hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 59.Zümer Suresi

 
 
Seçenekler Stil
Alt 25. April 2009, 10:02 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart 59.Zumer Suresi

ZÜMER [GURUPLAR] SÛRESİNE GİRİŞ
Adını 71 ve 73. ayette geçen “ زمرzümer [guruplar]” sözcüğünden alan sure, Mekke’de 59. sırada inmiştir. 20. ayetteki “ غرفguref [köşkler]” sözcüğüne binaen, “guref [köşkler]” suresi de denilir. Bazı kaynaklarda 53- 55. ayetlerin Medenî olduğu ileri sürülse (Süyuti; el-İtkan) de, mesaj bütünlüğüne bakıldığında bu görüşün isabetsiz olduğu anlaşılmaktadır.
Sure, Kur’an’ın tanıtımı ile başlamakta ve Allah’a hamd ile bitmektedir. Surenin ana ekseni iman ve tevhiddir. Gerçek iman ve gerçek imanın yansıması detaylı bir şekilde açıklanmakta, imana ulaşılması için gerek dış dünyadaki gerekse insan bedenindeki birçok ayete dikkat çekilmektedir. Bu bağlamda kısa ve öz olarak akıl, düşünce, bilginin önemi, iman-amel ilişkisi, kıyametin kopuşu gibi olaylara da değinilmekte, inananlar ile inançsızların mukayesesi yapılmaktadır.
Surede mahşere ait birçok sahneye yer verilmiştir. Özellikle mahşerden [toplantı alanından] cennet ve cehenneme yapılan guruplar halindeki sevk sahnesi çok dikkat çekicidir. Ayrıca inanmayanların ahiretteki perişanlıklarından da birçok kesit gösterilmektedir.
Surenin düzenli bir hitabe örneği konumunda oluşu, onun ya bir kerede indiğini, ya da kısa zaman aralıklarıyla inen necmlerden oluştuğunu düşündürmektedir.

https://youtu.be/JBUVnv5G238 Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 356. Bölüm Zümer Suresi 1. Bölüm

https://youtu.be/j3CN6ZySStw Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 357. Bölüm Zümer Suresi2. Bölüm

https://youtu.be/tC5wCTlp4BM HakkıYılmaz Kuran ve İslam 358. Bölüm Zümer suresi 3. Bölüm.

https://youtu.be/x1iWn1jm__g Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 359. Bölüm Zümer Suresi 4. Bölüm.

MEAL:

RAHMAN RAHİM ALLAH ADINA

1- Bu kitabın indirilmesi, Azîz ve Hakîm Allah’tandır.
2- Şüphesiz ki, Biz bu kitabı sana gerçekle indirdik. Öyleyse Din’i sadece O’nun için arındırarak Allah’a kulluk et.
3- Dikkatli olun, halis din sadece Allah’a aittir. O’nun astlarından bir takım veliler edinenler: “Onlar [Allah’ın astlarından edindiğimiz veliler] bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsın diye biz onlara tapıyoruz”. Şüphesiz kendilerinin ihtilaf edip durdukları şeylerde, onların arasında Allah hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve çok nankörün ta kendisi olan kişilere kılavuzluk etmez.
4 - Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, kesinlikle yaratacağından, dileyeceğini seçecekti. O, bundan münezzehtir. O, bir tek, kahredici Allah'tır.
5 – O [Bir tek, Kahhar; Allah], gökleri ve yeri hak ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne bürüyor, gündüzü de gecenin üstüne bürüyor. Güneşi ve Ay'ı emre âmâde kılmıştır. Hepsi de adı konmuş bir ecele akıp gitmektedir. İyi bilin ki, O, çok güçlü ve çok bağışlayıcıdır.
6- O, sizi tek bir nefisten yarattı, sonra ondan eşini kıldı [yaptı]. Ve sizin için hayvanlardan sekiz eş indirdi. Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde, yaratılıştan sonra bir yaratılışla yaratıyor. İşte bu, mülk [krallık, hâkimiyet] yalnız kendisinin olan Rabbiniz Allah’tır. O’ndan başka ilâh diye bir şey yoktur. Öyleyse, nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?
7- Eğer inkâr/nankörlük edecek olursanız, biliniz ki, şüphesiz Allah size hiç bir ihtiyacı olmayandır ve O, kulları için küfre/nankörlüğe rıza göstermez. Ve eğer şükrederseniz, sizin için ona razı olur. Hiç bir taşıyıcı, bir başkasının yükünü çekmez. Sonra dönüşünüz yalnızca Rabbinizedir. Böylece yapmış olduklarınızı size haber verecektir. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı olanı iyi bilendir.
8 - İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, bütün gönlünü ona vererek Rabbine dua eder. Sonra kendisine tarafından bir nimet lütfettiği zaman da önceden O’na dua ettiği hali unutur da Allah’ın yolundan sapıtmak için O’na ortaklar kılar [oluşturur]. De ki: “Küfrünle biraz yararlan! Şüphesiz sen ateşin ashabındansın.”
9 – Ya da o, gece saatlerinde kalkan, secde ederek, kıyam durarak, daima saygıda duran ve Rabbinin rahmetini uman kimse ... (öyle yapmayan gibi midir)? De ki: “Hiç bilen kimseler ve bilmeyen kimseler eşit olur mu?” Kesinlikle sadece temiz akıl sahibi olanlar öğüt alırlar/ gereği gibi düşünürler.
10 – De ki: “Ey iman etmiş olan kullar/kölelerim! Rabbinize takvalı davranın. Bu dünyada iyilik-güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Şüphesiz Allah’ın arzı [yeryüzü] geniştir. Ancak sabredenler, mükâfatlarını hesapsız tastamam alacaklardır.”
11, 12- De ki: “Ben kesinlikle dini yalnızca Kendisine özgü kılarak Allah’a kulluk etmekle emrolundum. Ve bana Müslümanların ilki olmam için emir verildi.”
13- De ki: “Şüphesiz Rabbime karşı gelirsem büyük günün azabından korkarım.”
14- 16- De ki, “Dinimi yalnız kendisine arındırarak Allah’a kulluk ediyorum. Buna rağmen siz, O’nun astlarından dilediğinize kulluk yapınız.” De ki: “Şüphesiz asıl kaybedenler, kıyamet gününde kendilerini ve ehillerini [ailelerini ve yakınlarını] kayba uğratanlardır.” -Dikkatli olun! İşte bu, apaçık bir kaybın ta kendisidir. Onların üstlerinden ateşten tabakalar, altlarından da tabakalar vardır. İşte Allah, kullarını bununla korkutuyor: Ey kullarım! Bana takvalı davranın.-
17, 18 – Ve tağuta kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelen kimseler, kendileri için müjde olanlardır. Haydi, müjdele, sözü dinleyip de en güzeline uyan kullarımı! İşte onlar, Allah'ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir. Ve işte onlar kavrama yeteneği [temiz akıl sahibi] olanların ta kendileridir.
19 – Peki, üzerine “azap kelimesi” hak olmuş kimse de mi? Artık o ateşteki kimseyi sen mi kurtaracaksın?
20 – Lâkin Rablerine takvalı davranan o kişiler, kendileri için Allah’ın vaadi olarak altlarından ırmaklar akan, gurfe üstüne yapılmış gurfeler [köşk üstünde köşkler] olanlardır. Allah vaadinden caymaz.
21 - Sen, şüphesiz Allah'ın gökten bir su indirip de onu bir yoluyla yeryüzündeki pınarlara koyduğunu, sonra onunla renkleri değişik bir ekin çıkardığını, sonra onun olgunlaşıp da senin onu sararmış gördüğünü, sonra da onu bir çöpe çevirdiğini görmedin mi? Şüphesiz, bunda kavrama yeteneği olanlar [temiz akıl sahipleri] için kesinlikle bir öğüt/hatırlatma vardır.
22- Peki, Allah kimin göğsünü İslam’a açarsa, o zaman o, Rabbinden bir ışık üzerinde olmaz mı? Öyleyse Allah’ı anmaya karşı kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.
23- Allah, sözün en güzelini müteşabih, ikişerli bir kitap halinde indirmiştir. Ondan, Rablerine saygısı olanların derileri ürperir. Sonra derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu, Allah'ın rehberidir. O [Allah], onunla dilediğini kılavuzlar. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösteren biri yoktur.
24 – Peki, kıyamet günü zalimlere: “Kazanmış olduğunuzun karşılığını tadın!” denilmişken, yüzünü [kendini] azabın kötülüğünden koruyan kimse mi ... ?
25, 26 - Onlardan önceki kimseler yalanladılar da kendilerine düşünemedikleri yönden azap geliverdi. Sonra da Allah, onlara basit yaşamda rüsvalığı tattırdı. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilir olsalardı!
27, 28 – Ve ant olsun ki Biz, düşünüp öğüt alsınlar diye pürüzsüz Arapça bir Kur'ân [okuma] olarak; takvalı davransınlar diye bu Kur'ân'da insanlar için her türlüsünden örnek verdik.
29 - Allah, çekişip duran birtakım ortakları olan bir adam ile, yalnız bir kişiye bağlı selâmet içinde olan bir adamı örnek verdi. Bu ikisinin hali hiç eşit olur mu? -Hamd Allah'ındır.- Aksine olarak onların çoğu bilmezler.
30 – Şüphesiz sen ölüsün [öleceksin], şüphesiz onlar da ölülerdirler [öleceklerdir].
31 - Sonra şüphesiz siz kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda tartışacaksınız.
32 – Öyleyse Allah’a karşı yalan söyleyen ve doğru kendisine geldiği zaman onu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde bir sığınak yok mu!
33 – Ve doğruyu getiren ve onu tasdik eden kişi; işte onlar, takva sahiplerinin ta kendileridir.
34, 35 – Onlar için Rableri nezdinde diledikleri şeyler vardır. İşte bu, Allah’ın, onların önceden yaptıklarının en kötüsünü örtmesi, işlemekte bulunduklarının en güzeline, ecirlerini karşılık olarak vermesi için muhsinlerin [iyilik-güzellik üretenlerin] karşılığıdır.
36 - Allah, kuluna kâfi değil midir? Onlar ise seni, O'nun astlarından kimseler ile korkutuyorlar. Ve Allah kimi şaşırtırsa, artık ona kılavuz olan biri yoktur.
37 - Kime de Allah kılavuz olursa artık onu da şaşırtan biri yoktur. Allah, Azîz [çok güçlü], İntikam Sahibi [suçluyu yakalayıp, cezalandırarak adalet sağlayan] değil midir?
38 – Ve sen gerçekten onlara: “O gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sormuş olsan kesinlikle “Allah!” diyeceklerdir. De ki: “Öyleyse gördünüz mü Allah’ın astlarından çağırdıklarınızı! Eğer Allah bana bir zarar vermek istediyse, onlar O’nun zararını giderebilenler midirler? Yahut bana bir rahmet dilediyse, onlar O’nun rahmetini tutanlar mıdırlar? De ki: “Allah, bana yeter. Tevekkül edenler, yalnızca O’na tevekkül ederler.”
39, 40 - De ki: “Ey kavmim! Siz bulunduğunuz yer üzere çalışın. Şüphesiz ben de çalışıcıyım. Artık kendisini rüsva edecek azabın kime geleceğini ve kalıcı bir azabın kimin üzerine yerleşeceğini yakında bileceksiniz.”
41 – Şüphesiz Biz bu kitabı sana, insanlar için hak ile indirdik. O halde kim doğru yolu bulduysa artık kendi lehinedir. Kim de saptıysa artık o, sırf kendi aleyhine olarak sapar. Ve sen onların üzerine vekil değilsin.
42- Allah, o nefisleri, ölmeleri sırasında vefat ettirir. Ölmeyenleri de uyuduklarında; artık haklarında ölüm gerçekleştirdiklerini alıkoyar, diğerlerini de adı konmuş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünen bir kavim için nice ayetler vardır.
43 - Yoksa onlar, Allah'ın astlarından bir takım şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (böyle yapacaksınız)?”
44 - De ki: “Bütün şefaat Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü yalnızca O'nundur. Sonra yalnızca O'na döndürülürsünüz.”
45 – Ve Allah, “bir tek” olarak anıldığı zaman ahirete inanmayan kişilerin yürekleri burkulur da, O’nun astlarından olan kimseler anıldığı zaman derhal yüzleri gülüverir.
46 - De ki: “Ey gökleri ve yerin yoktan yaratıcısı/parçalayıcısı, gaybı [varlıkların kavrayış alanı dışındakileri] ve şehadeti [varlıkların akıl ve duyularla gözlenenlerini] bilen Allah'ım! Kulların arasında, o ihtilâf edip durdukları şeyler hakkında Sen hüküm vereceksin.”
47 – Ve eğer bütün yeryüzündekiler ve onunla birlikte bir o kadarı da o zulmeden kişilerin olsaydı, kıyamet günü azabın kötülüğünden kurtulmak için onu mutlaka kurtulmalık verirlerdi. Ve onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından onlar için meydana çıkar.
48 – Ve kazandıklarının kötülükleri onlar için meydana çıkmış ve kendisiyle alay edip durdukları şeyler, kendilerini çepeçevre sarmıştır.
49 – İşte, insana bir sıkıntı dokunuverince Bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimiz zaman da: “O, bana bir bilgi üzerine verildi” der. Aslında o [verilen nimetler], bir fitnedir. Velâkin onların çoğu bilmezler.
50 – Gerçekten onu [“O bana bir bilgi üzerine verildi” sözünü], bunlardan önceki kimseler de söyledi de o kazandıkları şeyler, kendilerine fayda vermedi.
51 - Sonunda kazandıkları şeylerin kötülükleri, kendilerine isabet etti. Şunlardan o zulmetmiş olan kimseler; onların da kazandıkları şeylerin kötülükleri kendilerine isabet edecektir. Ve onlar aciz bırakanlar değildir.
52 – Hâlâ, şüphesiz Allah’ın, rızkı dilediğine yaydığını ve ölçülendirdiğini bilmediler mi? Şüphesiz bunda iman edecek bir kavim için kesinlikle nice ayetler vardır.
53 - De ki: “Ey nefislerine karşı sınırı aşmış olan kölelerim! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphesiz Allah, günahları tümden bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
54 – Ve size azap gelmeden önce Rabbinize yönelin ve O’na teslim olun. Sonra yardım edilmezsiniz.
55- 58 – Ve ansızın azap gelmeden, kişinin, “Allah’ın yanında, yaptığım ölçüsüzlüklerden dolayı yazık bana! Doğrusu ben alay edenlerdendim” demesinden yahut “Allah bana doğru yolu gösterseydi, her halde ben muttakilerden olurdum” demesinden veya azabı gördüğü zaman “Bana bir geri dönüş olsaydı da ben de o iyilik-güzellik üretenlerden olsaydım” demesinden önce Rabbinizden size indirilenin en güzelini izleyin.”
59 – Bilakis, sana ayetlerim geldi de sen onları hemen yalanladın, büyüklük tasladın ve kâfirlerden oldun.
60 – Ve o kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyen kişileri yüzleri kararmış olarak göreceksin. Kibirlenenler için cehennemde yer yok mu?
61 – Ve takvalı davranan kişileri de Allah başarıları sebebiyle/ korunaklarında kurtarır. Onlara fenalık dokunmaz ve onlar üzülmezler de.
62- Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir [her şeyin yöneticisidir].
63 - Bütün göklerin ve yerin anahtarları yalnızca O’nundur. Allah'ın ayetlerini inkâr eden kimseler; işte onlar, zarara uğrayanların ta kendileridir.
64 - De ki: “Buna rağmen siz, bana Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz, ey cahiller!”
65, 66 – Ve ant olsun ki, sana ve senden öncekilere vahyedildi ki: “Ant olsun ki, eğer şirk koşarsan amelin kesinlikle boşa gidecek ve mutlaka kaybedenlerden olacaksın. Onun için, tam aksine, yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol.”
67 – Ve onlar Allah'ı hakkıyla takdir etmediler. Ve yeryüzü, kıyamet günü O'nun avucundadır. Gökler de O’nun sağ eliyle [kudretiyle] dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından münezzeh ve çok yücedir.
68- Ve sûra üflenmiştir de Allah’ın dilediği hariç, göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yıkılıvermiştir. Sonra ona başka bir daha üflenmiştir de onlar kalkmışlar karşıda bakıp duruyorlar.
69- Ve yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanmış, kitap konulmuş, peygamberler ve tanıklar getirilmiş ve aralarında hak ile karar verilmiştir. Ve onlar zulüm olunmazlar [onlara haksızlık edilmez].
70- Ve ne amel yaptıysa herkese karşılığı tam olarak ödendi. Ve O [Allah], onların yaptıklarını en iyi şekilde bilendir.
71- Ve inkâr etmiş olanlar bölük bölük cehenneme sevk olundu [olunacak]. Nihayet oraya vardıklarında kapıları açıldı [açılacak]. Ve onun bekçileri onlara: “İçinizden size Rabbinizin ayetlerini okuyan, bu gününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran elçiler gelmedi mi?” dediler [diyecekler]. Onlar: “Evet geldi” dediler [diyecekler]. -Velâkin kâfirler üzerine azap kelimesi hak oldu.-
72- “Sürekli olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin kapılarından” denildi. -Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!-
73- Rablerine karşı takvalı olanlar da cennete bölük bölük sevk edildi. Nihayet oraya vardıkları, kapıları açıldığı ve bekçileri onlara: "Selâm sizlere, tertemiz geldiniz!” dediği zaman “Ebedî olarak içinde kalmak üzere haydi girin oraya!" dediler [denilecek].
74- Onlar da: "Bize vaadini doğru çıkaran ve bizi bu arza vâris kılan ve cennette bizi istediğimiz yerde konup göçürten o Allah’a hamdolsun” dediler. -İşte, çalışanların ödülü ne güzeldir!-
75 – Ve sen, melekleri arşın bir kenarından dolaşanlar olarak, Rablerine hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Ve onların aralarında hakk ile gerçekleştirilmiştir. Ve “Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun” denilmektedir.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
59zumer, suresi


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:40 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam