış olanlarla, "nikah/eş" ifadeleri ve Nisa-3 ayeti ve Nisa-127 ayeti ile tartarak, irdeleyerek, mukayese ederek okuyun. Çok şeyi fark edeceksiniz.

Sayqılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (16. July 2015 Saat 07:26 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 27. April 2014, 08:03 AM   #48
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Adamlar öyle bir hale gelmişler ki, düşünce sistemleri kafalarından-beyinlerinden göç edip apışaralarına yerleşmiş, her şeyi cinselliğe bağlamışlar. Bu nedenle de Nisa-3. ayetine bu etki altında yorum getirmişler ve yetim kızlarla cinsel içerikli evlenme işlemine/karı-koca ilişkisine girişmişler ve 9 yaşına kadar kızlarla evlenilebilir diye islama bir kural yamamışlardır. Adama sormazlar mı bu yaştaki bir çocuğun "karı" olarak hali nice olur diye.

Bu yetimleri korumacılık değil , sübyancılıktır. Bu herifler, daha bir sene olmadı, ölülerle bile cinsel ilişkiye olur verdiler.

Şimdi soralım.

Bütün yetimler kız çocuğu muydu?.........

Sübyan kızları "karı olarak" nikâhlarlarken, erkek yetimleri ne yapacaksınız?........

9 yaşından küçük kızlar ne olacak; beşik kertiği mi yapacaksınız?......

Nikâh bir akit olduğuna göre küçücük çocuklarla bu akti nasıl yapacaksınız?.......

Yetim erkekleri de karılarınıza mı nikâhlayacaksınız?.......... Veya kıçlarına bir tekme vurup,sokağa mı terk edeceksiniz?......

Yoksa karılarınız mı onları nikâhlayacak, yani "koca" olarak, "koca üstüne koca" mı alacak...... Bunlardan(erkek yetmlerden) çevirilerde hiç bahsedilmediğine göre, bunları yok mu sayacaksınız?.......

Beraberlerindeki kızları "karı-eş" diye alıp-el koyup-nikâhlayıp- kadınlarını sokağa mı terk edeceksiniz......

Mealcilere göre de öyle yapmışlar; bu nedenle de Peygamber'den "yetimlerin kadınları" hakkında fetva istemişler:-"Bu fazlalıkları ne yapalım?" demişler de Nisa-127. ayet inzal olunmuş.

Mealcilerin 127. ayete verdikleri mânâ ile ilk 10 ayet karşısında şöyle bir soru ortaya çıkıyor: Acaba nikâhlanma akdi çocuklarla değil de o yetimlerin kadınları olan (anneleri, annesiz olup da teyzeleri, annaneleri, babaneleri........ tarafından bakılabilirler) kadınlarla mı yapılmış olmalı, yapılmalı?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (22. April 2016 Saat 12:21 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 28. April 2014, 09:08 AM   #49
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Yukarıda "Adak" yazısının içeriğinde anlatıldığı gibi,Arap toplumunda Müslümanlık öncesi ve sonrası Yahudilerin havrası, Hristiyanların manastırı gibi kurumlar oluşturulamadığından, İslam dini, bakım ve gözetime muhtaç "kişilerin/yetimlerin" aileler içerisinde ve de uygun iş yerlerinde çalıştırılarak,meslek sahibi yapılarak Haşr-9'a göre sosyal bir güvenceye kavuşturulmalarını istemektedir. Bu yönde Nisa-3 ayetinde "temiz olan kadınlar" ifadesi dikkati çekmektedir.

Kim Bu kadınlar?

Burada şu hususa dikkat çekilmelidir: meallerde kullanılan ifadeler(temiz/lekesiz, helal, uygun ....gibi) kadınları lekeleyici, yerinde olmayan ifadelerdir. Burada kulanılan "temiz" ifadesi "çocuksuz" karşılığı" da olabilir; malı mülkü olmayan anlamına da gelebilir. Bu anlayışa bağlıdır. Daha doğrusu "temiz" kelimesine vereceğiniz mânâya ve de Nisa-3 ve Nisa-127. ayeti anlayışınıza bağlıdır.

Aksi taktirde o tanımları taşımayan kadınlar gene sokakta, aç-bilaç kalır ve yaşamını devam ettirebilmesi için böylece o ortama itilir, o ortamda yaşamasına sebep olunur. Özellikle bu kadınların gözetilmesi gerekir. Biliyoruz ki İsa Peygamber de zina yaptığı iddia edilen kadını himayesine almıştı.

Fakat burada esas olan, kadın karşılığı olarak kullanılan "nisa" kelimesine vereceğiniz mânâdır. Nisa "kadın" anlamında değil "iş" anlamındadır. Dolayısı ile Nisa 3'deki "temiz" nitelemesi yetime verilecek işin niteliğidir.
Nisa-127. ayete göre burada "yetimlerin işi" bakımından haklarına dair fetva istenmektedir. Ve:
"Yazılmış olan haklarını(Nisa ilk 10 ayet) vermek yerine onlara, nikahladığınız yetim kızlar ve zor durumda bırakılan çocuklara ve bunlar haricindeki yetimlere, adaletli davranmanız yüzlerinize okunuyor."
diye, soranlara ikaz yapılıyor. Demek ki yetiştirilmek yerine kız çocuklarla evlenilerek, diğer çocuk ve yetişkin kadın ve erkek yetimler de uygunsuz durumlar/hayat şartları nedeniyle zulüm altında tutuluyorlar

Ayette geçen "ikişer, üçer, dörder" ifadesi de olanaklara göre miktar yanında birer tane ister ikişer tane vs.. olarak bölüşülsün, "acele edilmesi"ni, "çabuk davranılması"nı da anlatır. Çünkü o insancıklar aç ve tehlikede. "Aç ve açıkta kalmazsınız" diyen Allah yarattıkları insancıkların dilenmesini, aç-bilaç kalmasını, kötü emellere alet edilmesini istemiyor: toplumun salatı-karşılıklı yardımlaşmayı- ikâme etmesini istiyor.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (22. April 2016 Saat 01:24 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 28. April 2014, 06:39 PM   #50
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Evvet.

"Hışşşt!
Bana bakın!
Haydi oğlum!
Zamanımız kalmadı!
Üçer-beşer ne bulursanız kapıp getirin!"

size ne ifade ediyorsa,

ayetteki "ikişer-üçer-dörder ifadesi de o. Yetimler hakkında duyulan kaygıdan dolayı ecelecilik.

Bu acelecilik, "evlenme, nikâhlama, eş alma" olarak geçen ifadeler erkekler kadar kadın müslümanlar için de geçerli oduğundan, aile hukukunu ilgilendiren değil, iş hukukunu ilgilendiren bir nevi "karşılıklı hizmet sözleşmesi"dir. Fakat bu sözleşme öyle bir sözleşmedir ki, "hizmetli" ailenin bir ferdi, kadın ise "eme, erkek ise "emmi"dir. Yani eskilerin ifadesiyle "nevi şahsına münhasır" bir sözleşme. Hani bazı Türk filmlerinde her bir şey kendisinden sorulan bir "arap bacı" vardır. İşte O. Veya "Kahya" dediğimiz kişinin görevleri ile yüklü erkek kişi. Bu kişilerin ve çocuklarının diğer fertler seviyesinde ihtiyaçlarının giderilmesi de vardır ki bu da "ecir"dir. Ya "aynen(yiyeceğini, giyeceğini mesela ayakkabısını alırak veya alması için parasını vererekl, vs'ini karşılayarak)", veya belirlenmiş ücret/ecir olarak, veya orantılı olarak ikisini birden verirsiniz

"Yahudilerdeki "drahoma"dan esinlenerek "kişisel menfaatlenme"yi gerekli kılan, islami prensiplere aykırı "başlık parası" diye yanlış nitelenen "Mehr", kadınları "karı" olarak değil de ticari bir mal gören bir zihniiyet hakimiyeti getirmiştir meallere ve dolayısı ile de islami hayata. Kim istenen başlık parasını verirse malı "karı" olarak götürür.

Daha fazla veren olursa?....

"Karı pazarı" açılır ve rekabet ve pazarlık başlar

Ondan sonra da karı dövülür de sövülür de hatta öldürülür bile. Çünkü parası verilip satın alınmıştır. "Karı" değil, "mal"dır o, aynen köylünün ineği gibi. Kadınlar da bunu kabullenmiş:"Kocam değıl mi? sever de, döver de" anlayışı hakim olmuş, o kadınların kişilikleri Bakara-104'e aykırı olarak yok edilmiş, İslama darbe vurulmuştur.

İslama aykırı bir uygulama olduğundan başlık parası/alım-satım bedeli diye yanlış anlamlandırılmış "mehr'i" zekattan düşemezsiniz Çünkü bireysel zenginleşme aracılığını ve amacını taşır ve zekattan çalınmış, kaçırılmış bir paradır; İslam'a da aykırıdır. Esirler bile bırakılırken para alınmazken sen damat denilen elin adamına kızını para karşılığı ......
Lütfen şuraya bakar mısınız: http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2935&page=4

"Mehir" maharet, beceri, yetenek mânâsındadır.
Mehir için şuraya bakınız:
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=3334
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=215&page=2

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (22. April 2016 Saat 04:38 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
akid, akıl, evcilikmi, evlenmek, evlilikmi, ihanet, islam, medeniyet, nikah, sadakat, sorumluluk, sözleşme, ırk


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:00 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam