hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > BİLİM VE TEKNOLOJİ > Bilim ve Teknik > Tıb

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 16. May 2009, 07:45 PM   #1
SARAH
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 137
Tesekkür: 11
70 Mesajina 80 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
SARAH has a spectacular aura aboutSARAH has a spectacular aura about
Standart Gözdeki teknoloji

GÖZDEKİ TEKNOLOJİ
Vücudumuz


Tıp teknolojisinin gelişmesine paralel olarak insan gözünün ne kadar büyük bir mucize olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Göz hakkında elde edilen bilgilerin teknolojiye uyarlanmasıyla da her geçen gün eskisinden çok daha gelişmiş kameralar, fotoğraf makineleri ve sayısız optik sistemler üretilmektedir. Ancak, teknoloji ne kadar ilerlese de yapılan elektronik aletler gözün ilkel birer taklidi olmaktan öteye gidememiştir. Bilgisayar destekli kameralar dahil olmak üzere hiçbir insan buluşu alet göze rakip olamaz. (1)
Gözün çalışma sisteminin kabaca taklit edilmesiyle icat edilen en yaygın optik cihazlardan birisi fotoğraf makinesidir. Gözün mucizevi çalışma sistemini kısaca hatırlamak ve ne kadar gelişmiş olursa olsun gözün en ileri teknolojik buluşlardan çok daha üstün bir yapı ve işleve sahip olduğunu görmek için bu aletin bazı özellikleriyle gözü karşılaştıralım.

FOTOĞRAF MAKİNASI
Fotoğraf makinesinde temel prensip olarak mercek, üç boyutlu dünyayı iki boyutlu bir düzleme odaklar. Görüntü, bu düzleme olduğundan daha küçük ve baş aşağı olarak düşer.
İnsan gözünün ön kısmında bulunan kornea ve daha içerde bulunan göz merceği de görüntüyü gözün içine odaklar. Gözün içi adeta bir karanlık oda gibidir, ancak bu karanlık odanın canlı olduğu unutulmamalıdır. Görüntünün baş aşağı düştüğü yer ise retina adlı dokudur. Üzerinde görüntünün oluşması açısından retina, fotoğraf filmine benzetilebilir. Retinanın görevi bu görüntüyü elektrik sinyalleri halinde beyne göndermektir.

Netlik Ayarı Fotoğraf çekilirken yapılacak ilk işlem netlik ayarıdır. Görme işleminde, etrafımızdaki görüntülerin duyarlı tabaka üzerine net olarak düşmesi için göz merceğinin görmek istediğimiz nesnenin uzaklığına göre kendini ayarlaması gerekir. Fotoğraf makinelerinde bu işlem elle, gelişmiş kameralarda otomatik olarak yapılır. Daha özel amaçlarda kullanılan mikroskop ve teleskoplarda da netlik ayarı yapılır. Her durumda bu işlem zaman alır.

Oysa insan gözü bu ayarı her an, çok kısa bir süre içinde kendi kendine yapar. Üstelik kullanılan yöntem taklit edilemeyecek kadar üstündür. Göz içinde bulunan göz merceği, çevresinde bulunan kaslar sayesinde görüntüyü retina üzerine kesintisiz düşürür. Yapısı son derece esnek olan ve kolay biçim değiştiren bu mercek gerektiğinde bombelenerek, gerektiğinde gerilerek ışığın düştüğü noktayı sabit tutar.
Eğer gözde bu ayar kendiliğinden yapılmasaydı, örneğin, bir düğme yardımı ile insan baktığı noktaya odaklama yapmak zorunda kalsaydı, görmek için sürekli özel bir çaba harcaması gerekecekti. Görüntü bir netleşip bir bulanıklaşacaktı. Bir nesneye bakıldığında görebilmek son derece zaman alacak, hayat büyük ölçüde yavaşlayacaktı.
İnsan karşısında belli bir uzaklıkta duran nesneyi net olarak görmek istediğinde, aradaki mesafeyi, merceğin odaklama ayarını ve bunlarla ilgili birçok optik hesaplamaları yapmakla uğraşmaz. Nesneyi net görebilmek için yalnızca ona bakması yeterlidir. Geri kalan tüm işlemler otomatik olarak göz ve beyin tarafından halledilir. Üstelik bütün bu işlemler yalnızca bir isteme süresi kadar kısa sürer.

Işık Uyumu
Bir fotoğraf makinesinde gündüz çekilen fotoğraf net olur. Aynı film ve makineyle gece yıldızlar ve gökyüzü çekildiğinde ise fotoğrafta hiçbir şey gözükmez. Oysa göz kapakları saniyenin onda biri zamanda açıldığında bile yıldızlar çıplak gözle görülebilir. Çünkü göz çok çeşitli aydınlanma koşullarına ve değişik ışık şiddetlerine göre kendisini her an otomatik olarak ayarlayabilir. Bunun sağlayan gözbebeği etrafındaki kaslardır. Eğer ortam karanlık olursa bu kaslar açılır, gözbebeği genişler ve göze daha çok ışığın girmesi sağlanır. Eğer ortam aydınlık olursa bu sefer kaslar kapanır, gözbebeği küçülür ve içeri giren ışığın miktarı azaltılır. Bu sayede hem gece hem gündüz görüntü net olur.

Renkli Dünyaya Açılan Pencere
Göz, görüntünün aynı anda hem siyah-beyaz, hem de renkli fotoğrafını çeker. Daha sonra bu fotoğraflar beyinde sentezlenerek normal görüntü halini alırlar.
Retina tabakasında bulunan çubuk hücreleri görülen şeklin siyah-beyaz görüntüsünü tespit ederler. Çubuk hücrelerinin bir diğer görevi bakılan nesnenin biçimini, hatlarını ayrıntılı olarak algılamaktır. Koni hücreleri ise nesnenin biçimi değil renklerini tespit ederler. Sonuçta, her iki hücreden alınan sinyallerin değerlendirilmesiyle, dış dünyanın görüntüsü şekiller ve renkler halinde beyinde oluşur.

Üstün Teknoloji
Gözün fotoğraf makinesi ile karşılaştırılması yalnızca konunun daha iyi anlaşılması için başvurulmuş bir yöntemdir. Gerçekte fotoğraf makinesi göze göre son derece ilkel bir yapıya sahiptir. Hatta gözün görüntü iletme tekniği en gelişmiş kameralardan bile kat kat üstündür. Sonuç olarak da gözün ilettiği görüntü insan yapısı herhangi bir aletin iletebildiği görüntüden çok daha kalitelidir.

Göz ve beyin bağlantısını sağlayan sinir hatları. İki organ arasında bilgi aışverişi olması ve bu alışveriş için özel hatların kullanılması son derece dikkat çekicidir. Eğer ortada bir telefon, telefonun bağlı olduğu bilgisayarlı bir santral ve bağlantıyı sağlayan telefon hatları varsa, üç varlığın birbirlerine uygun olarak ortak bir amaç için üretildiklerinden şüphe duyulmaz. Bağlanacağı santrali olmayan bir telefon, telefonu olmayan bir santral, veya ne telefonu ne santrali olmayan bir telefon hattı hiçbir işe yaramaz. Üç yapıya da aynı anda ihtiyaç vardır. Hiç kimse bu özel yapı ve bağlantıların milyarca tesadüf sonucunda kendi kendilerine oluştuğunu ileri sürmez. Fakat evrim teorisi, yukarda sayılan teknolojik ürünlerden çok daha üstün özelliklere sahip gözün, beyinin ve aralarındaki sinir hatlarının varlığını tesadüflere bağlar. Fakat çok açık görülmektedir ki beyini, gözü ve aralarındaki bağlantıları yapan tek bir Yaratan vardır.

Bir TV kamerasının çalışma prensipleri incelenirse sözü edilen gerçek daha iyi anlaşılır. TV'nin çalışma ilkesi görüntülerin değil, bir görüntüyü yeniden oluşturacak olan az ya da çok ışıklı nokta dizilerinin iletilmesine dayanır. Bu yüzden kamera karşısındaki nesne, satır denilen belirli sayıda kuşağa bölünmüş olduğu için, yayın sırasında bir "tarama" işlemine başvurulur. Bir fotosel lamba, böyle bir satırın bütün noktalarını soldan sağa birbiri ardınca görür. Hepsinin ışık durumunu değerlendirir ve sonunda bunlara dayanarak birtakım sinyaller verir. Bir satırı baştan sona kadar taradıktan sonra, bir sonraki satıra geçer ve tarama işlemi böylece sürüp gider. Bu fotoselin çalışma ritmi, bir görüntünün 625 ya da 819 satırını 1/25 saniyede tarayabilecek şekilde hesaplanmıştır. Böylece bütün bir görüntünün tamamlanması bitince, yeni bir görüntü iletilir. Bu şekilde iletilen bildirilerin sayısı çok fazladır ve sinyaller baş döndürücü tempoyla üretilir.
Gözün tüm bu anlattıklarımızdan çok daha üstün bir işleyiş mekanizmasına sahip olduğu dahası hiçbir bakım ve parça değişimine ihtiyaç duymadığı düşünülürse gözün yapısının ne kadar şaşırtıcı ve mükemmel olduğu çok net bir şekilde anlaşılır. (2)

ORTAK HAT KULLANIMI



1) Kornea, ışığın odaklanmasına yardımcı olur.
2) Retina, görüntüyü sinir sinyallerine dönüştürür.
3) Göz boşluğundaki damarlar retinayı besler.
4) Işık gözbebeğinin karanlık açıklığından içeri girer.
5) İris kasları, ne kadar ışık alınacağını kontrol eder.
6) Sclera, göz yuvarlağını kaplayan sert beyaz yapıdır.
7) Mercek, görüntüyü odaklar.
8) Optik sinirler gözü beyne bağlar.

Allah'ın üstün yaratmasının tecellilerinden olan göz, olabilecek en verimli şekilde çalışabileceği bir tasarıma sahiptir.

Ağ tabaka üzerindeki hücreler bir sinir hattı sayesinde doğrudan beyne bağlanırlar. Hücreler sinyallerini bu hatlar üzerinden beyne iletirler. Ağ tabakada bulunan 140 milyon hücreye karşılık, görme sinirlerinin sadece 1 milyon sinir hattı vardır. Yani her 140 hücreye yalnızca 1 hat düşer. Normal şartlarda bu son derece büyük bir problemdir ve bunun aşılamaması görüntünün oluşamamasına neden olacaktır. Öyleyse nasıl olur da her hücrenin sinyali beyne eksiksiz ulaşır ve görme gerçekleşir?

Soruyu cevaplamadan önce insan yapısı telekomünikasyon sistemlerinin günümüzde eriştiği son noktayı incelemek yerinde olur. Kıtalararası haberleşmede son derece gelişmiş sistemler kullanılır ve her an binlerce görüşme yapılır. Buna karşın mevcut hatlar, görüşme sayısına oranla son derece azdır. Kullanılan çok gelişmiş bir sistem sayesinde tek bir hata birden fazla konuşma yüklenilebilir. Bu konuşmaların sinyalleri sırayla yer değiştirerek hattan geçerler. Bu yer değiştirme o kadar hızlı olur ki herkes yalnızca kendisine ait bir hat olduğunu zanneder. Bir hatta her saniye yüzlerce defa bağlantının alınıp, başkasına verilip, sonra tekrar geri alındığı hissedilmez bile. Hatlardan büyük ölçüde tasarruf sağlayan bu sistem gözdeki sistemin bir kopyasından başka bir şey değildir.
Göz ile beyin arasında bulunan sinir hatları da aynı şekilde hücreler tarafından ortaklaşa kullanılırlar. Böylece milyonlarca hücreden çıkan elektrik sinyalleri her an beyne ulaşır.
Bu örnekte de görüldüğü gibi insan vücudunda son derece gelişmiş bir sistem vardır. Şimdi bu sistemi evrim teorisinin iddiaları doğrultusunda -gerçekleşmesi kesinlikle imkânsız olan varsayımlarla açıklamaya çalışalım.
Gözü oluşturan bütün tabakaların, merceğin, korneanın, göz kaslarının, beynin, beyne bağlantı yapan bir milyon sinir hattının, retinayı oluşturan 140 milyon hücrenin, göz kapağının, gözyaşının, göz pınarlarının, gözü besleyen kan ve lenf damarlarının ve içlerindeki kan ve lenfin hepsinin aynı anda, birbirleriyle bağlantılı bir şekilde -bütün imkânsızlığına rağmen- tesadüfen meydana geldiklerini varsayalım. Görme yine gerçekleşemeyecekti, çünkü mevcut hatlar beyinle bağlantı kurmak için yeterli olmayacaktı. Mevcut sinyallerin yalnızca 140'ta biri beyine ulaşacak, kopuk ve eksik sinyallerden ötürü görüntü oluşamayacaktı.
Bu engel nasıl aşıldı? Acaba sinir hücreleri ve korneayı oluşturan hücreler baş başa verip bir plan mı yaptılar? Ya da bu hücreler telekomünikasyon eğitiminden geçip kendi kendilerine, bir hattan 140 ayrı sinyali gönderebilecek sistemi mi geliştirdiler?
Herhalde yapılan tartışmalar sonucunda problemi çözebilecek tek yol hücreler tarafından oybirliğiyle kabul edildi. Bundan sonra hücrelerin hepsi, kendi tasarladıkları bu eşsiz plana göre hareket ettiler. Her hat ortalama 140 hücrenin sinyallerini iletmeye başladı. Hem sinyal kaynaklarının sıralarını değiştirerek hem de bir saniyede binlerce sinyal ileterek...
Fakat, sadece bu sistemi kurmak yeterli değildi. Bu sistemin bir sonraki kuşağa da aktarılması gerekiyordu. Bu sefer de mevcut düzenleme ile ilgili binlerce basamak genetik bilgi, bu sistemin bilgilerini aktarabilecek bir şifreleme yöntemiyle, eksiksiz bir şekilde, göz hücrelerinden çok uzakta olan üreme hücrelerine yerleştirildiler. Eğer bu olmasa bir sonraki nesil yine kör doğacak, yaşayamayacak, böylece nesil tükenecekti.
Eğer yetersiz hatlarla ilgili problem çözülemese, gözü oluşturan diğer bölümler, kornea, retina, mercek, göz bebeği, göz kasları, her şey boşuna meydana gelmiş olacaktı. Bu üstün mekanizmalar canlının ölmesiyle beraber yok olup gideceklerdi.

Görüldüğü gibi bu sistemin ve gözü oluşturan her tabakanın, her parçanın ve organelin aynı anda, birden var olmaları gerekmektedir. Göz bir bütün olarak ortaya çıkmıştır yani Allah tarafından yaratılmıştır.


Alıntılar

(1) Maurice Burton, Böcekler, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1979, s. 33
(2) Ali Demirsoy, Yaşamın Temel Kuralları, Ankara: Entomoloji, 1992, s. 161
SARAH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
SARAH Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (19. May 2009), HelenSayha (16. May 2009)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
gözdeki, teknoloji


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:06 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam