hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > HUKUK > Hukuk > Şeriat

 
 
Seçenekler Stil
Alt 24. October 2011, 09:16 AM   #1
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart Şeriat

Hak ve Batıl Şeriatlar.-1-.
(Sosyo ekonomi politik yönden bir bakış)


Şeriat, vahili dinlerde vahinin kendisidir ve kendini tanımlaması ve ilkelerinin yoruma muhtaç bir format içermesi kendi özelliğidir. Vahisiz dinlerde ise yine kendisinin kendince bir şeraiti(felsefesi) vardır. Bu ya geleneğin kendisi, ya bir kâhinin oluşturduğu ilkelerin bütünüdür. Mesela Bakchos dini elbette ki kendince bir felsefe(şerait) taşımaktadır. Onun hayata yansıtılmasındaki ayinler, merasimler, içki içen kadınların o gece evlerini terk ederek birlikte çırılçıplak şölen yapmaları ve davranışlarının, hayat tarzlarına yansıyan açıklama ve uygulamalarının tümü onun din ve mevzuatıdır.

Vahili dinlerde bu, dua ve sosyal davranış felsefeleri vahiyle bildirilen dinin felsefesi, iyi kötü tanımları v.b. bütün üst ve ilk ilkelerine şeriat; bunun insan yetisi ve mizacına göre yorumlamasına din veya mezhep, davranış alanına yansıyan ahlak ve hukuki düzenlemelerine de mevzuat denir.

İşte bu şeriat'lerden dinler ve boş(batıl-boşuna çabalar, boş şeylerle oyalanmalar) dinleşmeler arasındaki farkın farkındalığı için ''HAK'' nedir bilinmelidir

"Hak din"le neyi kasdederiz?

Bu Allah indindeki geçerli dindir. Öyle ise öncelikle Hak kavramına ağırlıklı olarak hangi anlamlar yüklenmiştir?

Burada toplanan ve anlatılan mânâların bir kısmı Kur'an ayetlerinde ”Hak” kavramının geçtiği yerlerden esinlenerek verilmiştir. Eksiği fazlası olabilir. Ama durum böyledir. Bunu Osmanlıca ansiklopedik sözlükten verelim.

HAK(HAKK)(Batıl’ın zıttı):
1-Doğru, gerçek. Vacip ve lazım olan. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salâhiyeti. İktidarı, bir şey üzerindeki malikiyeti.
2-Dava ve iddia.
3-Hakikate uygunluk.
4-Geçmiş harcanmış emek, pay, hisse.
5-Münasip.
6-Din İslamiyet.
7-Kuran.
8- Vukuu vacip, geleceği şüphesiz olan.
9-Kıyamet.
10-Mahz-ı hakikat.
11-Yapacağını yalansız yapan kimse.
12-Musibet.

Öncelikle Mahz-ı hakikat deyimindeki Mahz kavramı hakkında bilgi vererek detaya girelim,

Mahz:1-Safi ve halis. Katıksız. Sırf.
2-Hulus ile muhabbet.
3-Ta kendisi.
4-Sadece.
5-Su katılmamış süt.

Mahz-ı Edep:
Edebin ta kendisi Sırf terbiye ve edep.

Mahz-ı Hikem:
Akıllığın ve filozofluğun ta kendisi. Hikmetlerin ta kendisi.-

Bilindiği gibi filozofluk sofistliğin zıttıdır. Sofist yalanlarla toplumun aklını çelerken, filozof hakikatin arayıcıdır. Zaten bu kavram ortadoğuda gelişerek Yunana gittiği bilindiğine göre, Filozof kavramı Sâmi dilleri kökenli, muhtemelen Süryanca’dan geçmedir. Anlamını ise Fi-Lâ-Sofu kavramında aramak gerekir. Sofu ise, Ehl-i Suffa’nın zıttı olup, hakikat arayıcısı değil, ham sofu, aklını kullanmayan, ağızdan dolma tüfek gibi ağzına ne konulmuşsa onu tekrarlayan tutucu anlamına geldiği veya sofist anlamını taşıdığı için “Lâ” olumsuzluk eki getirilerek sofu olmayan, aklederek tedebbür eden tahkiki iman sahibi akıllı insanlarla isim olmuştur. Selam ona İbrahim de kendisine tam hidayet edilmeden önce böyle bir fityan mensubuydu, filozof ve akıl sahibiydi.

Hak kavramının anlamların birisi de vücubdur. Vâcip, dinin mükellefiyetleri arasında geçen ve ''Farz''a denk bir kavramdır. İkisinin de etimolojik incelemeleri bize, özel girişimin değil kamunun semirmesi gerektiğini, bir kimsenin ayrı, özel gedik(su içme yeri, rızık elde etme kaynağı) edinmeyip kamuya maişet karşılığı çalışmayı tavsiye eden kavramlar oldukları anlaşılır. Zaten bunun için Hakk kavramının 4. sıradaki anlamı “Geçmiş emek, harcanmış emek pay hisse” anlamları kavramın içinde bulunmuştur. Hatırlarsak, ''insana ancak çalışmasının karşılığı vardır'' şeklindeki Kur'an ayetlerinin anlamlarından birisi de herkesin helâl olacak kazancı, ancak canlı emeği beden gücüyle elde ettiğidir. Kullandığı vasıtanın, sermayenin, işletmenin getirdiği ekstra kazanç kendisine helâl değildir. Bir farkla ki, içinden kendisinin ve bakmakla mükellef olduklarının mutedil masraflarını almak kendisine helâldir. İşte hak kavramının bir anlamı da hisse ve payların, sermayenin ve işletmenin tüm geliri değil, bir kimsenin işletmesi varsa oranın kazancından kendisine helâl olan şey, onun bedensel çalışması piyasada ne getiriyorsa odur. Diğer kısmı olduğu gibi hazineye vergi olarak teslim etmesi gerekir… İşte dindar ve Allah indinde dinden dönmemiş, irtidat etmemiş, dinin içini boşaltmamış kabul edilen kimse, öyle yapan kimsedir.

Birçok Kuran ayetinde ''ihtilaf'' geçer, bu ihtilaf şirk üzerine bir inanç ihtilafı değildir. Daha ziyade sosyo ekonomi politikte sulh ve barışı sağlayan dostluk sosyo ekonomi politiğini yaşamanın şart olup olmadığı üzeredir. İslam, bu koşullara boyun eğmek liberalistçe buna isyan etmemektir. Selim, selam kavramlarının diyalektik incelemesi hakikati bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. İyi manalar Salihlere, kötü manalar Bağı’lara gitmektedir.

Allah indinde din İslam’dır diyen ayetteki kimlik, ''Müslüman''ım diyenin kimliği değil, bu, sosyo ekonomi politiği ifade ile, Kur'an sosyo-ekonomi politiğine aykırılığı ortadan kaldıran kimliği tanımlamaktadır. Faiz, borsa, borç musibetine son vermektir. Çünkü Bağı(şakilik) hasetle birliktedir; hatta bu kavramın anlamları içersindedir. Haset ve kinle motive olmayı gerektiren sistem ise liberalizmdir. Bu fitne üreten bir sistemdir. Öyle ise buna son vermeden ve sureti haktan görünen hem İslam hem de liberalist olanların (münafıkların) yönetim ve ekonomiden uzaklaştırılarak her alanda müsavat ve sadakat üzere yaşayan insanların sistemini kurmadan “Din Allah’ın” olmaz.

“Allah indinde din İslam’'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki azgınlık/HASED/hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerine nankörlük edenlerse bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur”.(Ali İmran–19)

Din amel açısından ödenmesi gereken borcu ödemektir. Öyle ise insan, yaşamında siyasal, sosyal ve ekonomik sistemlerde, hased içirmeyen bir düzen içinde yaşamak zorundadırlar. Toplumun zıtlar savaşına, doğal mücadeleyle rızık edinmeye sürüklenmesinde birinci etken ''hased''dir. Her sınıflı toplum ve günümüz liberalizm-Kapitalizmin temel dayanağı olan bu habis koşulun gerekli olduğu asimetrik sistemleri göz önüne getirelim: başarılı olanların en hâsidleri, en kindarları, en haksızlık edenleri, en girişkenleri, en arsız ve yüzsüzleri, en hayâsız ve en insafsızlarıdır. Zaten haksızlık da, insafa sığmaz işler yapmak değil midir? Oysa İslam sıdk üzere inmiştir, doğruluk dinidir. Kapitalizmde ise doğruluk yoktur, sistemin niteliği gereği doğruları yaşayamazlar. Neden dağ-taş reklâm dolu? Çünkü cebinize girecek paraya göz dikmişlerdir.

İhtilafın kökeninde ''hakikat ehli'' sıddıklara karşı, hak dinin içini boşaltarak batıllaşması yönünde tavır alan, toplumun iç yapılanmasında sınıflı toplumu, doğal mücadeleyi savunan egoist liberalistlerin karşıt tavırları gözlemlenmektedir. Bu ''Bağy'' mizacı olup, hased ve kin, düşmanlık üzerine kurulmuştur. Zaten Liberalist sistem ve benzerleri düşmanlık ve hased üzere iş görürler. Bu olmazsa sistemde yaşayamazlar. Hak din karşısında bu aynı zamanda kibirlilik, cimrilik ve daha da önemlisi Sıla-ı rahimin kesmektir. Yani insani ilişkilerde samimiyet ve doğruluktan ayrılmak, yalan dolan, lafazanlıkla akılları çelme üzerine kurulmuş bir şer sistemidir. Sıla-ı rahim, esasında herkes herkesin iyiliğini isterken(Salla), bu sistemlerde onun tersine, başkasının felaketini hazırlamak, felakete uğrayanlara ''oh oldu'' demek geçerlidir. Çünkü birisinin terakkisi diğerinin helâkine bağlıdır. Bu mizaç, bağy, tâğut ve Deccal mizacı olduğu için, sıdk olan kâmil insan(İsa)-vera sahibi insanın zıttı olduğu için, Hıristiyan literatüründe buna İsa karşıtı (Anti-Christ) denilmiştir. Çünkü İsa, İnsan-ı Kamil, Mesih, oruç ehli(Takva, vera ve zühd ehli) olduğu için Mesihlik kavramı açısından da bu mizaç vera karşıtıdır. Yani ferdiyetçi, yani mülkü topluma fitne yapan, yani liberalist, yani kapitalisttir.
(Adalet ve Rahmet Sitesi'nden alıntılanıp derlenmiştir.)

Saygılarımla
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (16. August 2015 Saat 09:26 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
hiiic (24. October 2011)
 

Bookmarks

Etiketler
şeriat


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:05 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam