13. February 2013, 01:59 AM | #81 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 817
Tesekkür: 0
157 Mesajina 225 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Erkekler kadinlari koruyup gözletirler ki
kadinlar dik baslilik edip aile kurumuna bas kaldirmasinlar; örnegin baska erkeklerle yüz göz olup aileyi dagitmasinlar. Koruyup gözetmeci zihniyetin dogal sonucu: Nisâ 34’teki "vadribuhunne"den kasit, kadinlari dövün (Bursevî) dövün (Diyanet) dövün (Elmalili) dövün (Mevdudi) dövün (M Esed) dövün (S Ates) Bunda sasilacak hiç bi sey yok. Çünkü dayak bir koruyup gözetme aracidir. Analar yaramaz çocuklarini döverler; elleri dert görmesin, deriz. Hiç sasirmayin, hiç "fakat ama lakin" demeyin. Çünkü korumaci zihniyete göre kadinlar kendilerini koruyamazlar ve tipki KÜÇÜKLER GIBI yaramazlik ettiklerinde dövülmeyi hak ederler. Diyanet tesadüf degil; bursevîler, elmalililar, mevdudiler, m esedler, s atesler… tesadüf degil. Dayak, koruyup gözetmenin içinde var. Erkeklerin kadinlari koruyup gözetmesini onayladiginiz an dayaktan geçirmesini de onaylarsiniz. Oysa gerçek... bambaska. Sorumsuzca davranip aileyi dagitmaya egilimli olan, erkektir. Kadin, aileyi bir arada tutmak için gerekiyorsa zehir bile içer; aileyi bir arada tutmak kadinin yaradilisinda var. Ama siz onu koruyup gözetmek adina dövdügünüz için yaratildigi gibi yasayamaz kadin ve kadin olmaktan çikar. |
15. February 2013, 02:08 AM | #82 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Edip Yüksel ve Yasar Nuri Öztürk "dövün" diye cevirmemisler.
Nisa Suresi / 34 Edip Yüksel: Erkekler kadınları gözetirler. Zira ALLAH herbirine farklı yetenekler ve özellikler vermiştir. Nitekim erkekler evin geçiminden sorumludur. Erdemli kadınlar, (Tanrı'nın yasasına) boyun eğer ve ALLAH'ın korumasını emrettiği (onur ve iffetlerini) tek başlarına bile olsalar korurlar. İffetlerinden endişe duyduğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın ve nihayet onları çıkarın. Size itaat ederlerse onlara karşı bir yol aramayın. ALLAH Yücedir, Büyüktür. Yasar Nuri Öztürk: Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür. "Evden cikarin" "baska yere gönderin" den maksat ayrilin/bosanin olabilirdi. Cöle yada kutuplara gönderilecek halleri yokya |
15. February 2013, 02:16 AM | #83 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Edip Yüksel KAVVAM' i izah ediyor:
“Erkek yahut kadın, her kim inanmış olarak hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa, onu tertemiz bir hayatla yaşatırız. Ve böylelerinin ücretlerini, işleyip ürettiklerinin en güzelleriyle karşılarız.” 16:97 Hâl böyle iken, Allah kendi katında üstünlüğün yalnızca takva olduğunu vurgulamışken (49:13) 4:34 ayetinde bazı ilahiyatçıların erkeklerin kadınlar üzerinde gözetici olduğu, bir çok çevirinin ise erkeğin kadın üzerinde hakim/yönetici olduğu çevirisini yapması insanı hangisinin doğru olduğunu düşünmeye sevkediyor. Allah’ın yasasını kendi fikrimize uydurmak şiddetle kaçınılması gereken bir konu, bu yüzden her zaman olduğu gibi “doğrusunu Allah bilir” diyerek Edip Yüksel’in bu ayetle alakalı yazısından bir kısmı buraya yapıştırıyorum : #### Ayette geçen “erricalü QeWaMune alennisai” ifadesi, “erkekler kadınları gözetir,” yahut “erkekler kadınların geçiminden sorumludur,” veyahut “erkekler kadınlara karşı dürüst olmalıdır” biçiminde çevrilmesi gerekirken gördüğüm [color="DarkGreen"]tüm Türkçe mealler, buradan erkeğin kadınlar üzerinde otoriter olduğu anlamını çıkarmışlardır.[/COLOR] Mesela: Diyanet: erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. Süleyman Ateş: Erkekler kadınlar üzerine yöneticidirler. Osman Keskioğlu: erkekler kadınlar üzerine yönetici ve koruyucudur. Ali Bulaç: erkekler kadınlar üzerinde sorumlu yöneticidirler. Tüm meal yazarları söz birliği etmişçesine, “kavvam” kelimesini “yönetici, hakim” olarak çeviriyor. Halbuki bu kelimenin geçtiği diğer ayetlerde aynı anlamı vermiyorlar. Örneğin, aynı surenin 135. ayetindeki “kavvamine” kelimesine verdikleri anlamlar şunlardır: Diyanet: Allah için şahid olarak adaleti gözetin. Süleyman Ateş: adaleti tam yerine getirerek Allah için şahitlik edenler olun. Osman Keskioğlu: Allah için şahit olarak adaleti gözetin. Ali Bulaç: … Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutanlar olun. 4:135′ de geçen “kavvam” kelimesine “gözeten, tam yerine getiren, ayakta tutan” gibi anlamlar veren meallerimiz, neden 4:34′ de geçen aynı kelimeye “hakim, yönetici” gibi farklı anlamlar vermektedirler? 5:8 ayetinde geçen “kavvam” kelimesine de aynı şekilde “gözeten, ayakta tutan” anlamını veren meal yazarlarımız, neden kadınlar söz konusu olunca kelimenin anlamını değiştirip sertleştirme ihtiyacı hissetmişlerdir? “Kavvam” kelimesi KVM kökünden türer. Bu kökün türevlerinin geçtiği tüm ayetleri incelerseniz hiç bir yerde “yönetici ve hakim” anlamını bulamayacaksınız. Nitekim Kuran, yönetici ve hakimler için “hükkam” kelimesini kullanır (2:188) Araplar, evin geçimini sağlayan erkekler için şu deyimi kullanırlar: “Fülanün kavamu ehli beytihi” yahut “kıyamu ehli beytihi”. ### Edip Yüksel |
15. February 2013, 09:08 AM | #84 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Bir alıntı:
Aile Reisliği Kaçınılmazdır “Allah’ın, insanlardan bazısını bazısına üstün kılması sebebiyle ve ailenin geçiminden sorumlu olmalarından dolayı erkekler; kadınların yönetcisidir.” (Nisa 34) “Ey iman edenler! Kendinizi ve aile fertlerinizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun...” (Tahrim 66) İnsan, Allah’ın dünyada halifesi olmakla beraber, fıtrat/yaratılış itibariyle zayıf bir varlıktır. Dar gönüllüdür, sıkıntıda feryad eder, iyilik yapma mevkiinde olduğunda cimrileşir. İyiliğe doymaz, kötülükle karşılaştığında ümitsizliğe düşer ve perişanlık sergiler. Zulmü bitmez ve cehaletinin sonu gelmez. Hâl böyle olunca; nerede insan varsa, orada problem var demektir. İşte idareci bundan dolayı; insan hayatı ve toplum düzeni için “olmazsa olmaz” dır. Aile, cemiyetin en küçük birimidir. Bazen 3–5 kişiden, bazen de daha fazla kişiden teşekkül eder. Hatta bizim eski aile yapımızın uzantısı mahiyetinde devam eden aileler bünyesinde 10 kişiyi de geçtiği olur. Netice itibariyle; sadece aile çatısı altında değil, her nerede birden fazla insan, bir arada müşterek bir hayatı devam ettirme durumunda iseler; muhakkak sözü dinlenecek birisine ihtiyaçları olacaktır. İnsan topluluklarında; ilk sözü söylemek veya görüş beyan etmek herkese tanınması gereken bir hak ise de, “son sözü” şüphesiz (1) kişi söyleyecektir. İşte o (1) kişi; reistir, baştır, başkandır ve benzeridir. Değil 50–60 seneli hayat yolculuğu, günübirlik seyahatlerde bile, iki kişinin ihtilafa düşmemesi için, birinin diğerine uyması ve uyum göstermesi icap eder. Kaldı ki, evlilik; normalde hem süresi uzun hem de meşakkat ve çileleri bitmeyen bir beraberliktir.Ailenin geçimi, eğitimi, hukukun kollanması, disiplinin sağlanması, zuhur edecek beklenen ve beklenmeyen problemlerin çözüme kavuşturulması, sabır gereken yerde sabır, tehlikeyi göze almak gereken yerlerde cesaret, soğukkanlılık icap eden durumda serinkanlılık,… hepsi hepsi reisi gerektiren hallerdir. İşte bütün bunlardan, üstesinden gelmeye aday birisi sorumlu olacaktır ki, biz buna aile reisi diyoruz. Aile reisinin, fizyolojik dünyasının da, psikolojik dünyasının da yukarıdaki meselelerin üstesinden gelmeye müsait olması icap etmektedir. Bu kimse de normal şartlarda erkektir, babadır. Burada erkeğin reisliği, fıtrata uygun bir seçimdir. Rabbimiz de bu seçimi böylece yapmış olup, gerekçelerini de bize, konu başında geçtiği gibi açıklamaktadır:”Ailede reis erkektir. Çünkü: a.)Erkek, idari özellikler hususunda kadından üstün yaratılmıştır. b.)Ailenin geçimi erkeğe havale edilmiş bir görevdir.” İdarecilikte, hissi davranmamak, duyguları ile harekete geçmemek, refleks şeklinde mukabelede bulunmamak Ve serinkanlılığını muhafaza etmek, başta gelen hususiyetlerdir. Bu konulardaki erkek farklılıkları konusunda, istisnalar hariç tutulursa kadınlar da erkeklerle hemfikirdirler. Öyleyse; İslam aile yapısında, aile reisliği müessesesi vardır ve bunun başkanı da erkektir. Burada ne erkeğin çalım satması ve ne de hanımların eziklik hissine kapılması; bahis konusudur. Sosyal hayatta nice erkekleri, erkek idarecilerin yönetmesi bir çalım satma konusu değilse ve nice hanımların da, erkeklerin idaresi altında çalışıyor olmaları bir sınıf farkı olarak algılanmıyorsa; aile hayatında hiç de problem olmayacaktır. Aksi düşünce ve telakkiler; medyatik olduruşa gelmenin ta kendisidir. Aile, madem çatısı altında müşterek bir hayat sürülen müessesedir; burada bir yöneticinin olması kaçınılmazdır. Bu yönetici; düşünüp-danışacak sorup-soruşturacak ve bu müşterek çatı için bir yönetmelik tespit edecek ve buna uyulmasını isteyecektir ki; nizam olsun da düzensizlik yaşanmasın. Trafik nizamnamesindeki; “kırmızıda dur”, “park yapma”, “ters yönden gelme”: ikazlarını nasıl yadırgamıyorsak aile reisinin ocağın selameti için koyduğu kuralları da yadırgayamayız. Müdür ve amirinden izin almak nasıl emrindekileri küçültmüyorsa; aile reisinden izin istemek de hiçbir zaman bir onur konusu olarak düşünülemez. Bu işin başka kültürlerde, Avrupa’da ve Amerika’da nasıl olduğu da bizi hiç mi hiç alakadar etmez. Biz İslam’ın insanıyız ve sadece ailemizin değil, bütün dünyanın asayişi bizden sorulur. Prof.Dr.Osman Öztürk Ne dersiniz? Saygılarımla. Galip Yetkin Konu galipyetkin tarafından (12. April 2016 Saat 08:41 PM ) değiştirilmiştir. |
15. February 2013, 01:07 PM | #85 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Bu da Prof. Dr. Osman Eskicioglu'ndan bir izah, tam olarak kopyalamadim uzun bir yazi diye. Prof. Dr. Osman iki isimde ayni, gercekten bir tesadüf olmus. Ilk ve son Pasaji aldim. Isteyen asagidaki linkten tamamini okuyabilir.
http://www.enfal.de/oe29.htm Kuran’da "Kadınların meşru hakları kadar, vazifeleri de vardır. Erkeklerin hakları, kadınların vazifelerinden fazladır" Bakara 2/ 228 buyrulur. Ayetin orijinalinde geçen leh ve aleyh kelimeleri hak ve vazifeye delalet eder..Meseleye bu açıdan bakmayan kimseler, tercüme ve tefsirlerinde üstünlükten bahsederler. Erkek kadından bir derece üstündür, derler. Halbuki ayette i h t i b a k sanatı vardır. Yalnız kadının hak ve vazifesinden değil, aynı zamanda kocanın da hak ve vazifesinden bahsedilmektedir. Ancak erkek kelimesi birinci cümleden ikinci cümlenin karinesi ile hazfedilmiştir. Sanki ayette kadınların erkekler üzerinde haklan olduğu gibi, erkeklerin de kadınlar üzerinde hakları vardır, denilmiş gibidir. Yalnız kan ile kocanın hak ve vazifeleri arasındaki benzerlik, yapacakları işin cinsinde değil, vücub ve gerekliliğindedir. Meselâ kadın ekmek yapıp yemek pişirdi diye koca da aynı şeyi yapacak değildir.101 Ayette birbirini tamamlayan iki temel kural getirilmiş bulunmaktadır. 1- Herkesin hakkı kadar vazifesi vardır. Başka bir deyişle vazife kadar hak vardır. Yani bir kimsenin yüklendiği vazifeleri ile hakları birbirine eşit olur. Buna göre kadının erkek üzerinde hakları kadar vazifesi, erkeğin de kadın üzerinde hakkı kadar vazifesi vardır. Eğer erkek kadın üzerinde bir derece fazla hakka sahip ise yine bir derece fazla vazifeye de sahiptir. 2- Herkesin haklarının ve vazifelerinin birbirine eşit olmamasıdır. Yani toplum içersindeki fertler, eşit haklara ve eşit vazifelere sahip değildirler. Sadece herkesin hakkı kadar vazifesi vardır. Reşid Rıza'nın ifade ettiği gibi, ayetin getirdiği başka bir esas da hak ve vazifelerin örf ile tespit edilmesidir. 102 Yani fertler kendi istek ve arzularına göre hak ve vazifelerini tespit edemezler. Hak ve vazifeleri, kanun (şeriat) ve mevzuat tayin eder. Kadın, anne, eş ve ailenin bir üyesi olarak yuvada bir takım fonksiyon icra eder. Eş seçip evlenmede kadın erkek gibi aynı hakka sahiptir. "Size helal olan kadınlarla evlenin"103 ve "Bekarlarınızı evlendirin"104 gibi ayetler erkeklere evlenme ve evlendirme hak ve vazifesi verirken, "Kadın başka bir koca ile evleninceye kadar" 105 ayeti de kadına serbest bir şekilde eş seçme hakkını vermektedir. İbn Arabî bu ayeti, kadın kendisini evlendirebilir, şeklinde yorumlamıştır.106 100- Bakara 2/ 228 101- Alusi, II, 134 102- Reşid Rıza, el-Menar, II, 378 103- Nisa 4/ 3 104- Nur 24/ 32 105- Bakara 2/ 230 106- İbn Arabi, I, 198 8 - Netice Netice olarak İslam'ın kadın anlayışını özetlemek istersek şunları söyleyebiliriz. Kadın, erkek gibi Allah'ın yeryüzünde bir halifesidir. Aynı onun gibi Allah'ın emir ve yasaklarına muhataptır. Bu sebeple kadın ve erkekler hepsi Allah'ın kitabına bağlıdırlar. Ne kadınlar erkeklerin, ne de erkekler kadınların emri altındadırlar. Onun için İslam'da hukuk, hilafeti temsil vasfına dayanmaktadır. Kadın da erkek de hukuka, Allah tarafından konulmuş olan kurallara dayanarak hareket ederler. Biri diğerine muhtaç olduğu için, ikisi de bir bütün olarak, birlikte hayat yolunda yanyana yürümektedirler. Şeref, haysiyet ve Allah yanında kıymet bakamından kadınla erkek arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisinin ayrı ayrı haklan ve vazifeleri vardır. Vücuttaki uzuvlarda olduğu gibi toplumda iş bölümü anlamında kadınla erkek arasında vazife taksimi vardır. Bu sebeple çalışma alanları ayrıdır. Kadının yaptığı bazı işleri erkek yapamaz; erkeğin yaptığı bazı işleri de kadın yapamaz. Yapar diyenler sadece kendilerini aldatıyorlar. Hukuken eşit olan kadın ve erkek, iş yapma itibariyle eşit değildir. Sermaye emekle birlikte üretim yapar, kadın da erkekle birlikte çocuk yapar, besler ve büyütürler. Emek sermaye düşmanlığı fayda getirmediği gibi, kadınla erkeği karşı karşıya getirmek bir yarar sağlamayacaktır. Biz İslam'ın kadına her dinden, her hukuktan ve her felsefeden daha fazla ve uygun haklar verdiğine kaniiyiz. Kadın hakları diyenler, erkek hakları diyemiyorlar ve böylece kadınla erkeği birbirinden ayırıyorlar. Hak diyenler vazifeden bahsetmiyorlar. Bütün bunlar aldatmacadan ibarettir. Eşyayı sömürenler çevreyi kirlettiler, çevreyi kirletenler insanın kafasını ve kalbini kirlettiler, insanı kirletenler, kadını sömürdüler ve hâla sömürüyorlar. Artık bu sapık ve çıkmaz sokak yolculuğu bitmeli, kadın, kendi fıtrî yoluna ve alanına dönmelidir. |
15. February 2013, 01:30 PM | #86 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun Aleyküm! Değerli Kardeşlerim!
Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah hiçbir kimseyi hiçbir kimseden ekrem/üstün yaratmamıştır. Fadl/fazlalıklı yaratmıştır. Ekremlik/Üstünlük sadece takvadadır. İki sözcüğün de türetildiği kök harfler farklıdırlar. Birincisi "k-r-m" kök harflerinden türetilen ekrem vbdir. İkincisi "f-d-l" kökünden türetilen fadl/fazl vb dir. Hucurat;13: Ya eyyühenNasu inna halaknaküm min zekerin ve ünsa ve cealnaküm şüuben ve kabaile litearefu inne ekremeküm ındAllahi etkaküm* innAllahe Aliymun Habiyr Ey insanlar! Biz sizi, bir erkek ile bir dişiden yarattık, birbirinizle tanışasınız diye sizi uluslar ve oymaklar kıldık. Şüphesiz ki, Allah katında en ekreminiz/üstününüz, değerliniz, en takvâlı olanınızdır. Gerçekten Allah, en iyi bilendir, en çok haber alandır. Burada geçen "ekrem" sözcüğü "k-r-m" den türetilmiştir. Nisa 32 ve 34 de geçen fadl sözcüğüne bakalım mı? Lütfen farklı meallerden bakalım. Nisa;32: Ve la tetemennev ma faddalAllahu bihî ba'deküm alâ ba'd lirRicali nasıybün mimmektesebu ve linnisai nasıybün mimmektesebne, ves'elullahe min fadliHi, innAllahe kâne bikülli şey'in Alîyma "Ve Allah'ın bazınıza, diğerlerinizden fazla verdiği şeyleri temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Ve Allah'ın fazlından isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi en iyi bilendir." Nisa; 34: "ErRicalu kavvamune alen nisai bi ma faddalAllahu ba'dahüm alâ ba’din ve bi ma enfeku min emvalihim..." "Allah'ın, bazı şeyleri bazısına fazla kılması ve erkeklerin mallarından harcamaları nedeniyle erkekler kadınlar üzerine kavvamdırlar (iyi koruyup, iyi gözeticidirler)..." Burada geçen "fadl" sözcüğü "f-d-l" kökünden türetilmiştir. Üstün olarak meallendirilmesi yanlış algılara yolaçmaktadır. Kur'an'da 104 ayette "f-dad-l" kökünden türetilen sözcükler bulunmaktadır. Lütfen "fadl" sözcüğünün geçtiği şu ayetlere bakar mısınız?: 2/64-243-251, 3/152-171-174, 4/73-83-113 -175; 5/54; 10/58-60; 12/38; 24/10-14-20-21; 27/40-73; 40/61, 57/21-29; 62/4-10, 73/20, 7/39; 11/27; 11/3 Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
11. March 2013, 10:17 PM | #87 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Alıntı:
Islam'da erkek kadini zor durumda birakmamak icin, mesela uzaklarda bir yerde halledilecek bir is, alis veris, ziyaret vb. kadina yardimci olmalidir, annesinden.....komsu kadina kadar bu böyledir. Kadina bir nevi hizmet eder. Eline silah alarak veyahutta pazulariyla korumak anlaminda degil herhalde. Cünkü bir kadinin yaninda bir erkek bulunursa öyle kolay kolay kimse satasmaya girismez. Koruyucudan maksat, butler/usak olarak degilde, kendiliginden gönüllü olarak hizmet etmesidir. Isterseniz adina bodyguard deyin Günümüzde buna önem verilmis olsa, bir tecavüz olayina dahi rastlamak mümkün olmaz. Ve esasinda düsünülecek olursa, kadinin/kizin/bacinin basina gelen/gelmis/gelecek sarsintiliklardan/tecavüzlerden/sikintilardan vb. kadini yalniz basina birakan erkekler sorumludur. Eh erkek olmak da kolay degil hani bu sartlar altinda. |
|
merdem Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (12. March 2013) |
Bookmarks |
Etiketler |
suresi, vakıa |
|
|