hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > TARİH > Kuranda adı geçen diğer Salihler > Zu’l-Karneyn

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 21. June 2011, 04:52 PM   #1
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart tdç

resimler için:
http://dersvekuran.blogcu.com/tarihd...rneyn/10638267


TARİHDEN DERS ÇIKARMAK (7): Zülkarneyn
Zülkarneyn konusunda binlerce yılın verdiği korkunç bir bilgi kirlenmesiyle karşılaşıyoruz. Makedonya kralı İskender’e Zülkarneyn denildiği gibi, kendilerine İslam alimi deyip de Zülkarneyn’i uzaylı yapanlar bile var. Üstelik bu konuda kitap bile yazılmış.


Fig.1: Akad kralı Naramsin’in dikilitaşı.

Arapçada “zül-” maliklik, sahiplik bildiren ön ektir. “karn” boynuz, tepe manalarına gelir. “-eyn” son eki ise sonunda bulunduğu kelimeyi çift yapar. Genel olarak “iki boynuzlu” olarak çevrilir. Bir de Akat Kralı Naramsin’e (M.Ö. 2190 – 2154) bakalım. “n-” Akatçada maliklik, sahiplik bildiren ön ektir. Türkçede “-lı”, “-li” eki. “aram” Akatçada “sevgi” anlamında deniliyor. Asurcada ise, “bir objenin üzerine geçirilen membran, deri, metal” anlamındadır (Asurca Akatçanın devamı bir dildir). Asurcadaki anlamından objeyi vücut veya baş olarak kabul ettiğimizde; metal, deri veya başka bir şeyden yapılan zırh, mihver anlamları rahatlıkla türetilebilir. “-sin” son eki rakam olarak “iki” anlamına gelir. “-sin” eki sonraki dönem Akatçasında s harfi düşerek “-in” ekine dönüşmüş, Arapçada da “-eyn” eki şeklinde yer almıştır. “sin” aynı zamanda “ay” manasındadır. Mezopotamya’da ay hilal şeklinde, açıklığı yukarı bakacak şekilde resmedilir. Hilalin iki ucu, iki rakamını verdiği düşünülür. Boğanın tepesindeki iki boynuz, aya benzetilir.



Fig.2: Hitit güneş kursu

Hz. Yusuf’u anlatırken, Mezopotamya’da güneş, ay ve on bir yıldıza tapıldığından bahsetmiştik. Mezopotamya kaynaklı bu din, etrafındaki uygarlıklara da yayılmıştır. Boynuz ve ay ilişkisiyle ilgili Hitit güneş kursunu örnek göstereceğim. Resme baktığımızda iki boynuz üzerinde güneş, etrafında on bir yıldız mevcut. Ay ile iki boynuzun yer değiştirmiş olduğu görülür. O devirde iki boynuz ile ayın hilal şeklinin aynı anlamda kullanabilirliği tartışılabilir.



Fig.3: Kalp şeklindeki iki boynuzu gösteren bir silindir mühür.

Akatçada “aram” sevgi anlamındadır. Fig.3’deki aşk tanrıçası İnanna’nın bulunduğu bir silindir mührü örnek göstereceğiz. İnanna’nın yanındaki iki keçinin iki boynuzu; aşkı ve sevgiyi simgeleyen kalp şekli verilmiş. Akatçada “aram” kelimesinin hem sevgi, hem de boynuz anlamında olduğunu düşünüyorum (daha doğrusu iki boynuz, yani aramsin sevgi manasında). İsim anlamı olarak “zülkarneyn” ile “naramsin” benzerdir diye düşünüyorum.

Kehf.83. (Ey Muhammed), sana Zu'l-Karneyn'den soruyorlar. De ki: "Size ondan bir anı okuyacağım."

Kehf.84. Biz onu yeryüzünde güçlü kıldık ve ona herşeyden bir sebep (istediği herşeye ulaşmanın yolunu, aracını) verdik.

Kehf.86. Nihâyet güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında da bir kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zu'l-Karneyn, (onlara) ya azâb edersin veya kendilerine güzel davranırsın (onları güzellikle yola getirirsin. Nasıl istersen öyle yaparsın)."

Kehf.87. Dedi: "Kim haksızlık ederse, ona azâb edeceğiz, sonra o, Rabbine döndürülecektir. O da ona görülmemiş bir azâb edecektir."

Yukarıdaki ayetlerde anlatılan; Zülkarneyn batı tarafında haksızlık eden bozulmuş bir kavimle karşılaşıyor ve bunları cezalandırıyor. Naramsin ise, Mezopotamya’nın batısında Ebla kentini alıp yıkmıştır.

Kehf.88. "Fakat inanıp iyi iş yapan kimseye de en güzel mükâfât vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleyeceğiz (onu zor işlere koşmayacağız)."

Kehf.89. Sonra yine bir yol tuttu.

Kehf.90. Nihâyet güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, güneşe karşı kendilerine siper yapmadığımız bir kavim üzerine doğar buldu.

Kehf.91. İşte (Zu'l-Karneyn) böyle (yüksek bir mevkie ve hükümranlığa sâhip) idi. Onun yanında (daha) nice bilgi ve yetki bulunduğunu biliyorduk.

Kehf.92. Sonra yine bir yol tuttu.

Kehf.93. Nihâyet iki sed arasına ulaşınca onların önünde hemen hiç söz anlamayan bir kavim buldu.

Kehf.94. Dediler ki: "Ey Zu'l-Karneyn, Ye'cûc ve Me'cûc, bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Bizimle onların arasına bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?"

Zülkarneynbatıya, doğuya gitmiştir. Zülkarneyn’in son olarak gittiği yön belirtilmemesine rağmen, kuzey olarak düşünüyorum. Zülkarneyn’i, Naramsin olarak kabul ediyorum. Güneydeki Sümer kentleri, dedesi Kral Sargon tarafından alınmıştı. Geriye kuzey kalır. Naramsin, dağlı canavarlar olarak anılan Guti’lere karşı sefere çıkmıştır. Guti’ler Zagros dağlarında yaşıyordu. Ayrıca Doğu Anadolu dağlarının Zagros dağlarının devamı olduğu da unutulmamalı. Guti Sümercede mağara anlamına gelir. Cudi dağının ismi, guti isminden gelmiş olabilir. Çünkü Cudi dağında çok sayıda mağara bulunur. Ayrıca Sümercede “c” sesi bulunmadığından “g” kullanılmış olabilir diye düşünüyorum. Yecüc ve Mecüc denilen kavimin Gutiler olması ihtimali yüksektir.

Kehf.95. Dedi ki: "Rabbimin, beni içinde bulundurduğu imkânlar, (sizin vereceğinizden) daha hayırlıdır. Siz bana (insan) güc(üy)le yardım edin de sizinle onlar arasına sağlam bir engel yapayım."

Kehf.96. "Bana demir kütleleri getirin."(Zu'l-Karneyn) iki dağın arasını (demir kütleleriyle doldurtup dağlarla) aynı seviyeye getirince: "Üfleyin!"dedi. Nihâyet o(demir kütleleri)ni bir ateş haline sokunca "Getirin bana, üzerine erimiş katran dökeyim,"dedi.

Elmalı tefsirine bakıldığında “demir kütleleri getirin” in anlamı “demir aletler getirin” olabilir. Ama Naramsin’in yaşadığı çağ tunç çağıdır. Demir aletlerden çok, tunç aletler olduğunu düşünüyorum. “demir kütleleri getirin” deyimsel anlatımdır.

“Set”kelimesini dağ olarak çevirenler olduğu gibi, doğal bir yapı olmayıp insan yapısı olduğunu düşünen tefsircilerde bulunuyor. “iki dağın arasını (demir kütleleriyle doldurtup dağlarla) aynı seviyeye getirince”,burada geçen dağ kelimesi aslında yorumdur. Dağ değil set kelimesi geçiyor. Kentin etrafına set(sur) çekmek için yeterli tuğla üretilince. Burada Ninova kenti etrafına yapılan suru ifade ettiği kanaatindeyim. “Nihâyet o(demir kütleleri)ni bir ateş haline sokunca” diye çevrilmiş. Ama bu cümlede demir kelimesi geçmez. Benim anladığım iki set arasını birleştirecek kadar tuğla yapıldıktan sonra, bu tuğlalar pişiriliyor (pişirilmiş tuğla, güneşte kurutulmuş tuğlaya göre çok daha sağlamdır. Dolayısıyla en sağlam set, pişirilmiş tuğlayla yapılır).

Eski Mezopotamyalıların, tuğlalar arasında harç olarak katran kullandıkları biliniyor. Bu kadran, Musul-Kerkük civarında yeryüzüne kendiliğinden çıkan kadrandır. Kent olarak, sonradan bir Asur kenti olan Ninova’yı düşünmemin sebebi; kadranın bulunduğu Musul kenti yakınında olması, hemen kuzeyinde Kuzey Irak Dağlarının bulunmasıdır. Bu dağlarda Gutilerin diyarıdır.

Kehf.97. Artık (Ye'cûc Me'cûc) onu ne aşabildiler, ne de delebildiler.

Kehf.98. (Zu'l-Karneyn) dedi: "Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin va'di gel(ip Ye'cûc ve Me'cûc'un çıkması, yahut kıyâmetin kopması gerek)diği zaman onu yerle bir eder; şüphesiz Rabbimin va'di gerçektir."

Enbiya.96. Nihâyet Ye'cûc ve Me'cûc'un önü açıldığı ve onlar her tepeden akın etmeye başladıkları zaman,

Enbiya.97. Gerçek va'd (yani kıyâmet) yaklaşmış olur. İnkâr edenlerin gözleri birden donup kalır. "Vah bize, biz bundan gaflet içinde idik (bunun doğru olacağını hiç düşünmüyorduk). Meğer biz zulmediyormuşuz!" (diye mırıldandılar).

Yecücve Mecüc’ün ari ırkının ataları olduğu kanaatindeyim. Naramsin’den sonra Ariler doğuya ve batıya yayılmış, batıya yayılanlar Avrupalıların ataları olmuş, doğuya yayılanlar ise İran ve Hindistan Arilerinin ataları olmuştur. Rabbimin vaadi geldiği zaman Zülkarneyn’in yaptırdığı Ninova surlarını aşarak bu kenti ve bölgedeki diğer kentleri yıkarlar. Artık eski uygarlıklar bir daha dirilmemek üzere yok olmuştur.

A’râf / 34: Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir saat geriye bırakabilirler ve ne de öne alabilirler.

Önce Babilliler ve İran kökenli Metler ve Asur kentlerine saldırarak yıkarlar. Sonra diğer bir İranlı ulus olan Ahamiler Mezopotamya, Anadolu, Suriye, Mısır bölgelerini alır. Batıdaki diğer bir Ari ırkı Yunanlılar, Ahamileri yıkarak onların topraklarını alır. Artık vaat gerçekleşmiştir. Eski uygarlıkların sonu, yeni uygarlıkların başlangıcıdır. Artık güç merkezi Avrupa ve İran’a geçmiştir. Eski Mezopotamya, Anadolu, Suriye, Mısır uygarlıkları dirilmemek üzere tarihe karışmıştır.

Yunus - 49 De ki: ben kendi kendime Allahın dilediğinden başka ne bir menfeate ne de bir mazarrata malik değilim, her ümmet için bir ecel vardır, ecelleri geldiği vakıt artık bir saat geri de kalamazlar, ileri de gidemezler

Enbiya 97. ayette inkarcı olarak anlatılan Asurlulardır. Güçlerinin zirvesinde olan Asurlular komşu milletlere saldırmış, katliamlar, işkenceler yapmışlar, onları köleleştirmişler, ağır haraçlar koymuşlardır. Tarihte Asur imparatorluğu kan ve vahşet imparatorluğu olarak anılır.



Fig.4: Asurluların yaptığı zulümler.

Kibirleri o dereceye varır ki, Allah’ı bile inkar seviyesine gelirler. Tanrı Marduk(Baal) ve tanrıça İştar’a tapmaya başlarlar. Devirlerinde insanların en nefret ettiği ulustur. Hepsi bir araya gelip bütün Asur kentlerini yıkıp, toplu katliamlarla Asurları yok ederler. Sağ kalanların Kuzey Irak dağlarına sığındığı kanaatindeyim.

Saffat - 125 :Yaratanların en güzeli olan'ı bırakıp da Ba'le mi tapıyorsunuz?

Dikkatimi çeken bir şeyde, Ortadoğu kaynaklı üç din; Yahudilik, Yezidilik ve Aleviliğin dışarıdan kimseyi dinlerine kabul etmemeleridir. Din kendilerine hastır ve ancak kendi ırklarından biri bu dinden olabilir. İnançlarında ki benzerliklerin ve kökenlerinin daha iyi araştırılması gerektiği kanaatindeyim.

Davud yıldızındaki altı köşenin, Hz. Davud zamanındaki altı Asur kentini simgelediğini düşünüyorum. Bu kentler Kuzey Irak’ta, 36. paralelin kuzeyinde yer alır. Asurlular daha sonra yaşam alanlarını Güney Doğu Anadolu ve Çukurova’ya doğru genişletmiştir. Bağımlı krallıklarla birlikte çok geniş topraklara sahip olmuşlardır.

Diğer bir konu, PKK fikrini savunanların haritasının, Asur haritalarıyla benzerlik göstermesidir. Bu haritalar, Asur yaşam alanlarını kapsıyor. Yahudi ve Kürt milliyetçiliğinin el ele yürümesi, İsrail’i destekleyen ülkelerin PKK’ya destek vermesi, eski Asur topraklarına doğru yayılmaya çalışılması ve en önemlisi bunu yapanların eski Mezopotamya sapkın inançlarını yüceltmeleri.

Mehdi Zana’nın bir yazısını okudum. Kürtlerin gerçek dini İslam değildir diyor. Gerçek dinlerinin ne olduğunu düşünüyor, çok merak ettim. Zerdüşülik mi? Yezidilik mi? Yahudilik mi? Hangisi?!!

Büyük Ortadoğu Projesinin ne olduğunun daha iyi düşünülmesi gerekir.

Notlar:

Naramsin, stelinde dört yönün kralı şeklinde geçer. Bazıları bunu dört yönün tanrısı şeklinde yazıyor. Aslında bu garip bir yorumdan kaynaklanıyor. Başındaki iki boynuzlu miğfere bakarak boynuz tanrıların simgesidir, kendisini tanrısal simgelerle gösteriyor, Naramsin kendini tanrı ilan etmiştir. Buna dayanarak da dört yönün kralı sözcüğünü yorumlayarak dört yönün tanrısı şeklinde yazıyorlar.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
tdç


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:57 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam