hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > GELENEK DİNİ > Hurafeler

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 25. September 2008, 10:24 PM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart Mehdi (islamdaki Yeri)

Sözcük anlamı olarak; ”hidayet görmüş”, “hidayet edilmiş”, yani “doğru yol gösterilmiş”, “doğru yola kılavuzlanmış” demek olan ve Arapça bir sözcük olan “mehdi” sözcüğü, bir kısım Müslümanlar tarafından, ilerideki bir tarihte (kıyamete yakın bir zamanda) ortaya çıkacağı zannedilen belirli bir varlığa isim olarak verilmiştir.
İslâmiyet’in tek kaynağı Kur’an’da “Mehdi” ile ilgili bir tek ayet, bir tek işaret bulunmamasına rağmen, Müslümanlar arasında böyle bir inancın oluşması, Yahudi ve Hıristiyan inançlarındaki “Mesih” inancına dayanmaktadır. Bu husus, Ana Britannica tarafından da şu satırlarla saptanmıştır:
“mehdi, … İslâm’da kıyametten önce gelerek dünyayı adaletle dolduracağına inanılan kurtarıcı. Başta Yahudilik ve Hıristiyanlık olmak üzere hemen bütün din ve kültürlerde bulunan mesih inancının İslâm halk kültüründeki uzantısıdır. …”
Bu durumda, mehdi kavramının ayrıntılarına girmeden önce, İslâm’da yeri olmayan bu sapık inancın kaynağı olan mesih inancının ne olduğuna bakmakta yarar vardır. Kur’an’da İsa peygamberin lâkabı olarak geçen “Mesih” sözcüğü (Nisa; 157, Maide; 72, 75) hakkında Ana Britannica şu bilgileri vermektedir:
“mesih, (İbranice maşiah: meshedilmiş, kutsal yağla kutsanmış), geniş anlamda; dinsel düşüncede dünya tarihinin sonunda tanrısal bir görevi yerine getirerek insanlığı kötülük ve günahlardan kurtaracak kişi, dar anlamda; Yahudilikte Hz. Davud’un soyundan gelerek İsrailoğullarını geçmişteki altın çağına kavuşturacak kral. Hıristiyanlık, daha Yeni Ahit yazarlarından başlayarak “Mesih” adını (Yunanca Hristos; Lâtince Christus) Hz. İsa ile özdeşleştirmiş, insanoğlunu günahkârlığın boyunduruğundan çıkararak Tanrı’yla sonsuza değin barıştırdığına inanılan bu kurtarıcıyı İsa Mesih biçiminde adlandırmıştır. … Tevrat’ın hiçbir yerinde dünya tarihinin sonunda ortaya çıkacak bir mesihten söz edilmiyordu. Kusursuz bir kralın yönetimindeki bir çağın geleceğini öngören bölümlerde de hiçbir yerde mesih terimi kullanılmıyordu. Bununla birlikte günümüzdeki araştırmacıların çoğuna göre Yahudilerin mesih beklentisi krallık kavramı ile ilgili inançlardan türemişti. Buna göre meshedilmiş kral tanrısal kökenli olmadığı hâlde Tanrı’nın Oğlu olarak adlandırılacak, dünyanın kurtuluşu umutları ona yüklenecekti. … Kitab-ı Mukaddes geleneğinden etkilenmemiş dinlerin ahiret öğretilerinde de mesih benzeri inançlar ortaya çıktı. Budizm gibi mesihçiliğe oldukça uzak olan bir din bile, örneğin Mayahana grupları arasında, gelecekte gökten inerek inananları cennete götürecek Buda Maitreya inancını doğurdu. Bütünüyle ahiret yönelimli olan Zerdüşt dininde de, Zerdüşt’ün ölümünden sonra gelecek bir oğlunun, dünyayı sonsuz esenliğe getirmesi ve ölüleri diriltmesi bekleniyordu. …”
Görüldüğü gibi, sadece semavî dinlere mensup olanlar arasında değil, yeryüzündeki tüm ilkel dinlerde var olan inanca göre kötü gidişe dur diyecek olan bu BEKLENEN KURTARICI , aslında insanların zulüm ve işkence altında inlediği dönemlerde, ezilen ve baskı altında tutulan zavallı kitlelerin ürettiği bir HAYALÎ KAHRAMAN; ütopik bir SÜPERMAN’dir.
MÜSLÜMANLARDA MEHDİ İNANCI
İslâm tarihi ve İslâmî bilim kaynakları incelendiğinde, önceden Yahudi ve Hıristiyan olan bir çok kişinin Müslüman olduktan sonra, eski inanç ve kültürlerini İslâm dinine uyarlamaya çalıştıkları, yani kendi sapık inanç ve amellerini, İSLÂMÎLEŞTİRMEYE çalıştıkları görülmektedir. Nitekim tüm İslâm bilginleri, Kâ’bu-l Ahbar, Vehb b.Münebbih, Abdullah b.Selam, Temim-i Dari, İbn-i Cüreyc gibi kişilerin, bu icraatı çokça yaptıkları konusunda birleşmektedirler. İşte mehdi inancı da, bu gibi kişiler marifetiyle Müslümanlar arasına girmiş ve yayılmıştır. Çünkü zaten Kur’an’da bahsi geçmeyen bu kavrama, ne İslâm dinini en iyi anlamış ve bu sebeple sonradan mezhep imamı olarak kabul edilmiş İmam-ı Azam, İmam-ı Maturidî, İmam-ı Eş’arî gibi bilginlerin eserlerinde, ne de hadis kitaplarının en sağlamları olarak kabul edilen Sahih-i Buharî ve Müslim’deki rivayetlerde yer verilmiştir. Bu konudaki rivayetlerin tüm hadis bilginlerince “uydurma hadisler” listesine alınmasına ve güvenilir sayılmamasına rağmen, bir kesim tarafından “bilgin” sayılan bir çağımız insanı, bu rivayetleri “manen mütevater” olarak benimsemiş ve mehdi konusunda “inciler” döktürmüştür. Hayatta iken müritleri tarafından mehdi olarak kabul edilmiş olan bu zat, insanların Allah’tan yardım istemeyi unutacaklarını düşünmüş olmalı ki;
“Ümitsizliğe düşüldüğünde, kahredici, zalim idareciler, istilâlar, sürgünler, baskılar döneminde insanlar böyle bir ümide muhtaçtır. O sayede kötü şartlara sabredilir, tahammül edilir. Onun için Mehdi inancı gereklidir.”
diyebilmiştir.
Buharî ve Müslim dışındaki hadis kitaplarında MÜTEVATER olmayan, bir kaç zayıf rivayete konu edilen mehdi inancı; inançlarının temeli “rüya” ve “keşif” olan, aslında inanç ilkeleri ve amelleri itibari ile İslâm’dan çok farklı bir din olan tasavvuf ve tarikat çevreleri ile Şii mezhebinde revaç bulmuştur. Oysa İslâm’da ZANNA DAYALI İNANÇ OLUŞTURULMAZ:
Yunus; 36: Onların çoğu ZANDAN başka bir şeyin ardından gitmiyor. Doğrusu şu ki, ZAN HAKTAN HİÇBİR ŞEY İFADE ETMEZ. Allah onların yaptıklarını iyice bilmektedir.
MEHDİ KİMDİR ?
Şiilik’te mehdi, “yüce bir imam”dır. Onu kimse göremez, bilemez. Çünkü kendisini gözlerden saklamıştır. O ölmemiştir. Kıyamet yaklaştığında saklandığı yerden çıkacak, yeryüzünden her türlü kötülüğü kaldırarak herkesin mutluluğunu sağlayacak, böylece Allah tarafından kendisine verilen görevi yerine getirmiş olacaktır.
Şiilik’in İMAMİYYE ekolüne göre ise mehdi, Hasan Askerî’nin oğludur. Babası öldüğü zaman yaşı çok küçük olmasına rağmen babasının cenaze namazını kıldırmıştır. Sonra dünyadan el etek çekerek görünmez olmuştur. Topluma yolladığı mesajları, belirlediği dört temsilci ile iletmiş, kendisi ölünce bu temsilcilerin de görevleri bitmiştir.
Mehdi inancının, Şii ekolde Sünni ekole nazaran daha çok kabul edilmesinin sebebi, Emevi soyunun, Abbasi soyuna çektirdiği aşırı zulüm ve işkencedir.
Zayıf rivayetlere göre ise mehdi;
- Kıyamete yakın bir zamanda, Sünnetlerin unutulup bid’atlerin çoğaldığı, zulüm ve fesadın hüküm sürdüğü bir zamanda ortaya çıkacaktır.
- Peygamberimizin kızı Fatıma’nın oğlu Hüseyin’in neslinden gelecek (yani seyyit olacak), Medine’de doğacak ama kendisini Mekke’de tanıtacak, peygamberimiz gibi kendi adı Muhammed ve babasının adı da Abdullah olacaktır.
- Çok bilgin birisi olacak, kendi adına mezhep kuracak ve bütün Müslümanlar kendisine uyacaktır.
- Ashab-ı Kehf’in kendisine yardım edeceği bu mehdi, tüm dünyanın hükümdarı olacak ve dünyayı zulümden temizleyerek, adaleti hâkim kılacaktır.
- İsa peygamber onun zamanında gökten inecek, onun arkasında namaz kılacak ve Deccal’a karşı beraber mücadele edeceklerdir.
- Altı ilâ dokuz yıl arasında saltanat sürecek ve bu dönemde bol yağmur yağacak, toprak bol bereketli olacaktır.
İşte bu saçma inançlar, Tarih kitaplarında ve ansiklopedilerde görülebileceği gibi, tarihte bir çok şarlatan mehdinin çıkmasına yol açmıştır. Ama bu sapıklık tarihte kalmamış, tarikat şeyhlerinin mehdi olduğuna inanan insanlarca günümüzde kadar da getirilmiştir.
İSLÂM DİNİNDE MEHDİ İNANCI
Bu sapık inancın, İslâm dini ile, hiçbir aşamada örtüştüğü bir husus yoktur. Çünkü bu sapık inancın aşamalarında olacağı söylenen zırvalar şunlardır: Memleket zulüm ve fesada boğulduğu zaman, hiç kimsenin zahmet edip bir çabaya girmesine gerek kalmadan Allah insanlara Mesih ya da Mehdi’yi yollayacak, o da memleketi zulümden, baskıdan, fesattan kurtarıverecektir. İnsanların Mesih ya da Mehdi’nin dünyayı düzeltmesine yardım etmelerine de gerek kalmayacak, çünkü Mesih ya da Mehdi’ye yardımcı olarak Allah mağaradan Ashab-ı Kehf’i çıkaracak ve gökten İsa’yı indirecektir. Böylece insanlar tekkelerde, köşelerde, ellerinde doksan dokuzluk tespihler, lâklâk edecekler, ama memleket zulümden fesattan Mesih ya da Mehdi ve yardımcıları tarafından kurtarılacaktır.
Yukarıdaki tabloya göre, zulüm ve fesatla ölümüne mücadele etmiş peygamberler ve yandaşları sanki birer ENAYİ, Allah da bu mesihci ya da mehdici takımın hâşâ uşağı konumundadır.
Halbuki İslâm’ın öngördüğü, insanlardan beklediği ise şunlardır:
Müddessir; 1, 2: Ey örtüye bürünen!Kalk, hemen UYAR.
Âl-i Imran; 104: İçinizden hayra çağıran, doğruyu-güzeli emreden, kötü-çirkinden alıkoyan bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere eren işte onlardır.
Fussılet; 33: Allah’a çağıran ve düzeltici işler yapan ve “ben Müslümanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır.
Enfal; 39: Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle Allah’ın oluncaya kadar onlarla SAVAŞ. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne yaptıklarını iyice görendir.


Görüldüğü gibi İslâm dinine göre Müslüman, her kötülük karşısında şartlara göre tavır almak, kötülüklerle mücadele etmek zorundadır. Çünkü insanlar hak etmedikçe Allah, onların içine düştükleri perişanlığı değiştirmeyecektir:
Rad; 11: Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah’ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, BİR TOPLUMUN MARUZ KALDIĞI ŞEYLERİ, ONLAR, İÇ DÜNYALARINDAKİNİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE, DEĞİŞTİRMEZ. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah dışında koruyucu bir dost da olmaz.


Sonuç olarak, Mehdi ve Mesih’i karşılaştırdığımızda, Mehdi denilen kişinin Yahudi ve Hıristiyanlık inancındaki Mesih olduğunu, diğer bir ifadeyle Mehdi’nin, Mesih’in İslâmîleştirilmişi olduğunu görmekteyiz. Orijinal İslâm’da böyle saçma bir inanç yoktur, olması da mümkün değildir.


http://www.istekuran.net/?p=79
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 25. March 2013, 01:26 PM   #2
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Süper Bir Mehdi İstiyorum...




Bir ramazan gecesiydi. Ortalık zifiri karanlıktı. O esnada sanırım uyuyordum.

Doğu tarafından aniden bir gürültü koptu. Sandım ki mutfaktaki, banyodaki, odadaki ve kömürlükteki tüpler patladı. (Evde bu kadar tüpün olması iyiye işaret değildi biliyordum). Tüpleri kontrol edeyim diye fırladım yatağımdan. Bir de ne göreyim, tüplerde hiçbirşey yoktu.

Evdeki tek ses; buzdolabının, televizyonun, açık kalan bilgisayarın, müzik setinin ve çamaşır makinesinin gürültüsüydü. Evde çıt yoktu. O an anlamıştım “bu ses dışardan geliyor”. Hemen pencereye fırladım, acaba gökyüzünde bir değişiklik var mı diye. Bir de ne göreyim! Hiçbir değişiklik yok. Geçen akşam saydığım 2 küsür milyon yıldız yerinden bile oynamamış. Ama kutup yıldızının biraz sola çektiğini fark ettim.

Sonra da arkasından mavi, yeşil ve kırmızı ışık saçarak kayan bir gök taşı kümesi farkettim. Bu bir işaretti. Evet evet bu bir işaretti. O an anladım ki bu gece beklenen geceydi. O gelmişti. Şölenlere, kutlamalara, sevinç çığlıklarına ve şenliklere hazır olmalıydım.

O ara bizim ufaklık yanıma yanaştı ve “baba” diye seslendi. “Şehrin göbeğinde bugün konser var herhalde, havai fişekler gökyüzünü ne güzel aydınlatıyor değil mi” dedi. O an bütün umutlarımı yitirmiştim. Hayallerim mahvolmuştu. Bizim 6,75 yaşındaki bücür hayallerimin üzerinden adeta bir kamyon gibi geçmişti.

Aha geldi aha gelecek, gözünüz yollarda kaldı biliyorum. Hasretlik zor iş. Bilin bakalım güneyden mi yoksa kuzeyden mi zuhur edecek? “Mehdi” yaz 6666’ya gönder nereden zuhur edeceğini öğren.

Peki herkesi razı edebilir mi kahramanımız? Karada kaçanı, havada uçanı, gariban solucanı, sırt üstü dönmüş tosbağayı, emekliyi, dulu ve yetimi? Ne dersiniz?.. Memnun edebilir mi? Eder niye etmesin? Adı üstünde “Süper Mehdi.. Hem de 100 oktan”.

Acaba nasıl bir donanıma sahip. Özellikleri ne? Eminim merak ediyorsunuz.. Bugüne kadar onun hakkında ne söylendiyse az ve eksik söylendi. Ben tamamlamaya niyet ettim.

Onun tam ve kusursuz olmasını istiyorum. Hesabı sıkı tutmasını istiyorum. Bir oturuşta bir buzağıyı yemesini, kürdan ve peçete kullanmasını istiyorum. Karşısına dağlar, taşlar, kuşlar ağaçlar bile dikilse hepsini ezip geçmesini istiyorum. Işınlanmasını, bir an burada bir an New Zelanda’da olabilmesini istiyorum. Kuru bir ağacı söküp başka bir yere diktiğinde ağacın hemen karpuz vermesini istiyorum. Karpuz ağacını yetiştirebilen tek kişi olmasını istiyorum. Kuru bir kamış ağacını eline aldığı zaman, ağacın aniden “NEY veya Obua” olmasını istiyorum.

Onun da bir ışın kılıcının olmasını istiyorum. USA kahramanlarından neyi eksik. Hatta yeşil bir taytının olmasını ve o taytın üzerine don giymesini istiyorum. Leb demeden nohutu anlamasını istiyorum. Dünyanın öbür ucundaki bir kadının dırdırını işitebilmesini ve kocasının yerine “yeter artık ulan” deyip kapıyı çarpar gibi yapmasını istiyorum.

Bol bol gizli güçlerinin olmasını, bir oturuşta yediyüz kitap okumasını, hamur açmasını, zeytinyağlı dolma yapmasını, engelli koşu yapmasını, bir de sigara içmesini istiyorum. (Tiryakisi olup nasıl sigara bırakılırmış herkese öğretsin diye. Zayban meretinden de kurtarır bizi)

Bütün püsürüklü işlerin girift tarafını bilmesini ve çözüm bulmasını istiyorum. Organik tarımı yaygınlaştırıp milleti hormondan kurtarmasını, “stokçuluk yapan bizden değildir” anlayışını yeryüzüne hakim kılmasını, yeni doğan her bebenin gönlüne “sevgiyi” aşılamasını, baktı olmuyor kızamık, hepatit B, C, D aşısı yapmasını istiyorum.

Kayıp kaseyi bulmasını, sır namına ne varsa hepsini ortaya dökmesini, ebced, matematik, fizik, kimya, biyoloji, antropoloji, kısaca ne kadar “loji” varsa hepsini bilmesini istiyorum.

Erzincan’ı dünyanın başkenti yapmasını, İstanbul’u nahiye haline çevirmesini, hatta mümkünse özgürlük anıtını bulunduğu yerden kaldırıp Irak’a dikmesini istiyorum.

“Savulun uleyn” demesini, bir yayla 200 ok fırlatmasını, ata ters binebilmesini, bir bakışıyla dağ ve çam devirmesini istiyorum.

Bir tıkla herkesin elektrik, su, telefon, doğalgaz ve vergi borçlarını ödeyebilmesini istiyorum. Bankacılığı kaldırmasını bunun yerine “MFK” (Mehdi finans kurumları) kurumunu yaygınlaştırmasını istiyorum.

Ortaya çıktığı vakıt bir daha kaybolmamasını, kaybolsa bile ara sıra cep telefonuyla “nerde olduğunu bize söylemesini istiyorum.

Biraz da fiziksel özelliklerinden bahsetmek istiyorum.

Metre cinsinden 1.30’dan küçük, 1.90’dan büyük olmamalı. Kivi tenli, lila saçlı yeşil gözlü, body building vücutlu, iki omuz arası mesafenin en az 2 metre olmasını, alnının geniş burnunun parlak, 45 numero palet giymesini, yarım metre çapında bir de elinin olmasını istiyorum. Şaplaaa godummu uzatsın diye. Kirli sakallı gezen, gözünden ışık, burun deliklerinden de ateş saçabilmesini istiyorum.

130 erkeğin cinsel gücüne sahip olmasını ve Cengizhan’ı aratmamasını istiyorum. Ondan bin yıl sonra dünyanın %80’inin onun torunu olmasını istiyorum.

Sağ yanağına gözünün hemen alt kısmına da bir tane ben istiyorum. Benin rengiyle ilgili de kararsız kalmak istiyorum. Omzunda mühür, kolunda dövme, burnunda hızma, göbeğinde pirsing, kulağında da gümüş bir küpe olmasını istiyorum.

Onun bir sürü kardeşinin olmasını istiyorum. Hayır vazgeçtim az kardeşi olsun. Olmadı bundan da vazgeçtim onun hiç kardeşi olmasın. Hatta anasız babasız olsun. Ama halası dayısı da olsun.

Evet farkındayım çok şey istiyorum. Hatta ve hatta zopa istiyorum.


Sonuç olarak, bu beklentimin boşa çıkacağını ve avucumu yalayacağımı bilmiyor muyum?! Eşşek (bal mıydı yoksa) gibi de biliyorum. “Niye o zaman fantezi kurup duruyorsun” diyenleri de duyar gibi oluyorum. (Bana mı zuhur etti ne?) Başlıktan da mı anlamıyorsunuz kardeşim, şu an bilincim kapalı. Gayet normal değil mi? Bilincim açılana dek fantezi kurma hakkım saklıydı kullandım. Hadi ben fark ettim bilincimin kapalı olduğunu ve hatamı anladım. Ya asırlardır bilinci kapalı olup da insanları hayal aleminde bir oraya bir buraya koşturan işgüzarlara ne demeli? Gücünüz bu garibana mı yetiyor?

Aha geldi aha gelecek diye asırlarca kandırılmadınız mı? Uyutulmadınız mı? Ben kandırır gibi yapınca niye içinizdeki ışın kılıcını çekmeye kalkıyorsunuz?

En tehlikeli oyun “umut” oyunudur. İnsanlara boş umutlar vaat edersiniz ve o umutlar gerçekleşmez ise, müthiş bir hayal kırıklığı meydana gelir. Sonucunda ne olur biliyor musunuz? Pasifize edilmiş, nötr hale getirilmiş insan görünümlü androitler meydana gelir. Bilinçleri sürekli kapalıdır bu androitlerin. Küçük bi çip takarsınız müsait bir yerine, çipin içine ne yerleştirirseniz ona göre hareket eder. Düşünmez ve akletmez. Çipli sonuçta.

Nasıl olsa ağa gelecek onu bu durumdan kurtaracak. Umut oyunu oynuyoruz ya sonuçta. Bu kuruntuyla avunur/avutulur ve bu dünyadan göçer gideriz. Tabi bilinçsiz göçtüğümüz için de hesabımız çetin olur. Zannederiz ki hesabımızı da ağa verecek. Çipine öyle yerleştirilmiş çünkü. Sen dert etme, iki cihanda da garantörün biziz. Sevsinler. Babanın oğula, ananın kızına garantörlüğünün sökmediği bir mecrada kim takar seni, sizi ve onları.

Son bir anektotla bitirmek istiyorum. Biraz da siz hayal edin. Bir hasta vardı. Böbreklerinden rahatsızlandı ve hastaneye kaldırıldı. Doktor dedi ki: “Böbrekler iflas etmiş diyaliz makinesine girmek zorunda. Tutturdu girmem diye. Kızı buna umut verdi. Dedi ki: “Anne bir kere giriyorsun ve başka girmiyorsun, hepsi bu”. Kadıncağız umutlandı ve kabul etti. Makineye girdikten iki gün sonra taburcu oldu. Doktor taburcu olurken diyordu ki, haftada üç gün getireceksiniz hastayı, artık o bir diyaliz bağımlısı. İlk diyaliz günü geldiğinde yine aynı kızı dedi ki: “ anneciğim hastaneye gidiyoruz”. Annesinin cevabı: “Niye?” Hadi bakalım ayıkla pirincin taşını. Kızı bunu 1 ay oyalamış, bugün son yarın son öbür gün son. Son son son. Sonu yok. Ölene kadar girecek. Kadın artık kızına inanmıyor. Umutlarını kaybetti. Androit oldu. Böbreklerinin yanı sıra şuurunu da kaybetti onca yalandan sonra. Şimdi kızının yediği haltı temizlemekle meşgulüz.

İnsanlara acı da olsa doğruları söylemek gerekiyor. Tebliğ denilen kavramın temeli doğruluktur. Kendi aleyhimize olsa bile doğruları söylemek zorundayız. Yoksa Allah, şahdamarımızı koparıverir. Buna da kimse engel olamaz.

"Uğur ERZİNCAN''ın kaleminden"

http://kurandanhaberler.blogcu.com/s...yorum/11733795


Bu Kardesimizin yazilarina bayiliyorum dogrusu, severek okuyorum.


Degerli Kardeslerim sunu bildirmek isterim: Müslümanlarin MEHDI beklemesi yahudileri desteklemek olur. Yahudiler tüm dünyayi kandiriyor ve kendi emellerine alet ediyorlar. Amerika basta geliyor inananlarin MEHDI hikayesine ve bu yüzden Israel destekleniyor. MEHDI geldigi an tüm dünyada düzen kurulacak palavrasi ancak ve ancak yahudilerin umut ettikleri vatani ( akillari sirasinca Israil topraklari ) tamamen yahudilerin ellerine gecirdikleri an gerceklesecek palavrasidir. Bu yüzden tüm dünya sapiklari yahudilerin acimasizca sürdürdükleri kanli savaslara göz yummakla kalmayip yahudileri desteklemektedirler.

Nasil olur Islam dünyasi mehdi inanciyla yahudiye yataklik eder? Olacak sey degildir bu.

Selam ve dua ile.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
islamdaki, mehdi, yeri


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:11 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam