hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > DUA > Dua > Dua

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 22. December 2010, 08:35 PM   #11
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşim!

Alıntı:
hiiic Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Öyleyse kulun kendi çalışmalarını ve emeklerini hiçe sayan bir mana çıkıyor gibi?
Yani eğer bir şey yapacaksan bunu Allahtan iste yoksa bir değerin olmaz gibi bir anlam çıkarmak mümkün mü? Biraz kafam karıştı sanırım.
Kulun kendi çalışmalarını ve emeklerini hiçe sayan bir mana çıkar mı hiç. Kul olan,inandığı Allah'ın aleme koyduğu yasaları bilme yolunda çabalar ki "sünnetullah" diye aktarılandır bu.

Kul Sünnetullah'a uygun davranış sergileyerek bu bilinçle Allah'ına yakarmış olur.

Allah'a kul olmayan da "sünnetullah" olduğunu bilmeden "doğa yasaları "na sarılarak sonuca gider.
Birincisi bunu Allah'tan bilirken , ikincisi doğadan bilir.

İnançlı ya da inançsız, sünnetullaha sarılmadan sadece sözlü yakarışlarla yapılan çağrıya cevap alınamaz diye düşünüyorum.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Anonymous (19. March 2011), hasanöktem (11. March 2011), hiiic (24. December 2010), Miralay (23. December 2010)
Alt 22. December 2010, 08:58 PM   #12
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Alıntı:
hiiic Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ra’d 14
El açıp yalvarmaya layık olan ancak O'dur. O'nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kafirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır.


merakım şu, acaba bizim dua diye bilip ettiğimiz şeyle bu ayetin muhatabı konumuna mı geliyoruz? çünkü bazen dil yorgunluğundan öteye gitmeyen işleri dua diye tanımlamamız doğru mu olur?


Ra'd;14: Gerçeğin daveti yalnızca O'nadır. Onların [müşriklerin], O'nun astlarından yalvarıp durdukları kimseler; onlar, kendilerine hiçbir şeyle cevap veremezler. Onlar, ancak ağzına gelmemesine rağmen ağzına su gelsin diye iki avucunu açan gibidir. Ve kâfirlerin duası sadece bir sapıklık içindedir.

Ra'd;15: Ve yerde ve göklerde olan kimseler ve gölgeleri, ister-istemez sabah-akşam [sürekli olarak] yalnızca Allah'a secde ederler.

Bu âyetlerde de müşrikler uyarılmaya devam edilmekte, kâfirlerin yanlış ve çarpık durumları değerlendirilmektedir. Yukarıda varlıkların tesbihi konu edilmişti, şimdi ise varlıkların secdesi, ilâhî sisteme teslimiyetleri konu edilmektedir. Gölgelerin secde etmesi de, onların ilâhî sisteme boyun eğmeleridir. Bu hususa başka âyetlerde de dikkat çekilmişti:

Sonra duman hâlinde bulunan göğe yerleşti/egemenlik kurdu da ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin!” dedi. İkisi de, “Biz isteyerek geldik” dediler. (Fussilet/11)
Onlar, Allah'ın yarattığı, gölgeleri Allah'a boyun eğerek, küçülenlerin ta kendisi olarak sağdan sola dönen birtakım şeyleri görmediler mi? (Nahl/48)
Ve denizde size bir zarar dokunduğunda, o yalvardığınız kişiler kaybolup giderler. O, müstesna [kaybolmaz]. Sonra O, sizi karaya çıkararak kurtarınca, yüz dönersiniz. Ve insan çok nankördür! (İsrâ/67)

Alıntı:
hiiic Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

İsrâ 24
Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et.

?
İsra;23–24: Ve senin Rabbin kesin olarak şunları gerçekleştirdi: [karar altına aldı] Kendisinden başkasına kul olmayın, anne ve babaya iyi davranın. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa ererse, sakın onlara "öf" deme, onları azarlama. Ve ikisine de kerim [onurlu, tatlı ve güzel] söz söyle. Ve merhametinden dolayı onlar için alçak gönüllülük kanatlarını indir. Ve de ki: "Rabbim! Onların beni küçükten terbiye ettikleri gibi, onlara rahmet et."

İsra;22. Âyette tevhidin önemine dikkat çekildikten sonra, bu Âyetlerden itibaren tevhidin yansıması niteliğinde olan sosyal, ekonomik, kültürel ve cinsel ahlaka ilişkin ana ilkeler sıralanmaktadır. Bu ilkelerin toplu olarak bir genelge mahiyetinde bildirildiği bir başka yer de

En'am Sûresidir:

(En'am: 151–153) De ki: "Geliniz, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, imlak haşyetiyle [fakirlik endişesiyle/fakirleştiriliriz korkusuyla] çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi ve onları Biz rızklandırıyoruz. Ve kötülüklerin açığına ve gizlisine yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı nefsi öldürmeyin. İşte bunlar, aklınızı kullanasınız diye O'nun size vasiyet ettikleridir. Yetimin malına da yaklaşmayın; yalnız erginlik çağına erişinceye kadar [malına] en güzel biçimde [yaklaşabilir ve uygun şekilde harcayabilirsiniz]. Ve ölçüyü, tartıyı tam adaletle yapın. Biz kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Söylediğiniz zaman da, yakınınız da olsa adil olun ve Allah'a verdiğiniz sözü tutun. Öğüt alıp düşünesiniz diye [Allah] bunları size vasiyet etmiştir. Ve şüphesiz ki, bu, dosdoğru olarak Benim yolumdur. Hemen ona uyun ve Yollar'a uymayın da sizi O'nun yolundan ayırmasın. İşte bunlar, takvalı davranırsınız diye O'nun size vasiyet ettikleridir.

ANA BABAYA İYİ DAVRANMAK:
Yüce Rabbimiz, imanın ilkelerini belirtirken hem En'am Sûresinde hem de burada, şirkten arınmaktan hemen sonra ana-babaya iyilikle davranmayı saymıştır. Lokmân Sûresinde de ana-babayı şükredilecekler arasında kendisinden sonraki sıraya koymuştur:

(Lokmân: 14) Ve Biz insana, anası ve babası hakkında tavsiyede bulunduk: –Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir.– "Bana, anana ve babana şükret [karşılık öde] !" Dönüş, ancak banadır.

Anaya babaya iyilik yapmak onların sadece karınlarını tok, sırtlarını pek tutmak olarak anlaşılmamalıdır. Onlara iyilik yapmak ve iyi davranmak, rabbimizin önemle üzerinde durduğu bir ahlaki tutumdur. Bu ahlaki tutum, onların her türlü maddî ihtiyaçlarının giderilmesinden başlayıp yaşlılıklarında daha da ihtiyaç duydukları manevî ve duygusal ihtiyaçlarının giderilmesine kadar birçok davranışı içeren bir süreçtir. Sevdiklerinin sevilmesi, ahbaplarının aranıp sorulması, meşru taleplerine karşı çıkılmaması, kırgınlıklarına neden olabilecek kaba söz ve davranışlardan kaçınılması, mutluluklarını sağlayacak yakın ilgiden mahrum bırakılmamaları, hayatlarını hoş ve tatlı bir aile atmosferi içinde yaşamalarının sağlanması bu tür davranışlar cümlesindendir.

Ana-babaya iyi davranmak, onların Müslüman olmaları durumuna bağlı değildir. Eğer ana-baba müminler ile savaşmıyorlarsa, kâfir de olsalar, evlâtlarının onlara karşı yukarıda sayılan görevleri yerine getirmeleri gerekir:

(Mümtehine: 8) Allah, sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Şüphesiz ki Allah adalet yapanları sever.

Konumuz olan Âyette Rabbimizin ana-babanın yaşlılık hâlleri üzerinde durmuş olması özellikle dikkate değer bir noktadır. Çünkü yaşlılık sebebiyle meydana gelen değişikliklerden ötürü, insan, evlâtlarının göstereceği iyiliklere daha fazla muhtaçtır. Rabbimiz, bu durumdaki ana-babaya, değil kaba davranıp azarlamayı, öf demeyi bile yasaklamıştır.
Âyetteki Ve merhametinden dolayı onlar için alçak gönüllülük kanatlarını indir buyruğu, istiare sanatıyla onlara merhamet edilmesini emretmektedir ki, sanat diliyle verilmiş olan bu talimat, sıradan bir emir cümlesiyle verilecek olandan daha fazla etki uyandırmaktadır.

Buradaki hitap peygamberimize olduğu ve o dönemde peygamberimizin ana-babası olmadığı için, "onlar" ile kastedilenler onun ümmetidir:

(Şu'arâ: 215) Ve müminlerden sana uyan kimselere kanadını indir.

İsra;24: Âyetin sonunda öğretilen duada özellikle ana-babanın evladını terbiye etme işlevinin söz konusu edilmesi, bize göre, insanın ana-babasının kendisini büyütürken gösterdikleri sevgi ve şefkati, çektikleri sıkıntı ve yorgunlukları hatırlamasını sağlamak içindir.

Âyette verilen bir diğer mesaj da, insan üzerinde Allah'tan sonra en büyük hak sahibinin ana-baba olduğudur. O hâlde müminlere düşen de kendi üzerlerinde hak sahibi olan ebeveynlerine saygıda, itaatte, hizmette kusur etmemeleridir.




Alıntı:
hiiic Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Heleki kehf suresinde dua sabır ile birlikte anılıyor?


Kehf 28
Sabah akşam Rablerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.
Kehf;27: Ve sen Rabbinin kitabından sana vahyolunanı oku/ izle! Onun [Rabbinin] sözlerini değiştirecek kimse yoktur. Ve sen O'nun astlarından bir sığınak bulamazsın.

Kehf;28: Ve kendini, sabah–akşam [sürekli] Rablerinin rızasını isteyerek O'na [Rablerine] yalvaran kişiler ile beraber sabırlı kıl. Basit hayatın süsünü isteyerek onlardan gözlerini de ayırma. Ve de kalbini Bizim zikrimizden gafil kıldığımız, hevasına uymuş ve de işi aşırılık olan kimseye uyma.

Kehf;29: Ve de ki: "O hak [gerçek], Rabbinizdendir. O nedenle dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin." Şüphesiz Biz zalimler için duvarları, çepeçevre onları içine almış bir ateş hazırladık. Ve eğer yağmur yağsın isterseler, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su yağdırılır. O ne kötü bir içecektir! Dayanma/sığınma yeri olarak da ne kadar kötüdür!

Bu Âyet grubunda, Sûrenin nazil olduğu dönemde Mekkeli Müslümanların durumlarından söz edilmektedir. Rabbimiz elçisine şu direktifi vermektedir: "Kur'ân'dan sapma, başka bir yol izleme, bu kitabın gereği ile amel etmeye devam et! "

Bu direktiften sonra, Allah'ın sözlerinin değiştirilemeyeceği ifade edilerek Mekke müşriklerine "Gönderdiğimiz elçinin Kur'ân'da herhangi bir değişiklik yapma yetkisi yoktur, yapmaz ve yaptırtmayız. O, ancak kendisine vahyolunanı aktarmakla sorumludur. Eğer inanacaksanız böyle inanacaksınız; inkâr edecekseniz de serbestsiniz" şeklinde bir mesaj verilmektedir.

Hatırlanacağı üzere, bu mesajı içeren bir pasaj da Yûnus Sûresinde yer almıştı:

(Yûnus: 15–16) Ve Âyetlerimiz onlara açıkça okunduğunda, Bize kavuşmayı ummayanlar; "Bundan başka bir Kur'ân getir yahut bunu değiştir! " dediler. De ki: "Onu nefsimin [kendimin] öngörmesiyle değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahy olunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, kesinlikle büyük bir günün azabından korkarım. De ki: "Allah dileseydi, ben onu [Kur'ân'ı] size okumazdım ve O [Allah], onu [Kur'ân'ı] size bildirmemiş olurdu. Ben de ondan [Kur'ân'dan] önce kesinlikle içinizde bir ömür kalmıştım. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?"

Yûnus Sûresine ait yukarıdaki pasajda Rabbimiz, Kur'ân'ın değiştirilmesi talebinde bulunan müşriklere, şayet iyice düşünür ve akıllarını kullanırlarsa, Peygamber'in tebliğ ettiği Kur'ân'ın Allah'tan başkasının sözü olamayacağını kesinlikle anlayacaklarını söylemektedir. Müşriklere verilen bu cevap aynı zamanda Kur'ân'ın inananların kalplerindeki yerini de pekiştirmektedir.

Esbab-ı nüzul nakillerinde, Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden Abdullah b. Ümeyy el-Mahzumî, Velid b. Muğire, Mukevvir b. Hafs, Amr b. Abdullah b. Ebi Kays el-Amiri ve As b. Amir b. Hişam adlarındaki beş kişinin peygamberimizden kendi akıllarına uygun, onların ilâhlarını reddetmeyen, onlara ne yapacaklarını bildirmeyen ve istediklerinde duruma göre değiştirilebilen bir başka Kur'ân getirmesini istedikleri, bu Âyetlerin de bu talep üzerine indiği haberi yer almaktadır. [69–10] (Razi; el-Mefatihu'l-Gayb)

Yûnus Sûresinin 15–16. Âyetlerinin [69–11]Tebyînu'l-Kur'ân; c. 4, s. 513-514 Konumuz olan Kehf Sûresinin 28. Âyetinde açıklananlar ise En'am Sûresinin 51–52. Âyetlerinde açıklanan ilkelere benzemektedir.

(En'am: 51–52) Ve Rabblerinin huzurunda haşr edileceklerinden korkanları, takvalı davranmaları için onunla [sana vahye dilenle] uyar. Onların O'nun astlarından Yakın Kimseleri ve şefaatçileri yoktur. Ve Allah'ın rızasını dileyerek sabah akşam Rabblerine dua eden kimseleri kovma. Onların hesabından sana hiçbir şey [sorumluluk] yoktur, senin hesabından da onlara hiçbir şey yoktur. Ki onları kovup da zalimlerden olasın!

"Esbab-ı Nüzul" kayıtları, bu Âyetlerin iniş sebebi hakkında da yine aynı olayı zikretmektedir:
Abdullah İbn Mesûd'un şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Kureyş'ten bir topluluk Resûlullah (s.a)'a uğramışlardı. O sırada Hz. Peygamber'in yanında, Müslümanların zayıf ve fakirlerinden olan Süheyb, Habbâb, Bilâl, Ammâr ve başkaları bulunuyordu. Bunun üzerine onlar dediler:

-Sen, kavminden vazgeçerek bunları mı tercih ettin? Biz bunlara mı tâbi olacağız? Onları yanından kov! Onları kovarsan belki o zaman sana uyarız. Bunun üzerine Peygamber [sa] şöyle karşılık verdi:

-Ben, mü'minleri kovan bir kimse değilim.

Kureyşliler ise şöyle dedi:

-"O hâlde biz geldiğimizde onları yanından kaldır; biz kalkıp gittiğimizde ise, istersen onları yanında oturt!

Bunun üzerine Hz. Peygamber onların iman etmelerini ümit ederek:

-"Olur" dedi.

Rivayet olunduğuna göre Hz. Ömer, Hz. Peygamber'e şu teklifte bulundu:

"Bir yapsan da, böylece baksak nasıl olacaklar!

Sonra bu Kureyşliler bu hususta ısrar edip, Hz. Peygamber'e:

"Bu konuda bizim için bir yazı yazsan!

Hz. Peygamber, bunu yazması için, bir kâğıt ile beraber Hz. Ali'yi çağırtır. İşte bunun üzerine bu âyet nazil olur. Bunun üzerine Hz. Peygamber o kâğıdı fırlatıp atar. Hz. Ömer de bu sözünden dolayı özür beyan eder. İşte bu sebeple, Selmân ve Habbâb:

-"Bu âyet bizim hakkımızda nazil oldu. Hz. Peygamber bizimle beraber oturuyor ve biz O'na, diz kapağımız diz kapağına temas edecek kadar yakın bulunuyorduk. O, yanımızdan ayrılmak istediğinde, kalkıp gidiyordu. [69–12]Mukâtil; Râzî, el-Meftihu'l^-ĞAyb, Kurtûbî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur'ân

En'am Sûresinin 51–52. Âyetlerinin tahlili daha evvel En'am Sûresinde yapıldığından, detayın oradan okunmasını öneriyoruz. [69–13]Tebyînu'l-Kur'ân; c. 5, s. 366-368

Kehf Sûresinin 29. Âyetinde ki O hakk [gerçek], Rabbinizdendir. O nedenle dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin ifadesiyle herkese tam bir özgürlük tanınmakta, insanların bu gerçeği kabul edip etmemekte serbest olduğu bildirilmektedir. Kısacası "dileyen dilediğini yapsın" denilmektedir. Sonucuna katlanmayı göze almak şartıyla herkesin istediği inanca sahip olmakta serbest olduğu bundan evvel de birçok yerde detaylı olarak sunulmuştu:

(Bakara: 256) Dinde zorlama yoktur; rüşd ğayden [iman küfürden, iyi kötüden, güzel çirkinden, doğruluk sapıklıktan] iyice ayrılmıştır. O halde kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Herkesin inanç tercihinde serbest olduğu bildirilen 29. Âyetin devamında Şüphesiz Biz zalimler için duvarları, çepeçevre onları içine almış bir ateş hazırladık. Ve eğer yağmur yağsın isterseler, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su yağdırılır. O ne kötü bir içecektir! Dayanma/sığınma yeri olarak da ne kadar kötüdür denilerek yanlış tercih yapanların nelere katlanmayı göze almaları gerektiği de açıkça bildirilmiştir.
Kaynak:İşte Kur'an

Kusursuzluk sadece Alalh'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Anonymous (19. March 2011), hiiic (24. December 2010), Miralay (23. December 2010)
Alt 24. December 2010, 03:18 PM   #13
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

o halde;

Tevbe 103
Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükunettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.



bu ayeti nasıl anlamamız gerekiyor? bu ayet şefaat ve himmete delil olarak gösterilebilir mi?

























birazda gülelim
tarikatçılar, şeyhlerib le kurandan delil gösteremezken ben bi yerlerden delil çıkarıp ağzımı eğebiliyorum, işi gücü bırakıp sakalı uzatıp cübbeyi giysemmi yavaş yavaş bilemiyorum, allah izin verirse 2 seneye kalmaz mehdiyim
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 24. December 2010, 11:44 PM   #14
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Hiiç Kardeşim!


Alıntı:
hiiic Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
o halde;

Tevbe 103
Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükunettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.



bu ayeti nasıl anlamamız gerekiyor? bu ayet şefaat ve himmete delil olarak gösterilebilir mi?


birazda gülelim
tarikatçılar, şeyhlerib le kurandan delil gösteremezken ben bi yerlerden delil çıkarıp ağzımı eğebiliyorum, işi gücü bırakıp sakalı uzatıp cübbeyi giysemmi yavaş yavaş bilemiyorum, allah izin verirse 2 seneye kalmaz mehdiyim
İsterseniz ayetin orijinalini görelim.
Tevbe;103: Huz min emvalihim sadakaten tütahhiruhüm ve tüzekkiyhim biha ve salli aleyhim* inne salateke sekenün lehüm vAllahu Semiy’un ‘Aliym

Onların mallarından bir sadaka al onları temizlersin ve onunla kendilerini tezkiye edersin/arındırırsın ... Onlara salat et... Muhakkak ki senin salat’ın onlar için sekinet/ huzur, güven ... Allah Semi’dir, Aliym’dir.

Görüldüğü gibi ayette "dua et" diye bir sözcük yoktur. Bu başlıkta duanın "dai/çağrı" olduğunu belirtmiştik.

Allah'ın Resulu aynı zamanda "Devlet Başkanı"dır. Devlet vergi alır. Devlete birşey sormak isteyen bugün yatırılan "harçlar" gibi para verirler. Toplanan bu sadakalarla Devlet ihtiyaç sahiplerine hertürlü "salat/destek işini " işini sürdürür.

Şefaat ve himmetten ne anlaşıldığı önemli. "Şefaat" sözlük anlamıyla "yardım" demektir.
"himmet" sözcüğü de benzer anlamdadır.Başkasının işini veya başkasına yarayan bir iş yapma demektir. Sözkonusu devlet olduğunda devlet hizmeti, ev sahibi olduğunda konuklara yapılan hizmet anlamındadır.
Bu anlamlarıyla değerlendirildiğinde aynı zamanda "Devlet Başkanı" olan Allah Resulunun şefaati ve himmeti sözkonusu olur.


Kusursuzluk sadece Alalh'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Anonymous (19. March 2011), hasanöktem (12. March 2011), hiiic (25. December 2010), Miralay (13. April 2011)
Alt 25. December 2010, 12:19 AM   #15
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Aman yarabbi, ben bunu nasıl da göremedim, elbetteki olması gereken manası budur.
yüce Allah sizden hoşnut olsun inşallah, teşekkür ederim...


aslında atarımızın dinine göre şöyle oluyor; "onlar için namaz kıl" işelrine gelmeyenide nasıl dua yapmışlar, işlerine gelenide hemen namaz yapıyorlar. ALLAH ilmimizi artırsın. amin.

Konu hiiic tarafından (25. December 2010 Saat 12:22 AM ) değiştirilmiştir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (13. April 2011)
Alt 11. March 2011, 06:20 AM   #16
hasanöktem
Yeni Üye
 
Üyelik tarihi: Oct 2008
Mesajlar: 18
Tesekkür: 31
15 Mesajina 45 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
hasanöktem is on a distinguished road
Standart

dua etmek tanrıyı hayata müdahaleye çağırmaktır...

peki tanrı hayata müdahale ediyor mu...(a........ yazdı)
--------------------------------------------------------------

böylesi bir şekilde bir kavramı tek bir cümleye hapsetmek...

hapsedilen cümleyi mahpuslu haliyle sorgulamak..

işte yanlışları(mızın...) genelinde yatan hadise budur maalesef...

her zaman söylerim...: Kur'an ile tanışmak bir süreçtir...

Kur'an bir fizik, bir kimya kitabı gibi değildir...

bu dünyada başka bir kitapda bulunmayan bir özgünlüğün sahibidir...

acaba hangi çağ'dayım? acaba hangi çağdayız?

herkesin / her toplumun/ her kavmin / her ırkın bu konuda bir ilk çağı yani ilkel çağı...

ortaçağı...

yakın çağı...yeni çağı...ve bugünü vardır...

işte herkes ayet'lere bulunduğu çağdan bakar yani...( yanlış anlaşılmasın tüm söylediklerimle de ne " a......... " kardeşimizi nede hiç kimseyi şahsen kastetmiyorum...şahıs değil, düşüncedir üzerinde konuşulan...bu bir genel tespit sadece tüm insanlara / ben dahil, hepimize yönelik...)

bu bir tekamül...

sanal ve banal bir çağ icad edip de oraya da atlanmaz yani, illaki atlamak istiyorum diye kıvranırken...atlamak yükseltmeli insanı...alçaltmamalı...



samimiyetim ölçüsünde; arınma isteğimdeki şiddetin baskıladığı ölçüdeki zaviyeden baktığımda, nacizane olarak şunu görüyorum :

dua...:

Yüce Allah'dan KOPmamaktır...Ğalıkından/ yaradıcısından BAĞını koparmamaktır...

dua... :

sünnetullah/ adetullah'ın icap ve gereklerini yerine getirmenin, bunlara mutabık ve muvafık olmaya yönelişin bir adıdır...

dua...:

insanın varlık sebebidir...Hz.İnsan'ın yüreğini Yüce Allah ile diyaloğa sokmaktır...

dua:

acziyetini idrak ve kabul etmektir...

dua...:

insanın istiğnadan vazgeçip tekebbür etmeyerek Yüce Allah'a karşı boyun eğmenin bir adıdır...

dua :

kulluğun ta özü...öz'ün kulluk edişidir...

dua :

Yüce Allah'dan Yüce Allah'ın kendisini / muradını istemektir...O'nun dileğini dilek edinerek kendi onurunu yükseltmektir...

dua :

havanın, suyun, ekmeğin kiracısına/ işletmecisine değil, bizzat sahibine seslenmektir...ekmek den ekmek istemek değildir...nesneden değil, nesnenin Rabbinden istemektir...

dua...:

kendine bir program ve hedef yapmaktır...beyinsel- ruhsal- hücresel tüm yetilerini bu program ve hedefe doğru konuşlandırmaktır...kendini buna hazır ve işlevsel hâle getirmektir...ne istediğini kendi kendine onaylattırmaktır...niyetlerini gündeme getirip güncellemektir...arzu, talep ve dileklerini canlı ve hatırda tutmaktır...unuttuğu hasretlerini ve beklentilerini hatırlamaktır...

bir gavl'dir...:

yani bir söz...azabımız onlara geldiğinde, onların duaları : biz gerçekten zalimler idik" demelerinden başka bir şey olmadı( 7/5; 21/15,)

ibadettir...:

onlarki Allah ile birlikte diğer bir ilaha dua etmezler...furkan68; en'am71, yunus106, şuara213, ankebut17, kasas88

nida'dır... :

nihayet o da Rabbine " ben gerçekten mağlub oldum. hemen nusretini ver bana yardım et!kamer10;dua'yı ( yani nidayı/ çağrıyı/ daveti ) sağırlara işittiremezsin...rum52; kamer6; isra 52;fatır14

istiğase / yardıma çağırmaktır...çağrıdır...davet'tir...teşvik'tir... :

Allah'tan başka şahidlerinize du'a edin( şahidlerinizi yardıma çağırın)2/23; yunus38; mü'min26

sual : istifham / sormak manasındadır....:

( ey Musa!) bizim için Rabbine du'a et de ( yani sor da) onun mahiyetini bize bildirsin.bakara 68,69; kehf52

istemek : istekte/ talepte bulunmak, istemek, temenni etmek manasındadır....:

ey Musa! bizim için dua et! ( yani bizim için iste)istekte bulun) Rabbine; şayet bu riczi bizden kaldırırsan....araf 134; zuhruf49; mü'min60; mü'min49

Yüce Allah kadere/ kainat sistemine, zorunlu olan ferd ve toplumların fıtri yaradılış yasalarına zıd / ters düşmeyen duaları kabul edeceğini vaadetmektedir, başka değil...

dua : ihmal, kusur, aklını kullanmama, tağutlaşma, kendini yeterli görme, Yüce Allah'a bile boyun eğmeyecek/ ( tüm kainat Yüce Allah'a secde ettiği halde ...)tüm anlamlarıyla rüku ve secde etmeyecek kadar tekebbür içerisinde olmak isteyen, istiğna eden, aciz bir kul olduğunun ayırdına varmak işine gelmeyen, şeytanı kendine dost ve yoldaş edinen insanların bu ve benzeri ihmallerini /problemlerini ikmal eden bir ikbal kapısı değildir... . Hz.insan, Yüce Allah'ın yaradışta kendisine yüklemiş bulunduğu tertemiz fıtratındaki özbilinç ve donanımı; çocuğu olduğu çağdan hediye alarak ve örf ile kazanmış olduğu tüm edinim, kazanım , gelişim- birikimler ile birlikte imtizaç ettirip , arınma isteği doğrultusunda yani vahyin lokomotifliğinde çağına okutturuyorsa... işte ancak o zaman o zaman yardım isteme zamanı gelmiştir ancak...insan, kendi sorumluluklarını tamamiyle/ bütünüyle yerine getirdikten sonra, istediği /temenni ettiği sonucu yine de engelleyebilecek, inkıtaya uğratabilecek gelişmelerin aşılabilmesi hususunda yardım isteyebilir ancak...

ilahi vahy'deki dua örneklerinin büyük bir bölümü dünyevi haz'lar, mal/ mülk /dünyevî menfaat dua talebi değil; arınma, bağışlanma, hidayet ve "Yüce Allah'ın muradı istikametinde gidiş için "yardım dileme niteliğindedir...

muhabbetle

NOT : rivayetlerde geçen tarihi bilgilerdeki " uhud savaşı " bu konuda aydınlatıcı bir öneme haizdir : yukarıda da değindiğim gibi, tüm gereklerin, sünnetullahın/ adetullahın/ Yüce Allah'ın kainat ve insan kitabı kanunlarının icap ve gereklerinin yerine getirilmediği bir noktada, başlarında Allah'ın Rasulü bile olsa dua'nın makbul olmayacağını gösteren bir gerçeğin/ bir ilahi DERSin adıdır UHUD...bugünümüze bir ışıktır uhud...



__________________
Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
hasanöktem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hasanöktem Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Anonymous (19. March 2011), Derin Düşünce (14. March 2011), dost1 (26. August 2011), Miralay (11. March 2011)
Alt 10. April 2011, 11:09 PM   #17
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Ra’d 14
El açıp yalvarmaya layık olan ancak O'dur. O'nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kafirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır.


Acaba ettiğimiz dualarda da pagan geleneğine ait ritüeller bulunmasın? Suyu avucunuza alıp içmedikten sonra o su istemek ve davete çağırmaka asla içilmez..
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12. April 2011, 04:57 PM   #18
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

dua, davet arapça aynı kök
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. April 2011, 04:18 AM   #19
FEDAKARADAM
Uzman Üye
 
FEDAKARADAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 418
Tesekkür: 51
95 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
FEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud of
Standart

Alıntı:
hiiic Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Dost1 ağabeyim
şu aşağıdaki ayet ilk okudğumuzda anladığımız gibi mi yoksa ekinde kökünde herhangi bir bilmediğimiz şey var mı? vaktin olduğu zaman açıklar mısın?

Furkân 77
(Mekkî 42) (Resulüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkarcılar! Size Resul'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!

O ayet büyük bir ihtimalle namaz niyaz ve duanın ne kadar kıymetli olduğunu, bunları yapmayanın Allah katında değersiz olduğunu beyan ediyor.Allah kendisine dua etmeyenin değeri yoktur.Bütün ibadetler onun içindir.bu ayeti destekler niteliğinde şu ayetler vardır.

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.(Zariat suresi, 56)

“De ki: Ey kendilerine kötülük edip haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin, Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” (Zümer: 53)
__________________
Ya İslam'la yükselir, Ya inkarla çürürsün.. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün!...(NECİP FAZIL KISAKÜREK)
FEDAKARADAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. April 2011, 07:30 AM   #20
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Allah nasıl davet edilir?

Kendisi bize talimatlar (kuran) göndererek davete ediyor.. Biz nasıl davet edeceğiz?

Kulluk etmek ; dua etmek midir?
İbadet ve kulluk etmek; Allahı davete çağırmak mıdır yoksa Allahın davetine uymak mıdır?
---------------------

Keza bu ayet belkide en önemli şeyi anlatıyor.. Rabbin değer vermesinin neye bağlı olduğunu anlatıyor. Bilen arkadaşlar yorumlarını esirgemsin lüfen.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
dua


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:58 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam