hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 70.Nahl Suresi

 
 
Seçenekler Stil
Alt 15. August 2009, 01:54 PM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart Nahl sûresine giriş

GİRİŞ
Nahl suresi Mekke’de 70 sırada inmiş olup adını 68. ayetteki “ النحلnahl [bal arısı]” sözcüğünden almıştır. İçerisinde Allah’ın kullarına lütfettiği nimetlerin birçoğunun hatırlatılmasından dolayı “ نعامNiâm [Nimetler]” suresi diye de anılmaktadır.
Surenin 41, 90, 106, 110, 112, 126-128. ayetlerinin Medeni olduğuna dair nakiller mevcuttur. (Mukatil, Süyuti; el İtkan)
Surede, vahyin ilk inişinden bu yana dinde oluşmuş olan ilkeler; tevhid, vahiy, elçilik müessesi, kıyamet, öldükten sonra dirilme ve haşir gibi te*mel inanç konuları özetlenmiş; ayrıca kişisel ve toplumsal ilkelere, müşriklerin durumuna, uyarı ve müjdelere yer verilmiştir. Yaratıcının varlığına, birliğine dair onlarca ayetin ortaya konduğu sure, zengin içeriğiyle daha önceki surelerin de bir özeti mahiyetindedir. İslam’a davet metodunun çerçevesinin çizildiği 125. ayetinde ise Resulullah’a ve onun şahsında tüm müminlere Allah’ın yoluna hikmetle, güzel öğütle davet edilmesi ve bu süreçte karşılaşılacak zorluk ve eziyetlere karşı sabredilmesi, en uygun tarz ve tavrın benimsenmesi emredilmektedir.

https://youtu.be/IPgiWg2Nz_Y Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 387. Bölüm Nahl Suresi 1. Bölüm

https://youtu.be/o_0VONC-LlY Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 388. Bölüm Nahl Suresi 2. Bölüm

https://youtu.be/HQ6YOgBzCF4 Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 389. Bölüm Nahl Suresi 3. Bölüm

https://youtu.be/buwXhAVuMS4 Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 390. Bölüm Nahl Suresi 4. Bölüm.

https://youtu.be/Xc2gIIbu1O8 Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 391. Bölüm Nahl Suresi 5. Bölüm.

https://youtu.be/F2v_jQWSsBM HakkıYılmaz Kuran ve İslam 392. Bölüm Nahl Suresi 6. Bölüm

MEAL:
RAHMAN RAHÎM ALLAH ADINA
1 – Allah’ın emri geldi [kesinlikle gelecek]. Artık onu acele edip istemeyiniz. O [Allah], onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir ve yücedir.
2- O [Allah], kullarından dilediğine, melekleri, kendi emrinden olmak üzere [kendine özgü bir iş olarak] ruh ile: “Şüphesiz Benden başka ilâh yok, o hâlde Bana takvalı davranın” diye uyarın diye indirir/ hulûl ettirir.
3 – O [Allah], gökleri ve yeryüzünü hak ile yarattı. O, onların ortak koştukları şeylerden yücedir.
4 – O [Allah], insanı bir nutfeden yarattı. Bir de bakarsın ki, o apaçık bir düşmandır.
5 – Hayvanları O yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Siz onlardan bir kısmını da yersiniz.
6 – Ve onlarda [hayvanlarda], akşam vakti getirdiğinizde ve sabahleyin saldığınızda sizin için bir güzellik vardır.
7 – Ve onlar [hayvanlar], ancak canınızın bir parçası tükenerek ulaşabileceğiniz bir memlekete yüklerinizi taşırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz, kesinlikle çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
8 – Ve O [Allah], kendilerine binesiniz, hem de zinet olsun diye, atları, katırları ve eşekleri yarattı. Ve O, bilmediğiniz şeyleri yaratıyor.
9 – Yolun doğrusu yalnızca Allah üzerinedir [Allah’a borçtur]. Onun [Yol’un] eğrisi de vardır. Ve eğer O [Allah] dileseydi, size topluca hidayet ederdi.
10, 11- O, sizin için gökten bir su indirdi. İçecekleriniz ondandır. Hayvanları otlattığınız ağaçlar-bitkiler de ondandır. O [Allah], onunla [su ile] sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve tüm meyvelerden bitiriyor. Şüphesiz bunda tefekkür eden bir toplum için kesinlikle birer ayet vardır.
12 – Ve O [Allah], geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi. Bütün yıldızlar da O'nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ayetler vardır.
13 - Yeryüzünde sizin için renklerini değişik olarak yarattığı şeyleri de [sizin hizmetinize sunmuştur]. Şüphesiz bunda öğüt alan bir toplum için kesinlikle bir ayet vardır.
14 – Ve O, denizden taze et yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye lütfundan rızık aramanız için ve şükredesiniz için denizi sizin emrinize verendir. -Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun.-
15, 16- Ve O [Allah] sarsıntıya uğratır diye yeryüzünün içinde sabit-sağlam dağlar, ırmaklar ve siz doğru yolu bulasınız diye yollar Ve daha nice âlametler bıraktı. Ve Onlar yıldızlarla/Kur’an ayetleri öbekleriyle yollarını bulurlar.
17 – Öyleyse yaratan [Allah], yaratmayan [putlar] gibi olur mu? Hala düşünmeyecek misiniz?
18- Ve eğer Allah’ın nimetlerini sayacak olsanız, onları sayamazsınız. Şüphesiz ki Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir
19 – Ve Allah, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilir.
20, 21- Ve onların Allah’ın astlarından yakardıkları şeyler herhangi bir şey yaratamazlar, kendileri yaratılmışlardır, ölülerdirler, diri değildirler. Ne zaman dirileceklerine de bilinçleri olmaz.
22- Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. Artık şu, ahirete inanmayan kimseler; onların kalpleri inkârcıdır ve onlar, kendilerinin büyük olduğuna inanan kimselerdir.
23 – Allah’ın, onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını bildiğine hiç şüphe yoktur. Şüphesiz O [Allah], kendilerinin büyük olduğuna inananları sevmez.
24, 25 – Ve onlara: “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, onlar, kıyamet günü, kendi günahlarını tam olarak yüklenmek ve bilgisizlikleri yüzünden saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yüklenmeleri için, “Öncekilerin efsanelerini” dediler. Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür!
26 - Şüphesiz onlardan önceki kimseler tuzak kurdular da Allah, onların duvarlarına temellerinden geldi. Sonra da çatı tepelerinden üzerlerine çöktü. Ve onlara azap akledemedikleri bir yönden geldi.
27 - Sonra kıyamet günü O [Allah], onları rezil rüsvay edecek ve “Hani uğrunda düşmanlık ettiğiniz ortaklarım nerede?” diyecektir. Kendilerine ilim verilmiş olan kimseler: “Şüphesiz ki bugün rezillik-rüsvaylık ve kötülük kâfirler üzerinedir” diyecekler.
28 - [O kâfirler], kendilerine zulmetmiş kimseler olarak, meleklerin, vefat ettirdikleri kimselerdir. Artık teslimiyeti koyarlar: "Biz, hiç bir kötülükten yapmıyorduk." Bilakis, şüphesiz Allah, sizin yapmakta olduklarınızı çok iyi bilendir.
29 – “O halde içinde sürekli kalanlar olarak cehennemin kapılarına girin!” denir. İşte, büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!
30- 32 – Ve takvalı davranmış kimselere: "Rabbiniz ne indirdi?" denilince onlar: “Hayır” derler. Bu dünyada güzelleştirenlere-iyileştirenlere iyilik-güzellik vardır. Ahiret yurdu ise kesinlikle daha hayırlıdır. Ve takvalı davrananların yurdu; Adn cennetleri ne güzeldir! Onlar oraya girecekler. Onun altından ırmaklar akar. Orada onlar için diledikleri şeyler vardır. Allah, takva sahiplerini işte böyle karşılıklandırır. (Takva sahipleri) O kimselerdir ki, melekler, onları hoş ve rahat ettirerek vefat ettirirler. “Selam size, yapmış olduğunuz işlerin karşılığı olarak girin cennete!” derler.
33, 34 - Onlar kendilerine, meleklerin gelmesinden veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar! Kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. Ve Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdi. Bunun için, sonunda yaptıklarının kötülüğü [cezası] kendilerine isabet etti. Alay edip durdukları şey de kendilerini kuşattı.
35 – Ve Allah'a ortak koşan şu kimseler: “Allah dileseydi biz ve atalarımız Kendisinin astlarından hiçbir şeye tapmazdık ve O'nun astlarından hiçbir şeyden haram kılmazdık" dediler. Kendilerinden önceki kimseler böyle yaptılar. İşte elçiler üzerine, ancak açık-seçik bir tebliğden başka ne olur?
36- Ve ant olsun ki, Biz her ümmete “Allah’a ibadet edin ve tağuttan sakının” diye bir elçi gönderdik. Artık Allah, bu ümmetlerden bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık hak olmuştur. Şimdi yeryüzünde bir gezip dolaşın da bakın yalanlayanların sonu nasıl olmuş?
37 - Sen onların hidayete ermeleri üzerine hırs göstersen de, artık Allah, saptırdığı kimseyi hidayete erdirmez. Onlar için yardımcılardan da kimse yoktur.
38, 39 – Ve onlar [kâfirler] “Allah ölen kimseyi diriltmez” diye en kuvvetli yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, Allah ölüleri, üzerine aldığı gerçek bir vaat olarak, onların, hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açığa koymak ve inkâr eden kimselerin, yalancıların ta kendisi olduklarını bildirmek için diriltecektir.
40 - Biz bir şeyi dilediğimiz zaman, bizim ona sözümüz sadece “ol” dememizdir. O da hemen oluverir.
41, 42 – Ve zulme uğradıklarından sonra Allah yolunda hicret eden kişiler; kesinlikle Biz onları; şu sabretmiş ve sadece Rablerine tevekkül eden kimseleri bu dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Ötekinin [ahıretin] ücreti ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi!
43, 44 – Ve Biz, senden önce de, sadece kendilerine vahyettiğimiz olgun insanları açık kanatlarla ve yazılı belgelerle elçi olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız, haydiyin Ehlizikr’e [Tevrat ve İncil’i bilen bilginlere] sorun. Biz sana da o zikri [Kur’an’ı], kendilerine indirilmiş olanı ortaya koyman için, onların da tefekkür etmeleri için indirdik.
45- 47 – Peki sinsice kötülükleri planlayanlar, Allah'ın kendilerini yere batırmayacağından yahut bilemeyecekleri bir yerden azabın gelmeyeceğinden, yahut onlar dolaşıp dururlarken O’nun [Allah'ın], kendilerini yakalayıvermesinden, -Üstelik onlar, aciz bırakanlar da değillerdir- yahut da kendilerini azar azar/ korku içinde yakalamasından emin mi oldular? İşte, şüphesiz sizin Rabbiniz, kesinlikle çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
48 - Onlar, Allah'ın yarattığı, gölgeleri Allah’a boyun eğerek, küçülenlerin ta kendisi olarak sağdan sola dönen bir takım şeyleri görmediler mi?
49, 50- Ve göklerde ve yeryüzünde bulunan canlılar ve melekler, kibirlenmeden Allah’a boyun eğerler. Kendilerinin üstündeki Rabblerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.
51 – Ve Allah, buyurdu: “İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek bir ilahtır. O halde yalnız benden korkun / yalnız bana kulluk edin.”
52 - Göklerde ve yeryüzünde olan şeyler de yalnız O'nundur. Din de daima O'nundur. Böyle iken, siz Allah'tan başkasına mı takvalı davranıyorsunuz?
53- Ve iyilik olarak sahip olduğunuz ne varsa, işte Allah’tandır. Sonra size bir zarar dokunduğunda, hemen yalnız O’na sığınırsınız.
54, 55 - Sonra, zararı sizden giderince, sizden bir gurup, kendilerine verdiklerimizi inkâr etmek/verdiklerimize nankörlük etmek için Rabblerine şirk koşarlar. – Hadi şimdi faydalanın! Fakat yakında bileceksiniz.-
56 – Ve onlar [müşrikler], kendilerine rızk olarak verdiğimiz şeylerden bilmedikleri şeylere pay kılıyorlar [ayırıyorlar]. -Allah’a ant olsun ki, siz uydurageldiğiniz bu şeylerden kesinlikle sorgulanacaksınız.-
57 – Ve onlar, Allah’a kızlar isnat ediyorlar. -O [Allah], bundan münezzehtir.- Kendileri için de iştahlandıkları şey [oğlan çocukları] vardır.
58 - Ve onlardan biri kadın ile [kız doğum haberi ile] müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolarak yüzü kapkara kesilir.
59 - Kendisine verilen haberin kötülüğü dolayısıyla kavminden gizlenir; zillet ve horluğa rağmen onu [kızı] yanında mı tutsun yoksa toprağa mı gömsün! Dikkat edin, onların verdikleri hüküm [töreleri] ne kötüdür!
62- Ve beğenmediklerini Allah için kılarlar. Ve dilleri, en güzelin kendilerine ait olduğunu, yalan yere söyler durur. Hiç şüphesiz onlar için ancak ateş vardır ve onlar, önden itileceklerdir.
60 - Ahirete iman etmeyen kimseler için kötülüğün benzeri [aynısı] vardır. En yüce örnek ise, Allah'ındır. O, Azîz’dir, Hakîm’dir.
61- Ve eğer Allah zulümleri nedeniyle insanları sorgulayıp cezalandıracak olsaydı, onun üstünde dâbbehden/canlılardan hiçbir şey bırakmazdı. Velâkin onları adı konulmuş bir süreye kadar erteler. Artık onların ecelleri gelince de ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.
63 – Allah’a yemin olsun ki, Biz kesinlikle senden önce bir takım ümmetlere elçiler gönderdik de şeytan onlara amellerini bezeyip süslü gösterdi. İşte o şeytan, bu gün onların velisidir. Ve onlar için acı bir azap vardır.
64 - Ve Biz, sana Kitab’ı [Kur'ân’ı] sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyleri onlar için açığa koyasın diye ve iman edecek bir topluma bir kılavuz, bir rahmet olarak indirdik
65 – Ve Allah gökten bir su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki bunda dinleyen bir kavim için kesinlikle bir ayet vardır.
66 – Şüphesiz sizin için en’amda [keçi, koyun, deve sığırda] da size bir ibret vardır. Biz, size onların karnındaki dışkı ile kan arasındaki şeylerden, içenlerin boğazından kolaylıkla geçen halis süt içiriyoruz.
67 – Ve hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden -ki, siz ondan içki ve güzel rızık edinirsiniz- (size içiririz). Şüphesiz bunda aklını kullanan bir toplum için kesinlikle bir ayet vardır.
68, 69 - Ve Rabbin bal arısına dağlarda, ağaçlarda ve yapacakları çardaklarda evler/yuvalar edinmesini, sonra ‘meyvelerin hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir’ diye vahyetti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir içecek çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, kesinlikle bir ayet vardır.
70 – Ve sizi Allah yarattı, sonra da sizi vefat ettirecektir. İçinizden kimi de, bilgiden sonra herhangi bir şey bilmesin diye, ömrün en kötü zamanına ulaştırılır. Şüphesiz ki Allah çok bilgili ve çok kudretlidir.
71- Ve Allah rızk konusunda kiminizi kiminize fazlalıklı kılmıştır. Kendilerine fazlalık verilenler, kendi rızklarını sağ ellerinin malik olduklarına, hepsi onda eşit olmak üzere vermezler. O halde bunlar Allah’ın nimetini bilerek inkâr mı ediyorlar?
72 – Ve Allah, sizin için kendinizden eşler kıldı, o eşlerinizden de oğullar ve torunlar kıldı. Sizi tayyibattan [hoş, güzel, yararlı şeylerden] da rızıklandırdı. Şimdi onlar, bâtıla inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
73 – Ve onlar, Allah'ın astlarından, göklerden ve yeryüzünden kendileri için rızık olarak herhangi bir şeye malik olmayan ve güç yetiremeyen şeylere tapıyorlar.
74 - Artık Allah için örnekler vurmayın. Şüphesiz Allah bilir, siz bilmezsiniz.
75 - Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, Bizim kendisine güzel bir rızk verip de ondan gizli ve açık olarak harcayan bir kimseyi örnek vurdu: Bunlar eşit olurlar mı? -Bütün hamd Allah'a mahsustur.- Bilakis insanların çoğu bilmezler.
76 - Allah iki adamı da örnek vurdu: Bunlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; koruyucusuna bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, adaletle emreden ve doğru yolda bulunan adam eşit olur mu?
77- Ve göklerin ve yerin gaybı sadece Allah’a aittir. Saatin emri de [kıyametin koparılması da] yalnızca göz açıp kapama gibidir; veya o, daha yakındır. Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir.
78- Ve Allah, sizi annelerinizin karnından hiç bir şey bilmezken çıkardı ve şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi.
79- Gök boşluğunda, bir emre boyun eğdirilmiş olan kuşlara/bulutlara bakmadılar mı? Onları Allah’tan başkası tutmuyor. Bunda, inanan bir toplum için elbette ki ayetler [açık kanıtlar] vardır.
80 – Ve Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme kıldı. Ve hayvanların derilerinden yolculuk ve konaklama günlerinizde evler ve yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar, döşeme eşyası ve kazanç kıldı
81 – Ve O [Allah], yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlardan barınaklar kıldı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve sizi kendi hışmınızdan koruyan elbiseler kıldı. İşte böylece Allah, müslüman olasınız diye üzerinize nimetini tamamlamaktadır.
82 - Buna rağmen eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
83 – Onlar, Allah'ın nimetini bilirler, sonra onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfir kimselerdir.
84 – Ve her ümmetten bir şahit getireceğimiz gün, artık kâfirlere izin verilmez. Onlardan özür dilemeleri de istenmez.
85 – Ve o zulmeden kimseler, azabı gördükleri zaman, artık onlardan hafifletilmez ve onlara süre verilmez.
86 - Ve o, ortak koşan kimseler, ortak koştukları şeyleri gördükleri zaman: "Rabbimiz! İşte bunlar, Senin astlarından bizim kendilerine yakardığımız ortaklarımız olan kimselerdir" dediler. Onlar [koştukları ortaklar] da hemen onlara; "Şüphesiz siz kesinlikle yalancılarsınız" diye söz attılar.
87 - Ve onlar, o gün, Allah'a teslimiyeti koydular. Uydurmuş oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp gitti.
88 – Şu inkâr eden ve Allah yolundan çeviren kimseler; Biz yaptıkları bozgunculuk nedeniyle onlara azap üstüne azap artırdık.
89 – Ve Biz o gün, her ümmet içinde, kendilerinden kendi aleyhlerine bir şahit göndereceğiz. Seni de onların üzerine şahit getireceğiz. Biz bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve müslümanlara bir kılavuz, bir rahmet ve bir müjde olarak sana indirdik.
90 - Şüphesiz Allah, adaleti, iyileştirmeyi-güzelleştirmeyi ve yakınlara vermeyi emreder; hayâsızlıktan, kötülükten ve azgınlıktan nehyeder. O, düşünüp öğütlenirsiniz diye size öğüt verir.
91 – Ve sözleşme yaptığınızda Allah'ın ahdini yerine getirin. Yeminlerinizi [Sözleşmelerinizi] sağlama aldıktan ve Allah’ı kendinize kesin olarak kefil kıldıktan sonra da onları bozmayın. Şüphesiz ki Allah işlediğiniz şeyleri bilir.
92 –Bir ümmet, diğer bir ümmetten daha çoktur diye, yeminlerinizi aranızda aldatma aracı edinerek, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra, onu söküp bozan kişi [kadın] gibi de olmayın. Şüphesiz Allah, sizi bununla sınıyor. Hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri kıyamet günü size kesinlikle açıklayacaktır.
93- Ve Allah dileseydi elbette hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat Allah dilediğini saptırır ve dilediğine de hidayet verir [dileyeni saptırır dileyeni hidayete ulaştırır]. Ve şüphesiz ki siz, bütün yaptıklarınızdan sorulacaksınız/ sorumlu tutulacaksınız.
94 – Ve yeminlerinizi aranızda aldatma ve fesada vasıta edinmeyin. Sonra ayak sağlam bastıktan sonra kayıverir ve Allah yolundan saptığınız için, kötülüğü tadarsınız. Büyük azap da sizin içindir.
95 – Ve Allah’ın ahdini az bir bedel karşılığında satmayın. Eğer bilirseniz muhakkak ki Allah katındaki; o, sizin için daha hayırlıdır.
96 - Sizin yanınızdaki tükenir, Allah’ın katındaki ise kalıcıdır. Ve Biz kesinlikle sabredenlere ecirlerini, yaptıklarının daha güzeli olarak karşılık vereceğiz.
97- Erkekten ve dişiden, mümin olarak kim iyi amel işlerse muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve kesinlikle onların ücretlerini, yapmış oldukları amellerin daha güzeliyle karşılıklandıracağız [ödüllendireceğiz].
98- Öyleyse Kur’an okuduğun zaman Racim Şeytan’dan [İblis’ten] Allah’a sığın.
99, 100 - Şüphesiz ki iman etmiş ve Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde onun [Şeytan-ı Racim’in] hiçbir zorlayıcı gücü yoktur. Onun zorlayıcı gücü, ancak kendisini, Veli [yakın yardımcı ve kılavuz] edinenler ve Allah’a ortak koşanların ta kendileri olan kimseler üzerinedir.
101 – Ve Biz bir âyet yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -Allah ne indirdiğini daha iyi bilen olmasına rağmen– onlar, “Sen, ancak bir uydurucusun” dediler. İşin doğrusu onların çoğu bilmiyorlar.
102- De ki: “İman etmiş kimseleri güçlendirip kökleştirmek / tutundurmak için ve Müslümanlara bir müjde ve kılavuz olmak üzere, senin Rabbinden ona birçok Ruhü’l-Kudüs hakk ile inmiştir.
103- Ve kesinlikle Biz biliyoruz ki, onlar “Sadece, ona bir beşer öğretiyor” diyorlar. Ona [Peygambere] öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır. Bu [Kur’an] ise apaçık bir Arapçadır.
104- Şüphesiz Allah'ın ayetlerine inanmayan kimseler; Allah onları hidayete ulaştırmaz ve onlar için pek acı bir azap vardır.
105- Yalanı, yalnızca Allah'ın ayetlerine inanmayan kimseler uydurur. Ve işte onlar yalancıların ta kendileridir.
106- Her kim imanından sonra Allah’a küfür eder, -kalbi iman ile yatışmış halde iken, baskıyla zorlanan hariç olmak üzere- ve de inkâra göğsünü açarsa, artık kendilerinin üzerine Allah’tan bir gazap vardır. Bunlar için büyük bir azap da vardır.
107- Bu, onların dünya hayatını ahirete göre daha sevimli bulmalarından ve şüphesiz Allah'ın da inkâr eden bir topluluğu hidayete erdirmemesi nedeniyledir.
108- Onlar, Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini damgaladığı/mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta kendileridir.
109- Şüphesiz, onlar ahirette ziyana uğrayanların ta kendileridir.
110 - Sonra şüphesiz senin Rabbin, eziyet edildikten sonra hicret eden, sonra cihad eden ve sabreden kimseler içindir. Şüphesiz senin Rabbin bundan sonra kesinlikle çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
111 - O gün, herkes kendi nefsi için uğraşarak gelecek ve herkese yaptığı şeyleri tastamam alacak. Ve onlar zulme uğratılmayacak.
112- Ve Allah bir kenti misal olarak verdi: O [Bu kent], güvenli, huzurlu idi ve oraya her bir yerden rızkı bol bol gelirdi. Ne var ki, onlar Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yapıp ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini [felâketini] tattırıverdi.
113- Ve ant olsun ki, onlara içlerinden bir elçi gelmişti de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar zulüm yaparlarken azap onları yakalayıverdi.
114 - Artık Allah’ın size rızk olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Allah'ın nimetine şükredin [karşılığını ödeyin]; eğer sadece O'na kulluk edecekseniz.
115 - O [Allah], size ancak leşi, kanı, domuzun etini ve Allah'tan başkası adına kesilenleri haram kıldı. Artık her kim saldırmadan ve aşırı gitmeden zorlanırsa, bilsin ki, şüphesiz Allah, Gafûr’dur, Rahîm’dir.
116 – Ve kendi dillerinizin yalan vasfetmesi ile Allah’a yalan uydurmak için, “Şu helaldir, şu haramdır” demeyin. Şüphesiz Allah’a yalan uyduran kimseler iflah olmazlar.
117- (Onların dünyalıkları) pek az bir kazanımdır. Ve onlar için çok acıklı bir azap vardır.
118 –Biz sana anlattıklarımızı, daha önce Yahudilere de haram kılmıştık. Ve Biz onlara zulmetmedik. Ama onlar kendilerine zulmediyorlardı
119 - Sonra şüphesiz senin Rabbin, bir cahillikle günah işleyen sonra bunun ardından tövbe eden ve düzelten kimseler içindir. Şüphesiz ki senin Rabbin, bundan sonra kesinlikle çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
120, 121 - Şüphesiz İbrahim içtenlikle Allah’a boyun eğen, hanif [dönmüş], O’nun [Allah'ın] nimetlerine şükreden başlı başına bir ümmet idi. Ve o, müşriklerden olmadı. Ve O [Allah], onu seçti ve dosdoğru yola kılavuzladı.
122 - Ve Biz ona [İbrahim'e] dünyada iyilik-güzellik verdik. Ve şüphesiz o, ahirette de kesinlikle salihlerdendir.
123 - Sonra sana: “Hanif olan ve müşriklerden olmayan İbrahim’in milletine tabi ol” diye vahyettik.
124 – Sebt [tefekkür günü], ancak kendisinde ihtilaf eden kimseler üzerine kılındı. Ve şüphesiz senin Rabbin onların içinde ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında kıyamet günü, aralarında kesinlikle hüküm verecektir.
125 - Rabbinin yoluna hikmetle [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle] ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayette olanları da en iyi bilendir.
126 – Ve eğer ceza verecek olursanız da sizin cezalandırıldığınızın misli ile ceza verin. Ve eğer sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.
127 – Sen sabret! Senin sabrın da ancak Allah iledir. Onlar için üzülme! Onların kurdukları tuzaklardan sıkıntıya düşme!
128- Şüphesiz ki Allah, takvalı davranan kişiler ve kendilerini iyileştiren/güzelleştiren kişilerin ta kendisi olanlar ile birliktedir.
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
giriş, nahl, suresine


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:04 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam